26 Şubat 2015 Perşembe

Can Suyundan Damla Damla Demokrasiye




Can Suyundan Damla Damla Demokrasiye,



23 Ocak 2000 Pazar 

Bugün size bir kitap reklamı yapacağım. Bu kitap vitrinleri süsleyen rengarek boyalı kapakları içinde adeta al beni diye haykıran kitaplardan değil. Basit ve sade bir dizaynı var. Fakat içinde verilen bilgiler, yıllardır bu ülkeyi idare ettiğini sanan sözde aydın yöneticilerimize gerçek bir demokrasi dersi olacak cinsten. Ülkesini, milletini, şehit kanıyla sulanmış kutsal toprağını seven gerçek bir Türk milliyetçisinin dilinin döndüğü kadar bilgi ve tecrübelerini milletinin emrine sunduğu bir şaheser yapıt. Bir yönetim klasiği.

Neden yöneticilerimiz için "demokrasi dersi" dedim. Bunu ancak bu kitabı okuyanlar öğrenebilecek. Orada yöneticilerimizin ülkemizin en önemli gerçeklerinden uzaklaşarak nelerle uğraştıklarını, bu toprakların sahibi olan Anadolu Türk Toplumunu ne kadar ihmal ettiklerini görecekler. Fakat ben kendi kendime hayıflanıyorum. Biz zaten okumuyoruz. Kutsal kitabımız KURAN'da Allahın insanoğluna ilk emri OKU'
dur. İlk emir olarak OKU diyerek başlamasına rağmen okumuyoruz. Biz milletçe okumayı sevmiyoruz. Okuyanları dikkate almıyoruz. Ama inşallah okurlar. Devlet nedir, bayrak nedir, millet nedir, nasıl yönetilir, gibi asli görevlerini öğrenirler.

Bu güzel ve değerli eseri Emekli Tümgeneral Hüseyin Sezgin hazırlamış. Kendisini bundan 23 yıl önce Kurmay Binbaşı rütbesinde iken Genelkurmay Karargahında tanıdım. İyiki tanımışım. Türkiye ve Türklük için çarpan kalbinin ,düşünen beyninin hasılasını kalemiyle milletine ulaştırdığı için kendisini kutluyorum. İnşallah bununla kalmaz daha nice böyle yol gösterici, aydınlatıcı eserler meydana getirir ve milletine sunar. Kitaptan elde etmek isteyenler için aşağıya adres çıkartılmıştır. Temas kurulduğu takdirde elde etmek mümkün olabilecektir.

Şimdi size bu eseri tanıtmak istiyorum. Fakat ben tanıtmayacağım. Kitabın önsözünün bir bölümünü aynen aşağıya aldım. Hüseyin Sezgin Paşam size kendi üslubu ile kendi eserini tanıtacak. Birlikte okuyalım.

ÖNSÖZ

1991 yılında emekli oldum. Her asker gibi bende özellikle, ülkenin sosyal, siyasi ve güvenlik meselelerine ilgi duyardım. Sivil yaşamda herhangi bir görevim olmadı. Zamanım çoktu. Ama bu sahalarda derinlemesine bir kitap verecek birikimim yoktu.

Elbette bir uzman değildim ama, kırk yıla yakın bir süre toplumun, en dinamik erkek nüfusu ile haşır neşir oldum. Onlar hep tecrübesizdiler. Onlara birşeyler vermeye çalıştım. Eksikleri ve askerlikten sonraki yaşamlarında nelerle karşılaşacakları üzerinde kafa yordum. Onları VATANDAŞ boyutunda görevler bekliyordu. Onlar Türk Halkı idi. Demokrasi ile bir türlü buluşturulamayan HALK...

Bugüne kadar HALK için neler yapılmıştı ? Siyasi Partiler mi kurulmamış, Halk Evleri mi açılmamıştı. Ama demokrasi hala topallıyor. Sonunda fatura halka ödettiriliyor,elhak!...Örnek okadar çok ki saymakla bitmez.Öncelik sırası vermeksizin aklıma geliverenleri hemen sıralayayım: Bu halk;

- Tanımadığı insanlara iradesini yükler, sonra beş yıl takip bile etmez.
- Rüşvet, yolsuzluk, nüfuz suistimalinden şikayet eder, ama durumu da rahatlıkla kabüllenir. Düzen, bu der.
- Zamları ve haksız k azançları hemen benimser.
- Darbelere, müdahalelere sıcak bakar, düzenin kurtarıcısı diye nitelendirir.
- Çocuğunu deslerden geçer not almak için okula gönderir.
- Herşeyi devletten bekler.
- Şahit olmaz ama rahatça kefil olur... Dahası var....O kadar çok ki sıralamakla bitmez...
- İnsanlarımız hem tam özgürlükten yana, ama o özgürlüğü belirleyen esas ve yaklaşımları benimsemiyor. Bağımsızlıktan yanadır ama ,bağımsızlığa yönelik tehdidi önemsemiyor bile,
- Hem emniyet ister, hemde ona tahammül etmez,
- Hem tutumdan yana, hem israftan çekinmez,
- Hem barıştan yana, hem kavgayı bırakmaz,
- Hem olsun der, hem de nemelazımcıdır.

Tabir caiz ise, karanlığımız bile karmakarışık. Doğrular, yanlışlar içiçe; uygunlar bir türlü bulunamıyor. Herkes ayni şeyleri söylüyor ama , asgari müştereklerde bir türlü buluşamıyoruz. Bu kadar karışık , karmaşık bir yapıdan kim, nasıl çıkaracak bu yüce toplumu ? Düzlüğe, esenliğe ve !...çağdaşlığa

Oysa, EGEMENLİK VE TAM BAĞIMSIZLIK ancak, ne yaptığını bilen, ve geleceğini doğrudan tayin ve tesbit edebilen ve bu avantajı sürekli olarak elinde bulunduran milletlerin hakkıdır dememişmiydi O ? Ama ne yazık ki çok partili hayata geçmesinin üzerinden elli yıldan çok bir zaman geçmesine rağmen, bunu henüz başaramadığımız üzücü de olsa ortada !...

Demekki; yalnızca halka inanarak, ona güvenerek ve onun iradesinin en üst düzeye ulaştığını zannederek, bu nutuklarla beslenerek Demokratik Laik Cumhuriyet yönetimini gerçekleştirmek mümkün olamıyor. Demekki, demokrasi için bu ön şart yeterli değildir . Şu sıralarda, bütün gel-git 'lerden sonra ulusça bunun farkına vardığımızı pek söyleyemem ama kayıplarımızın çok fazla olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim:

- Halk,TBBM'nde kendi iradesinin temsil edilip edilemediğini tam olarak fark edemedi.
- Bu süre içinde kuruların yanında yaşlar da yandı. Suçsuzlar kaybetti
- İyilerle kötüler,haklılarla haksızlar ayni kefeye kondu.İyiler kaybetti,haklılar yok oldu.
- Toplum barışını kaybetti.
- Meclis, saygınlığını kaybetti.
- Dünya zamana karşı yarıştı, Türkiye zaman kaybetti.
- Siyasi partiler güvenilirliklerini kaybetti.
- Hazine kaynaklarını kaybetti
- İşçi işini, dürüst işveren iş yerini kaybetti.

Kısaca topyekün Millet kaybetti. 
Elbette bu kayıpları birileri  kazanacaktı.
Tarihin terazisi boş kalırmı hiç.?
- İşsizlik, enflasyon, ahlaksızlık kazandı.
- İç ve dış düşmanlar kazandı.
- Mafya ve çeteler kazandı.
- Siyaset cambazları kazandı, v.b. daha niceleri... 


Bugün bu kayıplara rağmen, psikolojik yılgınlığa rağmen bugün dahi bu olumsuzlukları giderip, ülkemiz ve insanlarımız için verimli çözümlere ulaşma imkanının var olduğunu ve toplumumuzun mevcut dinamiklerinin kullanılarak düze çıkacağımıza inancım sonsuzdur diyorum. Yeter ki artık; kalıplaşmış fikirler ve günübirlik çözümler yerine, toplumumuzu hür irade ve demokrasi olgusu ile besleyebilelim. Toplumu ve olayları, ATATÜRK'ün gözü ile gözlemleyip, onun gibi düşünerek, verimsiz kalmış bu tarlayı sulayacak çözümler üretelim. ANADOLU' nun gerçek sahiplerine ve Yurdun Efendilerine bir şeyler verelim ki, bu gübresiz bırakılmış ve "CAN SUYU " ile idare eden tarla verimli hale gelebilsin.

Hüseyin Sezgin Paşa'nın kitabı bu şekilde meselelerimize bir devlet adamı ciddiyeti içinde eğilerek ve alternatif çözümler üreterek devam ediyor. Bu kitabı her Türk aydını okusun diyorum. Bana düşen ise bu güzel eserin varlığını duyurmaktır. Kitabı isteme adresi aşağıya çıkartılmıştır. Bütün iyi insanlara duyurulur.(T.T.K.)

İSTEME ADRESİ :
ŞENESENEVLER, KOCAYOL CADDESİ
ATILIM SİTESİ, A BLOK,DAİRE 28
Bostancı/İSTANBUL
TEL: (0216) 384 834

Dr. Tahir Tamer Kumkale
23 Ocak 2000 Pazar


http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=7

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder