9 Şubat 2017 Perşembe

MUSUL GÖZLEMLERİ BÖLÜM 1



MUSUL GÖZLEMLERİ  BÖLÜM 1


Asuriler döneminde kalma kanatlı boğalar Musul’un en önemli simgelerinden. 





Asuriler döneminde kalma kanatlı boğalar Musul’un en önemli simgelerinden. 
Musul Gözlemleri Mosul Observations 


Hasan Kanbolat 
ORSAM Başkanı 
Yrd. Doç. Dr. Serhat ERKMEN 
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Ahi Evran Üniversitesi 
Bilgay DUMAN 
ORSAM Ortadoğu Uzmanı 



  < Musul, 11. yüzyılda Büyük Selçuklulardan beri Türklerle bin yıldır huzur içinde birlikte yaşıyor. Yabancılara karşı birlikte direniyor ve dayanışıyor. Zaten Musullulara göre Musullu olmak bir ayrıcalık. >

Irak’ı Anlatan Şehir: Musul 

Irak’ın kuzeybatısında yer alan Ninova (Musul) Vilayeti, Türkiye ve Suriye sınırında yer almaktadır. Suriye ile uzun bir sınırı paylaşan Ninova 
Vilayeti’nin merkezi Türkiye sınırına yaklaşık 100 km. uzaklıktadır. 9 ilçe ve 21 nahiyeden oluşan Ninova Vilayeti genellikle vilayetin merkezi olan Musul’un adından ötürü Musul Vilayeti olarak da bilinmektedir. Musul’un adı Saddam Hüseyin döneminde Ninova olarak değiştirilmiştir. 

Yunus Peygamberin şehri olarak da anılmaktadır. Yunus Peygamber’in Türbesi Musul’da bulunmaktadır. Yunus Peygamber Tepesi olarak anılan bölgede bulunan türbe, aynı zamanda “Tövbe Tepesi” olarak da bilinmektedir. Tarihi çok eski zamanlara dayanan Musul’da ilk yerleşimler M.Ö. 850’li yıllara dayanmaktadır. Asuri Kralı Asurbanipal’in Asurlular Devletinin başkenti olarak seçtiği Nemrut, bugünkü Musul topraklarını içerisine almaktadır. Musul Asurlular zamanında Anadolu toprakları ve Suriye ile Pers toprakları arasında bir köprü ve geçiş noktası olmuştur. Daha sonrasında Osmanlı Devletinin de merkez ve stratejik vilayetlerinden biri olmuştur. Nitekim bu stratejik önemi nedeniyle 
Osmanlı Devleti’nin yıkılışının ardından bu bölgeyi işgal eden ve daha sonra kendi mandası altında Irak Devleti’ni kuran İngiltere ile Musul’un 
aidiyeti konusunda anlaşılamamış, mesele Milletler Cemiyetine bırakılmıştır. Ancak burada da bir sonuç alınamamış ve 1926’da yapılan Ankara 
Anlaşması sonucu Musul, İngiliz mandası altındaki Irak’a bırakılmıştır. Bu dönemden sonra da Irak’ın en önemli vilayetlerinden biri olma konumunu 
sürdürmüştür. 

Irak’ta 2003’teki ABD işgalinin ardından, Musul yine gündemin ilk sıralarında olmuştur. 

Musul’u dünyanın en tehlikeli şehri ilan etmişti. Afganistan’dan bile daha tehlikeli ilan edilen Musul’u ve Musulluları iyi tanımak gerekiyor. 

Washington’dan bakarak Musul anlaşılmaz. Musul, tarihinin hiçbir döneminde işgalcilere kucak açmamış. Zorbalıktan hoşlanmamış. Sonuna kadar direnmiş. Direnişin adına ‘terör’ de dahil ne denirse densin sonuna kadar direnmiş. Moğollara da direnmiş, İngilizlere de Amerikalılara da. Bunun yanında Musul, dostlarını hiç unutmamış. Dostlarına her zaman kucak açmış. 11. yüzyılda Büyük Selçuklulardan beri Türklerle bin yıldır huzur içinde birlikte yaşıyor. Yabancılara karşı birlikte direniyor ve dayanışıyor. Zaten Musullulara göre Musullu olmak bir ayrıcalık. 

Musul direnişinin sembollerinden biri de Dicle Nehri. Türkiye’den Irak’a girerek, Fırat Nehir ile birleştikten sonra Irak’ın güneyinde Şattül Arap’ta denize dökülen Dicle Nehri, Musul şehrine hayat veriyor. Musullulara göre Dicle demek Musul demek. Binlerce yıldır tarihi ticaret yollarının kesiştiği bir şehir olan Musul’un içinden geçen Dicle Nehri şehrin yaşam kaynağı. Geçmişten beri neredeyse Musul halkının tek eğlencesi olan ve geçtiği yerlere hayat veren ve doyulmaz doğal güzellikler oluşturan Dicle Nehri şehirdeki tarım faaliyetlerinin de temelini oluşturuyor. Dicle Nehri’nin sağladığı su kaynağının yanı sıra büyük sulama kanalları sayesinde geniş tarım alanlarına sahip olan Ninova Vilayeti’nde 

19.000 km²’lik bir tarımsal alan bulunduğundan söz ediliyor. Öte yandan Dicle Nehri, iki farklı Musul şehri ortaya çıkarmış. Musullular, şehri tarif ederken 
Musul’un sağ ve sol yakası olarak belirtiyorlar. Dicle Nehri’nin Irak’ın kuzeyinde güneyine akış yönü bu tarifi ifade ediyor. Yani Dicle Nehri’nin akış yönüne göre sağ tarafı “ Sağ Yaka ”, sol tarafı “ Sol Yaka ”. Musul’un asıl tehlikeli bölgesi eski  Musul olarak da bilinen “ Sol Yaka ”.



Yunus Peygamber’in Türbesi Musul’da bulunmakta ve şehir Yunus Peygamberin şehri olarak da anılmaktadır. 

   2005–2007 arasında bu bölge ölüm şehri olarak da anılıyormuş. Bu dönemde genel olarak Musul’un her bölgesinde olmakla birlikte özellikle “Sol Yaka”daki 
caddelerde 6’dan sonra kimsenin dışarıya çıkmaya cesaret edemediği söyleniyor. “Sol Yaka”da bulunan Masarif Caddesi, Belediye Caddesi gibi bazı caddeler de “ölüm caddesi” olarak isimlendirilmiş. 

Aynı şekilde “ Sağ Yaka ”da da Bağdat Yolu ve El-Vahde bölgelerinde “ Ölüm Bölgeleri ” olarak adlandırılmış. Ancak “ Sağ Yaka ”da güvenlik sol yakadan daha iyi. Aynı zamanda “ Sağ Yaka ”da yapılan yatırımların arttığı söyleniyor. 




Nureddin Zengi tarafında inşa ettirilen ve Al-Hadba (Kambur) adıyla anılan 52 metrelik tuğla minare ilk İslami eserlerden. 

Güvenlik nispeten düzelmekle birlikte “Sol Yaka”da şiddet eylemlerinin devam ettiği söyleniyor. 
Buranın en büyük özelliği eski Musul’un burada kurulu olması. Sokakları son derece dar ve evler birbirine çok yakın. Bu bölgeyi iyi bilen şiddet yanlıları burayı oldukça işlevsel kullanıyor. Dicle Nehri’nin tam kıyısında kurulu olan eski Musul’un, şiddet eylemlerini düzenleyenler için bir kaçış noktası olarak görüldüğü söyleniyor. Çünkü bu bölge Dicle Nehri kıyısından başlayıp yükselerek çıkıyor. 

ABD askerlerinin bile bu bölgeye operasyon yapmaya çekindikleri, çok sayıda ABD askerinin burada hayatını kaybettiği söyleniyor. Aslında burası Musul’un ilk kurulduğu yer. Yani ilk yerleşim yerleri Musul’un “ Sol Yakası ”nda kurulmuş. Bu bölgede eskiden Musul’un en büyük ailelerinin oturduğu, ancak özellikle 2003’ten sonra buralardan gittikleri biliniyor. Burada eski dönemde yaşayan ailelerin “ gerçek ” Musullu oldukları söyleniyor. Zira Musul’da Araplar ile Musullular (yerel dilde Muslavi deniyor) birbirinden farklı. Musullu denildiği 
zaman Musul’un eski ailelerinin mensupları akla geliyor. Öte yandan “Musullu” olmak Musul içerisinde bile bir ayrıcalık olarak görülüyor. 

Musullu, zenginlik, kültürlülük, köklü ve büyük aile adabına sahip olmak anlamında kullanıyor. Yani yerli Musul ailelerine göre Musul’un kırsal kesiminde yaşayanlar “ Musullu ” değil, 

“Arap”. Burada “Arap” ikinci sınıf vatandaş gibi söyleniyor. “Musullu” aileler eski Musul’dan göç etmelerine rağmen halen izleri duruyor. Zira her ailenin yaşadığı mahallede kendi adına camisi olduğu biliniyor. Bu camilerin varlığı günümüzde de devam ediyor. Cömert, Celili, Sabuncu, Hadidi, Dabbağ, Nakip gibi aileler, Musul’da en çok bilinen aileler. Eski Musul’dan ayrıldıktan sonra bu ailelerin Musul’un çeşitli semtlerine dağıldıkları söyleniyor. Ancak Musul’un “Sol Yakası”nda bulunan ve bu bölgenin en elit semti olarak anılan Maliye Mahallesinde, “Musullu” aileler halen varlığını sürdürüyor. Zaten bu mahalleye girildiğinde Musul’un diğer bölgelerinden daha farklı olduğunu hemen anlıyorsunuz. Sokakları daha temiz ve düzenli. Evlerin daha lüks ve büyük oldukları açıkça görülüyor. 

Eski Musul’dan bahsederken, Musul’un tarihi eserlerine de değinmek şart. Farklı dönemlere ait eserler Musul’un birer simgesi haline gelmiş. Yunus Peygamber Türbesi ve Tepesi’nin yanı sıra, Asuri, Sümer, Pers, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait çok sayıda tarihi eser bulunuyor. Milattan sonra 640 yılında Halife Hz. Ömer Musul’u fethettikten sonra Nureddin Camii, Umeyye Camii inşa edilmiş. Bunlar Musul’daki ilk İslami eserler olarak sayılıyor. Ayrıca Nureddin Zengi tarafında Umeyye Camii’nin yanına inşa ettirilen ve Al-Hadba (Kambur) adıyla anılan 52 metrelik tuğla minare bulunuyor. Bu minare Musul’un en önemli simgelerinden bir haline gelmiş. Minareye Al-Hadba denmesi, minarenin eğimli olmasından kaynaklanıyor. Aynı zamanda Asuriler döneminde kalma kanatlı boğalar da Musul’un en önemli simgelerinden. Ayrıca Nemrud’un Sarayı da burada bulunuyor. Nemrud, Büyük Mezopotamya Devleti’nin kendine tanrısallık atfeden en bilinen kralı. Dini bir azınlık olan Yezidilerin en eski ve büyük ibadet merkezi olan Lalesh de Musul’da. Eski Osmanlı çarşısı Bab-ı Saray sizi bir Anadolu şehrindeki tarihi çarşılara götürüyor. Çarşıya girdiğinizde baharat ve kahve kokusu içinize işliyor. Tabii Musul’un Osmanlı Taşköprüsü’nün yerine yapılan Dicle Nehri üzerindeki “ Demir köprü ”sü de bir simge haline gelmiş. 

Güvenlik sorununun büyük ölçüde çözüldüğü Musul, tarihi ve kültürel açıdan bir merkez olmasının yanı sıra önemli bir ticaret merkezi olagelmiştir. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder