İsrail etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İsrail etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Eylül 2021 Salı

21 YY Türkiyenin Orta Doğu Politikası. BÖLÜM 4

 21 YY Türkiyenin Orta Doğu Politikası. BÖLÜM 4



2.2. Suriye 


  Orta Doğu bölgesinin en önemli ülkelerinde biri olarak nitelendirilen Suriye bölgenin istikrarı için oldukça önemli bir noktadır. 22.5 milyon nüfusuyla belli bir insani ve askeri gücü olan bu ülke 10 Haziran 2000'de Hafız Esad'ın ani ölümüyle yeni bir döneme girmiştir.  10 Temmuzda yapılan referandum da oyların %97.2'sini alarak devlet başkanı seçilen Beşar Esad ile birlikte ülkede iyimser bir hava esmeye başlamıştır. 

  2002 sonrası önemde Türkiye ile Suriye arasında ki ilişkiler bölgesel dinamikler ekseninde devam etmekteydi. Özellikle Irak işgali sürecinde ortak çıkar ve endişeleri taşıyan bu iki ülke daha da yakınlaşmaya başlamıştır. ABD'nin asi devlet olarak nitelediği Suriye'nin en büyük ortağı ve destekçisi eski kutup başı, süper güç olan Rusya olması sebebiyle nasıl Türkiye Irak politikasında ABD'nin çıkarlarına karşı gelmesi söz konusu değilse - bu kadar sert olmasa da- yine Türkiye Suriye ile olan politikasında Rusya'nın aleyhinde veya Rusya olamadan bir tutum sergilemesi çok gerçekçi gözükmemektedir. 

ABD'nin Suriye'ye karşı olan bu olumsuz tutumu Türkiye'yi etkilese de ABD Türkiye'yi Suriye ile ilgili olan iletişiminde bir aracı olarak kullanmaktadır ve bundan dolayı bir ABD jandarması olan Türkiye'nin Suriye ile olan iyi ilişkisi ABD tarafından, açıkça belirtilmese de, olumlu gözükmektedir.

  Irak ve Türkiye gibi Suriye de çok mezhepli ve mozaik biçimindeki etnik yapısı Suriye'nin Irak müdahalesine karşı çıkmasının en önemli sebebidir ki bu sayede Beşar Esad Türkiye ile dost bir ilişki kurmaya çalışmıştır.

  Irak'ın işgaliyle birlikte iki ülke içinde ki Kürt sorunu yeni bir boyut kazanmıştır ve Beşar Esad Ocak 2004'te yaptığı ziyaret sırasında dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök Suriye'den terörle mücadele konusunda daha somut destek beklediklerini bildirmiştir.  İstenilen bu somut destek Mart 2004'de Suriye'nin Kürt yoğunlukta olan kenti Kamışlı'da bir futbol müsabakası sırasında çıkan meydana gelen 27 ölü, 120 yaralıyla sonuçlanan olaylar sonrasında gelmeye başlamıştır. Suriye bu tarihten sonra silahlı eyleme yeniden başlayan PKK'ya karşı mücadele etmeye başlamış ve Türkiye ile ortak düşman vurgusunu daha çok yapmaya başlamıştır.

  2003-2007 arasında Suriye toplam 73 PKK mensubunu Türkiye'ye teslim ederek, Türkiye'ye en fazla PKK'lı teslim eden ülke olmuş, 2005 Temmuzunda PKK tarafından gerçekleştirilen saldırıyı kınayarak, ilk kez bir PKK saldırısını kınamıştır. Ekim 2007'de Türkiye ABD'nin itirazlarına rağmen sınır ötesi operasyon yapmayı gündemine aldığı dönemde B. Esad bu operasyonu destekler biçimde açıklamalar yapmıştır. Bütün bu gelişmeler Irak işgali sonrasında ortaya çıkan Kürt sorunu iki ülkeyi ne kadar yaklaştırdığını göstermektedir.

  Türkiye ile Suriye arasında ki ilişkileri etkileyen bir başka bölgesel dinamik de Lübnan'dır. 1990'lar boyunca Türkiye-Lübnan ilişkileri hep Suriye'nin gölgesinde kalmıştır. 2004'den sonra Suriye ile ilişkilerin düzelmesi sonucunda Türkiye Lübnan ile ikili temas kurmaya başlamıştır. Bu temasların amaçları ise, Türkiye'nin Irak toprak bütünlüğünün savunulması için bölgedeki çok mezhepli devletlerin desteğini almak istemesi ve Türkiye'nin bu dönemde gerçekleştirdiği Güney Kıbrıs açılımıyla birlikte bu topraklarla tarihsel dostluğu bulunan Lübnan'ın desteğini almak istemesiydi. 

  2000'li yıllarda Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkileri etkileyen başka bir bölgesel dinamik de şüphesiz İsrail olmuştur. Türkiye, Suriye ile İsrail arasında teorik olarak devam eden savaşı bitebilmek için bir dizi arabuluculuk rolü üstlenmiştir. Bunun nedeni ise herhangi bir çatışma veya savaş durumunda Türkiye'nin arada kalmak istememesidir. Türkiye bir kaç defa arabuluculuk üstlenmesine karşın başarılı olamamış, öyle ki Mavi Marmara saldırısı sonrası İsrail ile ilişkileri kopma noktasına gelen Türkiye bağlamında B. Esad saldırıyı çok sert bir dille kınarken artık Türkiye'nin bölgede arabulucu rolünün azaldığına ilişkin vurgusuda dikkatlerden kaçmamıştır.

  2007 yılı Türkiye-Suriye ilişkileri açısından iki önemli gelişmeyi beraberinde getirmektedir. 

Bunlardan ilki Serbest Ticaret Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi, ikincisi ise Türkiye'nin İsrail ile Suriye arasındaki arabuluculuk rolüdür. 

Arabuluculuk rolü çözümün bulunmasından çok Suriye ile Türkiye arasında güven ortamının sağlanması bağlamında önemli olmuştur. 2004'de siyasi ortam nedeniyle Suriye'nin kabul etmediği arabuluculuk rolü üç yıllık bir gecikmeyle yeniden başlamıştır. Aslında başlarda neredeyse iki tarafı da yüz yüze getirmeye kadar gelinen nokta İsrail'in Gazze'ye uyguladığı şiddetin artmasıyla durmuş, Başbakan Erdoğan'ın Davos'da söylediklerinin ardından İsrail'in Mavi Marmara baskınıyla birlikte geri dönüşü olmayan çıkmaza girmiştir. 

Bu dönemde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kardeşim dediği Esad ve buna karşılık Esad'ın Türkiye'nin uluslararası platformlarda Suriye adına konuşabilme yetkisi bulunduğunu söylemesi ilişkilerin ne derece iyi olduğunun göstergeleridir.

  2009 yılına gelindiğinde ilişkiler daha da ileri gitmiş, iki ülkenin ekonomik entegrasyon fikri gündeme gelmiştir. İki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulması kararlaştırıldı ve bu anlamda 51 adet anlaşma imzalandı aynı zamanda vize kaldırılarak iki ülke halklarının serbestçe dolaşımı söz konusu oldu. Hatta daha da ileri gidilerek Avrupa Birliği modeline benzer bir bölgesel entegrasyon fikri ortaya atılmaya başlandı ve bu bağlamda Türkiye, Suriye, Lübnan ve Ürdün arasında ekonomik birliktelik ve serbest mal ve insan dolaşımına olanak sağlayan bölgesel ekonomik birlik için anlaşmalar imzalandı.

  2011 yılında Tunus'ta başlayan ve Mısır'da devam eden ayaklanmalar rejimlere değiştirmeye başlamış ve belki de bu tarihten sonra Türkiye sadece Suriye politikasında değil tüm Orta Doğu politikasında üst üste hatalar yapmaya başlamıştır. Bunların en önemlisi şüphesiz Suriye politikası olmuştur. 

Ağustos 2011'de Suriye meselesi bizim iç meselemizdir diyecek kadar ileri giden Erdoğan  bu tarihten sonra kademeli olarak Suriye'ye karşı sert söylemlerde bulunmaktan çekinmemiştir. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu Şam'a gönderen Erdoğan Suriye'den bir takvime bağlı olarak hayata geçirilmesini söylediği bir dizi somut beklentileri olduğunu bildirmiştir. Sadece bir yıl önce ortak kader, ortak tarih gibi söylemlerde bulunulmasına rağmen bu söylemelerin yerini düşmanlığa bırakması şüphesiz dış politikadaki bir dizi beceriksizliğin ürünü olmuştur. Zamanla muhaliflerin desteklenmesi hatta kimyasal silah kullanıldığını iddia ederek ABD'den bölgeye müdahale etmesinin istenmesi artık Esad rejimiyle AKP hükümetinin açıkça uzlaşma olasılığını ortadan kaldırmıştır. 

Ancak Suriye'de ki rejimin Rusya ve Çin ile sıkı bir ittifak içinde olması bu rejimim uluslararası ortamda hala meşruiyetinin olduğunu gösteren bir unsur olmuştur. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun uluslararası platformlarda Çin ile Rusya'nın Suriye sorununda izole edilmesi gerektiğini savunması Türkiye'nin ne kadar çaresiz olduğunu kanıtlamaktadır. Bölgenin belki de en güçlü aktörü olan Rusya'nın ve bölgeyle en güçlü ekonomik ilişkileri olan Çin'in bu meselden soyutlanmaya çalışılması ne derece mümkün olduğu tartışmalıdır.

  Suriye ile Türkiye ilişkilerinin genel manada bölgesel dinamiklerden etkilenmesi sonucu son zamanlarda yaşanan olumsuz gelişmeler ekonomik açıdan da Türkiye'ye ciddi zararlar vermektedir. Yaklaşık 1 milyon dolayında Türkiye'ye yerleşen Suriyeli mülteciler Türkiye ekonomisine ciddi zararlar vermekte aynı zamanda bu sorunlu ilişkilerden dolayı Suriye ile 2010 yılında yaklaşık 3 milyar dolar olan ticaret hacmi bugün yok denecek kadar azdır. Türkiye'nin gelecekteki Suriye politikası ayaklanmanın durmasına endekslidir. Bu bağlamda şuan gelinen noktaya bakıldığında Esad rejiminin yıkılması Türkiye'nin yeniden bu ülkeyle ilişkilerin normalleşmesi bağlamında kırmızı çizgi olarak gözükmektedir.

2.3. İsrail

  Türkiye'nin İsrail ilişkileri İsrail-Arap dünyası daha ziyade İsrail-Filistin ilişkileri ve tabiki de ABD faktörü olmadan anlaşılması çok güçtür. 

2. Dünya Savaşı sonrası bölge dinamikleri, etnik kökenleri, bölgenin sosyal, kültürel, siyasi yapısı göz ardı edilerek İngiltere ve büyük ölçüde ABD tarafından bölgeye yerleştirilen Yahudiler Soğuk Savaş boyunca bir çok krize neden olmuşlardır. Soğuk Savaş yılları boyunca Türkiye İsrail'e gerekli tepkileri ve yaptırımları uygulayamadı ve dolayısıyla bölgeden uzaklaşmasına, kendi topraklarına yabancılaşması na neden olmuştur.

  2000'li yıllar itibariyle ama özellikle AKP'nin iktidara gelmesinden sonra İsrail ile yaşanan gelişmeler oldukça karmaşık bir yapıya sahip olmuştur. 2000 yılında ABD Başkanı Bill Clinton gözetiminde başlayan Camp David süreci bekleneni verememiş ve İsrail'in politikaları sadece Türkiye'de ki kanı önderlerinden değil  tüm bölge halklarından büyük tepki toplamaya başlamıştır.

  AKP iktidarıyla birlikte bölge eksenli politika söylemleri çoğalmış ve bunun en önemli sonucu İsrail ile olan gelişmelere yansımıştır. Daha yeni iktidara gelen hükümet 2003 yılında İsrail'i devlet terörü uygulamakla suçlamıştır. Sertleşen bu söylemlere rağmen ilişkilerde ki askeri ve ekonomik boyut mükemmele yakın ilerlemekte problem siyasi konularda olmaktadır. Türkiye İsrail'e tepki Filistin'de yaşanan ambargo ve saldırılara tepki gösterdikçe bölgede ki etkinliği artmıştır. Mısır'ın Arap Baharı'ndan önce Filistin'e sınır kapılarını kapatması ve İsrail politikalarını destekler nitelikte ki davranışları Arap dünyasının senelerdir belki de Nasır'dan beri arayıp da bulamadığı liderini bulduğu, Türkiye'nin ezilen Arap halklarının savunucusu olma rolü sayesinde bunun iyice nitelikleştiği yorumları yapılmaya başlandı.

  1990'lı yıllarda İsrail ile stratejik işbirliğini mümkün kılan alanların çoğu 2000'li yıllara gelindiğinde artık bu işbirliğinin devam edilemez olduğunu göstermekteydi. Türkiye'nin Arap dünyasıyla daha etkin bir şekilde politika üretmesi sonucu artık İsrail'in dengeleyici unsuruna daha az ihtiyaç duyulmakta, Türkiye'de askerin siyasetten uzaklaşması sonucu İsrail ile iyi ilişkisi bulunan bu kesimin artık karar alma mekanizması üzerinde etkinliği azalmakta ve Filistin ile yaşanan barış görüşmelerinin tıkanması sonucu topluma daha duyarlı davranan yeni hükümetin oy aldığı seçmeninin düşüncesinden çok farklı hareket etme durumunun ortadan kalkması başlıca gelişmeler olmaktadır. Ancak İsrail'in güvenlik endişeleri açısından hala Türkiye'ye ihtiyaç duyması sebebiyle 2009 yılına kadar bu sert söylemleri görmezden gelerek askeri ve ekonomik anlamda iyi olan ilişkileri devam ettirip siyasi ortam da ilişkileri yumuşatma çabaları gözükmektedir. İsrail ne olursa olsun ordu modernizasyonu, silah ticareti gibi askeri konularda Türkiye'nin ilk çaldığı kapılardan biri olmaktadır.

  2005 yılında yeniden İsrail ile Türkiye ilişkileri iyimser havada seyretmeye başlamıştır ki bunun iki temel nedeni vardır. Birincisi Yaser Arafat'ın ölümünden sonra Filistin hareketinin yeniden yapılanma sürecine girmesi ile birlikte geçici bir sükunet ortamının olması ve ABD'nin bölgedeki iki temel müttefikinin arasının düzeltmesi yönündeki telkinleri. Görüldüğü gibi İsrail ile olan ilişkilerde en önemli belirleyiciler yine ABD ve Filistin olmaktadır. Ocak 2005'de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ve Mayıs'ta Başbakan Erdoğan'ın İsrail ziyaretleri bu olumlu havayı göstermektedir. Bununla beraber Nisan 2005'de Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine İsrail destek verdiğini açıklamıştır. Yine aynı yıl içinde barış sürecine ekonomik katkı sağlamak amacıyla '' Ankara Forumu'' adı altında işbirliği süreci başlatılmıştı.

  2006 yılına gelindiğinde Filistin'de Hamas'ın oyların çoğunluğu alarak iktidara gelmesi ve bu iktidar Türkiye tarafından da desteklenmesi yeniden ilişkilerde siyasi krizlere neden olmaya başladı. Başbakan Erdoğan'ın İsrail'in orantısız güç kullandığını, kadın ve çocuklara şiddet uyguladığını çeşitli uluslararası platformlarda dile getirmesi İsrail tarafından sert tepkilere neden olmuştur.

  2008 yılının sonlarına gelindiğinde İsrail'in Gazze'ye yönelik operasyonlarını arttırması ikili ilişkilerde yeni bir krize neden olmuştur. Ocak 2009'da Başbakan Erdoğan İsrail'in BM üyeliğini tartışmaya açması ardından Davos'da İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez'e arasında geçen tartışma ilişkilerin normal seyrinden uzaklaştığını göstermekteydi. Davos zirvesinde Başbakan Erdoğan'ın İsrail Cumhurbaşkanına yaptığı suçlama niteliğinde ki haklı çıkışı hiç kuşkusuz dünya gündemine oturmuştu. Başbakan Erdoğan'ın bu çıkışı belki de ardından gelen seçimlerde daha başarılı olmasını sağlamıştı.

  Mart 2009'da İsrail'de Benyamin Netanyahu liderliğinde aşırı sağcıların ağırlıkta olduğu bir hükümetin kurulmasıyla ilişkiler daha soğumaya başladı. 

Ekim 2009'da İsrail ile ortak yapılması amaçlanan Anadolu Kartalı tatbikatının Türkiye tarafından iptal edilmesi Tel-Aviv tarafından siyasi bir hamle olarak nitelendirilmiştir. Yine bu dönemde ''TV dizi krizleri'' de ilişkilere damga vurmaktaydı. Özellikle Kurtlar Vadisi dizisinde ki İsrail karşıtı sahneler İsrail'li etkilileri son derece rahatsız etmekteydi. Konuyla ilgili görüşmek üzere Tel Aviv büyükelçisi Oğuz Çelikkol'u makamına çağıran İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayolan, Çelikkolu'u kameralar önünde küçük düşüren söz ve davranışlarda bulunması krizin daha da büyümesine yol açtıysa da İsrail'in olay sonrası yolladığı özür mektubu tansiyonu biraz da olsa düşürmüştü.

  31 Mayıs 2010'da yaşanacak olay belki de ilişkilerin tarihinde yaşanan en büyük krize yol açacaktı. Gazze ablukasını delmek için Türk sivil toplum kuruluşu olan İHH öncülüğünde hareket eden ''Gazze'ye Özgürlük'' filosuna İsrail askerleri tarafından yapılan müdahale Türkiye ve tüm dünyayı şok etmiştir. 


5. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***


22 Mart 2021 Pazartesi

İsrail in Doğu Akdeniz Politikası

İsrail in Doğu Akdeniz Politikası




İsrail, Doğu Akdeniz Politikası, Şeyma Kızılay,doğalgaz,Kıbrıs Çatışması, Libya Mutabakatı, Türkiye, Münhasır Ekonomik Bölğe, Kıta Sahanlıgı,

9 Ekim 2020 
Yazarı: Şeyma Kızılay,

Doğu Akdeniz coğrafyası ve bu bölgeye yönelik küresel ve bölgesel aktörlerin politikaları bir süredir gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Önceki dönemlerde Kıbrıs bağlamında sorun teşkil eden ve az sayıdaki aktörün dahil olduğu bir mesele iken günümüzde çok sayıda aktörün yer aldığı enerjiden deniz yetki alanlarına farklı konuları içeren bir hale gelmiş durumda. Türkiye ile Libya’nın Kasım 2019’da imzalamış olduğu Deniz Yetki Alanları Anlaşması’ndan etkilenecek olan ve bölgedeki anlaşmazlıkta Yunanistan, Fransa ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile birlikte hareket eden İsrail’in Doğu Akdeniz’e politikası anlaşmazlığın seyri açısından önem taşıyor.


Doğu Akdeniz’de bugün meydana gelenler elbette ki aniden ortaya çıkmış değil. Ortadoğu’nun rekabet alanı olması ve enerji zenginliğinin bu rekabette temel esas olması gibi son dönemin mücadele alanı olarak Doğu Akdeniz öne çıkmıştır. Aynı zamanda bu kadar önemli olmasının sebepleri; geçiş yolları statüsü, Ortadoğu’daki kıyı şeridi, bölgedeki enerji kaynakları dolayısıyla sahip olduğu jeo-stratejik konumudur.[1] Dolayısıyla Doğu Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkelerin yanı sıra küresel güçler de bölgeye yönelik politikalar izlemektedir.

Doğu Akdeniz’i önemli hale getiren etkenlerin başında keşfedilen enerji kaynakları gelmektedir. İlkinde 280 ikincisinde 680 milyar metreküp doğalgaz keşfedilmiştir. İsrail açısından uzun yıllar yetecek düzeyde olan bu rezervlerin Avrupa’ya ulaştırılması konusu sorun yaşanan bir alan olarak belirmiştir. Kaynakların işlenmesi, ulaşımı gibi konular aktörler arasında işbirliği ve çatışmayı ortaya çıkarmaktadır. Diğer yandan Ortadoğu’daki istikrarsızlıklar enerji konusuyla bağlantılı olarak görülen işbirliği ve çatışmaların güvenliğe olan etkisi bölgeyi hassas hale getirmektedir. Yine bu iki etkenle ilişkili olarak küresel aktörlerin politikalarında Doğu Akdeniz’i daha çok merkeze almaları ve etkinlik mücadeleleri bölgenin stratejik önemini artırmıştır.[2] Enerji konusuyla birlikte burada kurulacak hakimiyetin uluslararası alanda sağlayacağı avantajlar, prestij, güçlü ülke olma gibi konular da bu bölgede sürdürülen mücadelenin ikinci plandaki sebepleridir.
Bir bölge ülkesi olarak İsrail’in Doğu Akdeniz politikasında temel unsur olarak enerji öne çıkmaktadır. Temel politik düşüncesi gereği enerji zengini ve düşman ülkelerle çevrelenmiş olduğu görüşünde olan İsrail enerji konusunu oldukça önemsiyor. Bu noktada oluşturduğu esas politika ve hedef; enerjinin artan şekilde ve yeterli düzeyde teminidir. Dolayısıyla çevrelenmiş hissi içerisinde olan İsrail için enerjinin teminiyle birlikte güvenliği konusu da önemlidir. Enerjide özellikle doğal gaza yönelen İsrail bu yönde politikalara dikkat etmektedir. Kendisi de doğal gaz barındıran İsrail bunu ülke içinde mi kullanacağı ya da ihraç mı edeceği konusunda yaşadığı ikilem nedeniyle doğal gaza ağırlık vermiş ve petrol yerine doğal gaz kullanımına yer vermeye çalışarak bu yönde faaliyetlere odaklanmıştır. Aynı zamanda enerji konusunda İsrail için iki önemli güvenlik sorunu bulunmaktadır. Bunlar; çatışma zamanlarında ordu için enerji tedariği sağlamak ve yine olası savaş zamanlarında hedef haline gelebilecek enerji altyapısının güvenliğinin sağlanmasıdır.[3]




Enerji kaynaklarına ve ulaşımlarının güvenliğine oldukça önem veren İsrail, Doğu Akdeniz’in artan önemiyle birlikte bölgenin enerji politikaları kapsamında yerini almıştır. Aslında Doğu Akdeniz’in önemli hale gelmesinde ve burada bir mücadelenin ortaya çıkmasında İsrail’in doğal gaz keşifleri de etkili olmuştur. İsrail’in münhasır ekonomik bölgesinde Hayfa açıklarındaki Tamar’da 2009 yılında bölgenin ilk büyük doğal gaz rezervi keşfedilmiştir. 280 milyar metreküp doğal gaz olduğu tahmin edilen bu keşiften sonra daha büyük bir rezerv Hayfa’dan 130 km açıkta Leviathan’da keşfedilmiştir. 622 milyar metreküp büyüklüğünde olduğu tahmin edilen rezerv İsrail’in Doğu Akdeniz’deki denklemlerinin oluşumuna zemin hazırlamıştır.[5]
Bu noktada bölgedeki kaynakların Avrupa’ya transferi noktasında gemiler yoluyla ya da boru hattı ile ulaşım gündeme gelmiştir. Bununla ilgili olarak 2012 yılında İsrail ve Kıbrıs açıklarındaki kaynakların Yunanistan’a sevki konusunda Yunanistan, GKRY ve İsrail arasında bir anlaşma imzalanmıştır. Bölgedeki ortaklıkların oluşması konusunda bir başlangıcı temsil etmesi bakımından da önemli olan bu anlaşma daha sonra üzerinde uzlaşılan Doğu Akdeniz Boru Hattı, EastMed (Eastern Mediterrian Pipeline) projesine de temel teşkil etmiştir.[6] EastMed boru hattı projesi İsrail kaynaklarının boru hatlarıyla Avrupa’ya ulaştırılması amacını taşıyor. Türkiye ile Libya arasındaki Deniz Yetki Alanları Anlaşması söz konusu projenin hayata geçirilmesine etki etti. Böylelikle Doğu Akdeniz konusunda mücadele içinde olan taraflar daha belirgin hale geldi.
İsrail’in Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’nin karşısındaki grupta yer almasında iki ülke arasında yaşanan olumsuz gelişmeler büyük oranda etkili olmuştur. Geçmişte kurdukları ilişkiyi stratejik ortaklık olarak isimlendirilen, 1990’larda ilişkilerin en üst seviyelere çıktığı, üst düzey ziyaretlerin gerçekleştirildiği iki ülke arasında 2010 yılında meydana gelen Mavi Marmara hadisesi, ardından Filistin ve Kudüs meseleleri, ABD’nin Kudüs kararı gibi etkenler dolayısıyla olumsuzluklar ve gerginlikler yaşanmıştır. Bu gelişmeler doğrultusunda İsrail de Yunanistan ve GKRY ile birlikte hareket ederek 2019’da Doğal Gaz Forumu’nda, Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi’nde yer alarak Türkiye’nin karşısında bulunan ülkelerle yakınlık kurmuştur. Doğu Akdeniz gelişmeleri açısından önem taşıyan Doğal Gaz Forumu kıyıdaş ülkeleri bir araya getirmekle birlikte Türkiye’ye karşı oluşturulan işbirliğini gözler önüne sermesi bakımından da önem taşımaktadır. Zira Doğu Akdeniz’in enerji üssüne dönüştürülmesi ve bölge kaynaklarının üretiminden dağıtımına ve ulaşımına kadar her konuda işbirliğinin sağlanması amacını taşıyan forumda Doğu Akdeniz’e kıyısı bulunmasına rağmen Türkiye yer almamıştır.[7]
Türkiye’nin Libya ile olan anlaşmasının jeopolitik denklemleri değiştirmesi ve kaynakların Avrupa’ya ulaşımı konuları da İsrail’in politikalarını etkilemiştir. Doğu Akdeniz konusunda işbirliği yaptığı diğer ülkeler gibi İsrail de maliyeti düşük olmasına rağmen kaynakların Avrupa’ya Türkiye üzerinden taşınmasına karşı. Bu karşıtlıkta Türkiye’nin daha fazla güçlenmesini ve bağımlılığın artmasını istememeleri büyük rol oynuyor.[8]
İsrail’in Doğu Akdeniz politikasında uzun vadeli hedef olarak belirtilebilecek bir nokta da bölgedeki etkinlik ve Amerikan desteği konusudur. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ortadoğu’daki en iyi müttefiki hatta varisi konumunda olan İsrail’i Doğu Akdeniz politikasında da destekleyerek temel ABD politikası olan İsrail’in güvenliğinin sağlanması hususuna riayet etmektedir. Doğu Akdeniz sorununda Avrupa tarafında yer alan İsrail’in bir yandan enerji konusunda Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığını azaltması bir yandan da alternatif enerji koridoru olması bakımından İsrail’i güçlendirmesi ABD açısından önemli görülmektedir. İstikrarlı ve güçlü bir İsrail’in hem bölgedeki etkinliğini artırması bakımından hem de ABD çıkarlarını koruması bakımından daha sağlam bir konumda olacağı öngörülmektedir. İsrail, Yunanistan ve GKRY’nin bir araya gelmesi ABD açısından bu üç ülkenin düşman hilelerine karşı duyarlılığını azaltarak, Doğu Akdeniz enerjisinin ekonomilerinde sağlayacağı iyileşme ile güçlü müttefikler haline gelmeleri anlamına gelmektedir. [9]
Doğu Akdeniz sahip olduğu stratejik konumla birlikte temelde enerji kapsamında ülkelerin üzerine politika oluşturdukları, hamle yaptıkları bir alan olmuştur. 
Dünya politikasında etkin olma, güçlenme, ülke çıkarlarını muhafaza etme amaçları doğrultusunda başlarda bölge ülkeleri ardından uluslararası güçler 
olmak üzere birçok aktör Doğu Akdeniz’de rekabet etmekte. Sahip olduğu kıyı şeridiyle İsrail de bu ülkelerden biri. Ortadoğu’daki statüsü, kendisini bölge 
ülkeleri arasında konumlandırdığı çevrelenmişlik algısı ile İsrail Doğu Akdeniz’deki ekonomik gelişmeleri birçok açıdan değerlendiriyor. 
Bir yandan enerji politikası, bir yandan ABD’nin en iyi müttefiki olarak ortak çıkarları korumak, temel stratejisi olan güvenliğin devamı ve bölgede etkin 
ve güçlü bir ülke olma açılarından Doğu Akdeniz İsrail için hayati derecede önem arz ediyor. Enerji politikasını doğal gaz kapsamında yürüten İsrail hem 
içerde ekonomik ve güvenlik konularında gelişmek hem de kaynakları dışarıya ulaştırmak noktasında bir stratejiye sahip.
Diğer yandan Doğu Akdeniz politikasında yıllardır gergin ilişkilere sahip olduğu Türkiye’nin nerede durduğu ve neler yaptığı da İsrail açısından önemli. 
Bu noktada bölgedeki enerji kaynaklarının Avrupa’ya Türkiye üzerinden transfer edilmesini önleme politikası izliyor.
İsrail’in son zamanlarda Ortadoğu ülkeleriyle kurduğu yakın ilişkiler ve işbirlikleri de bir noktada Doğu Akdeniz stratejisiyle uyumluluk içeriyor görüşündeyim. 
Enerji politikası kapsamında kurulması planlanan boru hatları bağlamında ya da bu olmuyorsa da karşı tarafın öne geçmesine engel olmak amacıyla 
müttefiklik kurmaya duyulan ihtiyaç, bölgede aktif ve etkin bir aktör olma hedefi Arap ülkeleriyle kurulan ilişkilere etki ediyor.

Kaynaklar:

[1] Recep Çakır, 2000’lerden İtibaren Doğu Akdeniz’de Enerji Alanında Yaşanan Gelişmelerin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Sorunlarına Etkisi, Kara Harp Okulu, Savunma Bilimleri Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2011, s. 28.
[2] Ömer Fuad Kahraman, Doğu Akdeniz Enerji Sarmalını İsrail Enerji Politikaları Penceresinden Değerlendirmek, Ortadoğu Etütleri, s. 426.
[3] Brenda Schaffer, Israel—New Natural Gas Producer in the Mediterranean, Energy Policy, 39, 2011, p. 5379.
[4] Shaffer, a.g.m. s. 5382.
[5] Faruk Can, Doğu Akdeniz’de Ne Kadar Doğalgaz Rezervi Var?, Euronews, 31.12.2019, https://tr.euronews.com/2019/12/31/dogu-akdeniz-ne-kadar-dogal-gaz-rezervi-var-en-buyuk-payi-hangi-ulkeler-alacak Erişim: 07.10.2020.
[6] Kahraman, a.g.m.
[7] Murat Ercan ve Mehmet Can Kılınç, Bölgesel ve Küresel Aktörlerin Ortadoğu Merkezli Doğu Akdeniz Politikaları Kıbrıs Çatışması ve Libya Mutabakatı, Anadolu Strateji Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, s. 23.
[8] İbid.
[9] Seth Cropsey, Eric Brown, Energy: The West’s Strategic Opportunity in the 
Eastern Mediterranean, Hudson Institute Publishing, 2014, s. 35-37.
Bu analiz yazısı 09.10.2020 tarihinde yayımlanmıştır.

İsrail'in Doğu Akdeniz Politikası - DSJOURNAL

***

18 Mart 2021 Perşembe

İSRAİL' in DOĞU AKDENİZ POLİTİKASI VE TÜRKİYE (I) - (2)

İSRAİL' in DOĞU AKDENİZ POLİTİKASI VE TÜRKİYE (I)



gazete birlik.com
/yazarlar/israilin-dogu-akdeniz-politikasi-ve-turkiye-i
HAYDAR ORUÇ
Yeni Birlik Gazetesi, 2021
Haydar  Oruc


İsrail'in muhtelif tarih parselleri dokuz sahada toplamda 1trilyon m³'ün üzerinde ve 2 milyar m³ buna da benzintahmini tahmin etti.

İsrail 30 km'lik sahil çevresi Akdeniz'de en dar kıyıkine sahip birileri denir. 
Buna rağmen bu dar alana sıkıştırımı Hayfa ve Aştod kadar yüksek alana limanlara yıl dış çoç çok büyük bir şeydi deniz yoluylanana) . 

Tümenevresin de yöresi Arap tarafından düşman olarak ve izole edilenİsrail'in bundan çaresi olan için mecburen deniz çaren derısıgerekmiş olup, hava yoluyla yapılan ticaret ise pahalılığı çok tercihbunu sezdirin.Ama İsrail için denizin pazarda hala 2011dana sonrası katlanarak artarak. 

Zira otarihe kadar enerji iddaa tamamen olan bağlı İsrail'in, DoğuAkdeniz'den aitine ait ekonomiksine aitsinesine benzinyani değişmiştir. 

Bu keşifler İsrail'i kaftanlara vesaatlar kurtarıp birenerji imkali ülke halineken, az olsun olsun petrolleri iseizdisağlık dayısı azı.İsrail'in muhtelif tarih parselleri dokuz sahada toplamda 1 trilyon m³'ün üzerindebenzin ve 2 milyar m³ olarak da petrol tane tahmin etti. 

Bulerin ekonomik ise ekonomik ise; bağlar, vergiler ve satış gelirlerinden tanek üzereolarak 100 milyar dolarlık sözdedır. 

Bu rakama henüz büişleç yük onuilmeyeşeyma olan Leviathan şan olacak olan hidrokarbon yöneltilentutarları eklenmeyen. 

Larısıyla 2019 dayı dedi göre 390 milyar dolarlık kuşGsmH'ye sahip olduğu İsrail bilinen için bu rakam büyük biradır. 

   İsrail, Doğu Akdeniz'den kendin dilediyen, şimdikillik büyükbir ülke ülke, elektrik denetimi kullanarak. 

Zıddana uygun pazarlara uanıniçin ihtiyaç kapatılan boru hattı projesi bir türlü hayata liderim için henüz sadece Mısır ve Ürdün'e satış edenlerin yaptığı gibi. Mısır'ın sahip olduğu ispatlanmış rezervler vedevam eden arama çalışmaları hasebiyle İsrail'den daha fazla hidrokarbon şeyfa sahipolanna rağmen, İsrail'den doğalayı satın adlayı bir siyasi olarak onu bu devin konjonktürel olanı devil. 
Olaraksıyla geriye sabit alıcı olarak sadece Ürdün kalarak ki Ürdün'ün de bu diğer arap ülkesiiçin herhangi bir engel tanımayanlara.

   İsrail'i ikristan sanatan kurtararak bir ülke haline edeninadilen ekonomik değerler kadar kadar kadarı kadar, gazın daha şekilde pazarlaraularının elzemdir. İşte İsrail ile Türkiye'nin yolu bu kesişerek. ZiraTürkiye Doğu Akdeniz'den çıkartılan borun boruyla Avrupa'ya uanıniçin en kısa ve en ekonomik alternatifi sürkün. Zira hemen Kıbrıs'ın sınırsız yeralan bu sahadan önce Kıbrıs'a ve oradan da Türkiye'ye sözde 500 km'lik boru borun maliyeti 2-2,5 milyar dolardır. Bitkin Türkiye'yi küzeyden güneye ve doğudan batıya kat eden boru boru yolu ve bu tanen Avrupa'ya aklı aklenmesin de ilave bir maliyet yüklememesi nedeniyle öngörülen toplam maliyetin 3 milyar dolar olarak devam etti bektir. 

    Buna mukabil, Doğu Akdeniz Boru Hattı olarak isimlendirilen Türkiye'siz ise hemdaha uzun hem de pahalıdır. 

Bahse konu hattın onunun 2000 km'yi bu vebüyük büyükakın Akdeniz'in en derinlerini incelemelerde bulunanları nedeniyle,maliyetin 7,5-8 milyar 
dolar durumağı öngörülür. Da bu hesaba ilave edilecekiye ve bakım/tutum şekilde birlikte toplam maliyetin 10 milyar dolarcivarına mıslı bektir.   

Sözde gibi Türkiye ile İsrail arasında 2016 izdi bunu varsayılandoğulun en önemli sabahattin biri, Doğu Akdeniz'in eğnesi Avrupa'nın bakkali için ihtiyaç bunu boru boru borun yıldır devam etti iş birliği bunuamiydi. Hatta bu iki ülke heyetleri muhtelif dinler yapmışlar vehavalandırma 2017'nin ikinci sana baş olacak ve 2019 başıyla ilk gazınTürkiye'ye göre ve oradan da Avrupa transferi hususunda kmetreleri ameliyat haner. Ama daha sonra gelen rektörü İsrail yüzüncü yıl, gazın Türkiye'ye satış fiyatı, üçüncügöree satış izni ve yatırım maliyetinin bölüşüm üzerineki kabul edilmezolan ve bu şekilde şekilde uza vurgulanmıştır.2017 itibarenn itibaren İsrail'in Trump'ın aşkın etti gitti büyük etti dış politikadayıları, İsrail'i Türkiye ile 
birlikte denekki onukilendirdi veriyorum doğuştan azna sebep oldur. Sonra Türkiye'nin Rusya ile uçaksilme hadisesi nedeniyle gerilen iliskin şeyi 
benizi ile Trump'ınKudüs kararı ve buna olarak ABD elçiliğinin Kudüs'e ise türkiye'nin deİsrail'e yöneliknda soru işaretlerine yol adedi. 

   Nihayetinde 14 Mayıs2018'de elçilik cenneti cenneti esnasında Gazze'de kararı protesto eden Filistinlilerinyok etti Türkiye'nin, 2019'un 2019'un ilk 100'üne kadar Yapılan daklare, İsrail'in gönyeli Gazze sınırdaki sınırdaki sınırdakilere yönelik şiddetini sosyal medyaden sonramaksadını aşan bir şekilde şekilde tekrarlayan İsrail'den enerjinden terk etti istenmişr. Böylelikle süreç süreç şeyi yere dönmüş ve o tarihe kadar kadar yapılan planlar ve planlar boşasır. Bir dönem İsrail'in olduğu gibi enerjiye olan büyük oranda ikrde olan Türkiye'nin enerji tedarisi kaynak değişiklikleri sanau mulan Doğu Akdeniz'in siyasi sebepleri masadancılar ona iki olan farklı Alalara Korucu. Türkiye Rusya ile ilgili olarak normaleğisine rağmen Katar ve Cezayir kadar daha fazla LNG alarak, Rus ve İran gazına ıstırağı ilgiliise, İsrail ise GKRY ve Yunanistan'a gelmek türkiyesiz boru hattı alternatifine gündkırt dedi.
   Bu satış prensip prensiplarına Mısır ve tı'nın da dahil etti 2019 dayı Doğu Akdeniz Gaz Forumu siparişilmeye başlanmış ama hattınbekletmena yönelik herhangi bir gitme biramamış. Türkiye, Lübnan ve Suriye gibikıyıdaşlara giden etkilemeye DAGF'na kıyıdaş olmayan Ürdün'ün yanı sıra, BM'de bağımsız bir devlet olarak kabil engellenen Filistin'in üyeliği ise bunukafacılık şeydan memnun eden manidardır. Zira Türkiye'ye karşı adedüğü aşikar olan bu yapıya Filistin'in kabil etti, Türkiye'yi ziyade memnun edenbir gelişme oldur.Bu gelişmenin devamında Türkiye'nin en uzun kıyı ülkesi olarak Doğu Akdeniz'de kendi hakve menfaatlerini deklareyeiye aldırma ve bu zıddap satınaldı yeni mişik arama ve sondaj gemileri nin bölgeye yollarının, bölgelerinin ve bölgelerinindeğiştirmiştir. Böylelikle kıtlık ın dışında olduğuna göre dolarya aylak Türkiye, zıdırgıyanı sıra milli şirin arama ve gemileri sondajyle, Türkiye'nin ve KKTC'nin münhasır ekonomik ilgilileri kılastırıları) Akabinde Türkiye'nin Mavi Vatan doktrinin bir sonucu olarak Kasım 2019'da Libya'nın meşru taneyle olmayan denizyetki yetki sınırlı ve zümren ekonomik bölge yok, Türkiyealtaylı cephenin, altında üstleri ettir. Zira bu anlaşma 
ile Türkiye Doğu Akdeniz'e bir set çekmiş ve tane dışında Doğu Akdeniz Boru Hattı projesini uygulanamaz hale devam edenr. 

   Türkiye ile Libya arasında deniz yetki yetki yetkin sınırlanağına yönelik aded-ılımlıkonyalılara, adda olanı aylak aylak aİsrail'in içinde durumda olan 
ve diğer kendi kendi kendilerialtındak laraak eden bu cephe, enerji ve ekonomi merkezli bir birliktelik laranık yaşımdan sonra askeri ve siyasi bir pakt haline 
olarak,bur.

Türkiye ile Libya arasında deniz yetki yetki yetkin sınırlarına yönelik anın anınbaşkanından sonra İsrail'inlere teşekkür eden ve diğer ülkelerin de kendi 
kendileriisene düak eden bu cephe, enerji ve ekonomi merkezli bir birliktelik aklıyaşımdakiler, askeri ve siyasi bir pakt haline haler. 

Önce amaçlaraTürkiye'nin danası meşru Libya yeni devirerek, dayı ortadanalevler arasında gelişen bu şekilde arkalara ABD, AB, Fransa ve BAE'nin deneği alarak; Doğu Akdeniz'in en uzunlarıkaya sahip ve bir oldu denizci ülke olan Türkiye'yi ileştirdi na hapsedip, bir kara devleti haline sana gayret etti. 
Bahse konu ülkelerin tek yürek, Türkiye'nin Doğu Akdeniz hidrokarbon gelenekingördümüdüz gördüm kuşkusuz. Bu yanı sıra, Türkiye'nin Akdeniz'de  
aktivasyonunu sınırlayarak, oğlu Kuzey Afrika'da artan kıtemezhale getirip, deniz yoluyla Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine ehliyet kınık dekuş diğer gerekçeleri olanhıdır. Zira Doğu Akdeniz'le hiç alakası olmayanFransa ile BAE'nin bu bu mezkûr bahane ettiye onun başka bir izahı iddaadır.

Doğu Akdeniz Boru Hattı için imzaları

Bu kapsamda İsrail, Türkiye-Libya artık ile doğu Akdeniz BoruSekmenimkânsız hale gelenn tanene rağmenne, 2 Ocak 2020 tarihinde Yunanistan ve GKRYile bahse konu boru boru borun inşa ettine yönelik bir bira imzası. Bunamukabil Yardımcısı Fuat Oktay konuyla ilgili olarak yapılan mıslı, "Türkiye de kendi kendi çıkarlara aykırı hiç çarptırdı izin verdiğim. Türkiye'yigöz ardı eden ıslah hiç uygulanmadı nah" diyerek Türkiye'nin konuyla ilgili kondese deklere ettir. Bunun üzerine Türkiye, Libya ile muhafaza muhafazabıyık içinden milletlere kadar uyna kabil edilen meşruteji hükümete dayınarttırarak gemilerini bölgeye sevk edip, ABD, Rusya, Fransa, BAE, Mısır ve İsrail'dendestek alan darbeci Hafter'in Libya'da tahakküm altına aldına engel oldu.

İnsani yardım diplomasisi devrede 

Türkiye ile İsrail arasında süregelen gerginliğe rağmen Türkiye'nin Nisan ayı Filistin'in sıra İsrail'e de koronayıyla mücadele için tıbbi malzeme ise hemen onu 11 Mayıs'ta bir gelişme ise, İsrail'in Türkiye'de yıkık cephede yer aklı savaşan savaşana dair soru işareti şekilde şekilde sebep oldur. Zirailgili Yunanistan, GKRY, Fransa, BAE ve Mısır'ın özü beş tane ortak deklarasyonda; Türkiye'nin Doğu Akdeniz'in hak ve menfaatlerini dene ebedişin yasa dışı irdelerek Türkiye'yi bunanalara İsrail iştirak etmemiştir. İsrail tarafından yapılan açıklama, bu deklarasyonamaz danan süzme, "İsrail'in sadece Doğu Akdeniz Gaz Forumu üyesi olan ve budeklarasyonun Libya'daki uyumsuz ile ilgili olan ve İsrail'in bu konuda dahliolan"ometrer.

İsrail'de kafa kafası

Fakat bu şekilde İsrail veri, yeni alem yunanistan ve GKRY'ni de tamamen terk ettimişler ve yep Türkiye ile karşı karşıya gelmemeye özen göstererek, bu iş işlerine devam eden edenlerdir. Bu züradır İsrail ile Yunanistan eden eden 30. Yıllamayan liderler çevrim içi bir etkinlik oldu olup bunu oldu Yunan Olabilir Kyriakos Mitsotakis geniş kuşheyetle İsrail'i ziyaret ettir. İlgililere arasında muhtelif yıllardan sonrayapılan ortak bölgesel, "Tüm ülkelerin Milletler Milletler Deniz Hukuku Anlaşma(UNCLOS)'da seçilen kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgelerin gençliğinedairlere bunu ve diğer devletlerin egemenlik saygılı saygılıdayıvlı bir şekilde. Doğu Akdeniz ve Ege Denizi'nin halineni anıldı atacak,uluslararası hukuku ihlal eden ve iyi komşuluk şeyi ters şekilde şekilde buihlal ihlal etmeyenlere karşılara karşıdır" denilerek, Türkiye'nin adızikredilmeden mesaj mehmetçiğin.Buna ilave olarak, Türkiye'nin İhA'lar izdidesi artan havaningeçen Yunanistan'ın talebi İsrail ile yunanistan arasında birbuna istinaden, Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz'de keşif ve ardışıklıklarını başlattılaryılı üzere İsrail heron'lar bölgeye sevk etti.

İsrail dayaklık Türkiye deyin

Görülerek üzere İsrail bu kez türkiye'yi geriyeki alma almamekteama Türkiye'nin sorun battı Yunanistan ve GKRY ile de iblis tahkimtırnaklar. 

Hatta bazı İsrail düşünce sanayları raporlarında, İsrail'in muhataplarını bir araya etti yolu ileri sürülmekte ve bu konuda hükümete tavsiye de olmaz. 

Buna mukabil Türkiye, neden de DaKarErdoğan'dan haz eden bir kesim ise, söz konusu bölge ilisin ABD'nin hava vedeniz dağcın dayla nişan ve ama bu sayede Türkiye'nin deneğiamirin dengeyini ileri sürmektedirler.Ama Temmuz ve Uzm. hususunda yükseltmesine sebep oldur. Zira Aya Sofya'nın aslına rücu ettirilerek camiye çevrilmesi ve yıl merasiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mescid-i Aksa'nın da bir gün Aya Sofya gibi özgürleştirdiksiz dedi, İsrail'de tepkiyle karşılanmış. Bunun ardından Etti Etti Tarafları birikiye çalışanları Türkiye'nin gönyesi, danası; Şubat ayından sonra onu da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üst seviye bir Hamasheyetini kabil etti İsrail'in propaganda arabaları Türkiye aleyhine kampanyaya modüller dir. 

Türkiye'nin Hamasne pasaport verdi ve bu sayede Hamas'ınİsrail'e sızarak şeyina imkânanmıyorum ve İstanbul'un Hamas'ın siberharekat haline geldi gibi idyalar Türkiye'yi eden bu bülerin seni isekısa şekilde anlaşılarak. Zira ABD' de yapılan abd.Türkiye'nin ABD'den terör örgütü olarak kabil edilen Hamas'a ait olarak kabul edileneden velara pasaport etti kınanmış.Bu gelişmenin devam eden Türkiye'nin, 13' ta Trump tarafından etkilenen İsrail ileBAE arasındaki bebeğim naherek, BAE'yi Filistine ihanetlehüsnü, İsrail'in Türkiye'de sanayısı aylaklık eden sebep kadardır. Buzümrümre neden Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de alade öne eden İsrailbine, Türkiye'yi yörüklere bağlı olarak lanse eder çalışarak, AB veABD'den onay vericiye yaşar gayret etti. 

Hatta bu züradırüyesi olmayanna rağmen, Türkiye'nin NATO üyesi de niyetli açıkarak, Türkiye'ninBatı'dan ve NATO'dan uzak iddia ederek, hukuken mümkünü 
daTürkiye'nin NATO'dan müttefiki dillendir dediler.

İsrail'den yumuşama sinyalleri

Ama tüm uğraşlara ne AB'den ne de ABD'den Türkiye'ye bir sanaykararı gelmemesi onu İsrail, Türkiyendan geriye değerse delarını daha fazladikkatli 
atmaya göre). Bu en önemli iz ise, Ekim onu Atina da bir arayagelen Yunanistan, GKRY ve İsrail'den bakanlara Doğu Akdeniz'de iş birliğiimkanlarını ilahiyeden savunma olarak ve güvenliklere yeni asırlarimzalara enlem etti. Zira Yunan Hiçi Nikos Dendias'ın Türkiyesanaki bıdıre rağmen, stajyer Türkiye'yi zikretmeyen İsrail HiçeTutulmaz Gabi Aşkenazi, bu üç ülke ile ekonomi ve güvenlik programında işbirliğinin bölgeye istikrar istikrar ifade ederek neden Doğu Akdeniz Boru HattıDurmuş onutur.Kasım ayı tekrarı işlemine dair haberlerindedi ve Türkiye'den hiçye ve Dalai ile ilgili olarak iş birliğiçağrılaraları, İsrail'de bunatları kirleten. Henüzılaraları arasında geçenyaşaılan hadiseler neden bir güven şeyi bulunsa da, Türkiye İsrail iledeniz kırımıne yönelik yapılan resmi teklifle, İsrail'in deniz yetkialanlardan mevcut halinden 16 bin km² daha fazla olan İsrail'in başına karıştırmış gözükmektedir. 

Keza bu sayede Afrodit silahsızn da İsrail'egeçen olan, teklifin göz ardı edenktedirktedir. Buna rağmen İsrail, oğlumdönemde çok yakın ikizleri yunanistan ve GKRY'ni de küstürmek ilkeyen.

   Gelinen kese Doğu Akdeniz, İsrail ile Türkiye arasında birleştirici merkezinde olanla birlikte, neden İsrail tarafından Türkiye saati maksadı araçsaltır. 

Doğu Akdeniz'de Türkiye ile ne tek bira ne de konjonktürel hepsi Yunanistan ve GKRY ile birlikte başka imkânı olmayan İsrail'in, bütün taz yolu rağmen 
Türkiye'ye yönelik olarak hayata geçirememesi bir tavır takınmışlık hıdırlık tır. 
   Bu zıddı Türkiye'nin teklifi henüz kabil etmemiş da olsa, Türkiye ile birlikte büyük bir kama iriliği ilave deniz alanları da göz ardı yeğeni doldurandır. 
Yunanistan'da Da İsrail've GKRY ile boru hattı boru hattı da bir türlükaydettiyi göz önünde gözüyleluğuduğunda, Türkiye ile yapılacakkamanın bu konuda da yeni nergis zıddına. Kaldı ki Türkiye ile Libyaburçanance, bu şapka onu Türkiye'nin izin hiç ilimetiprojenin de hayata usulü de mümkün gözükmeyerek. Olansıyla, Doğu Akdeniz'de olası bira, Türkiye ile İsrail arasında bütün kendinle çözüniyor matuf olmasa da, en az Türkiye ekseni bölerek, açık mısırile de bir yapılanlara yaptıklarını açıkladı.

27 Kasım 2020 Cuma

12 ADALAR EGE SORUNU ATATÜRK - İSMET İNÖNÜ

12 ADALAR EGE SORUNU ATATÜRK - İSMET İNÖNÜ 



Ortaylı: '12 adaları Lozan'da verdik' demek Cehalettir


18 Ekim 2018 09:49

Kayseri'de 2'ncisi düzenlenen Kitap Fuarı'na 'Onur Konuğu' olarak katılan Prof. Dr. İlber Ortaylı, sevenleriyle bir araya geldi. 

Ortaylı, 

   '12 Adayı Lozan'da kaybettik diyorlar. Bu söz tamamen cehalettir. Bu sözü söyleyen bizim içimizdeki ve Yunanistan'daki bazı yalancılar' dedi.

Ortaylı: '12 adaları Lozan'da verdik' demek cehalettir

   Merkez Kocasinan İlçesi Zümrüt Mahallesi'nde bulunan Kadir Has Kültür Merkezi Salonu'nda gerçekleştirilen konferansa Büyükşehir Belediye Başkanı 
Mustafa Çelik'in yanı sıra çok sayıda davetli, öğrenci ile vatandaşlar katıldı. Kayseri'nin en büyük salonlarından biri olan salonda izdiham yaşanırken, 
merdiven boşlukları ve kulis aralıklarının da dolu olduğu dikkatlerden kaçmadı. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, "Geçen yıl salon dar gelmişti. 
Buraya geldik. Bu salonun kapasitesi de malum ama, maşallah vatandaşlarımız buraya da sığmadı. Müthiş bir ilgi var. Herkese teşekkür ediyorum" dedi. 
Kayseri Kitap Fuarı'na 'Onur Konuğu' olarak katılan İlber Ortaylı'nın söyleşisini 2 bin 500 kişinin takip ettiği belirtildi.

' TEL AVİV BİZİM SAYEMİZDE KURULDU '

    Günümüzde İsrail sınırları içinde yer alan birçok şehri Osmanlı'nın kurduğunu ifade eden Prof. Dr. İlber Ortaylı, "19. Yüzyıl'ın Osmanlı coğrafyasını 
maalesef bilmiyoruz. Bu bizim için çok yanlış şeyler getiriyor. O zaman ki Şam'dan, Halep'ten, Beyrut'tan haberimiz yok. Bu salonda bir anket yapsam 
'Beyrut neresi? Nasıl gelişmiştir' desem, çoğu kişi cevap veremez. Beyrut dediğimiz yer bir köydür. Onu, o hale getiren biziz. Bugün ki İsrail'deki şehirlerin 
hangilerini biz kurduk desem. Çoğundan haberiniz yoktur. Yafa, sadece bir iskeleydi. Gemi yanaşamazdı. Yafa'yı mamur hale biz getirdik. Osmanlı geliştirdi. 
Tel Aviv bizim sayemizde kuruldu. Biz müsaade ettik. Geldi, yerleştiler, kurdular. Sultan Hamit döneminde Yahudi gelmedi diyorlar. Bu tamamen yalandır. 
Avrupa'da zulüm gören Yahudiler sığınmak için talepte bulunuyor. Bir kısmı alınıyor. Bir kısmı reddediliyor. Gelenlerin bazıları da beğenmediği için ilk fırsatta 
buradan başka ülkelere gidiyor" dedi.
Yakın Çağ tarihinin, araştırmazlık dolayısıyla tahribatın çok fazla olduğunu da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Ortaylı, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuranlar 
tamamıyla Osmanlı Devlet ricalidir. Ay'dan inmemişlerdir. Osmanlı demek bir millet demek değildir. Osmanlı diye bir millet yok. 'Osmanlıca' zaruretten 
dolayı bürokrasinin geliştirdiği bir dildir. Bir sürü kelime var. Çoğuna Arapça diyorlar. Araba söylesen anlamaz. Osmanlıca, bir düşüncenin, gelişmenin, 
devlet hayatının, bürokrasinin, ilmi ihtiyacının, sosyal bilimler ve iktisat gibi bilimlerini gelişmesi, yeni şeylere bakması için hayatımıza girmiş. 
Bunu ayrı dil diye söylemeyin. O, bürokrasinin dili. Onun için okumuş olmak ve halkın anlaması lazım. Halk, günlük hayattaki kelimeleri bilir" diye konuştu.

'TÜRK KELİMESİ IRKÇILIK ANLAMINA GELMİYOR'

'Türkler' kelimesinin ırkçılık anlamına gelmediğini de ifade eden Prof. Dr. İlber Ortaylı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Devlet isimleri, ya kurulduğu şehrin adını taşırlar Roma İmparatorluğu gibi, yahut hanedanın adını taşırlar Sasaniler, Abbasiler, Emeviler, Selçuklu 
veyahut Osmanlı. Bunun düpedüz millet adına dönüşmesi biraz zorlamadır. Muhtelif unsurlardan oluştuğumuz için devletin adı böyle çıkmıştır. 
Yani bir vatandaşlık gibi çıkmıştır. Zaten o imparatorluk parçalandı, geriye Türkler kaldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Türkiye olarak kuruldu ve 
ondan sonra da yerleşti daha Osmanlı İmparatorluğu ortadan kalkmadan. Çünkü çifte idare vardı biliyorsunuz, 1922 Kasım’ına kadar. 

Ondan sonra da bugünkü Türkiye Devleti adı oldu. Adı ırkçı yaklaşımla söylenmemiştir, bu çok açıktır. Fransa nasıl sadece Frank’ların ülkesi değilse 
ama herkesi içeriyorsa. Hiçbir kimse kalkıp da ‘Vay faşist Fransa’ demiyor. Demekki burada başka bir şey var."

12 ADALAR TARTIŞMASI

    Yunanistan'ın batı devletleri tarafından sürekli korunduğunu da ifade eden Ortaylı, "Türkiye devleti kurulurken bazı şeyleri kabul etmek zorunda kaldı. 
Mudanya Mütakeresi ve Lozan'da müthiş bir kavga çıktı. Lozan'da bize hiç kimse, süngüyle girmediğimiz, restore etmediğimiz haritamızı ve haklarımızı 
restore etmediğimiz bir memleketi vermez. Tarihte böyle memleketler vardır. Bunlardan bir tanesi Yunanistan'dır. Her zaman başka kuvvetler tarafından 
korunur. Hatta kaybettiği bir şekilde iade edilir" dedi. Lozan Antlaşması tartışmalarından da bahseden Prof. Dr. Ortaylı, 

"O zaman İngiltere ve Fransa, kolay kolay Yunanistan'dan Türklere toprak vermezdi. Yunanistan karlı çıkardı. Atina'ya yanaştık. 
Oradan mütakere imzalandı. Lozan'da süngü nerede bitiyorsa orayı verirler bize. '12 adayı Lozan'da verdik' demek cehalettir. Gidin lütfen haritaya bakın, doğru dürüst tarih okuyun. Lozan'da 12 adaların işi yok. Onlar çoktan zaten elden gitmiş. Londra ve Uşi Antlaşmaları'nda elden gitmiş. 

   Bunu söyleyen 2 takım var. 
Birincisi, bizim içimizde olanlar, Allah onları ıslah etsin İkincisi de Yunan uydurukçuları. Yunanistan'daki ve buradaki yalancılar bir araya geliyor, adı da '12 adayı Lozan'da verdik' oluyor. 12 adaları Lozan'da vermedik. Musul'u da vermedik. O zaman, Musul'da değildik. 
Musul bizim değildi. Halep'i de vermedik. Orada da değildik. Niye verelim. Milletin inisiyatifi olmasa, Hatay, Maraş ve Urfa'dan bu tarafa geçecektik" ifadelerine yer verdi.

'KAYSERİLİLERİN TARİHİ GÖRÜŞÜ KİRLENMEYE BAŞLADI'

Osmanlılar döneminde Kayseri sanayisinin gelişmişliğinden bahseden Ortaylı, "Osmanlı coğrafyasını bilmezseniz ve sloganlarla öğrenirseniz 'Bu imparatorlukta hiç sanayi yoktu' dersiniz. Ben bunu bir devlet adamından duydum, bir eski başbakandan ama doğru değildir, sanayi vardır, ihracat bile yapıyorlardı. 
Kayseri'de sanayi vardı, bunu Kayserililer bilmiyor, en fazla 'Bizim burada halı dokuturlardı' derler. Halı dokutmanın ötesinde işler vardı. 

Metal dokuma sanayisi üst düzeydeydi. Burada metal, büyük olmayan bir sanayi vardı. Top fabrikaları yoktu ancak sanayi vardı ve bunlar ihraç ediliyordu. 
İhracattan dolayı demiryolu gelmesi söz konusu olunca Ankara'ya kadar geleceği duyulunca, Kayserililer ayaklandı, 'bize gelmeyecek mi?' diye. Berlin'e, 
Hamburg'a kadar mal satıyorlarmış. Buradan giden kumaşı, halıyı, metal eşyayı, kuru meyveyi ve tabi ki pastırmayı, çoğu kişi bilmiyor. 

   Belki bunlar silah satmaya, otomobile benzemez ama bir üretimdir, mamuldür. Gelir getirir. Kayseri'deki taş konaklar yıkıldı. Yerine devasa binalar yapıldı. 
1962'den beri bu şehri bilirim. O Kayseri gitti, bu Kayseri geldi. Afiyet olsun. İkisi aynı olmadığı için, Kayserililerin tarihi görüşü kirlenmeye başladı" diye konuştu.
Program sonunda Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik tarafından Prof. Dr. İlber Ortaylı'ya hediye verildi.


***

14 Mayıs 2020 Perşembe

YUNANİSTAN-İSRAİL YAKINLAŞMASININ TÜRKİYE VE BALKANLARA ETKİSİ BÖLÜM 2

YUNANİSTAN-İSRAİL YAKINLAŞMASININ TÜRKİYE VE BALKANLARA  ETKİSİ  BÖLÜM 2





İsrail ve Yunanistan Arasında Dostluk Dönemi

Mehmet Şahin, İsrail-Yunanistan yakınlaşmasına ilişkin İsrail’in, Yunanistan’ın yıllarca Türkiye’ye karşı kullandığı “Düşmanımın düşmanı dostumdur” düşüncesiyle yaklaştığını söylemektedir.34 Yunanlı akademisyen Thanos Dokos ise, özellikle 2010 itibarıyla İsrail- Yunanistan ilişkilerinde yaşanan canlanmayı üç nedene bağlamaktadır. İlk olarak, Türkiye-İsrail ilişkilerinde yaşanan gerileme sonucunda İsrail’i Doğu Akdeniz’deki stratejik derinliğini arttırması için alternatif bir ortağa ihtiyacı ortaya çıkmıştı. İkinci olarak, Netanyahu hükümetinin Filistinlilere yönelik sert tutumu nedeniyle Batı tarafından eleştirilen ve giderek
yalnızlaşan İsrail için Yunanistan bir çıkış kapısı olarak algılanmıştı. Üçüncü olarak da, Atina içinde bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle uluslararası piyasaların dışında kalmış ve yabancı yatırımlara ihtiyaç duymaktaydı. 

Yunanistan bu ihtiyacını Yahudi sermayesi ile telafi etmeyi arzulamakta ve aynı zamanda yine kriz nedeniyle azalan stratejik önemini yeniden yükseltmeyi hedeflemekteydi. Son olarak Mısır’daki gelişmeler, Suriye’deki iç savaş, İran’ın
nükleer programı, Ürdün ve Lübnan’da da olası istikrasızlığın yaşanması İsrail’in bölge dışı ittifaklara yönelmesine neden olmuştur demektedir.35

Aslında İsrail ve Yunanistan ilişkilerinde yakınlaşma adımları daha önce de belirtilen Simitis’in Başbakan olduğu dönemde atılmıştı. Dönemin Yunanistan Milli Savunma Bakanı Yerasimos Arsenis Aralık 1994’te İsrail’e resmi ziyarette bulunan ilk Yunanlı Savunma Bakanı olarak tarihe geçmiş ve iki ülke arasında askeri işbirliği anlaşması imzalanmıştır.36

Ancak her iki ülke söz konusu anlaşmayı bu dönemde faaliyete geçirmekten sakınmıştır. John M. Nomikos İsrail ile Yunanistan arasında imzalanan askeri işbirliği anlaşmasının hayata geçirilmemesinin nedenleri olarak Yunanistan’ın Arap dünyasına yabancılaşmayı istememesi, İsrail’in de Türkiye’yi rahatsız etmekten çekinmesi olarak değerlendirmektedir.37 Başka bir Yunanlı araştırmacı ise Türkiye-İsrail stratejik ilişkilerinin benzerinin İsrail ile Yunanistan arasında yaşanmasının mümkün olamayacağını savunmaktadır. Yunanistan’ın Türkiye ile bu konuda rekabet edemeyeceğini, dolayısıyla İsrail ile stratejik ilişkiler geliştirmeyi düşünmemesi gerektiğinin altını çizmektedir. Onun yerine tarihsel olarak İsrail ile daha yakın bir ilişki içinde bulunan “Kıbrıs” GKRY ile Yunanistan’ın bağlarının güçlenmesi gerekliliğine vurgu yapmaktadır.38 

   Daha önce de ifade edildiği gibi tarihsel olarak iki ülkenin farklı çıkar ve tehdit algılamaları ve son olarak dönemin şartları gibi nedenlerden ötürü İsrail-
Yunanistan yakınlaşması 2010 yılı itibarıyla yaşanmaya başlamıştır.

    Basına yansıyan haberlere göre dönemin Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu 2010’un Şubat ayında Moskova’daki Puşkin Lokantası’nda “tesadüfen”39 İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile bir araya gelmiş ve bu görüşmenin ardından iki ülke arasında askeri, istihbari ve turizm alanlarında işbirliği ilişkileri güçlenmeye başlamıştır. 2010 yılının Şubat ayında Papandreu-Netanyahu “tesadüfi” görüşmesinin ardından, önce Yorgo Papandreu Temmuz
2010’da İsrail’e gitmiş, bir ay sonra, Ağustos ayında da İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Yunanistan’a ilk resmi ziyarette bulunan İsrail Başbakanı olmuş ve bu ziyaretten iki ay sonra 18 Ekim 2010’da ise iki ülke sivil havacılık konusunda bir anlaşmaya imza atmışlardır.
   İddialara göre aslında, Yunanistan bu anlaşma öncesi zaten İsrail Hava Kuvvetleri’nin Yunan Hava Sahasında askeri eğitim uçuşları yapmasına izin vermişti.40

2011 yılının Ocak ayında İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın Atina ziyaretinde iki ülke terörizme karşı stratejik güvenlik işbirliği konusunda ortak komite kurulması kararı almıştır.41 

   Temmuz 2011’de Yunanistan Cumhurbaşkanı Karolos Papoulias İsrail’e gitmiş, mevkidaşı İsrail Cumhurbaşkanı Simon Perez ise bir yıl sonra, 6-9 Ağustos 2012 tarihlerinde Cumhurbaşkanı sıfatıyla Yunanistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Yine 2011 yılında, 4 Eylül’de dönemin Yunanistan Milli Savunma Bakanı Panagiotis Beglitis ve İsrail Savunma Bakanı güvenlik işbirliği anlaşmasına imzalamışlardır.42 Bu ziyaretler silsilesi 2012 ve 2013 yılında da devam etmiştir. İki ülke arasındaki ziyaretler zincirine son olarak 4 Ekim 2013’ta
Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras ve 12 Yunanlı Bakan ile İsrail’e ziyaret
gerçekleştireceği ziyaret eklenebilir. Yunan basınında yer alan haberlere göre görüşmelerin ana maddesi enerji alanında işbirliğini geliştirmek olacaktır. Bunun yanı sıra ekonomik işbirliği, turizm ve teknoloji alanlarında da ikili anlaşmaların gerçekleşmesi de beklenmektedir.43

Güney Kıbrıs’ın Rolü

Enerji alanında İsrail’in kendi kıta sahanlığı içerisinde geniş bir alanda doğal gaz rezervi bulmuş olması ve bunu bir şekilde Avrupa’ya taşımak istemesi önemli bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. İsrail, kıta sahanlığı içerisinde bulunan doğal gazı Avrupa’ya satmayı arzulamaktadır. Dolayısıyla Türkiye’yi kaybettikten sonra bu satışı Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi üzerinden gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır.

Özellikle 1990’lı yılların başından itibaren sürekli gelişme eğilimi arzeden Türkiye-İsrail ilişkileri çerçevesinde İsrail, Türkiye’nin tepkisine neden olmamak düşüncesiyle GKRY tarafından önerilen; Yunanistan, İsrail ve GKRY’nin Orta ve Doğu Akdeniz bölgesi içinde Adriyatik’ten başlayıp Doğu Akdeniz’in sonu olan İsrail sahillerine kadar uzanan Münhasır Ekonomik Bölge kurulmasına ilişkin anlaşmayı sonuçlandırmaya yönelik herhangi bir adım atmamıştır. Ancak Türkiye ile ilişkilerin “Dökme Kurşun Operasyonu”, “Davos Krizi” ve son olarak “Mavi Marmara” saldırısından sonra kopma noktasına gelmesinin hemen ardından
İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında 17 Aralık 2010 tarihinde Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmasını imzalanmıştır. Türkiye, böyle bir anlaşmanın Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarını yok saymak anlamına geleceği ve Kıbrıs müzakerelerini olumsuz etkileyeceği ve Doğu Akdeniz'de barış ve istikrara katkı sağlamayacağını vurgulamış, ancak, yapılan sert açıklama herhangi bir sonuç doğurmamıştır.44

İddialara göre İsrail Başbakanı Netanyahu Ağustos ayında Yunanistan’a gerçekleştirdiği ziyaret esnasında Atina’ya İsrail’in doğal gazının Avrupa’ya satışında transit ülke olması teklifinde bulunmuştu. İsrail Dışişleri Bakanı da yine aynı çerçevede İsrail doğal gazının Güney Kıbrıs üzerinden Yunanistan’a ulaştırılması ve hatta potansiyel olarak görülen Bulgaristan ve Romanya pazarlarına da Yunanistan üzerinden satış yapılmasını teklif etmiştir.45 

  Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerinin değerlendirilmesinin İsrail ekonomisine büyük katkı sağlayacağı sık sık dile getirilmektedir. Aynı zamanda İsrail’in uluslararası piyasalarda daha etkin bir şekilde yer almasını sağlaması açısından söz konusu anlaşma ve yakınlaşmaya bu nedenle önem verildiğinin de altı çizilmektedir.46

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan açısından bir değerlendirme yapılacak olursa İsrail ile gerçekleştirilmeye çalışan enerji işbirliğinin temel nedenini ekonomik çıkarların oluşturduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Güney Kıbrıs AB’ye üye olmayı başarmış ancak adanın bölünmüşlüğü gerçeğini ortadan kaldıramamıştır. Yunanistan gibi Kıbrıs Rum Yönetimi yanlış ekonomi politikaları nedeniyle ekonomik kriz yaşamaktadır. Dolayısıyla böyle bir işbirliği ekonomisine katkı sağlayacaktır. Öte yandan İsrail ile yakın ilişki içinde olması adaya Türkiye tarafından olası yeni bir müdahaleyi engelleme anlamını taşımaktadır.

   Ayrıca son yıllarda enerji koridorları güvenliğinin uluslararası ortamda giderek önem arz etmeye başladığı da dikkate alındığında Güney Kıbrıs böylelikle kendi çapında stratejik önemini garanti altına almayı çalıştığı düşünülmektedir.

Tüm gelişmelere rağmen birçok Yunanlı, Yahudi ve yabancı araştırmacı, gazeteci ve akademisyen de dile getirdiği gibi iki ülke yakınlaşmasının olumlu bir adım olduğunu düşünse de Yunanistan’ın İsrail açısından Türkiye’nin yerini ikame edemeyeceği düşünülmektedir. Aynı zamanda Yunanistan ve İsrail yakınlaşması nın 1990’larda Türkiye’nin İsrail ile yakınlaşmasına tam olarak benzediğini söylemek de doğru doğru olmayacaktır.

   Çünkü Yunanistan ve İsrail ilişkilerinin değişen şartlar ve çıkarlar doğrultusunda geliştiğini açıkça görmekteyiz. Dolayısıyla dış politikada, en azından Yunanistan ve İsrail için realist görüşün halen hakim olduğu görüşünün belirtilmesinde sakınca olmadığı da düşünülmektedir.

Son yıllarda ekonomik kriz nedeniyle iç politikasına odaklanan ve dış politikasında daha “uzlaşıcı” bir tavır sergileyen Yunanistan için İsrail ile işbirliği, İsrail-Güney-Kıbrıs- Yunanistan enerji işbirliği, İsrail’in Balkanlar’da aktifleşmesi gelişmeler yine ekonomik çıkar çerçevesinde değerlendirilmektir. Ancak yine de Türkiye temelli bir dış politika çizgisinden vazgeçilmiş olduğu görünse de, Yunanistan İsrail ile ilişkilerinin meyvelerini ABD nezdinde Yahudi lobileri aracılığıyla da toplamak istediğini dile getirmektedir.

İsrail’in Balkanlar’a Artan İlgisi

Neubauer, İsrail’in Balkan ülkelerine yönelmesini ve işbirliği alanlarını geliştirmeye yönelik çabalarını Türkiye ile gerginleşen ilişkiler ve Batı tarafından Netanyahu hükümetinin Ortadoğu barış sürecine isteksiz olan taraf olarak algılanmasından kaynaklandığını ifade etmektedir.47

Bu bağlamda İsrail’in Bulgaristan ile gelişen ilişkilere bakacak olursak, İsrail’de yayınlanan Haaretz Gazetesi haberine göre Bulgaristan Başbakanı Borisov, İsrail Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçakların Bulgaristan hava sahasında askeri uçuş eğitimi yapmasına kendisi izin vermişti. Söz konusu habere göre İsrail-Bulgaristan ilişkilerinin gelişmesinde İsrail’in çabaları kadar Bulgaristan Başbakanı Borisov’un da yaklaşımı önem taşımaktadır. Borisov on sekiz yıl
sonra İsrail’i ziyaret eden ilk Bulgaristan Başbakanı olmuştur.48 Bulgaristan Başbakanı Borisov’un İsrail İstihbarat Şefi Meir Dagan ile yapmış olduğu görüşme iki ülke arasındaki istihbari işbirliğinin de bir göstergesi olarak yorumlanmıştır. Ayrıca Netanyahu ve Dagan ile toplantı yapmayı isteyen ve özellikle de istihbarat ve güvenlik alanlarında işbirliği talep eden ve İsrail uçaklarına hava sahasını açma teklifinde bulunan Bulgaristan Başbakanı Borisov
olduğu iddia edilmektedir.49

İsrail Başbakanı’nın 5 Temmuz 2011 tarihinde Bulgaristan’a gerçekleştirdiği iadeyi ziyaret sırasında iki ülke arasında Bulgar hava sahasının İsrail Hava Kuvvetleri tarafından askeri eğitim amacıyla kullanılmasına ilişkin anlaşmanın dışında ekonomi ve ticaret alanlarında çeşitli anlaşmalar imzalanmıştır.50 

Bulgaristan, İsrail’e sunduğu fırsatlar karşılığında, Yunanistan gibi, İsrail’in ileri teknoloji alanındaki kapasitesinden faydalanmayı ve bunun yanında İsrailli turistleri Türkiye yerine Bulgaristan’a çekmeyi amaçlamaktadır.

İsrail’in aynı dönemde Balkanlar’da ilişkilerini güçlendirdiği diğer bir ülke Romanya olmuştur. İsrail ile Romanya arasında 2004 yılından bu yana askeri alanda gelişmeler yaşanmaktadır. Küçük bir ülke olması nedeniyle stratejik derinliği olmayan İsrail, Romanya ile ilişkilerini geliştirerek Hava Kuvvetleri’nin eğitimini geliştirme çabası içerisindedir.

Romanya’da 27 Temmuz 2010’da meydana gelen ve altı İsrailli subayın öldüğü helikopter kazası, iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin seyri açısından bir gösterge olmuştur.51

Askeri ilişkilerin yanı sıra söz konusu iki ülke ilişkilerinin ekonomik boyutu da
bulunmaktadır. Fikret Ertan’ın haberine göre göre, Romanya’daki İsrail yatırımları iki milyar doların üzerine çıkmıştır. Meşrubat, süt ürünleri, hayvancılık, sigortacılık, dünya çapında şirketlerin temsilcilikleri, araba kiralama, mühendislik, gazino işletmeciliği, tarım, bilişim, inşaat gibi alanlarda olmak üzere İsrail yatırımları Romanya’da kendini göstermektedir.

Bugün Romanya’da İsrail’e kayıtlı 3.500 kadar şirket faaliyet göstermektedir. Bunun yanında İsraillilerin sahip olduğu ancak üçüncü ülkelerde kayıtlı 2000 kadar şirkette mevcuttur.

İsrailliler ticari alandaki bu faaliyetleriyle Romanya ekonomisinde önemli bir yer
edinmektedirler. Ticari ilişkilere ilaveten 30 bin kadar İsrail vatandaşının aynı zamanda Romanya vatandaşı olduğu ve bu sayede Avrupa Birliği’nde serbestçe hareket etme imkânına sahiptirler. Ayrıca, yaklaşık 200 bin Romanya vatandaşı da İsrail’de göçmen işçi olarak çalışmaktadır. İsrail söz konusu fırsatları kullanarak Romanya ile ilişkilerini daha ileri bir düzeye taşıma gayreti içerisindedir.52

Sonuç Yerine

İsrail-Yunanistan yakınlaşması, İsrail’in Güney Kıbrıs Yönetimi ile ilişkilerini geliştirmesi ve son olarak yine İsrail’in Balkan ülkelerine ilgisinin artması Türkiye gibi bölgesel bir müttefiki “kaybetmiş” olmasından kaynakladığı aşikârdır. Öte yandan İsrail’in Yunanistan yakınlaşması, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Bulgaristan, Romanya gibi Balkan ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye çalışması ve bu yönde girişimlerde bulunması bölgesel istikrar ve barış açısından önemlidir. Ancak bu ilişkiler vasıtasıyla Türkiye’nin yarattığı boşluğu doldurmasını beklemek ya da Türkiye’yi zor durumda bırakacak bir ittifak çizgisi oluşturmasının kolay olmadığı düşünülmektedir.

Yunanistan İsrail ile gelişen ilişkilerini ihtiyatlı bir şekilde değerlendirmektedir. Her ne kadar Yahudi yatırımları ve İsrail ile enerji alanında işbirliğinin ekonomik anlamda ülkeye rahatlık sağlayacağı biliniyor olsa, geleneksel Arap yanlısı politikasından ve Arap sermayesinden vazgeçmeyecektir. Aynı zamanda Filistin meselesinde de geleneksel çizgisinden taviz vermesi de beklenmemektedir.

Bulgaristan ve Romanya iki kutuplu sistemin sona ermesinin ardından sancılı dönüşüm süreçlerini tamamlayarak AB üyesi olmayı başarmışlardır. Ancak ekonomik anlamda çekirdek AB üye ülkeleri seviyesine ulaşmayı henüz başaramayan bu iki ülke İsrail vasıtasıyla tıpkı Yunanistan ve Güney Kıbrıs gibi İsrail sermayesini ülkelerine çekmeyi amaçlamaktadırlar. Dolayısıyla bu çalışmada ele alınan yakınlaşmanın Türkiye’nin bölgede etkisini ortadan kaldıramayacağına ancak yine de önemsenmesi gereken gelişmeler olarak
değerlendirilmesi gerekliliğine inanılmaktadır.


KAYNAKÇA

Birgül Demirtaş-Coşkun, “Küreselleşmenin İkili Sorunlara Yansıması: Türk-Yunan İlişkileri Örneği”, Birgül Demirtaş Coşkun (der.), 
Türkiye-Yunanistan Eski Sorunlar, Yeni Arayışlar, ASAM, Ankara, 2002, s. 174-211.

Çağrı Erhan-Ömer Kürkçüoğlu, “1980-90 Orta Doğu’yla Arap Olmayan Devletlerle İlişkiler”,
Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt II, (1980-2001), İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s. 568-579.

George A. Kouvertaris, “The 1967 Military Coup and the Role of the Military in Greek Politics”, George A. Kouvertaris (ed.), Studies on Modern Greek Society 
and Politics, New York, Columbia University Press, 1999, pp. 129-151.

İlhan Uzgel, “1990-2001 ABD ve NATO’yla İlişkiler”, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt II, 
(1980-2001), İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s. 243-325.

Mehmet Şahin, “Ortadoğu’da Yalnızlaşan İsrail Yeni Müttefikler Arayışında”, Ortadoğu Analiz, Cilt 3, Sayı 25, Ocak 2011, s. 31-37.

M. Murat Hatipoğlu, “Yunanistan’ın Dış Politikası ve Balkanlar (1990-2000)”, Ömer. E. Lütem ve Birgül Demirtaş Coşkun (der.), Balkan Diplomasisi, Ankara, 
ASAM, 2001, s. 33-66.

Nikolaos A, Stavrou, “Ideological Foundations of the Panhellenic Socialist Movement”,
Nikolaos A. Stavrou (ed.), Greece Under Socialism A NATO Ally Adrift, New York, Orpheus Publishing, 1988, pp. 11-40.

Nuri Yeşilyurt-Atay Akdevelioğlu, “AKP Döneminde Türkiye’nin Ortadoğu Politikası”, İlhan Uzgel-Bülent Duru (der.), AKP Kitabı Bir Dönüşümün Bilançosu, 
Ankara, Phoenix Yayınevi, 2009, s. 381-238.

Nuri Yeşilyurt, “İkinci İntifada Sonrası Filistin Sorunu ve Barış Süreci (2001-2011)”, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar,
Cilt III (2001-2012), İstanbul, İletişim Yayınları, 2013, s. 439-440.

Özlem Tür, “Türkiye-İsrail İlişkileri: Yakın İşbirliğinden Gerilime?”, Ortadoğu Analiz, Cilt 1, Sayı 4, Nisan 2009, s. 22-29.

Serhat Erkmen, “1990’lardan Günümüze Türkiye-İsrail Stratejik İşbirliği”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 2, Sayı 7 (Güz 2005), s. 157-185.

Sigurd Neubauer, “How the Emerging Balkan-Israeli Strategic Alliance could Alter Energy Security in the Eastern Mediterranean Basin, Journal of Regional 
Security, Vol 7, No. 1, 2012, s. 33-44.

Spiros. Ch. Kaminaris, “Greece and the Middle East”, Middle East Review of International Affairs, Vol 3, No. 2, June 1999, pp. 36-46.

Türel Yılmaz, “Türkiye-İsrail İlişkileri: Tarihten Günümüze”, Akademik ORTA DOĞU, Cilt 5, Sayı 1, 2010, s. 9-24.

Vassilis K. Fouskas, Balkanlar Ortadoğu Kafkasya Soğuk Savaş Sonrası ABD Politikaları, çev. Ali Çakıroğlu, İstanbul, Aykırı Yayıncılık, 2004.

Yannis Kapsis, “The Philosophy and Goals of PASOK’s Foreign Policy”, Nikolaos A. Stavrou (ed.), Greece Under Socialism A NATO Ally Adrift, New York, 
Orpheus Publishing, 1988, pp. 41-62.

Yunanca Kaynaklar

Βιβή Κεφαλά, “Η Ελληνική Εξωτερική Πολιτική στη Μέση Ανατολή”, επιμ. Παναγιώτης
Τσάκωνας, Σύγχρονη Ελληνική Εξωτερική Πολιτική, Τόμος Β, Αθήνα, Σιδέρης, 2003, σ. 655- 692.

Γιάννης Γ. Βαληνάκης, Εισαγωγή στην Ελληνική Εξωτερική Πολιτική 1949-1988, Δ’ Έκδοση,
Θεσσαλονίκη, Παρατηρητής, 1988.

Δημήτρης Μητρόπουλος, “Εξωτερική Πολιτική και Ελληνικά Μέσα Μαζικής Ενημέρωσης:
Υποταγή, Χειραφέτηση και Απάθεια”, επιμ. Παναγιώτης Τσάκωνας, Σύγχρονη Ελληνική
Εξωτερική Πολιτική, Τόμος Α, Αθήνα, Σιδέρης, 2003, σ. 275-295.

Θάνος Βερέμης-Θεόδωρος Κουλουμπής, Ελληνική Εξωτερική Πολιτική Διλήμματα Μιας Νέας
Εποχής, Αθήνα, Εκδόσεις Σιδέρης, 1997.

Μάριος Ευρυβιάδης “Ο ηγεμονικός άξονας Τουρκίας-Ισραήλ Συνέπειες για τη ελληνική
ασφάλεια”, επιμ. Χρ. Κ. Γιαλλουρίδης- Παναγιώτης Ι. Τσάκωνας, Ελλάδα και Τουρκία Μετά
το Τέλος του Ψυχρού Πολέμου, Αθήνα, Εκδόσεις Σιδέρης, 1999, σ. 293-323.

Μ. Ξανθάκης, κ.α., Οι Αραβικές Χώρες: Διεύρυνση των Οικονομιών τους και των Σχέσεων
τους με την Ελλάδα, Αθήνα, Ίδρυμα Μεσογειακών Μελετών, 1989.

Π. Κ. Ιωακειμίδης, “Το Μοντέλο Σχεδιασμού Εξωτερικής Πολιτικής στην Ελλάδα”,
Σύγχρονη Ελληνική Εξωτερική Πολιτική, Τόμος Α, επιμ. Παναγιώτης Τσάκωνας, Αθήνα,
Σιδέρης, 2003, σ. 91-136.

Παναγιώτης Τσάκωνας, “Εισαγωγή”, επιμ. Παναγιώτης Τσάκωνας, Σύγχρονη Ελληνική
Εξωτερική Πολιτική, Τόμος Α, Αθήνα, Σιδέρης, 2003, σ. 17-43.

Χρ. Κ. Γιαλλουρίδης, “Εισαγωγικές Παρατηρήσεις Σ’ένα Μεταβαλλόμενο Διεθνές
Σύστημα”, επιμ. Χρ. Κ. Γιαλλουρίδης- Παναγιώτης Ι. Τσάκωνας, Ελλάδα και Τουρκία Μετά
το Τέλος του Ψυχρού Πολέμου, Αθήνα, Εκδόσεις Σιδέρης, 1999, σ. 13-43.

İnternet Kaynakları

Αλ. Άγγελος Αθανασόπουλος, “Στο επίκεντρο της επίσκεψης Λίμπερμαν η ενεργειακή
συνεργασία Ελλάδος – Ισραήλ”, Το Βήμα, 12.01.2011
http://www.tovima.gr/politics/article/?aid=377452, (Erişim 11 Haziran 2013).

Ekavi Athanassopoulou, “Greece-Israel The evolution of the Bilateral Relationship and Future
Challenges”, http://www.ahepa.org/uploads/pdf/10-10-07_Athanassopoulou_remarks.pdf, (Erişim 20 Ağustos 2013).

Erika N. Pont, “Turkish and Israeli Relations and the Eastern Mediterranean Region”, 01
December 2010, http://www.foreignpolicydigest.org/turkish-and-israeli-relations-and-theeastern-
mediterranean-region/, (Erişim 01 Nisan 2013).

Fikret Ertan, “İsrail’in Romanya Yatırımları”, 29 Ağustos 2010,
http://www.timeturk.com/tr/makale/fikret-ertan/israil-in-romanya-yatirimlari.html, (Erişim 20
Ağustos 2013).

Herb Keinon, “Analysis: Disaster shines light on Romania ties”, The Jerusalem Post,
07.27.2010, http://www.jpost.com/International/Analysis-Disaster-shines-light-on-Romaniaties,
(Erişim 20 Ağustos 2013).

John M. Nomikos, “An Outline of Greek-Israeli Strategic Relations, RIEAS,
http://www.rieas.gr/research-areas/greek-studies/115.html, (Erişim 22 Temmuz 2013).
Semih İdiz, “Doğu Akdeniz’de Sular Isınıyor”, Milliyet, 27 Aralık 2010,
http://www.milliyet.com.tr/dogu-akdeniz-de-sular-isiniyor/semihidiz/siyaset/yazardetay/27.12.2010/1331318/default.htm, (Erişim 19 Ağustos 2013).

Thanos Dokos, “The Prospects for Greek-Israeli Relations: A View from Athens”, ELIAMEP Briefing Notes, Sayı 11, Nisan 2013, s.1-4, 
http://www.eliamep.gr/wpcontent/uploads/2013/04/BN1.pdf,  (Erişim 15 Temmuz 2013).

Vassilios Damiras, “Greek-Israeli Relations and the New Assertive Geostrategic Rapprochment”, 
http://www.examiner.com/aerticle/greek-israeli-relations-and-the-newassertive-geostrategic-rapprochement,  (Erişim 01 Nisan 2013).

Vassilios Damiras, “Greece and Israel in an Era of Strategic Friendship and Cooperation”,
http://www.rieas.gr/research-areas/global-issues/middle-east-studies/1604-greece-and-israelin-an-era-of-strategic-friendship-and-cooperation.html, 
(Erişim 01 Nisan 2013).
“Greece Agrees to Military Cooperation”, JTA, 6 December 1994,
http://www.jta.org/1994/12/06/archive/greece-agrees-to-military-cooperation, (Erişim 15 Temmuz 2013. )

“«Τα είπαν» Παπανδρέου - Νετανιάχου για το Ιράν”, 16 Φεβρουαρίου 2010,
http://www.inews.gr/22/atypo-deipno-papandreou-netaniachou-sti-moscha.htm,  (Erişim 22 Temmuz 2013).

“Μπεγλίτης: «Στρατηγική επιλογή η συνεργασία Ελλάδας - Ισραήλ»”, Τα Νέα, 05.09.2011,
http://www.tanea.gr/news/greece/article/4654650/?iid=2, (Erişim 01 Nisan 2013).

“Ενεργειακά θέματα στο επίκεντρο του ταξιδιού Σαμαρά στο Ισραήλ”, Τα Νέα, 6 Οκτωβρίου
2013, http://www.tanea.gr/news/politics/article/5045532/energeiaka-themata-sto-epikentrotoy-
taksidioy-samara-sto-israhl/, (Erişim 06 Ekim 2013).

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “İsrail ile GKRY Arasında İmzalanan MEB Anlaşması Hk.”, No. 288, 21 Aralık 2010, 
http://www.mfa.gov.tr/no_-288_-21aralik-2010_-israil-ile-gkry-arasinda-imzalanan-meb-anlasmasi-hk_.tr.mfa,  (Erişim 19 Ağustos 2013).

“İsrail’den Türkiye’ye Karşı Balkan İttifakı”, Analiz Merkezi, 14 Aralık 2010,
http://www.analizmerkezi.com/haber/-israilden-turkiyeye-karsi-balkan-ittifaki--18070.html, (Erişim 19 Ağustos 2013).

“Israel PM Netanyahu in Bulgaria visit, one of Israel’s best friends in Europe”, EJP, 7 July
2011, http://www.ejpress.org/article/51901, (Erişim 19 Ağustos 2013).


DİPNOTLAR;

1 1980’lerin ilk yıllarından itibaren ülkede PKK terör eylemlerinin başlaması ve giderek ivme kazanması, Körfez
   Savaşı sonrasında Irak’ın Kuzey’inde oluşturulan güvenli bölge ile birlikte terör örgütüne hareket alanı sağlamış
   ve Türkiye’nin önceleri kendi içerisinde bir asayiş sorunu olarak algıladığı ve yaklaştığı sorunun
   “uluslararasılaştığını” fark etmesi, ayrıca “sorunlu” komşuları Suriye ve Yunanistan’ın yine bu dönemde
   yakınlaşmaya başlaması ve PKK’ya destek vermeleri gibi gelişmeler Türk dış politikası açısından ve ülke
   güvenliği açısından tehdit algılamasına yeni bir boyut katmış ve Türkiye’yi bölgesel “ittifak” arayışlarına,
   İsrail’e yönlendirmiştir. Öte yandan İsrail ile yakın temas ve işbirliği yine Türkiye’nin kronikleşmiş Kıbrıs
   sorunu gibi konularda ABD’de Yahudi lobisinin desteğini kazanmasına ve ABD nezdinde bir nevi elini
   güçlendirmesine katkı sağlamıştır.
2 1990’lar boyunca Türkiye-İsrail ilişkilerinin askeri ve ekonomik alandaki işbirliğinin bir değerlendirmesi için
   bakınız Çağrı Erhan-Ömer Kürkçüoğlu, “1980-90 Orta Doğu’yla Arap Olmayan Devletlerle İlişkiler”, Baskın
   Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt II, (1980-2001),
   İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s. 568-579 ve Serhat Erkmen, “1990’lardan Günümüze Türkiye-İsrail Stratejik
   İşbirliği”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 2, Sayı 7 (Güz 2005), s. 157-185.
3 Türel Yılmaz, “Türkiye-İsrail İlişkileri: Tarihten Günümüze”, Akademik ORTA DOĞU, Cilt 5, Sayı 1, 2010, s. 9.
4 Erkmen, op.cit, s. 167.
5 İlhan Uzgel, “1990-2001 ABD ve NATO’yla İlişkiler”, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş
   Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt II, (1980-2001), İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s. 274.
6 Erkmen, op.cit, s. 166.
7 Uzgel, op.cit, s. 274-275.
8 Erkmen, op.cit, s. 159. 
9 Nuri Yeşilyurt, “İkinci İntifada Sonrası Filistin Sorunu ve Barış Süreci (2001-2011)”, Baskın Oran (ed.), Türk 
   Dış Politikası,Kurtuluş Savaşından BugüneOlgular,Belgeler,Yorumlar,CiltIII(2001-2012), İstanbul, İletişim 
   Yayınları, 2013, s. 439-440. 
10 Özlem Tür, “Türkiye-İsrail İlişkileri: Yakın İşbirliğinden Gerilime?”, Ortadoğu Analiz, Cilt 1, Sayı 4, Nisan  2009, s. 24. 
11 Nuri Yeşilyurt-Atay Akdevelioğlu, “AKP Döneminde Türkiye’nin Ortadoğu Politikası”, İlhan Uzgel ve 
    Bülent Duru (der.), AKPKitabıBir Dönüşümün Bilançosu, Ankara, Phoenix Yayınevi, 2009, s. 392-393. 
12 Erkmen, op.cit, s. 173. 
13 Yılmaz, op.cit, s. 19-20. 
14 Βιβή Κεφαλά, “Η Ελληνική Εξωτερική Πολιτική στη Μέση Ανατολή”,επιμ. Παναγιώτης Τσάκωνας, 
    ΣύγχρονηΕλληνικήΕξωτερικήΠολιτική, Τόμος Β, Αθήνα, Σιδέρης, 2003, σ. 671. 
15 Ekavi Athanassopoulou, “Greece-Israel The evolution of the Bilateral Relationship and Future Challenges”, 
     http://www.ahepa.org/uploads/pdf/10-10-07_Athanassopoulou_remarks.pdf, (Erişim 20 Ağustos 2013). 
16 Γιάννης Γ. Βαληνάκης, ΕισαγωγήστηνΕλληνικήΕξωτερικήΠολιτική1949-1988, Δ’ Έκδοση, Παρατηρητής, 
    Θεσσαλονίκη, 1988, σ. 20. 
17 Βαληνάκης, Ibid., σ. 20. 
18 Vassilios Damiras, “Greek-Israeli Relations and the New Assertive Geostrategic Rapprochment”,
    http://www.examiner.com/aerticle/greek-israeli-relations-and-the-new-assertive-geostrategic-rapprochement, (Erişim 01 Nisan 2013).
19 Κεφαλά, op.cit, σ. 673; Ayrıca bkz. Yannis Kapsis, “The Philosophy and Goals of PASOK’s Foreign Policy”,
    Nikolaos A. Stavrou (ed.), Greece Under Socialism A NATO Ally Adrift, New York, Orpheus Publishing, 1988, p. 57.
20 Yunan ordusunun 1967 darbesi ve Yunan siyasi hayatındaki rolü için bkz., George A. Kouvertaris, “The 1967
    Military Coup and the Role of the Military in Greek Politics”, George A. Kouvertaris (ed.), Studies on Modern
    Greek Society and Politics, New York, Columbia University Press, 1999, pp. 129-151.
21Yunanistan 1973 Yom Kipur Savaşında tarafsız olduğunu ve topraklarındaki üslerin Arap ülkeleri aleyhinde
    kullanılmasına izin vermeyeceğini ilân etmiş olsa da Girit’teki Suda Amerikan Üssünden İsrail’e destek vermek
    için ABD uçakları tarafından kullanıldığı da bilinmektedir, bkz., Βαληνάκης, op.cit, σ. 115-116.
22 Vassilios Damiras, “Greece and Israel in an Era of Strategic Friendship and Cooperation”,
    http://www.rieas.gr/research-areas/global-issues/middle-east-studies/1604-greece-and-israel-in-an-era-ofstrategic-friendship-and-cooperation.html,    
    (Erişim 01 Nisan 2013).
23 Yunanistan, Kıbrıs’ta yaşanan gelişmelere herhangi bir yabancı devletin etkin şekilde engel olmaması ve
    NATO’nun Yunanistan’a destek olmadığı inancına dayanarak 14 Ağustos 1974 tarihinde NATO’nun askeri
    kanadından ayrıldığını açıklamıştır. Yunanlı siyasetçiler Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadından
    ayrılmasıyla ABD’nin komünizmi çevreleme politikası önemli yere sahip olan ittifakın güney kanadının
    çökeceğine ve dolayısıyla ABD’nin böyle bir felaketi engellemek için Türkiye’ye baskı yapacağını ve Türk
    ordularının bu sayede adadan çekilmesinin sağlanacağına inanmaktaydılar, bkz., Βαληνάκης, op.cit, σ. 221-22.
24 Κεφαλά, op.cit, σ. 675; ayrıca bkz., Spiros. Ch. Kaminaris, “Greece and the Middle East”, Middle East Review
    of International Affairs, Vol. 3, No. 2, June 1999, p. 37.
25 Andreas Papandreu’nun Sosyalizm’de Üçüncü Yol savı için bkz., Nikolaos A. Stavrou, “Ideological
    Foundations of the Panhellenic Socialist Movement”, Nikolaos A. Stavrou (ed.), Greece Under Socialism A
    NATO Ally Adrift, New York, Orpheus Publishing, 1988, pp. 11-40.
26 Kaminaris, op.cit, s. 38. 1960-1980 arası Arap ülkelerinin Yunanistan’da özellikle inşaat sektöründeki
     yatırımlarına ilişkin bkz., Μ. Ξανθάκης κ.α., Οι Αραβικές Χώρες: Διεύρυνση των Οικονομιών τους και των
     Σχέσεων τους με την Ελλάδα, Αθήνα, Ίδρυμα Μεσογειακών Μελετών, 1989.
27 Θάνος Βερέμης-Θεόδωρος Κουλουμπής, Ελληνική Εξωτερική Πολιτική Διλήμματα Μιας Νέας Εποχής,
     Εκδόσεις Σιδέρης, Αθήνα, 1997, σ. 47.
28 Birgül Demirtaş Coşkun, “Küreselleşmenin İkili Sorunlara Yansıması: Türk-Yunan İlişkileri Örneği”, Birgül
     Demirtaş Coşkun (der.), Türkiye-Yunanistan Eski Sorunlar, Yeni Arayışlar, Ankara, ASAM, 2002, s. 200-201.
29 Bkz., Π. Κ. Ιωακειμίδης, “Το Μοντέλο Σχεδιασμού Εξωτερικής Πολιτικής στην Ελλάδα”, Σύγχρονη Ελληνική
     Εξωτερική Πολιτική, Τόμος Α, επιμ. Παναγιώτης Τσάκωνας, Σιδέρης, Αθήνα, 2003, σ. 104. Yunanistan’ın
     Soğuk Savaş sonrası Balkanlarda yer alan gelişmelerde ve Yugoslavya’nın parçalanması sonucunda meydana
     gelen Bosna Savaşında izlediği tutumun gerekçelerine ilişkin bkz., Vassilis K. Fouskas, Balkanlar Ortadoğu
     Kafkasya Soğuk Savaş Sonrası ABD Politikaları, çev. Ali Çakıroğlu, İstanbul, Aykırı Yayıncılık, 2004, s. 74-76.
30 Yunanistan’ın PKK terör örgütüne verdiği destekle bağlantılı olarak bkz. M. Murat Hatipoğlu, “Yunanistan’ın
     Dış Politikası ve Balkanlar (1990-2000)”, Ömer. E. Lütem ve Birgül Demirtaş Coşkun (der.), Balkan
     Diplomasisi, Ankara, ASAM, 2001, s. 49.
31 8 Mart 1994’ten itibaren Yunanistan’da 19 Mayıs “Pontuslu Helenlerin Soykırımını Anma günü” ve 25
     Ağustos 1999’dan itibaren de 14 Eylül tarihi “Küçük Asya Helenlerinin Türk Devleti tarafından Soykırıma
     Uğratılışlarının Anma Günü” olarak anılmaktadır. Bkz. Hatipoğlu, Ibid., s. 51.
32 Yunanlı siyasetçiler ve Yunan halkı tarafından bu “sözde soykırımlar” gerçek olarak kabul edilmektedir, bkz.,
    Χρ. Κ. Γιαλλουρίδης, “Εισαγωγικές Παρατηρήσεις Σ’ένα Μεταβαλλόμενο Διεθνές Σύστημα”, επιμ. Χρ. Κ.
    Γιαλλουρίδης- Παναγιώτης Ι. Τσάκωνας, Ελλάδα και Τουρκία Μετά το Τέλος του Ψυχρού Πολέμου, Εκδόσεις
    Σιδέρης, Αθήνα, 1999, σ. 39.
33 Δημήτρης Μητρόπουλος, “Εξωτερική Πολιτική και Ελληνικά Μέσα Μαζικής Ενημέρωσης: Υποταγή,
     Χειραφέτηση και Απάθεια”, επιμ. Παναγιώτης Τσάκωνας, Σύγχρονη Ελληνική Εξωτερική Πολιτική, Τόμος Α,
     Σιδέρης, Αθήνα, 2003, σ. 293.
34 Mehmet Şahin, “Ortadoğu’da Yalnızlaşan İsrail Yeni Müttefikler Arayışında”, Ortadoğu Analiz, Cilt 3, Sayı 25, Ocak 2011, s. 33.
35 Thanos Dokos, “The Prospects for Greek-Israeli Relations: A View from Athens”, ELIAMEP Briefing Notes,
     No. 11, April 2013, http://www.eliamep.gr/wp-content/uploads/2013/04/BN1.pdf, (Erişim 15 Temmuz 2013), p.1.
36 “Greece Agrees to Military Cooperation”, JTA, 6 December 1994,
     http://www.jta.org/1994/12/06/archive/greece-agrees-to-military-cooperation, (Erişim 15 Temmuz 2013).
37 John M. Nomikos, “An Outline of Greek-Israeli Strategic Relations, RIEAS, 
     http://www.rieas.gr/researchareas/greek-studies/115.html, (Erişim 22 Temmuz 2013).
38 Μάριος Ευρυβιάδης, “Ο ηγεμονικός άξονας Τουρκίας-Ισραήλ Συνέπειες για τη ελληνική ασφάλεια”, ”, επιμ.
     Χρ. Κ. Γιαλλουρίδης- Παναγιώτης Ι. Τσάκωνας, Ελλάδα και Τουρκία Μετά το Τέλος του Ψυχρού Πολέμου,
      Εκδόσεις Σιδέρης, Αθήνα, 1999, σ. 311.
39“ «Τα είπαν» Παπανδρέου - Νετανιάχου για το Ιράν”, 16 Φεβρουαρίου 2010, 
     http://www.inews.gr/22/atypodeipno-papandreou-netaniachou-sti-moscha.htm, (Erişim 22 Temmuz 2013).
40 Erika N. Pont, “Turkish and Israeli Relations and the Eastern Mediterranean Region”, 01 December 2010,
     http://www.foreignpolicydigest.org/turkish-and-israeli-relations-and-the-eastern-mediterranean-region/,   (Erişim 01 Nisan 2013).
41 Αθανασόπουλος Αλ. Άγγελος, “Στο επίκεντρο της επίσκεψης Λίμπερμαν η ενεργειακή συνεργασία Ελλάδος –
     Ισραήλ”, Το Βήμα, 12.01.2011, http://www.tovima.gr/politics/article/?aid=377452, (Erişim 11 Haziran 2013).
42 “Μπεγλίτης: «Στρατηγική επιλογή η συνεργασία Ελλάδας - Ισραήλ»”, Τα Νέα, 05.09.2011,
     http://www.tanea.gr/news/greece/article/4654650/?iid=2, (Erişim 01 Nisan 2013).
43 “Ενεργειακά θέματα στο επίκεντρο του ταξιδιού Σαμαρά στο Ισραήλ”, Τα Νέα, 6 Οκτωβρίου 2013,
     http://www.tanea.gr/news/politics/article/5045532/energeiaka-themata-sto-epikentro-toy-taksidioy-samara-stoisrahl/,
     (Erişim 06 Ekim 2013).
44 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “İsrail ile GKRY Arasında İmzalanan MEB Anlaşması Hk.”, No. 288, 21 Aralık 2010, 
     http://www.mfa.gov.tr/no_-288_-21aralik-2010_-israil-ile-gkry-arasinda-imzalanan-mebanlasmasi-hk_.tr.mfa,   (Erişim 19 Ağustos 2013). 
     Ayrıca konuya ilişkin bkz., Semih İdiz, “Doğu Akdeniz’de Sular Isınıyor”, Milliyet, 27 Aralık 2010, 
     http://www.milliyet.com.tr/dogu-akdeniz-de-sular-isiniyor/semihidiz/siyaset/yazardetay/27.12.2010/1331318/default.htm, (Erişim 19 Ağustos 2013).
45 Sigurd Neubauer, “How the Emerging Balkan-Israeli Strategic Alliance could Alter Energy Security in the
     Eastern Mediterranean Basin, Journal of Regional Security, Vol. 7, No. 1, 2012, p. 36.
46 Neubauer, Ibid., p. 35.
47 Neubauer, Ibid.
48 “İsrail’den Türkiye’ye Karşı Balkan İttifakı”, Analiz Merkezi, 14 Aralık 2010,
     http://www.analizmerkezi.com/haber/-israilden-turkiyeye-karsi-balkan-ittifaki--18070.html, (Erişim 19 Ağustos 2013).
49 Neubauer, Ibid., s. 39
50 “Israel PM Netanyahu in Bulgaria visit, one of Israel’s best friends in Europe”, EJP, 7 July 2011,
     http://www.ejpress.org/article/51901, (Erişim 19 Ağustos 2013).
51 Herb Keinon, “Analysis: Disaster shines light on Romania ties”, The Jerusalem Post, 07.27.2010,
    http://www.jpost.com/International/Analysis-Disaster-shines-light-on-Romania-ties, (Erişim 20 Ağustos 2013).
52 Fikret Ertan, “İsrail’in Romanya Yatırımları”, 29 Ağustos 2010, 
     http://www.timeturk.com/tr/makale/fikretertan/israil-in-romanya-yatirimlari.html, (Erişim 20 Ağustos 2013).


***