19 Nisan 2020 Pazar

Büyük Tehlike

Büyük Tehlike 





Yekta Güngör Özden: 
Sözcü Gazetesi 
yektagozden@sozcum.com
11 Eylül 2014 



   Günümüz iktidarı, yıllar boyu ortaklık yaptığı Fethullah Gülen yapısıyla arası açılınca ve onlara dayanıp güvenerek yapılan her aykırılığı “ Darbe, şantaj, 
Pensilvanya ” suçlamalarıyla onların üzerine yıkarak kendini kurtarmaya çalışıyor. 

Bu bağlamda emniyet görevlilerine sözlü buyrukla yaptırılan her 
hukuksuzluğu, hiç bilgisi yokmuş, memurlar kendiliğinden yapmış gibi, polisleri 
suçlayarak kendinden uzaklaştırıyor. Sonra “ Haşhaşiler, Pensilvanya talimatlı darbeciler, yargıdaki paralel” diyerek tüm yargıyı karalayıp değersiz kılmakta yarışıyorlar. Yeni Başbakan'ın yargıya yönelik sözleri de, yakında siyasal bir girişimle, kendilerine yönelik tüm soruşturma, yargılama, suçlama-fezleke işlemlerinin kapatılması için yargıç ve savcıları kapsayan değişiklikler, görevden uzaklaştırmalar yaşanacağını gösteriyor.

Gerçek demokrasilerde güçler (kuvvetler-erkler) ayrılığı uygar bir işbölümü ve 
işbirliği amaçlıdır. Güçlerin birbirine üstünlüğü asla söz konusu değildir. 
Yürütme-yönetimin yargıya el attığı, etkilediği ve yönlendirdiği ülkelerde 
bağımsız yargı olamayacağından hukuk devleti niteliği de yoktur. Bağımsız yargı 
olmayınca devletin temeli olan adaletten söz edilemeyeceğinden gerçek güvenlik, esenlik, hukuksallık ve mutluluktan da söz edilemez. Yargıç ve savcılar yansız olmazsa yargı bağımsız olamaz.

Tehlike yakın mı?

12 Ekim'de yapılacak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelikleri seçimi için 
Hükümet devreye sokulmuş, iktidara yakınlıkları söylenen kimi adayların Başbakan ve Adalet Bakanı'yla görüşerek oy edinmeye yönelik sözler aldıkları medyada yaygın haber ve eleştiri konusu olmuştur. 
Yargıyı ideolojik davranmakla, Demokles'in kılıcı olamaz” çıkışıyla eleştiren yeni Başbakan'ın, ustası gibi, hukuksuzluklar içinde yüzmeye heveslendiği izlenmektedir.

Adalet Bakanı da Adalet Yılı Açılış Töreni'nin kaldırılması girişiminde 
bulunacaklarını anlattığına göre önümüzde karanlık bir süreç bulunmaktadır. 
Yargıtay'ın 2014 Adalet Yılı Töreni kararı için “Bu bir saygısızlıktır” diyen 
bakanın saygı konusundaki özensizliği kötü bir örnektir. Yargının olmazsa olmaz 
öğesi savunmayı yadsıyarak hukuktan ve hukuk devletinden söz etmekle kimseyi kandıramaz. Böyle bir savunma ancak gülünçlüğü yansıtır. 

A. Davutoğlu hükümetinin programında yargıyla ilgili bölümde geçen “.. Yargı üzerinde kurulmak istenen vesayetin yok edilmesi, yargının milletin yargısı olması için..” Sözleri AKP iktidarının unutulmaz kötülüklerinin en önemlisini 
anımsatacaktır. Vesayet varsa iktidarın baskısı ve etkisidir.

Yargıç ve savcıları balık yerine koyup olta uzatan iktidar, herhalde 
yanılacaktır. İktidara kapılır, yansızlıkları nı yitirirlerse içinden 
çıkamayacakları güç durumlara düşeceklerini ve yargının onurunu düşüreceklerini hiçbiri gözardı etmemelidir.

Yargıçlar ve cumhuriyet savcıları sınavdadır. Bakalım seçimler yargının 
bağımsızlığına duyarlığı, meslek onurunun korunmasını, görevlilerin soyluluğunu 
ve yansızlığını yansıtacak mı? Eleştiriler yanıtlanacak, kuşkular dağılacak mı? 
Adalet güneşinden kimse yoksun kalmasın dileğimizi adaleti çiğneyeneler ve 
adaletten kaçanlar için bile yineliyoruz.

Yeni Türkiye-Restorasyon” sözleriyle açıklanan yadsıma (inkar) ile 
değerbilmezlik (nankörlük), hukuk devleti oluşumunu gerçekleştiren Atatürk 
Cumhuriyeti'ne bağlılığın ilginç ve ibretlik bir göstergesidir.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder