17 Ekim 2018 Çarşamba

AĞRI İSYANLARI 1926 – 1930 BÖLÜM 11

AĞRI İSYANLARI  1926 – 1930 BÖLÜM 11


A) NAKİL KANUNU (19 HAZİRAN 1927)

İsyanın büyümemesi için devletçe alınan tedbirlerin basında nakil geldi. 19 Haziran 1927 yılında çıkarılan kanun229, mecliste yapılan oylamada 120 mebusun tamamının oyu ile kabul edildi.230
Bu kanunla bazı isyancı aileleriyle isyana yardım ettigi tespit edilenlerin bölgeden nakillerine karar verildi. İsyancıların bölgede daha uzun süre direnç göstermelerine engel olmak amacıyla bölgede oturan halktan, isyancılara destek olabileceklerin nakli söz konusu oldu.
Nakil kanunu hakkında farklı yorumlar vardır. Rahat Alakam’ın ; “Hoybun Örgütü ve Agrı Ayaklanması” adlı eserine göre “1400 Kürt ailesinin Batıya sürgünü söz 
konusuydu.”231
Ancak kanunda sadece 1400 aile degil, ilaveten 80 asi ailesinin ve bölgedeki agır ceza mahkûmlarının batı vilayetlerine nakli karara baglandı.232 Görülüyor ki gerçekte nakil kanunu sadece Agrı İsyanına özel olarak çıkarılmamıstı. Daha önceki isyanlara karısanlar ile bölgede cezasını çeken bazı mahkûmlar da nakil kanunu içersine dâhil edildiler. Ancak Agrı isyanına katılanlardan sadece 80 aile bu kanunun içine dâhil edildi. Diger 1400 ailenin ise masum olduklarını düsünmemek gerekir. Bu aileler daha önceki olaylara karısmıs oldukları için nakledilmislerdir. Kanuna göre Bakanlar Kurulu, bu ailelerden uygun gördüklerini memleketlerinde bırakabilecekti.
Kanun, nakil edilenlerin her türlü sıkıntıları da düsünülerek çıkarıldı. Kanunda nâkilin Agustos ayına kadar tamamlanacagı; nakledilenlerden muhtaç olanlara nakil sırasında iskânları tamamlanana kadar her türlü yardımı devletin üstlendigi belirtildi. İleride aynı sıkıntıları yasamamak için bu ailelerin doguya dönmeksizin batıda yasamaya  baslaması hedeflendi. Nakledilenlerin iskân mahallerini terk etmelerine izin verilmeyecekti. Menkullerini istedikleri gibi tasarruf edebilecekleri, ancak iki sene zarfında tasfiye etmemeleri durumunda devlet tarafından tasfiye edilerek bedellerinin kendilerine ödenecegi gibi hususlar da esasa bağlandı.

Kanun nakilden sonra da yasanabilecek her türlü sıkıntıya çözüm getirdi. Nakledilen bu aileler batıya gönderilip ortada bırakılmadı. Devlet yükümlülüklerini yerine getirmek üzere tüm tedbirleri aldı ve gerçeklestirdi. Bunlara, nakledildikleri bölgelerde mallar tahsis edildi.
Ancak bütün bunlara ragmen Kör Hüseyin Pasa’nın ogulları Mehmet ve Nadir Bey’ler olayında oldugu gibi, nakledildikleri bölgelerden kaçanların üzerlerinde bulunan malları ailelerine dagıtıldı.233
Nakilden sonra konu ile ilgili olarak İngiliz Atase Edmons, Dısisleri Bakanı Henderson’a konuyu söyle rapor etti:
“ Doğulular batı Anadolu’ya gönderilerek iyi birer vatandas haline gelmelerine çalısılıyor. Bunlara Türkçe okuma yazma ögretiliyor ve köylerine döndüklerinde kendilerine muhtarlık verilerek ödüllendiriliyor.”234

1927’deki nakil yasasından sonra isyancı destekçileri Batı Anadolu’ya yollanınca doğal olarak Agrı direnisine olan ilgi de arttı. İsyancılar nakil kanununu devlet aleyhinde kullanmaya çalıstılarsa da basarılı olamadılar. Sonuçta da bazı isyancı aileleri isyancıların yanında kaldılar. Bu durum ise isyancılar arasında yiyecek sıkıntısının daha da artmasına sebep oldu. Ailelerin isyancıların yanında barınmaları sıkıntı yaratı ise de, esas sıkıntı en sonunda gerçeklesecek ve isyanın son zamanlarında bir katliama sebep olacaktı.

B) ÜÇÜNCÜ ASKERİ  HAREKÂT (13 – 20 EYLÜL 1927)

1. Harekâtın İcrası

Haziran ayında yapılan harekâtı yeterli bulmayan 3 ncü Ordu Müfettisligi, 25 Agustos 1927’de yeni bir harekât planı yaparak Genelkurmay’ın onayını istedi.235 Planda, yapılacak harekâtın basarılı olması için gerekli askeri tedbirler düsünüldü. Ancak daha önce yasandıgı gibi harekâtın sonunda kesin bir basarı saglanamaması ihtimali yine vardı. Bunu engellemek için isyancıların sınırdan ran topraklarına geçmemelerinin saglanması gerekli idi.

İran ile henüz sınır sorunları çözümlenemedigine göre, sınırın askeri birliklerle kapatılması düsünülmeliydi. Bu nedenle bu husus da plana dâhil edildi.
Alınan bilgilere ve yapılan kesiflere göre, burada en çok 300 çadır vardı. Bu miktara göre, eli silah tutan asi miktarının 800 kadar oldugu kabul edilmekteydi.236 Harekâtın sürat ve güvenle yapılabilmesi için 9 ncu Kolordu Komutanlıgı’na baglı Kars’taki 29 ncu Alay ile 9 ncu Tümen Komutanlıgı’nın237 da Agrı bölgesinde bulunması Ordu Müfettisligince uygun görüldü. İranlıların Agrı asilerini tesvik ettigine dair bazı haberler oldugu için asilerin tedip sırasında, geçen sene oldugu gibi ran’a kaçmaları muhakkaktı. Bu hususun lehte temin bakımından İran Hükümetiyle gerekli siyasi iliskilerin saglanmasına lüzum vardı.238

Yapılacak olan harekâta 29 ncu Piyade Alayı ve 9 ncu Piyade Tümeni olmak üzere iki birlik görevlendirildi. 9 ncu Tümen harekâta bir alayla istirak etti. Birliklerin 800 kisilik 

bir isyancı grubu karsısında mevcutlarının fazla güçlü oldukları düsünülebilir. Ancak, arazi sartları göz önüne alındıgında bu mevcutların çok olmadıgı da ortadadır. 
Bu cümleden olarak harekât yapılırken arazi sartları yine isyancılara avantaj saglıyordu. Üstelik birlikler tam mevcutları ile bu harekâta katılmadılar. Toplam iki alay ve alayların emrinde birer topçu taburu harekâta istirak ettiler.239

Askeri birlikler iki ayrı istikametten bölgeye girdiler. Ancak yaya yapılan intikal ve isyancılarla umulan temasın derhal saglanamaması birlikleri yıprattı. 17 nci Alayın Karnıyarık’ta yapmaya çalıstıgı harekât, isyancıların ran’a geçmesinden önce arkalarını çevirmek amacını tasıyordu.
Burada önemli husus Karnıyarık’ın dogusundan Kozlu üzerinden ran sınırına geçisin çok kolay oldugudur. Bu bölgede arazi nispeten düz ve harekete müsaittir. O halde sunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, isyancılar geri emniyetlerini İran sınırı sayesinde saglıyorlardı. Onlar için yine en büyük koz İran sınırı idi. Ayrıca İran’da yasayan asiretlerden de destek saglanması muhtemeldi. Buna engel olmak için de Kozlu yolunun kapatılması gerekliydi. Ancak birliklerde bulunan dag toplarının bu mesafeyi kapatması mümkün degildi. Zira toplarla belli bir bölge ancak top mermisinin tesiri kadar kapatılabilirdi.

O dönemde kullanılan topların bir kısmı 19 ncu yüzyıldan kalmaydı. Menzilleri 600 metre ile 6000 metre arasında degismekteydi. 1912 yılında Almanlardan alınan Krupp toplarının menzili ise 8000 metreydi.240 Daha uzun menzilli olan diger top modelleri ise Kıyı Topları idi. Ve bu toplar yapıları itibarı ile sahrada kullanılmaya elverişli değildiler. Ayrıca top, yatık mermi yollu bir silahtır. Dolayısı ile merminin tepe yüksekligine yetecek kadar önünün açık olması gereklidir. Oysa arazinin yapısı mermilerin etkisini azaltacak derecede kırık ve yükseltiliydi. Bu durum Alayın hızla hareket ederek o bölgeyi fiilen kapatmasını gerektirdi. Bu arada harekâtı yapacak olan Alayın yan emniyetinin saglanması da zorunluydu. Yan emniyeti ancak harekâta katılan diger birliklerle sağlanabilirdi.

Harekât esnasında 17 nci Alay Karnıyarık tepenin 3 km. kadar dogusundaki tepede bulunmakta, alayın sag yanındaki 29 ncu Alayın 3 ncü Taburu ise asilere taarruz etmekte idi.241

17 nci Alay Komutanı iki Piyade ve bir Makineli Tüfek Bölügü ile Karnıyarık dogusundan dolasmak sureti ile Karnıyarık batısından taarruz için gönderildi. Ne var ki durum hakkında alınan bilgilere göre asiler Karnıyarık’tan çekilmislerdi.242 Bu arada asilerin bu askeri harekât nedeniyle, askerleri farklı yönlere kanalize etmek maksadıyla Agrı merkezine saldırıda bulundukları seklinde iddialar da vardır. 243

29 ncu Alay asilerin sınırı geçmelerine mani olmak maksadıyla Kozlu bogazına dogru süratle hareket edince beklenmedik sekilde hazırlıksız yakalandı. Asilerin basarı olarak nitelendirilebilecekleri tek hareketleri de bu oldu. Kozlu Bogazı’nda 29 ncu Alay’a üstünlük sagladılar. Büyük bir heyecan ve aceleyle yapılan harekâtın sonunda Kozlu Bogazı’nda isyancılar tarafından alay pusuya düsürülmüstü. Harekât 13–20 Eylül 1927 tarihleri arasında sürdü.
Harekâtın sonunda 29 ncu Alay’ın bazı agır silahları isyancıların eline geçti.244 İsyancıların verdigi kayıp 120 den fazla ölü, bu miktarın iki katına yakın yaralıydı. Toplam 5000 kadar da hayvanları ele geçirilmisti.245

Arazi sartları ve susuzluk gibi problemler olmasına ragmen harekât genelde basarı ile bitti. Ancak Kozlu Bogazı’nın neredeyse ran sınırına sıfır noktada olmasından da istifade ile asilerin 29 ncu Alayı baskına ugratmaları tek üzüntü verici olay oldu. Yapılan bu harekâtın sonunda da isyancılar yine ran içlerine kaçmayı başardılar.

2. Harekâtın Sonuçları

Ordumuz harekât sonunda kısmen basarılı oldu. İsyancılar sınırlarımızı terk etmek zorunda bırakıldılar. Ancak bu sadece geçici bir basarı sayılabilirdi. İsyancılar, harekâtın tam anlamıyla basarıya ugramamasından da istifade ile bölgedeki faaliyetlerine devam ettiler.
Nitekim eskıyalar daha sonra Agrı bölgesinde Kabaktepe, Örtülü, Elikumu ve Çiftlik köyü gibi bölgelerde de görüldüler.246 Ayrıca psikolojik olarak isyanı destekleyenlere avantaj, kendilerine de taraftar sagladılar. Harekât sonunda ileride yapılacak olan askeri harekâta yönelik pek çok alınması gerekli tedbirler de ortaya çıktı. Bölgede su ve yiyecek probleminden dolayı yapılması muhtemel uzun süreli bir harekât için mutlaka çok iyi bir ikmal zinciri sistemi kurulmalı idi.
İsyancıların nerelerde barınabilecekleri, kıs için nerelerde tertiplenebilecekleri bizzat arazide tespit edildi. Buna göre; Agrı güney yamaçları, özellikle İnek vadisi, Demirkapı, Cebekent, Celal, Çiftlik, Sıhlı düzlükleri Agrı’da iskân ve iaşe bakımından sıgınılabilecek yegâne yerlerdi.247 Nitekim eskıyalar 1930 yılı itibarıyla anılan bölgelerin tamamından istifade ediyorlardı.

Öte yandan bu harekât istihbaratın önemini de ortaya çıkardı. Bölgedeki isyancıların bütün hareketleri yakından takip edilmeliydi. Özellikle de sınır istihbaratına daha fazla önem verilmeliydi.
Bu tür eskıyalık hareketlerinin ran ve Ermenistan’dan desteklendigi sürece sonuçlandırılamayacagı bir kez daha ortaya çıktı. Yapılacak olan siyasi girisimlerle b olumsuzlukların önüne geçilmesi gerekmekteydi. Bu durum müteakip yıllarda özellikle İran ile iliskilerde çesitli gerginlikler yasanmasına yol açtı.
Olayların gelisimi 1928 yılı içerisinde bir Takip Bölgesi Komutanlıgının kurulmasını zorunlu hale getirdi. Genelkurmay Baskanlıgı’nın 20 Eylül 1928 tarihli emirleri ile Bayazıt ili yakınlarında eskıyalıgı önlemek maksadı ile bir “Karaköse Takip Komutanlıgı” kuruldu. Komutanlıgı’na Birinci Süvari Tümen Komutanı Kurmay Albay Galip Bey atandı.248

C)   BİÇAR İSYANI (7 EKİM – 7 KASIM 1927)

Biçar isyanı gereklestigi bölge itibarı ile Agrı isyanından farklı bir isyan gibi görülmektedir. Zira olaylar Diyarbakır yakınlarında gerçeklesti. Ama bu isyan ile Agrı isyanı arasındaki ortak nokta, her ikisini çıkaranların da Agrı Dagı’nda barınmasıdır. İsyancılar Seyh Sait isyanının bakiyeleridir. Bu isyancıların da Agrı isyancılarından ayrı hareket ettikleri düsünülemez. Ayrıca olayların tarihinin Üçüncü Agrı Harekâtı ile yakınlıgı da askerin bölgede yogunlasmasına ve harekâtın sonucuna etki etmistir.

Agrı Dagı bölgesi yapısı itibarı ile eskıyanın barınmasına imkân veriyordu. Agrı isyancıları ile beraber Seyh Sait isyanı bakiyeleri de burada barınıyorlardı. Bu durum ise bölgeye sık sık operasyon yapılmasına yol açıyordu.249

Eskıyalar Agrı Dagı’ndaki magaralarda ve kuru dere yataklarında barınıyorlardı. Anılan dere yatakları çok derin vadilerin içinde yer alıyordu. Ayrıca ulasılması zor ve ulasılsa bile içine girilerek arama yapılması emniyet yönünden oldukça sakıncalıydı. Nitekim askeri birlikler bu isyancıları köse bucak aramasına ragmen bulamıyorlardı. Ancak bu isyancılar, yapılan askeri harekâtlardan rahatsız olarak bölgeyi terk etiler ve Muratsuyu civarına yerleştiler.

Bu bölge Çotela, Arsik, Lis, Cibir, Faso, Miri İsmail gibi rakımları yüksek, sık ormanlarla kaplı, derin vadilerden, keskin uçurumlardan mütesekkil dagları kapsamaktaydı. 

Arazinin bu yapısı eskıya için emin ve sıgınılacak bir yer olusturmaktaydı.250

Ancak bu bölgede de takip devam etti. İsyancılara askerin ulasması zordu, ama isyancılar da ihtiyaçlarını karsılamak için bölgede rahat hareket edemiyorlardı. Sonunda isyancıların hareketlenmeleri Diyarbakır yöresine dogru gerçeklesti.251 syana karsı yapılan harekâtın bölgesi; Hani ve Lice Kuzeyi – Kulp batısı – Murat güneyi, Palo dogusu oldu.252

Harekâtın yapıldıgı sahanın sınırları ayrıntılı olarak söyle idi: Kuzey sınırını Muratsuyu; doğusunu Sarum havzası; güneyini Silvan-Hazro-Ekil ve batısını da Ekil’den gene Murat suyuna uzanan hattın teskil ettigi çerçeve içerisinde kalan bölge.253

Böylece silahlı çatışmalar 7 Ekim 1927’de baslamıs oldu.254 Çarpısmalar sonucunda yaklasık önemli miktarda isyancı öldürüldü. Harekât nihayet 17 Kasım’da sona erdi.255 İsyanın tarihinin 1927 yılında Agrı’ya yapılan üçüncü askeri harekâtın tarihi ile neredeyse çakısması anlamlıdır. İsyanın altında yatan amaçlardan birisi askerin Ağrı bölgesinde yogunlasmasını önlemekti.

VII. 1928 YILI OLAYLARI

Bölgede, “Umum Müfettişlik Teşkiline Dair Kanun” 25 Haziran 1927 tarihinde kabul edilmisti. Bu kanuna göre Umum Müfettişlik Elazığ, Urfa, Hakkâri, Bitlis, Diyarbakır, Siirt, Mardin ve Van illerini kapsayacaktı. 1928 yılı içerisinde kurulan Birinci Umum Müfettisligi’nin merkezi ise Diyarbakır’da idi. Basında da Atatürk’ün güvenini kazanmıs olan İbrahim Tali Bey256 bulunuyordu.257 Bu cümleden olarak Birinci Umum Müfettisligi’nin sadece Agrı isyanlarına tedbir olarak kurulmadıgı söylenebilir. Ancak tamamen 
de etkisinin olmadıgı dogru degildir. Zira Umum Müfettisligi’nin merkezinin bulundugu bölgeye ve daha önce dogu vilayetlerindeki olaylara bakarak, bölgenin genelinde faaliyet göstermesi hedeflenmekteydi. 1928 yılında özellikle Tunceli bölgesinde tahrikler yogundu. Bölgede pek çok eskıyalık ve çetecilik faaliyetleri olmaktaydı. İbrahim Tali Bey de Tunceli merkezine giderek asiret reisleri ile görüstü.

Onlara ögütler verdi. Huzuru korumalarını istedi.258

Agrı bölgesi için 1927 yılı sonunda kurulması planlanan Karaköse Takip Bölgesi Komutanlıgı, 1 Ekim 1928’de olusturulmaya baslandı. Komutanlıgına da 9 ncu Tümen Komutanı Kurmay Albay Galip Bey atandı. Böylece bölgede olabilecek olan olaylara karsı tek elden koordine planlandı.

1928 yılında Agrı isyanını çıkaran isyancılara yönelik büyük bir askeri harekât yapılmadı. Bunun altında yatan sebep isyancıların bölgede o dönemde büyük çapta etkili olmamalarıdır. Ancak bu durum olayların tamamen duruldugu anlamına da gelmedi. 1928 yılında isyancılar pek çok bölgelerde eskıyalık faaliyetlerine devam ettiler.
Ferzende 30 kadar avanesi ile talan yapmak üzere Agrı’dan Van bölgesine geçti. Ancak buradaki 2 nci Tümen Komutanlıgı önceden bilgilendirilerek gerekli tedbirler alındı.259

Kayda deger bir olay olarak ise sadece Siirt yöresinde Zilan’lı Resul Aga syanı gerçeklesti. Hoybun’un hedefledigi isyan bölgesi sınırları içerisinde bulunması dolayısı ile bu isyanın arkasında da Hoybun’un bulundugu, Agrı syanı ile dolaylı iliskisi oldugu düşünülebilir.
Ancak 1928 yılında çıkarılan “Af” kanunu ile ülke içindeki isyancıların kazanılması hedeflendi. Yine isyancıların liderleri ile karsılıklı görüsmeler yapıldı.

A)  İSYANCILARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER

İhsan Nuri’nin gerek eski bir asker olması gerekse bölgeyi iyi tanıması isyanın direnisini ve süresini arttırdı. Türk hükümeti asilerin direnis gücünü kırmak için bir takım savas taktikleri ile barısçı tedbirler uyguladı. Devletin, eskıyanın tedip ve tenkili için aldıgı bu tedbirler ise siyasi Kürtçülere olaya siyasi bir mahiyet vererek genel bir ayaklanma başlatmak hususunda fırsat verdi.

Genç Türk Devleti önceleri görüsme yoluyla olaya çözüm getirmeyi ve isyanı daha fazla uzamadan bitirmeyi denedi. Bu konuda heyetler görevlendirerek bölgeye gönderdi. 

1928 yılında isyancılarla karsılıklı görüsmeler yapıldı. Türk Hükümeti ile barıs görüsmelerini yürüten isyancıların arasında Halis Öztürk de yer aldı.260 Bu görüsmeye Türk  tarafından 12 milletvekili, Karaköse valisi, 29 ncu Tümen Komutanı, Karaköse Jandarma Komutanı, Diyadin ve Bayazıt Kaymakamları katıldı.261

1928 yılındaki bu görüsmeler isyancılarla yapılan son görüsmelerdir. Bundan sonra baska bir görüsme yapıldıgına dair herhangi bir kayıt yoktur. Bu arada ne ilginçtir ki, bu görüsmelerde isyancıların temsilcileri arasında yer alan Halis Öztürk262, Türk Devletinin merhameti sayesinde 14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde Agrı bölgesi milletvekili olabilecekti.263
Bu görüsmelerde isyancılara “teslim olmaları halinde af kanunu kapsamına girecekleri” bildirildi. İsyancılarla yapılan görüsmeler sonunda teklifleri elebası hsan Nuri kabul etmedi. Görüsmeleri hsan Nuri söyle anlatıyor: “… Bayazıt Jandarma kumandanı Arif Hikmet haber göndererek bizi görmeye gelecegini bildirmisti… Ankara’dan bir heyetin geldigini ve bizimle görüsmek istediklerini söyledi… Türk heyeti, TBMM’nin iki temsilcisi, bunlardan biri İstanbul, digeri de Bayazıt temsilcisi idiler, Karaköse (Agrı) Tümen Komutanı, birkaç subay ve Bayazıt Jandarma Komutanı Arif Hikmet’ten olusmustu. Görüsmede Türk heyetinin önerileri sunlardı:

1. Agrılıların “aram” olması (rahat durması),
2. Saldırılara ve yolların tahrip edilmesine son verilmesi,
3. Tüccarların elinden alınan sürülerin geri verilmesi,
4. İhsan Nuri’nin karsılıgında kendisi için isteyecegi her seyin yerine getirilmesi sartı ile kanunsuzluk ve karışıklık çıkarmaya son vermesi ve Agrı’dan ayrılıp gitmesi.

Bu önerilerin kabul edilmesi halinde Araratlıların isledikleri tüm suçlar af edilecek, devlet onlara gerekli olan her yardımı yapacak ve rahatlarını temin edecekti. Ben bu önerilerin tümünü reddettim…”264

İhsan Nuri’nin de kendisinin anlattıgı gibi devlet ona her türlü kolaylıgı saglamayı taahhüt etti. Ancak o, tüm bunları reddederek isyana devam etti. Böylece verdigi yanlıs kararla hem isyanın sona ermesine hem de pek çok insanın bu yanlıs yoldan dönmesine engel oldu. Zira bu teklifi kendi yazdıgı anılarında da anlattıgı gibi yanındakilerle tartısarak degerlendirmedigi ve kararı tek basına verdigi açıktı.
Bu sonuçsuz görüsmeye ragmen birkaç gün sonra bir görüsme daha yapıldı. Bu görüsmede Türk heyeti içerisinde bulunan Kürt Asiret reislerinden Teymur “Ben Türkoglu Türküm” deyince isyancılar tepki gösterdi.265 Sonuçta görüsmelerden yine bir sonuç alınamadı. Temsilcilerimizin tüm iyi niyetli çabalarına ragmen, isyancılar görüşmelere olumlu yaklaşmadılar.

Bu arada Bro Heski ile de bir görüsme yapıldı. Bro Hesko Tello ve Seyh Abdülkadir’e haberciler yollanarak teslim olmaları salık verildi. Bro Heski ile görüsmeye gelen komutan Hellas Köyü’nde görüstü.266 Ancak onun, daha bu görüsmeye baslamadan önce teslim olmaya niyetli olmadıgı kendi açıklamaları ile ortaya çıktı:
“…Tercümanıma ; “bu adamın söyleyeceklerini bana aynen tercüme etme, yerine baska seyler anlat” diye söyledim… Kumandan çok konusuyordu… Elinden bir sey  gelmedigini gören kumandan sonunda; “biz hepimiz Müslümanız! Sen ve adamların daga çekilmis, hırsızlık ve eskıyalık yaparak Müslümanların mallarını soyuyorsunuz. Bu büyük bir günahtır. Gelin devlete teslim olun. Kendi köyünüzde çoluk çocuğunuzla mutlu yaşayın”… Kumandanın asıl amacını bu defa anlamıştım...”267

Bro Heski yakalanıp tutuklanmak korkusu taşıyordu. Ona köyüne dönmesi teklif edildi. Ancak Bro Heski bu son fırsatı da kaçırdı. Birçok kisinin gereksiz yere ölümüne yol açtı.


12.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder