9 Ocak 2019 Çarşamba

6-7 Eylül 1955 i Basın Nasıl Gördü,

6-7 Eylül 1955'i Basın Nasıl Gördü,



6-7 Eylül 1955'i Basın Nasıl Gördü?
6-7 Eylül 1955'te başta Rumlar olmak üzere azınlıklara yönelik saldırılar İstanbul Ekspres'in ikinci baskısından sonra başladı. bianet olarak dönemin gazetelerini ve olayları aktarış biçimlerini derledik.


Elif Akgül
ARŞİVDEN
İstanbul - BİA Haber Merkezi
06 Eylül 2013, Cuma 00:28

6 Eylül 1955'te saat 13.00'te radyo Selanik'te bir bomba patladığı haberini geçti. İstanbul Ekspres ise akşam baskısına "Atamızın evi bomba ile hasara uğradı" manşeti ile çıktı.


Ardından saat 19.00'da Pangaltı'da sahibi Rum olan Haylayf Pastanesi'ne başlayan 6-7 Eylül olaylarında 4 bin 214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5 bin 317 mekân saldırıya uğradı.

Öldürülenlerin, yaralananların ve tecavüze uğrayanların sayısı ise muamma. Resmi rakamlara göre üç kişi öldü, 30 kişi yaralandı ve 60 kadın tecavüze uğradı. Resmi olmayan rakamlarsa bunlardan kat be kat fazla.

7 Eylül sabahı gazete manşetlerindeyse şunlar vardı:


Yeni Sabah: Halkı Galeyana Getirdi

Yeni Sabah gazetesi manşetten "Selanik'te Atatürk'ün evine atılan bomba halkı galeyana getirdi" diye yazdı.
Gazete yer alan haberin spotu şöyleydi:
"Taksim'de heyecanlı bir miting yapıldı. Bir kısım kiliselerde yangın çıktı. Rum mağazaları tahrip olundu."
Haber için kullanılmış olan fotoğraflar ellerinde Türkiye bayrağı ve Kıbrıs Türk'tür yazısı bulunan kalabalıktı.


Zafer: İstanbul ve İzmir'de Örfi İdare

Zafer gazetesi manşette "Selanik'teki tecavüz hadisesi yüzünden" olduğunun altını çizerek İstanbul ve İzmir'de dün çok müessif kargaşalıklar oldu" yazdı. Zafer hemen haberin hemen yanında "Selanik'te Menfur bir tethiş hadisesi" başlığıyla bombalama olayına yer verdi:

"Atatürkün doğduğu evin yanındaki bahçede gece yarısı patlayan bir bomba evin pencerelerini ve konsoloshane camlarını hasara uğrattı."

Gazete olaylarla ilgili fotoğraf kullanmazken Selanik'teki evin fotoğrafını kullandı.

Bu arada Milliyet gazetesi'nin 7 Eylül 1955 baskısının 7. sayfa 1. sütununda gazeteci Fehri Ersin "İlk tekme" başlığıyla olayları şöyle aktarıyordu:

"Taksim meydanı mahşeri bir manzara arz ediyor. Şehir Kulübünün karşısında bir Rum manavının önüne biriken topluluk 'Bayrak, bayrak as' diye ihtar ediyor. Dükkana bayrak asılmaması üzerine kepenklere ilk tekme iniyor. Bunu taş ve sopa darbeleri takip ediyor. Manav dükkanı beş dakika geçmeden bir harabeye dönüyor. Bunu Ankara bakkaliyesinin tahribi takip ediyor.

"... 'Vili' bayrak asarak dükkanını kurtarmak istiyor. Fakat bu hileye inanan kim? Onu takiben İnci, Franguli, Baylan Pastanesi, 'Smart', 'Mtolo', 'Silvio', 'Osep', 'Daryo' ve nihayet 'Saray' sineması, Atlantik, Orman'ın içi dışına geçiriliyor, lokanta, birahane, bar, meyhane, kumaşçı, parfümeri velhasıl, ne rast gelirse, taş, moloz, kereste ve kürek darbeleri altında tarumar ediliyor.

"Kısaca İstiklal Caddesi'nin sağlı sollu bütün Rum dükkanlarının içi dışarıya çıkmış. ... Yerlerde buzdolaplarının, elektrik süpürgelerinin yanında pasta ve şekerlemeler. Silvio'nun, Osep'in kumaş, gömlek ve kravatlarının yanında, bir manav dükkanının artıklarını kucak kucağa, çamur ve pislik içinde ayaklar altında yüzerken görüyorsunuz."

Bunun yanında aynı sayfada İbrahim Örs olaylara dair şunları aktarır:

"Dünkü hadiseler sırasında, bazı küstah Rum vatandaşları aleyhimize tezahürat yapma cesaretini göstermişlerdir. Bu arada Nişantaşı'nda oturan bir Rum, güçlükle linç edilmekten kurtarılmıştır.
"... Diğer bir vak'a da Sıraselviler'de cereyan etmiştir. Bu semtte oturan bir Rum da 'Kıbrıs Türktür' diyerek nümayiş yaparak evinin önünden geçmekte olan kalabalığa karşı penceresini açarak: 'Kıbrıs Türk değil, komünisttir' diye bağırmıştır. Polis memurları bu küstahı evinden alıp döğmeye kalkışan halkın elinden kurtarmak için bir hayli yorulmuşlardır."


Ulus: İstanbul ve İzmir'de Örfi İdare

8 Eylül'de artık dönemin Rum gazeteleri yayınlarına ara vermek zorunda kalmışlardı. Mihail Vasiliadis bianet'e Apoyevmatini'nin nasıl Soveytler Birliği'nin konsolosluğu sayesinde zarar görmediğini anlatırken o kadar şanslı olmayan Embros, Tahidromos idarehaneleri dağıtılmış ve bu gazeteler bir süre yayın yapamamıştı.



"Sorumlular Komünistler"

Hürriyet 3 Eylül'de manşetten "2057 yağma ve tahripçinin" yakalandığını duyururken bir sonraki gün şu manşetle basılır:

"Nümayiş gecesi tahrikat yapan otuzdan fazla komünist yakalandı"

Yakalananıp tutuklanan bu 45 kişinin arasında Aziz Nesin, Kemal Tahir, Hasan İzzettin Dinamo, Dr. Müeyyet ve Can Boratav, Dr. Hulusi Dosdoğru, Dr. Nihat Sargın, Asım Bezirci, Faik Muzaffer Amaç, Aslan Kaynardağ, İlhan Berktay gibi isimler de vardır, askeri mahkemede yargılanıp beraat ederler.

Ancak olaylardan komünistleri sorumlu tutma çabası gazetelerin iç sayfalarında da sürmektedir:

Milliyet'in 9 Eylül 1955 baskısındaki "Doğrusu Bu" kutusu ise şöyledir:

"6-7 Eylül gecesi, üç vilayetimizde, bilhassa İstanbul'da yapılan nümayişler bir kızılca kıyamet almıştı. Evet 'kızıl'ca. Yüzlerini şanlı bayrağımızın rengiyle maskeleyen kızılların oyununa bir daha düşmeyelim. Aman ha!"

Hürriyet Gazetesi'nin 9 Eylül 1955 baskısının 5. sayfa 4. sütununda da "İzmir'de iki kızıl propagandacı yakayı ele verdi" başlıklı şu haber yer alır:

"Dün gece saat 23.00 sıralarında Fuarda alenen komünizm propagandası yapan iki kişi yakalanmıştır. Mehmet Yılmaz ve Nafiz Çepkez isimlerindeki bu kızıl uşakları Fuar dahilinde ve şehir içinde ayrı ayrı dolaşırlarken 'yaşasın komünistler' diye bağırmışlardır.

"... Mehmet ile Nafiz'in 6 Eylül gecesi yapılan nümayişlerle alakadar olup olmadıkları ayrıca tahkik edilmektedir."

O dönemde Akşam Gazetesi yazı işleri müdürü olan Hıfzı Topuz Milliyet'e verdiği röportajda şunları söyler:

"Sabah erkenden askerler olaya müdahele etti. Ben de erkenden gazeteye gidip dün gece yaşanılanları haberleştirecektim. Tam o sırada valilikten gelen bir telefonla tüm gazeteler toplantıya çağırıldı. Akşam gazetesi yazı işleri müdürü olarak da toplantıya ben gittim. Adnan Menderes ve Celal Bayar'ın da katıldığı toplantıda Bayar acıklı bir sesle 'Türkiye'nin kaderiyle oynayacak bir sabatojla karşı karşıyayız. Bu olayı komünistlerin yaptığını biliyoruz, hepsini tutuklayacağız' dedi. Şoke olmuştum. Ben oradan çıkar çıkmaz da haber geldi zaten. Ne kadar komünist, solcu varsa tutuklanmaya başlamıştı."

6-7 Eylül olaylarının ardından Sıkıyönetimin ilan edilmesi ise yine önce basını vurur. Gazeteler köşe yazıları sebebiyle kapanır, yazılar sansürlenir. (EA)

* Milliyet'e ait içeriğe gazetenin internet arşivinden ulaşabilirsiniz.

https://m.bianet.org/bianet/medya/149698-6-7-eylul-1955-i-basin-nasil-gordu

**

6-7 Eylül Olaylarının 58. yılında olaylarda basının rolünü ve sonrasında nasıl etkilendiğini Apoyevmatini Gazetesi'nin sahibi Mihail Vasiliadis ve o dönemde Dünya Gazetesi'nin Ankara temsilcisi Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili Oktay Ekşi ile konuştuk.

Vasiliadis olayların bir anda patlak vermediğini, uzun yıllar boyunca süre gelen çeşitli politikaların son zinciri olduğunu anlatıyor. Bu süreçte azınlıklara karşı basının bir manipülasyon aracı olarak kullanıldığını söyleyen Vasiliadis Teşkilat-ı Mahsusa'nın da azınlık gazetelerini yakından takip ettiğini aktarıyor.

Ekşi ise 6- 7 Eylül öncesinde, böylesi bir saldırının medyanın ön göremediğini, olayların ardından sıkıyönetim ilan edilmesiyle gazetelerin daha da fazla baskı gördüğünü söylüyor.

Vasiliadis: Ekspres'in manşeti tertibin son halkasıydı 

" 6 – 7 Eylül olayları tamamen medyanın ürettiği nefret söylemiyle gerçekleşti. Bu uzun zamandan beri hazırlanan bir organizasyonun son halkasıydı."

Vasiliadis 6-7 Eylül olaylarının başlangıcında İstanbul Ekspres'in Mustafa Kemal'in Selanik'teki evinin bombalandığına ilişkin haberin sadece uzun süren bir organizasyonun düğmesine basılması olarak değerlendiriyor.

* 6-7 eylül'ü tek bir olay olarak ele alıp incelemek mümkün değil. Bu olaylar zincirinin bir parçasıdır. Uluslararsı düzeyde İngiltere'nin rolünün yanı sıra ulusal düzeyde de ulus devlet kurma ve o devlete bir ulus yaratma çabasına ve asimile edilemeyecek unsurları eritme çabasına bakmak gerekli.

* 6 - 7 Eylül olayları bu eritme çabasının son halkasıydı. İkinci Dünya Savaşı zamanında 20-42 yaş arası azınlık erkeklerinin toplama kamplarına kapatılması, azınlıkların devlete bağlı çalışmasının engellenmesi ve Vatandaş Türkçe Konuş kampanyası süreci hazırlayan politikalardı.

* Cumhuriyetin kuruluş döneminden beri gazeteler birbirinin eşiydi ve devlet hizmetindeydi. Bu fabrikasyon haberciliğin dışında sadece sol ve komünist gazeteler vardı. Onlar da çıkarılan yasalarla engellendiler.

* Basın özelikle azınlıklara karşı tamamıyla birleşmiş durumdaydı. Bir gazete de çıkıp 'Bu azınlıklar da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, hakları sorumlulukları var' demiyordu.

Öncesinde 

* 6 – 7 Eylül olayları öncesinde Türkiye ve Yunanistan arasında İngiltere'nin de etkisiyle krize sebep olan Kıbrıs sorunuyla Rumlara yönelik nefret söylemi güçlendi. 

* O dönemde yerelde dağıtılan bir gazete iki sene içinde parladı. Bu gazetenin devamlı ele aldığı konu Kıbrıs meselesiydi. Türkiye'yi Kıbrıs meselesinde taraf yapma çabası içindeydi. Bu çabayı da halkı azınlıklara karşı kışkırtma suretiyle yapıyordu.

* Basın yoluyla nefret söylemini de kullanarak Rumlar ve azınlıklar aleyhinde halk kışkırtıldı. Peyami Safa mesela. 'Bize bağlı olduklarından emin olmadığımız Rumlara şunları şunları yapalım' diye yazdı. Yani ne demek? O Rum bize bağlı olabilir ama biz emin değilsek kurunun yanında yaş da yanacaktır. Bunu bir köşe yazısında yazdı. Ama bununla ilgili hiçbir şey yapılmadı.

Azınlık Gazeteleri 

* Azınlık gazeteleri sürekli takibat altında olduğundan dikkatli davranarak yayınlarını sürdürüyordu, bu dönemde diğer azınlık gazeteleri birçok kez kapatıldı.

* Gazetecilikte bazı şeyler yazılmadan da satır aralarında ifade edilebilir. Gazete bunu yapıyordu. Yıllar sonra elime o dönem Teşkilat-ı Mahsusa'nın azınlık gazeteleri ile ilgili hazırladığı bir rapor geçti. Rapor Jamanak'ı överken Ermenilerin bir diğer gazetesi olan Marmara hakkında 'Ermeni kültürünü empoze etmeye çalışıyor' diye yazmıştı. Apoyevmatini için de 'Dikkatli ama..' diyordu.

* Apoyevmatini 6 Eylül'ün ardından 15 gün süreyle kapandı. Polis İstiklal Caddesi'de sadece gazetenin bulunduğu Suriye Han'ının karşısındaki  Sovyetler Birliği Konsolosluğu önünde güvenlik aldı. Böylece saldırganların uğrayamadığı Apoyevmatini zarar görmedi, Apoyevmatini'yi Stalin kurtardı. 

Ekşi: Sıkıyönetim gazetelere talimat verdi

Ekşi basının o dönemde 6-7 Eylül olayları gibi hadiselerin gerçekleşeceğine dair bir beklentisinin ya da tahrikinin olmadığını, dünyada da nefret söylemi gibi bir kavramın olmadığını, Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilimde iki tarafta da sert sıfatların kullanıldığını söylüyor.

* Onlar bize barbar diyordu, biz de onlara palikarya*. O dönem de iki tarafta hakarete varacak derece kötü sıfatlar kullanabiliyordu.
* Basın 6 – 7 Eylül olaylarının ardından ilan edilen Sıkıyönetim ile daha fazla baskıya maruz kaldı. Sıkıyönetim Komutanlığı'na getirilen Nurettin Akmaz diye bir Paşa vardı. Olayların ardından bu Paşa İstanbul'daki gazetelerin sorumlularını, yazı işleri müdürlerini ve sahiplerini çağırarak bir toplantı yaptı. Bu toplantıda gazetecilere ipe sapa gelmez 10 maddelik 'talimat listesi' verdi.
10 maddelik talimat 
* Ben o dönem Ankara temsilcisi olduğum için arkadaşlar bu 'talimatları' bana da ilettiler. İlk madde : Haberler bundan sonra zeka ışığı altında yapılacak. İkinci maddeye göre de olayların komünistler tarafından çıkarıldığının anlaşılacağı haberler yapılacak.
* Sıkıyönetim ile keyfi sansür ve gazete kapatmaların arttı. Basını zaten hep Sıkıyönetim altında çalıştı. Bu bazen ilan edilmiş sıkıyönetimlerdi bazılarıysa yine sivil yönetimler. (EA)
* Palikarya: Rum kabadayısı

Elif Akgül.,
Gazeteci. Aralık 2012-Haziran 2018 dönemi bianet İfade Özgürlüğü editörü. Öncesinde IMC TV'de muhabirlik yaptı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü mezunu. 

https://m.bianet.org/bianet/toplum/149700-6-7-eylul-olaylarinda-basinin-rolu

***




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder