26 Mart 2021 Cuma

2000'Lİ YILLARDA KİMYASAL SİLAHLARIN ORTADOĞU GÜVENLİĞİNE ETKİLERİ. BÖLÜM 3

2000'Lİ YILLARDA KİMYASAL SİLAHLARIN ORTADOĞU GÜVENLİĞİNE ETKİLERİ. BÖLÜM 3 



Ortadoğu, Güvenlik, Kimyasal Silahlar, Prof. Dr. Sibel TURAN, H. Ekber KAYA, Nükleer silahlar,Kitle imha silahları, konvansiyonel silahlar,sarin gazı, tabun gazı, hardal gazı, Hafız Esed, Suriye, ABD, 


    Suriye Ortadoğu'da en geniş kimyasal savaş yeteneğine sahip ülkedir. 
Ülkenin ilk kimyasal silah yeteneği İsrail'e karşı yapılan 1973 yılındaki savaşta Mısır tarafından sağlanmıştır. O zamandan beri, Suriye hardal gazı, sarin ve 
muhtemelen de VX sinir gazı dahil olmak üzere kimyasal silah ajanlarını geliştirmek ve üretmek için yerli bir yeteneği elde etmiş görünmektedir. 
Kimyasal silah ajanları Halep bölgesindeki Hama, Humus ve Al-Safira köylerinin yakınında bulanan tesislerde üretilmiştir. Ancak Suriye kimyasal silah maddesi üretmek için bazı çift kullanımlı ekipman ve kritik öncü kimyasallar bakımından dış kaynaklara bağımlı kalır. Son yıllarda İran, kimyasal silahlarla ilgili öncüleri geliştirme ve üretim için teknik yardım ve tesislerin tedarikçisi olarak tespit edilmiştir. Suriye'nin Scud-B ve Scud-C balistik füzelerinin, top mermilerinin kimyasal savaş yeteneğine sahip olduğuna inanılmaktadır.139 

Birçok güvensizlik kaynağı içinde, Suriye'nin belirli bir seviyede konvansiyonel olmayan bir caydırıcılığa ulaşmak istemesinin temel sebebi İsrail ile uzun zamandan beri devam eden husumetidir. Klasik silah rekabeti dinamiklerine ilave olarak, Hafız Esad bir dizi konudan dolayı İsrail ile stratejik bir eşitliğe ulaşmayı hedeflemiştir. Dolayısıyla Suriye açısından bakıldığında, İsrail'in, 1982'deki Lübnan Savaşı'nda, net bir şekilde ortaya çıkan, konvansiyonel askeri kapasitesindeki üstünlüğü dengelemenin tek yolu kitle imha silahlarına sahip olmaktı.140 

Suriye’nin kimyasal silahları hakkındaki endişeler sürmektedir. Beşar Esad’ın yönetimi kaybetmesi durumunda kimyasal silahları üzerindeki denetimini kaybetmesinden ve silahların muhalif grupların veya teröristlerin eline geçmesinden endişe edilmektedir. Bu durumda kimyasal maddelerin 
denetimi daha da zorlaşacaktır. Suriye Kimyasal Silah anlaşmasına taraf olmadığı için Suriye’nin sahip olduğu silahların gerçek miktarı hakkında net bir 
bilgi bulunmamaktadır. 1993’te imzalanan antlaşmaya 188 ülke taraftır ve dünyanın kimyasal silah endüstrisinin büyük bölümünü kontrol etmektedir. 
2013’ün başlarında yapılan OPCW’ye göre dünyadaki kimyasal silah stoklarının %80’i imha edilmiştir. Arnavutluk, Hindistan ve Güney Kore ellerindeki bütün 
stokları imha etmiştir. Ancak Libya, ABD ,Rusya henüz hepsini yok etmemiştir. 
ABD %90’ını, Rusya %70’ini imha etmiştir.141 Suriye, Ortadoğu bölgesinde nitelik ve nicelik bakımından en geniş kapsamlı kimyasal silah envanterine sahip 
olduğuna inanılan bir ülkedir. Suriye’nin içinde bulunduğu kaos ortamında, bölge ülkeleri açısından önem arz eden konulardan bir tanesi Suriye toprakları 
üzerinde bu silah stokunun güvenliğinin sağlanması ve özellikle terör gruplarının eline düşmesinin engel olunmasıdır. Suriye, NPT’ye taraf ülke olarak nükleer 
silaha sahip olmamak ve üretmemek konusunda bir taahhüde girmiş olmakla birlikte, İsrail’in nükleer gücünü dengelemek ve caydırıcı bir unsur olarak 
kimyasal silahlar konusunda benzer bir kısıtlamaya tabi olmak istememiş, bu bağlamdan hareket ederek 1993 tarihli Kimyasal Silahlar Konvansiyonu’na taraf 
olmamıştır.142 

Teröristler fosgen, klor, saf amonyak gibi toksik endüstriyel kimyasalları gitgide daha çok kullanmaktadır. Birçok ülkede bu maddelerin satışı denetlenmemekte dir hatta birçoğunu sıradan bir marketten alabilirsiniz. Bunların üretimi de büyük miktarda olduğu için denetlenmesi daha da zorlaşmaktadır. 

Örneğin klorun üretimi 2006 yılında 65 milyon tondur. Teröristlerin gelişigüzel yapılan kimyasal silah denemeleri son yıllarda birçok kazaya sebebiyet vermekte  dir. Örneğin 1999’dan 2001’e kadar El-Kaide’nin bomba yapıcı ve kimyageri Abu Khabab al-Masri Afganistan’daki Durante ve Tarnak kamplarında kimyasal, biyolojik ve radyolojik silah çalışmaları yapmıştır. 2002 Ağustosunda CNN’in yaptığı habere göre 1990’ların son yıllarında bu kamplarda köpekler ve diğer hayvanlar üzerinde deneme yapılmıştır. Haziran 2002’de Abu Musab al-Zarqawi tarafından yönetilen aşırı bir grup kuzeydoğu Irak’ta uzak bir köşede kurulmuş olan Khurmal kampında ham kimyasal gereçlerle denemeler ve çalışmalar yapmışlardır. Bu terörist grubun elemanları İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Türkiye’ye gizlice girerek siyanür ve biyolojik silah yapmaya yarayan hint tohumuyla saldırılar düzenlemeyi planlamaktaydılar. 

Ancak aktif bir polis organizasyonuyla bu planlarını gerçekleştiremeden yakalandılar. Mayıs 2004’te ABD askeri konvoyu Irak’ta 155 Milimetrelik kimyasal 
silah başlığı imha ettiler.143 

Kimyasalların korunması ve güvenliği için terörizm gibi yeni endişe alanları ortaya çıkmıştır. Kimyasal Silah Antlaşması sadece devleti aktör olarak almaktadır. Anlaşma devlet dışı aktörlerce meydana getirilecek bir kimyasal terörizme değinmemiştir. Ancak Suriye’deki rejimin düşmesi ve kimyasalların Hizbullah gibi devlet dışı aktörlerin eline geçmesi ihtimali devletleri konu üzerinde düşünmeye itmiştir. Dolayısıyla taraflar OPCW ve Kimyasal Silah Antlaşması için yeni bir düzenleme yapmayı düşünmektedir.144 Son yıllarda biyolojik ve kimyasal silahlar terörist örgütlce korku salarak ve tehtid yaratarak amaçlarını yerine getirmek için bir araç haline gelmiştir. Gerçekten de El-Kaide örgütü gerektiği taktirde kimyasal ve biyolojik silahlar kullanmakta tereddüt etmeyeceklerini açık bir şekilde belirtmiştir. Dolayısıyla güvenlik ve silahsızlandırma hareketleri ülkelerin yanı sıra bu devlet dışı örgütleri de hedef almalıdır.145 

Suriye, Fransa tarafından uzun soluklu programla takip edilen, dünyanın en önemli kullanıma hazır kimyasal silah hammadde stoklarına sahip ülkesidir. 

Muhaliflerle yaptığı savaşta Beşar Esad’ın rejimi sarin içeren silahları sivil halk üzerinde Nisan 2013’te kullanmıştır. Suriye uzun zamandır kimyasal silah 
depolarıyla ve bunları aktaracağı sistemlerle doludur. Suriye 1000 tonluk kimyasal madde ve öncül kimyasallara sahiptir. Suriye birkaç yüz ton son formuyla 
stoklanmış sülfür, onlarca ton en önemli kimyasal silah aracı olan VX, birkaç yüz ton sarine sahiptir. Ayrıca 500 km erimli sülfür, sarin ve VX taşıyabilen Scud C 
füzesi, 300 km erimli sarin ve VX taşıyabilen Scud B füzesi, her üç maddeyi de taşıyabilen 250 ve 300 km erimli M600 füzesi, 70 km erimli her üç maddeyi de 
taşıyabilen SS21 füzesi, modeline göre 100 ve 300 litre toksit madde taşıyabilen bomba, her üç maddeyi de taşıyabilen ağır silahları ülkesinde bulundurmakta dır.146 
Bunun yanı sıra ABD ve diğer hükümetler her ne kadar Asad rejiminin kimyasal silahlarını güvende tuttuğuna inandığını söylese de politikacılar bu silahların 
herhangi bir iç savaş ve kaos durumunda terörist grupların eline geçmesinden çekinmektedir. Ayrıca Suriye’nin bu silahları Lübnan’daki Hizbullah’a yollama 
tehlikesi de ABD yetkililerinin aklında bir soru işarteidir. Dolayısıyla ABD bu kimyasal silahların aktarılmasını önlemek için bölgesel müttefiklerinden yardım 
istemektedir.147 23 Haziran 2012’de Suriye hükümetinin kimyasal silahlara sadece kendi ülkesinin güvenliği için sahip olduğunu itiraf etmiştir. Suriye 
tarafından yapıldığı ispatlanan birkaç tane kimyasal silah saldırısı mevcuttur. 

23 Aralık 2012’de Hama’da 7 kişiyi öldüren 50 kişiyi yaralayan bir saldırı olmuştur. Bu kişilerin zehirli gazla öldürüldüğü tespit edilmiştir. 

Dr. Nashwan Abu-Abdo’ya göre semptomlar sinir gazı kullanıldığı, bu gazla kişilerin sinir sistemlerinin felç edildiği açıklanmıştır. 

19 Mart 2013'de 31 kişi ölmüş, 300 kişi etkilenmiş ve Suriye’deki muhalifler ve hükümet biribirini suçlamıştır. Maruz kalan kişilerin kolinerjik semptomlar 
gösterdiği bildirilmiştir. Bunlar sinir gazlarının ortaya çıkardığı semptomlar olarak açıklanmaltadır.148 19 Mart 2013’te Suriye’nin resmi haber ajansı SANA’nın yaptığı açıklamaya göre Halep’in hükümet yönetimindeki bölümlerinde ve Şam’ın banliyölerinde roket saldırısı olduğunu açıklamıştır. 

Bu habere geöre terörist olarak adlandırdıkları muhalif grup saldırıları gerçekleştirmiştir. Saldırıda 25 kişi ölmüş 86 kişi yaralanmıştır. Rusya tarafı 
muhalif grubun 19 Mart sabahı Halep ilinde muhalif grupların silahlı kanadının kimyasal silah kullandığı kaydedildiğini belirterek Esad yönetimine destek 
vermiştir. Muhalif grupsa anında iddiaları yalanlamış ve hükümeti suçlamıştır. 
İki taraf da kurbanların nefes almakta zorlandığı ve kimyasalla temas ettikleri anda derilerinin mavimtrak bir renk aldığını belirtmiştir. Her iki taraf da kanıt olarak fotoğraflar ve videolar çıkarsa da hangisinin sorumlu olduğuna dair bir kanıt bulunmamaktadır. Bir hafta sonra kullanılan maddenin klor CL17 olduğu 
belirlenmiştir. Klor bulunması kolay ve satışı büyük bir pazara yuayılan bir maddedir. En basitinden yüzme havuzları için kullanılır. Aslında madde birinci 
Dünya savaşında da kimyasal silah aracı olarak kullanılmıştır. Ancak Klorun 25 kişinin ölümüne neden olması olası değildir. Kimyasal silah uzmanı Jean-Pascal 
Zanders’e göre klorun dozajı arttığında insanları hasta edebileceğini ancak öldüremeyeceğini öne sürmektedir. Haberler roketlerin kullanıldığını iddia etmiştir 
ancak patlama maddenin çoğunu yok edecek ve etkisini azaltacaktır. 

Bu nedenle roket kullanılmış olması olası değildir.149 Suriye muhaliflerinin kimyasal silah kullanacak kapasiteye sahip olmadığı, bunları stoklayacak veya kullanacak gereçlere sahip olmadığı, bu grupları Suriye gibi deneyim sahibi olmadığı dolayısıyla böyle bir saldırıyı gerçekleştiremeyecekleri aşikardır. 
Oysa ki Beşar Esad ve silahlı kuvvetleri bu silahları kullanacak ekipman ve deneyime sahiptir.150 

Saldırıyı Esad yönetiminin gerçekleştirmiş olma olasılığı, Esad yönetiminin daha once konvansiyonel metodlarla kendi halkına karşı giriştiği saldırılar göz önünde 
bulundurulduğu noktada her zaman akla gelen ilk seçenek olacaktır. Özellikle 1982 yılında gerçekleştirilen Hama Katliamı tüm dünyanın çok iyi bildiği bir 
insanlık dramıdır. Suriye yönetiminin ordu aracılığıyla muhalefete karşı düzenlediği saldırılar da düşünüldüğünde, Şam’daki kimyasal silah saldırısının Esad’ın emriyle gerçekleştirilmiş olma olasılığını arttırmaktadır. Ne var ki, Şam yönetiminin çatışmada üstünlüğü ele geçirdiği ve tüm dünyanın Şam’a dikkat çekip özellikle kimyasal saldırı ihtimaline karşı dikkat kesildiği bir anda, çok yakınındaki bir bölgeye tüm dünyanın gözleri önünde kimyasal saldırı gerçekleştirmesi ihtimali de hiç de akla uygun değildir. 

 Rusya, Çin ve İran gibi müttefikleri olan bir yönetimin böyle bir işe girişmesi anlamsız görünmektedir.151 

Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD'nin çerçeve güvenlik stratejisini oluşturmakta; “Kitle imha silahları ile savaş için ulusal strateji” ve “Anavatanın güvenliği stratejisi” ise bu çerçeve stratejinin ayrıntılı alt bölümlerini oluşturmaktadır. Aralık 2002'de yayınlanan “Kitle imha silahları ile savaş için ulusal strateji” ise üç temele dayandırılmıştır. İlk olarak kitle imha silahları ile savaş için karşı tedbirler, ikinci olarak kitle imha silahlarının yayılmasını önleyici tedbirler ve son olarak kitle imha silahlarının kullanılmaları durumunda uygulanacak tedbirler olarak sıralanmış tır.152 

Suriyeli muhaliflere destek veren ABD başta olmak üzere İngiltere, Fransa, İsrail ve Türkiye; Sünni Arapların diplomatic önderliğine soyunmuş Suudi Arabistan ve Kata rile birlikte, Şam’daki kimyasal silah kullanımı Suriye yönetiminin üzerine yüklemekte ve bu konuda yoğun bir propaganda yapmaktadırlar.153 

4. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder