30 Mart 2020 Pazartesi

MÜDAFAA-İ HUKUK YA DA MİLLETİN HAKLARININ MÜDAFASI (I)

MÜDAFAA-İ HUKUK YA DA MİLLETİN HAKLARININ MÜDAFASI (I) 



Bayram Ankaralı, 
Çoban Ateşleri,
2.6.2004 

“Geçmişten adam hisse mi alırmış? Ne masal şey! 
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? 
Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar. 
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?“ 

Tarihin tekerrür ettiği günler yaşanıyor, ülkemizde ve Dünya’da.. Şairin dediği gibi hiç ibret alınmamış. 

Türkiye son 50-60 yıldır satranç tahtasına dönmüş, bütün hamleler ülkemiz üzerinde.. 

Oyuncular değişiyor, yer değiştiriliyor, ancak tahta aynı!.. 

Bütün insanlık tarihi milletlerin mücadelesidir.. Bu mücadelede millet olmayı becerebilmiş, tarihin her bölümünde sahne almış milletlerin milli refleklerinin, milli şuur ve bilinçlerinin törpülenmesi temel hedef olarak seçilmiştir. 

Ümmetçilik, cemaatçilik, beynelminelcilik (enternasyonalizm) ve şimdilerde küreselcilik.. 

Karşımıza ya dini ögeler ya da insani değerler biçiminde çıkan bu sun’i oluşumlar, zaman zaman kendi yardımlarımızla “kasaba-şehir hemşericiliği” biçiminde de sahne alır. Hepsinin ortak paydası tektir: Bölmek, dağıtmak, parçalamak!... 

Milli hedef taşımayan, sadece sömürmeye ve yönetmeye yönelmiş oluşumlar ve gruplar, her sahne alışlarında toplumun/toplumların güncel dinamiklerini kullanarak hedeflerine varmak isterler. 

Türkiye için yazılan senaryo tam dört yüz yıldır oyuncular değiştirilerek oynatılmaktadır. 

“Meşrutiyet, Türk’ten başkalarına ışık olmuştu: Her bakımdan Türk’e yabancı, Türk’ten başka olanlar, çoğu ihanetle ve ahlaksızca bizden ayrıldılar. Hem de arkalarında insanlık adına kanlı nankörlük izlerini bırakarak…” (Cemal Kutay, Beklenen Adam) 

Son yıllarda ülkemize dayatılan uyum yasalarına, ikiz sözleşmelere bir bakalım ve ibret alalım. Tamamı, medeniyet adına, barış adına, ilerleme adına Türk Milleti’nin milli reflekslerini dinamitlemeye yönelmiştir. 

Madde madde bu temel kilometre taşlarını hatırlayalım ve hatırlatalım: 

-Devşirmelerin tahakkümü (Kanuni’den sonra), 

-Batı’ya dönüş, özenti (Viyana yenilgisi sonrası), 

-Toplum ve bürokraside çürüme (1453’te Türk medeniyetinden Bizans’ın bodrum katlarına saklanan Bizans ahlakının günyüzüne çıkarak, önce İstanbul’u, sonra Anadolu’yu etki altına alması), 

-Meşrutiyet, 

-İhanet ve manda (Osmanlı Devletinin işgali), 

-Kurtuluş savaşı (1919-1923), 

-Yeniden yapılanma (1920-1938), 

-Yeniden bozulma (Tekerrürün başlangıcı), 

-1939 sonrası imtiyazlı sınıf, 

-Ekonomik teslimin başlangıcı (1946 sonrası), 

-Nato, Marşal yardımları, 

-“Borç yiğidin kamçısıdır!” Palavrasının atasözü haline gelmesi, 

-ABD’ye teslimiyet (DP dönemi), 

-Özel okullar ve misyonerlik faaliyetlerinin devlet eliyle desteklenmesi, 

-Yabancı dilde eğitim furyası, 

-Türk dili ve kültürünün yavaş yavaş yok edilmesi, 

-Sağ-sol çatışmaları: iç savaş, 

-Liberalizm ve küreselleşmeye geçiş, 

-Medyanın güç haline gelmesi ve gayrı milli cephenin oluşturulması, 

-Hırsızlık ve rüşvetin yasal hale dönüşmesi ve toplum tarafından kabul görmeye başlaması, 

-Lüks tüketim alışkanlığının başlaması ve ürettiğinden fazla tüketmek felsefesinin hakim kılınması, 

-Uyuyan Patrikhane’nin tekrar uyanması ve ihanetlerine kaldığı yerden devam etmesi, 

-Gümrük Birliği adı altında kapitülasyonların geri gelişi, 

-Uyum yasaları (Tanzimat’ın tekerrürü), 

-İkiz yasalar, ve Lozan anlaşmasının çöpe atılışı, 

-Teslimiyet ve onursuzluk politikalarının ülke yönetimine hakim olması (havuç-kırbaç), 

-İç politikanın AB’ye, dış politikanın ABD’ye bağlanması, 

-Ekonomi yönetiminin IMF’ye, dolayısıyla AB ve ABD’nin ortak tasarrufuna bırakılması, 

-KIBRIS’ın Rum ve Yunan’a peşkeş çekilmesi, 

-Ege’deki haklarımızdan vazgeçiş sinyalleri, 

-Türkiye’nin mozaikleştirilmesi, 

Tamamının temel ortak hedefi Türkiye’yi kuran Türk Milleti’nin dağıtılması, yok edilmesi, iğdiş edilmesine yöneliktir. 

Haziran ayı sonunda Türkiye’de yapılacak olan NATO toplantısında bazı gizli gündem maddelerinden söz edilmektedir. 

Bu toplantılarda emperyalist devletlerin ve birliklerin ana hedefi; 

-İstanbul (bir dünya şehrine dönüşüm), 

-Boğazlar (kontrolün Uluslararası bir komisyona havale edilmesi), 

-Kürtçenin ikinci resmi dil olması (Resmi evraklarda iki dil kullanılması zorunluluğu), 

-Lozan Anlaşması’nda tarif edilen azınlıklara yeni isimlerin eklenmesi, 

-Ege’de Yunan kıta sahanlığının 12 milden 9 mile indirilmesi, 

-Patrikhane’nin bağımsızlığı ve bir dünya devletine dönüştürülmesi olacaktır. 

Müdafa-i Hukuk, Kuvay-ı Milliye’nin işidir. Millet kendi hukunu, haklarını korumak için sahne alacaktır. Çünkü tarih bir kez daha tekerrür etmiştir. 

Bu mücadele, Türk Milletinin varlık yokluk kavgasıdır ve bu kavga, devletin bütün kurumlarında yüzyıllardır sürmektedir. Bu kavga, milli reflekslerin canlı tutulması veya yok edilmesi kavgasıdır. 

Kavganın bugünkü en önemli unsuru insanların "ekmekle" tehdit edilmesidir. 

ASIL MESELE; KİM, BU KAVGANIN NERESİNDEDİR? 

“ŞURADA ACIKLI BİR HAKİKAT OLMAK ÜZERE ARZ EDEYİM Kİ, MEMLEKETİMİZDE KÜLLİYETLİ ECNEBİ PARASI VE BİR ÇOK PROPAGANDALAR CEREYAN EDİYOR. BUNDAN GAYE PEK AŞİKARDIR Kİ, MİLLİ HAREKETİ NETİCESİZ BIRAKMAK, MİLLİ EMELLERİ FELCE UĞRATMAK, YUNAN, ERMENİ EMELLERİNİ VE VATANIN BAZI MÜHİM PARÇALARINI İŞGAL GAYELERİNİ KOLAYLAŞTIRMAKTIR. BUNUNLA BERABER HER DEVİRDE, HER MEMLEKETTE VE HER ZAMAN ZUHUR ETTİĞİ GİBİ BİZDE DE KALP VE ASABI ZAYIF, KAVRAYIŞSIZ İNSANLARLA BERABER VATANSIZ VE AYNI ZAMANDA REFAH VE ŞAHSİ MENFAATİNİ VATAN VE MİLLETİN ZARARINA ARAYAN ADİ KİMSELER VARDIR. ŞARK İŞLERİNİ ÇEVİRMEDE VE ZAYIF NOKTALARI ARAYIP BULMADA PEK USTA OLAN DÜŞMANLARIMIZ MEMLEKETİMİZDE BUNU ADETA BİR TEŞKİLAT HALİNE GETİRMİŞLERDİR. FAKAT MUKADDESATINI KURTARMA GAYESİ İLE ÇIRPINAN BÜTÜN MİLLET İŞBU AZİM VE MÜCADELE YOLUNDA HER TÜRLÜ GÜÇLÜKLERİ MUHAKKAK KIRIP SÜPÜRECEKTİR.” 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (Belgelerle Türk Tarihi Dergisi-S.33) 
Çıkış yolu nedir? Müdaf-i Hukuk nasıl tecelli edecektir? Kuvay-ı Milliye toplanabilecek midir? Hakimiyet-i Milliye nasıl sağlanacaktır? 

(2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR. ) 

2.6.2004 

****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder