25 Aralık 2018 Salı

TERÖRLE MÜCADELEDE YENİ SAFHA ZEYTİN DALI HAREKATI BÖLÜM 1

TERÖRLE MÜCADELEDE YENİ SAFHA ZEYTİN DALI HAREKATI BÖLÜM 1





NECDET ÖZÇELIK, 
CAN ACUN 
RAPOR
TERÖRLE MÜCADELEDE YENI SAFHA: ZEYTIN DALI HAREKATI

İÇİNDEKİLER 

TAKDİM  7 
GİRİŞ  9 
ZEYTIN DALI HAREKATI’NIN HAZIRLAYICI NEDENLERI | 11 
ZEYTIN DALI HAREKATI’NIN İCRASI | 15 
HAREKAT ALANININ DEĞERLENDIRILMESI | 15 
HAREKATIN ASKERI SAFHALARI | 18 
ZEYTIN DALI HAREKATI’NIN SIYASI VE JEOPOLITIK CEPHESI | 33 
ESED REJIMI VE İRAN | 36 
ABD-PKK/PYD ANGAJMANI | 39 
ZDH VE RUSYA | 42 
SONUÇ | 47 
TÜRK-AMERIKAN ILIŞKILERI | 50

TAKDİM 

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan liderliğinde ortaya koyulan güçlü siyasal 
kararlılıkla başlatılan Zeytin Dalı Harekatı (ZDH) iki aylık süreçte askeri 
ve siyasi hedeflerine büyük ölçüde ulaşarak Türkiye’nin askeri ve jeopolitik etkinliğiyle ilgili birçok tartışmaya nokta koymuştur. SETA tarafından hazırlanan 
Zeytin Dalı Harekatı raporu harekatı geçirdiği askeri süreç ve ortaya koyduğu 
jeopolitik sonuçlar açısından ele alarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) muharebe etkinliğinin Türkiye’nin terörle mücadelesi, jeopolitik etkinliği ve bölge istikrarına yaptığı katkıyı ayrıntılarıyla incelemektedir. 

Üç bölümden meydana gelen raporun birinci bölümünde harekatın hazırlayıcı 
nedenleri, Türkiye’nin sorunları ortadan kaldırmak için verdiği diplomatik 
mücadele, harekatın meşruiyeti ve askeri hazırlık süreci ortaya konuyor. 
Harekatın icrasının ele alındığı ikinci bölümde harekat alanına etki eden 
faktörler ve harekatın safhaları aktarılarak TSK’nın harekat etkinliğinin altı 
çiziliyor. Üçüncü bölümde ZDH’nin Suriye iç savaşında aktörleşen taraflar 
üzerindeki etkileri değerlendiriliyor. Raporun bölüm sonları ve sonuç bölümündeki tespitlerinde Türkiye’nin yerel unsurlarla çalışma kapasitesinin yarattığı üstünlük, TSK’nın harekat etkinliği ve terörle mücadeledeki bütüncül 
yaklaşımı önemli bulgularla vurgulanıyor. Türkiye’nin bölgesel jeopolitikte 
durum değiştiren ve durum yaratan bir aktör haline geldiğini de gösteren 
rapor PKK/PYD ile ABD arasındaki ittifakın sürdürülebilir ortaklıktan uzaklaşmaya başladığını ifade ediyor.

ZDH’nin PKK/PYD’nin Afrin’deki alan hakimiyetini sonlandırdığı ve ideolojik 
tahakküm kurmasına engel olduğunun vurgulandığı raporda harekatın Fırat Nehri’nin batısındaki Tel Rıfat ve Münbiç ile doğusundaki Tel Abyad ve Rakka kentlerinde PKK’nın varlığını sorunlaştıracak etki yarattığı ifade edilmektedir. Rapor aynı zamanda PKK/PYD’nin abartılmış imajını muhafaza edebilmek için bundan sonraki muhtemel stratejilerine de dikkat çekip uyarılarda bulunmakta dır. Türkiye’nin Suriye politikasının yeni bir denkleme oturduğunun altı çizilen 
raporda bu politikanın Irak’ın kuzeyine kadar uzanacağı ve PKK/PYD’yi bölgesel 
ve ortak bir tehdide dönüştüreceğine işaret edilmektedir. ABD’nin Ortadoğu 
politikalarının jeopolitik boşluklara neden olduğu ve bunun da bölge istikrarı ve 
Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit edecek sonuçlar ürettiğini düşündüğümüzde 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlı siyasal liderliği ile birlikte Türkiye’nin sert güç 
kullanımının ortaya çıkan jeopolitik kaos için çözüm getirdiğini söylemek mümkündür. 
Bu anlamda raporun en önemli bulgularından birisi Türkiye’nin sert güç 
kullanımını yerel unsurlarla geliştirdiği eğit-donat-birlikte savaş kavramıyla açıklıyor olmasıdır. Rapor ABD’nin “eğit-donat-savaştır” stratejisinden ayrışan Türk modeli “eğit-donat-birlikte savaş” kavramını müteakip bir raporla etraflıca incelemeyi de vadetmektedir. 

Prof. Dr. Burhanettin Duran 
SETA Genel Koordinatörü

GİRİŞ 

Türkiye’nin PKK terörüyle mücadelesi 2015’te iç güvenlik harekatı çerçevesinde 
kırsal ve kent merkezlerinde mukabele edici operasyonlarla başlayarak 2016 ve 
2017’de Suriye, Irak ve İran sınır hattında önleyici operasyon formatında gelişti. 
Bu süreçte yürütülen terörle mücadelenin ilk iki aşamasında yurt içindeki terör örgütü unsurlarının faaliyetleri, varlığı, insan, lojistik ve finansal kaynakları önemli oranda minimize edilerek sınır güvenliği tesis edildi. Akabinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dizayn edilen ve Türkiye’nin ulusal güvenlik anlayışını temellendiren yeni “güvenlik doktrini” çerçevesinde terör tehdidinin bütünüyle bertaraf edilebilmesi için Türkiye sınır ötesinde PKK’nın kaynağına müdahale edici operasyon aşamasına geldi. Nihayetinde birçok uluslararası ve yerel aktörün bulunduğu ve bu aktörler arasında ciddi çatışma ve güç mücadelesinin yaşandığı Suriye sahasında PKK’ya karşı kapsamlı bir askeri harekat düzenleyebilmek için Türkiye siyasi ve askeri açıdan kararlı bir duruş sergileyerek gerekli adımı attı. Cumhurbaşkanı Erdoğan net bir şekilde Türkiye’nin ulusal güvenliğini temin etmek için ne gerekiyorsa yapılacağını ortaya koyarken içeride ya da dışarıda harekatı engelleme çabasında olan aktörleri bertaraf edecek hamleleri gerçekleştirdi. 
Bilindiği gibi Türkiye Zeytin Dalı Harekatı’na (ZDH) kadar Suriye’de PKK’ya 
yönelik kapsamlı bir askeri harekat düzenlememişti. 2016’da başlatılan Fırat Kalkanı Harekatı’nın (FKH) askeri kapsamı da konjonktürel gelişmelerden dolayı büyük ölçüde DEAŞ ile sınırlı kalarak PKK’nın kontrol ettiği “kanton”lar arasındaki toprak bütünlüğünün oluşmasını engellemiş de olsa örgüt üzerinde arzu edilen etkiyi tam olarak yaratmadı. Bu bakımdan ZDH teröre kaynağında müdahale etmesi bakımdan Türkiye’nin terörle mücadelesini bütünleyici bir özellik taşımaktadır. 

Türkiye’nin Suriye ve Irak sınır hattındaki PKK tehdidi göz önünde bulundurulduğunda bu tür harekatların Suriye’de sadece Afrin ile sınırlı kalmayacağı değerlendirilebilir. 
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere siyasi karar alıcıların 
uluslararası kamuoyu nezdinde de net bir şekilde zikrettiği gibi benzer harekatların Irak’ta da gerçekleşmesi yakın vadede beklenmelidir. Türkiye PKK/PYD’nin Irak-Suriye bağlantısını kesmek ve örgütü her iki ülkede de izole ederek çevrelemeyi ve adım adım elimine etmeyi hedeflemektedir. 
Sınır ötesi harekatlar doğası gereği milli kapasite kullanımının yanı sıra birtakım 
yerel, bölgesel ve uluslararası dinamiklerin de göz önünde bulundurulmasını 
gerektirir. Dolayısıyla yerel ortaklar, bölgesel aktörler ve uluslararası güçler ekseninde taktik ve operatif müttefikliklerin önemi böylesi harekatlarda daha da artmaktadır. 
Kısa sürede sonuç alması bakımından istihbarat ve harekat ortaklığı çevresinde 
gelişecek bu tür ortaklıklar harekat etkinliğine de doğrudan tesir etmektedir. Türkiye milli güvenliğini tehdit eden terörle sınır ötesinde mücadelesini sürdürürken istihbarat, harekat ve bilgi kapasitesini azami seviyeye çıkarmayı hedeflemiştir. Bu konuda Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve diğer bileşenler gibi yerel unsurlarla, Irak ve İran gibi bölge ülkeleri, ABD ve Rusya gibi küresel aktörler, AB gibi uluslarüstü organizasyonlar, NATO ve BM gibi uluslararası örgütlerle askeri-siyasi-bilgi ilişkileri boyutunda denge geliştirmek suretiyle askeri ve diplomatik bir mücadele vermektedir. 
ZDH çerçevesinde siyasi ve askeri zemininin hazırlanışı ve icra edilişi bakımından büyük bir başarı elde edilerek Afrin şehir merkezi ve kırsalı 58 gün içinde PKK-YPG unsurlarından temizlenmiştir. Bu bakımdan Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları tarihi içindeki en başarılı askeri harekatlar arasında yer almaktadır. Bununla birlikte harekatın askeri ve diplomatik cephesinde ortaya koyulan caydırıcılık, etkinlik ve temponun hem Türkiye’nin ulusal güvenliğini hem de Suriye’de sahip olduğu stratejik önceliklerini önemli ölçüde karşıladığı değerlendirilebilir. Öte yandan harekatın icrasında etkinliğin artmasının ana sebeplerinden olan teknolojik üstünlük ve saha istihbaratı etkisinin ZDH’de oyun değiştirici bir unsur olarak belirdiğinin altını bilhassa çizmek gerekir. Bu bakımdan ele alındığında ZDH Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Milli İstihbarat 
Teşkilatının (MİT) hem mevcut hazırlılık kapasitesini hem de etkinlik ve caydırıcılık düzeyini göstermesi bakımından da son derece önemlidir. İlgili kapasiteler TSK ve MİT gibi stratejik değerdeki güvenlik kurumlarının bölgemizde var olan yeni gerçeklik ve tehditlere ilişkin adaptasyonu açısından da önem arz etmektedir. Bu rapor ZDH sürecini hazırlayan zemine, harekatın askeri ve taktiksel düzeyde icrası sırasında hangi aşamalardan geçtiğine ve bundan sonra siyasi ve stratejik düzeyde Türkiye ve diğer aktörler arasında nasıl bir sürecin yaşanabileceğine odaklanmaktadır. 

ZEYTİN DALI HAREKATI’NIN HAZIRLAYICI NEDENLERİ 

Türkiye güney sınırına komşu Afrin’de 2012’den itibaren büyüyen PKK/PYD 
tehdidini ortadan kaldırmak ve kendi sınır hattında geniş çaplı çatışma ihtimalini 
azaltmak için askeri olmayan devletler arası müzakere yönetimine başvurdu. ABD’nin PKK/PYD ile doğrudan ve dolaylı irtibatını kesmesi ve Rusya’nın PKK/PYD ile angajmanına son vermesi için bir ikna süreci yürüttü. 
Bu süreçte Türk yetkililer Suriye’de meşru aktörler arasındaki hassas dengeyi 
de gözeterek alternatif planlar geliştirdi. ZDH’nin gerekçeleri, kapsamı, derinliği 
ve yöntemlerinin de yine bu süreçte jeopolitik denklem içindeki siyasi ve 
askeri faktörlere bağlı olarak belirlendiği görüldü. ZDH’nin gerçekleştirilmesi 
özellikle Rusya ile yürütülen askeri ve diplomatik çabaların yarattığı zeminde 
PKK/PYD terörünü etkisizleştirmek için kuvvet-zaman-mekan ilişkisinin 
Türkiye tarafından optimize edilmesiyle ilgiliydi. Çatışma dinamiklerinin yönetildiği harekat sürecinde Türkiye’nin diplomatik cephedeki dinamizminin 
de canlılığını koruduğu görüldü.. 

Harekatın başlatılmasının ardından TSK tarafından harekatın maksadı, 
kapsamı, hedefi ve hukuki çerçevesi açıklandı ancak harekatın süresiyle ilgili 
bir ifade yer almadı.1 Bu bağlamda harekatın maksadının Türkiye’nin hudutlarının ve içinde bulunduğu bölgenin güvenlik ve istikrarını sağlamak olduğu belirtildi. ZDH’nin kapsam ve hedefinin ise Suriye’nin kuzeybatısında Afrin bölgesindeki PKK ve türevi örgütler ile DEAŞ’a mensup teröristler olduğu ifade edildi.2 Türkiye’nin hudut güvenliği ve bölgenin istikrarına tehdit olarak 
DEAŞ ve PKK/PYD’yi birbirinden ayırmadığı harekatın kapsam ve hedefinden 
de anlaşılmaktadır. Türkiye bununla ulusal güvenliğine tehdit olan PKK/ 
PYD’yi de DEAŞ gibi bölgesel tehdit kapsamına sokarak uluslararası aktörlerin 
örgüt konusunda yeniden konumlanmalarını sağlamaya çalışmıştır. Öyle ki 
Rusya da ABD ile gelişen angajmanı çerçevesinde PKK/PYD’yi Suriye’de kendi 
çıkarları için bir tehdit olarak görmüş ve ZDH’ye kapsam-hedef bağlamında 
siyaseten destek verip harekatın askeri boyutunu kolaylaştıracak hamlelerde 
bulunmuştur.3 Bu noktada Rusya’nın örgütün Deyrizor bölgesinde artan etkisi 
ve Fırat Nehri’nin doğusundaki ABD-PKK/PYD ortaklığından rahatsızlığına 
da dikkat çekmekte fayda vardır.4 Türkiye harekatın hukuki çerçevesini de terörle mücadele kapsamında gerekçelendirerek uluslararası hukuk, Birleşmiş 
Milletler Genel Kurulunun (BMGK) terörle mücadeleye yönelik 1624 (2005), 
2170 (2014) ve 2178 (2014) sayılı kararları ve BM Sözleşmesi’nin 51. maddesinde yer alan Meşru Müdafaa Hakkı çerçevesinde meşrulaştırmıştır.5 
Suriye’de yaşanan kaostan faydalanan, makyavelist doğasıyla Esed rejimi, 
Rusya ve ABD ile kurduğu angajmanlar sayesinde kontrol alanını giderek 
artıran PKK/PYD açısından “Afrin kantonu” özel bir öneme sahiptir. Örgüt 
burayı Akdeniz’e açılan bir zıplama tahtası olarak görmüş, söz konusu bölgede 
gerçekleştirdiği terör saldırıları için bir üs olarak da kullanmıştır. 

   PKK/ PYD’nin 2015-2018 arasında Afrin’e komşu eylem alanında (Hatay, Kilis, Osmaniye ve Gaziantep’in Islahiye ilçesi ve il merkezi) ve bu bölgenin Suriye sınır hattında gerçekleştirdiği eylemlere bakıldığında ZDH’nin Türkiye’nin terörle mücadelesindeki önemi daha net anlaşılabilir. 

Zeytin Dalı Harekatı ’nın Hazırlayıcı Nedenleri 



HARITA 1. 30 TEMMUZ 2015-9 HAZIRAN 2017 ARASINDA GERÇEKLEŞEN PKK SALDIRILARI 6 
GRAFIK 1. PKK SALDIRILARININ TÜRLERI VE HEDEFLERI 7 

30 Haziran 2015-9 Haziran 2017 arasında kaydedilen yirmi PKK saldırısının 
yüzde 30’u el yapımı patlayıcı madde (EYP), yüzde 25’i kundaklama, yüzde 15’i 
pusu, yüzde 15’i taciz ateşi, yüzde 5’i baskın, yüzde 5’i hava saldırısı ve yüzde 5’i adam kaçırma şeklinde gerçekleşmiştir. Öte yandan saldırıların yüzde 45’i bölgede faaliyet gösteren özel ticari girişimlerin tesislerini (maden ocağı vb.), yüzde 45’i taktik operasyon birliklerini, yüzde 5’i sivil şahısları ve yüzde 5’i de devlet yatırımlarını hedef almıştır. Saldırıları ortaklaştıran temel özellikler ise planlama, sızma ve ikmalinin Afrin kırsalından yapılıyor olmasıdır. Ayrıca bu saldırıların PKK’nın 2015’ten sonra başlattığı hendek/barikat eylem süreciyle eş zamanlı yürütülmesi ortak özellikler arasındadır. Bununla birlikte Hatay, Osmaniye, Kilis ve Gaziantep’te PKK’nın sosyolojik bir alanı olmamasına rağmen eylemler gerçekleştirmesi PKK/PYD’nin Akdeniz’e erişim stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. 




HARITA 2. 2017 VE 2018 YILLARINDA GERÇEKLEŞEN PYD SALDIRILARI 8 
GRAFIK 2. PYD SALDIRILARININ TÜRLERİ VE HEDEFLERİ 9 

Kaydedilen toplam on sekiz saldırının yüzde 83’ünü oluşturan roket saldırılarının 
tamamı sivil yerleşim yerlerini hedef almıştır. Bu saldırılarda 100’den fazla 
roket kullanıldığı değerlendirilmektedir. Öte yandan saldırıların yüzde 17’si ise 
keskin nişancı, havan ve güdümlü tanksavar füze atışlarıyla sınır karakollarına 
karşı düzenlenmiştir. PYD saldırılarında riski az, uzaktan ve görmeyerek yöntemler ile taktik nokta hedeflerden çok sivil yerleşim yerleri gibi bölgelerin seçilmesi ayrıca dikkat çekmektedir. Bununla birlikte 2017 ve 2018’de artan PYD saldırılarının Hatay kırsalında etkisini yitirmeye başlayan PKK saldırılarını bütünleyici nitelikte olması ve Türkiye’nin sınır ötesi terörle mücadelesini önlemeye çalışması bakımından da PKK/PYD’nin ortak stratejisini ortaya koymaktadır. 


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder