11 Aralık 2018 Salı

DEMOKRASİ ÜZERİNE ŞAL MI SERİLİYOR

DEMOKRASİ ÜZERİNE ŞAL MI SERİLİYOR,




Demokrasinin Üzerine şal mı örtülüyor.,

4.9.2015

Demokrasi Kahramanlığı, Yekta Güngör Özden,

Yıl 2015: Demokrasinin üzerine şal mı örtülüyor?

4.9.2015

Yıl 2015: Demokrasinin üzerine şal mı örtülüyor?

Koza-İpek medya grubu ve şirketlerine, özellikle bu gruba ait gazete ve TV kanallarına yönelik yapılan baskın yurt çapında büyük tepkilere neden oldu. 
Muhalefet, basın mensupları, sivil toplum örgütleri, barolar, aydınlar sert açıklamalarla baskını kınadılar. Gözlem, konuyu anayasa hukukçularının basın 
temsilcilerinin görüşleriyle masaya yatırdı. İşte o görüşler...

GÖZLEM / GÜLÇİN KARAEGEMEN

Geçtiğimiz hafta Fethullah Gülen Cemaati'ne yakınlığı ile bilinen bünyesinde Kanaltürk, Bugün TV, Bugün Gazetesi, Millet Gazetesi ve Kanaltürk Radyo’nun içinde yer aldığı Koza-İpek Medya Grubu’na ait 23 şirkete Mali Suçları Araştırma Kurulu ekipleri tarafından operasyon düzenlendi. Fethullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) finans desteği sağladığı" iddiasıyla yapıldığı duyurulan operasyon kapsamında evrak ve bilgisayarlara el konuldu. Yenimahalle’deki Koza İpek Holding Yönetim Kurulu’nun bulunduğu bina ile Koza İpek Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek’in Ankara’daki evinde de aramalar yapıldı. 

Yapılan operasyonlar, 1 Kasım'da tekrar yapılacak genel seçim öncesi hükümeti eleştiren medya kuruluşlarına yönelik durdurma girişiminin sonuncusu olarak nitelendirilirken, AKP iktidarının, şehit haberlerini unutturmak için operasyon başlattığı da iddia ediliyor. Medyayı susturma operasyonu olarak adlandırılan baskınların 'hukuksuz  eylemler' olduğunu savunan basın temsilcileri ve siyasiler, basına karşı yapılan uygulamaların ancak dikta rejimlerinde görüldüğünü belirtirken, seçime giderken medyaya hiza vermek ve medyanın belli bir amaç uğruna yayın yapması beklenen, istenen veya bu yolda alınan bir planlama olduğu görüşünde birleşti.

Öte yandan Koza İpek Holding şirketlerine ve İpek Medya Grubu’na baskın düzenlemesi iş dünyasından tepki alırken, iş dünyasının üzerinde baskı olduğu da vurgulandı. 

İş dünyasının çatı  örgütlerinin temsilcileri yapılanların teşebbüs hürriyetiyle bağdaşmadığını ve baskının özellikle yabancı yatırımcıları tedirgin ettiğini, bunu dışarıya anlatamadıklarını belirtti. 

Aydınlar, gazeteciler, iş dünyasının önde gelenleri, siyasetçiler 'demokrasinin üzerine şal mı örtülüyor' sorusunu tartışmaya başlarlarken, bu ifadeyi ilk olarak 1946 yerel seçimleri sırasında Nihat Erim'in CHP'nin yayın organı Ulus Gazetesi'nde kullandığını ve 12 Mart 1971 muhtırasından sonra Demirel hükümetinin istifasıyla, askerler tarafından kurdurulan 'teknokratlar' kabinesinin başına getirildiğinde uyguladığını hatırlattılar.

' TÜRKİYE DEMOKRATİK REJİMDEN UZAKLAŞIYOR '
Prof. Dr. Hikmet Sami Türk (Eski Adalet Bakanı):Anlaşıldığı kadarı ile muhalif yayınlar yapan bazı gazetelere ve televizyonlara arama gerekçesi ile bir baskın yapılmış bulunuyor. Aslında arama hangi durumlarda yapılabilir, bu anayasada gösterilmiştir. Milli güvenliği gerektirdiği durumlarda, suç işlenmesini önlemek için gerektiği durumlarda hakim kararı ile arama yapılabilir.Ama bir basın kuruluşunun böyle bir duruma girmiş olacağı düşünülemez. 

Gerçek gerekçe bu kuruluşların muhalif yayınları ile tanınmış olmaları. İktidar, muhalefete tahammül edememektedir. Basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından biridir. Basına karşı yapılan bu uygulamalar ancak bir dikta rejiminde görülebilecek olan uygulamalardır. Türkiye bu gidişle demokratik rejimden hızla uzaklaşmaktadır. Önümüzde yenilenecek olan bir milletvekili genel seçimi var. Bu süreçte de yayın organlarının halkın kanaatlerini temsil etmek ya da halkı bilgilendirmek için her türlü yayını özgürce yapabilmeleri gerekir. Çünkü seçmenin sandık başına giderken gerek yurtta, gerek dünyada olup bitenlerden haberdar olması ve kararını onlara göre vermesi gerekir. Şimdi bu kuruluşlara yapılan baskıyla muhalefet susturulmak istenilmektedir. Bu basın özgürlüğünün, düşünce ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılması anlamına gelir. İçinde yer almak istediğimiz AB’nin normları ile bağdaşmayan bir uygulamadır. Bu uygulama insan haklarının ihlalidir. Demokratik rejimle bağdaşmayan bir uygulamadır. Hukukla tamamen çelişen bir uygulamadır. O nedenle bu uygulamaları kınıyorum. Ve iktidarın bu uygulamalardan kaçınmasını tavsiye ediyorum. Aksi takdirde Türkiye’de serbest seçim tartışma konusu olacaktır. Çünkü seçim sadece sandık başında oy atmak değil, sandık başına giderken halkın kanaatlerini özgürce, serbestçe oluşturabilmesidir. Bunu sağlayacak en önemli organlar basın yayın kuruluşlarıdır. Onlar üzerinde uygulanan baskı tamamı ile farklı seslerin, muhalif seslerin susturulması anlamına gelir. O bakımdan çok ciddi bir durumla karşı karşıyayız. Dilerim ki bu devam etmez. Bu hiç kimseye yarar sağlamaz. Bunu yapanlara da,iktidara da hiçbir yarar getirmez. Hem onlara hem Türkiye’ye büyük zararlar getirir.

YARINIMDAN KORKUYORUM


Prof. Dr. Sami Selçuk (Yargıtay Onursal Başkanı):Yaşananları gördüğüm zaman gerçekten yarınımdan ben de korkuyorum. Ne olacağı ne biteceği bilinmeyen bir durum karşısındayız. Ben inanıyorum ki yargıç arkadaşlarım buna alet olmayacaklardır. Çünkü siyaset ve hukuk bir birine karıştırıldığı zaman tehlikeli bir adalet yaratırsınız. 

Ülkede son birkaç yıldan beri arka arkaya yaşanan, ardışık şekilde görülen olayları toplu olarak değerlendirdiğimiz zaman atipik bir durumun olduğu belli. Eğer bir ülkede ceza yargılaması kusurlu uygulanıyorsa o ülkede huzur olmaz. Siyasetin adalete karıştığı bir yerde gerilim vardır, bunalım vardır. Olağanüstü bir durum demektir. O zaman ancak büyük ve kahraman yargıçlara gerek duyulur. Büyük ve kahraman yargıçlara gerek duyulan bir ülkede ise hukuk yok demektir. Öfkeli adalet çılgın adaleti, gösteri adaletidir. Mantıktan ve sağduyudan yoksundur. Kaygı içerisinde bunları izliyorum. Biran önce bitmesini diliyorum, çünkü bundan hükümetin de rahatsız olduğunu sanıyorum. Çünkü hiçbir yürütme organı böyle bir durumdan kaygısız olamaz. Hukukun önünde kimse ayrıcalıklı olamaz. Konumumuz, bulunduğumuz yer, makam ne olursa olsun, günün birinde hesap vermek durumundasınız. Hukukun karşısında herkes eğilmek durumundadır. Hukukun üstünlüğünün anlamı da budur zaten. Eğer bazıları üstünse, o hukuku bir araç olarak kullanmaya elbette teşebbüs edeceklerdir. Türk halkı tarafından buna izin verileceğine ben inanmıyorum.

'HUKUK DEVLETİNE YAKIŞMIYOR'


Yekta Güngör Özden (Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı): Koza Grubu'na yapılan baskın için hukuksal olarak söylenecek sözler çok azdır. Çünkü konu hukuki olmaktan çok siyasidir. Bana öyle geliyor ki, günümüz iktidarı kendisine karşı olan, kendisine katılmayan ve kendisini eleştiren medya başta olmak üzere her türlü kurul, kurum ve kişilere karşı bir tür savaş açmış durumdadır. 

Bu doğrultuda yürüyerek kendisi etkisinde olan yetkililer eliyle kimi işlemlere başlamaktadır. Bu polis gücüne dayalı bir savcılık soruşturmasının başlangıcıdır. Sonun nereye varacağı belli değildir. Ancak kendisini savunan Koza Grubu yetkililerinin konuşmaları öyle gösteriyor ki; arada suçlamaya değer bir durum  yoktur. Ama gerçeğin ne olduğunu soruşturma sonrası göreceğiz. Benim her zaman söylediğim söz vardır; hukuku siyasallaştırmak yerine, siyaseti hukuksallaştırmak gerekir. Ne yazık ki AKP döneminde bunun hep tersini görmekteyiz. Asıl üzüntü konusu olan hukuk devletine yakışmayan, karşı kesimlere iktidarın baskı yoluyla, dayatmalarla, soruşturmalarla gözdağı vermesi, tutuklama, gözaltı, cezalandırma ve davalar yoluyla da bu ağırlığını artırmasıdır.

DEMOKRASİ YEŞERECEĞİNE, KURUYOR

Turgay Olcayto (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı): Tarihi bir kavşaktayız. Çünkü iktidar kamuoyunun bilgilenmesini önlemek için her türlü engellemeyi yapıyor. O nedenle de basın özgürlüğünüz dünya sıralamasında son sıralarda sürünüyor. Basın özgürlüğü halkın doğruları öğrenme, bilgilenme hakkıdır. Bizde halkın bilgilendiğini söylemek bu koşullarda mümkün değil.

Yurt Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi, Evrensel, Sözcü, Birgün, parelel diye ayrılan gazeteler var. İktidar bu gazeteleri sürekli dışlıyor. Üyesi olduğumuz Gazetecilere Özgürlük Platformumuz var. Bu dönem başkanlığını sendika yürütecek. İktidar baskısıyla mağdur olan medya kuruluşlarının genel yayın müdürlerini toplayıp bu sorunları masaya yatıracağız. Bundan nasıl bir çıkış olabilir, birlik olarak nasıl hareket edebiliriz. İzleme Komitesi oluşturacağız. Biz Türkiye’de demokrasinin yeşermesini bekleyip durduk bu saate kadar. Demokrasi yeşereceğine, kuruyor. İktidar bu ülkeyi çok sesli toplumdan tek sesli topluma geçirmek istiyor. O nedenle mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Bu demokrasi mücadelesidir. Halkın haber alma özgürlüğü mücadelesidir.

'BASKINLAR YILDIRMA AMAÇLI'

Pınar Türenç (Basın Konseyi Başkanı): Medya kuruluşlarının teröre destek vermekle suçlanmasının kabul edilemez. Bunun seçime giden şu 60 günde medya kuruluşlarına baskın, yıldırma, gözdağı amaçlı olduğunu düşünmeden de edemiyorum. Son Bakanlar Kurulu’ndaki yeni oluşumla zaten bunun daha hızlanacağı söylenmişti.

Bazı medya kuruluşlarına el konulacağı, Mali Suçları Araştırma ekiplerinin (MASAK) bu tür adres gösterilen medya kuruluşlarına gideceği, mali baskınlarla yıldırma operasyonlarının yapılacağı bekleniyordu. Ben bunu ummuyordum. Çünkü bu kadar uluslararası alanda Türkiye’nin itibarının böylesine sarsılması için hareket edileceğini düşünmüyordum. Ama bu sabah uyandık ki İpek Grubu’na MASAK ekiplerince operasyon düzenlenmiş. Baskınların yıldırma amaçlı olduğunu düşünmeden edemiyorum. Seçime giderken medyaya hiza vermek ve medyanın belli bir amaç uğruna yayın yapması beklenen, istenen veya bu yolda alınan bir planlama diye düşünüyorum. Ama teröre destek veren medya suçlamasını da ben bir medya kurum başkanı olarak da kabul etmem mümkün değil. Medya teröre destek vermez, medya terörü lanetler ve açığa çıkaran bir mecradır. Hep şu söyleniyor: Medya teröre destek veriyor, mali destekte bulunuyor, yayınlarıyla onları halka sevimli gösteriyor. Geçtiğimiz hafta bir yayın grubunda aynı şeyler konuşuldu. Ben dehşet içinde izledim, bu tv yayınlarının RTÜK tarafından, medyadan sorumlu Başbakan Yardımcısı tarafından izlenilmediğini düşünmüyorum. İzlenilmesi lazım ve bunun kanılarıyla ortaya konulmadığı taktirde bu kanallara büyük cezaların gelmesi lazım. Yayın cezalarının gelmesi lazım. Onlar yapılmıyor, tam aksine muhalif medyanın bazı organlarına sabah erken saatlerinde baskın ekipleri gidiyor. Bu tablonun demokrasilerde yeri yok. 

Demokrasinin hiçbir yerine sığdıramazsınız. Uluslararası alanda, platformda Türkiye’yi tam demokrasi ile yönetilen batılı uygar bir ülke diye gösteremezsiniz, kabul ettiremezsiniz. Umarım seçime giderken daha fazla bir şey olmaz. MASAK ekiplerinin bu aramasıyla da sonuçlanacağını umuyorum. Hep ummakla geçiyor hayatımız. Bu kabul edilemez. Dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez. Türk medyasının özgür, bağımsız olduğunu kabul ettiremezsiniz. Tepenizde böylesine bir Demokles'in kılıcı sallanırken özgür haber, özgür medya düzeninin olduğunu kabul ettiremezsiniz. Bunu biz anlamak zorundayız, bunu aylardır, yıllardır söylüyoruz. Dilimizde tüy bitti. Medya özgür haber yapar, gerektiğinde yayınlar. Bu kadar açık, ama teröre destek veriyor gerekçesiyle medyanın suçlanmasını kabul etmemiz mümkün değil. 

KOZA-İPEK: ÜRETİM SÜRÜYOR

Koza-İpek Holding'in borsada işlem gören şirketleri Koza Altın KOZAL, Koza Madencilik KOZAA ve İpek Doğal Enerji IPEKE, Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği kararı çerçevesinde şirketlerde başlatılan arama işlemlerinin hâlâ devam ettiğini duyurdu. Şirketler tarafından KAP'a yapılan açıklamada, bilgisayar ve online iletişim sistemlerinin imaj kopyalama işinin devam etmesi nedeniyle kullanım dışı olduğu; ancak şirketlerin mevcut koşullar çerçevesinde faaliyetlerine devam ettiği belirtildi. Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, medya, enerji, madencilik gibi alanlarda faaliyet gösteren Koza İpek Holding'e ait şirketlerde 31 Ağustos Pazartesi günü operasyon başlatmıştı. Operasyon haberinin ardından Koza Altın, Koza Madencilik ve İpek Doğal Enerji hisseleri yüzde 15 ile 20 arasında sert gerilemişti.


https://www.gozlemgazetesi.com/HaberDetay/253/149715/yil-2015-demokrasinin-uzerine-sal-mi-ortuluyor.html



***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder