18 Mart 2019 Pazartesi

Türkiye Basınında Başkanlık Sistemi Tartışmaları-Köşe Yazarları Özelinde Bir Araştırma, BÖLÜM 4

Türkiye Basınında Başkanlık Sistemi Tartışmaları-Köşe Yazarları Özelinde Bir Araştırma, BÖLÜM 4




Araştırmanın Yöntemi 

Sosyal bilimlerde ve buna bağlı olarak medya çalışmalarında en çok kullanılan ve kabul gören araştırma yöntemi ‘İçerik analizi’ yöntemidir. Bundan dolayı bu çalışmada da köşe yazarlarının tartışılan konuya dair görüşlerinin anlaşılabilmesi adına ‘içerik analizi’ yöntemi uygulanmıştır. 

İçerik Analizi 

İçerik çözümlemesi veya içerik analizi yöntemi, kontrollü bir yorum eşliğinde iletişimin yazılı, açık içeriğinin nesnel sistematik ve nicel tanımlarını yapan bir araştırma tekniğidir (Berelson, 1971: 18). Crano ve Brewer’e göre içerik analizi, bir gözlemden daha ziyade bir çözümleme tekniğidir. İçerik analizinde araştırmacı, şahısların davranışlarını gözlemek veya onlara yapılanmış sorular sormak yerine onların ortaya koydukları materyalleri alır ve inceler ( 1973). Tavşancıl ve Aslan da içerik analizini yazılı, sözel ve diğer araştırma 
materyallerinin nesnel ve sistematik bağlamda incelenmesine olanak sağlayan bir yöntem olarak ele almaktadırlar ( 2001). Sosyal Bilimlerde araştırma yöntemlerinden biri olan ‘içerik analizi’ tekniğini iletişim çalışmaları alanında sistemleştiren ilk kişi Bernard Berelson’dur. 1952’de yayımladığı “İletişim Araştırmalarında İçerik Analizi” adlı çalışmada belli bir sistematik dâhilinde kurallar inşa eden Berelson ( Gökçe, 2006) alandaki öncü isim olarak kabul edilmektedir. 

Evren, Örneklem ve Sınırlılıklar 

Çalışmanın evrenini Türkiye basını teşkil etmektedir. Örneklem olarak Türkiye’de günlük olarak yayımlanan ve farklı patronaj yapısı ve ideolojik duruşu temsil eden Hürriyet, Cumhuriyet, Star, Yeniçağ, Özgür gündem ve Agos gazetelerinin dijital versiyonları ele alınmıştır. Burada Agos ile ilgili kısa bir acıkama yapmayı uygun görmekteyiz. Agos gazetesinin araştırmaya dâhil edilmesinin temel esprisi, Türkiye’de yaşayan ve çoğunluk itibariyle Türk vatandaşı olan Ermenilerin, sistem tartışmaları gibi çok önemli bir konu olan Başkanlık sistemi hakkındaki görüşlerini öğrenebilmektir. Çalışmaya diğer azınlıkların medyası dâhil edilmek istenmişse de günlük olarak yayımlanan herhangi bir azınlık gazetesi olmadığı için sadece Agos gazetesiyle yetinilmiştir. Çalışmada dört temel sınırlılık söz konusudur. Birincisi gazetelerin sadece köşe yazarları ele alınarak diğer haber kategorileri araştırma dışında tutulmuştur. İkinci olarak Başkanlık sistemi tartışmalarına yer veren her köşe yazarının yazıları dikkate alınarak herhangi bir yazar sınırlandırmasına gidilmemiştir. 
Üçüncü olarak bahsi geçen yayın organlarının sadece dijital versiyonları esas alınarak basılmış nüshaları kapsam dışında tutulmuştur. Dördüncü olarak bahsi geçen gazetelerin 28 Ocak 2015 ile 28 Şubat 2015 tarihleri arasındaki dijital nüshaları incelenmiş olup bu tarihler dışındaki gazeteler kapsam dışında tutulmuştur. Araştırmanın özellikle Ocak-­--Şubat ayları arasındaki gazeteler üzerinden yapılmasının sebebi, konuyu kamuoyu gündemine taşıyan 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk açıklamalarını ocak ayında yapmış olmasından kaynaklanmaktadır. 

Bulgular ve Analiz 



Tablo 1. Başkanlık sistemi ile ilgili yazılan köşe yazısı sayısı 

Araştırma kapsamında incelenen 6 gazetede yer alan 48 köşe yazarının toplamda 124 köşe yazısı kaleme aldıkları görülmektedir. En fazla köşe yazısı 35 adet ile Hürriyet Cumhuriyet gazetesinde yer almıştır. 3 adet ile en az köşe yazısı ise Agos gazetesinde yer almıştır. Diğer yandan Star gazetesinde 20, Yeniçağ gazetesinde 17 ve Özgür gündem gazetesinde ise 15 
adet köşe yazısı yer almıştır. Hürriyet gazetesindeki bulgular (www.hurriyet.com.tr) 

Tablo 2. Hürriyet gazetesinde yazan köşe yazarları ve yazı sayısı 


Türkiye’de ‘Merkez medya’ temsilcilerinden biri olarak bilinen ve daha çok ‘Sol”ve ‘Ulusalcı’ düşüncedeki yazarları barındıran Hürriyet gazetesinde Başkanlık sistemi tartışmalarına yönelik 10 yazarın toplam 35 köşe yazısı yer almaktadır. Sırasıyla bakıldığında M. Y. Yılmaz’ın 7, Ahmet Hakan Coşkun ve Taha Akyol’un 6, Cengiz Çandar’ın 5, Ertuğrul Özkök’ün 3, İsmet Berkan, Oral Çalışlar ve Rauf Tamer’in 2, Akif Beki, ve Fatih Çekirge’nin 1’er köşe yazısı yer almaktadır. 


Tablo 3. M.Y. Yılmaz’ın köşe yazıları 

Hürriyet yazarı M.Y. Yılmaz kaleme aldığı 7 köşe yazısında Başkanlık sistemi tartışmalarına değinerek fikirlerini açıklamıştır. Yılmaz’ın yazılarında genelde Erdoğan eleştirisi ve buna dayalı olarak da Başkanlık sistemi karşıtlığı mevcuttur. Yılmaz, Başkanlık sistemi karşıtlığını “ Diktatörlük, tek parti devleti, sadrazamlık tek adamlık, federalizm” gibi argümanlar üzerinden  temellendir mektedir. 


Tablo 4. Ahmet Hakan Coşkun’un köşe yazıları 



“Bizde tek adam geleneği yoktur” 11.02.2015 Tek adam, padişahlık, 
sultanlık Olumsuz 
Ahmet Hakan Coşkun’un yazdığı 6 köşe yazılarında Yılmaz’ınkine benzer bir muhalif dil mevcuttur. O da daha çok Erdoğan’ın şahsı üzerinden katıldığı tartışmada Başkanlık sistemine karşı bir refleks sergilediği görülmektedir. “Tek adam, padişahlık, sultanlık, parlamenter sistem, başkanlık sistemi, krallık” gibi sözcükler Çoşkun’un en sık vurgu yaptığı kavramlardır. 
Tablo 4. Taha Akyol’un Köşe yazıları 

Taha Akyol, Hürriyet yazarları arasında konuyu en çok irdeleyenler arasında yer 
almaktadır. Türkiye’nin bir sistem değişikliğine veya Başkanlık sistemine ihtiyacı 
olmadığının altını çizen Akyol’a göre temel meselenin ‘kuvvetler ayrılığı” ilkesi olduğunu vurgulamaktadır. Akyol, ‘kuvvetler ayrılığı’ nın da güçlü demokrasilerde olabileceğini belirterek bir bakıma Türkiye’nin bundan yoksun olduğunu ve buradan yola çıkarak Erdoğan’ın klasik bir Başkanlık sisteminden daha çok tüm yetkilerin elinde olduğu özel bir Başkanlık sistemi arzuladığını iddia etmektedir. Akyol’un yazılarında ön plâna çıkan kavramlar ise “ Otoriterlik, Siyasi ameliyat, hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, ABD sistemi, denetim” şeklindedir. 


Tablo 5. Cengiz Çandar’ın köşe yazıları 

Cengiz Çandar ise yazdığı 5 yazıda genel hatlarıyla Ak Parti’nin misyonunu tamamladığını dolayısı ile tek figür olarak Erdoğan’ın ön plânda olduğunu, Erdoğan’ın da ‘tek adamlığa” doğru yöneldiğini iddia etmektedir. Erdoğan’ın Amerikan sistemini sevmediğini söyleyen Çandar’a göre Erdoğan’ın amacının Amerikan usulü bir Başkanlık sisteminden ziyade içinde yargı denetimsizliğinin de olduğu her türlü denetimden uzak bir sistemden yana olduğu düşüncesinde dir. Erdoğan’ın aklındaki sistemle, arzuladığı güzergâhın Türkiye’yi 
demokratikleşmeye değil bilakis otoriterleşmeye doğru götüreceğini savunan Çandar’ın sık başvurduğu kavramlar arasında “tek adam, otoriterlik, tek parti, diktatörlük, totaliterlik” bulunmaktadır. 



Tablo 6. Ertuğrul Özkök’ün köşe yazıları 

Ertuğrul Özkök de tıpkı Çandar gibi eleştiri oklarını Ak Parti üzerinden tartışılmakta olan Başkanlık sistemine yoğunlaştırmaktadır. Ak Partili vekillerin bağımsız davranamadığını ve dolayısı ile Erdoğan’ın yörüngesinde hareket ettiklerini belirten Özkök, milletvekilleri için ‘Cumnhuvekilleri’ tabirini kullanarak onları eleştirmektedir. Erdoğan’ın Amerikan usulü bir federalizmi benimsemesi durumunda buna olumlu yaklaşacağını belirten Özkök, fakat ne Ak Parti’nin ne de Erdoğan’ın böyle bir düşünceye sahip olduklarını sanmadığını ifade 
etmektedir. Erdoğan’ın gücünü ‘tek dudak anayasası’ şeklinde betimleyen Özkök, tüm gücü elinde bulundurmak isteyen Erdoğan’ın yalnızlaştığını ve yalnızlaştıkça da tüm yetkileri elinde bulundurmaya çalıştığını ifade etmektedir. Erdoğan’ın kafasındaki Başkanlık sistemine karşı olduğu anlaşılan Özkök’ün muhalif dilinde yer alan kavramlar ise “ Tek adam, cumhurvekilleri, cumhursaray, iki dudak anayasası” gibidir. 


Tablo 7. İsmet Berkan’ın köşe yazıları 

İsmet Berkan ise tartışmaya CHP’yi de içine alacak bir sorgulamayla başlamaktadır. Mevcut sistemin tek parti yönetiminden itibaren parlamenter sistemle uyuşmadığını verdiği Atatürk, İnönü ve Menderes örnekleriyle temellendiren Berkan, CHP’nin yıllarca şikâyet ettiği özgürlükler sorunu ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin iyi işlememesi gibi konularda samimi olmadığını ve bu yönde en ufak bir çaba harcamadığını düşünmektedir. Berkan, “Bu sistem 
parlamenter sistem mi?” diye sorarak mevcut anayasanın zaten her türlü otoriterliğe açık olduğunu iddia ederek konunun yeni bir anayasa çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini salık vermektedir. Berkan’ın “Otokrasi, başkanlık sistemi, parlamenter sistem” kavramlarıyla ele aldığı konuda Başkanlık sistemine geçilmesi halinde çokça dillendirilen “otoriterlik” söylemine de katılmadığını ifade etmektedir. 
Tablo 8. Rauf Tamer’in köşe yazıları 

Rauf Tamer’in yazmış olduğu iki yazıda da Başkanlık sistemine olumlu yaklaşmadığı görülmektedir. 7 Haziran 2015’te yapılacak olan seçimler üzerinden bir değerlendirmeye giden Tamer, bu seçimde yarışın Ak Parti ile HDP arasında geçeceğini diğer partilerin ise bu denklemde pek de rolünün olmayacağını söylemektedir. Diğer yandan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı sıfatı ile anayasayı değiştirecek 400 milletvekili talebini de eleştiren Tamer’in “ Başkanlık sistemi, 400 milletvekili” kavramlarını kullandığı görülmektedir. Akif Beki, muhalefetin sürekli eleştiriş konusu yaptığı Erdoğan’ın tarafsız davranmadığı konusunu işlediği “Erdoğan tarafsızlığını ne gün kaybetti?” başlıklı yazısında Atatürk’ten Gül’e kadar hiçbir cumhurbaşkanının tarafsız olmadıklarını iddia etmektedir. Dolayısı ile tarafsızlık yeminin Erdoğan’la bozulmadığını söyleyen Beki, Erdoğan’ın yıllardır çok net ifadelerle parlamenter sistemden şikâyetçi olduğunu ve bunu her defasında saklamadan kamuoyu önünde deklare ettiğini vurgulamaktadır. Beki’nin bu bağlamda Erdoğan’dan yana bir tavır içinde olduğunu dolayısı ile sistem tartışmalarına olumlu yaklaştığını da söyleyebiliriz. 


Tablo 9. Oral Çalışlar’ın köşe yazıları 

Oral Çalışlar, ilk yazısında Erdoğan’ın şahsından kaynaklı bir özgül ağırlığının olduğunu dolayısı ile Ak Parti içinde de bu gücünün devam ettiğini anımsatarak Başkanlık sistemi tartışmalarında AK Parti’yi Erdoğan’ın kuvvetli karizmasının motive ettiğini düşünmektedir. İkinci yazısında ise anayasayı değiştirmek için Erdoğan’ın dillendirdiği 400 Milletvekili yaklaşımın sorunlu bulduğunu ifade eden Çalışlar, 400 Milletvekilin tek bir partide olmasının demokrasi ve çoğulculuk adına sorunlar oluşturacağına işaret etmektedir. 

5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder