27 Mart 2015 Cuma

Cumhuriyet’e Karşı Ermeni-Kürt İşbirliğinin İçyüzü


Cumhuriyet’e Karşı Ermeni-Kürt  İşbirliğinin İçyüzü






Yavuz Selim
Taşnak-Hoybun

Cumhuriyet’e karşı Ermeni-Kürt  işbirliğinin içyüzü



Biz aynı dava için çalışan iki toplumuz. 
Ermenistan ve Kürdistan'ın, yani ülkemizin kurtuluşu için savaşıyoruz. 
Planlarımız gerek Türk, gerekse Kürt kardeşlerimizle el ele mücadelemize devam etmektir.

Terör Örgütü ASALA’nın lideri Agop Agopyan


“Zayıf ve saf milletleri siyasi bir silah gibi kullanmak, asırlardan beri kuvvetli hükümetlerin takip ettiği bir usuldür. Bunun en çok ve en parlak misalleri Türkiye’de görülür. Bir vakitler Arnavutlar; Avusturya ve İtalya elinde kör bir balta gibi işledi, fakat o kadar çok işledi, o kadar sert şeylere çarpıldı ki nihayet kırıldı. Sonra Araplar, bunlar da yine iki devletin elinde aynı hizmeti gördüler ve aynı akıbete uğradılar. Şimdi düştükleri uçurumdan ancak iniltilerini duyuyoruz.”

Taşnak-Hoybun: İleri Yayınları’ndan çıkan bu son kitap, emperyalizmin, kirli çıkarlarını gerçekleştirmek için oynadığı oyunları, kurbanlarını nasıl ağına düşürdüğünü, Batı’nın gerçek yüzünü anlatan bir başyapıt.
Bir solukta okunacak bu kitap ile emperyalizmin, tarihte hiçbir zaman var olmayan bir ulusu, emperyalizme hizmet için nasıl yarattığına tanık olacaksınız.

Taşnak-Hoybun’un doğuşu

Siyaset bir fert için bir milleti mahvedecek kadar merhametsizdir. Maksat Türkiye’yi zayıf düşürmek ve Türkiye’den ayırdıkları milletlerin lokmasına ortak olmaktı. Ortak olmak değil, lokmalarını başkalarına da peşkeş çektiler. Fakat Türkiye’yi zayıf düşüremediler, bilakis akideleri bozulmuş unsurlardan sıyrılarak daha kuvvetli bir vaziyet aldı. O halde Türkleri uğraştıracak yeni bir unsur, yeni bir kurban lazımdı. Bu mahiyette üç kuvvet bulabildiler. Ermeniler, Kürtler ve Türk hainleri. Bu üç unsuru birleştirerek kuvvetli bir taciz aleti yapmak için senelerce uğraştılar.
Türkiye’de Türk ile Kürt arasında yalnız bir kelime farkı olup tarih, din, adet ve kardeşlik itibarıyla birini diğerinden ayırmak güç olduğu için muvaffak olamadılar. Türk hainleri ise her yerde ve her vaziyette yine hain kalmış, bazen Ermenileri, bazen ecnebileri ve ekseriye de yekdiğerlerini kandırıp dolandırarak bir işe yaramayacaklarını göstermiş olduklarından, bunlardan sarfınazar edilmiştir. Elde yalnız Ermeniler kalıyordu. Bunlar filhakika Osmanlılığın son devrelerinde keskin bir siyaset baltası olmuşlardı. Makedonyalıları Büyük Bulgaristan, Rumları Büyük Yunanistan oltasıyla avlayanlar, bunları da Büyük Ermenistan ağına düşürmüşlerdi. Büyük harbin darbeleriyle sersemlemiş olan bu unsurun karşısında tekrar aynı lokmayı tutmak, onların iştahını harekete getirebilecekti. Fakat Ermeniler zeki ve tecrübeli adamlardı, zaman ve şeklin değişmiş olduğunu ve eski tasavvurun tahakkukuna imkan kalmadığını görüyorlardı. Esasen “Büyük Ermenistan” gayesini ilk defa ortaya atanlar Taşnak-Sutyunlar olduğu için onlar bu yeni tahriklere derhal bir uyanışla cevap verdiler. Ancak Ramgavar ve Hınçak gibi ağırbaşlı ve doğru düşünen diğer Ermeni fırkaları sergüzeşt siyasetinden ayrıldılar. Onlar Ermenileri ezdirmek değil, çalıştırarak yükseltmek programını kabul ettiler. Bunlar Ermenilerin ekseriyetini teşkil ediyorlardı. Taşnaklar yalnız başına Türkiye üzerinde bir tesir yapacak kuvvette değildir. Ecnebi servisleri için yapacak bir tek çare vardı: Taşnaklarla Türkiye haricindeki Kürtleri birleştirmek ve bunun için de büyük harpte “Wilson Prensipleri” diye ortaya atılmış olan yıkıcı propagandadan istifade etmek. Ve öyle yaptılar: Türkiye’den kaçan ve hangi milletten oldukları belli olmayan birkaç serseriyi Kürt mümessili diye satın alarak “Müstakil Kürdistan” sakızını ağızlarına verdiler.
İngilizler Kürtlerin bir iş göremeyeceğini anlayınca, bunları Ermeni Taşnak komitasıyla birleştirmeyi düşündüler. Ermeniler teşkilat, fen ve propaganda hususlarını temin edecek Kürtler de bunların elinde bir alet kullanılacaktı.
Türklere karşı yapılacak mücadelede Ermeni kanı ve Ermeni parası dökülmedikçe Hınçak ve Ramgavar gibi muhalif fırkalardan da yardım görmek ve Ermeni davasını Kürtlerle kazanmak Taşnak siyasetine pek uygun geliyordu. Alelhusus teşekkül edecek büyük Ermenistan’ın içinde kalacak olan Kürtler şimdiden ne kadar kırılır ve ne kadar zayıflarsa Ermeniler için o kadar faydalı idi. Bir taşla birkaç kuş vuracaklarını anlayan Taşnaklar İngiliz davetini büyük bir heyecanla kabul ettiler.
Teşkil edilecek cemiyetin isminin Kürtçe olması hem Kürtleri okşamak ve hem de asıl maksadı saklamak noktai nazarından muvafık görülmüştü. Halbuki Ermenileri de okşamak ve Ermeni gayesini kaybetmemek lazımdı. Taşnakların ilk teşekkülü zamanından beri aralarında milli bir tabir gibi Hoybun yani “Ermeni yurdu” tabirini aldılar. Kürtçe “istiklal” manasında bir kelime mevcut olmadığından “benlik” manasına gelen “Hoybun”u tevil ederek ve “Hoybon”un imlasını hafifçe değiştirerek kabul ettiler.
Bu suretle temeli ve iskeleti Taşnaklardan, ruhu İngilizlerden ve eti Kürtlerden ibaret olan bu cemiyete “Hoybun” dediler.


Ağrı Dağı'nı şakilere nasıl mezar yaptık

Kürtler kimdir?

Tarihin ilk devrelerinde Suriye’nin yüksek dağlarında “Gutus” adını taşıyan bir halk otururdu.
Ninva’nın sükutundan sonra bu kabile Midyalılarla karıştı. Bu sıralarda nereden geldikleri belli olmayan bir çok ari kabileler Gutusların mıntıkasına gelip yerleşiyorlardı. Son keşfiyatta bunların İskandinavya’dan geldikleri anlaşılmaktadır.
Kitabın yegane doğru olan kısmı Kürtlerin cesur, misafirperver temiz yürekli oldukları sözlerdir. Kürtlerin Arilerle birleştiğini söyleyen kitap, Kürtleri Türklerden ayırmak isterken bilmeyerek Kürtlerin halis Türk olduğunu ispat etmiştir.
Kürtlerin Türklerden farkı şudur ki; onlar daima dağları sevmiş, dağlarda yaşamış olduklarından cemiyet hayatından uzak kalmışlardır. Dağlar bunlarda iptidai evsafın hala yaşamasına sebep olmuştur. Her söze inanır, silah, itikat, muharebe telkinlerini derhal kabul ederler.
Şimdi biraz da hakiki tarihi ve bitaraf tarihçileri dinleyelim. Ansiklopedi Britanicca’dan:
“Kürtlerin asılları henüz doğru bir surette tayin edilmemiştir. Fakat milattan evvel on binler rücat ederken Van havalisinde Karduçilere tesadüf etmişlerdir. Bu havalide daha evvel Turani Gotolar mevcuttu. Asuriler bunlara Kadro derlerdi.”

Lord Kurzon’un kitabından:

“Nasturi ve Ermenilerden sonra İranlıların ırsi düşmanı olan Kürtlerden bahsetmek tabii ve münasip olur. Seciye, ırk ve din itibariyle tamamen yabancı olan bu üç kavmin yekdiğerine bu kadar yakın olarak yerleşmiş olmaları garip bir tecellidir.
Seyyahların kitap unvanı olarak kullandıkları “Kürdistan” ismi Kürtlerin sakin bulundukları yerler için coğrafi bir tabir olmaktan fazla bir şey değildir. Bu isimde tabii ve siyasi bir hudut yoktur. Kürtlerin büyük bir kısmı İran dahilindedir.
Kürtlerin aslı, geniş ve meşkuk bir meseledir. Kürtlerin İran veya Turan neslinden olup olmadıkları, Midyalıların veya Parsiyanların ahfadından olup olmadıkları, Hititlerle Akadiyanlar o mıntıkalarda hakim oldukları zaman Asuriyye şimalindeki dağlarda bulunan “Minva”lıların sükutundan sonra arilerin muhacereti dolayısıyla bunlarla birleşip arileşerek “Gordo” veya “Goto”ları vücuda getirip getirmedikleri şimdiye kadar halledilememiş bir meseledir.
Moris Wagner’den:
“Erivan’da Ermeni mektebi müdürü olan Ebuvyan, Kürtlerin Helaguhan’e mensup ve Moğol Tatarlarından olduğunu iddia ediyor.
Yarı çoban, yarı haydut olan Kürtler yüksek tepelerde yaşarlar. Kurtlar gibi yolculara ve kervanlara saldırırlar. Sıkıştıkları zaman Ağrı Dağı’ndan diğer hudutlara kaçarlar.
Kürtlerde her şey muhtelif milletlerin kanlarıyla kuvvetli bir surette ihtilal ettiklerini gösterir. Kürtlerin kısmı azami Şafidir. Bunlar Hıristiyanlardan ziyade Şiilere düşmandırlar. Kürtler para mukabilinde de harp ederler.”
Tarihçi “Camciyan” da aynı iddiadadır:
Kürt ismi esasen Türkçe “Kurt” kelimesinden ibaret olup kudretli ve becerikli manasına bu kabileye verilmiş ve o zamanlar ‘Gurt’ şeklinde kabul edilmişti.
Yalnız şimali şarki Kürtleri kendilerine “Gurmançe” unvanını vermişlerdi.
Kürtlerin Atlas Dağları kabileleri gibi karışık bir kütle olduğunu, lisanlarının Arap, Acem ve Türk lisanlarından mürekkep olması da ispat eder.
Kürt lisanı
Kürtlerden yegane kitap yazan Şeref Şemsettin Han, Şerefnamesi’ni Kürtçe yazmak istediği halde kelime bulamadığından ve kendisi İran’da tahsil etmiş olduğundan Farisi lisanıyla kaleme almıştır.
Filhakika Kürt lisanı tetkik edilince şu hakikate varılır.

Kürtçenin;

3.000 halis Türk kelimesi
2.000 Türkçeleşmiş Arapça kelimeler
1.240 Zint
1.030 Türkçeleşmiş Farisi
370 eski Pehlevi
300 Kürtçe
220 Ermenice
108 Gildani
200 Gürci
60 Çerkes
Toplam 8528

İngiliz ansiklopedisi diyor ki: “Kurmança denilen Kürt lisanı şimalde Gildani ve cenupta Turani lisanlarla karışıktır. Dağlılarda hususi lehçelere de tesadüf edilir. Mesela “Zeza” ve “Kurat”ların dilini Kurmançolar anlamaz.”
Lisan bir milletin aslını gösteren en büyük vesikadır. Mesela Kürtçe “gel” manasına olan “vara” Anadolu’nun hemen bütün köylerinde “var” yahut “varıver” diye kullanılan “varmak” mastarından alınmış bir kelimedir. “Here” Kürtçe “git” demektir. Bu da bizim “yürümek” mastarından “yürü”nün dağlıların ağzından çıkan sestir.
Bizim lisan mütehassısları Kürtçe’yi tetkik ederlerse her halde Türklüğe doğru ecnebilerden daha çok hakikatler bulacaklardır.”
Emperyalizmin Türkiye üzerindeki oyunları
11 Teşrinievvel 1930 tarihli Alman gazetesi Glarus Zeitung yazdığı uzun bir makalede şu maddeleri zikrediyor:

1- Kürtler İngiliz memurları tarafından teşvik ve para ile, silah ile, ümitlerle techiz edildiler.

2- İngiliz hariciyesinin direktifleri mucibince hemen bütün İngiliz matbuatı Akvam Cemiyeti’nin müdahalesini istediler.

3- İranlılar harekatın mukaddimesinde çok yardımlar ve kolaylıklar gösterdiler.

4- İngilizlerin Kürt harekatından bekledikleri şu idi:

a) Türkiye ile Rusya arasına bir “Eta tampon” sokarak Bolşevikleri tecrid etmek,

b) Küçük ve devamlı muharebelerle Türkiye’yi iktisaden zayıf tutmak,

c) Türkiye’yi her hususta mukavemetsiz bırakarak harpten evvelki borçların tasviyesi hususunda uysal bir hale getirmek, İngiltere ile uyuşmanın daha ucuza çıkacağına Türk hükümetini inandırmak.

5- İngiltere’nin harici siyasetinde Asya petrolleri birinci derecede bir mevki tutarlar. Bütün şark havalisindeki petrollerin kendi ellerinde bulunması için hiçbir teşebbüs ve faaliyetten geri durmazlar. Nitekim Musul meselesinde de yine Kürtlerin milli ve dini taassuplarını kabartarak istifade ettiler. Firari Türk zabitleri de İngilizlerin bu faaliyetlerinde kolaylık amili oldular.

6- Kürtlere Hoçkiz mitralyozları ve yeni İngiliz tüfekleri verdiler. Zavallı Kürtleri ateşe sürerek kendi hesaplarına Kürt kanı döktürdüler.
21 Teşrinievvel 1930 tarihli Fetelarap’ta “Kürtler ezildiler, onları ateşe sürenler için ister Türkler ezilsin, ister Kürtler netice birdir. Onlar aynı din ve aynı millet efradının birbirini öldürmesini isterler.” Nitekim Kürtlerin Ağrı’da perişan olduğunu en evvel dünyaya müjdeleyen İngiliz ajansı Reuter oldu. Türkler bu muvaffakiyetleri ile iftihar etmezler. Çünkü ezilen yine kendi kardeşleridir. Kürtler iyi bir ders aldılar, gördüler ki ecnebi vaatleri bir yere kadar gelir ve felaket baş gösterince ortada kurbanlardan başka kimse kalmaz.

Bu harekatta Ermenilerin mühim roller oynadıkları meydandadır. Kürtlerin bunları nasıl olup da aralarına aldıkları şaşılacak bir şeydir. Onlar geride durarak saf dağlıları ezdirir ve sonra mezarları üstünde dans ederler. Bize bir kuvvet lazımsa bunu ecnebilerde değil kendi aramızda bulmalıyız. Mesela bir “Şarklılar İtilafı - Şark Akvamı Cemiyeti” yapmalıyız. Ermeniler daima garbın elinde oyuncak olmuştur. Bunları aramıza almamalıyız. Kürtler unutmamalıdır ki şerefli ve mefahirle dolu Türk tarihinden ayrılarak ecnebi boyunduruğuna girmek çok feci bir gaflet olur.

13 Kanunievvel tarihli Ermenice Yeridasart-Hayastan:
“Haricin parmağıyla hareket eden Kürtlere asla yardım edemeyiz. Muhtelif menbaalardan teyit edildiğine göre son Kürt hareketi İngilizlerin parmağı ile hazırlanmıştır.

İngilizler Musul’dan Ararat Dağı’na kadar geniş bir araziyi Kürtlere vaat ederken, Taşnaklar da Akdeniz’den Karadeniz’e kadar büyük bir Ermenistan teşkiline çalışıyorlar. Kürtler bizden yardım görebilmek için evvela ecnebi aleti olmaktan çıkmalıdırlar. Bu günkü şekilde Kürtlerle teşriki mesai edenleri şiddetle tenkit ve itham edeceğiz.”

Bize göre Kürtler

Bizce Kürtler tamamen aridir. Yani ırken bizden oldukları gibi din, yurt, lisan ve adet itibariyle de Türk’türler. Bulundukları mıntıka onların yaşayış tarzını bizden ayırmıştır. Yukarıdaki misaller de gösteriyor ki bu yaşayış tarzından dolayı yine kendilerine Gurd ve bizim şivemizce Kürt denmiştir. Laz gibi, Zeybek gibi, Azeri, Türkmen gibi isimler nasıl halis Türklerin mıntıka ve yaşayış tarzına göre teammüm etmiş unvanlar ise Kürt tabiri de bundan başka bir şey değildir. 2000 seneden beri Türk yurdunda Türk kanıyla büyümüş bir kütlede artık başka bir kan aranır mı!
Kürtlerin bazen diğer Türk vilayetleri gibi yarı müstakil idare olundukları vakidir. Osmanlı sultanlarının bunlardan ayrıca alaylar teşkil ettikleri henüz hatırlardadır. Kürt vakaları onların dağ hayatına alışmış olmalarından ve idare altına girmek istememelerinden ileri gelmektedir. Bu hal başka memleketlerde de ve mesela Yunanistan’da asırlarca devam etmiştir. Klefteler, Palikaryalar, Roma’da Garibaldiler şehirler üzerine mütemadiyen tecavüz etmiş, hükümet kuvvetlerine karşı gelmişlerdir. Bunda milliyet ve idare tesiri aranmaz, buna eşkıyalık derler ve her yerde hâlâ mevcuttur. İzmir mıntıkasında senelerce yaşamış ve mühim vak’alar ihdas etmiş olan Çakırcalı Çetesi de buna bir misaldir.
Ağrı başkaldırmasından sonra emperyalist propagandalar
Ağrı harekatı kat’i bir tediple bitmiştir. Kürtler kendilerini teşvik edenlerin kaçtığını görerek uyanmış, bir kısmı hükümetimize iltica etmiş, diğerleri de eski dostları aleyhine silaha sarılmıştır. İran’da, Irak’ta ve hatta Suriye’de yerli kuvvetlerle her gün çarpışıyorlar. İran’da Simko ve Celaliler meselesi, Irak’ta Kürtlerin kıyamı ve Suriye’de güya bizim taraftan geçen çetelerin tecavüzleri hep Ağrı Dağı dersinin neticeleridir.
Taşnaklar artık ne Ermeniler arasında ve ne de Kürtlere karşı tutunacak vaziyette bulunmadıklarından muhtelif gruplara ayrılmış, intizamsız bir şekil almışlardır.
Akıbetlerinden korkmaya başlamış olan Taşnak ve Kürt bozuntuları bütün kuvvetlerini propagandaya vermişler ve eski teşvikçilerin yardımı ile bugünkü vaziyeti örtmek için yine ötede beride teşkilat yapmaya başlamışlardır.

Espirini isminde Yunan gazetesinden:

“Kürtler Ararat’ı tahkim ediyorlar. Mayısta tekrar harekata başlayacaklar. Şimdiki sükunet oralarda 4-5 metre boyundaki kardan ileri gelmektedir. Buna rağmen Miralay Bret kumandasındaki Kürt müfrezesi Urfa’yı basarak Fırka Kumandanı Suphi Paşa ile maiyetinden 5 zabiti kesmişlerdir. Baskın on gün sonra tekrar edilmiş ve Türkler Urfa’yı terk etmişlerdir. Türklerin zayiatı şimdiye kadar 50.000 kişidir. Buna mukabil Türkler de 500 Kürt köyü yakmışlardır. Yeni harekat için Bedirhan’ın torunları Amerika’da iane topluyorlar.
Son zamanlarda hududa külliyetli silah ve mühimmat gönderilmiştir.
Kürt komitası Taşnak komitasıyla ve civardaki ‘Ari’ ırklarla uzlaşmış olup ‘Ari Milletler Federasyonu’ namı altında toplanacaklardır.”
Şu birkaç satırdan pekala anlaşılıyor ki malum bir ecnebi servisi bu mevzuu birkaç kısma ayırarak propaganda yapmak üzere Yunanistan’daki ajanına vermiş. O da hepsini birden küçük bir fıkraya sıkıştırarak Espirini gazetesine bastırmıştır. Propagandanın esası hakikaten tefrik edilmemesidir. Halbuki burada bir tek kelime bile hakikate yaklaşmaz. Mesela:

1- Ağrı’daki zayiatımız bu rakamların binde biri kadar da değildir.

2- Ağrı tedip hareketi o kadar şedit olmuş ve o kadar kat’i tedbirler alınmıştır ki artık tekerrürüne imkan yoktur.

3- 300 şakinin tekrar taarruz ettiği hakkında bütün Avrupa ve Amerika matbuatına dağıtılan haberin aslı şudur: 50 ve bir rivayete göre 80 kadar İranlı bir çete Ağrı’ya çok uzak bir hudut köyüne gelerek koyun sürüsünü almışlar ve götürürken hudut süvarileri tarafından çevrilmişlerdir. Kürtler bir dere içinde sıkıştırılmış olduğundan hemen hiç biri kurtulmamıştır. Ellerinde bulunan bir ağır makineli tüfek süvarilerimiz tarafından alınmıştır. Yalnız koyunları süren çobanlar daha evvel hududu geçmiş oldukları için bizim tarafta ele geçmiş iseler de öbür tarafta İran hudut kıtası tarafından yakalanmış ve koyunlar istirdat olunmuştur.

4- 500 Kürt köyünün yakılması ve bir çok Kürt’ün Van Gölü’ne atılması masalı da büyük harpten sonra Taşnakların yaptığı propagandanın aynıdır. Onlar da bir buçuk milyon Ermeninin kesildiği ve Fırat Nehri’ne atıldığı hikayesini çıkarmışlardı. Harekatın vuku bulduğu yerlerde ancak Kürt çadırları ve Kürt kulübeleri vardır. Bunlar da Ağrı haydutları tarafından kendilerine iltihak etmedikleri için tahrip edilmiştir.

5- Bret isimde bir miralay, ne Kürtlerde ne de Ermenilerde yoktur.
Suphi Paşa şimdi Ankara’dadır. Bir sene evvel Urfa’da bulunmuşsa da Ağrı harekatından evvel infikak etmiştir.

Sonsöz

Kitap görüleceği üzere çok büyük bir boşluğu dolduruyor. Bu kitabın özellikle son zamanlarda Kürtçe’ye merak sarmış olan milliyetçi politikacılarımız, parti başkanlarımız için birer kaynak kitap olacağına kuşku yoktur. Yalnız onlara değil, emperyalizmle mücadele ettiklerini söyleyerek, emperyalizmin maşası durumundaki Kürtlere yardım eden sol çizgideki insanlara da yararlı bilgiler vereceğine inanıyoruz. Emperyalizmin kucağına nasıl oturduklarını anlamaları için...

http://www.turksolu.com.tr/84/kapak84.htm

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder