3 Ekim 2018 Çarşamba

MGK'DAKİ HARİTAYA SIĞMAYAN ÖZBEK ÇOCUK


MGK'DAKİ HARİTAYA SIĞMAYAN ÖZBEK ÇOCUK 



Behiç Gürcihan
Kategori: Siyaset
2005-05-27

Hiç Dikkat ettiniz mi bilmiyorum; 

Devlet Büyüklerimizin periyodik olarak toplandığı MGK Salonunun bir duvarında Türkiye haritası bulunur.

Sınırlarına hapsedilmekle kalmayıp, Sınırlarının tartışılır hale gelmesine engel olamayan; adalet girdabına düşmüş bir devletin en sembolik görüntüsüdür o harita.

Nasıl mı...

İsterseniz Biraz geriden alalım...

Dünyada; Kendisine yönelik psikolojik harp operasyonuna müdahale edemeyen tek MGK olarak tarihe geçen ve resmi TESEV vari bir yapıya kavuşan Milli Güvenlik Kurumu 
bazı eblehler tarafından "derin devlet" diye lanse edilip, karalandı ve İsmet Berkan gibi isimler bu işi; MGK'nın "derin devlet" olarak suikast işlediği iddialarını alenen 
gazetelerin manşetinden yazmasına kadar vardırdı. 

Halbuki; MGK derin devlet değil; üst devlettir. 

Hele hele; bizim devlet yapımız gibi, birbiri ile iletişim kurma özürlüsü; yabancı devletlerin istihbarat birimlerinin desteği ile birbiri hakkında istihbarat toplamayı beceri zanneden kurumların oluşturduğu bir devlet yapısında; 

MGK gibi kurumlar; üst devlet olarak işlev görür. 

Daha doğrusu olması gerekirdi...

Ama kendi devletini dikta; başkalarının devletini " Think-Tank" zanneden kadrolu eblehler üzerinden yürütülen bir psikolojik operasyonla bertaraf edildi ve AKP iktidarı ile uyumlu yeni Başkan'ın idaresinde; küresel plana senkronize edilmiş halde YENİ GÖREV üstleneceği günlere hazırlanıyor. 

Türkiye Cumhuriyeti'ni; toplumu, ekonomisi ve devleti ile birlikte "önce paralize et sonra ele geçir" stratejisinin uygulayıcıları; Türk Devleti'nin üst konseyi olan bu yapıyı "Derin Devlet" imgesi üzerinden çatlatıp, küresel plana senkron kadrolara teslim ettiler. 

Hayrlara vesile olur inşallah...

Ve MGK'nın sekreterya görevi sunduğu Milli Güvenlik Kurulu işte size yazının başında sözettiğim salonda toplanıyor.

Bu Cumhuriyetin vatandaşları olarak bizler bu salonu her seferinde televizyonlarda görüyor ve yöneticilerimizin önlerinde portakal suyu dolu sürahiler; ciddi ve vakur duruşları içimize su serpiyor. Emin ellerde olduğumuz hissine kapılıyoruz. 

Fakat o salonun bir ayrıntısı var ki; 

Ben de yeni Fark ettim; içimize düştüğümüz ataletin bu gizli habercisini...

Yazının başında söz ettiğim o haritayı...

Bir düşünün...

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin; elinde her türlü gücü tutan yöneticilerisiniz...

Arkanızda 70 milyonluk bir MİLLET...

Altınızda borundan altınına her türlü doğal zenginliği barındıran lebi derya bir TOPRAK ve  Geçmişinizde Koca bir TARİH var...

Önünüzde ise; sadece Türkiye haritası duruyor. Öyle bir harita ki; 

MGK'nın enlemesine dikdörtgen şeklindeki duvarına o devasa boyuna rağmen adeta sıkıştırılmış...

Baktığınızda, bırakın Balkanları, Ortadoğu'yu, Kafkasları; sınırın bir kaç yüz mil ötesini bile göremiyorsunuz. 

Devletin en üst konseyinde önünüze dünya haritasını koymamak ile; soydaşlarının başına bomba yağarken; ABD'nin izni olmadan sınır ötesine bir helikopter sokamamak arasında bir bağ var mı bilemem...
Ama çalıştığı ortamda önüne dünya haritası asmayan bir başka devlet konseyi olduğunu sanmıyorum desem çok da iddialı konuşmuş olmam sanırım. 

Aslında yukarıdaki cümlede MGK salonunun ikinci ayrıntısı yatıyor. 

Devlet "büyüklerimiz" MGK'da; ülkenin geleceği adına "çalışmak" için toplanmıyorlar. 

Bizim büyüklerimiz; aynı devletin ortak çalışma yapmak için biraraya gelmiş birimleri gibi değil; sanki farklı devletlerin temsilcileriymiş gibi;  çalışma formatında değil; diplomasi formatında toplanıyorlar. 

Bizim MGK'nın oturma/masa düzeni; birbirine resmi söylem/duruş okuyarak, diplomasi yapan devletlerin uluslararası toplantılarınki ile aynı. 
Bir masa etrafında eğilip kafa yoranların değil;  Bir masa etrafında cepheleşip, beyan verenlerin mekanı ile karşı karşıyayız. 

Bu durumlarda aklıma hep Mustafa Kemal'in yanında İsmet İnönü ve diğer devlet erkanı bir harita üzerine kapanmış çalışan halini gösteren fotoğraf geliyor. 

Fotoğraftan; önlerindeki haritanın ne haritası olduğu belli olmuyor... ama ne haritası olursa olsun; zamanın emperyal güçlerine rağmen; 
altlarında külüstür arabalar; üstlerinde bir pardesü ve önlerinde içecek sudan başka bir şey bulamayacak konumda iken; parçalanmış bir haritayı birleştirme hayali kuran DEVLETİ özlüyorum.

Bu özlemim; Son model makam arabaları ile toplantıya gelip; deri koltuklarında oturmuş, önlerinde portakal suyu; koskoca Cumhuriyet'in toplantı salonuna bir dünya haritası bile asamayan; 
ve bu harita üzerine eğilip kendi sınırlarını çizemeyen bir DEVLETİ gördükçe daha da artıyor. 

O DEVLETi; 

Sadece Ben değil; Üzerinde Türk bayrağı bulunan jipin arkasından siper alan Özbek özel timlerinin kurşunu ile hayatını kaybeden Özbek çocuk da özlüyor...
Ama o çocuğun doğduğu ve öldüğü toprak bizim DEVLET'in haritasında gözükmüyor.

B.G.

http://acikistihbarat.com/Haberler/1001-Haberler-MGK



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder