6 Eylül 2018 Perşembe

ABD İSTİHBARATI SİZİ NASIL İZLİYOR?. BÖLÜM 2

ABD İSTİHBARATI  SİZİ NASIL  İZLİYOR?. BÖLÜM 2


FBI-Apple arasındaki çekişme..

San Bernardino kentindeki terör saldırısını gerçekleştiren saldırganlardan Seyid Rıdvan Faruk'a ait ait olduğu tahmin edilen cep telefonunun (FBI'ın isteğiyle) iCloud şifresi değiştirilmişti. Ancak, bu yüzden telefondaki eski bilgilere şimdi ulaşamıyorlar. FBI Direktörü James Comey, geçen hafta ABD Kongresi’ne yaptığı açıklamada, FBI’ın Faruk’a ait olduğunu düşündüğü iPhone model telefonun şifresini henüz kıramadığını ve içindeki bilgilere ulaşamadığını açıklamıştı. Bunun üzerine, ABD’nin Los Angeles şehrinde bir yargıç, Apple’ın FBI soruşturmasına teknik yardım sağlaması konusunda karar vermişti. ABD hükümeti Apple’dan aslında; 10 başarısız parola girişinden yani kanunsuz denemeden sonra bütün veriyi silen programın bilgilerini vermelerini istiyor. FBI kendi şifre kombinasyonlarını deneyecek ve Apple kendilerine vereceği bu yazılımla otomatik bir sürece geçecek. Böylece dokuz tahminle daha uğraşmayacaklar, telefona doğrudan ulaşacaklar. Apple, bir başkasının 10 kez yanlış girmesi durumunda telefonun tüm bilgileri ‘sıfırlayıp silmesini’ sağlayan şifrenin çözülmesini reddetti. Gerekçe olarak da bunun dünya genelindeki milyonlarca iPhone ve kullanıcıları için gizlilik haklarının ihlali anlamına geleceğini gösterdi. Apple CEO’su Tim Cook, FBI’ın söz konusu telefon için yeni işletim sistemi (IOS) geliştirilmesini istediğini ve bunun iPhone telefonlarının güvenlik önlemlerini ihlal eden bir ‘arka kapı’ oluşturacağını ifade etmişti. Cook, FBI’ın bu arka kapıyı sadece söz konusu telefon için kullanacağını iddia ettiğini, fakat bunun garantisi olmadığını savunarak “Bu arka kapıyla dünya üzerindeki tüm iPhone telefonların güvenlik önlemlerini aşabilirler” dedi. Apple adına komite karşısına çıkan Sewell; "FBI, meselenin sadece tek bir telefonla ilgili olduğunu söylüyor ama tüm iPhonelar aynı temel üzerinde çalışıyor; dolayısıyla bir kez güvenlik kapısını kırdığınız zaman şu an kullanımda olan tüm telefonlar için riski ortaya çıkarmış oluyorsunuz" dedi.
 
Yukarıda da açıkladığımız gibi aslında, ABD istihbaratı iletişim şirketlerine arka kapılarını açmaları için uzun zamandır para ödüyordu. Her şey Snowden olayından sonra değişti ama dönüm noktası Eylül 2014 oldu. O zamana kadar, FBI; Apple iOS 7’nin güvenliğine dair hiçbir şikâyette bulunmuyordu çünkü kendi anahtarlarına sahiplerdi yani arka kapıya sahiplerdi. Nedir bu arka kapı? Yani tüm telefonlara giriş imkânı sağlayan tek bir şifre.  Eylül 2014’te, iOS 8 geldi ve Apple, artık arka kapı yok dedi. Bir yıl önce yasal sürece göre her telefonu açabilecek bir anahtar vardı, buna geri dönülmek isteniyor. FBI soruyor; iOS 8, devletin telefonlara arama izniyle erişmesini engellemek için mi tasarlandı? Bu gizlilikle mi alakalı, pazarlama ile mi? FBI’ın iddiası şu; daha önce bu bilgileri verirken 30 Eylül – 1 Ekim arasında iOS 8’i tanıttıklarında ne değişti? Muhtemelen iyi bir işletim sistemleri var ve kasıtlı olarak telefonlarını açmamaya yönelik bir tasarım yaptılar. Ama hiçbir şirket hukuktan üstün değildir. ABD hukukuna göre; eğe bir yargıç bir suç delili olduğunu düşünürse arama yapmaya izin verilir. FBI, artık adi suçlar da dâhil davaların %95’inde suçluların kullandığı telefonlardaki verilere ulaşamadığını söylüyor. İşin aslı ABD istihbaratı telefonları suç ve terörle mücadele kisvesi altında telefonları istihbarat vasıtası olarak kullanmak istiyor ve bu tür suiistimallerden bıkmış olan en azından Apple, ben de bu kabiliyet yok diyor. Devlet ise öyle ise bu kabiliyete yani bana arka kapı açacak suiistimali yarat diyor. ABD devleti; sen ne üretirsen üret ben ulaşmalıyım diyor. Bunun için de terör ve tecavüz kartını oynuyor. Konu sadece ABD içi bir tartışma gibi pazarlanıyor ve sözde eyalet hukukunu korumak için kamuoyu önünde gösteri yapıyorlar. Ama bu ABD halkından çok bizleri yani ABD dışında yaşan tüm dünyayı vuracak, bu maskeleniyor. Çünkü bize bunları yapmaları, yıllardır uyguladıkları gibi mahkeme kararı gerektirmiyor. İşin ilginç yanı Apple telefonu bir hırsız tarafından çalındığında uzaktan kapatma kabiliyeti bile yoktu ve devlet baskısı ile bunu yapmak zorunda kalmışlardı. Şimdi ABD polisi aynı şeyi gene yapmak istiyor.
 


FBI, eğer şifre kırılmazsa başka saldırılarda Apple'ı suçlu gösterecek. Apple FBI'ın bu talebini kabul ederse, sadece Amerikalılar değil tüm dünyada iPhone kullananların kişisel verileri tehlike altında olmaya devam edecek. Apple böyle bir kırma işlemini gerçekleştirirse pazarında önemli bir kayıp yaşayacağını düşünüyor. Teknik açıdan herkes Apple’ın bunu yapabileceğini düşünüyor. Apple için öncelikle küresel olarak müşterilerinin gizliliğini korumak ve bu güvenin öncelikle sıradan insanlar için sağladığı pazarı genişletmek önemli. Diğer yandan, devletin bir arka kapı istemesi böyle bir şirket için aşağılayıcı. Apple ise bunu yapmamayı tercih ederek, bir duruş sergiliyor. FBI'ın talebi üzerine Apple'ın CEO'su Tim Cook, şirketin internet sitesinden şu açıklamayı yaptı; "Kimileri sadece tek bir telefon için arka kapı açılmasının olayı çözeceğini söyleyebilir. Ancak, böyle bir arka kapı bir kez açılırsa aynı teknik her yerde kullanılabilir. Bunu bir maymuncuk anahtarına benzetebilirsiniz: Birden fazla kapıyı açabilen, tek bir anahtar" dedi (19). Silikon Vadisinin çoğu Apple’ı destekliyor.
- Facebook'un kurucusu Mark Zuckerbeg, kullanıcıların şifreli bilgilerine erişebilmeleri için bir "arka kapı" açılmasına karşı olduğunu belirtti. Facebook CEO'su "Şifre sistemini atlamak için açılacak bir arka kapının ne güvenliği artıracağını ne de doğru bir adım olduğunu düşünüyorum (20)" dedi.
- Google CEO’su Sundar Pichai, güvenlik için teknoloji şirketlerini telefon şifrelerini kırmaya zorlamanın kullanıcıların gizliliğini ihlal edebileceğini belirtti. Pichai, Google olarak ‘geçerli yasal koşullar’ ilkesi altında bilgi paylaştıklarını belirtip, “Ancak bu durum, bir şirketten kullanıcının ürününü şifresini kırmasını istemekten tamamen farklı. Çok kötü sonuçlar doğurabilir (21)” dedi.
- Twitter'ın CEO'su Jack Dorsey, "Apple ve Tim Cook'un yanındayız (ve gösterdikleri liderlik için teşekkür ediyoruz!)" dedi.
ABD'de büyük bir tartışma konusu hâline gelen olay için New York Times'ın 18 Şubat 2016 tarihli
'Apple neden FBI'a yardım etmemekte haklı?' başlıklı başyazısında ile şu görüşlere yer verildi;  "Eğer ABD Kongresi telefonlara arka kapı açılmasının önünü açarsa büyük bir hata yapar. Suçlular ve her türlü istihbarat servisi bu fırsatı değerlendirir. Akıllı telefonların güvenliğinin kırılması kitlesel fişleme ve ulusal sırların çalınmasına kadar uzanır. Bu tür bir yasa, güvenlik güçlerinin işini kolaylaştırırken geri kalan herkesi daha az güvenli hâle getirir" deniyor.
FBI-Apple çekişmesinin perde arkasında ne var?

Bütün bu arka kapı tartışmaları Snowden olayından sonra çıktı, öncesinde her şey tıkır tıkır yürüyordu. Bu olaydan sonra Google ve Apple telefonlarını değiştirdiler ve ABD istihbarat servisleri böyle bir şey beklemiyorlardı. Samsung, bunu yapmıyor çünkü müşterisi umurunda değil. Edward Snowden sonrası dönemde Apple, Verizon ve Google gibi şirketlerin müşterileri kendilerine ihanet edildiğini düşünüyorlar ve bu kesinlikle yanlış değil. Çünkü son 10 yılda savcıdan gelen her izinin ne kadarının saf suç amacı taşıdığını, suiistimalleri biliyorlar. Asıl önemlisi küresel ölçekte hiçbir yargıç kararına dayanmayan hukuksuz uygulamaların bu şirketlerin sırtına yüklenmesi. Banka, arama ya da iPhone bilgisine erişim konusunda hükümetin gerçek amacı ile ilgili şüpheler var. ABD hükümeti Apple’a diyor ki; telefonuna yeni bir şekil ver ki istihbarat girsin, tabii bu işin meraklısı FBI ve New York Polisi olarak kamuoyunun önüne sürülüyor, ama bu ABD içi ve FBI ile sınırlı kalmayacak. Siz tek seferlik bir anahtar ve yazılım verin, biz gerisini hallederiz diyorlar. Apple bunun tek seferlik bir şey olmayacağını biliyor ve bunu yapmaya başlarlarsa iPhone’u alıp korunduğunu düşünen herkes peşlerinden geleceklerini varsayacak. İnsanlar bu telefonları alıyor çünkü güvenli olduğunu düşünüyor. Apple, bunu kabul ederse müşteri ilişkileri hiçe sayılmış olacak. Bir sefer erişim sağlanırsa her şeye erişim sağlanmış olacak. Apple bir şeye artık dur demenin zamanı geldiğini fark etmiş ki iOS 7 ve 8 şifreli telefonlar arasında çok farklı bir durum var. Apple aslında iOS8 telefondaki bilgilere de ulaşabilir. Eğer ulaşamayız diyorsa, bu bankanızın hesabınıza ulaşamıyoruz demesi gibi bir şey demektir. Apple, bunu müşterilerini korumak adı altında aslında pazarını korumak için yapıyor. Türkiye gibi sonsuz suiistimallerin olduğu bir ülkede ise Apple’a güvenebilmemiz hâla çok uzak bir ihtimal.

Bugüne kadar ABD devleti, banka veya telefon şirketi kimden ne bilgi isterse aldı. İlk defa Apple ile bu yargı sürecine giriyor çünkü FBI, Apple’dan laboratuvar yazılımlarını istiyor. FBI, bunu tüm dünyayı takip etmek için istiyor; bahanesi terörist takip etmek, CIA ise biyolojik silah yapanları takip edecekmiş. Şimdilik ABD istihbaratının Apple ile mücadelesi FBI üzerinden vakaları çözmeli, hayatları kurtarmalıyız, kendinizi hukukun üstünde göremezsiniz tiyatrosu ile devam ediyor. Şimdi karar mahkemede ve muhtemelen mahkeme de FBI’dan yana karar verecek. Bill Gates bile Apple’ın boşuna işi uzattığını düşünüyor. Belki de bu işi Kongre’ye gelecek, yeni bir yasa konusu olacak, üzerinde pek çok pazarlık yapılacak. ABD Kongresi'nin çıkaracağı yasal bir düzenleme, Apple'ı güvenlik güçleriyle işbirliğine gitmekle zorunlu kılabilir. Nitekim konu şimdiden Kongre'de tartışılıyor. Cumhuriyetçi üyeler FBI'ın, Demokratlarsa Apple'ın haklı olduğu görüşünde. Kongre'den 'Apple telefonlara arka kapı açmalı' yönünde bir karar çıksa dahi, Apple'ın konuyu Anayasa Mahkemesi'nde temyize götürme hakkı var. Günün sonunda mahkeme ile de olsa Amerikan derin devleti kazanacak. Öte yandan CALEA yasası sadece telefon iletişimi ile ilgili idi. Yani diğer aletleri takip etmek için hukuki bir gerekçeleri de yok ama engel de yok. Acaba, kaç teröristin elinde akıllı telefon var, bu bile sorgulanmıyor. Apple şifreyi versin ya da vermesin ABD istihbaratı şimdiden bu tür engellerin önüne geçmenin önlemini alıyor. NSA, 2010 yılından beri değeri 254,9 milyon dolar olan BULLRUN ve EDGEHILL programları sayesinde internet şifreleme teknolojilerini kırma çalışmalarına başlamıştı. Şimdi ABD istihbaratı, Apple’dan şifre kıramazsa bütçeden kendi şifre kırma mekanizması için 69 milyon dolarlık ilave bütçe almayı planlıyor (22). Mahkeme kararı ne olursa olsun, ABD istihbaratı bu tür aletlere doğrudan müdahil olacağı kendine özel bir sistem peşinde yani konu Apple davası olmaktan çıkacak. ABD istihbaratı çeşitli ülkelerle, bankalarla, finans kurumlarıyla ya da kayıt tutan her firma ile bu zorlama ilişkiler kurulmuş durumda. Üstelik buna “arka kapı” denmesine kızıyorlar, “ön kapı” imiş çünkü demokrasiyi korumak içinmiş ve demokratik kurallar içinde uygulanıyormuş.
NSA’nın kitlesel istihbarat toplama ile ilgili hemen her gün yeni bir (IMSI gibi) izleme programından haberdar oluyoruz. Son gelişmeler aslında sadece FBI’yı değil, tüm ABD istihbaratını harekete geçirdi ve izleme faaliyetlerinin karanlığa gideceği propagandası yapılıyor. Hepsinde aynı kurgu, suç ve terör maskesi altında bir ülkesinin güvenliğine çok bağlı (!) bir yargıç kararı ile telefonların içindeki bilgilere ulaşma hikâyesi. Ancak, işin içine bankalar, şirketler girince bu işin terörist takibinin çok ötesine geçtiğini anlamayacağınızı sanıyorlar. Tim Cook; Apple, hiçbir şekilde güvenlik güçleriyle çalışamayacak, demiyor. Tartışma arka kapıyı evrensel olarak uygulamakla alakalı. İşte burada asıl konuya geliyoruz. FBI-Apple çekişmesinin arkasında bir bütün olarak ABD istihbaratının dünya genelinde yürüttüğü kirli işlerin sekteye uğraması, Apple örneğinin emsal teşkil etme tehlikesi var. Bunlar neler sıralayalım;
(A) Snowden’in ortayda çıkardığı ilk gerçek ABD’nin terörist ve suçlu takip etmediği, ülkeler hakkında casusluk ve bu yolla özel operasyonlar yaptığı idi. Bu izlemenin içinde şirketler, devlet adamları ve seçilmiş hedefler var. Almanya başbakanı Merkel’in dinlendiğini zaten biliyorsunuz. Diğerlerini ilave edelim.
- Türkiye ise Gezi olaylarından G-20 toplantılarına, dinlemelerin alt yapısına ev sahipliği yapmaya kadar bu işin kurbanları arasındadır. Snowden’in verdiği haritaya göre ABD adına dinlemeleri yürüten ekibin Türkiye’deki ayakları İstanbul ve Ankara’daki diplomatik temsilcilik binalarıdır. Türkiye’deki Ergenekon komplosu başlamadan önce gelen 35 Amerikalı istihbarat görevlisinin Türkiye’ye gelişi ile bilgiler, böylece yerine oturuyor.
- İtalyan basınında Şubat 2016’da Wikileaks belgelerine dayanarak, 2011 yılında dönemin Silvio Berlusconi hükümetinin NSA tarafından dinlendiği iddiaları gündeme geldi (23). ABD’nin Roma Büyükelçisi John Phillips’i İtalyan dışişleri bakanlığına çağrıldı. Neden önemli çünkü Berlusconi, 2011’de bir komploya uğradı ve seçimi kaybetti.
- 2012 yılında NSA, Meksika cumhurbaşkanı Enrique Pena Nieto’nun başkan adayıyken özel e-maillerini okumayı başarmıştır.
- NSA’nın BLACKPEARL adlı gizli programının tüm dünyadaki bankalar arasında elektronik fon transferi standardı sağlayan sistem olan Swift ağının hedefleri arasında Fransa Dışişleri Bakanlığı bulunmaktaydı.
- Ayrıca GCHQ belgesine göre; İngiltere ve ABD; enerji şirketlerini, mali örgütlerini, hava yollarını ve yabancı hükümetlerin bilgisayar ağlarını düzenli olarak hedef alıyordu (24).
(B) Sadece telefon dinlememiş, özel hayatımıza girmiş, masum insanlar ya da şirketler hakkında istihbarat amaçlı bilgi toplanmış ve izlenmiştir. Google Cloud, NSA’nın yabancı ülkelerde FISA kapsamında büyük ölçekte bilgi toplamasına ve özel operasyonlar yapmasına yardım ediyor. Cep telefonlarının takibi ile günde yaklaşık 5 milyon görüşme kayıt altına alınıyor ve yüz milyona yakın aletin yeri depolanıyor. Böylece milyonlarca telefon kullanıcısının hareketleri izleniyor yani sadece görüşmeleriniz değil, nerelere gittiğiniz de takip ediliyor. Yukarıda anlattığımız siber istihbarat sistemi ile ABD o dönemde 1.2 milyon kişi izliyordu. Bugün bu rakam 2 milyonu aştı. Sizler sorgulamıyorsunuz ama her tarafımızdaki gizli ya da açık kameralar, bankalar, oteller, benzin istasyonları, kart kullandığınız tüm alış verişleriniz sürekli kayıt altına alınıyor ve şahsınıza ait bir dosyada toplanıyor. Bankaların para hareketleri ile rapor vermeleri sorumluluğu var. IBAN no.ları, biyometrik resimler vb. uygulamalar terörist ve suçlu takip ediyoruz maskesi altında ABD’nin bize dayattığı takip uygulamaları. Peki, neden bu bilgilere ihtiyaç duyuyorlar ve kendi hükümetleri de bunlara çanak tutuyorlar? ABD için bu 2008 yılından beri geliştirdiği halkların duyarlılık analizi ve sosyal radar çalışmaları ile başka ülke halklarına angaje olma çalışmasının bir parçasıdır (25). Facebook’un üç temel işlevi; başka insanları tanıma fırsatı, kendi görüşlerini anlatma ve son olarak başkalarının nasıl düşündüğünü, neye dikkat ettiğini anlama imkânı yaratmasıdır (26). Sosyal ağ bu üç işlev ile kişiden kişiye temas sağlamaktadır. Facebook’un en ilginç kullanım alanlarından birisi siyasi amaçlı sosyal eyleme geçirme özelliğidir. Kendi hükümetiniz ise halkından korktuğu, kendi halkını takip etmek için bu sistemleri kullanıyor.
(C) Üçüncü gerçek, bu iletişim ile dünya genelinde insanlar öldürüldü, bu iletişim ağının en üstünde ABD başkanı vardı, cinayetlere o karar verdi, bugün de bu devam ediyor. Yani bu istihbarat sistemi sayesinde dünya genelinde hedefler belirleniyor. Oluşturulan öldürme listesinden seçilenler, başkan Obama’nın onayı ile dört şekilde öldürülüyor; insansız hava araçları, özel kuvvetler, hava kuvvetleri, CIA timleri. Buna ABD literatüründe hedefli öldürme sistemi (targeting killing system) diyorlar. Hedefli ölümler 2007’de başladı ve 2010’da iki katına çıktı. Hemen her yıl binlerce insan bu listelerde olduğu için değil, şüpheli ile aynı yerde olmaktan dolayı ölüyor buna da tali hasar diyorlar. Örneğin son olarak Libya’da iki Sırp ölmese idi, orada ABD tarafından onlarca kişinin hava saldırısında öldüğünü duymayacaktınız. Bu yöntem, ABD’nin şu an terörle mücadele adı altında kullandığı küresel ölüm makinesidir. ABD’nin savaş alanları dışında kullandığı hedefli öldürme işlerinde %95 insansız hava aracı kullanıldı (27). Cep telefonları ve sosyal medya kanalı ile tespit edilen hedefler, bu ölüm makinesinin hedefi haline geliyor. Öyle ki artık ABD istihbaratında terfi etmenin en kolay yolu, hedef bulmak oldu. Dünyanın her köşesindeki gazetelerden, telefon görüşmelerine elde edilen bilgilerden hedef listesi genişletiliyor. Bu işten en çok zarar gören Pakistan, Afganistan, Suriye, Irak ve Yemen’in yanında Afrika ülkeleri oldu. Usame Bin Ladin’i yeri kendisine giden kuryenin her seferinde cep telefonunun bataryasını aynı yerde çıkarması ile tespit edildi. Saddam’ın yeri ise eski korumalarından birinin Facebook sayfasındaki arkadaşlarının sorgulanmasından elde edildi.



Sonuç..

21. yüzyıl, teknolojinin getirdiği imkânlar vasıtası ile gözetleme, izleme ve dinleme çağı olacaktır. İstihbaratçıların işini sokaklardan masa başlarına taşıyan daha çok bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler olmuştur. Dönem artık bilgisayarlarla casusluk dönemidir. Apple, Google, Facebook, Twitter, MSN aklınıza ne gelirsen şirketleri ABD’dedir ve uzun zamandır ABD istihbaratı ile işbirliği yapmakta, sizin hakkınızda hiçbir yasal temeli olmadan özel bilgilerinize ulaşım sağlamaktadırlar. Bunu da terör ya da çocuk pornosu ile mücadele gibi insani gözüken nedenler kisvesi altında yapmaktalar. 6.9 milyar nüfusu olan dünyada 5 milyardan fazla cep telefonu kullanılmakta, nüfusun yarısı en az bir telefon kullanmaktadır. Bilgisayar internet ağı ve e-mail haberleşmeleri gerçek anlamda hiçbir kişisel güvenlik programı olmayan Microsoft’un Windows programları sayesinde çok kolay denetlenebilmektedir. İleri teknolojik istihbarat kullanımlarının, araçları da sonuçları da yöntemleri de hâla çok açık değildir. Çoğu kez kullanılan yöntem ve araçlardan ziyade, ortaya çıkan olaylar eliyle yaratılan sansasyonlar arka odalardaki çalışmaları gizlemektedir. Öte yandan açık istihbarat kaynakları hayal edilemeyecek genişliğe ve değere ulaştı. Özellikle internet önemli bir açık kaynak istihbaratı kaynağıdır. ABD, istihbaratın %95’inden fazlası açık kaynaklardan, küçük bir parçasını gizli operasyonlarla elde edilen bilgilerden sağlıyor. En çok da en yakın müttefikleri üzerinde bile gizli bilgi toplamaya devam ediyor. Snowden ifşaatları ortaya çıkınca ABD istihbaratının en büyük üzüntüsü insanları yasal olamayan izleme yöntemlerinin ortaya çıkması değil, bu yöntemlerin öğrenilmesi nedeni ile hedef kişilerin davranışlarını değiştirmesi olmuştu. Bugün sadece biz Türkler değil tüm dünya, uluslar arası izleme ve insan avına bir dur demek için hala durum farkındalığı ve tepkimizi belirleme aşamasındayız.
Herkesin özgürlük dediği şey bugün artık mahremiyet, kişinin özel hayatının saklanması oldu. Demokrasiler değil, diktatörlükler halkından korkar ve onun hakkında bilgi toplar, işte demokrasiye en büyük tehdit de budur. Kontrol edilmeyen devlet gözetimi, demokratik özgürlüğümüze yapılan büyük bir tehdittir. NSA’nın açık olarak sadece tüm Amerikalıların değil, tüm dünyanın dijital yaşamlarına direkt erişimi olduğu açıktır. İnternetteki hareketleriniz, kullandığınız telefonlar uzun zamandır izleniyor olabilir ya da en azından istendiği zaman konuşma arşivinize girilebilir. PRISM programı sürekli genişliyor, Hotmail veya Google gibi servislerdeki hesaplarınız kontrol altında. Eğer Apple, Google veya Microsoft üzerinden izleniyorsanız, takip edilmekten kaçınmanın en iyi yolu akıllı telefonlardan kurtulmak. Akıllı telefonlarda birçok servis, bulunduğunuz yeri soruyor. Örneğin BlackBerry yabancı hükümetlerin kullanıcı bilgilerine ulaşmasına da izin verdi. Kırılması imkansız bir şifre kullanmak da çare değil, Hotmail’e girerken yanlış şifre girdi iseniz, sizi bunun eski şifreniz olduğu ile uyarabiliyor, yani şifreler zaten kayıt altına alınıyor. FBI, şimdi Apple’dan kendisinin sızabileceği yeni bir iOS yazmasını istiyor. Güvenlik olmadan özgürlük tehlikelere açıktır ama özgürlük olmadan güvenlik ise baskı rejimidir. Demokrasi, özgürlük, gizlilik ve güvenlik arasında bir dengeyi bulabilmeliyiz. Suçlular telefonlarına ulaşılabileceğini bilmeli, gizliliği abartıp suçluların aramızda çoğalmasına izin vermemeliyiz ama şahsi bilgilerimiz de sürekli bir yerde biriktirilmemeli, suçla ilgisi olmayan insanlar takip edilmemeli, korkmadan birbirilerine telefonda her şeyi konuşabilmeli, insanlar telefona giriş izni isteyen güvenlik görevlisinin de hâkimin de haklarını en iyi koruyacağına emin olmalı, bu kararlar da en doğru kişilerce denetlenebilmelidir. Bunlar olana kadar da, dünya genelinde başta bu işbirlikçi şirketlere olmak üzere, mahremiyetimizi koruyacak hukuki düzenlemeler ve güvenilir bir denetim mekanizması kurulması için tepki vermeliyiz. Demokrasinin özgürlük toleransını, halkından korkan seçilmiş diktatörler değil, halk belirlemelidir.
Doç. Dr. Sait Yılmaz
Twitter: 
@DocDrSaitYilmaz
 
Kaynakça
(1) Shawn Helton: “Privacy Crisis”: Why the FBI’s Case Against Apple is Falling Apart, 21st Century Wire, (March 04, 2016).
(2) Aydınlık: FBI ve Apple Arasındaki Şifre Krizi Büyüyor (03 Mart 2015).
(3) Matthew Frankel, A Response to Ken Lieberthal's Report on the Intelligence Community, The Brookings Institution, (October 19, 2009).
(4) Robert M. Clarck: Scientific and Technical Intelligence Analysis, Studies in Intelligence, Vol.19, (1975),
https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/kent-csi/vol19no1/pdf/v19i1a06p. pdf
(5) Steven Greenhouse: The Greening of U.S. Diplomacy: Focus on Ecology, New York Times, (October 09, 1995).
(6) Richard Kerr, Thomas Wolfe, Rebecca Donegan, Aris Pappass: A Holistic Vision for the Analytic Unit, Intelligence Analysis, CIA Publications, (April 15, 2007). https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/csi-publications/csi-studies/studies/vol50no2/html_files/Holistic_Vision_5.htm
(7) Foreign Intelligence Surveillance Act.
(8) Luke Harding: Snowden Dosyası, Pegasus Yayınları, (İstanbul, 2014), s.40-89.
(9) Paul Todd and Jonathan BlochKüresel İstihbarat, (Çev. E. Günsel), Truva Yayınları, (İstanbul, 2006), s.67.
(10)  Stephen C. Mercado: Sailing the Sea of OSINT in the Information Age, A Venerable Source in a New Era, 6, available at: https://www.cia.gov/library/center-for-thestudy-of-intelligence/csi- publications/csi-studies/studies/vol48no3/article05.html, (April 14, 2007).
(11) Sait Yılmaz: 21. Yüzyılda Güvenlik ve İstihbarat, Alfa Yayınları, (İstanbul, 2006), s.433.
(12) Sait Yılmaz: ABD İstihbaratında Yaşanan Değişimler, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, (14 Şubat 2012)   http://www.21yyte.org/tr/arastirma/abd/2012/02/14/6488/abd-istihbaratinda-yasanan-degisimler
(13) Harding: a.g.e., (2014), s.123-178.
(14) Sait Yılmaz: Snowden’den Alınacak Dersler, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, (1 Kasım 2013). http://www.21yyte.org/tr/arastirma/abd/2013/11/01/7271/snowdenden-alinacak-dersler
(15) SCS: Special Collection Service.
(16) NSA: Surveillance Techniques: How Your Data Becomes Our Data, (Giriş: 08 Mart 2016), https://nsa.gov1.info/surveillance/
(17) Harding: a.g.e., (2014), s.142-143.
(18) Yılmaz: a.g.e., (1 Kasım 2013).
(19) BBC: 6 Soruda Apple - FBI Tartışması: Güvenlik mi, Gizlilik mi? (19 Şubat 2016).
(20) BBC: Apple - FBI Tartışması: Zuckerberg'den Apple'a Destek, (23 Şubat 2016).
(21) Hürriyet: Apple ile FBI Arasındaki Şifre Kırma Krizine Google Ne Dedi? (20 Şubat 2016).
(22) Loretta Lynch: Here’s Why the FBI Went After Apple when It Did, Fortune Magazine, (February 26, 2016).
(23) AA: İtalya ile ABD Arasında Dinleme Krizi, (24 Şubat 2016).
(24) Harding: ag.e., (2014), s.181-192.
(25) Bu uygulamalar için bakınız, Sait Yılmaz: Akıllı Güç, Kumsaati Yayınları, (İstanbul, 2011).
(26) Lee Hudson Teslik: New Media Tools and Public Diplomacy, CFR.org, (May 11, 2009).
(27) Michael Zenko: Reforming U.S. Drone Strike Policies, Council on Foreign  Relations Special Report No. 96, Center for Preventative Action. (January 2013), p.8.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder