21 Şubat 2017 Salı

KÜRT DEVLETİ TEHDİDİ ARTTI MI AZALDI MI?


KÜRT DEVLETİ TEHDİDİ ARTTI MI  AZALDI MI?




GÜNEŞ AYAS,
10.03.2003/ SAYI 25

Kürt devleti tehdidi arttı mı azaldı mı?


Tezkerenin reddedilmesinin hemen ardından Kuzey Irak’tan ve Türkiye’den iki ses Türk Ordusu Kuzey Irak’tan çekilsin çığlıkları atmaya başladı.
Kuzey Irak’ta bu çağrıyı yapan işbirlikçi Kürt aşiretiydi. Türk Ordusunun Kuzey Irak’tan çekilmesi için giriştikleri eylemlerde işi Türk bayrağı ve Atatürk resmi yakmaya kadar götürdüler. Bu eylemlerden sadece Kürt aşiretinin Türk düşmanlığı sonucunu çıkartmak ve sorunu Kürtlerle Türkiye’nin karşı karşıya geldiği bir çatışma olarak görmek saflık olur. İşbirlikçi Kürt aşiretinin arkasındaki güç bellidir; ABD. Yani Kuzey Irak’taki eylemler ABD tarafından Türkiye’ye çevrilmiş bir silahtır ve ABD işgalci saydığı Türk Ordusunun Kuzey Irak’tan çekilmesini istemektedir.


Türk Ordusu çekilsin diyen bir güç de içerdedir. 

Ertuğrul Özkök’le başlayan PKK’yla devam eden ve yönünü şaşırmış komprador Marksistlere kadar uzanan bir cephedir bu. Bu gönüllü ABD birliğini de konuşturanın kim olduğunu söylemeye herhalde gerek yok.

Kürtlerle değil ABD’yle savaş,

ABD Kürt kartını açmıştır ve açıkça şunu demektedir. “Irak’a saldırıda bana destek vermezsen Kürt devletini kurarım, seni de bölgeden kovarım.” Amaç Kürt kartını oynayarak Türkiye’yi savaşın içine çekmektedir. Önce Türkiye’nin Kuzey Irak’ta işgalci olduğu kabul ettirilecek ve bölgeden çekilmesi istenecek, sonra işbirlikçi Kürt hareketine destek arttırılacak ve en sonunda da Türkiye ABD ile birlikte hareket etmediği sürece kukla Kürt devletini engelleyemeyeceğine inandırılacaktır. Türkiye’nin desteğini aldıktan sonra da yapılacak, Ortadoğu’nun göbeğine, Türkiye’nin de yanıbaşına bir ikinci İsrail gibi kukla Kürt devletini oturtmak olacaktır.
Bir yanılgıyı ortadan kaldıralım. Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulmayacak. Hele hele bu devleti Kürtler kurmayacak. Kürt devleti diye çağrılan oluşum ABD’nin Ortadoğu’daki bir ajan devleti olacaktır. Karşı karşıya olan Türkiye ile Kürt aşireti değil, Türkiye ile ABD’dir.
Tam da bu noktada denmektedir ki “Türkiye ABD’nin sayesinde Kuzey Irak’ta durabiliyor. Tezkerenin reddi Türk ordusunun çekilmesini gerektirir. Türk ordusu çekilince de Kürt devleti kurulur. Bu yüzden tezkerenin reddedilmesi Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırıdır.”

Tehlikeyi savuşturmanın yolu var mı?

İçinde ne kadar ulusal çıkar geçerse geçsin bu söylem ABD propagandasının temelidir. Oysa gerçekler propagandanın tam tersidir.
Öncelikle ABD’nin Irak’a niçin saldırdığını çok iyi kavramak gerek. Artık bu saldırının demokratik bir Irak’la ilgili olmadığını herkes biliyor. Irak’a demokrasi getirmek için savaş söyleminin yalan olduğunu artık en Amerikancı yazarlar bile söylüyor.
Ama bunu bilmek yetmiyor. Çünkü bu savaş zannedildiği gibi bir petrol savaşı falan da değil. ABD’nin amacı sadece petrole değil, Ortadoğu’nun kendisine bir bütün olarak sahip olmak. Bu bir sömürgeleştirme savaşı. ABD Ortadoğu’yu üs olarak kullanıp buradan Kafkasya’ya Kuzey Afrika’ya ve dünyanın diğer sömürgeleştirilememiş coğrafyasına uzanmayı hedefliyor.
Ama bölgede saldırı üssü olarak kullanabileceği bir tek güvenilir ülke bile kalmadı. Türkiye dahil bölgedeki bütün Amerikan müttefikleri bu misyonu reddediyor. İsrail ise bir saldırı üssü olmak için çok elverişsiz çünkü kendisi sürekli bir saldırı hedefi. Bu durumda Ortadoğu’da ABD’nin ajan devleti olmayı canı gönülden kabul eden ve bu çabasında Arap emirliklerini çok çok geride bırakan tek güç işbirlikçi Kürt aşireti.
Ayrıca Kürt aşireti ABD’nin yörüngesine tam olarak girmeyen Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin aynı anda parçalanmasını sağlayacak bir ajan kuvvet. Bu yüzden de ABD saldırısının temel hedefi bir kukla Kürt devleti kurmak ve onu korumaya almak.
Öyleyse kukla Kürt devletini engellemenin yolu bölgede ABD’nin askeri gücünü azaltmaktan ve ABD’nin bölgeye yerleşmesini engellemekten geçiyor. Tezkerenin reddedilmesi de bunu sağlayan bir karar. Dolayısıyla kukla Kürt devletinin kurulması ile Meclis’in red kararı arasındaki ilişki Amerikancı yazarların söylediğinin tam tersi. Türkiye Kuzey cephesinin açılmaması noktasında ne kadar direnirse kukla Kürt devleti tehlikesi o kadar azalacak.

Amerikan Askerini Sokmazsak kukla Kürt Devleti kurulmaz,

Çünkü kukla Kürt devleti tehlikesini yaratan ABD’nin bölgedeki varlığı. Körfez savaşında ABD peşmergelerden devşirdiği CIA ajanlarını bölgede yetiştirmese ve Kuzeyi Irak için uçuşa yasak bölge haline getirmese muhtemelen bugün ne Barzani olurdu ne de PKK.
Öyleyse şunu tekrarlayalım: Kukla Kürt devletini ABD kuracak. Kuzey Irak’ta kurulacak kukla Kürt devletinin topraklarını Türkiye’ye doğru genişletme isteği ise gizlenmiyor bile. İşbirlikçi Kürt aşiretinin her karargahında Türk illerinin içinde yer aldığı sözde Kürdistan haritalarını görmek mümkün. Bu yüzden de kukla Kürt devleti kurulması Türkiye için savaş nedeni.
Demek ki bu savaşı Türk ordusu ABD’ye karşı verecek. Tezkerenin kabul edilmesi hem Türkiye’nin doğusuna hem de Kuzey Irak’a ABD askerinin yerleşmesi anlamına geliyor. Bu durumda Türk ordusu ilk planda Kuzey Irak’ta kukla Kürt devletinin kurulmasına ikinci planda da Türk vatanının parçalanmasına karşı hem işbirlikçi Kürt hareketi hem de ABD ile aynı anda savaşacak. Savaşacağı düşman kuvveti de kendi elleriyle bölgeye sokmuş olacak ki bu çok ciddi bir stratejik hata.
ABD’nin bölgedeki temel amacı kukla Kürt devleti kurmak olduğu için Türkiye açısından ABD’yle birlikte hareket ederek ve pazarlığa tutuşarak bu tehlikeyi savuşturma fırsatı yok. Tehlikeyi savuşturmanın tek yolu Türkiye’nin silaha başvurması ve ABD’yle cephe cepheye gelmesi.
Çözüm tek; ABD planını bütünüyle reddederek Kuzey Irak’ta ulusal çıkarları esas alan Türk planını uygulamak. ABD’yle uzlaşarak, cepheleşmekten kaçınarak çatışmayı ileriki bir tarihe ertelemek Türkiye için ABD ile savaşa hazırlık dönemidir ama ABD için de bölgeye egemen olma ve Türkiye’yi parçalama dönemidir. Bu yüzden inisiyatifin bütünüyle ABD’ye geçmesine yol açması muhtemeldir.

Türk Ordusu uluslararası hukuk açısından da Haklı

Kaldı ki tüm bu propagandanın temelinde yer alan Türk ordusunun işgalci olduğu fikri de bütünüyle yalandır. Türk ordusunun girdiği yer hâlâ Irak toprağıdır ve Irak’la Türkiye arasındaki terörle mücadele anlaşması kapsamında Irak Türkiye’ye bu hakkı tanımıştır. Ayrıca Ordunun Kuzey Irak’a girmesi için yeni bir tezkereye de ihtiyacı yoktur. Çünkü 1995’ten beri Kuzey Irak’ta olan ordu için hükümet tezkeresi vardır ve halen geçerlidir.
Tüm bu süreçte Amerikancı medyanın Ordu Kuzey Irak’tan çekilsin demesi tutarlıdır. Amerikancı sermayenin kukla Kürt devletini tehdit olarak görmemesi tutarlıdır. PKK’nın onlarla birlikte aynı tavrı alması da tutarlıdır. Ama anlaşılamayan Marksist ve solcu olduğunu iddia edenlerin ezilen ulusu savunma adına çağdışı ve ajan bir Kürt aşiretini desteklemesidir.
Bu nasıl bir ezilen ulustur ki ABD’nin saldırı düzenlediği başka bir ezilen ulus, Irak, tarafından ezildiğini iddia etmektedir, bununla kalmayıp ABD’nin sömürgeleştirme saldırısında bu sömürgeci ordusunda Irak’a karşı ABD askeri olmayı seçmiştir? Irak’a karşı olmaları bir dereceye kadar anlaşılır da dünyada hangi ezilen ulus kendisini ezdiğini iddia eden devletin veya ezilen ulusları yok etmek için saldıran Amerikan emperyalizminin değil de bir komşu ülkenin bayrağını yakar?
İşte Marksizm ve sol adına kimilerinin desteklediği budur; ABD’nin ajan kuvveti. Kaldı ki solcular ne zamandan beri çağdışı aşiret rejimlerini savunuyorlar?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder