8 Ocak 2019 Salı

Kararname krizi,

Kararname krizi,




Dr. Tahir Tamer Kumkale
15 Ağustos 2000 Salı


Son günlerde ülkemizde devletin zirvesinde cereyan eden olayları dışarıdan seyreden bir göz sanırım biz Türkleri anlamanın ne kadar zor olduğu hakkındaki kararsız tutumununu pekiştirir. Neden ve nasıl bu derece en basit olayları dahi mesele edip, adeta devleti bir kriz ortamına sürüklediğimizi anlaması mümkün değildir. Aslında bizim anlayabildiğimizi söylemek de çok zor.

Yürütmenin başındaki sayın Cumhurbaşkanı SEZER ile Hükümetin başındaki Sayın ECEVİT arasında basın aracılığı ile yapılan karşılıklı açıklamalar, ülkemizin bugünlerde çok ihtiyacı olduğu olan istikrar ve güven ortamını önemli derecede sarsmaktadır.

Aslında üzerinde anlaşılamayan konu; bir devlet krizi yaratacak kadar önemi olan ve acilen çözüm gerektiren bir husus değildir. Hükümet ortakları ; "Anarşi ve terör olaylarına karışmış memurların işten çıkartılmalarını "kanun hükmünde kararname ile çözmek istemiştir. Hukuk kökenli Cumhurbaşkanımız Sayın SEZER; daha önceki uygulamalara bakarak " bu konunun Anayasamız hükümleri uyarınca kararname ile değil ,KANUN ile çözümlenmesi gerektiğini" bildirerek veto ederek geri göndermiştir.

İşte olay bundan sonra gelişmiştir. Devlet işlerinde sorumluluğun Cumhurbaşkanına ait değil kendisinde olduğunu varsayan ve bugüne kadar bu şekilde muameleye alışkın olmayan hükümet , ayni işte israr edince devletin tepesinde istenmeyen zamansız bir kriz ortamına girilmiştir.

Sayın SEZER'in Cumhurbaşkanı seçildiği günlerde kaleme aldığımız yazımızda "Bunun Türkiye ve Türk Milleti için tarihi bir dönemin başlangıcı olduğunu belirterek; Allahın geçde olsa bu milletin yüzüne güldüğünü, devlete artık devlet adamı ciddiyetinin hakim olacağını , 864 Rakımlı Tepeden başlayacak ciddi ve sorumlu devlet adamlığına yakışan uygulamaların dalga dalga yurdu kaplıyacağını" üzerine basa basa vurgulamıştık.

Sayın SEZER görevi devraldığı 16 Mayıs tarihinden itibaren istikrarlı tutum ve davranışları ile bizi haklı çıkartmıştır. Halkın beklediği ve yıllardır özlemini duyduğu bir yönetim göstermektedir. Bugün gelinen durum itibarıyla Sayın SEZER'in davranışları halk tarafından büyük destek görmektedir. Oysa halkın bu desteğine rağmen, kendisini seçen partilerin hükümetlerine bekledikleri ödünü vermediği için arzu edilmediği de artık açıkça görülmektedir.

Kapalı kapılar arkasında birtakım yeni planların yapıldığı, SEZER'in istifaya zorlanarak yerine kendi güdümlerinde ve kendi istekleri doğrultusunda herşeyi kabul edecek bir Cumhurbaşkanı seçme hazırlıklarının başladığı hususu artık kamuoyu gündemine inmiştir. Kamuoyumuzu belirleyen ve yönlendiren anlı-şanlı köşe yazarlarımız açıkça bunu ülke gündemine taşımımaya başlamışlardır.

Bize göre; Cumhurbaşkanı SEZER kendisinden beklenen performansı göstermektedir. 30 yıldır ilk defa bir kararname köşkten dönmüştür. Akabinde Başbakan Sayın ECEVİT; "Cumhurbaşkanı'nın bize hayır deme yetkisi yoktur. İmzalamak mecburiyetindedir" diyerek kararnameyi aynen köşke iade ederek bu suni krizi yaratarak olayı kendisi ve hükümeti açısından çıkmaza sokmuştur.

Yani krizi; bu ülkeyi istikrar ve huzur içinde yönetmesi gereken Sayın Başbakan bizzat yaratmıştır.

Cumhurbaşkanımız; demokrasiyi güçlendirmek istiyor."Yasalar işlesin,Yasalar herkeze lazım" diyor. Demokrasiyi güçlendirmek istiyor. "Bu kararnameyi imzalarsam iktidarın gücü kaba güce dönüşebilir, yargının yetkilerini hükümetin kullanması yolu açılırki bu demokrasiyi zedeler" diyor.

Sayın ECEVİT ise kensisinden beklemediğimiz ve anlamakta zorlandığımız bir tavır sergileyerek "GÖRÜŞMEK İSTEDİM, BANA RENDEVU VERMEDİ. ÇEKTİ İSTANBULA GİTTİ. DEVLET KRİZİ YARATTI." diyerek adeta devletin başını suçlumak suretiyle kafaları karıştırıyor.

Düşünen ve Türkiyenin gelişmesi için kafa yoran aydın beyinler ortaya çıkartılan bu suni krizi şaşkınlıkla seyerdiyor. "ÖZÜRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK" şeklinde güzel bir atasözümüz vardır. Sayın ECEVİT'in davranışı buna çok uyuyor. Bir başbakan , bugünkü kitle iletişim ve ulaşım imkanlarına rağmen ülkenin sorumluluklarını paylaştığı Cumhurbaşkanı ile görüşmek için basını kullanıyorsa durum çok ciddi demektir. Bunun gerisinde "Sayın SEZER'in istenmediği"görüşü ağırlık kazanmaktadır.

Sonuç olarak; Sayın SEZER; BU ÜLKE İÇİN LAZIMDIR. SEZER İSMİ KISA SÜREDE BÜTÜN MİLLETİN GÜVENİNİ KAZANMIŞTIR. ARKASINDA KENDİSİNİ KÖŞKE TAŞIYAN BİRKAÇ SİYASETÇİNİN DEĞİL HALKIN DESTEĞİ VARDIR. BU DESTEĞİN GÜCÜNÜ SİYASETÇİLERİMİZİN İYİ ANLAMASI LAZIMDIR.

Yaptırın ciddi bir kamuoyu araştırması. Türkiyenin gündemini belirleyecek kadar etkili olduğunu bildiğimiz medya gücümüzün imkanlarını seferber edin. Milletin büyük çoğunluğunun "Sayın SEZER'in bu ülke için ne büyük şans olduğunu" nasıl haykırdığını göreceksiniz.

Dayanın Sayın SEZER. Sizin siyasi oyunlara alet olmayacak bir olgunluk ve dirayette olduğunuzu bir kere daha bu millete gösterin. Bunu göstermek ve kanun hakimiyetini ülkede hakim kılmak için elinize geçen şansı sonuna kadar kullanın.

Millet nefesini tutmuş sizi bekliyor. Size güveniyor ve inanıyor. Bu güvene layık olduğunuzu biliyor.

Dr. Tahir Tamer Kumkale
15 Ağustos 2000 Salı

http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=63

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder