27 Mart 2015 Cuma

PAŞA FARKI




PAŞA FARKI /   “EĞER BİR ÜLKEDE NAMUSLULAR DA NAMUSUZLAR KADAR CESUR OLMADIKÇA O ÜLKE İÇİN KURTULUŞ YOKTUR”   

YA DA   “DİNİME KÜFREDEN BARİ MÜSELMAN OLSA”   VEYAHUT   İSMET PAŞA’YI DİLİNE DOLAYAN HARAMİLER SÜRÜSÜ, BİZ SİZİ ÇOK İYİ TANIYORUZ?!  

Paşa farkı?!   ……………   “Arkadaşlar! Eğer bir memlekette erbabı namus laakal eşirra […]


YA DA “DİNİME KÜFREDEN BARİ MÜSELMAN OLSA”

VEYAHUT  İSMET PAŞA’YI DİLİNE DOLAYAN HARAMİLER SÜRÜSÜ, BİZ SİZİ ÇOK İYİ TANIYORUZ?!

Paşa Farkı?!

……………

“Arkadaşlar! Eğer bir memlekette erbabı namus laakal eşirra kadar sabur olmazsa o memleket behemehal batar / Eğer bir memlekette namuslular da, en az namussuzlar kadar cesur olmazsa, memleket batar!”

İsmet Paşa, 5 Temmuz 1931
…………….

“TAYYİP”ZADE OLMAK / EL TAYYİP’İN TÜM YOLSUZLUKLARI YA DA “TAYYİP”ZADELER VEYAHUT “TAYYİP”ZEDELER?!

“TAYYİP”zade olmak?!
“BOP Eş Başkanı” Erdoğan, aralarında bir zamanların efsanevi “Tercüman”ının eski “Başyazar”ı ve genel yayın müdürü Taha Akyol’un da bulunduğu bir avuç gazeteciye, Dolmabahçe’de Cuma akşamı, “2006 YAŞ” süreci bağlamında şöyle diyor:
“Org. Büyükanıt hakkında, bazı internet sitelerinde ‘iğrenç iftiralar’ çıkıyor. Kim hakkında çıkmıyor ki?”
Akyol ekliyor:
“Başbakan ve arkadaşları hakkında da! Zırva bunlar!”
Oysa ki…
Bir zamanların “Türk Milliyetçisi”, şimdinin “BOP’çu kalemi” Taha Akyol, isteseydi iki isim arasındaki ayrımı, net olarak ortaya koyabilirdi.
Büyükanıt’ın isminin arkasına saklanmaya çalışan Erdoğan’a, hakikati anlatabilirdi!
Çünkü Eş Başbakan Erdoğan hakkında, “sanal ortam”da dolaşan yazılar, birer iddia değil; gerçeğin ta kendisi!..
Hatta geçmişte, şu an yazmakta olduğu Milliyet Gazetesi’nde haber olmuş yolsuzluk, hırsızlık, vurgun vak’aları da internet ortamında dolaşmaya devam ediyor.
Nitekim…
Eski Türk Milliyetçisi yazar, “iktidardan beslenen”ler sınıfına yükseldiği için, bu tatsız konulara girmemeye özen gösteren “Büyük Türk Büyüğü” gazeteciler arasındaki haklı yerini aldı.
Akyol, dünden bugüne uzanan “zikzaklı çizgisi”yle ne kadar övünse azdır artık!
Ki…
O ligde temel kural; daima haklının yanında değil, güçlünün yanında olacaksın!
Çıkarına zarar gelmemesi için her daim üç maymunu oynayacaksın!
Filhakika, Taha Akyol gibi hafızası zayıf gazetecilere, özel bir ilgim olmakla birlikte, Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı günlerindeki icraatları hakkında birkaç bilgi notu sunmayı, mesleğim adına görev telakki ediyorum.
İşte bu anlamda birkaç enstantane!..
Yakın tarihten, Erdoğan’ın, bırakın “Milletvekili”, “Başbakan”, neden “Cumhurbaşkanı” olmayacağını ortaya koyan, CHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Bölük’ün, “El Tayyip Nasıl Umut Oldu?” başlıklı çalışmasından birkaç pasaj…
Selahattin Erol’un derlemesi ile “zaman tüneli”ne sıkışmış “yolsuzluk, hırsızlık, vurgun” enstantanelerinden bir demet yansıtıyorum:



“TAYYİP”ZADELER YA DA “TAYYİP”ZEDELER?!



(…)

Son günlerde iki emekli generalin isimlerinin karıştığı yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ilginç tepkilere neden oldu.

Bu vesile ile milletvekillerinin “DOKUNULMAZLIĞI” konusunun tekrar gündeme gelmesi kimi çevrelerin yoğun tepkisine yol açtı. Beni bu emekli generaller hakkındaki iddiaları meşru göstermeye çalışmakla suçlayanlar oldu, yolsuzlukları savunduğumu iddia edecek kadar hezeyan içinde sayıklayanlar çıktı. 

Yolsuzluklar konusunda bazı emekli TSK üyelerinin isimleri anıldığında dilleri çözülen, ama başta Başbakan olmak üzere kimi AKP’li milletvekilleri ve bakanların dokunulmazlık zırhına bürünerek gözlerden saklamaya çalıştıkları icraatları (!) söz konusu olunca “dut yemiş bülbüle” dönen bu tür samimiyetsizler ve ikiyüzlülerin, bilerek ya da bilmeyerek, aslında kimleri koruduğunun ortaya çıkması için, RECEP TAYYİP ERDOĞAN ile ilgili yolsuzluk iddialarını hatırlamakta yarar vardır. RTE ve onunla ilişkili olan kişilerin isimlerinin ne tür yasa dışı işlemlere karıştığının açıklıkla bilinmesi yolsuzluklarla ilgili bu tartışmada ufuk açıcı olacaktır. 

Bu nedenle eski CHP İstanbul İl Başkanı Sayın Mehmet Bölük’ün “Bizden Söylemesi, EL TAYYİP NASIL UMUT OLDU?” başlıklı çalışmasından “Recep Tayyip Erdoğan’ın Yolsuzlukları” alt başlıklı bölümü, “RTE’nin Yolsuzlukları” başlıklı bir dizi e-posta ile dikkatlerinize sunmak istiyorum.

(…)

Mehmet Bölük, Recep Tayyip Erdoğan’ın yolsuzluklarını şu şekilde özetliyor:

“Recep Tayyip Erdoğan’ın geleceği için yapılan tüm bu hazırlıklar İstanbul Halkı’nın cebinden çıkıyordu. İstanbullu şişirilmiş doğalgaz ve su faturalarıyla farkında bile olmadan Tayyip’e destek oluyordu. Onu iktidar yapmak için İETT otobüsleriyle fahiş fiyatla seyahat ediyordu. İSKİ ihalelerinden doğalgaz ihalelerine, METRO ihalelisinden İGDAŞ’ın ihalelerine kadar her yerden pis kokular geliyordu. Bilboard’lar, ağaç kampanyaları, kaldırım ihaleleri gibi tüm olaylar kamuoyuna yansıyor, ancak somut bir sonuç alınamıyordu. REFAHYOL’un iktidar olması, Sayıştay’ın başında AKP Kocaeli Milletvekili ve Genel başkan yardımcısı (bugün Milli Savunma Bakanı’dır! S.E) Vecdi Gönül’ün bulunması nedeniyle Tayyip adeta kollanıyordu. Yargıya intikal eden yolsuzluk dosyaları ise yasaların yetersizliği ve yargının ağır çalışması nedeniyle bir türlü sonuçlanmıyordu. Medya’nın yolsuzluklar nedeniyle yönelttiği sorulara ya ‘iftira’ ya “komplo” ya da ‘ispat edemeyen şerefsizdir’ gibi beylik cevaplar veriliyordu.”

(…)

Mehmet Bölük’ün 5.9.2002 tarihi itibarıyla kaleme aldığı bu çalışmada dile getirilenler, aradan geçen zaman dikkate alınarak okunmalıdır. Bu çalışmada dile getirilen kimi iddialarla ilgili olarak daha sonra hukuki süreç başlamış, ama adı geçen kişilerin milletvekili seçilmesi ve dokunulmazlığa kavuşmaları ile tamamlanamamıştır.

“Recep Tayyip Erdoğan ile çıkar ilişkilerinin yarattığı AKP milletvekili adaylarını” da burada açıklayacağım. Bu kişilerden bir kısmı şu anda TBMM üyesi olarak yasama görevini yerine getirmektedirler! Erdoğan’ın yolsuzluklarını sıralayacak olursak…

(…)

BILBOARD YOLSUZLUĞU: İstanbul’un ana arterlerinde yer alan, büyük reklam ajanslarının gözdesi reklam panolarının kiralanması sırasında yapılan yolsuzluktur. Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük taktiği, ihalelerin önce belediye şirketlerine (BİT’lere) verilmesi, oradan da kendi yandaşı kişi ya da firmalara aktarılmasıydı. Bilboard ihalesinde de aynı şeyi yaptı. Ulusal ve uluslararası reklam ajanslarının gözdesi ‘Bilboard’lar (caddelere konulan büyük reklam panoları) önce belediye şirketi KÜLTÜR AŞ’ye kiralandı. Oradan da Nakşibendi tarikatı mensuplarının yönetimindeki İNTERPAN firmasına yıllık 30 milyar TL gibi komik bir fiyatla devredildi. Bilboard ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı gerekçesiyle Temmuz 2002’de İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Burada Recep Tayyip Erdoğan, Ali Müfit Gürtuna ve 25 belediye yöneticisi (bunlardan bir kısmı da AKP milletvekili adayı) yolsuzluk sanığı olarak yargılanıyorlar. Sanıklardan, belediyenin zararı 100 milyon doları karşılamaları da isteniyor. İlk duruşma önümüzdeki günlerde yapılacak!”

SORU 1: Bu 25 sanıktan kaçı milletvekili olmuştur?

SORU 2 : İstanbul Ağır Ceza mahkemesinde açılan davanın sonucu ne olmuştur?

(…)

AĞAÇ YOLSUZLUĞU: İstanbul’a dikilen ağaçların alımından dikimine kadar yapılan ihalelerdeki yolsuzluklardır. ‘İki milyon ağaç’ kampanyası Tayyip’in en iddialı projelerinden biriydi. Ama her projesindeki gibi bunda da BİT’ler kullanılarak İstanbul halkı soyulmuştur. Ağaç alım, dikim ve bakım işleri önce belediye şirketi İSTAÇ’a verilmişti. İSTAÇ da bir başka belediye şirketi AĞAÇ AŞ’ye taşeron olarak devretmiş, AĞAÇ AŞ de siyasi yandaşları, kişi ve firmaları taşeron olarak kullanmıştı. Türkiye’den ucuz fiyatla sağlanması mümkün olan ağaçlar İtalya’dan birkaç misli fiyatla ithal edilmiş, trilyonlarca liralık döviz kaybına yol açılmıştı. Ayrıca İstanbul’un iklim koşullarına uygun olmadığı biline biline, binlerce ağaç ithal edilmiş, bu ağaçlar kuruyunca da, Tayyip Erdoğan’ın emriyle gece yarıları yerinden söktürülmüştü. Ağaç işleri ile ilgili yapılan soruşturmalar sonucunda ‘görevde yetkisini kötüye kullandığı’ tespit edildiyse de Recep Tayyip Erdoğan, beş yıllık zamanaşımı nedeniyle yargılanıp ceza almaktan kurtuldu!

SORU : Bahse konu ağaçlar neden İtalya’dan ithal edilmiştir?

(…)

PERSONEL TAŞIMA YOLSUZLUĞU: Belediye ve bağlı şirketlerinin personelinin işe gidiş gelişlerini sağlamak için yapılan personel servisi ihalelerindeki yolsuzluktur. İstanbul Belediyesi ve bağlı kuruluşlarının personelinin taşınma işleri Tayyip’in yakın arkadaşı Albayraklar şirketine verilmişti. Burada da akıl almaz yolsuzluk olayları yaşanmıştı. Danışıklı dövüş şeklinde yapılan bu ihalelere birkaç akraba şirket, bazılarına da sadece Albayraklar davet edilmişti. Sahte araba ruhsatlarının düzenlendiği müfettiş raporları ve savcılık iddianamelerine konu olan bu ihaleler yüzde 2-3 gibi komik tenzilatlarla Albayraklar firmasına verilmişti. Tayyip Erdoğan bu yolsuzların önemli bölümünden yakasını beş yıllık zamanaşımı nedeniyle kurtardıysa da, 1998’de yapılan iki ihale nedeniyle İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “ihaleye fesat karıştırmak”tan yargılanıyor. İlk duruşma bu ay içinde yapılacak!

SORU : Bu davanın sonucu ne olmuştur?

(…)

Hazır söz “ALBAYRAKLAR”dan açılmışken, bu ilişkilere ışık tutmaya yarayacak, Cumhuriyet gazetesinde çıkan iki haberi de yorumsuz olarak sunalım.

(…)

ÖZELLEŞTİRMENİN GÖZDESİ ALBAYRAKLAR: Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde aldığı ihalelerle adını duyuran Albayraklar, AKP’nin iktidara gelmesiyle de özelleştirmenin vazgeçilmez şirketi oldu. Sümerbank Ereğli Tekstil, Balıkesir SEKA ve Trabzon Limanı’nı alan Albayraklar Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak ve kardeşlerinin de aralarında bulunduğu 11 kişi Büyükşehir Belediyesi’nden alınan ihalelere fesat karıştırmaktan mahkum oldu. Albayraklar’a da 1 yıl süre ile ihaleye girme yasağı getirildi. Ancak bu cezalar ertelendi.

Albayrak kardeşler, Mustafa Albayrak öncülüğünde 1980 yılında işe İstanbul’da minibüsçülük ve otobüsçülük yapmakla başladı. 1994 yılına dek yalnızca otobüsçülükle geçinen Albayraklar’ın işleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanmasıyla açıldı. İlk önce belediyenin personel taşıma ihalesini alan Albayraklar’a daha sonra belediyenin çöp, inşaat ve metro ihaleleri de verilmeye başladı. Albayraklar’a verilen bu ihalelerdeki usulsüzlük iddiaları üzerine İçişleri Bakanlığı, mülkiye başmüfettişlerini görevlendirdi. Aylar süren incelemeler sonucu, bu ihalelerde usulsüzlük tespit eden müfettişlerin raporu üzerine İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı soruşturma başlattı. İstanbul DGM, 2001 yılında Organize ve Mali Şube Müdürlüklerine Albayraklar’a yönelik operasyon talimatı verdi. Albayrak şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak, Tayip Erdoğan’ın danışmanları ve şu anda AKP sıralarında Mecliste olan bazı milletvekilinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 100 kişi gözaltına alındı.

Bu kişilerden Mustafa Albayrak, Alican Balcı ve Nuran Erdoğan 19 Eylül 2001 tarihinde “çete kurmak”, “zimmet” ve “dolandırıcılık” suçlarından tutuklandı. Soruşturma devam ederken DGM Yasası’nda değişiklik yapıldı. Yasa değişikliği ile “çete” davaları DGM kapsamından alınarak ağır ceza mahkemelerine verildi. Albayraklar dosyası da İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Albayraklar soruşturmasını tamamlayan İstanbul Cumhuriyet Savcıları Erolcan Özkan, Rasim Işıkaltın ve Hüseyin Yıldız, Mustafa Albayrak, dönemin İSKİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu ve Erdoğan’ın danışmanı Necmi Kadıoğlu’nun da aralarında bulunduğu 70 sanık hakkında “çete” “zimmet” ve “dolandırıcılık” suçlarından dava açtı. Sanıkların 3 ile 75 yıl arasında değişen ağır hapis cezalarına çarptırılmasının istendiği iddianamede, Erdoğan’ı “geleceğin başbakanı” yapmak amacıyla çete oluşturulduğu ifade edildi. Organize olarak ihalelere fesat karıştırıldığı ve şartnamelerin Albayraklar’ın menfaatleri doğrultusunda hazırlandığı iddia edilen iddianamede, “Siyasal ve sosyal görüşten kaynaklanan bir amaçla, cürüm işlemek için devasa bir teşekkül oluşturuldu” denildi. Daha sonra Yargıtay’ın Erdoğan ve Ali Müfit Gürtuna hakkındaki dosyayı yerel mahkemeye göndermesi üzerine belediyenin eski yeni başkanları hakkında da dava açıldı. Bu dava bir süre sonra Albayraklar davası ile birleştirildi. Dosyanın İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesinin hemen ardından yapılan ilk duruşmada tutuklu sanıklar tahliye edildi. Gıyabi tutuklu sanıkların ifadeleri alınmaya gerek duyulmadan tutukluluklarının kaldırılması ise dikkat çekici idi. Bir süre sonra davada sanık olarak yargılanan Erdoğan’ın partisi iktidara geldi. AKP’nin iktidar olmasının hemen ardından yapılan duruşmada mahkeme kara verdi. Mahkeme heyeti, Mustafa Albayrak, kardeşleri Kazım ve Muzaffer Albayrak ile şirketin ihale bölümünde çalışan Hüseyin Yılmaz, Mehmet Sami Polat, Tamer Öztürk ve Osman Temur’un “ihaleye fesat karıştırmak” suçundan, Belediye’nin İhale Komisyonu’nda yer alan Basri Saygı, Mustafa Döner, Ömer Gaziler ve Beytullah Ateş’in de “görevi ihmal” suçundan 2 ay 27’şer gün hapis cezasına çarptırılmalarını kararlaştırdı. Daha sonra bu cezaları paraya çeviren mahkeme, sanıkların bir daha suç işlemeyeceklerine kanaat getirerek cezalarını erteledi. Mahkeme Gürtuna’nın da aralarında bulunduğu 54 kişinin ise delil yetersizliğinden beraatına karar verdi. DGM’ce yapılan ve daha sonra yasa değişikliğiyle ağır ceza mahkemelerine gelen davaların hemen hepsi hâlâ sürüyor. Erdoğan ve Gürtuna’nın yargılandığı bu yolsuzluk davası ise jet hızı ile sonuçlandı. Albayraklar davasında Erdoğan döneminde İstanbul Belediyesi’nde görev yapan ve daha sonra AKP sıralarında Meclis’e giren 6 milletvekilli de yargılanıyordu. Ancak dokunulmazlık kazanan Mustafa Açıkalın, Adem Baştürk, İdris Naim Şahin, Zülfü Demirbağ, Selami Uzun ve Mustafa Ilıcalı’nın dosyaları ayrıldı. 3 Kasım seçimleri sonucunda AKP’nin iktidara gelmesiyle Albayraklar’ın yıldızı iyice yükseldi. Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde Albayraklar’ın da adı artık daha büyük ihalelerle anılmaya başlandı. Albayraklar’a Türkiye’nin en büyük işletmelerinden olan Sümer Holding’e ait Ereğli Tekstil, Balıkesir SEKA ve Trabzon limanı verildi. Özelleştirme kapsamına alınan Balıkesir SEKA yalnızca 1.1 milyon dolara Albayraklar’a satıldı. Fabrika ile birlikte ambardaki 4 trilyonluk yedek parça, her biri için ortalama 20 milyar değer biçilen 185 lojman, 2.8 trilyonluk enerji tribünü ve 47 iş makinesi de Albayraklar’a geçti. 1981 yılında 1 milyon 189 milyon dolara inşa edilen fabrikaya SEKA müfettişlerinin biçtikleri fiyat 51 milyon dolar. Albayraklar’ın özelleştirmeden aldığı üçüncü tesis ise Trabzon limanı oldu. İşletme hakkının 30 yıllığına özel sektöre devri için yapılan ihaleye 6 şirket katıldı. Elemeli turda 2 şirket elendi ve liman 21.3 milyar dolarla açık arttırmaya açıldı. 30 yıllık işletme hakkı 22 milyon 400 bin dolar Albayraklar’a verildi. Bu kararla 2002 yılında 2 trilyon 850 milyar kâr eden liman yıllık yaklaşık 1.1 trilyon liraya Albayraklar’ın oldu. (Ecevit Kılıç / Cumhuriyet – 6.11.2003)

(…)

SEKA’YI İADE ETMİYORLAR: Albayraklar AŞ mahkeme kararlarına karşı SEKA’yı iade etmedi. Selüloz İş Sendikası Balıkesir Şube Başkanı İsmail Deniz, yargı karaları uyarınca fabrikanın SEKA’ya verilmesi gerektiğini söyledi. Yıllardır özelleştirme kapsamında bulunan Balıkesir SEKA 25 Mart 2003 tarihinde ihale ile satışa çıkarıldı. Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a yakınlığı ve tartışmalı ihalelerle tanınan Albayraklar AŞ ihalede 1.1 milyon dolara teklif veren tek şirket oldu. Özelleştirme yüksek Kurulu da 13 Mayıs’ta bu ihaleyi onayladı. Ancak ihaleyi “peşkeş çekme” olarak nitelendiren ve fabrikanın 1800 dönümlük arazisi, 185 lojmanı, sosyal tesisleri ile değerinin altında elden çıkarılmak istendiğini vurgulayan Selüloz İş Sendikası, yürütmenin durdurulması istemiyle Bursa 2. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. 24 Haziran’da fabrikayı devralan Albayraklar AŞ, 282 işçinin sözleşmesini feshedip, tazminatlarını ödedi. Bursa 2. İdare Mahkemesi 28 temmuz 2003’te, piyasa değeri 51 milyon dolar olan Balıkesir SEKA İşletmesi’nin 1.1 milyon dolara satılmasında kamu yararı ve özelleştirmenin amacına uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı aldı. Oy çokluğu ile alınan kararda dava konusu işlemin açıkça hukuka aykırı bulunduğu, uygulanması durumunda giderilmesi güç zararlar doğacağı vurgulandı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, bu karar üzerine üst mahkeme olan Bursa Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Ancak bu itiraz da 18 Eylül 2003 tarihinde oybirliği ile reddedildi. Karar sonrası sendika, Albayraklar’ın fabrikayı SEKA’ya iade etmesi gerektiğini vurguladı. Ancak Albayraklar bu yönde herhangi bir adım atmadı. Selüloz İş Sendikası Balıkesir Şube Başkanı İsmail Deniz SEKA Genel Müdürlüğü’nün yargı karaları doğrultusunda fabrikayı geri almak için bir komisyon oluşturduğunu öğrendiklerini belirterek, “Ne var ki, bu komisyon bir türlü Balıkesir’e gelemedi. Sanıyorum hükümetten çekindikleri için bu işe cesaret edemediler” dedi. (Coşkun Yaman / Cumhuriyet 6.11.2003)

(…)

ÇÖP YOLSUZLUĞU: Toplanan çöplerin döküm alanlarına götürülmesi için açılan ihalelerde yapılan yolsuzluktur. İstanbul’un çöplerinin aktarma merkezlerinden döküm alanlarına götürülmesi işi de yine BİT’ler kullanılarak yandaş firma Albayraklar’a verilmişti. İstanbul Belediyesi bu işi önce belediye şirketi İSTAÇ’a ihale etmiş ve İSTAÇ da Albayraklar ortaklığı iki şirkette vermişti. 1996 çöp taşıma ihalesi Albayraklar’a ait Sistem İnşaat ile Günaydın Kardeşler’e 7 trilyon lira bedelle verilmişti. Aynı iş müfettiş denetimleri sırasında 2002 yılı için ihale edilmiş, Albayraklar’ın teklif vermediği bu ihale 6.67 trilyon TL’ye Ceynak firmasın işi almıştır. İstanbul’un çöp işi tüm enflasyon artışlarına rağmen 6 yıl sonra bile daha ucuz fiyata ihale edilmiştir.”

(…)

AKBİL YOLSUZLUĞU: İstanbul’da ulaşımı kolaylaştırmak için uygulamaya koyulan elektronik entegre bilet sistemindeki yolsuzluktur. AKBİL sisteminin kurulmasından, uygulamasına kadar her aşamasına yolsuzluk yapılmıştı. Türkiye için bir ilk olan “sanal ortamda hortumlama” da yine Tayyip Erdoğan dönemine rastlamaktadır. Elektronik ortamda verileri değiştirerek veya silerek trilyonlarca lira İstanbullunun cebinden hortumlanmıştı. Bir numaralı sanığın Recep Tayyip Erdoğan olduğu AKBİL davası halen Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etmektedir.

SORU : Bir numaralı sanığı Recep Tayyip Erdoğan olan bu davanın akıbeti ne olmuştur?

(…)

İGDAŞ YOLSUZLUĞU: İstanbul’un doğal gaz dağıtım şirketi İGDAŞ’daki şebeke inşaatlarından sayaç okumaya ve reklam işleri ihalelerine kadar yapılan bir dizi yolsuzluktur.

İstanbul’un doğalgaz şebekelerini ve dağıtımını yapan DOĞALGAZ TEKELİ konumundaki belediye şirketi İGDAŞ; Tayyip Erdoğan döneminde büyük yolsuzlukların merkezi oldu. Şebeke inşaatları fahiş fiyatlarla yandaş şirketlere verildi. El kitabı basımından hikaye ve boyama kitabı basımına, sayaç okumadan kolonyalı mendil alımına kadar yapılan ihalelerde yolsuzluk yapıldı. Tayyip’in düzenlediği propoganda toplantılarının finansmanı İGDAŞ tarafından karşılandı. Tüm bu yolsuzlukların faturasını İstanbul halkı fahiş doğalgaz faturalarıyla ödedi. Bu konularda açılan dava halen Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.

SORU: Bahse konu davanın sonucu ne olmuştur?

(…)

KİPTAŞ YOLSUZLUĞU: İstanbul’un gecekondu sorununu çözmek üzere Mesken Gecekondu Müdürlüğü fonunda biriken paralar ile tahsis edilen arsaların KİPTAŞ isimli BİT’e verilmesi ve burada keyfi ihale ve uygulamalarla çarçur edilmesidir.

İstanbul’un gecekondu sorununa çözüm getirmek amacıyla kurulan Mesken Gecekondu Müdürlüğü mülkiyetindeki arsalar ile fonlar belediye şirketi KİPTAŞ’ın emrine verildi. Bu şirket de yandaş şirketlere verdiği ihalelerle yapsatçılık yaptı.

Ayrıca bu şirketin kasası, yandaş belediyelere borç para veren banka kasası gibi kullanıldı. İstanbul belediyesi şirketi KİPTAŞ Adapazarı’nda arsalar aldı, bu arsaların bir kısmını oradaki FP’li belediye başkanları ve politikacılara sattı. Sermayesi İstanbul halkına ait olan bu şirket tam bir çiftlik gibi yönetilmekte, gecekondu sorununun çözümü için ayrılan arsalar ve paralar çarçur edilmektedir.

Yaptırdığı sosyal konut niteliğindeki binalar kalitesizlikten oturulamaz durumda olan KİPTAŞ, 200-300 dolara villa satan “yapsat”çı durumuna geldi.

(…)

İSKİ’DEKİ YOLSUZLUKLAR: İSKİ altyapı inşaatları, araç kiralama, personel taşıma, personel kıyafet temini gibi ihalelerde yapılan yolsuzluklardır. Recep Tayyip Erdoğan döneminde İSKİ’de yolsuzluk ve usulsüzlüklerle yandaş kişi ve kuruluşları zengin etmek amacıyla kullanıldı. 119 ihaleden sadece 5’i gazete ilanıyla duyuruldu. 114 ihale yandaş şirketlerin davet edilmesiyle gizli olarak yapıldı. İstanbul’daki inşaat şirketleri yetmiyormuş gibi Gaziantep ve Kayseri gibi illerden yandaş şirketler ihalelerin yıldızı oldular. Araç kiralamadan personel servisine kadar birçok ihale, davet ve pazarlık gibi yöntemlerle gizli olarak yandaş firmalara verildi. İSKİ’deki yolsuzluklar nedeniyle, bir yandan İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılama devam ederken, bir yandan da İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişleri’nin incelemeleri devam ediyor.

SORU: İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki bu davanın akıbeti ne oldu?

(…)

METRO YOLSUZLUĞU: İstanbul Metrosu’nun elektro-mekanik ihalesinde yapılan yolsuzluklardır. İstanbul Metrosu inşaatına Nurettin Sözen döneminde başlanmıştı. Kazı işleri devam ederken Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildi. Sözen, metronun elektro-mekanik ihalesini de yapmış ancak zarfların açılma işini yeni başkana bırakmıştı. Tayyip zarfları açtı ve fiyatları pahalı buldu, tekrar ihale düzenlendi. İhaleyi Siemens- Simko- Garanti-Koza konsorsiyumu kazandı, ancak Tayyip 7 ay sonra sudan sebeplerle bu ihaleyi de iptal etti. Bu olaya tepki gösteren Almanlar Tayyip Erdoğan’ın bu ihaleyi yakınlarına vermek için iptal ettiğini açık açık söylediler. İhale üçüncü kez yapıldı ve ihale Tayyip’in yakını Albayraklar’ın ortak olduğu konsorsiyuma kaldı. Tayyip Erdoğan dönemi İstanbul Belediyesi bürokratlarının Metro ihalesindeki yolsuzlar nedeniyle İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaları sürüyor. Tayyip’in de bu olayda “görevde yetkisini kötüye kullandığı” tespit edildiyse de, suç tarihi 23 Nisan 1999’dan önce olduğu için “Rahşan affı” olarak bilinen erteleme yasasından faydalanarak yargıdan yakasını kurtardı.

SORU : İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki bu davanın akıbeti ne oldu?

(…)

KİRALIK ARAÇ YOLSUZLUĞU: İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve BİT’lerde araç kiralama işlerinde yapılan yolsuzluklardır. Tayyip Erdoğan, binek araçlarını kiralama yöntemiyle temin ederek yeni bir uygulama başlattı. Kiralamaların yandaş şirketlerden yapılabilmesi için her türlü tedbir alındı. Örneğin, İstanbul Belediyesi araba kiralama ilanını Milli Gazete’nin İzmir baskısına verdi, işi eski MSP’li Bakan Hasan Aksay’ın oğlu Mehmet Emin Aksay’ın Ankara firması aldı. Belediye İstanbul’da, ilan İzmir’de, işi alan firma Ankara’da! Ayrıca kiralamalarda fahiş fiyatlar uygulandı. Örneğin sıfır kilometre Renault Spring’in fiyatı 330 milyon TL iken, araba için bir yılık kiralama bedeli olarak peşin para 312 milyon TL kira bedeli ödendi! 18 milyon daha ödeseler araba belediyenin olacaktı! Tayyip Erdoğan bu konuda da yargıdan yakasını “Rahşan Affı” sayesinde kurtardı!

(…)

SİNEK İLACI YOLSUZLUĞU: İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından karasinek ve sivrisinek ile mücadele için gerekli ilaç alımında yapılan yolsuzluklardır. Recep Tayyip Erdoğan ve Ali Müfit Gürtuna haklarında İstanbul Belediyesi tarafından kara sinek, açık alan karasinek, sivrisinek ve biyolojik lavrasit ilaçlarının alımında tek ürüne ve tek firmaya yönelik ihale şartnamesi hazırlamak suretiyle ihaleye fesat karıştırıldığı gerekçesiyle İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

SORU: Bu davanın akıbeti ne oldu?

(…)

ÇAMUR BARAJI YOLSUZLUĞU: Haliç’ten çıkarılan çamurun baraj sahasına taşınması sırasında yapılan yolsuzluklardır. Haliç ıslah çalışmaları sırasında çamur naklinin yapıldığı boruların döşenmesinde, Bayındırlık Bakanlığı fiyatlarının 50 misli fiyat ödenmesi, bu ödemenin yanlışlıkla yapılamayacak kadar büyük olması nedeniyle İstanbul belediyesi ile yüklenici firma gizli pazarlıklar olduğu gerekçesiyle İstanbul Ağır Ceza dava açıldı!

SORU: Bu davanın akıbeti ne oldu?

(…)

EL TAYYİP’İN SAZ ARKADAŞLARI: (Aşağıdaki liste 5 Eylül 2002 itibarıyla hazırlanmıştır. Bugün bu listede adı geçen birçok isim milletvekili ve bakan olarak TBMM’de görev yapmaktadırlar !.. S.E)

Recep Tayyip Erdoğan döneminde görev yapan ancak bugün çoğunluğu yolsuzluk sanığı olan İstanbul Belediyesi bürokratları…

- BİT Genel Müdürleri,

- İlçe Belediye Başkanları

- Belediye Müteahhitleri,

- Yakın dostları

1. İDRİS NAİM ŞAHİN:

AKP Kurucular Kurulu üyesi… İstanbul Belediyesi eski genel sekreteri. İstanbul üçüncü bölge 5. sıra milletvekili adayı. AKBİL ve ALBAYRAK davaları sanığı…

2. MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN:

İstanbul belediyesi eski genel sekreteri. AKP İstanbul 3. bölge 13. sıra milletvekili adayı. AKBİL, ALBAYRAK ve İGDAŞ davaları sanığı.

3. AKİF GÜLLE:

AKP Genel Başkan Yardımcısı. İstanbul Belediyesi eski Personel Daire Başkanı. Amasya 1. sıra milletvekili adayı. BILBOARD davası sanığı.

4. A. HİLMİ GÜLER :

AKP Genel Başkan yardımcısı. İstanbul Belediyesi eski danışmanı. İGDAŞ eski murahhas azası. Ordu 1. sıra milletvekili adayı. İGDAŞ davası sanığı.

5. ADEM BAŞTÜRK:

İstanbul Belediyesi eski genel sekreteri. AKP Kayseri 5. sıra milletvekili adayı. ALBAYRAK ve İGDAŞ davaları sanığı.

6. HÜSEYİN BESLİ:

İstanbul Belediyesi eski basın danışmanı. AKP İstanbul 1. bölge 10. sıra milletvekili adayı. İGDAŞ davası sanığı.

7. HAMZA ALBAYRAK:

İstanbul Belediyesi eski Teftiş Kurulu Başkanı. AKP Amasya 2. sıra milletvekili adayı!

8. NEVZAT PAKDİL:

İETT eski Genel Müdürü. AKP Kahramanmaraş 2. sıra milletvekili adayı.

9. MEHMET ALİ BULUT:

AKP Kurucular Kurulu üyesi. İSTON Eski yönetim kurulu üyesi. Kahramanmaraş 5. sıra milletvekili adayı.

10. MİKAİL ASLAN:

İstanbul Belediyesi eski Mesken Gecekondu Müdürü. AKP Kırşehir 2. sıra milletvekili adayı. AKBİL davası sanığı.

11. MEHMET MEHDİ EKER:

İstanbul Belediyesi eski Veteriner Müdürü. AKP Diyarbakır 6. sıra milletvekili adayı.

12. ZÜHTÜ DEMİRAĞ:

İstanbul Belediyesi eski Yol Bakım Müdürü. AKP Elazığ 3. sıra milletvekili adayı. ALBAYRAK davası sanığı.

13. MUSTAFA ILICALI:

İstanbul Belediyesi eski APK Daire başkanı. AKP Erzurum 4. sıra milletvekili adayı. ALBAYRAK davası sanığı.

14. ALİ MAZAK:

İstanbul Belediyesi eski Mezarlıklar Müdürü. AKP Mersin 6. sıra milletvekili adayı.

15. SELAMİ UZUN:

İstanbul Belediyesi eski Kontrol Daire balkanı. AKP Sivas 6. sıra milletvekili adayı. ALBAYRAK davası sanığı.

16. LOKMAN AYVA:

İstanbul Belediyesi eski Özürlüler Koordinasyon Müdürü. İstanbul 3. bölge milletvekili adayı.

17. BİNALİ YILDIRIM:

İstanbul deniz Otobüsleri eski Genel Müdürü. Yakınlarına usulsüz büfe kiraladığı söylentilerinden sonra GÜRTUNA tarafından görevden alınmıştı. AKP 1. bölge 6. sıra milletvekili adayı.

18. AYHAN BÖLÜKBAŞI :

İstanbul Belediyesi’ne ait SPOR AŞ’nin eski Genel Müdürü. İstanbul 3. bölge 21. sıra milletvekili adayı.

19. GÜLSEY EROL:

İstanbul Belediyesi Hamidiye Suları AŞ. eski genel müdürü. AKP İstanbul 1. bölge 13. sıra milletvekili adayı.

20. MEHMET SEKMEN:

Kartal eski Belediye başkanı. AKP 1. bölge 11. sıra milletvekili adayı.

21. RECEP KORAL:

Gaziosmanpaşa eski Belediye Başkanı. AKP İstanbul 2. bölge 12. sıra milletvekili adayı.

22. YUSUF TÜLÜN:

Sarıyer eski Belediye başkanı. AKP İstanbul 2. bölge 15. sıra milletvekilli adayı.

23. YAHYA BAŞ:

Güngören eski Belediye başkanı. AKP İstanbul 3. bölge 11. sıra milletvekili adayı.

24. NUSRET BAYRAKTAR:

Beyoğlu eski Belediye Başkanı. AKP İstanbul 1. bölge 7. sıra milletvekili adayı.

25. ALİ İBİŞ:

Eski FP Belediye Meclis üyesi. Tayyip Erdoğan dönemi FP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi. Belediye müteahhidi. AKP İstanbul 1. bölge 9. sıra milletvekili adayı.

26. NURETTİN CANİKLİ:

REFAHYOL dönemi İstanbul Defterdar vekili. AKBİL için gerekli iznin O’nun döneminde verildiği söylenmektedir. ALBAYRAKLAR grubu Mali koordinatörü. AKP Kurucular Kurulu üyesi. AKP Giresun 1. sıra milletvekili adayı.

27. MEHMET VECDİ GÖNÜL:

AKP Kocaeli milletvekili. Tayyip Erdoğan döneminde İstanbul Belediyesi denetimleri sırasında Sayıştay başkanı idi. Erdoğan’ın partide en güvendiği ve saygı duyduğu kişilerden.

28. ZEKİ ERGEZEN:

AKP Bitlis milletvekili. Tayyip Erdoğan’ın yakın dostu. Yakınları İGDAŞ’ta doğalgaz işi KİPTAŞ’ta da toplu konut yaptılar.

29. RESUL TOSUN:

ALBAYRAKLAR grubuna ait Yeni Şafak gazetesinin köşe yazarı. Tokat 4. sıra milletvekili adayı.

30. HAYATİ YAZICI:

Tayyip Erdoğan’ın avukatı. AKP İstanbul 2. bölge 5. sıra milletvekili adayı.

31. FATİH RECEP SARAÇOĞLU:

İstanbul Belediyesi’ne iş yapan müteahhit firmalardan ERTE inşaatın sahibi. AKP 1. bölge 17 sıra milletvekili adayı.

32. SAİM BAĞBARS:

İstanbul Belediyesine iş yapan müteahhit firmalardan AY-SA ve EN-SA’nın sahibi. İstanbul 1. bölge 21. sıra milletvekili adayı.

(…)



EL TAYYİP DÖNEMİNDE “BELEDİYE” OLANAKLARI İLE KÖKTENDİNCİ SİYASET!..


1. MÜSLÜMAN KARDEŞLER ÖRGÜTÜ İLE İLİŞKİLER:

Uluslararası İslamcı terör örgütlerine destek sağladığı bilinen merkezi Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütü’nün temsilcileri belediye kasasından, İstanbul halkı cebinden karşılandı. Bu örgütün Ürdün sorumlusu Mohammed ASHMAWEY ile Mısır sorumlusu Hasan HUVAYDİ, İstanbul Bakırköy’deki Holiday Inn otelinde kaldılar, masrafları İstanbul Belediyesi şirketlerinden ULAŞIM AŞ tarafından ödendi. Bu olay İçişleri bakanlığı tarafından belgeleriyle tespit edildi.

2. MÜSLÜMAN TOPLULUK BİRLİĞİ:

Recep Tayyip Erdoğan, 28-29 Mayıs 1996’da İstanbul’da, “Müslüman Topluluklar Birliği Konferansı” düzenledi. Necmeddin Erbakan’ın açılış konuşmasını yaptığı bu toplantıya katılan yabancı Müslüman ülkelerin delegelerinin 180 bin dolar tutarındaki İstanbul Eresin Oteli faturasını İGDAŞ ödedi. Tayyip’in yaptığı İslamcı toplantıyı İstanbul halkı doğalgaz parası olarak finanse etti.

3. ULUSLARARASI İSLAM BİRLİĞİ KONFERANSI:

Erdoğan, Nisan 1997’de “Uluslararası İslam Birliği” konferansı düzenledi. Masraflar yine İstanbul Belediyesi tarafından karşılandı.

4. TAKSİM MEYDANINA CAMİ:

RTE başkanlığı sırasında sürekli kökten dincilere mesaj verdi, siyasi ortamı germek pahasına onların hoşuna gidecek eylemlerde bulundu. Taksim Meydanı’na cami yapma projesi de bu eylemlerden biriydi. Taksim Gezisi’ne cami yapmak üzere o alanın kenarındaki dükkanların boşaltılması için tebligatlar bile çıkarıldı. Ancak görevden alınması üzerine bu proje ortada kaldı.

5. SİLAHLI KUVVETLER’DEN ATILANLARA KUCAK AÇTI:

İrticai faaliyetleri nedeniyle, MGK kararıyla Silahlı Kuvvetler ile ilişiği kesilen subay ve astsubaylara Erdoğan sahip çıktı. Kökten dinci kesimlere ‘ben ordudan korkmuyorum’ mesajı vererek puan toplamaya çalıştı. Ordu’dan atılmış 58 subay ve astsubay Erdoğan döneminde Belediye kadrolarında yer aldı.

6. ATATÜRK’E HAKARET EDENLERE KADRO:

Atatürk’e hakaret ettiği için kesinleşmiş, mahkeme kararı ile hüküm giymiş kişiler de Erdoğan tarafından sahiplenildi. Camilerde Atatürk düşmanlığı yapan imamlardan sözde bilim adamlarına kadar bir çok kişi İstanbul Belediyesi’nde işe alındı. Bu kişiler İstanbul halkı tarafından beslendiler. Erdoğan’ın danışmanı, Atatürk’e hakaret suçundan 1.5 yıl hüküm giymiş Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma da bu kişilerdendi.

7. UĞUR MUMCU MAHALLESİ:

İsmi nedeniyle Yakacık’taki toplu konut bölgesi “Uğur Mumcu Mahallesi”ne İSKİ su bağlamadı. İETT otobüs seferi koymadı. Yollar yapılmadı. İSKİ Genel müdür mahalleliye “isminizi değiştirmezseniz size su yok” dedi. Olay basına yansıdı, valilik el koydu ve uzun mücadelelerden sonra sorun çözüldü.

İSTİKAMET: YÜCE DİVAN!

Ve…

Son olarak…

Görüldüğü gibi Erdoğan hakkındaki -dünkü ve bugünkü- iddialar birer “zırva” değil!

Hepsi belgeli, şahitli, ispatlı birer gerçek!

İsterse, Taha Akyol gibi iktidardan beslenen gazetecilerin bile farkına varabileceği, kör gözüne parmak yolsuzluk vak’aları!

“Balık hafızalı” olanların dahi unutması mümkün olmayan olaylar bunlar!

Bu bakımdan Erdoğan, internet ortamında hakkında çıkan yazılarla ilgili “komplo teorileri” uydurmayı bir yana bıraksın, önce bindiği yata, oturduğu kata, sonra da millet yokluktan, yoksulluktan kırılırken, içinde sallandığı “saltanat kayığına” dönüp bir baksın!

Ardından da, kendi kendisine şu basit soruyu sorsun:

“Ey Tayyip, herkes fakirleşirken, Erdoğan Ailesi nasıl bir anda Uzan Ailesi kadar zengin oldu? Sponsorla çocuk okutup, gecekonduda otururken, nasıl bir anda Boğaz kıyısında bir değil, iki değil, üç değil, dört villa sahibi olundu? “Ak” olduğunu iddia ederken, nasıl oldu da bu kadar kısa sürede, “kara”ya bürünüldü, zift, katran kazanının içine düşüldü? Dünün mücahitleri, nasıl oldu da bir anda bugünün müteahhitleri oluverdi?!”

Ezcümle, Erdoğan’ın “Belediye Başkanlığı” ve “Başbakanlık” döneminde ürettiği “katran karası”na dair, varsa bir cevabı hep birlikte dinleriz!

Yoksa eğer bir yanıtı, o vakit, diğer “Tayyip”zadeler ile birlikte, Yüce Divan’da kendisini hem dinleriz hem de izleriz!

Saygılar

Hayrullah Mahmud

1 Ağustos 2006

http://www.alaturkaonline.com/pasa-farki/

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder