2 Nisan 2020 Perşembe

TÜRKİYE’DE GARİP İŞLER OLUYOR.

TÜRKİYE’DE GARİP İŞLER OLUYOR. 


ANLAMAKTA ZORLANIYORUZ. 
BİRİ BİZE ANLATSIN..

Dr. Tahir Tamer Kumkale
19 OCAK 2020


Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
(Gazi Mustafa Kemal Atatürk)

Başlangıç olarak TBMM’nin açıldığı 23 Nisan 1920’yi kabul edersek Türkiye Cumhuriyeti tam bir asırlık bir hukuk devletidir. Anayasa ve kanunlarla yönetilir..

Kuruluş nizamını sağlayan en önemli Kanunlardan biri de Tevhid-i Tedrisat (Eğitimin Birleştirilmesi) Kanunudur. Bu TBMM tarafından 3 Mart 1924 tarih ve 430 Kanun Numarası ile kabul edilmiş olan ve ülkedeki bütün eğitim kurumlarının Maarif Vekaleti’ne bağlanması öngörülmüştür…

Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulünden bir hafta sonra 11 Mart 1924’te, laik ve çağdaş eğitimin gereği olarak tüm medreseler kapatılmıştır..

Bu ön bilgiden sonra günümüze gelelim. Bugünkü haber bültenlerinde dikkati çeken bir haber; ” Bitlis’in Güroymak ilçesinde, Nakşibendi tarikatı şeyhlerinden Abdülkerim Çevik (50), uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi” şeklinde idi.

Şeyh olarak nitelendirilen cübbeli, sarıklı ve sakallı şeyhin cinayet haberinin verilmesi çok doğaldır. Çünkü kim olursa olsun bir kişinin öldürülmesi ciddi bir haberdir. Allah rahmet eylesin dedikten sonra aklıma takılan bir hususu da vurgulamadan geçmek istemiyorum. Çünkü ölen kişi hakkında devlet büyüklerimizin söylemlerini oldukça garip buldum..

Ülkemizde insanlar arasında birlik ve bütünlüğü sağlamaktan sorumlu İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu mesajında, “Çok hüzünlüyüm… Bir alimin ölümü bir alemin ölümüdür. Bitlis Güroymak (Norşin) Medresesi Başmüderrisi Seyda Abdülkerim ÇEVİK Allah’a yürüdü. Allah rahmet eylesin…” ifadelerine yer vermiştir.

Eski Başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu; “Bitlis Norşin Medresesi Baş müderrisi Seyda Abdülkerim Çevik’in menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybettiğini öğrendim. Bölgede halkın kaynaşmasına güzel bir örnek teşkil eden merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilerim.”sözleri ile medreselerin devam ettiğini teyit etmiştir.

Biz bu ifadelerle 11 Mart 1924’te fiilen kapatılan medreselerin halen eğitime devam ettiklerini ve bu eğitimleri müderris ve baş müderrislerin verdiğini öğrenmiş bulunuyoruz.. Demek ki Türkiye’de Maarif Bakanlığı çatısı dışında eğitim veren başka kuruluşların olduğu devletimiz tarafından da tescil ediliyor..

1982 Anayasasının henüz dokunulamayan 174’üncü maddesi “İnkılap Kanunlarının Korunması” başlıklıdır.

“MADDE 174.– Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz” şeklindedir.

Bu maddede sıralanan 8 İnkilap Kanununun 1’inci Maddesinde 3 Mart 1340 (1924)tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu yer almaktadır.

Atatürk’ün “Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.” sözlerini de hatırlatarak diyorum ki;

Konu yoruma meydan bırakmayacak kadar açıktır. Milli Eğitim Bakanlığı yanında ülkemizde medrese eğitimi de devam etmektedir.

Bu fiili gerçeğe karşı bizim vatandaş olarak yapabileceğimiz bir şey yoktur. Görev Cumhuriyet Savcılarımıza düşmektedir..



***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder