24 Mart 2020 Salı

AMERİKAN DIŞ POLİTİKASINDA JEOPOLİTİK TEORİLER VE PRATİKLER BÖLÜM 2

AMERİKAN DIŞ POLİTİKASINDA JEOPOLİTİK TEORİLER VE PRATİKLER BÖLÜM 2



Mahan' a göre; 

• Denizler karalara göre çok daha iyi hareket kabiliyeti ve ulaşım sağlamaktadır. 
• Denizcilik gücü dünya rezervlerinin daha büyük bir bölümü ile irtibatlıdır. 
• Denizcilik gücü, askeri kuvvetler kadar ekonomik ve politik etkinlikleri de daha kolay ve ekonomik bir biçimde, dağıtabilir, yayabilir. 
• Denizcilik gücü, Süveyş Kanalı, Cebelitarık, Seylan, Singapur, Babülmendep Boğazı, Türk Boğazları, Seylan Kanalı, Tayvan Kanalı, Kore Kanalı,  Hürmüz Boğazı, Florida Boğazı ve Yukaton Boğazı gibi kritik noktaları kontrol altında tutarak dünya ticaretine hakim olabilir. 
• Kara sınırları emniyette olmayan hiçbir devlet, nisbeten güçlü bir ada devleti ile deniz üstünlüğü için başarılı bir şekilde mücadele edemez. 24 

Mahan, kitaplarında deniz gücünün unsurlarını ( elements of sea power) 6 tane olarak belirlemiştir. 
Bu unsurlar; 
( 1 ) Coğrafi konum ( Georaphical position ) 
( 2 ) Fiziki yapı ( physical conformation ) 
( 3 ) Toprakların genişliği ( extent of territory ) 
( 4 ) Nüfus sayısı ( number of population ) 
( 5 ) Milli karakter ( national character ) 
( 6 ) Hükümetin karakteri ve politikasıdır (Character and policy of government ). 

Bu Unsurlardan en önemli olanının ise milli karakter olduğunu söylemiştir. O'na göre bir ülkenin coğrafi konumu her ne kadar deniz gücü için avantajlı olsa da üzerinde yaşayan insanlar denizci bir karaketere / ruha sahip değilse deniz gücü harekete geçirilemez ve kullanılamaz. Bu bağlamda Mahan'ın katı bir coğrafi determinist ( gerekirci ) olmadığını söyleyebilir, coğrafyanın harekete 
geçirilmesinde üzerinde yaşayan insanların etkili olduğu yorumunu yapabiliriz. 

Mahan'ın Deniz Hakimiyeti Teorisi'nin tarihsel süreç içerisinde Amerikan dış politikasında nasıl pratiğe geçirildiğini Prof. Ahmet Davutoğlu'ndan dinleyelim; 

Modern Amerikan stratejisinin en önemli isimlerinden olan Amiral Mahan 1904 yılında Birinci Roosevelt'e stratejik önerilerini sundu ve Amerika için beş temel ilke belirledi. 
Bir, Panama Kanalı'nı açacaksınız dedi. Birkaç yıl sonra açtılar. Panama öyle önemli bir konumdaki, Amerika'nın Atlantik ve Pasifik kıyılarını tutuyor. İki, Karayipleri kontrol edeceksiniz dedi. ABD o günden bugüne Karayipler bölgesini denetimi altında tutmaya özel bir önem verdi ve bunun için III. Dünya Savaşı'nı bile Küba'da 1962 tarihinde göze aldı. Üçüncüsü, Hawai Adası'nı işgal edeceksin dedi. O da yapıldı. Böylece Pasifik'e uzanıldı. Bunlar yapıldı ama diğer iki tanesi çok önemli. Bir, savaşı sürekli Amerika kıtasının uzağında tutacaksın. Önemli bir ilkedir bu. Savaşı Amerika'ya yaklaştırmayacaksın. İkincisi de savaşı oralarda Avrupa ve Avrasya'da tutmak için büyük donanmalarla ve askeri güç ile açık okyanusları kontrol altında tutacaksın.25 

Bu prensipler bugün de ABD için geçerliliğini korumaktadırlar. 

1974 yılında Senato Kararı ile başlatılan Milli Okyanus Politikası Çalışması ( National Ocean Policy Study ) sonunda tesbit edilen, ABD'nin uzun vadeli okyanus politikasının deniz araştırmalarını ve bunların dünya çapındaki ekonomik yansımalarını ilgilendiren ana unsurlar şunlardır; 

• Denizde gelişebilecek çıkar çatışmaları dahilinde, dünya çapındaki ABD menfaatlerine ve vatandaşlarına yönelik değişik tehditleri karşılamak için, doktrin ve stratejik bir yapıya ihtiyaç bulunmaktadır. ABD, dünya barışının korunması ve uluslararası istikrarın sağlanması yönünde okyanus boşluklarının stratejik potansiyelinden istifade etmelidir. 

• ABD, dünya pazarlarındaki uzun vadeli refahını sağlayacak, kendi rekabetçi tutumunu yeniden canlandırmak, kritik ticari dengeleri değiştirmek, doları istikrara kavuşturmak, ekonomiyi canlandırmak için okyanusların toplam ekonomik potansiyelini araştırmalıdır. Bu, okyanusların tamamının kullanılmasını ve denizin kaynaklarının yeniden tesbitini kapsamaktadır. 

• ABD, okyanusların, insanlığın ilerlemesindeki payının kendi vatandaşlarınca anlaşılmasını sağlamak için, her seviyedeki ABD okullarında genel okyanus eğitimi programlarını yürürlüğe koymalıdır. 

• Bir ulus, denizlerde meydana gelen kaza ve krizlerin, ulusal ve uluslararası problemlerin çözüm yollarını, bıkmak bilmeyen okyanus araştırmaları yoluyla, geleceğin okyanus sınırlarının tam olarak belirlenmesi ile bulabilir ve bu sayede kendisini güvende hissedebilir. 

• ABD politikası, ABD'yi enerji alanında kendi kendine yeterli hale getirmek için, denizdeki bütün enerji kaynaklarına yönelmeyi içermektedir. Fosil yakıt ihtiyaçlarının karşılanması dışında, nükleer güç ile çalışan ABD Deniz Gücünün hareket yeteneğinin idamesini sağlayacak, exotic- yakıt geliştirilmesi ve yeni tahrik sistemleri de bu kapsama girmektedir.26 

Obama yönetimi döneminde dışişleri bakanlığı görevinde bulunan Hillary Clinton ( 2009- 2013 ), 
2011 yılında Foreign Policy dergisinde yayınlanan '' America's Pacific Century ''27 isimli makalesinde ABD'nin önceliğinin kadameli olarak Ortadoğu'dan Asya- Pasifik'e kayması gerektiğini söylüyordu. ABD Savunma Bakanlığı'da bu görüşe paralel olarak gelecek on yıl içerisinde dünya sularında bulunan bütün Amerikan deniz güçlerinin en az % 55'inin Pasifik'e konuşlandırılacağını belirtiyordu. 

Sonuç olarak, Amiral Mahan'ın '' Denizlere hakim olan bir devlet tüm dünyaya hakim olur '' jeopolitik tekerlemesi şeklinde özetlenebilecek olan Deniz Hakimiyeti Teorisi Amerikan dış politikasını en çok etkileyen teorilerden biridir ve belki de en önemlisidir. ABD'nin bugün dünya üzerinde tek süper güç olarak bulunuyor olması Amerikan devletinin denizler üzerindeki gücünün başka bir güç ya da güç blokları tarafından dengelenememiş olmasına bağlanabilir. 

2.2. Kenar Kuşak ( Rimland ) Teorisi ve Nicholas John Spykman 

Amerikalı Profesör Nicholas J. Spykman ( 1893- 1943 ) jeopolitik düşünceleri ile II. Dünya Savaşı sonrası Amerikan dış politikalarının mimarı olarak kabul edilmektedir. Hollanda asıllı bir göçmen olan Spykman, 1913- 1920 yılları arasında Yakındoğu, Ortadoğu ve Uzakdoğu'da gazetecilik yapmış ve 1923- 1925 yıllarında California Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler dersleri vermiştir. Yale Üniversitesi tarafından 1935 yılında kurulan Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü'nün ilk yöneticisidir.28 

Spykman'ın jeopolitik üzerine olan düşüncelerini iki temel eserinde görmek mümkündür. 1942 yılında Yale Üniversitesi tarafından yayınlanan America's Strategy in World Politics ( Dünya Politikasında Amerikan Stratejisi ) isimli kitabında devletlerarası ilişkilerdeki güç kullanımı ve güç dengesi siyasetini incelemiştir. Spykman, jeopolitik üzerine olan görüş ve analizlerini 1942 sonbaharında Yale Üniversitesi'nde verdiği bir konferansta dile getirmiştir. 

Bu konferanstaki konuşmalarını kitaplaştıramadan 26 Haziran 1943 yılında ölmesi üzerine Yale Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü'ndeki çalışma arkadaşları bir araya gelerek Spykman'ın konferans notlarını kitap haline getirmişlerdir. 
The Geography of Peace ( Barışın Coğrafyası ) isimli bu kitap Yale Üniversitesi tarafından 1944 tarihinde yayınlanmıştır. İngiliz jeopolitikçi Mackinder'ın Heartland teorisine karşılık Spykman Rimland teorisini bu kitapta ortaya koymuştur. 

Spykman, doğal kaynakları ve nüfus yoğunluğu sebebi ile tarihin kuzey yarım kürede, ekvator çizgisinden uzak ılıman iklimlerde yazıldığını, ABD'nin kuzey yarım kürede yer alan kıta büyüklüğündeki zengin toprakları ile çok şanslı bir coğrafyada bulunduğunu,Kanada ve Meksika gibi siyaseten zayıf devletlere komşu olduğunu, her iki okyanusa bakan cepheleriyle dünya deniz yollarına kolaylıkla ulaşabileceğini ancak tüm bu avantajlarına rağmen Batı Avrupa ve Doğu Asya kıyıları arasında kaldığını,diğer bir deyişle ABD'nin Avrasya tarafından kuşatılmış olduğunu söylemiştir.29

Spykman, ABD'nin Batı yarı küresindeki hakimiyetini şöyle açıklamıştır;'' Tarih bize nazik davrandı;coğrafya bizi büyük ölçüde kolladı; fırsatlar çok iyi değerlendirildi ve sonuçta ülkemiz bugün Yeni Dünya'nın en önemli siyasi varlığı oldu. Coğrafi ve stratejik faktörler,ham maddeler ve nüfus yoğunluğu, ekonomik yapı ve teknolojik gelişme,bütün bunlar ''30

Amerika'nın Batı yarı küresinde heğemon bir duruma gelmesine yardımcı olmuştur.

Barışın Coğrafyası adlı eserinde Spykman, Mackinder'in Kara Hakimiyet Teorisi (Heartland ) ile aynı coğrafi değerlendirmeleri kullanmış ancak Mackinder'in Heartland'ı çevreleyen iç / kenar hilal bölgesinin önemini küçümsediğini ileri sürmüştür. Mackinder'in Heartland ( Kalpgah) Teorisi'ndeki 31 jeopolitik tekerlemesi şöyledir; Who rules East Europe commands the Heartland, who rules the Heartland commands the world-island, who rules the world-island commands the world (Doğu Avrupa'ya hakim olan Kalpgah'a hükmeder, Kalpgah'a hakim olan Dünya Adası'na hükmeder, Dünya Adası'na hakim olan Dünyaya hükmeder). İşte tam bu noktada Spykman, meslektaşı Mackinder'in yanıldığını düşünmekte ve şöyle demektedir; Avrasya'nın asıl güç potansiyeli sadece Kalpgah'ta değil aynı zamanda bunu çevreleyen ülkeler kuşağında yani kendi deyimi ile Kenar Kuşak (Rimland) tadır.Bu bağlamda Spykman'ın jeopolitik tekerlemesi şöyledir;

Who rules Rimland countries commands Eurasia, who rules Eurasia controlsdestiny ofthe world (Kenar Kuşak ülkelerine hakim olan Avrasya'ya hükmeder, Avrasya'ya hükmeden Dünyanın kaderini kontrol eder ).32 Spykman'ın Rimland kuşağında yer alan ülkeler Batı Avrupa'dan başlamakta Türkiye,Irak,İran,Pakistan,Afganistan, Hindistan,Çin ve Kore'yi içine almaktadır. O'na göre bu ülkelerin yer aldığı bölge kara kuvveti ile deniz kuvveti arasında bir tampon bölgedir.



Spykman'ın jeopolitik düşünce ve analiz dünyasına göre savaş sonrası Avrupa coğrafyası üzerinde üç politik durumun gerçekleşmesi muhtemeldir;

1. Bu muhtemel durumlardan birincisi bir Avrupa Birleşik Devletleri'nin ortaya çıkmasıdır. 
2. İkinci muhtemel durum, bir veya iki devletin hegemonyasındaki bir Avrupa oluşumudur. 
3. Üçüncü muhtemel durum ise, güçlerin tam eşitliğine dayanan istikrarsız bir Avrupa'dır. 

Avrupa coğrafyasının muhtemel durumlarını bu şekilde sıraladıktan sonra Spykman, Amerikan dış politikasına karar verecek olan elit beyinler için şu görüş ve önerilerini 
sunmaktadır; 

• Bir Avrupa Federasyonu fikri, ABD'nin teşvik edeceği rasyonel bir fikir değildir. Bütünleşmiş bir güç değil, dengede tutulan ayrı ayrı güçler Amerika'nın çıkarlarına uygundur. Federal ve bütünleşmiş bir Avrupa, bir Atlantik gücü olarak ABD'nin önemini büyük ölçüde azaltacak ve Batı Yarı Küresindeki pozisyonunu zayıflatacak bir gücü bir araya getirecektir. 

• Eğer ABD'nin savaş sonrası düşündüğü hedef, birleşik bir Avrupa'nın meydana getirilmesi ise, Amerika yanlış tarafa savaşmaktadır. Hitler'e yapılacak yardım, Atlantik ötesinde entegre olmuş bir Avrupa'nın oluşmasına en kestirmeden giden yoldur. 

• Eğer ABD'nin çıkarları bütünleşmiş/ federal bir Avrupa'nın oluşmasının engellenmesini gerektiriyorsa, Avrupa'da bir veya iki devletin hakim duruma gelmesi  engellenmelidir. 

• Savaş sonrası dönemine Avrupa iki veya üç büyük devletle girecektir. Bu devletler; Büyük Britanya, Almanya ve Sovyetler Birliği ( Rusya ) olacaktır. Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya, İsveç, İsviçre ve diğer devletler tali derecede güç statüsüne sahip olacaklardır. En büyük güçlük, Almanya ve Rusya'yı dengelemekte görülmektedir. 

• Müttefikler savaştan zafer ile çıktıkları takdirde Sovyetler Birliği dünyanın en büyük savaş potansiyeline sahip sanayi devletlerinden biri olacaktır. 

• Almanya tamamen yok edilmediği sürece, I. Dünya Savaşın dan sonra görüldüğü gibi etkili bir askeri güç olmaya devam edecektir. En kolay çözüm, sınırları Almanya ve Rusya'yı komşu yapacak şekilde çizmektir. Bu mümkün olmayacaksa, bu iki ülke arasına Baltık Denizinden Akdeniz'e uzanan bir Doğu Avrupa Federasyonu yerleştirmektir. 

• ABD için, her seferinde ülkesine geri dönüp, daha sonra büyük kuvvetler ile Avrupa güç bölgesine gelmektense, bu bölgede az da olsa askeri varlığını muhafaza etmek daha ucuza gelecektir. Bu Avrupa güç bölgesinin, ABD'nin dışarıdan katılacağı bölgesel bir Milletler Topluluğu oluşturması desteklenmeli dir. 
Böyle bir topluluk, Avrupa'nın politik işlerine devamlı olarak katılmanın yegane yoludur. Avrupa'da güç dengesinin muhafaza edilmesi için ABD'nin bölgede kuvvet bulundurması gereklidir. 33 

İngiltere, Spykman'ın jeopolitik görüşleri içerisinde özel bir konuma sahip olmuştur. O'na göre İngiltere, Avrupa'dan Kuzey Amerika'ya yapılabilecek bir saldırıda tampon devlet işlevi görecek, İngiltere'nin Avrupa ile siyasi birlik içinde hareket etmesi ABD'nin gücünü nispi olarak zayıflatacak, ABD'nin Avrupa'da etkili bir askeri harekat yürütebilmesi için İngiltere'ye ihtiyaç vardır ve ABD açısından İngiltere ile ittifak zorunludur. 

Bu jeopolitik düşünce ve analizlerinden hareket ile Spykman, Amerikan devletine, kenar kuşak üzerinde bulunan memleketlerde hakim bir kuvvetin kurulmasına engel olunması yönünde dış politika tavsiyeleri vermiştir. ABD'nin ulusal güvenliği için Avrasya coğrafyasının tek bir gücün hakimiyeti altına alınması girişimlerinin engellenmesi üzerinde ısrarla durmuştur. 

II. Dünya Savaşı sonrasında ABD, entellektüel fikir babalığını Spykman'ın yaptığı Kenar Kuşak Teorisi'ni uygulamaya koymuş ve Sovyetler Birliği'ne karşı çevreleme politikasını ( containment policy ) başlatmıştır. 1947 tarihli George F. Kennan'ın Mr. X imzalı makalesinde şöyle deniyordu; '' Dünya güç şemasındaki her boşluğu doldurmak mantığı üzerine kurulu Sovyet politikası, sistemin devamı için dış dünyaya yönelik düşmanlığı kullanmaktadır ve Sovyet yayılmacılığının önünü ancak çevreleme ile geçmek mümkündür.''34 
Çevreleme politikası ise Spykman'ın belirttiği Kenar Kuşak coğrafyası üzerinden uygulanacaktır. 

Özdağ'a göre; Kenar Kuşak Teorisi, Deniz ve Kara Hakimiyet Teorilerini Amerikan faydacılığına uygun bir şekilde birleştiren ve Avrasya'nın Kalpgahında yerleşerek ABD'ye hasım olabilecek büyük güce karşı oluşturulması mümkün koalisyonları öneren bir yaklaşımdır.35 

1945 sonrası Amerikan dış politikasında etkili olan Kenar Kuşak Teorisi'nin pratikleri şu şekilde sıralanabilir; 

• Almanya, ABD ve SSCB'nin işgali ile ikiye bölünmüş, Japonya ise tarihte ilk ve tek defa kullanılan atom bombaları ile yerle bir edilmiştir. Böylece ABD'nin olası bir Batı Avrupa ve Doğu Asya devletleri tarafından yani Avrasya kuşatmasından kurtarılması amaçlanmıştır. 

• Avrupa güç bölgesine politik olarak nüfuz edebilmek ve Avrupa coğrafyasına yapılacak bir müdahale olasılığı karşısında bölgede askeri varlık olarak konuşlanmak için 1949 yılında Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü( NATO ) kurulmuştur. 

• Sovyetler Birliği'ne karşı Çevreleme/ tahdit politikası izlenmeye başlanmıştır. Sovyetlerin üzerinde ikamet ettiği Heartland'ı çevrelemek ve kontrol etmek için Rimland kuşağı üzerinde NATO ile Norveç'ten Türkiye'ye, CENTO ile Türkiye'den Pakistan'a ve SEATO ile Pakistan'dan kuzeyde Filipinler ile güneyde Yeni Zelenda'ya uzanan ve stratejik olarak birbirine eklemlenen bir stratejik kuşatma hattı oluşturmuştur.36 

• Soğuk Savaş döneminde Kore ve Vietnam coğrafyalarına doğrudan askeri olarak müdahale etmiştir. 2001 yılında Heartland ve Rimland'ın kesişim noktasında bulunan Afganistan'ı ve 2003 yılında ise Irak'ı işgal etmiştir. 

• İngiltere ile Stratejik ortaklık kurulmuş ve ilişkiler geliştirilmiştir. 

• 1991 tarihinde SSCB'nin tarihe karışması sonrası sistemde tek süper güç olarak kalan ABD, 70 yıl önceki Spykman'ın verdiği tavsiyelere hala uymakta ve Avrupa, Ortadoğu, Asya- Pasifik bölgelerinde yani Avrasya'da güç dengesi siyaseti izlemektedir. 


DİPNOTLAR;

24 Nejat Tarakçı, a.g.e., s. 155. 
25 Ahmet Davutoğlu, Küresel Bunalım, İstanbul, Küre Yayınları, 24. baskı, 2011, ss. 25- 26. 
26 Nejat Tarakçı, Türkiye Merkezli Jeopolitik Analizler, İstanbul, TASAM Yayınları, 2014, ss. 400- 401. 
27 Hillary Clinton, '' America's Pacific Century '', Foreign Policy, October 11 2011. 
28 Yılmaz Tezkan, M. Murat Taşar, a.g.e., s. 126. 
29 BülentUlaş,a.g.e.,ss.56-57.
30 NejatTarakçı, Devlet Adam...,s.182.
31 Halford John Mackinder'ın Kara HakimiyetiTeorisive Heartland kavramsallaştırmasıiçin bkz.Halford John Mackinder,'' The GeographicalPivotofHistory'', 
    Geographical Journal, Volume:23, Number: 4,April 1904.
32 NicholasJ.Spykman,The Geographyofthe Peace,NewYork,HarcourtBrace and Company,1944,p.43.
33 Nejat Tarakçı, Küresel Sistemde Dış Politika Stratejileri: Klasik Diplomasiden Jeopolitik Diplomasiye, İstanbul, TASAM Yayınları, 2012, ss. 60- 61. 
34 X, '' The Sources of Soviet Conduct '', Foreign Affairs, Volume: 25, Number: 4, July 1947, pp. 852- 868. 
35 Muzaffer Özdağ, a.g.e., s. 3. 
36 Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik: Türkiye'nin Uluslararası Konumu, İstanbul, Küre Yayınları, 2001, s. 105. 


3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder