17 Ekim 2018 Çarşamba

AĞRI İSYANLARI 1926 – 1930 BÖLÜM 12

AĞRI İSYANLARI  1926 – 1930 BÖLÜM 12


B. AF KANUNU,  İSYANCILARA GÖNDERİLEN MEKTUPLAR

Af kanunu268 9 MAYIS 1928’de TBMM tarafında kabul edildi.269 Kanun isyancıların direnişini kırmak amacıyla çıkarıldı. Genis kapsamlı bir kanundu ve Seyh Sait isyanından itibaren müteakip tüm isyanları kapsıyordu. Gerçekte bu kanundan önce de çesitli sebeplerle benzer suçlardan mahkûm olanların cezaları affa ugramıstı. Devlet insanlarını geri kazanabilmek için olaylara hep yapıcı yaklasıyordu. Bu kanundan daha önce de 16 Nisan 1924 tarihinde Genel Af yasası çıkarılmıstı. Bu yasa ile “Kürtleri isyana tesvik” suçu islemis olanlar dahi affedildi.

Örnegin bu suçtan idama mahkûm Süleyman Nuri affedilmisti.270 1925 yılında “isyana tesvik suçundan” 15 yıl hapse mahkûm olan Elazıg’lı Yusuf oglu Hüseyin’in cezası ise saglık nedenleriyle affa ugradı.271

Kanun, mecliste kabulünden 5 gün sonra yayımlandı. Kanunla ilgili olarak Dogu Vilayetleri Genel Müfettisi brahim Tali Bey272 halka genis bir açıklama yaptı.273 Devlete karsı eylemde bulunanlar eger yeniden eyleme katılmazlarsa cezaları ertelenecekti. Amaç isyancıların yeni eylemlere katılmadan isyandan vazgeçmelerini saglamaktı.
Çıkarılan kanunla, bölgede görevli askeri personelin ve memurların da isyanı bastırmak amacıyla yaptıklarından dolayı sorumlu tutulamayacakları vurgulandı. Kanun affı sartlı olarak kabul etti. Aftan yararlanmanın sartı 3 ay içerisinde teslim olmaktı. Aftan yararlananların daha sonra tekrar suç islemeleri durumunda ise daha agır cezalandırılacakları vurgulandı.

Bunlara ragmen çıkarılan af tam anlamıyla basarılı olamadı. Zira isyan sona erdirilemedi. Ama yine de isyancılara ve özellikle Hoybun’a ciddi zarar verdi. Hoybun Örgütü içindeki ilk ciddi çalkantı af ilanıyla basladı. Af kanununun bir amacı da Hoybun’u parçalamaktı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir yandan Hoybun’u çökertmek, diger yandan Agrı yöresinde alevlenen ayaklanmayı dagıtmak amacını güden af ilanı, Hoybun’un merkez komitesinde yer alan bazı kisilerin örgütten ayrılmasına yol açtı. Bu durum Hoybun saflarında baslayan sarsıntıların ilkiydi. Seyh Said'in oglu Ali Rıza ve Ramanlı Emin gibi şahsiyetlerin örgütten ayrılmaları, Türkiye'ye gidip teslim olmaları, Hoybun açısından büyük bir kayıptı. Bu durum örgütte ciddi manada moral çöküntüsüne de sebep oldu.274 Bu cümleden olarak Emin ve Ali Rıza, Hoybun’dan ayrılarak Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim oldular.

Hoybun ise kararlılık göstererek bölünmeye engel olmaya çalıstı. Af kanununa ragmen Hoybun Cemiyeti “izledikleri siyaseti daha da belirginlestirerek hiçbir devletin siyasi aleti olmadıklarını Türk bütünlügünü bozarak yeni bir devlet kurmayı amaç edindiklerini duyuruyordu. Bunu da sadece kendi imkânlarıyla gerçeklestireceklerini”275 belirterek İngiliz destegini de inkâr ediyorlardı.

Ayrıca Hoybun örgütü bu affı amacına uygun olarak yorumladı ve dünya basınına Arapça ve Fransızca açıklamada bulundu:
“…Hoybun’un etkisini ve propagandasını yok etmek için Ankara Hükümeti sürgün islemini durdurarak genel bir af ilan etti. Bu afla, affın ilan edilmesinden sonraki üç ay içinde teslim olan sürgünlere ülkelerine geri dönme izni verilerek, hükümetin emirleriyle, İstiklal Mahkemeleri tarafından cezaya çarptırılan Kürt yurtseverleri affedildi.

Ankara bu ılımlı tedbirlerle,…daglarda bulunan Kürt güçlerini silahlarından arındırmak amacını güdüyordu…”276
Af kanunun amacı süphe yoktur ki isyanın bitirilmesi, yani en rahat biçimde direnişin yok edilmesiydi. Bu yolla bir çözüm olmaz ise askeri tedbirlerle sonuca gidilecekti.Böylece Türk Hükümeti, siddetten yana olmayıp en ılımlı sekilde isyanın bastırılması taraftarı oldugunu gözler önüne sermisti. Buna karsılık Agrı bölgesindeki isyancı liderleri aftan yararlanmak istemediler. Hatta bunu Af Kanunu’ndan hemen sonra hiç çekinmeden uyguladıkları Şiddet yoluyla gösterdikleri iddiaları da mevcuttur.277

Af Kanunu ile bazı çözülmeler gerçeklesmisti. 11 Mayıs 1929 tarihli Asayis raporuna göre 18 kisi Agrı’dan Karaköse’ye inerek hükümete teslim oldular.278 Fakat tüm direnişçiler afla ikna edilebilecek insanlar degillerdi. Devletin amacı isyan merkezini tasfiye etmekti. Af da isyanın kırılmasında ciddi bir rol oynayabilirdi. İsyancılarla ikili iliskiler kurularak isyanı sonlandırmaya yönelik psikolojik harekâtlar da yapıldı. Daha önce heyetler yollayan devlet yetkilileri mektuplar da yolladı. Ancak tam tersi bir etki yapma ihtimali de vardı.

Bu mektuplardan bazıları nasıl olduysa sonradan Hoybun Cemiyeti kurucularından Celadet Bedirhan’ın eline geçmistir.279 Mektuplardan birisi Bayazıt valisi Süreyya Bey tarafından isyanın askeri lideri Bro Heski Tello’ya gönderilmisti. Burada, dağlara sığınan insanların zor sartlar içerisinde yasadıkları ve af kapsamı içerisinde teslim oldukları takdirde bu zor durumdan kurtulacakları vurgulandı.280 Devletin sefkatli kollarına sıgınmaları tavsiye edildi.
Agrı bölgesindeki isyancıların çoğunluğunun mektuplardan etkilenmediği ve aftan yararlanmadıkları görülmektedir. Ancak burada bu mektupların ve affın isyancılara ne kadar ulaştırılabildiginin ayrıca sorgulanması gerekmektedir.

C. ZİLAN’LI RESUL AğA İSYANI (23 MAYIS 1928)

    Agrı isyanı sonunda yasanan olaylar, yakın bölgelerde de gerginlige yol açtı. Öyle ki yöre insanı en küçük bir olaydan etkilenebiliyordu. Zilan’lı Resul Aga İsyanı da bu şekilde önemsiz bir olaydan ortaya çıktı. Agrı isyanı ile dogrudan bir ilgisi yoktu. Ama Agrı isyanı dolayısı ile halkın gerginleşmesinin bu isyanın başlangıcında etkisi vardı.

Bölgede eşkıyalar ve bölücüler her fırsatı degerlendiriyorlardı. Öyle ki bir mahkeme davetiyesi bile ayaklanma ile son buluyordu. Zilan’lı Resul Aga’nın ayaklanması da böyledir.
Mahkeme Resul Aga ve kardesini sahitlik etmek için çagırmıstı. Fakat bu çagrıya cevap vermeyen kardesler için tutuklama kararı çıktı. Bunun üzerine Resul ve Agıt kardesler silaha sarıldı ve ayaklanma basladı.281

İsyan küçük çaplı bir isyan olup siyasi amaç tasımıyordu.282 syan, Agrı bölgesine uzak olan Siirt bölgesinde gerçeklesti. 250 isyancının 50’si ölü ele geçirilirken 5 de sehit verildi.283 Bölgenin uzak olması nedeni ile bu tür olayları degerlendirmek isteyen Agrılı isyancılardan destek alamadılar. Ama isyanın sonunda onlar da Agrı isyancılarının taktigini uyguladılar. 2 ay boyunca süren ayaklanma sonunda Resul ve Agıt kardesler ran sınırını geçerek kurtulmayı başardılar. 284

VIII. 1929 YILI OLAYLARI

1929 yılı bölge eskıyasının en fazla olay çıkardıgı yıl oldu. Köylere saldırdılar, yol kestiler, baskınlar düzenlediler, hayvanları gasbettiler. Küçük müfrezelere saldırdılar. 
Karakolları bastılar, silahlarını aldılar. Telefon hatlarını tahrip ettiler.
Eskıyalık faaliyetleri isyancıların kurdukları küçük çetelerle gerçeklesti. 15–20 kisiden meydana gelen birçok küçük gruplar Zeylan, Van, Bulanık, Malazgirt, Mus, Kagızman, Hınıs, Kulp ve Kars’a hücum ettiler.285 Temere Semki’nin kardesi Çerho, Igdır ve Bayazıt’ın köyleri ile Tuzluca’nın kuzeyinde bulunan köyleri soydu.286 Seyh Zahir Kars-Tuzluca bölgesinde yol kesip, eskıyalık yapıyordu. Ferzende adlı eskıya Igdır ve Bayazıt köylerindeki hayvanların çogunu götürmüstü.287

1929 yılında eskıyalık faaliyetlerinin neredeyse tamamına yakını hayvan çalma ya da soygunculuk yapma seklinde gerçeklesti. Çaldıkları hayvanları İran’da sattılar ve eskıyalara gerekli malzemeyi temin etmeye çalıstılar. Bunun ise isyancılar için anlamı çok açıktı. Erzak ve mühimmat temin etmeyi hedefliyorlardı.

Bölgedeki askeri birlikler imkânları dâhilinde bu eskıyalar ile mücadeleye devam ettiler.288 
Bu birliklerle 1929 yılında eskıyalara yönelik olarak askeri harekâtlar yapıldıysa da büyük çaplı ve netice alıcı bir harekâtın yapıldıgı söylenemez. 1929’da Türkiye, Agrı da dâhil olmak üzere Dogu Anadolu’nun pek çok bölgesindeki eskıyalık faaliyetlerini sonlandırmak amacıyla siyasi alanda yenilikler yaptı. 21 Mart 1929 tarihinde Takrir-i Sükûn Yasası kaldırıldı. Kanun, dört yıl önce 1925’de Cumhuriyet’e yönelik tehditlerin artması üzerine çıkarılmıstı. ki yıllıgına çıkarılan kanun, 1927’de iki yıl daha uzatılmıstı. Ancak denilebilir ki hükümet Takrir-i Sükûn Yasası’nı hiç kullanmadı.289

Aynı yıl, Birinci Umum Müfettişliği bölgesinde 8 adet seyyar Piyade Taburu kuruldu.290 Ayrıca, Müfettişliğin sorumluluğundaki bölgede bulunan birliklerden 2, 3, 4, 5, 7, 8, 

9 ve 10 ncu Seyyar Jandarma alayları ile Piyade Seyyar Jandarma Alaylarına ayda 5000’er Lira avans verilmesi kararlaştırıldı. Böyle bir karara varılmasının sebebi olarak da, bu birliklerin sürekli eskıya pesinde ve dolayısı ile dagınık olması sebep olarak gösterildi.291

Bölgede görev yapan komutanlar ve Umum Müfettiş ibrahim Tali Bey, sorumluluk bölgelerini kontrol etmek amacıyla zaman zaman denetlemeler yaptılar. Tali Bey, Diyarbakır’dan Karaköse’ye Kulp, Kagızman ve Bayazıd üzerinden geliyordu. Bu tür faaliyetlerin tamamında yolların eskıyaya karsı emniyetleri alındı.292
26 Ocak tarihinde Bayazıt’ta Igdır’dan gelen bir kafileyi soymaya çalısan eşkıyalar askerin yetişmesi üzerine başarılı olamadılar.293 Şubat ayında elebaşlarından Bro Heski’nin oglu Davut, Siirt’e kadar inerek insanları katletti, hayvanları gasp etti. Asker üzerine gelince Agrı’ya kaçtı.294
Bir baska olayda Bayazıt bölgesinde Saç Dagı295 civarında 19 Haziran’da sayısı belirlenemeyen eskıya ile çarpısma ve pesinden de takip harekâtı yapıldı.296 Bayazıt istasyonundan demir çalarak demiryolu faaliyetlerini yavaslatmayı hedeflediler.297 Hatta Urfa’da bulunan bazı eskıyaların katliam hazırlıgında oldukları ve batıdan bölgeye gelecek olan askeri sevkıyatı engellemek amacıyla da tren hattını tahrip edecekleri duyumları dahi elde edildi.298
İran’dan gelerek eskıyalık yapan asiretler de oldu. Örnegin 10 Nisan 1929 gecesi Çelikanlı asireti ran’dan gelerek sınırda bulunan Agrı’nın Neçon köyünü bastılar. Ancak köylülerin mukavemeti sonunda iki taraftan da üç ölü verildi. Askerlerin yetismesi sonunda eskıyalar İran sınırından kaçtılar.299 Aynı gece 10 eskıya Igdır’daki bir degirmeni bastılar.300 Bu eskıyaların isyancılarla iliskileri tartısmalıdır. Ancak amaçlarının bölgedeki tüm eskıyanın çektigi yiyecek sıkıntısına çözüm bulmak oldugu da çok açıktı.

1929 yılından baslayarak asilerin çaldıkları hayvanları İran’da silah ve diger ihtiyaçlarını karsılamak amacıyla sattıkları görülmektedir. 18 Kasım 1929 tarihli asayis raporundan Bro Heski’nin oglu Davut’un 50 atlı ile birlikte Bayazıt’ın Yılanlı köyünden 100 kadar küçükbas hayvanı gasp ettigi anlasılmaktaydı.301

Bu arada Ermeniler de isyancıları basıbos bırakmadılar. Onları örgütleyerek daha aktif olmalarına ugrastılar. Eylül 1929’da, daha önce olaylara karısmayarak Güneyde kalan Yado302, Cibranlı Sadık ve diger bazıları Ermenilerle beraber Hasice’de bölücülük faaliyetleri göstermeye basladılar. Yado, Diyarbakır ve Osmaniye bölgesinde aktif olmaya çalıstı. Ancak bu durum hakkında alınan istihbaratlar anında ilgili birliklere bildirildi. Agrı bölgesi de olaylardan haberdar edildi.303

Bu arada eskıyalardan Miskanlı Mustafa, Besar Çete Oglu ve Kör Hüseyin Pasa’nın iki oglu gibi bazıları Garzan’da (Siirt’e baglı Kurtalan lçesinin eski adı) Birinci Umum Müfettisligi’ne teslim oldular.304 Kör Hüseyin Pasa’nın diger üç oglu ise henüz eskıya ile beraberdi.
Bölgedeki asiretlerin arasındaki çatısmalar ve olaylar da sürüp gidiyordu. Eskıyalarla yasanan çarpısmaların yanı sıra askerler bir de bu asiret kavgaları ile ugrasıyorlardı.
Kan davası gibi nedenlerle Agrı’da Kızılbasogulları Asireti ile Ali Mirza Asireti 1929’da birbirine girdi.305
Aynı dönemde Suriye sınırımızda da asayissizlik olayları yasanıyordu. Suriye’den gelen eskıyalar sınırdaki birliklere saldırılar düzenleyip askerlerimizi sehit ediyorlardı.306
İsyan bölgesinde görevlendirilen subaylar görev yerlerine gitmekte zorlanıyorlardı.
Eskıyalar yol güvenligini dahi tehdit eder olmuslardı. İsyancı adı verilen bu eskıyalar devletin otoritesini sarsmaya çalısıyorlardı. Bölgede yolları kesiyorlar, araçları soyuyorlardı.307 Bu durumda soförler ancak Erzurum’a kadar gitmeye razı oluyorlardı.308 İran’dan sık sık sınırı kaçak geçerek Türkiye’ye gelen Sakanlı Aşireti’nin reisi Seyh Abdülkadir 309, vergi vermek istemeyince sürgüne gönderildi. Daha sonra İzmir’de sürgünken kaçarak bölgeye geldi.310 Burada Kotanlı ve Sakanlı aşiretleri arasında düşmanlıgı körükledi Tendürek olaylarının baslamasına neden oldu.311 20 Eylül 1929’da Seyh Abdülkadir ve adamlarına karsı bir harekât yapıldı. Bu harekâta Hava Kuvvetleri de katıldı. Ancak yine eskıyanın İran’a kaçmasına engel olunamadı. 312 Harekâtın sonunda 27 Eylül’de Seyh Abdülkadir adamları ile beraber ran’a kaçmıstı. 313
Daha sonra bir kız meselesi yüzünden katil olan Seyh Zahir de Semekanlı Asireti314 ile beraber isyancılara dâhil oldu. 300 haneli Kızılbas Asireti de isyancılara katılınca, isyancıların sayıları en büyük mevcuda ulasmıs oldu.315

1929 yılındaki bu katılımlardan sonra denilebilir ki eskıya ve çetecilerin isyancılara katılmaları, hep üzerlerine yapılan askeri harekâtlardan sonra gerçeklesti. Bütün bu katılımlardan sonra isyancı gruplara karsı Eylül 1929’da çesitli askeri harekâtlar yapıldı. Ancak bu tür faaliyetlerin isyancıların tamamına yönelik oldugu söylenemez. 

Harekâtlar bölgedeki eskıyalık faaliyetlerini önlemeye yönelikti.

Buraya kadar ki olaylardan sadece çetelerin bölgede dolasarak eylem yaptıkları ve Agrı bölgesindeki isyancıların liderlerinin bölgenin dışına çıkmadıkları sonucuna ulaşılmamalıdır. Zira lider kadro da bölgede farklı yörelerde boy gösterdiler. 1929 yılı sonuna dogru ihsan Nuri, Ferzende ve Kör Hüseyin Pasa’nın ogullarından Mehmet ve Nadir ile birlikte Zilan bölgesine gittiler.316
Bu faaliyetlere yönelik kalıcı bir tedbir almak için alınan önlemler tam anlamı ile yeterli degildi. Sınır güvenliginin saglanması da gerekliydi. Bu sebeple 1929’da daha çok 1930’a yönelik hazırlıklar yapıldı. Zira sınır güvenliginin saglanması ancak 1930’da gerçekleştirilebilecekti.
İran ile sınır sorununun çözülmesi için Dısisleri Bakanlıgı’na 20 Kasım 1929’da yetki verildi.317 Ayrıca devletimiz bu açık ihanet ve devletlerarası hukuka sıgmayan tecavüzler karsısında 28 Aralık 1929 tarihinde Agrı bölgesinde 1930 Haziran’da baslamak üzere bir askeri harekât kararı aldı ve Türk Genelkurmay’ı bunu tatbikata koydu. 

Harekât öncesinde 9 ncu Kolordu Komutanlıgı’na Salih Pasa (Omurtak) getirildi. Öte yandan planlamaya esas olması açısından bölge hakkındaki tüm ayrıntılar dikkate alınıyordu. Bilhassa harekât sahasındaki su ihtiyacı üzerinde duruluyordu. Zira bölgede çok az su bulunmaktaydı.318 Bir yıl sonra Tahran Sefirligi’nde ise Hüsrev Gerede görev yapacaktı.319


13.CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder