3 Mart 2015 Salı

10 MADDE DE ÇÖZÜM SÜRECİ


10 MADDE DE ÇÖZÜM SÜRECİ




21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü    
Terörizm ve Terörizmle Mücadele
01 Mart 2015 Pazar
Merve Önenli Güven tarafından yazıldı.


AKP’nin, HDP ile gerçekleştirdiği görüşmelerde dile getirilen hususların açıklanmaması yönünde bir tutum sergilediği süreç içerisinde görülmüştür. Bunun en önemli nedenlerinden birisinin, AKP’nin seçim öncesi dönemde, çözüm süreci adı altında yapılan görüşmelerde konuşulan hususların, olası oy kayıplarına neden olması çekincesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Çünkü AKP’nin zıttı bir tavırla HDP, görüşülen konuların açıklanmasında bir sakınca görmediğini hem ifade etmiş hem de bu yönde çeşitli tavırlar sergilemiştir. 

Bu bağlamda, çözüm sürecinin müzakere aşamasında olmadığını belirterek gerçek vaziyetin betimleyicisi olan HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, çözüm sürecinin kendileri açısından ilerleyebilmesi için 10 madde üzerinde uzlaşılması gerektiğini açıklamıştır. Söz konusu maddelerin üstü kapalı ifadelerinden, çözüm süreci çerçevesindeki görüşmelerde hangi konular üzerinden uzlaşılmaya çalışıldığı anlaşılabilecektir. Bu maddeler ne tür talepler içermektedir?

Birinci madde, “demokratik siyasetin içeriği tartışılmalı” şeklinde ifade edilmiştir. Demokratik siyasetin içeriğinin tartışılmasıyla seçimlerde %10 barajının düşürülmesi talebi dile getirilmektedir.    

“Demokratik çözümün, ulusal ve yerel boyutlarının tartışılması” konulu maddeyle çözümün, daha önceden PKK tarafından tayin edilen belirli bir bölge içerisinde 
demokratik özerkliğin ilan edilmesi ile gerçekleşebileceği vurgusu bulunmaktadır. Ulusal ve yerel boyut, bu bağlamda özerkliği temsil etmektedir.  

30 Mart yerel seçimleri sonrasında Doğu Anadolu Bölgesi’nde ciddi sayıda belediyenin yönetiminin ele alınmasından sonra, HDP’li yetkililer tarafından 
yapılan, bölgedeki yerel kaynakların kullanımının kendi idarelerinde olan belediyelerin özerkliğine verilmesi talebi ile enerji kaynaklarından pay 
istemeleri, yerelden kastın ne olduğunu açıkça göstermektedir. Bu duruma diğer bir örnek de Diyarbakır Belediyesi’nin ödenmemiş elektrik borcuna itiraz 
amacıyla gösterdiği tepkiden anlaşılmaktadır. Söz konusu itirazda, devlete karşı gerçekleştirilmesi gereken yükümlülüklerinin kendileri için bir yükümlülük 
taşımadığı vurgusu bulunmaktadır. 

  “Özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvenceleri, demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına ilişkin başlıklar, ile 
kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal güvenceleri, kimlik tanımı ve kavramına ilişkin eşit mekanizmaların geliştirilmesi, demokratik cumhuriyet, 
ortak vatan, milletin demokratik ölçülerle tanımlanması, bütün bu demokratik hamleleri içselleştirmeye yarayan yeni anayasa” ibareli maddelerle anayasada 
talepleri doğrultusunda gerekli düzeltme ve eklemelerin yapılması yönünde bir talep bulunmaktadır. 

Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisinin kurumsallaşmasından kasıt, yerel yönetimler üzerinden elde edilebileceği vurgulanan demokrasinin, devletin 
merkeziliğinin kırılması ve yerel yönetimler veya eyalet şeklindeki bölümlenmeler üzerinden bu yönetim şeklinin kurumsallaşması ifade edilmektedir. 
Ayrıca, PKK’nın radikal Kürt milliyetçiliği üzerinden istediği gibi bir taban yaratamamış olmasından ve bu durumun niceliksel olarak kısıtlı kalmış olmasından hareketle başta sol kesimler olmak üzere farklı tüm kesimleri kendi çatısı altında toplayabilme gayesi de kadın, ekoloji, kültür vurgularıyla 
anlaşılmaktadır. 

“Çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutları” maddesinden kasıt, PKK’nın kırsal kadrolarından olası dönüşler karşısında, söz konusu kişi ve grupların topluma 
entegrasyonunun sağlanması noktasında gerekli düzenlemelerin ve yasal olarak örgüt mensubiyetlerinden dolayı söz konusu şahısların ceza almalarının önüne 
geçilmesi amaçlanmaktadır. 

Ayrıca bir dönem sıkça mezar keşifleri çerçevesinde devlet eliyle faili meçhul cinayetlere kurban gittiği iddia edilen ve edilecek kişiler için ulusal ve 
uluslar arası seviyede olayların hukuki boyutlarının tartışmaya açılması, ayrıca tazminatlar çerçevesinde konunun ekonomik anlamda da boyutlandırılmasının 
planlanlandığı anlaşılmaktadır.

“Çözüm sürecinin yol açacağı yeni güvenlik yapısı” ile PKK’nın silahlı mevcudiyetini koruyarak demokratik özerklik çerçevesinde kurulacak yerel 
yönetimin silahlı gücünün PKK olması planlanmaktadır. Bu bağlamda çözüm sürecinin başlamasıyla birlikte gündeme gelen, ancak PKK’nın silah bırakması 
gibi bir durumla sonuçlanmayan, silahlı mevcudiyetin devamlılığı, bu madde ile güvence altına alınmaya çalışılmaktadır. Hiç bir terör örgütünün lider kadrosu 
ve tabanı, kendi kimliklerinden önce grup kimliği altında, kendilerini özdeşleştirdikleri gruplarının ortadan kalkmasına gönüllü olmazlar. Bu nedenle 
de organik bir şekilde mevcudiyetlerini koruyarak yeni şartlara kendilerini uyumlu hale getirirler. Bu madde ile de PKK’nın, kırsal mekandaki silahlı 
varlığını şehirde meşrulaşmış bir şekilde sürdürme amacı ortaya çıkmaktadır. Söz konusu maddelerin içeriğinde ayrıca hasta ve tutuklu hükümlülerin durumu ile Öcalan’ın İmralı koşulları bağlamında tutukluluk şartlarının değiştirilmesi konuları da bulunmaktadır. İlk aşamada Öcalan’ın talebi olan İmralı için 
sekretaryanın kurulması ve sonrasında anılanın ev hapsi gibi tutukluluk şartlarının değişimi konuları, çözüm sürecinin söz konusu 10 maddesinin 
içerisinde yer alan hususlardandır. 

“Çözüm sürecinin yol açacağı yeni güvenlik yapısı” ile ilgili husus 10 madde içerisinde bulunmasına rağmen, 28.02.2015 tarihinde Abdullah Öcalan tarafından PKK’nın silah bırakması için bahar aylarında olağanüstü kongre toplaması yönündeki telkini, sorgulanır hale gelen çözüm sürecine, Haziran seçimleri öncesinde bir elektro şok vermek amacıyla yapılmaktadır. Abdullah Öcalan’ın talebi yine, yeni ve olumlu bir adım gibi ana akım medya tarafından gösterilmeye çalışılsa da özünde çok farklı niyetleri ve anlamları taşımaktadır.

Öncelikli olarak PKK, belirli dönemlerde yaptığı kongre ve konferanslarını zaten bahar aylarında yapmaktadır. Halihazırda, örgüt içerisinde çözüm sürecinin bir 
oyalama taktiği olduğu ve bundan dolayı gerek üst kadrolardan gerekse alt kadrolardan, bu bağlamda duyulan rahatsızlıklar hem süreç içerisinde örgütün 
yaptığı açıklamalara hem de alt kadroların eylemsel aktivitelerine net bir şekilde yansımaktadır. Bu nedenle, bahar aylarında örgütün olağanüstü kongre 
için toplanması, örgütün beklenen davranışlarından birisidir. 

Abdullah Öcalan bu çağrıyı, bahar aylarında olağanüstü kongre yapması muhtemel PKK üzerinde hala sorgusuz sualsiz etkisi olduğunu göstermek için yapmaktadır. 

Çünkü Abdullah Öcalan, çözüm süreci nedeniyle tabanı tarafından sorgulanır hale gelmiştir ve  örgüt içerisinde kendisine karşı ciddi anlamda oluşan karşıt 
grubun varlığına rağmen, kendisinin hala örgüt tarafından dinlenildiği izlenimini yaratabilmeyi amaçlamaktadır. 

Hükümet açısından ise örgütü belli bir davranışa kanalize edebilme kabiliyetinde görülen Abdullah Öcalan’ın ilerleyen süreçte tutukluluk şartlarında yapılacak 
olası değişiklikler için Abdullah Öcalan’ın bu çağrısının, kamuoyu nezdinde iyi niyet kanıtı olarak kullanılmasının planlandığı değerlendirilmektedir. 

Çözüm süreci, yol haritası adıyla ilk olarak Abdullah Öcalan tarafından talep edilen bir husustu. Bu çerçevede Abdullah Öcalan’ın silah bırakma ve silahlı 
kadronun Türkiye sınırları dışına çıkartılması yönündeki talebi daha önce de örgüt kadrolarına talimat olarak iletilmiş, ancak hasta, yaşlı ve psikolojik 
rahatsız kadroların aktif kadrolardan Kandil sahasına pasif konumlara gönderilmeleri dışında başka bir durumla neticelenmemişti. Abdullah Öcalan’ın 
şimdiki çağrısı da zaten söz konusu dönem içerisinde toplanması muhtemel kırsal kadrolarını, silah bırakma konusunda ikna ettiği veya bu durumun 
gerçekleşeceğinin garantisini veren bir durumun habercisi değildir. Ne kadar yine ana akım medya kanallarında sanki gerçekten bir silah bırakma durumu varmış yada olacakmış gibi yansıtılsada. 

Son söz olarak “analar ağlamıyor” klişesiyle örtülenmeye çalışılan gerçekler çerçevesinde, örgütün silahlı faaliyetlerinin durmadığı, çözüm süreci devam 
ederken süreç içersinde silahlı faaliyetlerine devam ettiği somut bir şekilde görülmüştür. Bu bağlamda, PKK’nın; adam kaçırma, rehin alma, yol kesme, 
şehirlerdeki kadrolarını eylemsel yönde birçok kez kamu düzenini bozacak şekilde örgütleme, infaz ve patlayıcı temini yönündeki faaliyetlerini sürdürdüğü 
unutulmamalıdır. Eğer hak arama yolu olarak herkes şiddet kullanmayı kendi gerekçeleri ile meşrulaştırarak bu yönde hareket ederse, kimsenin arayacak bir 
hakkı ve bunun için de haklı bir gerekçesi olamayacaktır. 


Merve Önenli Güven
Terörizm ve Terörizmle Mücadele

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/2015/03/01/8100/10-maddede-cozum-sureci

Uzmanın Diğer Yazıları

  10 Maddede Çözüm Süreci 
  KCK’nın Son Açıklaması Sonrasında Çözüm Sürecinin Neresindeyiz? 
  Üçüncü Senesinde Suriye İç Savaşı 
  Cumhurbaşkanlığı Seçiminden Açılıma Doğru 
  KDP-PKK-IŞİD Üçgeni 
  PKK-KDP Kıskacına Giren Türkiye 
  PKK’nın Eylemleri Ne Anlatıyor?  
  PKK'da Cemil Bayık Liderliği Dönemi 
  PKK Ne Yapmak İstiyor? 
  Seçim Sonuçları BDP Açısından Ne Anlatıyor? 
  30 Mart Yerel Seçimlerinden Sonra PKK’nın ve BDP’nin Hareket Tarzına İlişkin Senaryolar 
  Abdullah Öcalan’ın İmralı Görüşmelerinin Satır Araları 

Copyright © 2015. 
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü. Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemizde bulunan yazıların sorumlulukları yazarlarına aittir. Kurumumuz tarafından çıkarılan dergi, özel rapor ve kitapların içeriklerinde bulunan 
yazılarda aynı kapsam dahilinde yazarına aittir.

  http://www.21yyte.org/tr/arastirma/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/2015/03/01/8100/10-maddede-cozum-sureci

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder