3 Ocak 2016 Pazar

KUZEY IRAKTAKİ BAŞKANLIK KRİZİ.., İŞİD ve İRAN BÖLÜM 1




KUZEY IRAKTAKİ  BAŞKANLIK  KRİZİ.., İŞİD ve İRAN., BÖLÜM 1




Kuzey Irak’taki Başkanlık Krizi, IŞİD ve İran
Ali SEMİN

IŞİD’in (Irak Şam İslam Devleti) 2014 yılının Haziran ayında Musul’u kontrol etmesiyle birlikte Irak’taki iç dinamiklerinde yaşanan değişimler, Kuzey Irak Kürt yönetimindeki siyasi denkleme de yansımıştır. Bir terör örgütü olarak yapısal konumuna ve eylemlerine bakıldığında IŞİD sıra dışı bir oluşumdur. 

Çünkü IŞİD’in aldığı desteğin ve sahip olduğu gücün kaynağına ne bölgesel güçler ne de istihbarat teşkilatları tam manasıyla erişebilmiştir. IŞİD’in Irak ve Suriye topraklarında ilerleme sağlaması ve ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyonun örgüte karşı düzenlediği hava operasyonlarından somut bir netice alınamaması, Kuzey Irak Kürt siyasetindeki güç rekabetini de yakından etkilemektedir. Bir tarafta Kuzey Irak Kürt yönetiminde yer alan Kürt partiler; 
KDP (Kürdistan Demokratik Partisi), KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği), Goran Hareketi (Değişim), Yekgirtuy İslami Kurdistan (Kürdistan İslami Birliği), 
Komal İslami Kurdistan (Kürdistan İslami Toplum) arasındaki politik denklem değişirken, diğer taraftan da Bağdat-Erbil ilişkilerindeki petrol ve bütçe krizi devam etmektedir. Bilinenin aksine IŞİD ile mücadele kapsamında Irak’taki Kürt siyasi partileri birlikte hareket ediyormuş gibi görünse bile kendi aralarındaki 
rekabetinin ve anlaşmazlıkların derinleştiğini söylemek mümkündür. Özellikle Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin başkanlık görevi süresinin 19 Ağustos 2015 tarihinde sona ermesi ve kendisini yeniden aday göstermesi ciddi tartışmaları beraberinde getirmektedir. 

Buna karşılık Mesud Barzani’nin lideri olduğu KDP’ye karşı bölgedeki siyasi partiler yeni ittifak arayışları içerisine girmişlerdir. Bu yazıda, Kuzey Irak’taki başkanlık sorununun çözümü, bölgedeki siyasi ittifaklar ve Kürtlerin IŞİD ile mücadelesi analiz edilmeye çalışılacaktır. Ayrıca İran’ın Kuzey Irak’taki Kürt partileri arasındaki etkinliği ve başkanlık krizindeki tutumu tartışılacaktır. 


IŞİD ile Mücadele ve Kuzey Irak’taki İç Dinamikler

IŞİD’in Musul’u kontrol etmesinin ardından, Kuzey Irak Kürt yönetiminin Peşmerge güçleri aracılığıyla Irak Anayasası’nın 140. maddesini kapsayan tartışmalı bölgelerde güvenli bir ortam temin edebilmesi Kürtler açısından önemli bir kazanım olarak değerlendirilebilir. 

Özellikle 12 Haziran 2014 tarihinde Irak ordusunun Kerkük’ten çekilmesi ile doğan güvenlik boşluğunu Peşmerge güçlerinin doldurması oldukça önemli bir gelişmedir. IŞİD’in Irak ve Suriye topraklarında ilerlemesi ve gün geçtikçe gücü açısından istikrarsız bir görüntü vermesi ile Kürtlerin nüfuz alanlarını ister istemez genişletebilmiş oldukları ifade edilebilir. Bunun yanısıra IŞİD’in Irak’ta güç kazanması ve Kürt yönetiminin kendi bölgesi olarak tanımladığı alanlara doğru ilerlemesi, Kürt partileri arasındaki nüfuz mücadelesini de tetiklemektedir. ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyon güçlerinin IŞİD ile mücadele edilebilmesi için Peşmerge’ye  askeri eğitim, silah ve lojistik destek sunması, Kürtlerin küresel aktörler arasındaki popülaritesini arttırabilmesini sağlamıştır. 

Peşmerge güçlerinin Kerkük, Diyale, Selahaddin ve Musul’a bağlı Gueyir, Mahmur ve Sincar’da (Şengal) uluslararası koalisyon tarafından düzenlenen hava operasyonlarının desteğiyle IŞİD’e karşı mücadelede başarı sağlaması Kürtler bakımından büyük bir kazanımdır. Hatta Ekim 2014’te IŞİD ile savaşılması amacıyla Peşmerge güçlerinin Kobani’ye gönderilmesi; terörle mücadele açısından Kuzey Irak’ın önemli bir rol elde etmesine imkan vermiştir. Çünkü resmi rakamlara göre 2014 yılının Haziran ayından 2015 yılının Haziran ayına kadarki süre diliminde 1300 Peşmerge, IŞİD ile mücadele sürecinde 
hayatını kaybetmiştir ve 5000 civarında Peşmerge ise yaralanmıştır.1 


IŞİD’in Irak’taki ilerleyişine bağlı olarak Kürt yönetiminin iç ve dış politikasında çeşitli değişikliklerin meydana gelmiş olduğunu ifade etmek mümkündür. 


1 http://www.alraipress.com/news10936.html, 
(Erişim:27.07.2015).
Kürt yönetiminin IŞİD sonrasındaki bir Irak’ta artık işbirliği ve uzlaşı olgularını terk ettikleri ve yeniden bir nevi güç mücadelesi başlattıkları görülmektedir.
Kuzey Irak’ın ve bölgesel  Kuzey Irak’ta değişen dengeler şu şekilde sıralanabilir: 



1. Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’nin lideri olduğu KDP’nin KYB, Goran Hareketi ve diğer Kürt partileriyle mücadele etmesinin yanı sıra PKK/PYD ile de hem Suriye’nin kuzeyinde hem de Şengal bölgesinde mücadele etmek zorunda kaldığı söylenebilir. Başka bir ifadeyle IŞİD ile beraber Iraklı Kürtlerin elde ettikleri kazanımları takiben, Kürtler arasındaki anlaşmazlıklar da bu güç mücadelesi neticesinde derinleşmiştir. 

2. 21 Eylül 2013 tarihinde Kuzey Irak’ta yapılan parlamento seçimlerinde Novşirvan Mustafa liderliğindeki Goran Hareketi KDP’den sonraki ikinci siyasi parti olmuştu. KDP ile uzlaşarak Erbil hükümetine katılan Goran Hareketi’nin, IŞİD’in Irak topraklarındaki ilerleyişinin ardından KYB ile bir ittifak kurma arayışı içerisinde olduğu ifade edilebilir. Bilhassa PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD’nin ülkenin kuzeyinde kurduğu kanton bölgelerine (Kobani, Afrin ve el-Cezire) KDP’nin karşı çıkması, KYB ile Goran Hareketi’ni birbirlerine yaklaştıran nedenlerin başında gelmektedir. Böylelikle Kuzey Irak’ın iç siyasetinde Goran Hareketi’nin “ PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD’nin ülkenin kuzeyinde kurduğu kanton bölgelerine (Kobani, Afrin ve el-Cezire) KDP’nin karşı çıkması, KYB ile Goran Hareketi’ni birbirlerine yaklaştıran nedenlerin başında gelmektedir.”

KDP’ye yeni bir rakip olduğu -KYB gibi- kabul edilebilir. Bunun yanısıra Kuzey Irak’ın iç siyasetindeki iki güçlü parti olan KDP ve KYB’nin Goran Hareketi üzerinden birbirlerini dengeleyebilme noktasında çabalamaları ise önemli bir gelişmedir. Bu durum, 2006 yılında KDP-KYB arasında imzalanan stratejik ortaklık anlaşması muhtevasıyla ters düşmektedir. Çünkü iki parti arasındaki söz konusu anlaşma, birlikte hareket etmeyi vurgulamaktadır. 

Fakat 21 Eylül 2013 tarihindeki Kuzey Irak parlamento seçimlerinde ve 30 Nisan 2014 tarihindeki Irak genel seçimlerinde KDP ve KYB’nin kendi bayraklarının 
rengi olan Sarı ve Yeşil şeklinde iki ayrı listeyle seçimlere katılması, 2006 yılından günümüze dek iki partinin ilişkilerinde ciddi bir kırılma yaşandığını 
da göstermektedir. 

3. Musul’un kontrolünün IŞİD’e geçmesiyle birlikte Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’nin bağımsızlık söylemine bölgedeki Kürt partilerinden (KYB, Goran ve İslami partileri) tam anlamıyla bir destek gelmemesi Kuzey Irak’ın politik denklemindeki rekabet üzerinde oldukça etkili olmuştur. Şu noktayı vurgulamak gerekir ki KDP-KYB arasında imzalanan stratejik ortaklık ittifakından sonra Kürt yönetimi birleşik bir görüntü verse dahi bu durum hali kamu kurumları üzerinde tam olarak hissedilememektedir. 
Örneğin, Kuzey Irak’taki Peşmerge Bakanlığı Peşmerge gücünü KDP-KYB arasındaki stratejik anlaşmaya rağmen tek bir yapıda birleştirememiştir. 

Kuzey Irak’ta nizami bir Kürt ordusunun kurulamaması durumu, başta KDP-KYB olmak üzere Kürt partileri arasındaki güç mücadelesinden kaynaklanmaktadır. 

IŞİD’in Irak’taki ilerleyişinin ardından PKK terör örgütünün de Kuzey Irak’ın siyasi denklemindeki güç rekabetine katıldığı düşünülebilir. 

IŞİD’e karşı Şengal’de mücadele eden ve Şengal dağında Kanton bölge kuran PKK bu sayede, KDP ile Musul çevresindeki nüfuzunu genişleterek Suriye ile Irak sınır hattını kontrol etmeyi amaçlamaktadır. Öte yandan IŞİD sonrasındaki Irak’ta Bağdat-Erbil ikili ilişkilerinde yaşanan petrol ve bütçe sorunu -iki tarafın çözüm hususunda Kasım 2014’te vardığı anlaşmaya rağmen- halen devam etmektedir. Bağdat merkezi hükümeti, IŞİD ile verdiği mücadelenin ağır maliyetinden ve petrol fiyatlarındaki düşüşten dolayı nakit para sıkıntısı yaşamaktadır. Bu nedenle Kuzey Irak’a göndermesi gereken bütçeyi gönderememektedir. Kuzey Irak’ın iç dengelerindeki sorunlardan ötürü Erbil yönetimi, Bağdat hükümeti ile yaşadığı krizi eski döneme nazaran gündemde daha az tutmakta dır. 

Kuzey Irak’ta Başkanlık Seçimi Tartışmaları Kuzey Irak’taki Kürt siyasi partileri arasında tartışılmakta olan en önemli konuların başında 19 Ağustos 2015 tarihinde görev süresi bitecek olan Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani gelmektedir. 

Kürt yönetiminin önünde üç önemli kriz dosyası bulunmaktadır. Bunlar: Barzani’nin görev süresi ve yetkileri, anayasasının yazılımı süreci ve bölgede kurulacak olan yönetimsel sistem (Başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistem) sorunu üzerinedir. Bu üç önemli konu Kürt siyasi partiler arasındaki tartışmaları ve güç mücadelesini derinleştirmektedir. 2005 yılında yürürlüğe konulan 1 no’lu Başkanlık Yasası, Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı’nın görev süresi, yetkisi ve konumu ile ilgilidir. Söz konusu yasanın 3. maddesine göre başkanın görev süresi 4 yıldır ve iki kez seçilme hakkı bulunmaktadır.2 Bu yasanın 17.maddesine dayanarak 

Kürt Yönetimi Başkanı Barzani 2005 yılında ilk kez parlamento tarafından seçilmişti. Çünkü 17. maddede Kürt Yönetimi Başkanı’nın birinci dönem 
için parlamentodan seçilmesi öngörülmektedir. 

Kürt Yönetimi Başkanı Barzani 2009 yılında ikinci dönem başkanlık için yüzde 69 oranında oy elde ederek doğrudan halk tarafından seçilmişti.3 

2013 yılında başkanlık süresi dolan Barzani için 19 no’lu görev uzatma yasası çıkartılmıştı. 19 no’lu yasa ile bir defaya mahsus olmak üzere Barzani’nin başkanlık görev süresi 19 Ağustos 2013 tarihinden 19 Ağustos 2015 tarihine kadar Kürt Parlamentosu tarafından uzatılmıştı.4 

Aslında Kuzey Irak’taki Kürt partileri arasında devam eden tartışmaların temeli Barzani’nin görev süresinden ziyade yetkilerine dayanmaktadır. 
Barzani’nin yetkileri, 2005 başkanlık yasasının 10. maddesinde toplanmaktadır. 10. maddenin 2. fıkrasına göre başkan, parlamento seçimleri için karar verebilir. 
4. fıkrada ise başkanın parlamentoyu feshetme yetkisine sahip olduğu ifade edilmektedir. Aynı maddenin 8. fıkrasına göre başkan özel bir kanunla olağanüstü hal ilan edebilir. Yasanın 13. maddesinde ise, bölge başkanının Peşmerge Gücünün Başkomutanı sıfatını taşıdığı belirtilmektedir.


Kürt Bölgesi Parlamentosu 23 Haziran 2015 tarihinde başkanlık yasa tasarısı gündemiyle toplanmıştı. KDP’li milletvekillerinin yanı sıra başkanlık yasası oturumuna 57 üye katılmıştı. 


2 http://www.newsabah.com/wp/newspaper/40884 (Erişim:28.07.2015).

3 http://cabinet.gov.krd/a/d.aspx?a=3633&l=14,(Erişim:25.07.2015)

4 http://elaph.com/Web/news/2013/6/821066.html,(Erişim:25.07.2015)


KYB, Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum bölge başkanının parlamento tarafından seçilmesine ilişkin dört yasa tasarısı sunmuştu.

Öte yandan 28 Temmuz’da KDP tarafından yapılan açıklamada, Kuzey Irak bölgesindeki güvenlik tehdidi ve istisnai durumdan dolayı Barzani’nin iki yıl daha (2017 yılına kadar) uzatılmasını talep etmiştir.

KDP’nin Bölge Parlamento’sunda 38 milletvekili bulunsa da karşısında yeni bir blok olarak KYB, Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum’dan oluşan 57 milletvekili yer almaktadır. Barzani’nin başkanlık görev süresi konusundaki tartışmalarla birlikte Kuzey Irak’ta iki cepheli bir yapının meydana geldiği dile getirilebilir. 

KDP’nin stratejik ortaklık anlaşması imzaladığı KYB ile Mesud Barzani’nin görev süresinin uzatılması konusunda herhangi bir uzlaşı sağlayamaması, KDP’nin Kuzey Irak’taki Eylül 2013 tarihli Parlamento ve Nisan 2014 tarihli yerel seçimlere ilişkin tutumundan kaynaklanmaktadır. KDP’nin her iki seçimdeki stratejisi de Goran Hareketi’nin Erbil hükümetine katılmasını sağlayarak KYB’nin Celal Talabani’nin sağlık durumundan ve parti içerisindeki iç çekişmelerden 
de yararlanılarak daha çok zayıflatılması amacına yöneliktir. Fakat KDP’nin bu stratejisi başkanlık süresinin uzatılması meselesinde yetersiz kalmıştır. 
Ayrıca, hem Kürt kamuoyunda hem de Kürt siyasi oluşumları arasında konjonktürel olarak dengeler önemli ölçüde değişmiştir. Bu durumun ana sebeplerinden biri Kuzey Irak’ın siyasal yapısındaki güç dağılımının artık KDP-KYB arasındaki ilişki ve anlaşmalara bağlı olarak uygulanmamasıdır. KDP ve KYB’nin yanısıra 2009 yılından beri bölgenin siyasi denklemine Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum’un da etkin bir şekilde katılımı söz konusudur. 

2.Cİ  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR..

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder