17 Eylül 2018 Pazartesi

VARLIK VERGİSİ KONUSUNDA Ki YOLSUZLUK SÖYLENTİLERİ ve GERÇEĞİ BÖLÜM 3

VARLIK VERGİSİ KONUSUNDA Ki YOLSUZLUK SÖYLENTİLERİ ve GERÇEĞİ BÖLÜM 3


   Varlık Vergisi'nin Fiyatları etkileme amacı kanunda ödeme süresini bir
aya sıkıştırmıştı (ÖKTE, 1951:52). Varlık Vergisi uygulamasının bir aya
sıkıştırılmasının nedenlerinden biri karaborsayı ve vurgunculuğu önleyerek
malların piyasaya çıkmasını sağlamak, böylece fiyat artışlarını frenlemek idi.
1938 yılı fiyatları i00 kabul edilirse endeks 1940 yılında 126.6, 194 i yılında
175.3, 1942 yılında 339.6, 1943 yılında 590, 1944 yılında ise 458 oldu. 1942
yılının ne denli zor bir yılolduğunu bütün verilerden izlenebilir 1941' den
1942'ye % 93 artış gösteren endeks 1943 yılında 73'e gerilediği, dolayısıyla
fiyatları etkileyen diğer etmenler (üretim, ithalat azlığı gibi) de hesaba katılırsa
Varlık Vergisi'nin piyasayı etkilediği ve 1943 yılında en azından fiyat artış
hızını frenlediği söylenebilir

Piyasalarda beklenen bir başka gelişme altın fiyatlarının düşmesi
yönündeydi. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye'de altın fiyatları hızla
artmış, 1915 yılını baz alan altın endeksi, 1939 yılında 1251 iken 1940 yılında
1726, 1941 yılında 2341, 1942 yılında 3192, 1943 yılında 3151, 1944 yılında
ise 3748 olmuştu. 1941 yılına göre i942 yılında altın fiyatı % 36.3 artmış,
1943 yılında ise % 2.3 düşmüştü. Dolayısıyla, altın fiyatlarındaki artış kısa
süreli durmuş, ancak 1944 yılında altın fiyatları artmaya devam etmişti. 1942
yılında altın fiyatları düşmediğinden vergi yükümlülerinin vergiye direndiği,20
vergiyi ödemek yerine altın aldığı, vergiyi ödemek için ise gayrimenkul
satışlarına gittiği ifade edilmektedir (AYDEMİR, 1985 :234). 

Bu durunı son derecede ilginç ve yoruma açıktır21 

  Vergiye karşı bir direnç olarak tanımlanabilir ve tepki nedeniyle nakit ödemek yerine zora koşma olarak düşünülebilir. Burada, vergi verme alışkanlığı olmayan bir kesimden vergi alınmaya çalışıldığından, vergi mükelleflerinin özelliklerini de göz ardı etmemek gerekir.

  Varlık Vergisinin azınlıklar üzerinde yoğunlaşması, daha geniş bir
sonuca yol açtı ve yan etkileri gelir dağılımı ile ilgili sonuçları aştı, gayri
menkuller, işyerleri ve stoklar satılarak ve tasfiye edilerek verginin
ödenebildiği durumlarda servet ve mülkiyet dağılımında geleneksel metropol
burjuva-zisinden, Anadolu kökenli yeni zenginlere doğru küçümsenmeyecek
değişmeler meydana geldi (BÜRATAV, 1984: 48). Vergisini ödeyecek parası
olmayan iş adamları işlerini ve mülklerini satmak zorunda kaldılar (KEYDER,
1987 1945). G grubu şirket ortakların büyük kısmı vergi dolayısıyla
ortaklıklarını kaybettiler. E ve M ortaklar bu şirketleri veya hisselerini satın
aldı (ÖKTE, 1951: 135). Örneğin, İzmir'de dış alım-satım firmalarının % 50'ye
yakını yabancıların eline geçti (GÜÇLÜ, 1993:182) Varlık Vergisinin uzun
dönemli etkisi iş hayatındaki güveni zedelemesiydi. Bu vergi sonrasında
Hristiyan ve Musevi iş adamları yatırım yapma konusunda çekimser
davrandılar ve çoğu Türkiye'den ayrı ldı.22 Müteşebbis bir grubun ülkeden
ayrılması iktisadi kalkınmayı geciktirici ve özel sektörün gelişimini olumsuz
etkileyen bir faktör olarak değerlendirildi. Ancak, savaş yıllarında yaşanan
zorluklardan toplumun tüm kesimleri etkilendi; sabit ücretliler ve küçük
köylüler en fazla sıkıntı çcken kesim oldu.23

Varlık Vergisi Konusundaki Yolsuzluk Söylentileri

İstanbul'da Vergi Dairesinde itirazlar için bir hukuk bürosu kurulmuştu.

   Bu büro maddi hata ve mükerrerlik konusundaki itirazları inceledi ve bu
yönüyle verginin hukuki katılığını azalttı.24 Varlık Vergisi konusunda yapılan
itirazların büyük bölümü fazlalığa ilişkindi.25 Ejnebi grubunun vergileri
indirildikten sonra M grubundan itirazlar yükselmeye başladı. Faik Ökte'ye
göre, M grubundan bazı kişilerin vergileri üzerinde inceleme yapılmasıyla
başlayan bu süreç, iltimaslar, perde arkası güreşleri başlattı. M grubundan bazı
mükelleflerin dosyaları yeniden bir müfettiş tarafından incelenerek fazla
bulunan vergiler tecil edildi, daha sonra 450 i sayılı Kanun ile bu vergiler
silindi. Bu şekilde M grubundan 378 mükellefin vergileri yeniden incelenmiş
ve 6.8 milyon liralık vergi hiçbir kanuni esasa dayanmadan tecil edilmişti. Bu
verginin 6.6 milyon lirası 5 bin ve yukarı vergilerdi (ÖKTE, 1951: 131).
Verginin, itiraz ve temyiz haklarını getirmemesi isteklerin bireysel ve
siyasi yakınlıklar kullanılarak iletilmesine yol açtı. Bireysel hırs ve kinler keyfi
vergi artırımlarına neden oldu, keyfi vergi indirimleri kollama ve adam
kayırmayı, erteleme ve bekletme aynı şekilde kollama ve adam kayırmayı hem
bireysel, hem de siyasi ve bürokratik alanda ortaya çıkardı. Siyasi yakınlıklar
kullanıldı. Adana, İzmir ve İstanbul' dan vergiyi ödemeden önce Ankara ile
ilişkiye geçildiği görüldü (GÜÇLÜ, 1993 ve 1997). Varlık Vergisinin tahakkuk
sürecinde en çok karşılaşılan keyfilik biçimi bürokratik hayatın çok sık
rastlanan özelliği olan kollama ve adam kayırma idi. Örneğin, Vali Lütfi
Kırdar'ın terzisi olan İzzet Ünver'in vergisi azaltılırken, aynı şekilde Varlık
Vergisi uygulamasını CHP adına yöneten Suat Hayri Ürgüplü, sınıf arkadaşı
Prens Halim'in vergisinin asgari düzeye indirilmesi için uğraşmıştı (AKTAR,1996: 127). 

   Ankara ve İstanbul' da Garajı olan bir milyonerin vergisinin Maliye
Bakanı Fuad Ağralı'nın bir emriyle terkin edildiği söyleniyordu (TBMM,
1950c:82) Fuad Ağralı telefonla Sezai Ömer Madra'ya konacak verginin 70 bin
lirayı aşmamasını rica etmişti (ÖKTE, 1951: 98). Buna benzer örneklerin sayısı
artırılabilir. Azınlıklar ile Müslüman ve yabancı gruplar arasında ayırım
yapılırken, her grup içinde aynı işe sahip vergi yükümlüleri arasında da ayırım
yapıldı. Örneğin, bir binanın aynı katında çalışan Jak Haterne isimli avukata
140 bin, Bensiyon Garin'e 90 bin, Sadi Rıza Dağ'a 6000 lira Varlık Vergisi
tahakkuk ettirilmişti (AKTAR, 1996:110). Vali Lütfi Kırdar meslektaşı olan
doktorları kurtarmış, gayri Müslim doktorlar G grubu yerine M grubunda
verğilenmişler di (ÖKTE, 195 i:84). Varlık Vergisi uygulamasında hükümetin
vergi mükelleflerine duyduğu dostluk ve düşmanlık hislerinin mükellefin
vergisinin artmasında veya azalmasında etkili olduğu görüldü (ÖKTE,
1951 :86-176). Örneğin, Varlık Vergisi uygulaması sırasında Maliye Müfettişi
olan Ferit Melen bir nedenle kızdığı Trabzon'daki bir seyahat acentası sahibini
vergi verecek durumda olmamasına rağmen vergi kapsamına aldırdığını ve
üzerine vergi koydurduğunu anlatmıştır (AKAR, 1992:106). M grubundan 15
bin lira vergi konulan Dr. Cudi Birtek'in vergisi Fuad Ağralı'nın emriyle 25
bin liraya çıkarılmıştı. G grubundan Mişon Tekinalp ilc Karabet Devletiyan'a
vergilerini ödemedikleri halde haciz başlatılınadı, aynı şekilde Çıkvaşilli diye
bir işportacı Faik Ökte'nin teklifiyle takibat dışında kaldı (ÖKTE, 1951: i60).
Faraçi isimli G grubu vergi mükellefi müvekkilinin işlerini takip eden Avukat
Münip Hayri Ürgüplü maııarı üzerine almış, bu mallara ilişkin icra yoluna
gidilmemesi Ankara'dan telefonla emredilmişti (ÖKTE, 1951: 113) Ejnebilere
konulan vergiler nedeniyle uluslar arası tepkiler alınmış, konsolosluklar
aracılığıyla yapılan değişiklikler sonucunda çeşitli ülkelerin vatandaşları için
farklı uygulamalar ortaya çıkmıştı; örneğin Almanların 4.2 milyon olan
vergileri 3.2 milyona inerken, İngilizlerin vergisi 6.4'ten 2.8 milyona düşmüş,
Amerikalılar hiç Varlık Vergisi ödememiş, Sovyetler Birliğinden kendi rızaları
ile ödedikleri vergi kısmı dışında vergi ödememiş ve haklarında tatbikat
yapılmamıştı (ÖKTE, 1951 :125-6).

Varlık Vergisi bir kez alınacak servet vergisiydi. Vergi uygulamasında,
veri sisteminin eksikliği ve vergi idaresinin yetersizliği idari ve siyasi olarak
birçok sorunlar ortaya çıkardı26 Varlık Vergisi vergi tekniği nedeniyle
eleştiriIdi ve karine usulünün çağdışı olduğu ve birçok haksızlıklara neden
olduğu söylendi. İdarece takdir yönteminin sübjektif değerlendirmeler
nedeniyle ülkenin her yerinde hem gruplar arasında, hem de aynı grup içinde
farklı uygulamalara yol açtığı söylenebilir. Sübjektiflik ayırımcılığı getirdi. Bu,
siyasi ve bürokratik olarak verginin tarhında ve tahsilinde keyfiliklere neden
oldu. Seyhan bölgesinde incelemeler yapan Hilmi Uran'a göre (1959:386), "her
vilayet ve kaza merkezinde oluşturan bir veya çok sayıda komisyonların
mükelleflere, onların servet ve kazancına karşı kullandığı bu takdir ve ölçü,
kanunun tatbiki esnasında, her tarafta ayrı olmuş ve haddizatında makul ve
makbul bir şeyolmayan, takdir ile vergi tarhı keyfiyetine mahalli çeşitli
sebepler de katılması yüzünden alınan netice de çok mahzurlu çıkmıştı."
Örneğin, Adana (Seyhan) ilinde i057 mükellefe 8 024 462 lira vergi konmuş
tahsilat % 80 olarak gerçekleşmiş, bu ilden kimse çalışma kamplarına
gönderilmemişti (GÜÇLÜ, 1997:32). İzmir'de 4597 mükellefe toplam 26 755
250 lira vergi konmuş, tahsilat % 90 olarak gerçekleşmiş 93 kişi çalışma
kampına sevk edilmiş, Ocak ayında yapılması gereken bu işlem iyi niyet
gösterilerek Ağustos'a kadar bekletilmişti (Güçlü, 1993:181)
  Oysa, İstanbul'da çalışma kampına ilk kafile 21 Ocak 1943'te gönderilmişti. Kentler arasında farklı uygulamalar ortaya çıktığı gibi, yakınlıklar kullanılarak ek süreler de alınabilmişti. Örneğin, vergi mükelleflerinden Parseh Gevrekyan Vali Lütfi Kırdar'a rica ederek dört ay ek süre aldığını söylemiştir (AKTAR, 1992: 107).
Bu şekilde, bir yanda ek süre alanlar, geciktirilenler, öte yanda süre dolduğu
için çalışma kamplarına gidenler arasında ayırımcılık yapılmıştı.

Demokrat Parti ve Varlık Vergisi Konusundaki Yolsuzluk Tartışmaları

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dışsal faktörlerin yanı sıra, Savaş
yıllarındaki uygulamaların ve içsel faktörlerin etkisiyle iktisat politikaları
giderek liberalleşti. Çok partili siyasal yaşama geçildikten kısa bir süre sonra,
Cumhuriyet Halk Partisi'nin yerine Demokrat Parti iktidara geldi. Demokrat
Parti iktidarının ilk altı ayı ekonomik ve siyasi alanda yoğun değişikliklerin
yaşandığı canlı tartışmaların yapıldığı bir dönemdi. 
  Devr-i sabık yaratmayacak larını söyleyen Demokrat Partililcr, seçimleri kazandıktan hemen sonra geçmişi sorgulamaya başladı. Özellikle, Cumhuriyet Halk Partisi ile Özdeşleştirilen Devlet ve Bürokrasi şiddetle eleştiriliyordu (AHMAD, 1994:151-9). 

   Varlık Vergisi bunların içinde büyük yer tutuyordu. Hilmi Uran'a (1959:386)  göre, Verginin mali yönü kısa sürede tamamlansa da, Halk Partisi
için siyasi safhası devam etti ve Halk partisi aleyhine daima bir silah olarak
kullanıldı. Bu bağlamda Varlık Vergisi konusunun Türkiye Büyük Millet
Meclisi' nin gündemine gelmesi gecikmedi.

Varlık Vergisi konusundaki yolsuzluk söylentileri, Demokrat Parti
listesinden seçilen, kısa bir süre sonra bağımsız olan Seyhan Millet Vekili
Sinan Tekelioğlu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
getiriidiP Tekelioğlu verdiği üç soru önergesiyle, özellikle siyasilerin Varlık
Vergisi konusunda ön ayak oldukları düzenlemeleri sorguladı.

Descartes'in gerçek doğrunun bulunacağı ana kadar yaşamı yönlendirmede kabul edilmesi gereken üç ahlak kuralından biri yönetenin yasalara ve törelere herkesten fazla uymasıdır. Yasalara uymak, yasaların belirlediği sınırlar içinde kalmak, yönetilenlere ya da vekalet verenlere oranla ayrıcalıklı olmamayı; öznel durumları nesnel değerlere yeglernemeyi, yasa ya da yasa dışı uygulamalarla kendisi ya da bir yakını için çıkar sağlamamayı gerektirir (ALİ EFENDİOGLU, 1999: 159). 

   Burada konunun siyasi yolsuzluk boyutu önem kazanmaktadır. Vergi Hukuku'na göre, Verginin hukuki temeli vergi idarelerinin eylemlerini de kapsar. 
Kanun kimlerin vergi dışı kalacağını belirtir. Bu bakımdan idareye yetki tanımaz. 28 Vergiler ancak kanunda gösterilen konu, matrah  ve oranlara göre konulur ve alınır (ERGİNA Y, 1971:6). 

Oysa, Varlık Vergisi uygulamasında yukarıda örneklerini verdiğimiz, birçok
siyasi, idari keyfi davranışlara rastlandı. Özellikle, baskı gruplarının tam
oluşmadığı siyasi yapıda istekler bireysel yoldan iletiidi. Tek parti yönetiminde
ve savaş konjonktüründe, bu durum siyasi ve bürokratik alanda bir dizi
kayırmacı davranışlara yol açtı. Kişisel çıkarlar, siyasi çıkarlar, kişisel istekler
büyük oranda verginin objektifliğini etkiledi ve keyfiliklere neden oldu, bu
nedenle uygulamada eşitlik sağlanamadı. Dolayısıyla, Varlık Vergisi uygulaması
sırasında azınlık grupları arasında olduğu gibi Müslümanlar arasında da
vergi ayrımına gidilerek CHP taraftarlarına vergi indirimi yapıldı mı? Oysa,
Varlık Vergisi tarhında hatalar olmuş ise, bu hatalar sadece belli bir bölgede
değil tüm ülkede olmuştu. Listelerle kısmi olarak hataların düzeltilmesi
verginin genelliği ve objektifliği ilkesine aykırıydı.

3 Temmuz 1950 tarihinde Sinan Tekelioğlu, hukuk devleti, vergilemede
genellik ve objektiflik ilkelerinden hareketle, Varlık Vergisinin tarh ve
tahsilinde dostluktan doğan suiistimaller üzerinde durdu ve ilk dost oyunlarının
İstanbul'da başladığını, Adana'da 55 kişinin vergisinin affedildiğini, İzmir'de
altı milyon liranın tahsilinden vazgeçildiğini açıkladı (Cumhuriyet, 1950a).

Vurguladığı suistimaller siyasilerin önayak olduğu Varlık Vergisi'ne ilişkin
kanun dışı uygulamalardJ. Vergileri sonradan indirilmiş veya yanlış diye
usulsüz olarak ertelenmiş olan bu vergiler kimlere ait idi? Tarh edilmiş
vergileri indirmek veya ortadan kaldırmak için Maliye Bakanlığı içinde
sonradan teşekkül etmiş bir komisyon olduğu söyleniyordu. Bu komisyonda
kimler vardı? (TBMM,1950a:212). Tekelioğlu, 12 Temmuz 1950 tarihinde
sözlü soru önergesini yineleyerek, soruları netleştirdi. Önergede şu sorulara
yer verilmişti: Tahakkuk,tahsil ve tenzil edilen varlık vergisi tutarları ne
kadardır'? Kanuna göre terkin veya tadili mümkün olmadığı halde usulsüz ve
kanunsuz olarak tadil ve terkin edilmiş Varlık Vergisi var mıdır'? Miktarı nedir
ve kimlere aittir? Bu usulsüz terkin ve tadil işini yapan komisyon kimin
emriyle nerede ve kimlerden oluşmuştur'?

   Bu soru önergesine Maliye Bakanı Halil Ayan, i3 Kasım i950 tarihinde
kapsamlı bir yanıt verdi (TBMM, 1950c: 80-83). Tahakkuk etmiş olan 463
milyon lira Varlık Vergisi'nin 317.5 milyon lirası tahsil edilmiş, geriye kalanın
12.3 milyonu 21.1.1943 tarihinde yürürlüğe giren 450 i sayılı kanunun verdiği
yetkiye dayanılarak, 34.3 milyonu mükerrerlik dolayısıyla Kanunun II 'inci
maddesine göre ilgili vergi dairelerince terkin edilmiş, 98.9 milyon lira ise 17
Mart 1944 tarihinde yürürlüğe giren 4530 sayılı Varlık Vergisi Bakayasının
Terkinine Dair Kanun'a göre terkin edilmiştir. Bundan başka çoğunluğunu
çiftçilerin oluşturduğu 179 mükellefe ait başvurunun Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dilekçe Komisyonunda görüşülmesi sonucunda 286 bin lira sahiplerine
iade edilmişti. Maliye Bakanı, Hilmi Uran'a ait olduğu bilinen listenin ise
mükellef isimleri, tarh edilen vergi miktarları ile mükelleflerin verebilecekleri
vergi miktarlarını gösteren bir cetvelolduğunu açıkladı. Bu cetvelin resmi yazı
olarak gelmediğini ifade eden Maliye Bakanı, " O zamanki hükümet erkanı
bunu Maliye Bakanlığına tevdi etmişler, bize verildi, usulen ve ilerde bir suale
maruz kalınması ihtimaline karşı bu hususta bir zabıt yazdık. Zabıtta
müfredatını ve yektlnünü gösterdik. Bu cetvelin yektlnu i 493 600 liradır."
Cetvelin şerhinde şu ifade yer almıştır. "Hatay, İçel, Seyhan
vilayetleri merkez kazalanyla bu vilayetlere mülhak bazı kazalara ait
Varlık Vergisi tarhiyatı dolayısıyla Seyhan Mebusu Hilmi Uran
tarafından mahallen yapılan tetkikat neticesinde tanzim ve tevdi edilen
20 sayfadan ibaret ilişik cetvellere dahil 411 mükellefin matrah vergi
miktannın, kaza itibariyle icmalen yukarda gösterildiği veçhile, 4 384
965 lira, bu mükelleflerin emsaline ve takatine nazaran adilane olacağı
cetvellerde irae ve işaret edilen vergi miktarının i 476 650 liradan
ibaret olduğunu mübeyyirı zabıt varakasıdır. 29 Temmuz 1943."

   Maliye Bakanı 'na göre, 3065 mükellef adına salınmış olan 18 741  342
lira Varlık Vergisinden, 411 mükellefe ait ceman 4 358 065 lira verginin
mükel1etlerin takatlerine ve emsallerine nazaran 1 493 600 liraya indirilmesi
gerektiğinden, 2 864 465 liralık verginin tahsilinin tecili mahallerine tebliğ
olundu. Tecil edilen bu vergilerden 62 500 lirası daha tahsil edilmiş, geriye
kalan 2 801 965 lira 4530 sayılı Kanuna göre 17 Mart 1944 tarihinde terkin
edilmişti. Dolayısıyla bir tecil işlemi vardı ve bu yasal değildi.
Maliye Bakanı tecil işleri ile ilgili komisyona ilişkin bilgi vermese de,
Tekelioğlu 'na göre, bu işlerle ilgilenen Komisyon Fuad Ağralı, Şevket Adalan,
Ferit Melen, Fuat Erciyes'ten oluşmuştu. Oysa, Varlık Vergisi Kanunu'na göre
böyle bir komisyon kurulamazdı. Ayrıca, mükerrer olduğu gerekçesiyle
düzeitilen vergiler mükerrer değildi. Şevket Adalan İzmir' de dört büyük
şirketin, Hilmi Uran 55 kişiye ait Varlık Vergisi listesini getirmiş, terkin
kanunu yapılana kadar bu kişiler bekletilmişti. Maliye Bakanlığı yetkisi
olmadığı halde bu vergileri ertelemişti. 

Bu nedenle, Tekelioğlu 'na göre yolsuzluk vardı (TBMM, 1950d: 2 i2).


4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder