12 Ocak 2016 Salı

FETHULLAH GÜLEN VE GÜLENİZM, BÖLÜM 3




FETHULLAH GÜLEN VE GÜLENİZM, 
BÖLÜM 3



ERDOĞAN’I SAF ZANNEDENLER

Erdoğan (AKP) ile cemaatin arasını Islak İmza vs. gibi komplolarla bozdular, birbirlerine düşman ettiler senaryosuna inanan dostlar LÜTFEN bu kadar temiz kalpli olmayın. Erdoğan onun bunun ağzına bakacak kadar saf değildir. Ben, Erdoğan’ın ve Arınç’ın Paralel yapı tarafından aldatıldık, ihanete uğradık tarzındaki beyanlarının dahi siyasi bir söylem olduğunu tahmin ediyorum.

Siyasetten zerre kadar anlamadığı halde siyaseti ele geçirmeye çalışan Fetullah siyaset konusunda saf olabilir aldanabilir ama Erdoğan asla.

SİYASİ TEDBİRLER

AKP ve Erdoğan’ın sırtından devletin tapusunu ele geçireceğini zanneden kırk yıllık paralel strateji çatır çatır çökmeye başlayınca akıl tutulmasına girdiler. 
Tüm güçleriyle saldırıya geçtiler.

Erdoğan Başbakanlık koltuğuna oturduğu andan itibaren Paralel’in tüm hamlelerini çok önceden hesap etmemiş olsaydı...

“Böcek” olayında,

“Kriptolu Telefon Dinleme” olayında,

“AKP’ye sızan takiyyeciler” olayında ve diğer her Paralel stratejisinde en başından beri tedbirli olmasaydı,

Arınç ve Gül ile birlikte Cemaatin hırslarına karşı

“ İyi Polis Kötü Polis ” siyasetini uygulamasaydı çoktan yok olup gitmişti.

GEÇ  UYANDILAR

AKP ve Erdoğan’ı kullanamayacağını biraz geç anlayan Paralel ihtirasın 2003’den beri yedekte beklettikleri tüm kumpasları, şantajları, iftiraları, yalanları öne sürmeleri  işe yaramadı.

AKP OY KAYBETMİŞ

Ecevit’ten itibaren CHP’yi, Başbuğ’dan sonra MHP’yi, Şehit Yazıcıoğlu ve Topçu’dan sonra BBP’yi ve  Kamalak’ın SP’ni kısmen içeriden ele geçirdiği için hepsini de parmaklarının ucunda mandik mandik oynatan Hoca, yanlarına HDP’yi de katarak Erdoğan ve AKP’den siyasi intikama devam etti. Bu arada küresel karanlık güçler de kumpanyaya katıldı. PKK’nın da yoğun baskı ve propagandasıyla HDP’ye hep birlikte barajı aşırttılar.

Doğru, AKP %10 civarında oy kaybetti ama gözden kaçan bir gerçek var; AKP oy kaybetti ama İLKE KAYBETMEDİ ve neticede DEVLET KAZANDI, MİLLÎ İRADE KAZANDI,   DEMOKRASİ KAZANDI.

Ve kazanmaya devam edecek.

KAYBEDEN KAZANMIŞTIR

Ülkedeki ve dünyadaki tüm şer güçler, tüm şer siyasiler, tüm teröristler, tüm paralel yapılar AKP ve Erdoğan’a saldırdıkça saldırıyorlar. Bu kadar saldırı ve ittifak karşısında milli irade ve Allah’tan başka dayandığı yer olmayan Erdoğan’ın bundan sonra da kalleş cephe karşısında kaybedeceği her şey benim nazarımda ZAFERDİR.

AKP VE ERDOĞAN’IN SİYASİ HATALARI

Var mıdır? Vardır?
Niçin vardır?
Çünkü beşerdir.

Ben de sizin gibi beşerim diyen Rasulullah dahi beşerî fıtratı gereği hata (zelle) yapabiliyorsa ve vahiyle düzeltiliyorsa, VAHİY almayan Erdoğan neden yapmasın?

FETULLAH HATASIZ MI

Hatasız diyen beri gelsin.

HATADA KERAMET YOKTUR HİKMET VARDIR

Erdoğan ve AKP’nin hatasında keramet meramet arayan yoktur.
Evvelâ bu böyle biline. Sonra…
Beşerin hata yapmasını dileyen Hak, hatalardan ders almak hikmetini amaçlamıştır.
Hata yapmayan insan kendini ilah zannetmeye başlar.
Hatadaki en büyük hikmet ilahlık iddiasından uzak kalmaktır.

ANKETLER

Erdoğan ve AKP anketler yapıyor. Halk hatayı da sevabı da açıkça söylüyor. Böylece hatalardaki hikmet açığa çıkıyor. Erdoğan ve AKP hatalardan ders almasalardı bu kadar iç ve dış şer ittifakına bu kadar müddet dayanamazlardı.

FETULLAH HATASIZ İSE PARTİ KURSUN

Oyumu ona vereyim. Evet Fetullah parti kursun hem PKK’nın HDP’si ile ittifak ederler, AKP’yi daha çok sallarlar.

İKİNCİ BÖLÜM

ÇAKAL YAVRULARININ OYUNLARI

Tabiat belgesellerinde izleriz... çakal yavruları büyüklerin kulaklarını ısırır kuyruklarını asılır ve kardeşleriyle de boğuşurlar. Tüm bu oynaşların amacı yavruların gelecekteki AVLARA hazırlanmasıdır.

DİJİTAL TEKNOLOJİDEN ÖNCE

Yıl 1986 sonbaharı, 29 yıl evvel... Hafta sonu tatilindeyiz, şakirt bir dostumla Boğaz'da bir pastaneye gittik. Bizden önce gelen bir kaç şakirdin masasına oturduk. Çay içiyoruz. Tanımadığım şakirtlerden birisi elindeki Zippo çakmağı sürekli çat çut açıp kapatıyor, diğeri de hafif kalın bir dolmakalemle oynuyor. Diğer masalarda da bizim gibi kısa traşlı sakalsız bıyıksız delikanlılar yanlarındaki kız arkadaşlarıyla aşk meşk boyutundalar. Pastaneden ayrıldık. Perdeleri kapalı, içerisi loş ve rutubet kokulu IŞIK (?) evine döndük. Zippo çakmak ve dolmakalem alacakaranlık masaya konuldu bir kaç tiktak hareketten sonra içleri açıldı. Benim saflığım tuttu... Çakmak ve Kalem bakımı yapacaklar zannettim. Meğer ki KASET EKİBİ pastaneye gelen diğer gençlerin fotoğraflarını ve seslerini kaydetmişler. Mikro fotofilm ve mikro ses kasetini çıkarıp çantalarına koydular yerlerine yenisini takıp kapattılar. Ben sormadan bana hava atarak şöyle anlattılar: Solcu meslektaşlarımızın fahişelerle buluşacağını öğrendik ve sizin de şahit olmanız için pastaneye beraber gittik ve onları kayda aldık. Fotoğrafları ve ses kasetini amirlerine postalayıp onları ahlâksızlıktan disipline verdireceğiz.

Paralel yavrular tâ 30 yıl önce dijital teknoloji yokken bu tür oyuncaklarla oynuyorlardı.

Bu yavrular büyüyünce ne yapar?
Ne yaptılar?
Biliyoruz ve biliyorsunuz.
Dijital teknoloji çağında nice canları montaj ve gizli çekim şantajlarıyla nice iftiralara nice kumpaslara sürüklediler.

EŞİMİZ DAHİ BİLMEYECEK

30 yıl evvelki şakirtlerin bu tür çakal oyunlarını gördüm ama o zaman şöyle düşünüyordum. Kur'an bir ayette insanların gizlisini araştırmamayı emrediyordu ama şakirtler vatan millet din sevdasıyla bir nevi düşman addedilen sol, komünist ve dinsiz ideoloji cephesiyle cihat ediyorlardı. Bu da onların yöntemi diyerek kendi şeffaf ve meşru dairedeki inanç yaşamımı sürdürüyordum.

Şakirt dostlar benim hafiyelik işlerinden hoşlanmadığımı anlayınca daha idealistçe "mukaddes bir vazife" teklifinde bulundular...

Projeye göre… Açık bir kızla evlenecektim. Öğretmen veya hemşire öncelikli olmalıydı. Dini ameli olmamalıydı, ileride dine yönelmemeliydi, başı hep açık kalmalıydı. Eşime ölene kadar asla namaz kıldığımı ve dini yönümü hissettirmemeliydim. Eşimle her türlü eğlenceden ve kokteylden geri kalmamalıydım. İçkilere gizlice bir miktar tuz veya sirke dökmeliydim, ve sınıfımda yükselebildiğim yere kadar azimle yükselmeliydim. Eşimi eş olarak değil de gizlenme aleti olarak kabul edecektim. Çok önemli mevkilere gelme ihtimalimi dikkate alarak gerekirse bebek sahibi dahi olmamalıydım. Çünkü evlat hizmette zaafiyet demekti. Otuz, kırk yıl sonra bu serdengeçtiliğimizin 
meyvesini yiyecektik. Tabi o zamanlar meyvenin ne olduğunu tam olarak tahmin edemiyorduk... Meğer ki Ergenekon-Balyoz- Başbakanı dinleme, 17-25 Aralık Operasyonu, siyasal partileri yönetim kadrosuyla ele geçirme vb. kumpas haltlarının meyveleriymiş.

Elbette mukaddes vazifeye uymadık...

NİYET VE ÂKIBET

30-40 yıl evvelki o delikanlı şakirtler o zamanlar gerçekten HAYR niyet taşıyorlardı. "Milletin imanını selamette görmek" uğruna kendilerini şeriat dışı yol kullanmakla ateşe atıyorlardı, cehenneme girmeye razılardı. Bu da onları gözümde kahraman yapıyordu.

Ancak âkıbet hiç de HAYR olmadı. Ulaştıkları gücün namlusunu önce kısmen ERBAKAN'a, sonra yine kısmen ÖZAL'a en sonunda da tüm barut haklarını kullanmak üzere en sert şekilde ERDOĞAN'a çevirerek patlatmaya kalkıştılar. Şükür ki acemiliklerinden dolayı Allah ellerini ayaklarına doladı da tetik ateşlemedi... açığa düşüp sırıtıp kaldılar.

SAF MIYIM BASİRETİM Mİ BAĞLANDI

MİT'i FİT'e (Fetullah İstihbarat Teşkilatı'na) teslim etmeyen Hakan Fidan'ı tutuklama girişimi ve 17-25 Aralık ihanetine kadar bu cemaate her nasılsa hep kahraman serdengeçtiler gözüyle baktım. Yollarını, yöntemlerini, stratejilerini hep eleştirdim ama aynı zamanda her nedense hep sevdim o keretaları.

Paralel ihanetten sonra Başbakan'ın (ERDOĞAN) sesi kısılana kadar meydan meydan bağırmasıyla 30-40 yıllık saflığımdan ancak kurtulabildim.


4 CÜ  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR..

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder