24 Mart 2020 Salı

AMERİKAN DIŞ POLİTİKASINDA JEOPOLİTİK TEORİLER VE PRATİKLER BÖLÜM 3

AMERİKAN DIŞ POLİTİKASINDA JEOPOLİTİK TEORİLER VE PRATİKLER  BÖLÜM 3




2.3. Hava Hakimiyeti Teorisi ve Alexander P. De Seversky., 

I. Dünya Savaşı'ndan sonra hava gücü ile ilgili olarak en çok yankı yapan kuramsal çalışma, İtalyan General Guilio Douhet'e aittir. 1921 tarihinde yazdığı The Command of the Air ( Hava Hakimiyeti ) isimli çalışmasında Douhet, karşı tarafın kentlerine yapılacak hücumlar ile sivil halkın terörize edilmesi ve ulusal savunma gücünün kırılmasını savunuyordu. Bunun için hava kuvvetleri, ordu ve donanmadan ayrı bir güç olarak örgütlenmeliydi. Douhet şöyle demektedir; '' Düşmanı yenmek için düşman hatlarını yarmak artık geçerli değildir. Uçak, artık cephenin üzerinden basitçe atlayarak düşman komuta ve kontrol merkezlerini, endüstri ve nüfus merkezlerini bombalayıp düşmanı saf dışı bırakabilir. Düşmanın moralini böylece tamamen yıktıktan sonra hızlı ve etkili bir zafer kazanılabilir. '' 37 Douhet, resmen jeopolitik bir teori ortaya koymamakla birlikte, O'nun jeopolitik tekerlemesi şöyledir; '' havaya hakim olan zaferi elde eder. '' 

Hava hakimiyeti jeopolitik teorisinin gelişmesinde her ne kadar Douhet öncülük yapmışsa da ilk kez bir stratejist hava gücüne dayanan jeopolitik dünya görüşünü etkin bir şekilde savunmuştur. Bu, 1894 tarihinde Rusya'da doğan 1927 yılında Amerikan vatandaşlığına kabul edilen, uçaklarda bombaların hedefe isabeti için kullanılan dünyanın ilk tam otomatik aracını yapan ve Cumhuriyet Havacılık Şirketi'ni kuran Alexander P. De Seversky ( 1894- 1974 ) dir. 

Seversky'nin özellikle iki kitabı Amerikan dış politikasına yön veren beyinler üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Bu kitaplardan ilki 1942 yılında yayınlanan Victory Through Air Power ( Hava Gücü Aracılığıyla Zafer ) dır. Bu kitabında, savaş sırasında yeniden gözden geçirdiği deniz gücünün çöküşünü açıklamış, müttefik kuvvetler tarafından hava gücüne yetersiz ölçüde dikkat gösterilmesini üzüntü ile karşılamış ve zafer için hava gücü aracılığıyla tamamen yeni bir strateji ve organizasyon önermiştir. İkinci kitabı, 1950 yılında yayınlanan Air Power: Key to Survival ( Hayatta Kalmanın Anahtarı: Hava Gücü ) dır. Seversky bu kitabında kara ve deniz gücünün hava gücüne bağımlı olduğunu üstüne 
üstüne basa basa ifade etmiştir. ABD için etkili bir hava üstünlüğünün gelişiminde ısrar etmiştir.38 

Hava Hakimiyeti Teorisi'ni Amerikan dış politikası pratiklerinde sıkça görmek mümkündür. Soğuk Savaş dönemi boyunca Seversky'nin tavsiyelerine uyularak ABD ve onun sadık müttefiki Kanada, SSCB'nin Kuzey Kutbu üzerinden yapabileceği bir saldırıya karşı, en kısa yoldan Kuzey Amerika'yı savunmak için büyük bir masrafla üç radar istasyonu ve Alaska ile Kanada arasına hava üsleri kurmuştur. Soğuk Savaş sonrası süreçte de ABD hava gücüne önem vermiş ve hava gücünü barındıran savunma harcamalarını artırmıştır. 
Hava gücünün son pratiklerini ise 2012 Libya operasyonu ( Kaddafi, NATO'nun hava gücüne karşı etkili olamamış ve yönetimden düşmüştür ) ve 2015 yılında IŞİD terör örgütüne karşı başlatılan hava operasyonlarında görmek mümkündür. 

2.4. Uzay Hakimiyeti Teorisi ve Everett C. Dolman 

Teknolojik gelişmeler sayesinde insanoğlunun bilinmezlikler diyarı ya da mistik olanın mekanı olan uzaya yönelik olan ilgisi artmış ve insanoğlu uzayın sunduğu geniş imkanlardan yararlanmaya başlamıştır. 
Uzay, uydu, bilgisayar ve haberleşme alanlarında yaşanılan gelişmeler ile birlikte devletler de güvenliklerini sağlamak için uzaya özel bir önem atfetmeye başlamışlardır. Bu devletlerin başında da tabikide teknolojik olarak en gelişmiş devlet olan dünyanın süper gücü ABD gelmektedir. 

ABD'de uzay çalışmaları 1945 yılında Wernher von Braun ve 457 bilim adamının Amerika'ya götürülmeleri ile başlamıştır. İlk uyduları olan Explorer I'i 31 Ocak 1958 tarihinde uzaya fırlatmışlardır. Bu uydu vasıtası ile ilk olarak dünya çevresindeki radyasyon kuşağı keşfedilmiştir. Bu kuşağa, adı geçen buluşu yapan Amerikalı bilim adamı Van Allen'in adı verilmiştir. Bundan 5 ay sonra aynı yıl içinde National Aeronautics and Space Administration- NASA - ( Ulusal Havacılık ve Uzay İdaresi ) kurulmuştur. NASA'nın kuruluşu ile ABD'de sivil ve askeri uzay faaliyetleri birbirlerinden ayrılmıştır.39 

Amerikalı Everett C. Dolman uzayın kontrolü konusunda sistematik bir yaklaşım geliştirmiş ve buna astropolitik adı verilmesini tavsiye etmiştir.40 Astropolitik, Mackinder'in teorisine nazire olarak uzayın jeopolitik bölgelerinin belirlenmesi ile işe başlamakta ve uzayı dört farklı bölgeye ayırmaktadır. Bu bölgeler şunlardır; 

• Yeryüzü/ Dünya: Bu bölge, yeryüzü ve çevresindeki atmosferdir. 
• Dünya Uzayı: Bu bölge, atmosferin sınırı ile 36000 km. yükseklik arasındaki bölgedir. 
• Ay Uzayı: Ay yörüngesi ile Dünya Uzayı üst sınırı arasındaki bölgedir. 
• Güneş Uzayı: Ay yörüngesinin ötesindeki ve güneş sistemindeki her şeyi içermektedir.41 

Dolman, yeryüzünde ve dış uzayda belli bölgeleri kontrol eden bir devletin dünya hakimiyeti konusunda mutlak bir avantaj sağlayacağını iddia etmiştir. Bu bağlamda Dolman'ın jeopolitik tekerlemesi şu şekildedir; Uzaya hakim olan Dünya'ya hakim olur, Ay'a hakim olan uzaya hakim olur, L- 4 ve L- 5 bölgelerine hakim olan da Dünya- Ay yörüngesine hakim olur.42 




Kaynak: 
https://en.wikipedia.org/wiki/Space_geostrategy#/media/File:Lagrange_very_massive.svg 

Dünya egemenliği için sürdürülen mücadeleye kara, deniz ve havadan sonra dördüncü güç olarak uzay da girmiştir. Dünya egemenliği için çalışan ABD uzay alanındaki çalışmalarını sürdürmekte ve uzay ile ilgili politikalar geliştirmektedir. Bu bağlamda ilk Amerika Uzay Politikası raporu 11 Mayıs 1978 tarihinde dönemin Amerikan başkanı Jimmy Carter tarafından yayınlanmıştır. Daha sonralar da sırasıyla; 4 Temmuz 1982'de Ronald Reagan, 2 Kasım 1989'da Baba Bush,19 Eylül 1999' da Bill Clinton ve 31 Ağustos 2006 tarihinde Oğul Bush tarafından hazırlanan Amerikan Uzay Politikası devreye girmiştir.43

En son olarak ise ABD'nin ilk siyahi başkanı Barack Obama tarafından 14 sayfalık Ulusal Uzay Politikası belgesi 2010 yılının Haziran ayında yayınlanmıştır. 
Obama, belgenin giriş kısmında şöyle demektedir; '' ABD,uzay politikasında sadece insanoğlunun uzaya erişiminin güçlendirilmesi ile ilgilenmemek te,  uzayı 
aynı zamanda ABD'nin dünyadaki hegemon konumunu pekiştirmek adına önemli bir alan olarak görmektedir.'' Uzay ile ilgili belgede ki temel hedefler şöyle 
sıralanmaktadır; 

(1) Uzaydaki istikrarı güçlendirmek 
(2 ) Uzay araçlarının dayanıklılığı ve güvenliğini artırıcı önlemler almak  
(3 ) Uzay ile ilgili faaliyette bulunan yerel Endüstrinin rekabet gücünü ve verimliliğini artırmak 
(4 ) Dünyanın ve güneş sisteminin uzay tabanlı olarak gözlemlenmesini sağlamak. 44

Oğul Bush yönetimine klavuzluk eden yeni-muhafazakar isimler tarafından Eylül 2000 yılında yayınlanan Rebuilding America's Defenses: Strategy, Forces and Resources for aNew Century adlı raporun Uzay ve Siber Uzay adlı bölümündeki şu tavsiyeler dikkat çekmektedir; ABD için uzay şu anda kara, deniz ve hava daki operasyonların ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir...
    Uzayın sınırsız kullanımı Birleşik Devletlerin ana stratejik çıkarlarından biri haline gelmiştir...
    Uzayın kullanımını kaybetmek Birleşik Devletler için yıkıcı olabilir...
    Uzayın kontrolü gözardı edilebilir bir konu, isteğe bağlı bir ekstra değildir...

    ABD Silahlı kuvvetleri için askeri üstünlük iddiasını sürdürmek, Uzayı kontrol altında tutmakla mümkün olacaktır...
    Uzaya erişim, Uzay ortamında operasyon yapabilme yeteneği ve diğer Ülkelerin uzayı kullanmasını denetlemek askeri stratejimizin asli bir unsuru olmalıdır..
    Amerika uzaydaki etkinliğini koruyamazsa Küresel Askeri operasyonlar yapma yeteneği zora girecek, Operasyonların Maliyeti artacak ve potansiyel tehlikeler 
    daha da fazlalaşacaktır. 45  

    Ayrıca, 
    Donald Rumsfeld Ocak 2001 yılında kendi adı ile anılan raporda şöyle diyordu; ABD, Uzay sistemine yönelik ani bir saldırıyı uzayın '' PearlHarbor''ı olarak kabul edecek ve böylesi bir saldırıya çok sert bir yanıt verecektir.

2.5.Tarihin Sonu ( The End of History ) Tezi ve Francis Fukuyama

Japon asıllı Amerikan Siyaset Bilimci Francis Fukuyama ( 1952-), SSCB'nin parçalanmasının artık an meselesi olduğu 1989 yılında Chicago Üniversitesi'nde verdiği'' 
Tarihin Sonu '' başlıklı konferansı önce makale 46 sonra ise kitap 47 şeklinde yayınlamıştır.
Bu çalışmalarında Fukuyama,Hegelci bir tarih okuması yapmış ve Batılı Liberal demokrasinin insanlığın evrimindeki son noktayı temsil ettiğini iddia etmiştir.  
Yani O'na göre, liberal demokrasi '' İnsanlığın İdeolojik evriminin nihai noktası '' ve '' nihai insani hükümet biçimi '' ni temsil etmektedir.

Fukuyama'nın tespitlerinden bir tanesi de şudur;   Diğer hükümet biçimleri yani Komünizm, Faşizm  vs., Sonunda kendi çöküşlerine yol açan büyük eksikliklere ve akıl dışı birtakım özelliklere sahipken, Batılı liberal demokrasi çarpıcı bir şekilde bu tür temel iç çelişkileri bünyesinde barındırmamakta ve bu sebepten dolayı nihai insani hükümet etme biçimi özelliğine kavuşmaktadır.. 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin şu andaki Başbakanı olan Prof. Ahmet Davutoğlu Fukuyama'nın Tarihin Sonu adlı tezi ile ilgili şu yorumu yapmaktadır; '' Tarihin Sonu tezi insanlara bir şey göstermek istiyordu: Batı medeniyeti en uç zirveye ulaştı ve bu anlamda doğrusal ilerleyen tarihin sonuna gelindi. Bu sonucun gizli önermesi ise aslında insanların ulaşabileceği en mükemmel rasyonel, siyasal düzene ulaşılmış olması. Buradan da şu sonuç çıkıyordu: Bu rasyonel siyasal düzenin kurucuları ve koruyucuları iyi, buna karşı çıkanlar ise kötüdür. Bush bunu iyiler ve kötüler şeklinde ifade etti. ''48 Ayrıca Davutoğlu şunları söylemeyi de ihmal etmiyordu; '' İnsanoğlunun en temel arayışı ontolojik güvenlik ve özgürlüktür. '' Yani bizim buradan çıkaracağımız sonuç, insanoğlunun temel arayışı son bulmadan Tarihin Sonu gelmeyecektir. 

Tarihin Sonu teorisinin Amerikan dış politikasındaki pratiklerini Soğuk Savaş sonrası süreçte '' Demokratikleş( tir )me '' uygulamalarında görmek mümkündür. Özellikle Oğul Bush döneminde Ortadoğu coğrafyasına yönelik olarak ortaya atılan Greater Middle East Initiative ( Genişletilmiş Ortadoğu İnisiyatifi ) projesinin ideolojik arka planını Tarihin Sonu tezinde görmek mümkündür. Projenin hedefi olan Ortadoğu coğrafyasını '' nihai aşama olan Batılı modernleş( tir )me/ demokratikleş( tir ) me '', Tarihin Sonu tezi ile doğrudan bağlantılıdır. 

   Yani ABD'nin 21. yüzyıl stratejilerinden biri olan '' demokrasi cihadı ''nın  entellektüel anlamda fikir babası Francis Fukuyama, kutsal kitabı ise The End Of History and the Last Man dir. 

DİPNOTLAR;

37 Nejat Tarakçı, a.g.e., ss. 192- 193. 
38 Bilal Karabulut, Strateji, Jeostrateji, Jeopolitik, Ankara, Barış Kitabevi, 2. Baskı, 2013, s. 57. 
39 Bilal Karabulut, a.g.e., ss. 89- 90. 
40 Everett C. Dolman, '' Uzay Çağında Jeostrateji: Astropolitik Bir Çözümleme '', Jeopolitik, Strateji ve Coğrafya, ss. 111- 142. 
41 Yılmaz Tezkan, M. Murat Taşar, a.g.e., ss. 162- 163. 
42 Veli Yılmaz, '' Uzay Egemenliğinin Anahtarı Afrika '', Cumhuriyet Gazetesi Strateji Eki, 31 Ocak 2005. 
43 Fuatİnce, Melih Kanaslan,'' Uzay Tabanlı Güvenlik Çalışmaları '',Havacılık ve UzayTeknolojileri Dergisi, Cilt:3,Sayı:3,2008,s.43.
44 '' National Space Policy of the United States of America '', 28 June 2010.
45 '' Rebuilding America's Defenses: Strategy, Forcesand Resourcesfora New Century'',The Projectfor the New American Centruy, September 2000.
       http://www.informationclearinghouse.info/pdf/RebuildingAmericasDefenses.pdf
46 Francis Fukuyama,'' The End of History'',The National Interest, Number:16, Summer 1989.
47 Francis Fukuyama,Tarihin Sonu ve Son İnsan, çev. Zülfü Dicleli, İstanbul, Gün Yayıncılık,1999.
48 Ahmet Davutoğlu, Küresel Bunalım, s. 70. 


4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder