25 Aralık 2018 Salı

TERÖRLE MÜCADELEDE YENİ SAFHA ZEYTİN DALI HAREKATI BÖLÜM 3

TERÖRLE MÜCADELEDE YENİ SAFHA ZEYTİN DALI HAREKATI BÖLÜM 3


Zeytin Dalı Harekatı ’nın İcrası 

Cenderis Beldesinin Ele Geçirilmesi:20 8 Mart 2018’de ZDH birlikleri Hatay’ın 
Reyhanlı ve Kırıkhan ilçelerine roketli saldırıların yapıldığı Cenderis beldesini 
ele geçirerek hem bu saldırı tehdidini ortadan kaldırıldı hem de bölgedeki 
terörist unsurları önemli oranda etkisiz hale getirildi. Bölgede etkisiz hale getirilen teröristler arasında temsili olarak bulunan Suriye rejimi yanlısı Şii milislerin olduğu da belirlendi. Ayrıca Afrin ilçe merkezine güneybatıdan yaklaşma istikametinde önemli bir avantaj kaydedildi. 

Afrin İlçe Merkezinin Çevrelenmesi:21 Bafilyon tepeleri ve Cenderis’in ele 
geçirilmesinin ardından devam eden operasyonlarda Afrin ilçe merkezi kuzey, 
doğu ve güney istikametinden çevrelendi ve harekat birlikleri ilçe merkezindeki 
müteakip meskun mahal harekatı için hazırlıklarını yapmaya başladı. Bu kapsamda sivillerin tahliyesi ve temel ihtiyaçlarının karşılanması için harekat bölgesinde AFAD ve Kızılay ile müşterek çalışmalar yapılmaya başlandı. 

HARİTA 12. AFRİN İLÇE MERKEZİNİN ÇEVRELENMESİ

Kaynak: “53. Gününde Zeytin Dalı Harekatı”, Suriye Gündemi, 13 Mart 2018, 
http://www.suriyegundemi.com/2018/03/13/53-gununde-zeytin-dali-harekati, (Erişim tarihi: 23 Mart 2018). 

Harekat alanında 20 Ocak-16 Mart 2018 arasındaki veriler göze alındığında 
PKK/PYD’nin direnek odakları ve operasyonun gayret süreçleri zaman çizelgesi 
ve harita üzerinden daha net anlaşılabilir. İleri harekatın başladığı 21-23 Ocak arasında etkisiz hale getirilen terörist sayısı ve ele geçirilen alanın nispeten dar olması PKK/PYD unsurlarının girme noktalarındaki terörist sayısı-arazi-hava koşullarını optimize ederek savunma etkisi yarattıklarını gösterdi. Teröristlerin yarattığı savunma etkisi özellikle batı cephesinde Racu’nun güneybatısındaki Ömeruşağı köyü ve çevresinde görüldü. Öte yandan kuzey sektöründeki Şeyh Horoz köyü, Kurni Dağı, Darmık Dağı ile kuzeybatı sektöründeki Burseya Dağı bölgesinde de benzer etkiler belirdi. Bahsedilen bu alanların gerisinde bulunan terörist unsurlara ait ikmal ve takviye hatları ve faaliyetlerinin İHA, Hava Kuvvetleri ve karadan ateş destek vasıtalarıyla etkili bir şekilde vurulması ve ZDH birliklerinin harekat temposunu gelişmelere bağlı olarak değiştirmesi teröristlerle olan temas süresini kontrollü olarak TSK/Milli Ordu lehine uzattı. Böylelikle teröristlerin savunma ve hayatta kalma yetenekleri zayıflatıldı. 3 Şubat 2018’de İdlib bölgesinde rejim muhalifi unsurlarca Rusya’ya ait bir SU-25 yakın hava destek uçağının yerden havaya alçak irtifalı güdümlü füze ile düşürülmesi ZDH üzerinde olumsuz etki yarattı.22 
Rusya bu gelişmenin ardından Suriye hava sahasını Türk Hava Kuvvetlerinin kullanımına füzelere karşı yeni bir savunma sistemi tesis etmek için geçici olarak 
kapatttı. Hava desteğinden mahrum bir şekilde ilerleyen harekatın temposunda 
da bundan sonra bir yavaşlama yaşandı. 9 Şubat 2018’de hava sahasının yeniden açılmasıyla birlikte harekat tekrar hava desteği imkanına kavuştu. 
Hava sahasının açılmasından bir gün sonra 10 Şubat 2018’de batı sektöründeki 
çatışmaların hızlandığı ve TSK/Milli Ordu birlikleriyle terörist unsurların arasındaki temas hattının düzensizleştiği ve PKK/PYD savunma hatlarının içine girildiği görülmeye başlandı. Bu süreçte etkisiz hale getirilen terörist sayısı ile TSK/Milli Ordu zayiatları da yakın mesafeden girilen silahlı temasları doğrulamakta.23 Şubat ayı boyunca ileri harekat alanları hakim arazi kesimlerine ulaşıp teröristlerden temizlenen alanların Türkiye sınır hattı boyunca birleştirilmesi gayretleriyle geçti. Bu bakımdan ZDH’nin ileri harekatın taktik uç sınırlarına ulaşmış olması hem hakim alanların tahkim edilmesi hem de komşu alanların birleştirilmesiyle devam etti. Bu noktada harekatın temposunda bir yavaşlamadan değil müteakip aşamalar için ele geçirilen hedeflerin başarısından faydalanılması için hazırlanması ve bağımsız bölgelerin konsolidasyonu faaliyetlerinden söz edilebilir. Nitekim ele geçirilen ve tahkimatlandırılan alanların yarattığı taktik ve operatif avantajdan rahatsız olan PKK/PYD’li 
teröristler tahkimatlandırılması devam eden Ali Beki köyünün 1 kilometre güneydoğusundaki hakim arazide bulunan operasyon birliklerine 1 Mart 2018’de kapsamlı bir saldırıda bulunarak konsolide edilen alanları ayrıştırma girişimi gerçekleştirdi. 
TSK/Milli Ordu unsurlarında zayiata neden olan bu saldırının püskürtülmesiyle birlikte harekatın temposu da gözle görülür bir şekilde arttı. 



GRAFIK 3. ETKİSİZ HALE GETİRİLEN PKK/PYD’Lİ TERÖRİST SAYISI 
GRAFIK 4. ŞEHİT OLAN TSK PERSONELİ SAYISI 

İkinci Safha: Meskun Mahal Safhası (13-18 Mart 2018) 
Harekatın ikinci safhasında Afrin merkezinin çevrelenmesi ve kontrol altına 
alınması sadece beş gün sürdü. Afrin’in doğusu kuzeydoğudan, batısı ise 
güneybatıdan yaklaşan harekat birliklerince çevrelendi. Bu istikametlerden 
yaklaşan harekat birlikleri şehre girerek kontrolü sağladı. Önemli bir dirençle 
karşılaşmayan harekat birlikleri kent merkezini 18 Mart 2018’de saat 08.30’da 
kontrol altına aldı. PKK/PYD’li teröristlerin bir kısmının Afrin merkezinin 
çevrelenme aşamasında şehri terk etmeye başladıkları ve Tel Rıfat, Zahra ve 
Nubul istikametine kaçtıkları değerlendiriliyor. Teröristlerin çok sayıda araç, 
silah, mühimmat ve teçhizatı geride bırakması, hazırlıklı bir geri çekilme 
yapmadıkları, taktik yetersizlikten dolayı mevzilerini terk edip kaçtıklarının 
göstergesidir. Her ne kadar şehir çatışması olmasa da teröristlerin EYP ve 
mayınlarla tuzakladığı alanlar bölge-bölge, mahalle-mahalle, sokak-sokak ve 
bina-bina temizlenmeye başladı. 

İHA ve SİHA’ların Harekata Etkisi 

Milli imkanlarla geliştirilen silahlı/silahsız insansız hava araçlarının ZDH’nin taktik ve operatif seviyede harekat etkinliğine önemli katkı sağladığı da görülmüştür. 
Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle son yıllarda milli ve yerli savunma teknolojilerinin geliştirilmesi konusunda ortaya koyduğu anlayış doğrudan Türkiye’nin sahadaki askeri etkinliğine de olumlu katkı sağlamıştır.24 Bilindiği gibi askeri operasyonların başarısı istihbarat ve harekat üstünlüğü üzerinden elde edilir ve kamu diplomasisindeki üstünlük sayesinde de başarı pekiştirilip sosyal ve siyasi alanda taşınarak kalıcı hale getirilir. 

İstihbarat üstünlüğü boyutundan bakıldığında insansız hava araçları (İHA) 
hedef tespiti, keşif ve gözetleme görevlerinde kullanılarak terörist mevzi, karargah ve barınaklarının yeri ile terörist unsurların taktik ve idari hareketlerini elektronik gözetleme vasıtalarıyla tespit edip harekat planlayıcılarının öncelikli istihbarat isteklerini karşılamıştır. Böylelikle hem hava ve karadan stratejik ateş destekleri hem de taktik unsurların manevraları etkili bir şekilde yönetilebilmiştir.25 Silahsız İHA’ların ise harekatın taktik birliklerine doğrudan havadan ateş desteği sağlaması ve teröristlerin taktik unsurlara münferit silahlı müdahalelerde bulunması hem harekat birliklerini rahatlatmış hem de teröristler unsurlar üzerinde imha ve korku etkisi yaratmıştır.26 

Öte yandan İHA’lar PKK/YPG’li teröristlerin sivillere dönük yaptığı saldırıların 
anbean görüntülenip dünya kamuoyuyla paylaşılmasında önemli katkı 
sağlamıştır.27 Bu noktada milli imkanlarla üretilen Bayraktar TB2 SİHA’nın 
PKK’nın kara propagandasının uluslararası alanda kırılmasında son derece 
önemli bir işlev gördüğünün de altının çizilmesi gerekir. Özellikle Afrin operasyonunun son aşamasında sivillerin şehir merkezini terk etmelerine mani olmaya çalışan PKK/YPG’li teröristlerin faaliyetlerinin anlık görüntülerinin uluslararası kamuoyuna aktarılmasında Bayraktar TB2 hayati fonksiyon üstlenmiştir. 
Bu bağlamda İHA ve SİHA’lar ZDH süresince harekatın başarısı ve bunun 
uluslararası alanda kamusallaşması bakımından istihbarat-harekat-kamu diplomasisi üçlemesinde ihtiyaç duyulan üstünlük gereksinimlerinin tamamını kesintisiz bir şekilde yerine getirmiştir.28 Bu bakımdan İHA’ların Türkiye’nin askeri etkinliğini artırma konusunda stratejik düzeyde katkısı söz konusudur. 
Afrin Meskun Mahal Çatışması Sonrasındaki Süreç ve Beklentiler Afrin merkezinin kontrol altına alınması ve harekatın birinci safhasında ele geçirilen alanların birleştirilmesinin ardından harekatın üçüncü safhasının Afrin’in doğusundaki Minnig Havalimanı ve Tel Rıfat hattında gelişeceğine yönelik bir beklenti olsa da bu durumun şu aşamada gerçekleşmesini beklemek yanıltıcı olabilir. 
Bu safhada Rusya ile daha yakın istişare yapılması beklenmelidir. Eğer bu 
konuda da bir uzlaşı ortaya çıkarsa söz konusu ilerleme gerçekleşecektir. Münbiç’te ABD ile diplomatik bir sonuca varılamaması Afrin harekatının Münbiç’e 
sirayet etmesine neden olabilir. ABD’nin Fırat Nehri’nin doğusundaki PKK/PYD 
varlığının konsolide halini muhafaza etme önceliğinden vazgeçmeyeceği göz 
önünde bulundurulduğunda Münbiç’teki PKK/PYD varlığını sona erdirmesinin 
bu maksada hizmet edeceğinden söz edilebilir. Öyle ki ABD ZDH’nin Fırat’ın 
doğusunda yarattığı dekonsolidasyon etkisini Türkiye’nin Münbiç’te gerçekleştireceği yeni bir askeri harekatla tekrar yaşamak istemez. 
Bu durumda Türkiye ve bölge ülkelerinin (özellikle Irak’ın) Fırat Nehri’nin 
doğusunda konsantrasyonu güçlenen ABD-PKK/PYD ortaklığının bundan sonra 
neye ya da nasıl evrileceğine dair kuvvetli öngörüde bulunması ve alternatif planlar geliştirmesi faydasına olacaktır. Zira PKK/PYD’nin uğradığı yenilgiden sonra yeni stratejiler geliştirmeye çalışması beklenmelidir. Yenilgi sonrası PKK/PYD’nin muhtemel stratejileri şu şekilde sıralanabilir: 

• ZDH ve FKH bölgesindeki TSK/Milli Ordu unsurları ile sivillere karşı sınırlı büyüklükte vurkaç taktiği gerçekleştirerek istikrarı tesis etme gayretlerini 
zayıflatmaya çalışmak 
• Tel Rıfat-Minnig hattından Azez-Mare hattındaki TSK/Milli Ordu unsurlarına düşük yoğunluklu saldırılar gerçekleştirmek ve eş zamanlı olarak 
Münbiç istikametinden FKH bölgesine yeni bir cephe açmaya çalışmak 
• Suriye rejimi ordusu unsurlarıyla iş birliği yaparak Zahra-Minnig Havalimanı-
Tel Rıfat üçgeninde savunmada kalarak elindeki terörist unsurları bu 
alanda muhafaza edip TSK/Milli Ordu unsurlarına kalıcı tehdit oluşturmak 
• Afrin’den kaçan teröristleri Fırat Nehri’nin doğusuna çekmek suretiyle ABD’nin koruması altına alıp nehrin batısındaki varlık iddiasından vazgeçerek 
Fırat’ın doğusunda ABD stratejisini kuvvetlendirmek 
• Fırat Nehri’nin doğusundaki alandan Türkiye’nin Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak hudut güvenliği birliklerini taciz ve saldırılarla provoke edip Ayn 
el-Arab, Tel Abyad, Rasulayn ve Kamışlı aksında Türk ve ABD askerlerini karşı karşıya getirmek 
• Afrin’den kaçan PKK/PYD unsurlarını Irak’ın kuzeyine göndermek suretiyle buradaki PKK varlığını takviye etmek ve Mayıs’ta gerçekleşecek Irak 
seçimlerinden sonra Türkiye-Irak iş birliği çerçevesindeki operasyonlara karşı kuvvet biriktirmek ZDH’nin stratejik etkisinin teröristlerden temizlenen 
bölgelerin Suriye’deki diğer harekat alanlarıyla birleştirilip istikrar modelinin geliştirilmesinden sonra net bir şekilde görüleceği söylenebilir. 
Bu noktada sürekli olarak taktik ortaklıkların stratejik hedeflere hizmet etme zemini aranmalı, gerektiğinde kuvvet-mekan-zaman 
arasındaki optimizasyon sağlandıktan sonra fiili durum yaratılmalıdır.

ZEYTIN DALI HAREKATI’NIN SIYASI VE JEOPOLITIK CEPHESI 

Türkiye, FKH ile birlikte Suriye sahasında doğrudan askeri güç bulundurmanın 
verdiği imkanla etkili bir aktör konumuna evrilirken, muhalif unsurlar ile kurduğu yeni “eğit-donat-birlikte savaş” konsepti sayesinde sahada önemli bir askeri oyuncu haline dönüştü. Suriye’nin kuzeyindeki denklem FKH ile kazanılan siyasi ve askeri üstünlük ile görece Türkiye lehine değişmeye başladı. Bu durum 
Türkiye’ye PKK tehdidinin minimize edilmesi konusunda stratejik bir kararlılık 
sağladı. Türkiye ayrıca Rusya ile ilişkileri normalleştirme ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması bağlamında tesis edilen ortak çıkarlar üzerinden Astana sürecinin bir parçası oldu. Türkiye, Rusya ile yürütülen askeri ve siyasi diplomasi ile Suriye sathında önemli manevra kabiliyeti kazanırken bunları sahada realize edebilmek adına ulusal güvenliği için birinci derecede tehdit olarak gördüğü PKK/PYD yapılanmasının Afrin’deki kontrol alanını hedef alacak şekilde kapsamlı bir harekat başlattı. Türkiye’nin yeni güvenlik doktrini bağlamında harekete geçerek ZDH olarak lanse ettiği Afrin’deki PKK varlığına yönelik kapsamlı harekat başta ABD olmak üzere Suriye rejimi ve İran’ı da ciddi anlamda rahatsız etti. Her üç aktör de farklı gerekçe ve çıkar hesaplarıyla Türkiye ve müzahir muhalif unsurların Afrin’de PKK’yı elimine ederek bölgeyi tamamen kontrol altına almasına karşı pozisyon ortaya koydu. Ancak bu hamle Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde gösterdiği siyasi kararlılık ve askeri caydırıcılıkla boşa çıktı. 
Bu bağlamda Rusya ile birlikte ZDH’nin dört aktör ile ilişkiler açısından değerlendirilmesi mümkündür. Afrin Türkiye’nin sınır hattında Suriye’nin toprak bütünlüğü içerisinde yer alan bir toprak parçasıdır. Ancak Şam yönetimi uluslararası meşruiyeti ile birlikte bu topraklar üzerindeki egemenliğini de 2012’de kaybetmiştir. Afrin’de PKK’nın Suriye kolundan müteşekkil paramiliter gruplar, asayiş yapılanması ve diğer silahlı güçler bulunmakta, şehrin içini ve sınırlarını mezkur silahlı gruplar kontrol etmektedir. Mesele bu açıdan ele alındığında ZDH ile Esed rejiminin egemenliği arasında hiçbir ilişki yoktur. Zira Afrin’de Esed rejiminin fiilen egemenliği bulunmamaktadır. Şehirde Esed rejiminin egemenliği bulunmadığı gibi PKK’nın özerk yönetimi altında Afrin’deki halkı tam anlamıyla örgütün tahakkümü altında yaşamaya zorlamaktadır. Dolayısıyla Türkiye rejimin harekata ilişkin itirazlarını hiçbir şekilde dikkate almamayı tercih etmiş, ABD, İran ve rejim eksenli girişimlerin operasyonu yavaşlatmasına da izin vermemiştir. 
Harekat boyunca ABD Afrin’in PKK’nın elinde bulundurduğu Haseki-Münbiç 
hattı ile kara bağlantısı olmaması nedeniyle izole olan bölgeye ilişkin kaygılarını 
diplomatik kanallardan dile getirmiştir. Ayrıca PKK’nın Fırat’ın doğusundan 
bölgeye militan ve silah sevkiyatı yapmasına engel olmayarak harekatın görece 
başarısız olmasını temin etmeye çalışmıştır. ABD diğer yandan yeni askeri gerçekliğe adapte olabilmek adına Türkiye ile Münbiç için müzakereler başlatmıştır. 
İran doğrudan siyasi, diplomatik ve medya kanallarını kullanarak ZDH’yi 
hedef alırken, yine Suriye rejimi ile birlikte nüfuz sahibi olduğu Nubl-Zahra 
bölgesindeki Şii milisleri bölgeye kanalize ederek TSK ve muhalifler karşısında 
PKK’ya askeri destek sağlamıştır. İran’ın arabuluculuğunda Esed yönetimi ve PKK arasında Afrin’in rejime devredilebilmesi adına görüşmeler gerçekleşse de taraflar tam olarak anlaşma zemini bulamamışlardır. 
Rusya ise Türkiye’yi Suriye siyaseti ve oyun planında bir denge unsuru olarak 
konumlayıp ZDH’ye olumlu bir perspektifle yaklaşırken temel olarak süreci 
kenti kontrolü altına alabilmek, tamamen ABD’nin güdümüne girdiğini düşündüğü PKK/PYD’nin zayıflatılmasını sağlamak ve Tel Rıfat bölgesi başta olmak üzere rejimin bölgedeki varlığını tahkim etmek arzusu ile hareket etmiştir. Öte yandan Rusya, Türkiye-ABD arasındaki siyasi ayrışmanın derinleşmesini bir fırsat olarak görmekte ve ZDH’nin bunu daha da ileriye götüreceğini varsaymaktadır. 
Türkiye yukarıda ifade edilen mezkur denklemde askeri ve siyasi kararlılığının 
sahada somut askeri bir adıma dönüştürülmesi sürecinde dışsal faktörleri 
minimize edebilmek için zamanlamayı çok dikkatli bir şekilde ayarlamıştır. Türkiye ABD’nin eleştirisini dikkate almadığı gibi, İran ve rejim eksenli girişimlere de set çekecek adımlar atmaktan çekinmemiştir. Hatta bu tür girişimlere harekatın temposunu artırarak yanıt vermiştir. Öte yandan Türkiye diplomasiyi aktif bir biçimde kullanarak belirsizliği büyük ölçüde karşı tarafın üzerine yıkmış ve kendi pozisyonundan hiç taviz vermemiştir. Afrin’de Türkiye’nin tüm uluslararası baskıları göğüsleyerek kendisine manevra kabiliyeti kazandıracak askeri ve siyasi diplomatik adımları atabilmesinin getirisi büyük olmuştur. Türkiye ZDH ile askeri ve siyasi caydırıcılığını ortaya koymuş sadece PKK değil diğer aktörler karşısında da kazanmasına imkan sağlayan bir zemin üretmiştir.29 

Türkiye ZDH ile askeri caydırıcılığının yanı sıra yıkıcı değil inşa edici bir güç 
olarak da kendisini ABD ve Rusya gibi örneklerden tamamen ayrıştırmayı başarmıştır. 
Önümüzde ABD ve Rusya’nın Musul, Rakka ve Deyrizor’da gerçekleştirdiği 
ve halen Guta’da devam eden harekat örnekleri bulunmaktadır. Buralarda ciddi 
sivil katliamı yapılıp kentler yok edilirken Türkiye ise tam tersine yok edici değil 
inşa edici bir güç olarak Afrin’de yeni bir rol model olmuştur. Bu bağlamda Türkiye hem dünyaya hem de bölge halklarına sadece terör unsurlarının temizlendiği, kentlerin yıkılmadan sivil zayiata sebep olunmadan da mücadele edilebileceğini göstermiştir. Türkiye FKH bölgesinde elde ettiği deneyimi doğrudan Afrin’e taşımaya, kenti inşa edip gerekli alt yapı çalışmalarını gerçekleştirerek bölgede emniyeti sağlamaya yönelik adımlar atarken şehrin asli yerel unsurları tarafından yönetileceği bir meclis oluşturmak için de harekete geçmiştir. Türkiye sivillerin katledilmediği ve kentlerin yok edilmediği farklı bir model olabileceğini böylelikle tüm dünyaya göstererek elini daha da güçlendirmiştir. 
Afrin’de beklenenden hızlı bir şekilde elde edilen askeri başarı PKK/PYD’nin 
Suriye’deki en etkili kara gücü olduğu mitini yok ederken, ABD’nin desteğinden 
mahrum bırakılmış örgütün askeri olarak ne TSK’nın ne de Suriyeli muhaliflerin 
karşısında tutunamayacağını da göstermiş oldu. Bu askeri hezimet PKK/PYD’nin 
elinde bulundurduğu tüm bölgelerde adeta bir domino etkisi yarattı. 

     Münbiç başta olmak üzere Fırat’ın doğusundaki Haseki, Tel Abyad, Rakka ve Deyrizor gibi bölgelerdeki Arap nüfus PKK’nın tahakkümüne karşı mobilize olmaya başladı. 
ABD ise Türkiye’nin kararlılığı ve sonuç alacak şekilde askeri olarak harekete geçmesiyle PKK’ya yaptığı yatırımın maliyetini daha fazla görmeye başlarken, ABDPKK angajmanının da sürdürülemez olduğu gerçeği ile yüzleşmek durumunda kaldı. Türkiye ise Afrin’de elde edilen zaferle birlikte siyasi karar alıcılar tarafından daha önce de zikredildiği şekilde Münbiç, Irak’ın kuzeyindeki PKK bölgeleri ve Sincar’a odaklanmış durumdadır. 



HARİTA 13. KUZEY SURİYE’DE SON DURUM (22 MART 2018) 
Kaynak: “Kuzey Suriye’de Son Durum [22.03.2018]”, Suriye Gündemi, 22 Mart 2018, 
http://www.suriyegundemi.com/2018/03/22/kuzey-suriyede-son-durum-22-03-2018, (Erişim tarihi: 23 Mart 2018).

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder