6 Ocak 2016 Çarşamba

Demokratik Anayasa değil Tayyip'in Faşist Anayasası








Demokratik Anayasa değil Tayyip'in Faşist Anayasası



Anayasa yıkıcıları Anayasa yapamaz

Ali Özsoy


Türkiye’de fiilen iki yargı sistemi vardır. Biri AKP-PKK yargısı, diğeri Cumhuriyet’in bağımsız yargısı… Yeni Anayasa paketi, ikincisini tamamen yok etmek için hazırlanmıştır.

AKP meclise yeni Anayasa paketini getirdi. Ancak bu paketin içinde demokrasi ve sivillik yok. Cumhuriyetin temeline konan bir bomba var.
Peki, AKP yargı reformu adı altında yürüttüğü Anayasa çalışmalarında en çok hangi partiyle birlikte davranıyor? Terörist, PKK yanlısı BDP...
Türkiye’nin yeni Anayasasını yazan partilerden biri Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa ve laikliğe karşı eylemlerin odağı olarak nitelendirilmiş ve cezalandırılmış bir parti. Kapatmanın eşiğinden dönmüşler. Anayasa’ya aykırı bulunduğu için bugüne kadar çıkardığı yasalar en çok iptal edilen parti yine aynı AKP. Hatta türban yasası gibileri sadece Anayasa’ya aykırılıkla iptal edilmemiş, aynı zamanda Anayasa’nın laik yapısını ortadan kaldırma teşebbüsü olarak Anayasa Mahkemesi tarafından delil olarak kabul edilmiştir. İşte “sivil ve demokratik” anayasa hazırlayan parti! Lideri defalarca demokrasiyi bir araç ve her an terk edilecek bir tren olarak nitelendirmiş faşist bir parti!
Peki diğer parti! Diğer partinin üyeleri sadece Anayasa’ya karşı olduğu için değil, aynı zamanda açıkça terörizmi desteklediği için kapatılan DTP’nin eski üyeleri. Yani aslında PKK’nın siyasi kolu…
Anayasa düşmanları, bu konuda hüküm giymiş olanlar, halkı kin ve nefrete kışkırtmaktan cezaevinde yatanlar, terör örgütü üyesi cezaevi kaçkınları yeni Anayasa düzenliyor. Gerekçeleri de eski Anayasa’nın (kaç maddesi kaldıysa) sivil olmaması, halkın isteklerini temsil etmemesi. İyi de halkı Anayasa düşmanları ve teröristler mi temsil ediyor?
Anayasa’yı yıkma teşebbüsünden defalarca hüküm giyenler Anayasa’yı “demokratik” yolla değiştirebilir mi? Buna izin verilecek mi sanıyorlar?


PKK ve AKP “savcıları”



Yeni Anayasa’nın en önemli maddelerinden biri Orgenerallerin ve Genelkurmay Başkanı’nın Yüce Divan’da yargılanmasının önünün açılmasıdır. 
Öncelikle bugün zaten yüksek komuta kademesi her önüne gelen “özel yetkili” savcının müdahalesine açıktır. Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen pek çok durumda sivil mahkemeler askerleri yargılamaktadır. Bugün AKP’nin militanı gibi davranan bir savcı, bir hâkim ve bir emniyet müdürü bulmak Anayasa’yı çiğnemek için yeterlidir. Peki, o zaman neden bu Yüce Divan değişikliği yapılıyor? Herhangi bir PKK’lı suç duyurusunda bulunacak ve Genelkurmay Başkanı anında terörist ve savaş suçlusu sıfatıyla sanık olarak Yüce Divan’a çıkacaktır. Bu AKP için Silivri’de kurulan sistemden bile daha iyi bir sistemdir. Çünkü temyiz şansı da kalmayacaktır. Tüm üyeleri AKP’li milletvekilleri ve AKP’li Cumhurbaşkanı tarafından seçilen Anayasa Mahkemesinin oluşturacağı 
Yüce Divan’ın vereceği karar ise zaten bellidir. 
Anayasa Mahkemesi ve Yüce Divan artık bir meclis komisyonu olacaktır. AKP ve PKK’lılar hep aklanacak, TSK üyeleri ve 
Türkler hep infaz edilecek.


Tayyip yargı reformu yapacağım ve yargıyı tarafsızlaştıracağım diyor. Öncelikle kendini “Ergenekon savcısı” olarak tanımlayan bir Hitler özentisi, yargı erkini tarafsızlaştırmaz tam tersine ortadan kaldırır. Çünkü yürütmenin başı olarak taraftır ve taraf olmanın da ötesinde “Ergenekon savcısıdır.” Bu öyle bir savcılıktır ki, sınırsız yetki ancak sıfır sorumluluk içerir. Faşizmin temel kuralı budur Faşist partinin lideri aynı zamanda partinin kuracağı özel mahkemelerin de başıdır.


TAYYİP  İN  FAŞİT ANAYASASI - 2010

Anayasa paketinin de temel hedeflerinden biri HSYK’nın faşist partiye bağlanmasıdır. HSYK üyeleri artık sadece yüksek yargı üyeleri arasından seçilmeyecek ve üye sayısı 21’e çıkacak. HSYK üyelerinin 10 tanesi normal mahkemelerden gelecek. Ayrıca Cumhurbaşkanı HSYK’nın 4 üyesini seçecek. İki üye yine Adalet Bakanlığı’ndan gelecek. Bu ne demektir? Artık Cumhuriyeti savunan bir başsavcının veya AKP’nin hukuksuzluğunu engelleyen bir Danıştay veya Yargıtay hâkiminin meslekte kalıp kalmayacağına normalde hiçbir yetkisi olmayan ama AKP ve Fethullah tarafından “özel yetkili” ilan edilmiş Erzurum’daki gibi savcılar belirleyecek.
Amaç yargı sistemini ters yüz etmektir. Demokratik yargının en önemli özelliklerinden biri temyiz sistemidir. Temyiz sisteminin çalışması için mahkemelerin, hâkimlerin ve savcıların belli bir hiyerarşi içinde örgütlenmesi gerekir. Ancak AKP başarılı olursa “özel yetkili savcılarının” tüm başsavcılar ve yüksek hâkimlerin üstünde olmasını sağlayacaktır. Bu yargı sisteminde kara deliklerin açılması demektir. Bu kara delikler AKP’nin infaz odaları olacaktır. Bu odalarda infaz memurluğu yapan “özel yetkililer” ise kısa yoldan Anayasa Mahkemesi ve HSYK üyesi olacaktır. Yargıda yükselmek liyakat gerektirmeyecektir. Yeni Anayasa taslağında, Anayasa Mahkemesi ve HSYK’ya seçilmek için gereken tüm şartların kaldırılmasının temel nedeni budur.
Normalde adli mahkemelerin üstünde Yargıtay vardır. Ancak artık tüm mahkemelerin üstünde tek mahkeme olacaktır. O da Beşiktaş’taki Ergenekon Mahkemesi… Yani esas savcısı Tayyip olan Ergenekon Mahkemesi…
Yeni sistemde en üst mahkeme olan Ergenekon Mahkemesi “özel yetkili savcılar” yani faşist parti müfettişleri atayacaktır. Bu “özel yetkililer” ise aslında AKP ve PKK’nın örgüt militanlarıdır. Bugüne kadar yaşanan tüm gelişmeler bu gerçeği ispatlamıştır.
Tayyip, Habur sınır kapısındaki PKK’lıları aklamak için kurulan çadır mahkemesi hakkında bu tür mahkemelerin daha önce kurulduğunu, Silivri’nin de örnek olduğunu açıklamıştı.
Gerçekten de Habur ve Silivri birbirine benzemektedir. Birinde PKK’lılar hükümet emriyle birkaç dakika içinde tahliye edilmiştir. Diğerinde PKK’yla yıllarca savaşan subaylar tek celse görmeden aylarca tutuklu tutulmuştur.
Türkiye’de fiilen iki yargı sistemi vardır. Biri AKP-PKK yargısı, diğeri Cumhuriyet’in bağımsız yargısı… Yeni Anayasa paketi, ikincisini tamamen yok etmek için hazırlanmıştır.

Yüce Divan Şemdinli mahkemesi olacak

Yeni Anayasa’nın en önemli maddelerinden biri Orgenerallerin ve Genelkurmay Başkanı’nın Yüce Divan’da yargılanmasının önünün açılmasıdır.
Öncelikle bugün zaten yüksek komuta kademesi her önüne gelen “özel yetkili” savcının müdahalesine açıktır. Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen pek çok durumda sivil mahkemeler askerleri yargılamaktadır. Bugün AKP’nin militanı gibi davranan bir savcı, bir hâkim ve bir emniyet müdürü bulmak Anayasa’yı çiğnemek için yeterlidir.
Peki, o zaman neden bu Yüce Divan değişikliği yapılıyor? Tüm yanıt Şemdinli sürecinde saklıdır. Bilindiği gibi Şemdinli komplosunun hemen ardından Van’da savcılık yapan bir Kürt-İslamcı, Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’ı terörist olarak yargılamak istemişti. Bu tam bir AKP-PKK operasyonuydu. Arkasında ise ABD vardı.
Sorun şuydu; birincisi iddianame PKK iddianamesiydi. Yarısı eski PKK’lıların ve geri kalanı PKK itirafçılarının iftiralarına dayanıyordu ve hiçbir somut delil içermiyordu.
İkincisi iddianameyi kabul eden Van’daki mahkeme yetkisizdi. Konu askeri yargıyı ilgilendiriyordu. Bu er ya da geç bir üst mahkeme tarafından saptanacaktı ki, öyle oldu.
Üçüncüsü tüm bunlara rağmen hukuku hiçe sayarak ilerleyen militan savcıyı denetleyecek bir mekanizma mevcuttu. Sonuçta militan savcı cezalandırıldı.
AKP Şemdinli’de yaşadığı hezimeti Türk Ceza Kanunu’na kendi yerleştirdiği faşist maddelerle aşmaya çalıştı. Ergenekon süreci bunun göstergesidir.
Bilindiği gibi AB reformu ve demokrasi adına Türkiye’de DGM’ler kaldırılmıştır. Ancak bunun yerine DGM’lerden on kat daha yetkili ve hukuk dışı “özel yetkili mahkemeler ve savcılar” sistemi devreye girmiştir. Van’daki heyetin yapamadığını böylelikle Beşiktaş’taki heyet yapabildi. Ergenekon iddianamesinin yine yarısı PKK’lıların iddialarından oluşuyordu. Ancak bu sefer bu PKK’lılar “gizli tanık” payesi kazanmıştı. Ayrıca “özel yetkili savcılar” sistemiyle denetim sorunu aşıldı. Beşiktaş’taki heyeti kimse denetleyemedi çünkü denetleyecek herkesin telefonları dinlenmekteydi. Yargıtay dâhil tüm yargı Ergenekon Mahkemesine bağlanmıştı.
Ancak bu sistem AKP’ye yetmiyor. Çünkü Beşiktaş’taki Mahkeme kararını verdiği andan itibaren Ergenekon sanıkları, kara delikten dışarı çıkıp Yargıtay’a gidebilecektir. Temyiz süreci başlayacaktır. Kaldı ki, bu süreç bile başlamadan AKP telaşa kapılmıştır. AKP medyası daha bugünden bazı tahliye isteklerine red oyu vermeyen mahkeme başkanını Ergenekoncu ilan ediyor. Hatta kendi başsavcıları Aykut Cengiz Engin’e bile güvenmedikleri ve başsavcının telefonlarını dinledikleri ortaya çıktı.
O zaman bir Genel Kurmay Başkanı’nı ve yüksek komutanları çok kısa bir sürede yargılayıp anında mahkûm etmenin (yani tersinden Habur mahkemesi) yolu ne olabilir? İşte Yüce Divan burada devreye girecektir. AKP, 19 üyeli yeni Anayasa Mahkemesi’nin tamamen kendisine bağlı olacağını bilmektedir. Tüm yeni üyeleri Çankaya’daki atayacaktır. Buradan oluşturulacak Yüce Divan’ın kararları da temyize götürülemez. Güya götürülür ancak Anayasa paketine göre bu heyet de Anayasa Mahkemesi üyeleri içinden seçilecektir.
Böylelikle Van’daki veya Habur’daki PKK mahkemesi Ankara’ya taşınacaktır. Ne HSYK ne de Yargıtay artık müdahale edemez. Herhangi bir PKK’lı suç duyurusunda bulunacak ve Genelkurmay Başkanı anında terörist ve savaş suçlusu sıfatıyla sanık olarak Yüce Divan’a çıkacaktır. Bu AKP için Silivri’de kurulan sistemden bile daha iyi bir sistemdir. Çünkü temyiz şansı da kalmayacaktır. Tüm üyeleri AKP’li milletvekilleri ve AKP’li Cumhurbaşkanı tarafından seçilen Anayasa Mahkemesinin oluşturacağı Yüce Divan’ın vereceği karar ise zaten bellidir.
Anayasa Mahkemesi ve Yüce Divan artık bir meclis komisyonu olacaktır. AKP ve PKK’lılar hep aklanacak, TSK üyeleri ve Türkler hep infaz edilecek.

PKK’lı ve Şeriatçı teröristler asker olacak

AKP’nin yeni Anayasa paketiyle getireceği başka bir düzenleme ise Yüksek Askeri Şura’nın (YAŞ) kararlarının yargı denetimine açılmasıdır.
Burada amaç YAŞ kararlarıyla Ordudan atılanların tekrar geri dönmelerinin sağlanmasıdır. Argüman ise şudur: Hukuk devletinde yargının denetimi dışında bir idari karar olamaz. Oysa bunu söyleyenler yeni paketle Danıştay’ın fiilen tüm yetkilerini elinden almakta ve hükümeti tam anlamıyla hukuk ve denetim dışı bir faşist konseye dönüştürmektedir.
TSK yıllarca Şeriatçı ve bölücü sızmalara hedef oldu. Bu sızmaların aslında büyük ölçüde başarılı olduğunu da söyleyebiliriz. Özellikle Ergenekon süreci, dışarıya sızan askeri belgeler ve ortaya çıkan asker kökenli gizli tanıklar TSK’nın sızmalar konusundaki kaygısının ve YAŞ kararlarının ne kadar haklı olduğunu göstermektedir.
Dünyada hiçbir Ordu bünyesine düşman unsurların sızmasına izin veremez. AKP’nin düzenlemesi gerçekleşirse yıllarca özenli istihbarat çalışmalarıyla Ordudan ayıklanmış olan Şeriatçı ve bölücü terör örgütü üyesi ve sempatizanı binlerce kişi anında Ordu’ya geri dönecektir.
Böylelikle AKP’li ve PKK’lı savcılar sisteminin en önemli desteği olarak faşizmin yeni silahlı güçleri ortaya çıkacaktır. Artık Türkiye ve Türk Ordusu düşmanı AKP’li ve PKK’lı askerler olgusu karşımıza çıkacaktır. Başarılı olurlarsa Türk Ordusu hafiyeler ve hainlerle parçalanacaktır.

Son aşama: AKP ve BDP hariç tüm partiler kapatılacak

AKP’nin Anayasa paketinin önemli bir yenilik ise parti kapatmalarıyla ilgili olan değişiklikler. Eğer bu değişiklikler onaylanırsa bundan sonra parti kapatmak Meclis çoğunluğunun denetiminde olacak.
Yani eskiden Anayasa Mahkemesi Meclisi ve partileri denetlerken artık Meclis ve partiler Anayasa Mahkemesi’ni denetleyecek. Dünyanın neresine giderseniz gidin, Meclis çoğunluğuna verilen bu tür bir yetkinin adına faşizm derler.
Yani AKP ve BDP’li milletvekilleri istedikleri zaman bir araya gelecekler ve örneğin CHP, MHP veya meclise yeni girmiş, Türkleri ve Atatürkçüleri temsil eden bir partinin kapatılması için harekete geçebilecekler.
Tersinden mantık yürütürsek, mecliste kapatılma davalarıyla muhatap olmuş, kapatılmış veya kısmen cezalandırılmış iki partisi olan AKP ve BDP Anayasa Mahkemesi’nin bir daha kendilerini denetlemelerine asla izin vermeyecek, açılan kapatma davalarını veto edecekler. Şeriatçı faşistlerle, PKK’lı faşistler dokunulmazlık kazanacak.
Bu sürecin gideceği nokta bellidir. İki faşist parti hariç Meclis’te hiçbir parti kalmayacaktır. Yani demokrasi düşmanı olarak defalarca yargılanan sanıklar, hâkim olacak, demokrasi ise sanık sandalyesine oturtulacaktır. Meclis içinde veya dışında hizadan çıkan her parti ensesinde iktidarın açacağı kapatma davasının tehdidini hissedecektir.
Tayyip idam mı edilmek istiyor?
Bu Anayasa teklifi geçer mi? Tayyip’in yaptığı hesap şu: Eğer referanduma gidersek, AKP + PKK + BBP + SP + kayıtsız kalan MHP’nin oylarıyla bu değişiklikleri geçiririz. Vatandaşın önüne koyacakları denklem ise şu olacak: Muhafazakâr ve sağcılar evet desin, laikçiler hayır…
Peki, ama papaz hep aynı pilavı yer mi? 22 Temmuz 2007’de yaşanan Amerika komplosu yine aynen tekrarlanır mı?
Oysa bugün Ulusal Parti var. Bu sefer referanduma gidilirse halk esas denklemin şu olacağını görecek; Asker düşmanları ve PKK’lılar evet, Türk’üm diyenler hayır desin.

Tayyip’e hayır diyenler hayır desin.
Bu iktidara hayır diyenler, hayır desin.
PKK’ya özgürlük istemeyenler hayır desin.
İşte o zaman AKP ve PKK azınlık kalır.

Kaldı ki “sağ blok” taktiği işlese ve referandumdan evet oyu çıksa bile Anayasa Mahkemesi bu faşist değişiklikleri yüzde yüz iptal edecektir. Tayyip de bunu bal gibi bilmektedir. Yine de ülkeye trilyonlara mal olacak bu referandum şarlatanlığını gerçekleştirecektir. Tek isteği azalan oylarını referandumda oluşturacağı “sağ blok” sayesinde arttırmak ve seçime öyle gitmektir. Bu, çaresizlik ürünü zavallıca bir taktiktir.
Kürt-İslam faşistlerinin amacı Hitler gibi son seçimi düzenleyip, bağımsız yargı ve TSK’yı yok etmek. Ancak başaramayacaklar. Referandumun sonucu ne olursa olsun, faşist Anayasa ilan edemeyecekler.
Tayyip’in yaptıkları bir tek işe yarar. Partisinin kapatma davası ve kendi Yüce Divan dosyası için yeni deliller yaratıyor. Yoksa İmralı’ya mı gitmek istiyor? Ancak Ulusal Parti idam cezasını geri getirdiğinde Apo’yla birlikte gidecekleri yer İmralı değil, Yassıada olacak.
Farkında değil mi acaba?


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder