7 Mart 2021 Pazar

Köşeye sıkışan sadece ABD ve Trump değil, tüm dünya..

 Köşeye sıkışan sadece ABD ve Trump değil, tüm dünya.. 


Prof.Dr.Sait Yılmaz 
30 Ocak 2020 


Giriş
 
ABD, ne demokrasi ne özgürlükler, kuruluşundan beri her şeyden önce zengin bir 
sınıfın çıkarlarını kollamak için oluşturulmuş bir siyasi sisteme (Plutokrasi) sahiptir. 
Hangi partiden olduğunuzun önemi yoktur. ABD’yi yöneten derin devlet askeri-istihbarat kompleksi olarak gösterilse de onlar küresel sermayenin yani Yahudi parasının memurlarıdır 1. Trump’ın ne istediği önemli değildir, yapması gerekeni yapar. ABD başkanları, seçilmiş kongre üyelerinin önemli bir kısmı, arkasında Yahudilerin olduğu silah sanayi, büyük şirketler, bankerler ve medya tarafından satın alınmıştır ve Trump, bundan istisna değildir. Son yıllarda ABD dış politikası için derin devlet içinde yaşanan çekişme İsrail’in öne almak istediği İran 
senaryosuna ilişkindir. Bir grup, İran senaryosunun öne çekilmesini isterken, diğer grup önceliğin Çin olduğunu iddia ediyor. Her iki grupta ABD halkının değil, küresel sermayenin çıkarları için çalışıyor. Trump, iki tarafı da idare ediyor ve bazen diğer taraf için geri adım atsa da İsrail’i memnun edecek tüm hukuksuz kararları alabiliyor. Neler olduğu ile ilgili önce Trump’ın durumu ile başlayalım, sonra yeni Orta Doğu Barış Planı ve diğer gelişmeleri açıklayalım. 

Trump, zor durumda.. 

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi 24 Eylül 2019'da "ABD'nin ulusal 
güvenliğine zarar verdiği" ve "Başkanlık yeminine ihanet ettiği" gerekçesiyle Trump'a yönelik azil soruşturması başlatıldığını açıklamıştı. Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda 18 Aralık'ta yapılan oylamada suçlamalar kabul edildi. Halen Trump, ABD Senatosunda yargılanmaya devam ediyor ve yeni tanıkların çağrılması tartışılıyor. Cumhuriyetçi Trump son üç yılda, Demokrat Parti’nin en şeytan kesimleri ile ittifak halindeki ABD askeri ve istihbarat aygıtının yönettiği derin devletin şantajı altında. Kasım Süleymani’nin katli için verilen emir gibi 
İsrail’e Kudüs’ü veren karar da İsrail’in baskısı ile geldi. Trump, ABD askerlerini çıkarmak isteyen Irak’ı yaptırımlarla tehdit etti. Trump’ın densizliği ve tutarsızlığı ABD’de olduğu kadar dünyada da uluslararası ilişkilerin ahlaki sınırları konusunda yeni bir tartışma başlattı. 

Gazinocu Trump’ın devlet yönetimi anlayışı; ırkçılık, yabancı düşmanlığı, patalojik 
yalancılık, aptalca tehdit etme, şantaj yapma ve twitter ile haberleşme gibi özelliklere sahip. CIA Direktörünün arkasında olduğu askeri-istihbarat kompleksinin çeşitli katmanları var. Önce Trump’ı Rusya ile gizli ilişkileri üzerinden vurmaya çalıştılar (Russiangate) ancak iki yıl süren uğraşıdan sonuç alamayınca Ukrayna ile ilgili telefon görüşmeleri skandalına sarıldılar. Trump’ın Ukrayna devlet başkanı ile yaptığı telefon görüşmesinde başkanlık seçimlerindeki rakibi Joe Biden’e yönelik komplo teklifi skandalı (Ukraniangate) üzerine odaklanmış durumdalar. 
Son yıllarda Ukrayna, Orta Doğu ve İngiltere’de kukla hükümetler üzerinden Küresel Sermayenin ABD ve Avrupa’daki ayakları olan Rockefeller ve Rothschilds birbirilerine karşı önemli hamleler yaptılar. Bunları daha önce yazmıştık. Trump ise finansal küreselleşmeye karşı ve onunla birlikte sanayi kapital ve ekonomide şirket hâkimiyeti öne çıkıyor. ABD’deki güç merkezlerinin son durumunu şu şekilde özetleyebiliriz 2

 - Ekonomik güç eliti olan İsrail yanlıları ve Wall Street CEO’ları. 
 - Milli kapitalist elit. 
 - Güvenlik ve savunma sanayi kompleksine bağlı Pentagon Generalleri. 
 - Küresel sermayenin iş eliti. 
 Yukarıdaki grupların içinde en etkili olanlar ekonomik elit ve generaller. Onları iş eliti ve milli kapitalistler izlemektedir. Bu kişiler belirli bir partiden gelmemekte, sık sık güç mücadelesi içinde yer değiştirmektedirler. 
Trump’ın kilit ekonomik kadroları başlangıçta İsrail yanlısı neo-liberaller ve ekonomik milliyetçiler arasında paylaşılmıştı ama sekiz ay sonra bu grubun yerine Trump’ın generalleri ile ittifak halindeki Siyonist-küreselciler geldi. 
Kısaca, Trump’ı korumak ve yeni başkanlık seçimlerinde desteklemek ise en başından beri Küreselci Siyonistlere, İsrail yanlısı Orta Doğu politikası taraftarlarına kalmış durumda. 
 Derin devlet, Trump’ı devirmese de onun dış politikada hareket alanını istediği gibi yönlendiriyor yani siyasi ve askeri seçenekleri üzerinde belirleyici olmaya devam ediyor. Bir zamanlar Bizans İmparatoru Konstantin’in yaptığı gibi “Onlarla savaşmak yerine onlara katılmak 3” stratejisini seçti. Yani derin devlete uymayı öğrendi. Derin devletin ve Wall Street’in Trump’ı etkilemede daha doğrusu ayar vermede içeriden iki adamı var. Trump’ın bir zaman gözdelerinden olan John Bolton en büyük İran düşmanı ama aptal ve tehlikeli olarak görülüyor. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise derin devletin neo-con fraksiyonu ile birlikte Kasım Süleymani’nin öldürülmesini isteyenlerin başında geliyor. Bunlara başkan yardımcısı Pence de eklenmeli. Özetle Trump-Pompeo-Pence üçlüsü ABD’yi yöneten cinayet mekanizmasının önünde oturuyor. Amerikalı Yahudi zenginlerin arkasında olduğu İsrail yanlısı Demokrasilerin Savunulması Vakfı (FDD 4), Bolton’u harekete geçirdi ve İran koalisyonuna gönülsüz olan İngiltere tehdit edildi. Her şeye rağmen İran senaryosu İsrail’in istediği hızda gelişmiyor ve bu yüzden FDD içinde bazıları istifa etmek zorunda kaldı. 

Trump’ın finansörleri muhafazakâr Yahudiler ve Hıristiyan Evanjelikler, en çok 
onlardan medet umuyor. Böylece Senato’da suçlamalardan kurtulmayı ümit ediyor. 
Trump, sık sık Evanjelik dini ayinlere katılarak taraftarlarını ve finansörlerini artırmaya çalışıyor. 
Tanrı’dan hep birlikte sağlık ve zenginlik istiyorlar ama bu dini anlayış örneğin Orta Doğu’dan gelen göçmenlere hoş bakmıyor, Meksika sınırına duvar örüyor, insanları ve ülkeleri kendine göre ayrıştırıyor. Üstelik cennete gidecekleri de kendilerine göre belirlemişler. Cennetin Görev Tanımı (Mandate of Heaven) aslında eski bir Çin siyasi ve dini doktrini. Bu doktrine göre, imparator kâinatı doğal düzenine yöneten ve kutsal olarak seçilmiş kişidir. Eğer imparator görevini layığı ile yapmazsa felaketler başlar ve görev tanımı sona erer 5. Amerikan liderlerinin Bağımsızlık Bildirgesi ile böyle bir kutsal görev aldığı, hala ABD dış politikasına yön veren ‘Amerikan İstisnacılığı’ anlayışının da kökenidir. Nitekim Temsilciler Meclisi Başkanı demokrat Nancy Pelosi, Trump’ın hainlikle yargılanması için yapılan sorgulamanın sonunda yaptığı konuşmada buna vurgu yaptı. 

 Orta Doğu’ya ve Arap ülkelerine her istikametten sokulmaya çalışan Çin, ABD 
tarafından en büyük tehdit olarak görülüyor. Üstelik Batı felsefesi ve tarihinin bir parçası olmadığı için arada kültürel bir boşluk var. Evanjelikler ve muhafazakârlar, ABD’yi beyaz üstünlüğünde bir Hıristiyan millet olarak tanımlayarak, ortak bir gündem oluşturacak yani Çin’e karşı ‘din’ değil ‘ırk’ kullanılacak. Özetle Hıristiyan bağnazlık üzerinden Çin ile bir kültür savaşının altı da ısıtılıyor. Yeni muhafazakâr lar için Afganistan bir “zorunluluk savaşı”, Irak ise “seçenek savaşı” idi. Suriye, Yemen ve diğerleri bu seçeneklerin devamı oldu. 

Bundan sonrası ise Tanrı’dan gelen çağrı üzerine kâinatın ahlakı için savaş olacak. Çin’in cennet için görev tanımına dönecek olursak; Tanrı belirli coğrafyalardaki liderler ve halklar için ödül ve cezalandırma ile adalet sağlar. Bu anlayışın ABD’deki versiyonu ise daha önceki makalelerimizde bahsettiğimiz “Tepedeki Şehir 6 ” yani cennet için ABD’nin çekici bir ülke olması ve Tanrı’nın vaat ettiği topraklara ulaşmasıdır. 

Trump’ın Orta Doğu Barış Planı.. 

Başkan seçildiğinden beri Küreselci Siyonistlerin desteği ile ayakta kalan ve halen 
devam eden azil sürecinde İsrail lobisinin şantajı altında olan Trump’ın son diyeti Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te verilen tavizler oldu. 
Trump, İsrail başbakanı Netenyahu ile birlikte Orta Doğu Barış Planı’nı açıklarken dikkat çeken birkaç husus var; 
- Ortada devam eden bir barış görüşmesi yoktu, Yahudi damat Jared Kushner daha Kasım 2016’da Orta Doğu politikalarının başına getirilmişti ve dolayısı ile bu aslında Kushner Planı
- Anlaşmanın tarafı olması gereken Filistin yönetimi görüşmelere dâhil değildi. 
- Trump, son yıllarda zaten İsrail yanlısı tek taraflı politikaları ile bu görüşmelere 
aracılık edecek bir konumda değildi. 


Resim: İsrail’in Oluşturmaya Çalıştığı Kuşatılmış Filistin Bölgeleri 
 Map of the future Israeli state in the Trump administration plan. 

2017’den beri hazırlandığı iddia edilen 50 sayfalık kitapta yer alan plan, Orta Doğu Barışı ile ilgili sanki Trump’ın görüşleri imiş gibi açıkladığı esaslar ile aslında İsrail’in isteklerini meşru hale getirmeye çalışıyor. İsrail, 52 yıldır Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü işgal altında tutuyor. Plan, esas itibarı ile şunları öngörüyor; 
- Filistinlilere kendi topraklarında sınırlı özerklik verirken, İsrail’in kontrolünde 
kuşatılmış bölgeler içinde yaşamaya zorlanıyorlar. 
- Kudüs’ün egemenliği İsrail’e verilirken, Filistin’e şehrin doğusunda bazı bölgelerin kontrolü bırakılıyor 7

- İsrail’in Batı Şeria’dan tamamen çıkması gerekirken %70-80’i Filistin yönetimine 
bırakılıyor. Böylece İsrail, buradaki illegal yerleşim alanlarını meşru hale getiriyor. 
- Netanyahu’nun istediği gibi; İsrail, Ürdün Vadisinin çoğunu kontrol altına alacak ve Batı Şeria’daki geleceğin Filistin Devleti’ni de çevrelemiş olacak. 
Filistin’in kara, deniz ve hava tüm ulaştırması, sınırları İsrail’in kontrolünde olacak. 
İsrail’in Batı Şeria’da illegal olarak yerleşim sağladığı yerler meşru hale getirilerek Ürdün Vadisi’ne de bağlanacak. Özetle, Güney Afrika’da olduğu gibi ırkçı bir bölünme ile tüm toprakların kontrolü İsrail’in kontrolüne verilirken, bölgesel dengelerle de oynanıyor. 
Bu plan, seçim hazırlığındaki iki lidere de iç politikada yardım edecek. Plan; Trump’ın Senato’daki azil süreci ile üç günlük soruşturmanın son gününde iken yayınlandı. Netanyahu da ülkesinde yolsuzluk iddiaları ile suçlanıyor. Trump azilden muaf olmayı ve yeni seçimleri kazanmayı, Netanyahu ise hapisten kurtulmayı ve tekrar seçime girmeyi umuyor. 
BM, Trump’ın planını reddetmiş gözüküyor çünkü hem BM kararlarına hem de 
uluslararası hukuka aykırı. BM için hukuka uygun olan 1967 yılında çizilen sınırlara uygun olarak iki devletli çözüm ve doğrusu bu. 

Köşeye sıkışan ABD.. 

Trump’ın 2017 yılı Ulusal Güvenlik Strateji dokümanına göre Çin ve Rusya, iki 
revizyonist ülke olarak ABD’nin uzun vadeli stratejik rekabetinin en öncelikli gündemidir. 
Trump’ın, İsrail’in baskısı ile İran’ı hedef almış durumda ama Rusya ve Çin, ABD’nin bu ülkeye yönelik yaptırımlarını etkisiz hale getiriyor. Temmuz 2019’da Rusya, Çin ve İran liderleri Bişkek’teki Şangay İşbirliği Örgütü toplantısında ortak bir deniz tatbikatı yapmak ve ticari diplomasi konusunda anlaşmışlardı. Nitekim Aralık 2019’da Umman Körfezi’nde Rusya, Çin ve İran’ın yaptığı tatbikat ABD için alarm verdi. Rusya, ABD’yi Suriye ve Türkiye ile ilişkileri üzerinden vuruyor. Çin ise küresel bir deniz gücü geliştirmek peşinde ve Cibuti yakınlarında ilk dış askeri üssünü açtı. İran; ABD’nin Orta Doğu’daki en yakın koalisyon ortakları olan Bahreyn, Suudi Arabistan ve BAE tarafından şüphe ile bakılan ülke. 

Avustralya ve İngiltere, ABD’nin müttefiki olarak Körfez’e savaş gemileri gönderiyor ama diğer Avrupa ülkeleri Trump’ın özellikle nükleer anlaşma ve iklim değişikliği sözleşmesinden tek taraflı çekilme kararlarından memnun değiller, Çin ve Rus liderleri ile daha yakın çalışıyorlar. Özetle, ABD diplomatik olarak yalnız ve dış politikada ahlaki yönü ile iflas etmiş durumda. ABD’nin %25 gümrük vergisi şantajı altında olan İngiltere, Fransa ve Almanya, İran’a yönelik ambargolara ve savaş koalisyonuna katılmaya zorlanıyor. 

ABD yönetimi içindeki Çin ve İran savaş senaryoları arasındaki çekişmeye dönecek olursak; Savuma Bakanı Mark Esper, Amerikan askeri gücünün Asya Pasifik’e odaklanılmasını isterken, Körfez bölgesine gönderilmektedir. Orta Doğu’dan sorumlu ABD Merkez Kuvvetleri Komutanı general Frank McKenzie, Orta Doğu’da kalmak için ısrar etmektedir. ABD’nin Orta Doğu’daki askeri varlığı Irak, Suriye, Kuveyt, BAE, Katar, Türkiye vd. ülkelerde konuşlanmak üzere 80 bin kişiyi geçiyor 8. Bu gücün tamamı İran’a karşı konuşlanmış durumda. Kasım Süleymani ’nin öldürülmesinden sonra ABD, IŞİD ile mücadeleyi bıraktı ve Irak’ta askerlerini korumaya odaklandı. Binlerce asker, diplomat ve sivil yanında özel sözleşmeci şirket personeli yolda. Mayıs 2019’dan beri 28 binden fazla Amerikan askeri Orta Doğu’ya gönderildi 9. Bu askerlerin 3 bini Suudi Arabistan’a gitti. 

Gerekçe geçen Eylül ayında İran’ın iki Suudi petrol bölgesine attığı füzeler nedeni ile petrol üretiminde zorlanması. Pentagon, geçen hafta bir filo F-15E savaş uçağını Suudi Arabistan’ın Prens Sultan Hava Üssü’ne gönderdi. Bu uçaklar, İran içindeki kara hedeflerine saldırmak için seçildi. Geçen Ekim ayında ise BAE’deki El Dafra Üssü’n başka bir F-15 E filosu gönderilmişti. ABD, İran’a karşı bölgeye yeni hava sistemleri gönderiyor. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Afrika Komutanlığı (AFRICOM) ve Latin Amerika Komutanlığı oldukça meşgul ve daha fazla asker, gemi, uçak istiyorlar. Asya-Pasifik’e gidecek her asker ve araç onlara daha az gitmesi demek. Kısaca, ABD ne önceliklerini belirleyebiliyor ne de askeri görevleri ile uyumlu bir kaynak yönetimi var. 

Üstelik IŞİD yok olmuş, Suriye içinde Esat hâkimiyeti sağlamış ve ABD düşmanlığı 
zirve yapmışken yeni bir macera dönemine giriliyor. İran ile Irak, Afganistan, Suriye ve Yemen’de devam eden mücadeleye rağmen İran’ın doğrudan hedef alınması pahalı bir senaryo. Üstelik ABD’nin devam eden askeri görevleri var; 

 - Rusya’ya karşı Baltık bölgesini savunmak, 
 - Afganistan’da Taliban ile savaşmak, 
 - Çin’i Tayvan’a saldırmaktan caydırmak, 
 - Kuzey Kore’yi Güney’e saldırıdan korumak, 
 - Suriye’deki petrol bölgelerini muhafaza etmek, 
 - Orta Doğu ve Afrika’da terör örgütleri ile istikrarsızlık faaliyetlerini sürdürmek. 

    Latin Amerika’da ABD’yi Venezüella petrol için hedef alıyor ama ABD yanlısı 
Bolivya, Şili ve Ekvator’da neo-liberal politikalar halkı iyice fakirleştirdiği için durum kritik. CIA tarafından Venezüella’da 2019 yılında yeni bir rejim değiştirme komplosu yürürlüğe kondu. Trump, Nikaragua’yı da rejim değişikliği ile tehdit etti. Bolivya’da Morales ABD’nin onayı ile görevi bıraktı. 

Uzun vadeli hedefi Çin’e odaklanmak isteyen ABD, bir an önce İran ile ilgili 
işlerini bitirip, Orta Doğu’dan Doğu’ya ilerlemek istiyor. Bütün bunlar bütçe istiyor. Yıllık bir trilyon dolar açık veren ABD, Irak ve Afganistan’a yaklaşık 6 trilyon dolar harcadı ve sonuç sıfır. Trump’ın 2020 yılı savunma bütçesi yeni Uzay Kuvveti de dâhil 738 milyar dolar. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler konu savaş gündemi olunca derin devlet gibi düşünüyorlar. 

 Sonuç.. 

 İran senaryosu yaklaşıyor ve bu savaş Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin’i de 
etkileyeceğinden bu ülkeler için de yeni düzenlemeler hazırlanıyor. Ancak, sadece ABD değil, tüm dünya kriz içinde ve çözüm savaş olarak görülüyor. ‘Uzun savaş’, ‘yaratıcı kaos’, ‘sürekli savaş’ gibi kavramlar aslında daha büyük dünya savaşının hazırlıkları ve bunlara daha önce değindik. Asıl sorun, uluslararası sistem ile ilgili; finansal ve başta iklim koşulları olmak üzere çevresel olarak bir çöküş yaşanıyor. Kapitalizm artık ekonomileri taşımıyor. Tüm ülkeler benzer sorunlar içinde; üretim yok, iş yok, ihtiyaç çok, gelir yok ama borç çok. Sadece ABD’nin ulusal borcu 23 trilyon dolar. Ülkeler borç krizi içinde iken, tüketime alıştırılmış insanlar evsiz, işsiz ama borçlu. Öte yandan dünyanın her yerinde iklim koşullarına bağlı olarak felaketlerden geçilmiyor. İklim ısınması, kutupların erimesi, fırtınalar derken, 
Avustralya’da Türkiye’nin onda biri kadar bir orman alanı yandı. Nedense yanan yerler hep kıymetli madenlerin yani hazır para kaynaklarının olduğu bölgeler. İnsanlık, açgözlü insanların yönettiği devletler yüzünden yaşadığı dünyanın doğasını ve kendi kendini yok ediyor. 
Prof.Dr.Sait Yılmaz 
30 Ocak 2020 

 
DİPNOTLAR:

1 Küresel Sermayenin yapısı ve uzantıları için bakınız; Sait Yılmaz, Küresel Sermaye ve Türkiye, Kaynak Yayınları, (İstanbul, 2014),. 
2 James Petras, Who Rules America? The Power Elite in the Time of Trump, Global Research, (September 13, 2017). 
3 Bu strateji daha sonra Hıristiyanlık stratejisi haline gelmişti. 
4 FDD: Foundation for the Defense of Democracies. 
5 Patrick Mendis, The Political Hijacking of Religious Principles, National Interest, (January 27, 2020 ). 
6 Bakınız, Sait Yılmaz, Tepedeki Şehir, academia.edu.tr, (02 Şubat 2019). 
7 Felicia Schwartz, Michael R. Gorden, Trump Says He Has Given Netanyahu His Plan for Mideast Peace, WSJ, (Jan 28, 2020). 
8 Daniel R. DePetris, Did Donald Trump Misplace His National Security Strategy? Defense Priorities, (January 24, 2020). 
9 Enea Gjoza, The Iran Illusion: The Threat to America's Security Comes from Great-Power Problems, Not Tehran, Defense Priorities, (January 27, 2020). 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder