6 Ocak 2016 Çarşamba

Ağzında Ayran Islık Çalabilir misin Abidin?




Ağzında Ayran Islık Çalabilir misin Abidin?  


1 Ocak 2008 Salı





















Kanlı terör örgütünü devletin siyasi muhatabı haline getirerek bölünmenin kapısını açan AKP, " Açılım" ve " Barış " kelimeleriyle perdelemeye çalıştığı ihanet sürecini sürekli inkâr politikası ile yürüttü.

Terör örgütü ve elebaşı ile hükümet düzeyinde görüşüldüğü iddiasını "İspatlamayan şerefsizdir" şeklinde inkâr eden Tayyip Erdoğan, Tarihin en kirli siyasi halvetlerinden bir olan bu pazarlık ortaya çıktıktan sonra, bu kez "Ne verdiniz?" sorusuna muhatap kaldı.
Erdoğan, AKP sözcüleri ve AKP'nin basındaki sözcüleri, bu soruyu da inkâr ve belagatla bastırmaya çalıştı. Türk Milleti'ne yine yalan söylediler ve PKK'ya hiç bir taviz vermediklerini savundular.

PKK terör örgütünün elebaşlarından Murat Karayılan, geçen hafta Kandil'de sözüm ona bir
" basın toplantısı" düzenleyerek, sürecin kontrolünün nasıl kendi ellerinde olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Terörist Karayılan, ağzının suyu akan kişiliksiz bir medya güruhu karşısında yaptığı açıklamalarla PKK terör örgütününün sözüm ona "silah bırakmak" karşılığında ne tavizler elde ettiğini de net bir biçimde ortaya koydu.

Sadece Karayılan'ın açıklamalarından derlediğimiz tavizler şöyle:

-Süreç üç aşamadan oluşacak. Önce "ateşkes" sağlanacak (yani TSK silahı bırakacak), ardından "gerilla" geri çekilecek.

-Bu gerçekleştikten sonra "demokratikleşme" çerçevesinde yeni anayasa çalışması başlatılacak.
-Koruculuk, özel tim gibi Karayılan'ın deyimi ile tüm "savaş yapıları" devre dışı bırakılacak.

-Kürt halkının inkarını sona erdirilecek, varlığı ve özgürlü kabul edilecek. Tüm kimliklerin, inançların ve mezheplerin hak ve özgürlüklerini garanti altına alacak.

Karayılan, PKK'nın "silah bırakmasının" hangi şartlar kalıcı olarak yerine getirildikten sonra gerçekleşeceğini ise şöyle açıkladı:

"Önder Apo dahil herkesin özgürleşeceği bu sürecin pratikleşmesi paralelinde silahın tümden devre dışı kılınması ve gerillanın silahsızlanması gündeme girecektir."

Görüldüğü gibi Karayılan'ın Öcalan ve tüm PKK'lılar serbest bırakılmadan, "Kürt halkının özgürlüğü" kabul edilmeden "silah bırakmayacaklarını" açıkça söylemesine rağmen, büyük bir bölümü hükümet güdümüne giren veya korkunun esiri olan "Türk basını" bu sözde basın toplantısını "PKK çekiliyor" başlığıyla verdi.

AKP hükümeti ile yaptıkları ihanet pazarlığını dağda düzenlediği basın toplantısı ile ifşa edenKarayılan'ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan'dan "Hakan" şeklinde söz etmesi ayrıca dikkat çekti.
Bu gelişmenin ardından, girdiği angajmanın devamı getiren basın, terör örgütünün "mobilize" gruplarını "PKK'nın çekilme fotoğrafı" olarak takdim etti.
Ancak bu yalan da 24 saat geçmeden tuzla buz oldu. İngiliz Times gazetesi, Türkiye'den ayrılan 1500 PKK'lının Suriye'de Esad'a karşı savaşmaya başladıklarını duyurdu.
Böylece, AKP-PKK kirli pazarlığındaki bir diğer madde de açığa çıkmış oldu!
AKP'nin bütün inkârlarına rağmen Karayılan'ın açıklamaları ile birlikte çorap söküğü gibi sökülmeye başlayan "mutabakat", Murat Karayılan'ın Aslı Aydıntaşbaş'a verdiği "özel haberle" yeni bir boyut kazandı.

Bu röportajda, ABD'nin bu işin içinde olmadığı yalanını Aslı Aydıntaşbaş'a yutturduğu anlaşılan elebaşı İran'ın , PKK'ya Türkiye'den çekilmemesi durumunda silah desteği vaâdinde bulunduğu açıkladı.

Bir taşla iki kuş vurmuş oldu, üçüncü kuş gazeteci kılığında not alırken.

PKK'ya "hiç bir taviz verilmediğini" savunup, bu soruyu soranlara pek hiddetlenen Tayyip Erdoğan'dan şimdi kamuoyu iki açıklama bekliyor:
1-Terörist Karayılan'ın açıkladığı "şartlar", İmralı'da masaya gelmiş ve bu konuda AKP hükümeti taahüde girmiş midir?
2-İran'ın PKK'nın çekilmemesi halinde silah temininde bulunma teklifini "komşu ülkedeki terörü desteklemek" olarak görülüyor mu? Bu konuda Dışişleri, İran Büyükelçisi'ni çağırıp bilgi almayı düşünüyor mu?
Ve en önemlisi, İran size

"PKK'yı terör örgütü olarak değil, siyasi muhatabınız olarak tanıyorsunuz. Bu durumda bizi ülkenizdeki bölücü teröre destek vermekle suçlayamazsınız" 

derse nasıl bir cevap vermek tasarlanıyor?

Ya da İran;

"Sen Suriye'de neler yapıyorsun?"

derse nasıl bir cevap ver heybede. 
Bu soruların cevabının Tayyip Erdoğan'da olmadığı bugünkü performansında ortaya çıktı.

Günün konuşmasını Marmaray ve İstanbul kanalı projesi üzerine yapan Erdoğan, ortada böyle önemli sorular dururken Anıtlar Yüksek Kurulu'nu hedef almayı tercih etti. Tarihi eserlerden "üç beş çatal kaşık ve çanak-çömlek" diye söz eden Erdoğan, Anıtlar Yüksek Kurulu'nu "Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine erişmesini engellemekle" suçladı.

Terör elebaşı Hakan Fidan'a , bizim çocuk muamelesi yaparken, Tayyip Erdoğan millete aptal muamelesi yapmaya devam ediyor.

Bu arada Abdullah Gül'ün bütün bu süreçte "arazi olması" gözlerden kaçmıyor. 

Açık İstihbarat,



..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder