23 Mart 2020 Pazartesi

2002-2011 DÖNEMİ TÜRK SİYASETİNDE MİZAH., BÖLÜM 6

2002-2011 DÖNEMİ TÜRK SİYASETİNDE MİZAH.,  BÖLÜM 6



2.7.3. Süleyman Demirel 

Süleyman Demirel de mizahı pek çok söyleminde kullanan siyasetçiler arasında yer alır. 
Süleyman Demirel'in siyasî yaşamı; gazetecilerle, halkla ve diğer siyasetçilerle 
gerçekleştirdiği fıkra niteliğindeki diyaloglara pek çok kez sahne olmuştur. 

Kıbrıs meselesi nedeniyle İngiltere'yle Türkiye'nin arası kötüdür. Bu dönemde Demirel, İngiltere'ye ziyarete gider. Dönüşte gazetecilerle arasında şöyle bir diyalog geçer: 

- Efendim, neden İngiliz Dış İlişkiler Bakanı’nın elini sıktınız? 
- Neresini sıkacaktım kardeşim? 

Demirel’in gazetecilere vermiş olduğu yanıt, bir istihza ürünüdür. Demirel’in İngiltere Dış İşleri Bakanı’nın elini sıkıp tokalaşmasının sebebini, gazeteciler merakla beklerler. 
Hâlihazırdaki iki ülke gerginliği ve bu tokalaşma üzerine Demirel’in değerlendirmeleri beklenmektedir. Ancak, mizahtaki Uyumsuzluk Kuramına bir örnekle, umulan ile bulunan birbirinden farklı olduğu gibi, Demirel’in “neresini sıkacaktım” ifadesi de cinsel çağrışımları münasebetiyle şaşırtıcı ve gülünçtür. 

"Sizi o bulunduğunuz yerden altı defa indirdiler, hâlâ orada nasıl duruyorsunuz?" 
diyen gazeteciye verdiği cevap: “ Ben altı kere gittiysem, yedi kere geldim.” 

Gazeteciler ile Demirel arasında geçen bu diyalog, Demirel’in hazırcevabıyla 
noktalanmıştır. Türkiye siyasal tarihinde 30.,31.,32.,39.,41.,43.,49. hükûmetleri kurma yetkisi verilen Demirel en uzun başbakanlık yapmış isimlerden biridir. Kendisine yöneltilmiş bu hicvin altında “İstenmediniz gittiniz” manâsını vermek yanlış olmayacaktır. Ancak, Demirel’in “İstendim, yedi kere geldim” manâsına gelebilecek yanıtı da, konuya son noktayı koymuştur. 

“- Türkiye’de yapılan her türlü işi sahiplenmek gibi bir âdetiniz var 
- Sen nerde oturuyorsun? 
- Niye ki? Kadıköy’de! 
- Hah işte buraya her gün gelmek için üstünden geçtiğin köprü var ya 
- İşte onu ben yaptım!” 

Üniversite ziyaretlerinden birinde sol görüşlü bir öğrenci Demirel’i sıkıştırmaya 
çalıştığı bu örnekte, yine onun şakacı tavrına rastlamaktayız. Eğer ki, Demirel kendisine yöneltilen bu eleştiriyi reddetseydi, bu an için çarpıcı bir durum olmayacaktı. Kaldı ki, öğrencinin soruyu sormasındaki amaç da bu olmalıdır. Yani, Demirel’in durumu reddetmesi ve klasik bir politikacı söylemi kullanmış olmasıdır. Ancak, yine mizahın Uyumsuzluk Kuramına örnekle, Demirel farklı bir üslup tercih etmiş ve yapmış olduğu şaka ile mizahın gücünden yararlanmayı bilmiştir. 

“12 ada konusunda Yunanistan ile yaşanan sıkıntılı süreçte karşılıklı kılıçlar 
çekilir. Ertesi gün kabine toplanır ve toplantı uzun saatler sürer. Dışarıda 
gazeteciler merakla yapılacak olan açıklamayı beklerler. 

- Sayın başbakan, Yunanistan Ege Denizi’nin bir Yunan gölü olduğunu iddia ediyor. Cevabınız ne olacak? 

- Ege bir Türk gölü değildir. Ege bir Yunan gölü de değildir. Ege zaten bir göl de değildir.” 30 

Demirel'in başbakanlığı döneminde yaşanmış bir hikâyedir. İki ülke arasında yaşanan sınır sorunu üzerine, gelişmiş olan bu durumda Demirel, durumum diplomatik çözümüne zarar vermemek adına ya da bu konuda görüş beyan etmemek adına bu şekilde bir mizahî yanıt vermiştir. 

"- Mizah bir yumruktur, ne zaman kime vuracağı belli olmaz. 
- Olur mu efendim, demişler, bunu söyleyen siz misiniz? Siz ki bize en çok davayı açan kişisiniz! 
- Eeee, kime yumruk attığını bileceksin!"31 

Cumhurbaşkanıyken Karikatürcüler Derneği'ni kabul eden Süleyman Demirel ile 
karikatürcüler arasında böyle bir diyalog geçer. Demirel, bir yandan mizahın özgürlükçü ve bağımsız niteliklerini ön plana çıkarabilecek sözler ederken, öte yandan “kendisi söz konusu olduğunda” tavrının değişeceğini bu şaka ile izah etmiştir. 

30 http://www.sabah.com.tr/fotohaber/yasam/suleyman_demirelin_sirri/16073 
31 (http://yenisafak.com.tr/yazarlar/FadimeOzkan/mizah-bir-yumruktur-biy-biy-biy/1454 


2.8. 2002-2011 DÖNEMİ TÜRK SİYASETİNE GENEL BAKIŞ 

2002 genel seçimlerinde yüzde 34.29 oy oranı ile 363 milletvekili çıkaran AK Parti iktidar partisi oldu. Yüzde 19.38 oy oranı ile 178 milletvekili çıkaran CHP ana muhalefet partisi olurken, parlamentoda 9 bağımsız milletvekili yerini aldı. Oyların yüzde 8.35’ini alarak baraj altında kalan MHP ise parlamentoya giremedi. Anavatan Partisi ise, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi'nden istifa etmiş milletvekillerinin katılımıyla TBMM'de grup kurabilecek milletvekili sayısına ulaştı ve 3. parti konumuna geldi. 

2007 genel seçimlerinde oyların 46.50’sini alarak tekrar iktidarı tek başına alan Ak Parti’nin milletvekili sayısı 340’a düştü. CHP, oyların 20.89’unu aldı ve 112 
milletvekili ile meclise girdi. MHP, bu kez oyların 14.27’sini alarak 71 milletvekilini meclise soktu. 2002 seçimlerinde 9 olan bağımsız milletvekili sayısı 26’ya yükseldi. 

3. BÖLÜM: 2002-2011 DÖNEMİ TÜRK SİYASETİNDE MİZAHIN KULLANIM BİÇİMLERİ 

Klasikleşmiş pek çok siyasal iletişim modeli, yararlandığı teknolojik argümanlar göz önüne alındığında çağı yakalamış görünmektedir; ancak, “kullanılan dil” 
değerlendirildiğinde, sıradanlık ilk göze çarpan sıfatlardandır. Siyasette kullanılan dil günümüzde, artık pek çok kesime hitap etmediği gibi, cazibe merkezi olmaktan git gide uzaklaşmaktadır. Karakter itibariyle, “karmaşık” ve “çatışmacı” bir düzene sahip olan siyaseti, çekici kılabilecek metot ve yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Süregelen pek çok siyasi yaklaşımın, siyaseti “monoton” hale dönüştürdüğünü dillendirme mizdeki maksat, siyasetin esas itibariyle mizaha olan ihtiyacını kanıtlamaya yöneliktir. 

Toplumda, bu izlenimi oluşturan pek çok etmeni sayabileceğimiz gibi, bu etmenler de göreceli kavramlardır. Birine “soğuk” gelen bir strateji, bir diğer vatandaş için “sempatik” bulunabilir. Ancak görülen o ki; siyasette kullanılan dil, bilgi toplumunda yerini muhafaza edebilecek kadar geniş perspektife sahip değildir. 

Türk siyasetinde pek çok siyasî parti kurulur; bir kısmı yoluna devam edebilirken, bir kısmı ya kendiliğinden kapanır ya da kapatılır. Hepsinin bir parti programı, tüzüğü, ilkeleri ve her fırsatta altını çizdiği ülküsel bir tavrı vardır. Lakin, seçim alanlarında, parti mitinglerinde, parti kongrelerinde, siyasal içerikli televizyon reklam ve programlarında yanı sıra TBMM’de hep aynı siyaset dili kullanılagelmiştir. Bu dil; seçmenin taleplerini bilen ve bu anlamda vaad/proje üreten, gerçekleştirilen projelerini anlatan, kendi propagandasını yapan, çoğu zaman da rakip başka bir partinin kimliğini zedeleyebilecek gündem oluşturan bir yaklaşıma sahiptir. 

Özellikle 1950’lerden sonra, yeni siyasal iletişim alanlarının kullanılmaya 
başlanmasıyla, siyaset hem renklenir, hem de her alanda karşımıza çıkabilmektedir. Bu genişleme, beraberinde siyasal katılımı da gerçekleştirirken, siyasetten ve siyasîlerden soğuyan halkın ilgisini tekrar yönetime çevirmede etken olur. Bunların yanında siyasî iletişim dili olarak mizahın tercih edilmesi önemlidir. 
Sadece seçim dönemlerinde siyasal iletişime ve siyasal iletişimin yöntemlerine ihtiyaç duyan siyasîler için mizah, her döneme damgasını vurabilir. Neticede mizahın güncel dili, seçim olamayan zamanlarda da siyasînin her programında yerini alarak, diğer yöntemlerden avantajlı bir duruma gelebilir. 

Mizah ve mizahçılar siyasetçilerin düşmanı değil, aksine onların bir nevi popülaritesini artıran etmenler arasında değerlendirilmelidir. Gündemde olabilen, gündemi belirleyebilen ismin, göreceli bir siyasî başarısı vardır ve bu göreceli başarı gerek negatif, gerekse pozitif mizah alan içerisinde malzeme edilir. Bu durum, dolayısıyla taraflar arasındaki bir alışverişten ibarettir. Bu alışveriş, mizaha var olabilme şansı tanırken, siyasetçinin de tedavülde kalmasına imkân sağlar. 
Aşağıdaki kısımda, mizah-siyaset ilişkisi ve alışverişi üzerine örnek teşkil edebilecek söylem ve uygulamalar, bilimsel açıdan analiz edilecektir. Dolayısıyla, siyasetçinin gerekli gördüğü durumlarda, mizahın etkisinden yararlanabildiği örneklendirilecek tir. 
Böylelikle, siyasî mecradaki mizahın niteliğine dikkat çekilecektir. 

3.1. DİL OYUNLARI 

Mizahçılar, dilin anlatım imkânları aracılığıyla, dili çeşitli oyunların içine çekerek onu komik hale getirirler (Usta 2009: 97). Gülmece dilinde kullanılan dil oyunları, çeşitli olmakla birlikte, çalışma dönemi itibari ile var olan mizahî örneklerde karşımıza çıkanları vereceğiz.32 
Çalışma örneklerimizde, kullanılan dil oyunları, sözün bağlamıyla ilgi kurulabilinecek durum ve olaylarla, çağrışım kurmakta ve mizahın sözel anlamdaki gücüne dikkat çekilmektedir. 
Türkçede dil oyunları pek çok yöntemle yapılmaktadır. 

32 Detaylı bilgi için bkz. Çiğdem Usta (2009). Mizah Dilinin Gizemi. Ankara: Akçağ Yayınları. 

3.1.1. Benzeşleme 

 “Benzeşleme, ayrı anlamlarda fakat ses benzerliği bakımından birbirine yakın iki kelimenin, sözün birbiri yerine kullanılmasıdır” (Usta 2009: 98). Buradaki amaç, kullanılan bağlamın herhangi bir niteliği ile var olan durum arasında yakınlık kurarken, ortaya çıkan yeni anlamda gülmece etkisi yaratabilmek, daha genel manasıyla dikkat çeker hale getirebilmektir. 

28.05.2007 tarihli TBMM Genel Kurulunda, milletvekilleri arasında şöyle bir diyalog geçer: 

“ Mevlüt Akgün (AK PARTİ): Demek ki, bugünkü sistem, kriz üretmeye daha yakın bir sistemdir. Sayın Cumhurbaşkanımızın iade gerekçeleri arasında, Meclisin meşruiyetini sorgulayan ifadeler varsa da, 16 Mayısta görev süresi dolan ve kendisini seçen partilerin Meclis dışında kaldığı hesap edilirse, kimin 
meşruiyetinin sorgulanması gerektiğini kamuoyunun takdirine bırakıyorum. 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, 27 Mayıs tarihi idi. Bu tarih, 
Demokrasi tarihimizde kara bir sayfa olarak anılmaktadır. Cumhuriyet Halk 
Partisinden istifa eden Hakkâri Milletvekili Sayın Esat Canan " CHP, muhtıradan 
medet umuyor." diyor. 

Tuncay Ercenk (CHP) - Sen ne söylüyorsun? Bak, Afyonlular geliyor, haberin 
olsun! 

Mevlüt Akgün (Devamla) - Sayın Baykal da kendisine sorulan bir soruya, darbe 
dönemlerinden sonra siyasî yelpazenin değiştiğini iddia ederek, örnek olarak da 12 Mart ve 28 Şubatı göstermektedir. Adına sosyal demokrat diyenlerin, konumunu yeniden gözden geçirmesi gerekir. 

Yılmaz Kaya (CHP) - Sen kendi konumuna bak! 
Mevlüt Akgün (Devamla) - Bu, sosyal demokrasi değil, olsa olsa, postal demokrasi olur. ” 33 

33 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil5/bas/b115m.htm 

Siyasette kullanılan dilde bazı kelime ve kavram benzerlikleri üzerine mizahî durumlar görülebilmektedir. Yukarıdaki söylemde “sosyal” ve “postal” kelimelerinin ses benzerliğinden yararlanılmıştır. Maksat; sosyal demokrat kanadın, askeriyeyle olan ilişkisini eleştirmektir. CHP, tarihinde dönem dönem “askerî darbe taraftarı” şeklinde suçlamalarla karşılaşmıştır. AK PARTİ milletvekili geçmişe de gönderme yaparak, sosyal demokrasilerde, ordunun yönetime müdahale edişi diye bir durumun söz konusu olamayacağını ifade etmeye çalışırken, askerî bir simge olan “postal” kelimesi kullanması anlatımı dikkat çekici kılabilmektedir. 

AK PARTİ milletvekili Ünal Kaçır ile CHP milletvekili Hüseyin Bayındır arasında 
01.06.2007 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle bir diyalog geçer: 

“Ünal Kaçır (AK PARTİ) - Halk bu işe karar verirse, neden kaotik ortam 
olacakmış, anlamak mümkün değil. 
Hüseyin Bayındır (CHP) - Halkın vereceği kararda sen olmayacaksın Kaçır, sen 
olmayacaksın. Bu senin son gacırtıların!” 34 

Bu söylemde de mizahın ses benzerliğinden yararlandığını görebilmekteyiz. Ünal 
Kaçır’ın soyadı olan Kaçır ile gacırtı kelimesi arasında bir benzeşim olduğundan, 
Hüseyin Bayındır bunu bir mizah öğesi olarak değerlendirir ve istihza sanatına da başvurur. Bu bağlamda “bu senin son gacırtıların” ifadesiyle, muhalefet vekili halkın seçiminin artık iktidar partisinden yana olmayacağına dair göreceli öngörüsünü mizahîleştirmiştir. 
CHP milletvekili Muharrem İnce 26.12.2010 tarihli TBMM Genel Kurul konuşmasının bir bölümünde şöyle der: 

“Dumansız hava sahasında bir numara, yalansız hava sahasında son numara bir 
Başbakan…” 35 

Bu örnekte de, dumansız ve yalansız kelimelerinde benzeşleme yapılır. İnce, iktidarın ‘Dumansız Hava Sahası’ sloganıyla ‘Kapalı Mekânlarda Sigara İçiminin Yasaklanması’ kanununun eksiksiz uygulandığını söylerken, öte yandan Başbakana yönelik bir hicvi de dile getirmiştir. 

34 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil5/bas/b119m.htm 
35 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil5/bas/b042m.htm 


3.1.2. Değiştirim 

Değiştirimde, kalıp sözün ya da cümlenin bir bölümü, başka bir söz veya sözcük öbeği ile değiştirilir yahut özgün ifadeye eklemeler yapılır (Usta 2009: 110). 
AK PARTİ milletvekili Musa Uzunkaya 25.05.2007 tarihli TBMM Genel Kurulunda 
şöyle konuşur: 

“ ...Hem Sayın Adalet Bakanlığından hem de İçişleri Bakanlığından ve Maliye 
Bakanlığından soru önergem var. Cevabını da doğrusu merak ediyorum. Yani, 
ilişkiler nedir? Ama, ben burada, bu kıyaslamayı şunun için yapıyorum: Değerli 
arkadaşlar, hani, halk arasında bir şey var, denir ki -siyasette, tutarlılığın çok 
güzel bir ölçeği vardır- bazen: Hani, "Sezar'ın hakkını Sezar'a..." Ben şimdi 
"Sezer'in hakkını Sezer'e" diyeceğim de yanlış anlayacaksınız. Sağ olsun, Sayın 
Sezer, Cumhurbaşkanımız, Anayasa değişikliğini, bilindiği ve beklendiği üzere, 
iade etmiş aynen, Meclise. Tabii, beklenen oydu zaten, ben farklı bir şey de 
beklemiyordum doğrusu.” 36 

36 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil5/bas/b112m.htm 
37 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil5/bas/b113m.htm 

Siyaset dilini mizahîleştirebilmek adına kelime ve kavramların değiştirime 
uğramasından faydalanılan yukarıdaki söylemde, işi yapan kişinin hakkını teslim 
etmede kullanılan “Sezar’ın hakkı Sezar’a” kalıplaşmış sözü değişime uğrayarak 
“Sezer’in hakkı Sezer” e şeklinde söylenmiş ve dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in anayasa değişikliği teklifini veto edişi bu şekilde eleştirilmiştir. 

CHP milletvekili Uğur Aksöz ile iki AK PARTİ milletvekili arasındaki 26.05.2007 
tarihli TBMM Genel Kurulu diyalogu şöyledir: 

“Uğur Aksöz (CHP): Değerli arkadaşlar, demagojiye lüzum yok. Bakın, İsviçre, 
İtalya, Yunanistan, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti'nde cumhurbaşkanını 
parlamento seçiyor. Almanya'da da milletvekilleri ile eyalet temsilcilerinden 
meydana gelen yine bir kurul seçiyor. Şimdi, bu Avrupa'nın yarısından fazla olan bu ülkelerin hepsi antidemokratik de sadece Salih Kapusuz'un önergesi mi 
demokratik? Böyle yapmayın. Halkı kandırmayın. 

Zülfü Demirbağ (AK PARTİ) - Avrupalı 367'yle mi seçiyor? 

Uğur Aksöz (Devamla) - Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi şunu söylüyor: Elbette 
halk seçsin, halk sizi de seçiyor bizi de, Cumhurbaşkanı da seçsin. 

İsmail Bilen - Halkı siz seçin, halkı. 

Uğur Aksöz (Devamla) - Ama, yüzlerce madde olan Anayasa'dan, hiçbir altyapı 
yapmadan, hiçbir kurumlaştırma yapmadan, hiçbir inceleme yapmadan o 
Anayasa'nın içinden bir kelimeyi cımbızla alıp, "Parlamento"yu çıkarıp "halk 
seçsin"i koyarsanız, bunun adı hukuk değil, guguk oyunu olur.”37 

Verilen örmekte hukuk kelimesi ile guguk kelimesi değiştirime uğramış ve istihza örneği sunulmuştur. Cumhurbaşkanlığı seçim sistemi üzerine uzlaşı sağlayamayan iktidar ve muhalefetin diyalogunda, CHP milletvekilin iktidarın önerdiği seçim sisteminin hukuka uygun olmayacağı iddiası, bu dil oyunu ile anlatılmıştır. 
Aşağıdaki örnekte CHP’li Uğur Aksöz 28.05.2007 tarihinde TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: 

“Uğur Aksöz (CHP): Değerli arkadaşlar, şimdi, biz, Adalet ve Kalkınma Partisi 
olarak elimizi vicdanımıza koyalım, tembel öğrenciler gibi, "sınıfı geçmedim" diye öğretmeni mi değiştireceksiniz veya tembel futbolcular gibi, hakem golü 
saymayınca, oyunun hakemini mi değiştireceksiniz, kuralları mı değiştirecek siniz? 
Şair "Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!" diyor değil mi? Şimdi, ben de size söylüyorum: Bir inat uğruna ya Rab, ne AKP'ler batacak, göreceğiz!” 38 

38 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil5/bas/b115m.htm 

Bir şiir dizesinin değiştirime uğrayarak sunulduğu bu söylem, bir hiciv örneği de olarak algılanabilinir. Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitlerine adlı şiirinde geçen “ Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor” dizesi “Bir inat uğruna ya Rab ne ne AKP ler batacak” şeklinde değiştirime uğramıştır. Muhalefet vekili iktidarı bahsi geçen konuda gereksiz bir inatlaşma ile eleştirmiştir. 

Recep Tayyip Erdoğan 07.12.2010 tarihli grup konuşmasında şöyle der: 

“Ben önceki gün Sivas'taki toplu açılış töreninde de ifade ettim. Sivaslıların 
güzel bir deyimi var; ‘ Akıl elden, Fikir emanet diye ’ CHP Genel Başkanı, 
kendisi politika üretemediği, kendisi bir dil oluşturamadığı için ABD'li 
diplomatların yazışmalarından medet umar hale geldi. Allah aşkına şu hale 
bakar mısınız, bir ülkenin Ana Muhalefet Partisi işi gücü bırakıyor, yabancı 
diplomatların iddialarına borazanlık yapıyor. Kendi ülkelerinden o kadar 
kopuklar, o kadar uzaklar ki iç politikayı dahi yabancı diplomatlara havale 
etmiş durumdalar. Hatırlayın Wikipedi adlı sitede yazılanlara inanıp Meclis 
Genel Kuruluna, burada benim dünyanın en zengin 8. Başbakanı olduğumu 
iddia ettiler. Hatırlıyorsunuz değil mi, bunu iddia ettiler. Şimdi Wikileaks'a 
inanıp İsviçre'de 8 banka hesabının peşine düştüler. CHP madem değişiyor, 
oldu olacak ismini de değiştirip, Wiki CHP yapsın.” 

Bu örnekte; Dünya’da genişçe yankı uyandıran ve basında Wikileaks Belgeleri şeklinde geçen bu belgelerdeki iddialar, CHP gündemine de taşınır. Dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan ise, bu CHP gündemini, “Wiki CHP” şeklinde eleştirir. CHP’nin bu belgelere inanıp bunların propagandasını yaptığını iddia eden Erdoğan, söylemini mizahîleştirmek adına “değiştirim” tekniğini kullanmıştır. 

MHP Milletvekili Ali Uzunırmak, 31.03.2011 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: 

“Değerli milletvekilleri, aslında, geçenlerde düzenlediğim bir basın toplantısında 
‘Başbakanlık yalan takip merkezi kurulmalı.’ dedim; çünkü, artık siyasetteki bu 
yalandan geçilmiyor, Başbakanın bir gün söylediği, bir gün söylediğini tutmuyor.” 39 

Bu örnekteki değiştirim, başbakanlığa ait birimler üzerinde yapılmıştır. Başbakanlık Basın Merkezi, Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi gibi birimlerin adı değiştirilerek, esas itibariyle Başbakanın söylemleri hicvedilmiştir. 

CHP milletvekili H. Tayfun İçli 31.03. 2011 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: 

“Değerli arkadaşlarım, ben bunu komisyonda da söyledim. Bu kanun tasarısına 
aslında “Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto etmenin bedeli” ya da ”Recep Tayyip 
Erdoğan’ın gazabı yasası” demek lazım. Neden? Çünkü, Dünya Basketbol 
Şampiyonasında Ankara’da ve İstanbul’da ve daha sonra da Galatasaray’ın o 
Türk Telekom Arena Stadı’nda yapılan protesto gösterilerinden sonra böyle bir 
kanun tasarısının alelacele Türkiye Büyük Millet Meclisine getirildiği sadece 
benim değil, kamuoyunun büyük bir kesiminin inancı.” 40 

Bu örnekte, meclis gündemine gelen yasalar üzerine bir değerlendirme yapan muhalefet milletvekili, Başbakanın göreceli mutlak otoritesi üzerine, yasa isminde bir değiştirim yaparak Başbakanı aynı zamanda hicvetmiştir. 

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 24.05.2011 tarihinde Artvin’deki konuşmasından bir kesit şöyledir: 
“Orada öyle yazdığı gibi olmayacak: ‘Makaram sarı bağlar, Recep söyler, Arınç ağlar.41 

Bu örnekte de bir kelime ya da kavramdan ziyade, bir türkü sözü değiştirime uğrayarak mizahîleşmiştir. Kılıçdaroğlu, bu örnekte iktidarın iki önemli ismiyle istihza edebilmek için, değiştirim tekniğini kullanılır. “Makaram sarı bağlar, kız söyler gelin ağlar” türkünün orijinal halidir. Bu örnekte esas mesele ise, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Arınç’ın sık sık medyada yer alan gözü yaşlı hâlleridir. 

2011 genel seçimleri için Muğla’dan CHP birinci sıra milletvekili adayı olan Tolga 
Çandar ise şu sözleri yazdı: 

“Tarlaya ektim soğan/Mahvetti bizi Erdoğan/ 
Çiftçinin derdi bitmiyor/Ananı da al git diyor/ 
Mahsuller elde kaldı/Kahveler doldu taştı/ 
Mazota zam bitmiyor/Traktör yine gitmiyor 
Çiftçinin büktü belini/Kara çıkardı yüzünü/
Ne ekersen onu biçersin/
Hadi canım anca gidersin Oy niye oy istiye/
Hangi yüzle oy istiye” 

Tolga Çandar da yukarıdaki türküde değiştirim tekniği uygular. Türkünün orijinal sözleri Başbakanı hicvetmeye yönelik değiştirilir.42 
Çiftçi sorunlarını, zamları ve Erdoğan’ın bir çiftçiye yönelik kurmuş olduğu ‘Ananı da al git’ söylemini kullanan Çandar, bu bağlamda bir hiciv örneği de sergiler. 

3.1.3. Argo 

“Argoyu da küfrü de mizah sınırları içine çeken, kullanımındaki zekâ pırıltısı, buluş, ironi ve taşı gediğine koyma gibi özelliklerdir” (Aktaran Usta 2009: 101). Mizahta, özellikle cinsel mizahta argo kullanımına sıkça rastlanmaktadır. Zira, toplum nezdinde uluorta kullanılamayan bazı kelimeler, zekice kullanıldıklarında, gülmeceye yol açabileceği gibi, söylemin belleklere kolayca girmesi açısından önem taşımaktadır. 

Dönemin bağımsız milletvekili Kamer Genç 03.09.2007 tarihli TBMM Genel 
Kurulunda şöyle konuşur : 

“Sayın Başkan, aslında usulle ilgili bir şey soracaktım, ama, siz süremizi hemen 
başlattınız neyse. Değerli milletvekilleri, şimdi, AKP’liler diyorlar ki: “Biz herkesi 
kucaklıyoruz.” diyorlar da -evvela size saygılarımı sunayım da- biraz da bizim bu Tunceli’yi kucaklayın. Yani, kucaklarken doğru tarafından kucaklayın, ters tarafından kucaklamayın! ” 43 

Türkçede bulunan derin yapı ve yüzey yapı kavramları bu örnekte öne çıkar. Derin yapı, zihinde var olduğu kabul edilen söz dizimsel kurallarla elde edilen soyut tümce yapıları ve bunların anlam içerikleri; yüzey yapı ise derin yapıların daha az soyut bir düzleme aktarılması ile ortaya çıkan yapılardır ( Eker 2011: 26). Bu bağlamda, Kamer Genç bu konuşmasında üstü kapalı bir argo kullanımı yapmıştır. 
“Ters taraftan kucaklamak” yüzey yapıda bedensel bir eylem gibi görünse de, derin yapıda cinsel çağrışımları bulunduran bir ifadedir. 

39 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil5/bas/b085m.htm 
40 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil5/bas/b085m.htm 
41 http://www.tvhaber.com/video/4872/recep-soyler-arinc-aglar.html 
42 
Tarlaya ektim soğan 
Bitmedi yedi doğan 
Hep mi güzel oluyor 
Senin anandan doğan 
Oy niye hanım niye… 
Öldüm yar yar diye diye.
( http://www.trtnotaarsivi.com/arsiv/thm/1-1000/00161_1.gif) 
43 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil1/bas/b009m.htm 


3. 2. EDEBÎ SANATLARIN KULLANIMI 

Edebî sanatlar, Türk edebiyatının hemen hemen pek çok türünde görülmekle birlikte, Türk dilinin anlatım özelliğini zenginleştirmek, anlatımı kuvvetlendirmek için uygulanan metotlardır. Bir metinde kullanılan edebî sanat metne, özgünlük kattığı gibi, aynı zamanda az sözcükle çok şey anlatmak gibi amaçlarla kullanılır. Aşağıdaki seçilmiş konuşma metinlerinde var olan edebî sanatlar şöyledir: 

3.2.1. Teşbih 

Teşbih sanatı, en genel anlamda, çeşitli yönlerden benzerlik bulunan iki varlığın zayıfını kuvvetlisine benzetme sanatıdır (Kocakaplan 2002: 163). Teşbihin dört öğesi olmalıdır: 
Benzeyen, kendisine benzetilen, benzetme yönü ve benzetme edatı. 

CHP milletvekili Bayram Ali Meral 16.05.2006 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: 

“Bir Avrupa sevdasına kendinizi kaptırdınız; Avrupalı oldu 18 yaşında bir 
hanımefendi kız, siz de oldunuz 22 yaşında bir delikanlı, güzel bir sevdaya 
tutuldunuz. Korkarım ki, Kerem ile Aslı’nın sevdasına dönmesin.” 44 

Siyaset dilinin mizahsal bir biçimde sunulabilmesi için yaygın kullanım tekniklerinden biri de benzetme sanatıdır. Yukarıdaki söylem açık bir benzetme örneğidir. İktidarın Avrupa Birliği’ne katılabilme yolundaki çabası için, muhalefetten böyle bir istihzalı bir eleştiri gelmiştir. Örnekte aynı zamanda “Kerem ile Aslı” hikâyesi üzerinde bir telmih yapılmıştır.45  
Kerem ile Asli hikâyesi din farkı üzerine şekillenmiş bir hikâye olmakla 
birlikte her iki sevgili de dinlerinden vazgeçmemişlerdir. ( Elçin 2010: 50). 
Bu bağlamda kavuşamayan iki gencin sonu, Türkiye ile Avrupa Birliği ikilisine 
benzetilmiştir. 

Osman Coşkunoğlu 22.10.2009 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: 

“Biz, Türkiye olarak on yedinci büyük ekonomi olmakla övünüyoruz. Bölgemizin 
yani Kafkasların, Orta Doğu’nun ve Balkanların en güçlü ülkesi olmakla 
övünüyoruz. Peki, bu gücü dünyamızın yaşanamaz hâle gelmesini önlemek için 
kullanmamız gerekmez mi? Atmosfere en çok sera gazı salanlara karşı bu 
gücümüzü kullanamazsak mahallesinde çoluk çocuk karşısında hava basan iri yarı ama içi kof bir şişmandan farkımız ne olur bu büyüklükle? 
Bu gücü kullanmalıyız, uluslararası platformlarda kullanabilmeliyiz ama diğer ülkelere baskı yapabilmemiz için önce kendi evimizi temizlememiz gerekir.”46 
Bu söylemde, muhalefet milletvekili Türkiye’yi “mahallede iriliğiyle övünen şişman bir çocuğa” benzetmiştir. Benzeyen Türkiye, kendisine benzetilen şişman çocuk, benzetme yönü ise iri yarı; amai içi boş bir çocuk olmaktır. Bu bağlamda, Türkiye’nin bölge ülkeler arasında büyüklüğü ve kalkınması ile övünebilmesi için var olan gücünü doğru şekilde kullanması gerektiği görüşü, bu sanatla ifade edilmeye çalışılmıştır. 

S. Nevzat Korkmaz 22.07.2010 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: 

“Değerli AKP milletvekilleri, samimiyetle soruyorum: Bu suallerin hangisi yanlış? 
Artık geçmiş hükûmetleri suçlamaktan, “Bugün böyle ama dün daha kötüydü.” 
demekten bir vazgeçin. Siz, çare makamı olasınız diye yüzde 47’yle iktidar yapılmış bir partisiniz. Sizin mücadele etmeniz gereken yoksulluk, Milliyetçi Hareket Partisi değil. Sizin yakasına yapışmanız gereken yolsuzluk, ülkücüler değil. Sizin alt etmeniz gereken terör, atalarımız Oğuz Han’ın bıyıklarından ilham alan, içinde özel harekâtçılar, asker ve polislerin de yer aldığı Türk milliyetçileri değil. Ya gereğini yapın -eğer zamanınız kalmışsa- ya da vatandaş gereğini yapacak. Önce hiçbir derdine deva öngörmeyen AKP anayasasının referandum daki oylamasında, sonra da genel seçimlerde sekiz yıllık zamanı ağustos böceği hovardalığında geçiren AKP İktidarına kapıyı gösterecek diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.” 47 

Yine bu söylemde benzetme yoluyla mizah yapılmak istenmiştir. Muhalefet 
milletvekilinin söyleminde iktidar “ağustos böceği”ne benzetilmiştir. Benzetme yönü ise “hovardalık yapmak” olarak verilmiştir. Bu bağlamda, muhalefetin iktidarı eleştirmesindeki göreceli sebep, sekiz yıllık iktidar sürecini çalışmayarak geçirdiği görüşüdür. 

20.05.2011 tarihinde AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa’da 
yapmış olduğu bir konuşmada şunları söyler: 

“ Ana muhalefet partisi lideri zaman zaman Noel baba gibi çantasını 
dolduruyor, Batman’da genel aftan bahsediyor, Hakkâri’de demokratik 
özerklikten bahsediyor, Bursa’ya geliyor başka bir şey söylüyor...Çantası 
dolu. Bazen KDV’yi, ÖTV’Yİ kaldıracağım diyor. Bazen Cem Uzan gibi 
“Mazot bir buçuk lira olacak diyor”. Her şeyi dağıtıyor….” 48 

Muhalefetin benzetme yoluyla yapmış olduklara mizahî örneklerin yanında, iktidar da mizahı kullanmayı tercih etmiştir. İktidarın önemli isimlerinden Bülent Arınç, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun halka vaatleri üzerinden gönderme yaparken, onu Noel Baba’ya benzetmiştir. Bu örnekte; benzeyen “Kemal Kılıçdaroğlu”, kendisine benzetilen “Noel Baba”, benzetme yönü “çanta ile dağıtma” ve benzetme edatı ise “gibi” sözcüğüdür. Bu örnekte teşbih ile birlikte istihza türü de görülmektedir. 

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural 17.05.2011 tarihinde İzmir’deki konuşmasında şöyle der: 

 “…Robin Hood vardı yardı ya, zenginden alıp fakire veren. Robin Hüp, hüplüyor, 
kendisi hüpleme ekonomisi yapıyor.” 49 

Bu söylemde yine bir benzetme sanatı vardır. Muhalefet milletvekili Oktay Vural, Başbakanı Howard Pyle adlı Amerikalı bir çizerin Robin Hood karakterine 
benzetmiştir. Başbakan’ı Robin Hüp şeklinde tanımlamasındaki sebep, iktidarın 
uygulamış olduğu ekonomik yöntemlerdir. Konuşmanın ardından gelen “Millete 
vermeye değil, milletten almaya yönelik bir ekonomi AKP’ninki…” cümlesi aynı 
zamanda de Başbakan’a yönelik bir istihzayı göstermiştir. 

44 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil4/bas/b102m.htm 
45 Hikâye, bir aşk hikâyesi olup, araştırmacılar göre 17.yüzyılda teşekkül etmiş ve Anadolu’ya İran’dan gelmiştir. Kerem Isfahan şahının oğludur. Aslı, bu padişahın hazinedarı olan bir Ermeni keşişinin kızıdır. 
Kerem sadık âşık, Aslı ise ir türlü kavuşulamayan sevgilidir (Kaplan 2001: 159). 
46 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil4/bas/b010m.htm 
47 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil4/bas/b139m.htm 
48 http://www.iha.com.tr/haber-kemal-bey-noel-baba-gibi-gundem-177721/ 
49 http://www.habererk.com/arsiv/haber/11793/vural-basbakanla-cook-eglendi-video.html 

3.2.2. Telmih 

Türkçede ‘hatırlatma’ kullanılan geçen bu sanat; “meşhur bir olaya işaret etmek” şeklinde tanımlanır. Sanatkârı heyecanlandıran olayın bir yönü, başka bir olayın ya da kişinin yahut bir fıkranın hatırlanmasına sebep olur. Sanatkâr da hatırladığı olayı ön plana çıkarır (Kocakaplan 2002: 150). 
CHP milletvekili Mustafa Gazalcı 31.07.2003 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: “Mustafa Gazalcı (CHP): Mustafa Necati'yi duymuşsunuzdur; 1925-1928 yılları arasında gerçekten çok büyük işler başarmış bir Millî Eğitim Bakanıdır. Millî Eğitim Bakanı olarak bir yere okul yapacaktır, para sıkıntısı vardır. Maliye Bakanına der ki: "Senin görevin para bulmak, benim görevim okul yapmak" Evet, Sayın Başkanım. "Senin görevin para bulmak, benimki yapmak" diyor Mustafa 
Necati. Ya sizinki; aynen Osmanlı İmparatorluğunun Millî Eğitim Nazırı Haşim 
Paşa gibi "şu okullar olmasa eğitimi çok güzel yönetirdim." Yani, o kapıya çıkıyor” 50 

Geçmişte yaşamış kişiler hatırlatılarak, içinde bulunulan dönem içindeki insanlar 
arasında bir mukayese yapılmasını hedefleyen siyasîler için, telmih sanatı 
söylemlerini mizahileştirmek adına sıkça kullanılan bir sanattır. Muhalefet 
milletvekili bu söyleminde iktidarın eğitim anlayışını eleştirebilmek için, Milli 
Eğitim eski bakanlarından Mustafa Necati’nin ve Osmanlı Dönemi Milli Eğitim 
Bakanı Haşim Paşa’nın eğitim kurumları ile ilgili söyledikleri sözleri 
hatırlatmıştır. Vekil bu hatırlatmaları yaparken, bir yandan Mustafa Necati’nin 
eğitim anlayışını övmekte, öte yandan ise iktidarın eğitim anlayışının Osmanlı 
Dönemi eğitim bakanına benzediğini ifade etmektedir. 

CHP milletvekili Onur Öymen, 22.12.2003 tarihinde TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: 

“Değerli arkadaşlar, sözlerimi tamamlıyorum. 20.yüzyılın başlarında filozof 
Sakallı Celal “Türkiye, garptan şarka doğru giden bir gemidir, üzerinde bazıları 
garba doğru koşar” demişti. Atatürk, işte bu geminin yönünü değiştirdi. O 
zamandan beri Türkiye artık, doğudan batıya doğru giden bir gemidir; ama, 
anlaşılan üzerinde bazıları hala doğuya doğru koşmaya çalışıyorlar; ama, onların 
gücü hiçbir zaman bu geminin yönünü bir kere daha değiştirmeye yetmeyecektir.” 51 

Bu söylemde ise geçmişte yaşayan bir şahsiyetin bir sözü hatırlatılarak, söylemin anlamına dikkat çekilmeye çalışılmıştır. Öymen, Filozof Sakallı Celal’in sözüne değinerek, Atatürk’ün Batı modernizmi ve teknolojisine Türkiye’nin yönünü çevirdiğini hatırlatmıştır. Ülke içinde gerici zihniyete sahip olanların, bu gidişatı değiştirmeye güçlerinin yetemeyeceğini dillendirmeye çalışırken, istihza türünü de kullanmıştır. 

CHP Milletvekili Berhan Şimşek 07.06.2005 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: 

 “İktidarınız döneminde gençler için yaptığınız tek şey -Sayın Bakanıma buradan 
söyleyeyim- 19 Mayıs kutlamalarını statlardan alanlara taşımaktır; bu da eğer iş 
olarak kabul edilirse. Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençler arasında, 
umutsuzluk ve beklentisizlik bir yaşam biçimi haline dönüşmüştür. Oysa, 
gençlerimiz bunu hak etmemektedir. 2005 malî yılı bütçesi üzerinde yapmış 
olduğum konuşmamda şunu söylemiştim: Hükümet, ülke halkına Godot'yu 
bekletiyor. Anlaşılan, bu araştırmaya cevap veren gençler, benim gibi ve ülke halkı gibi, Godot'nun gelmeyeceğini fark ettiler.” 52 

Hatırlatma sanatının kullanıldığı bu örnekte, tiyatro tarihinde önemsenen bir eser üzerinden söylem mizahîleşmiştir. Berhan Şimşek, konuşmasında iktidarın halkı oyaladığı ve hep bir şeyler için beklettiği şeklinde bir iddiada bulunmuştur. Beklemeyi “hiç gelmeyecek bir şeyi/kimseyi beklemek” şeklinde analiz etmiştir. Bunu da Samuel Beckett’in “Godot’yu Beklerken” (1952) adlı tiyatro eserini hatırlatarak sunmuştur. 

Oyunun başkişileri, sahne adları Didi ve Gogo olan, Vladimir ve Estragon ikilisidir. Bu ikili, tek bir ağacın olduğu ıssız kır yolunda, Godot’u beklerler ve beklerken, sürekli birbirleri ile konuşurlar. Bu arada, sahneye bir çocuk gelir, Godot’dan mesaj getirmiştir. Gogo ve Didi’ye, Godot’un bugün değil, yarın geleceğini söyler. Godot, hiç gelmez, Gogo ve Didi beklemeye devam ederler. Eserde, kahramanların geçmişlerine dair bir şey bilinmez, gelecek ise belirsizdir, kahramanların geleceğe ait bir tasarıları, hayalleri yoktur. Sadece Godot’un gelmesini isterler; ama, Godot’nun gelip gelmeyeceği tam bir muammadır (Özbalak 2012: 28-30). 

AK PARTİ milletvekili Avni Doğan, 20.09.2006 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle der: 

 “ ...Edirne'den Kars'a bu büyük ulusun saygı duyduğu değerler neyse, ona saygı duyarak olur. Atilla İlhan'ın bir sözüyle sözlerime son vermek istiyorum. Hangi Sol'da der ki... "Adam" der, "boksör Clay adını Muhammed yapmış diye kahvede sevincinden hora tepiyor, bizim solcular da Muhammed Ali Clay'e karşı çıkarak halktan oy almaya çalışıyor." İşte sizin anlayışınız bu” 53 

Geçmişte yaşamış kişilere veya yaşanmış olaylara atıfta bulunularak, var olan durum ile bir mukayese yapılmasını amaçlayan siyasîler, hatırlatma sanatı ile de söylemlerini mizahîleştirmişlerdir. Bu örnekte, adı geçen milletvekili, söyleminde Atilla İlhan’ın bir sözünü hatırlatarak, sol görüşteki insanların, oy istemedeki yanlış tutumlarını eleştirirken, Muhammed Ali Clay’in Müslümanlığı kabul edişini hatırlatmış, bir yandan da sol kesimin tutumu ile istihza etmiştir. 

MHP lideri Devlet Bahçeli, 18.10.2011 tarihli grup konuşmasında şöyle konuşur: 

“Telefondan sigaraya, alkol ürünlerinden otomobil vergilerine kadar zamlar 
milletimize yağmur gibi yağmıştır. Başbakan haklıdır ve zam derslerine iyi 
çalışmışlardır. Ev sahibini bastıran yavuz misali, zamlara yönelik tepkilere 
hiddetlenen bu zihniyetin; ‘sigara içmezsin olur biter’, türünden açıklamalara 
sığınması tam anlamıyla çirkefliktir. O halde milletimiz doğalgazı da elektriği de 
kullanmasın. Otomobile de binmesin ve ekmek yerine pasta yesin.” 54 
Bahçeli bu konuşmasında, ülkedeki aşırı zamlara ve bu sıkıntılara Başbakan’ın kayıtsız kaldığına dair söylemine dikkat çekmek ve söylemini mizahîleştirmek adına, 18.yüzyılda yaşamış olan dönemin Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’a mâl edilen, halkın yiyecek ekmeği dahi kalmadı feryadına yönelik “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözünü hatırlatmıştır. 


50 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil1/bas/b114m.htm 
51 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil2/bas/b034m.htm 
52 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil3/bas/b108m.htm 
53 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil4/bas/b126m.htm 
54 http://www.mhp.org.tr/htmldocs/genel_baskan/konusma/1260/index.html 


7. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder