2 Nisan 2015 Perşembe

Kuş Gribi, Kış Garibi




  Kuş Gribi, Kış Garibi





Yekta Güngör Özden
24.10.2005/Sayı:93

Zamanın ne getirip ne götüreceği önceden kestirilemez, bilinemez. Kimi aylar gönendirici, kıvanç verici olaylarla, kimi aylar da anımsanmak istenmeyen, üzücü olaylarla geçer. Kimi de hem iyi, hem kötü olayları içinde barındırır. Ekim ayı Bahriye Üçok’un (6 Ekim 1990), Ahmet Taner Kışlalı’nın (21 Ekim 1999) öldürülmeleri, Ankara’nın Başkent olması (13 Ekim 1924), Cumhuriyetin ilânı (29 Ekim 1923), Mustafa Kemal’in CHP II.Büyük Kurultayı’nda Büyük Söylevi’ni okuması (15/20 Ekim 1927) ile unutulamaz. Aramızdan ayrılanların ışıklar içinde yatmasını dileyerek geçen Ekim’leri belleğimizin nakışları içinde bırakıyoruz. 2005 Ekim ayında yaşadığımız mutlulukları yaraşır oldukları coşkuyla andığımızı, kutladığımızı söyleyebilir miyiz? Bizi acılar içinde bırakıp gidenleri onların seçkin kişiliklerini vurgulayarak andığımızı savunabilir miyiz? Nelerin öne çıkarıldığı, nelerin unutturulmak istendiği, nelerin allanıp pullanarak dayatıldığı ya da vurgulandığı ortada. Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlama olanağını Türk Ulusu acaba bulabilecek mi? Kanımca, niteliklerini giderek yitiren lâik Atatürk Cumhuriyeti, kutsal Türkiye Cumhuriyeti içimizdeki ve dışımızdaki karşıtlarının saldırılarıyla sarsılmaktadır. Savunma ve koruma andı içenler, kendilerine bu görev verilerek emanet edilenler beklenen duyarlığı, gereken özeni göstermemektedirler. Yanlış bir demokrasi anlayışıyla kötüye kullanılan insan hak ve özgürlükleri, ödünler içinde çöküntüye ve yıkıma götürmektedir. Cumhuriyetçiler, ilericiler, gerçek Atatürkçüler ve demokratlar karalanıp dışlanmakta, cumhuriyet karşıtları olanaklarla donatılarak daha etkin ve daha güçlü duruma getirilmektedir. Yabancılar bu durumdan yararlanarak baskılarını ve dayatmalarını artırmaktadır. Atatürk’ün resimlerinin duvarlardan indirilmesini öneren İngiliz “Türkiye’nin AB’ne girebilmek için yapacağı daha çok şey var” diyebilmektedir. Başka ülkelerde kıyamet koparacak olaylar Türkiye’de geçiyor. Başbakan, pazarcı-pazarlamacı tutumuyla “Türkiye’yi pazarlamakla yükümlüyüm” kabadayılığını yeğleyip, daha uygun, bir Başbakana yaraşır sözcükleri bırakıyor. İktidara yaranmayı amaç edinen kimileri “Pazarlama”yı yerinde bulup destekliyor. Toplumda beğeni kazanan kimileri de Fethullah Gülen’in maskesi durumundaki okullar nedeniyle onu “Devrimci” sayıyor. Belki “karşı” sözcüğünü unuttu ya da duyuramadı. Şimdi merkezde görevli bir Büyükelçimiz zamanın Cumhurbaşkanı Demirel’in Fethullah okuluna ısrarla çağrıldığında gruba katılmadığını nedenleriyle birlikte anlatmıştı. Yıllardır ABD’nde tutulan, beslenen, hakkında yazılan kitaplarla kimliği ve amacı açıklanan kişinin yurtdışındaki okullarıyla övülmesi ilginçtir. Başbakanın Rektörlere çıkışması da aykırılık örneğidir.

Saddam’ın yargılanması (19.10.2005) ibretle izlenmelidir.

Yekta Güngör Özden Tüyap'ta, İleri Yayınları standında okurlarının kitaplarını imzalarken...Çelişkiler

İçerde Rektörün tutuklanmasıyla üzücü olaylar dizisine bir yenisi eklenirken, dışarda olanlara ilgisizlik yenilerini önümüze çıkarmaktadır. İçerde herkese kükreyen Başbakan, AB Görüşme Çerçeve Belgesi’nde olduğu gibi önüne ne konursa kabûl etmektedir. Türkiye’yi ziyaret eden Avrupa Parlamentosu üyesi Richard Howitt “Türk askerlerince kürtlerin kulaklarının kesilip gözlerinin oyulduğuna ilişkin kayıtları dinledik” dedi, yanıtını veren çıkmadı. Dışişleri sözcüsünün açıklamasıyla yetinildi. Genelkurmay yine susmayı yeğledi.

Fransa’nın Sarcelles kentinde “1915’de Asuri-Keldanilere karşı Osmanlı İmparatorluğunca gerçekleştirilen soykırımı mağdurları anıtı” dikiliyor, hiçbir tepki yok.

Nato’nun üyesi olmayan Ermenistan’da Nato soykırım semineri düzenliyor, üstelik bu konuda yandaşlığı belli bir Türk öğretim üyesi katılıyor, kimsenin sesi-soluğu çıkmıyor. Ramazan rehaveti diyemeyiz. Öyle ya askerlerini kötüleyen yazarlar, ulusunu suçlayan sözde bilim adamları, ülkesini düşünmeyen siyasetçiler olursa yabancılar boş durur mu? Uyduruk anlatımlarla doldurulan kitaplar, ödül almak için ülkesini-ulusunu yalanla suçlayan konuşmalar, düzmece toplantılar, konferanslar birbirine eklenmektedir. Hepsi de bize karşı kullanılmaktadır. Siyaset bu konuda âcizdir. Aydın sanılanlarla, kendini aydın sanan kimileri de yazılarla, konuşmalarla, ziyaretlerle Türkiye karşıtlarına destek vermekte, bu aymazlığı ilericilik, demokratlık ve aydın olma gereği saymaktadır. Göstericilerin, yabancı yandaşlarının asıl ilgilendikleri olaylar, durumlar, aykırılık, çelişki ve olumsuzluklar birkaç yurtseverin çabasına kalmaktadır.

Anma etkinlikleri

Yitirdiğimiz değerlerin sağlığında kendisiyle ilişki kurmak, desteklemek bir yana ona karşı çıkan, çabalarını engelleyen, onu kötüleyip üzen ve kıran kimseler anma etkinliklerinde öne çıkıp görünmeye, ilgi çekip yer kazanmaya kalkışmaktadır. Birlikte uğraş verdiği, çalıştığı, iyi ilişkiler kurduğu, ortak anıları ve kimi yakınlıkları bulunduğu kimseler dışlanarak biçimsel toplantılarla öz unutturulmaktadır. Yapaylık ve yavanlık sırıtmaktadır. Kimi kuruluşlar aynı konuda, aynı günde, aynı yerlerde toplantılar düzenleyerek bölünmeleri kemikleştirmektedir. Biraraya gelmesini, dayanışmayı, güçlenmeyi beceremeyenlerin söz ve ileti gösterisi kimseyi kandıramaz. Aynı salonlarda, aynı konuşmacılar, aynı dinleyicilerle durumu kurtardığını sananlar yitirdiklerimizi değil, kendilerini öne çıkarmaktadır. Onların örnek alınacak, unutulmayacak yanlarını belirterek topluma güç katmak yerine, sönük toplantılar, cılız konuşmalar, gereksiz anlatım ve katkılarla zaman doldurulmakta, olay geçiştirilmektedir.

Ülkemizde insanlar yaşarken değeri bilinmemekte, yitirildikten sonra duygusal açıklamalar ağırlık taşımaktadır. Her zaman söylüyorum “Değer bilseydik, Atatürk’ün değerini bilirdik.” Böyle değerbilmezlik bir yana mezarlıktan çıktıktan sonra yine eleştirmeye, olumsuz sözler etmeye başlıyoruz. Bir kez ölçü kaçırılmaya görsün, abartılı övgüler ve yergiler sıralanıyor. Gazete duyurularında hiç yaraşır olunmayan nitelikler yakıştırmada yarışa giriliyor. Oysa, saygı ile sonsuza uğurlanır. İyi yanları belirtilir, gerçeklerden ayrılınmaz. Gidene yakınlık girişimiyle abartılı sözler edilirse olumsuz yanlarını belirtenler de çıkar.

Her sıfatı-niteliği kolay yakıştırıyoruz. İyi ya da kötü. Gerçeği araştırmadan, sormadan, öğrenmeden. Üstelik yazılara dökerek haksızlığı yoğunlaştırıyoruz. Örneğin, Fethullah Gülen’e “devrimci” denilmesi gibi. Devrimcilik, cumhuriyetçilik, Kemalistlik bir bütündür. Yıkıcı olup yapıcı olmayan, Türk Devrimi’ne karşı çıkan kimse devrimci olamaz. Çağdaş yönetim olarak devlet biçimi cumhuriyetin niteliklerine karşı olan, bu konuda özenli davranmayan kimse cumhuriyetçi olamaz. Kemalizm-Atatürkçülük konusunda ödünler veren, ilkeleri gözardı edip yadsıyan, birbirinden ayırarak devrimlere karşı çıkan, özellikle lâikliği eleştirip 1921’den başlayarak ulusal yaşamımıza girdiğini bilmezlikten gelip tersini ileri sürenler Atatürkçü olamazlar. Yarım yamalak Atatürkçü olunmaz. “Şu konuda Atatürkçü, bu konuda Atatürkçü değil” denilemez. Bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı ya Atatürkçüdür, ya değildir. Atatürkçü olunacaksa tam Atatürkçü olunur. Atatürkçülük bölünemez ve sulandırılamaz. Yineliyorum, Atatürkçülük duygu ve düşünce birlikteliğinin Türkiye doruğudur, ufkudur. Bu onuru her baş, her omuz taşıyamaz. Rozet takmakla, nutuk atmakla, resim asmakla Atatürkçü olunamaz.

Kimi medya tetikçileri gibi düşünmüyorum. Benim görüşlerime katılmayanlar olabilir. Medya militanları kendileri gibi düşünüp duymak zorunda olduğumuzu istiyorlar. Efendice eleştirmeyi bırakıp saldırıyı seçenler toplum zararlılarıdır.

Bozukluklar

Yargı bağımsızlığı bir devletin geçerliğinin ve saygınlığının ilk koşuludur. Bu konuda nice söz ve yazıyla katkıda bulunmaya çalıştığımızdan ayrıntıya girmek istemiyorum. Başbakanın Ermeni Konferansı’yla ilgili yargı kararı için “Provokatif” demesinin sakıncaları, Orhan Pamuk ve Hrant Dink konusunda başta entelektüel geçinen kimileriyle yabancıların yargıya etki, hattâ baskı sayılacak konuşma ve yazılarıyla belirmeye başladı.

Başbakan 7.10.2005’de “Milletin çoğunluğu AB’ni istiyor” demiş. Kendileri çoğunluk olmadığına göre dayanağı nedir? Sormaca mı düzenlemiş? Ulusun istencini saptamak için Anayasa’nın 175. maddesini değiştirip “TBMM kararıyla kimi yasaların halkoyuna sunulması”na olanak sağlayıp sorunu böylece çözebilirler. Bütçe konusunda Anayasa’nın beş maddesini değiştirmekten daha kolayı 175. maddeyi değiştirmektir.

Dışişleri Bakanı’nın fahrî kardeşi, AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn “Ek protokolü Meclis onaylasın ve uygulansın” buyurmuş. Bir kez talimat almaya başlanırsa sonu gelmez.

Hrant Dink’in “kan” konusundaki sözlerini içlerine sindirenler için neler söylenebilir.

AKP’nin kimi il başkanları valiliklere başvurarak vilayet konağında kendilerine birer oda istemişler. Yönetimi izlemek için. Pes doğrusu!

Kimi milletvekilleri spor müsabakalarındaki tutumlarıyla tepki aldılar. Ne olur, aykırı davranmasalar da alkış alsalar.

Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın’ın tutuklanmasıyla ilgili çok söz edildi. Yargıya etki kuşkusuna değinildi. Adalet Bakanı, Yargıtay üyesi seçen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda kaldıkça bu söylentilerin sonu gelmez.

Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı depremleri “İlâhî uyarı” olarak niteledi. Bilimsellik, akılcılık, çağdaşlık nerde kaldı?

Türkiye karşıtlarının son olarak Silahlı Kuvvetler’e saldırısına bakalım kimler aldırış edecek?

Diyanet İşleri Başkanlığı oruç bozan ilâçlar listesi yayımlamış. Fetva dönemini anımsatan açıklamalardan sonra ılımlı bir yaklaşım.

Yasama organındaki milletvekili dağılımı partilere göre sık sık değişiyor. Değişmeyen, milletvekili kalmak ve yeniden olmak düşüncesi. İlke yok, tutarlılık yok. Nerden nereye geçiyorlar. Seçmenin oyu hiçe sayılıyor.

Emir-komuta düzeni toplum yaşamımızın çoğu kesiminde geçerli. Buyrukları yerine getirme alışkanlığından kurtulmak, doğru bildiğini söyleyip savunmak güç geliyor olmalı ki donukluğunu sürdürmeyi yeğleyip içinde bulunacakları etkinliklerden kaçınıyorlar.

Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde yayımladığı yazıyla yurtdışına çıkarken sağlık çantası taşınması, aşı yaptırılması önerisinde bulunup canlı hayvan pazarları ve kümes hayvanları çiftliklerinden uzak durulmasını istemiş. Terör hızı, AB Görüşme Çerçeve Belgesi ve öbür olumsuzluklar konusunda umut veren bir gelişme olarak karşılıyoruz. Soygunlar, sabotajlar, ölümler sürüyor.

PKK 20 Ağustos’ta başlattığı sözde eylemsizlik kararını kaldırdığını Ekim başında açıkladı. 3 Ekim amaçlı eylemsizlik günlerinde 43 teröristin öldürüldüğünü açıklarken kendilerinin neden olduğu ölümlerden sözedilmedi. Şehit sayısı arttıkça PKK’ya nefretle birlikte ilgililere tepki de artmaktadır. Başbakan bunun için olacak ABD’ne gönderme yaparak sabrın taşmakta olduğunu duyurdu.

Kadrolaşmaya, yargı kararlarını geçersiz kılacak atamalara ağırlık verdiği izlenen Millî Eğitim Bakanlığı ilköğretim 8. sınıf İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük dersi kitaplarındaki değişiklikler nedeniyle haklı olarak kınanmaktadır. Atatürk’ün Cumhuriyetin 10. Yılı Söylevi, Türk Bayrağı, Antep Savunması ve Şahinbey adlı okuma parçaları çıkarılıp Şeyh Sait İsyanının Doğu İsyanı olarak verildiği yakınmaları yasama organına getirilmiştir. Belki yakında içindeki “Memleketin içinde iktidara sahip olanlar gaflet, delâlet, hattâ hıyanet içinde bulunabilirler…”le başlayan bölümü nedeniyle Gençliğe Seslenişi’ni, tüm Büyük Söylevi’ni kitaplardan çıkartabilirler.

İmam hatip okullarını bitirenleri üniversitelere yerleştirmek oyunları da sürüyor. Harp Okullarına bu yolla geçişler bakalım nasıl olacak? ÖSYM’nin YÖK’ten ve bağımsızlıktan koparılması da gerçekleştirilmek üzere. Van Rektörü için iyi bir dayanışma örneği veren üniversiteler suskunluğu bırakıp yararlı olanı söylemelidir. Van olayı ürkütücü oluşumların bileşkesidir. İlerici-gerici savaşımının bilimsel alanlarından biridir. Su yüzüne çıkanıdır.

Kütahya’da Ilıca Kaplıcaları’na bağlı açık havuzda haremlik-selâmlık yöntemi, yalnız erkeklerin yararlanmasına ayrılarak gerici bir uygulamayla çözümlenmiş(!). Hayırlı olsun, demeli.

Göztepe Parkı’na cami yapımı girişimini Ankara Yenimahalle Onkoloji Hastahanesi bahçesine 250 kişilik cami yapımı girişimi izledi. Dünyadaki Müslüman çoğunluğun yaşadığı ülkelerdeki cami toplamından da çok cami bulunan (78 bine yaklaştı) Türkiye’de Belediyelerin yapacağı başka şey yokmuş gibi seçmene gülücükleri camiyle dağıtmak hoşgörüyle karşılanamaz.

Başbakanın bir danışmanı (galiba Ömer Çelik) “Lâiklik Türkiye’nin nükleer gücüdür” demiş. Günaydın!

Yapay ulusalcıları bahane ederek ulusalcılığa saldıran kendini bilmezlerin kendilerine gelmesi beklenmesin. Huylu huyundan vazgeçmez. Van Rektörü olayında gericilerin konuşmaları ve yazılar da bu görüşü doğruluyor. Atatürk karşıtları nasıl da birleşiyor.

Acı döküm

İzmir depremi korkusu doğal. Acı yaşatmamasını diliyoruz.

Karşılamak ve gidermekte başarılı olunduğu savunulmayacak terörün saptayabildiğimiz dökümü son günlerde şöyledir:

Nusaybin’de iki uzman çavuş şehit oldu (6.10.2005),

Kâğıthane, Esenler ve Bağcılar’da patlayıcı, el bombası vs. ele geçirildi. Seyhan Emniyet Müdürlüğü binasına konulan bomba imha edildi (8.10.2005),

Van-Muradiye’de yedi kişi mayınla yaralandı (9.10.2005),

Şırnak’ın İdil İlçesi yakınlarında teröristlerin yol keserek kaçırdıkları polis memuru Hakan Açıl (10.10.2005)’ın durumu açıklık kazanmadı.

Tunceli’de beş er şehit oldu (12.10.2005),

Irak, İran ne yapıyor, ABD ne yapıyor, Türkiye Cumhuriyeti iktidarı ne yapıyor? Ölümlerden kim sorumlu, hesabını kimler verecek?

Üzüntüler, acılar.. Yaşamın kötü çizgileri. Her şeyin iyi olması olanaksız. Ama her şeye karşın lâik Atatürk Cumhuriyeti’nin 82. yıldönümüne kavuşmak, onu kutlamak da büyük bir mutluluk. Sonsuza değin bağımsız yaşaması, niteliklerinin korunup güçlendirilmesi, adına yaraşır kazanımlarla esenlik duyulması için üzerimize düşenleri yapmanın-yapacak olmanın onuruyla andımızı yineliyoruz.

Tatlı döküm

Tüyap’ın Beylikdüzü’ndeki kitap fuarı görkemli oldu. Son günlerde Mehmet Kıyat’ın şiir kitapları yanında Hıfzı Topuz’un zenginleştirdiğim saatlerime fuarda edindiğim kitaplarla dokuyacağım. Talât Turhan’ın Derin Devlet’i de bunlardan biri. Bilâl Şimşir’in ermenilerle ilgili gerçekleri haykıran kitapları da. Ankara konser ve sergilerle çirkinlikleri aşmaya çalışıyor.


http://www.turksolu.com.tr/93/ozgun93.htm

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder