15 _TEMMUZ ASKERİ DARBE GİRİŞİMİNİN, ARAP YARIM ADASINDAKİ ETKİLERİ, BÖLÜM 3
Fethullah Gülen’in Dahlan’la olan yakınlığını sorgulamaya gerek bile duyulmamaktadır, bunu en iyi “tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş” deyimiyle açıklayabiliriz.
15 Temmuz öncesinde yandaş medya ve Batı medyası Erdoğan’ın hakkında asılsız haberler çıkararak Erdoğan’a “diktatör” damgası vurmaya çalışmışlardır.
Bunun sebebi ise daha önce senaryosu yazılmış olan 15 Temmuz hikâyesinde Erdoğan’ı tek bırakmak ve onu halk desteğinden mahrum etmekti.
Fakat bunda başarılı olamadıklarını halk 15 Temmuz’da bütün dünyaya gösterdi.
Şekil 2- Mısır'dan Bir Gazete,
Ama bu senaryolara bu milletin alışık olduğu yine unutmuşlardı. Yıllar önce 34. Osmanlı Padişahı 113. İslam Halifesi 2. Abdülhamid zamanında bir banka yüzünden Osmanlı sularına gelerek hazır olda bekleyen İngilizlerin, Rusların bahaneleri gibi, tekrar “ıslah etme, düzen koyma” gibi gerçek dışı politikalarla Ortadoğu’yu işgal edeceklerdi. İsrail’in ve CIA’nin kuruluşuyla beraber Ortadoğu’da başlayan darbeler dönemine – ilk olarak Cezayir - bir yenisi eklenecekti. Fakat Türk milleti buna izin vermedi. Bununla beraber artık Ortadoğu’da darbeler dönemi bitti yerini halk intifadası dönemleri başlamak
üzere olduğu görüldü. Yani 15 Temmuz’da Türk halkı darbeler dönemini bitirip “halklar yüzyılını” başlattı.
Moritanyalı ünlü bir yazar 15 Temmuz için yazdığı bir makalesine “Türklerin Liderliğe Hakkıyla Dönüşü” başlığıyla başlamıştır.
Burada herkesin dikkatini “ Liderliğe Dönüş ” cümlesi çekmektedir. Bunun sebebi ise; Selçuklu ve Osmanlı’nın tarih sahnesine çıktığı dönemdir.
Ortadoğu basınında “Amerika’da yaşayan din adamı”, “aydın”, “Afrika’nın önemli simalarından biri” olarak tanımlanan Gülen, İran basınında
“İran İslam Cumhuriyeti’nin katı muhalifi”, “sürgündeki din adamı”, “darbe girişimini organize etmekle suçlanan kişi” sıfatlarıyla anılırken, FETÖ mensubu
askerler için ise “Fethullah Gülen terör örgütüne mensup askeri isyancılar” tanımının kullanıldığı dikkat çekiyor. FETÖ elebaşı Gülen, Çin basınında
“Amerikalılaşmış Türk din Adamı”, “Dini Şahsiyet”, “Sürgündeki Muhalif”, İsrail basınında ise “Radikal İslamcı”, “Gizli terör örgütü”, “Türkiye doğumlu Sünni din adamı”,
“Sürgündeki Müslüman Vaiz” ifadeleriyle haberlere konu oldu.
İktidarlar ve toplumlar, bazen medyayı bir silah gibi kullanıp, barbarca tüm gerçekleri manipüle etmekteler. Yönlendirme, etki altına gibi daha çok zihinsel faaliyetleri açıklamada kullanılan bir kavram olan manipülasyon, asrımızın bekli de en büyük sorunlarından biri.
Medya manipülasyonlarının dünyada en çok yaşandığı yerlerden biri de Arap coğrafyası. CNN ve BBC gibi batılı yayın organları, kritik dönemlerde profesyonel bir şekilde başka ülkeler ile ilgili haberleri manipüle ederken, Arap medyası, halkları ile dalga geçercesine çok ilginç haberlere imza attı.
Arap Baharı sonrası, Arap halkları ve medyası ikiye ayrılmış durumda. Devrimciler ve karşı devrimciler. Arap Baharı yanlıları devrimci, Arap Baharı karşıtı olanlar ise karşı devrimci olarak tanımlanmakta. Medya ayağında, devrimciler el-Cezire kanalı, karşı devrimcileri ise el-Arabiya ve Skynews Arabia temsil ediyor.
Türkiye’de darbe haberinin yayıldığı daha ilk saatlerde Katar merkezli el-Cezire kanalı İstanbul sokaklarından haber yaparken, Dubai merkezli el-Arabiya ve
Skynews Arabia kanalı ise sanki daha darbeyi daha önceden biliyor gibi ilginç son dakikalara imza atıyordu. El Cezire Türkiye’de bir darbe girişimi olduğu ve
halkın buna güçlü mukavemet gösterdiğini an be an ekranlara yansıtırken, el-Arabiya ve Skynews Arabia, “Erdoğan’ın hazin sonu”, “Erdoğan Almanya’ya sığındı”,
“Türk halkı silah taşıyor. Ülkede iç savaş senaryosu.” Gibi son dakika yalan haberleri ile el-Cezire’ye fark atmaya çalışıyordu. Sabaha doğru gün doğumu ile birlikte hakikatler bütün çıplaklığıyla ortaya çıkınca el-Cezire yine başarılı haberciliğinin tadını çıkarırken, el-Arabiya kanalı spikeri ise “maalesef darbe girişimi başarısız oldu” ifadesiyle çok çirkin bir haberciliğe imza attı.
Birçok Arap gazetesi de ABD’nin Ne-conları (yeni muhafazakârları) ile bağlantılı olduğunu belirttikleri Gülen Hareketi (FETÖ)’nün Türkiye’deki darbe girişiminin halkın direnişi ile başarısızlığa uğradığını belirtmiştir.
Darbe gecesi Arap dünyasında, haber için en çok takip edilen alanlardan biri de sosyal medya idi. Twitter üzerinden açılan hashtaglere milyonlarca hesap yorum
yazdı ve takip etti. Yüz binlerin yorum yazdığı Arapça hashtaglerden bazıları şunlardı: “Türkiye” , “Türkiye’de darbe başarısız oldu”, “Türkiye’de darbe”,
“Hepimiz Erdoğan’ız”, “Erdoğan şimdi daha güçlü”, “Yüce Türk milletine teşekkürler” ve “Türkiye, Allah’ın korumasında”.
Sosyal medyada Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye halkı lehine yorumlar darbe yanlısı hesaplara göre üstünlük göstermiştir. Ünlü yazar Cemal Kaşıkçı’dan,
düşünür Selman el-Avde’ye kadar tüm ünlü isimler, Türk halkının darbe karşısındaki duruşunu takdir etmiştir. Mısır’lı meşhur şair ve gazeteci Abdurrahman Yusuf da darbenin daha ilk saatlerinde attığı tweette “Ey darbeciler! Eğer hükmetmek istiyorsanız, halkların karşısına çıkın… Tanklara değil, seçim sandıklarına sırtınızı dayayın… Türkiye’de darbe başarısız olacaktır…” demişti.
15 Temmuz’da Türk halkının yazdığı tarihle, 20. Yüzyılda coğrafyamızda başlayan “darbeler yüzyılına” resmen son verilmiş oldu. Bu coğrafyada 1949 yılında Suriye’de başlayan darbeler silsilesi, daha sonra Mısır, Türkiye, Libya, Tunus, Cezayir, Yemen gibi ülkelere sıçramıştı. Coğrafyamızın çocuklarına kan, gözyaşı ve ekonomik buhranlardan başka bir miras bırakmayan bu darbelerin maalesef hemen hemen hepsi ya CIA ya KGB kaynaklıydı. Arap Baharı ile bölgede başlayan “ Halkaların Yüzyılı ”, Türkiye’deki darbe girişimin başarısızlığıyla teyit edilmiştir.
21. yüzyıl bölge halklarının, Batı’nın ikiyüzlü siyasetine ve onların uşaklarına karşı isyanın yüzyılı olarak tarihe geçecektir.
BÖLÜM 2 :
Mısır’da 15 Temmuz Darbe Girişiminin Yankıları,
Bu çalışmada incelenen 15 Arap ülkesinden belki de en önemli olanı ve gündemi en fazla meşgul edeni Mısır devleti olmuştur.
Bunun sebebi ise 15 Temmuz darbe girişimini çok keskin ve net bir dille onaylamış ve desteklemiş olmasıdır.
Mısır, gerek ülkedeki önde gelen medya kuruluşlarının darbe girişimi karşısındaki yanlı tutumu, gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yayınlamak istediği
açıklamaya karşı çıkması, gerekse de İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Fethullahçı Terör Örgütü’nü, ‘terör örgütü’ ilan ettiği karar karşısında hayır oyu kullanmasıyla dikkat çekti. Mısır devletinin 15 Temmuz’daki darbe girişimi ilgili tutumunu anlamaya çalışırken Mısır medyasının o gece ‘darbe girişimini destekleyen’ tavrına bakmak oldukça önemli bir etkendir.
Mısır yönetiminin 15 Temmuz darbe girişimi karşısındaki resmi tutumuna gelecek olursak, Mısır ilk olarak, BMGK’nın “Türkiye’deki darbe girişimini kınayıp, seçilmiş hükümete saygı duyulması” çağrısı içeren açıklamasını engellemiştir. BMGK’da daimi olmayan üye konumundaki Mısır, bu tutumunun ‘seçilmiş hükümete saygı duyulması’ ifadesinden kaynaklandığını ve BMGK’nın “hükümetlerin demokratik yöntemlerle gelip gelmediği yönünde bir yargıya varamayacağı” şeklinde temellendirmeye çalışmıştır. Aslında 3 Temmuz 2013 darbesinden sonra başa gelen Mısır yönetiminin, BMGK’nın bu kararını engellemesi, sadece Türkiye’yle ilişkilerinin bozuk olmasıyla alakalı değil, aynı zamanda kendisiyle ilgili bir ‘savunma refleksi’ niteliğindedir. Zira, BMGK’nın yayınlamak istediği açıklamada yer alan ‘demokratik yöntemlerle iş başına gelmiş hükümet’ ifadesi Mısır’ı rahatsız etmektedir.
Mısır Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ahmed Ebu Zeyyad, Mısır’ın BMGK’daki bu tutumunu açıklarken, Mısır’ın 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili tavrını “ilkeleri gereği başka ülkelerin içişlerine karışmama, Türkiye’de yaşananların da bir iç mesele olduğu” şeklinde açıklamıştır. Mısır’ın taraflı medyası ve darbe ile başa geçmiş hükümetinin Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişiminde bu denli taraflı olması çok şaşırtıcı bir durum değildir.
Seçilmiş bir hükümeti, -ayrıca bu hükümet Mısır’ın ilk demokratik yollarla seçilen hükümetidir.- darbe yoluyla, yüzlerce insanı katlederek ve birçoğunu idam ederek tarihe kara bir leke olarak geçmiş bir darbe hükümetinin, Türkiye’de de bu yollarla hükümetin başına geçmek isteyen bir grup teröristi desteklemesi kaçınılmaz olmuştur.
İşin özüne inilince Sisi yönetimindeki darbe hükümetinin 3 Temmuz 2013 de Muhammet Mursi’ye ve seçilmiş hükümetine darbe yapması ve 15 Temmuz 2016’daFethullah Gülen Terör Örgütü’nün Recep Tayyip Erdoğan’a darbe girişiminde bulunması aynı senaryonun farklı perdeleridir. Ne yazık ki Mısır vatandaşları Türkiye vatandaşları kadar dik duramamış ve bu senaryonun birer oyuncuları olmuşlardır. Geçmişe dönüp bakılınca batının Ortadoğu ülkelerinde yapılan darbeleri nasıl bir sevinçle karşıladığı görülmüştür. Adeta senaryosu tutmuş birer yazar edası ile bu sevinci belli etmekten de kaçınmamışlardır.
Amerikan medyasının Ortadoğu’da gerçekleşen darbeler hakkındaki tutumu da, geleneksel olarak Amerikan çıkarları ile uyumlu şekilde, çeşitli dinamiklere dayanarak çerçevelenmekte ve Amerikan kamuoyuna sunulmaktadır.
17 Şubat 1933 yılında yayınlanmaya başlayan bir Amerikan haber dergisi olan Newsweek dergisi bilindiği üzere Ortadoğu’yu yakından takip eden bir haber dergisidir.
Şimdi verilecek örneklerle Avrupa’nın Ortadoğu’daki yapılan darbelere tepkilerinin samimiyetinin oranı görülecektir. Aşağıdaki iki Newsweek kapak sayfası arasındaki dikkat çekici benzerlik ve hatta aynılık Amerikan medyasının Ortadoğu’daki darbeleri ele alış şeklindeki devamlılığı özetler niteliktedir.
3 Temmuz 2013 tarihinde Mısır ordusu, Mısır tarihinde ilk defa seçimle yönetime gelmiş Muhammet Mursi hükümetini devirdi ve Mursi ile birlikte pek çok hükümet üyesini tutukladı. Türkiye Tunus haricinde, ne bölgeden ne de bölge dışından Mısır’da yaşananlara karşı ciddi bir tepki gelişmedi. Demokratik olarak seçilmiş bir hükümetin görevden uzaklaştırıldığı bir ülkeye yapılan yardımlarını hukuki açıdan askıya alması gerektiğinin farkında olan ABD yönetimi, endişelerini dile getiren ve yaşananları açıkça bir ‘darbe’ olarak nitelendirmeyen bir açıklamayla yetindi.
Başkan Obama Mısır’da yaşanan gelişmelerden sonra Mısır ordusuna yönetimi hızlıca demokratik ve sivil bir hükümete bırakma çağrısında bulunsa da Muhammet Mursi’nin devrilmesine ‘darbe’ demekten imtina etti. Daha da önemlisi darbeden birkaç gün önce Tanzanya’da gerçekleşen bir basın toplantısında kendisine Mısır’daki Mursi karşıtı protestolarla ilgili görüşü sorulduğunda, Başkan Obama’nın verdiği cevapta şu ifadeler yer aldı: “ demokrasi sadece seçim demek değildir, aynı zamanda muhalefet ile nasıl çalıştığınızla, farklı seslere nasıl davrandığınızla, azınlık gruplara nasıl muamele ettiğinizle alakalıdır.” Mursi ile ilgili temel eleştirilerin ifade edildiği bu satırların ardında, aslında Ortadoğu’daki darbelerin Batı açısından meşru kılınmasını sağlayan en önemli kanıt yatıyordu.
Doğu’nun demokrasi tecrübesizliği ve doğulu liderlerin, seçimle başa gelseler bile, asla ‘gerçek’ bir demokrat olmayacakları kanıtı. Bu nedenle seçimle başa
gelenler pekâlâ darbe ile yerleri cuntaya bırakabilirdi.
Mısır’da 2013 yılında yaşanan darbenin genelde Batı özelde ABD basını tarafından ‘makbul bir darbe’ olarak çerçevelenmesi, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’de yaşanan darbe girişiminin Batı medyası tarafından ele alınış şeklinin anlaşılmasında oldukça açıklayıcıdır.
Eğer 15 Temmuz gecesinde yaşanan başarısız darbe girişimi emeline ulaşsaydı, muhtemelen Newsweek dergisi bir sonraki sayısında yönetime el koyan paşayı
ya da Fethullah Gülen’i kapak sayfasına taşıyacaktı. Newsweek dergisi 22 Temmuz 2016 tarihli sayısında Türkiye’deki darbe girişimi ile ilgili herhangi bir yazı yer almadı. Ancak darbe girişiminin ilk saatlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın başka bir ülkeye kaçmış olabileceği, nerede olduğunun bilinmediği ile ilgili pek çok haber yer almıştır.
Bununla beraber darbe senaryosunun baş senaristlerinden biri olan Fethullah Gülen ise zararsız ve masum bir din adamı olarak lanse edilmiştir. Fethullah Gülen’in CNN ve Batı medya organlarına röportajlardaki hasta ve yorgun görüntüsünün yanı sıra modern kıyafetli sakalsız bir imam olarak ekranlarda arzı endam edişi ve ısrarla Batı’nın hizmetinde olduğunu vurgulaması, Batı medyasının dikotomik yaklaşımında makul ve makbul tarafı temsil etmektedir.
Hem Mısır’daki hem de Türkiye’deki son darbe girişimi göstermiştir ki darbenin demokratik kurumları ortadan kaldırması, anayasal sistemi askıya alması ve halkın iradesini hiçe sayması, bu ülkelerdeki ekonomik ve siyasal istikrarsızlık, tırmanan güvenlik endişeleri ve yönetenlerin artan diktatörlükleri Amerikan medyası ile meşrulaştırılmaktadır.
Mısır’ın halihazırdaki yönetiminin Amerika’nın çok sevdiği bir yol olan darbe yoluyla gelmiş olması ve birbirlerinin destekçisi konumunda olmaları da bize aslında Mısır’ın 15 Temmuz 2016 ‘da Türkiye’de gerçekleştirmeye çalışılan darbe girişimine yaklaşımının en önemli nedenidir.
15 Temmuz’daki büyük hıyanet ve darbe teşebbüsü karşısında Mısır’ın resmi ve yarı resmi gazeteleri, “Türk Ordusu Erdoğan’ı devirdi” ,”Halk darbeye destek için sokaklarda” ve “Sina yarımadasında dört Türk istihbaratçı yakalandı” gibi asılsız haberleri ile kamuoyunu yanıltmaya çalışıyordu. Başarısız darbenin sabahında ise Mısır gazetelerinden el-Ahram, el-Vatan, Mısr el-Yevm ve Ahbar el-Yevm hemen hemen aynı başlık ile çıkmıştı: “Türkiye’yi ordu yönetiyor.”
Cuntacı Sisi yanlısı el-Ahram gazetesi “Erdoğan’ın batışı” başlıklı baş yazıda; bu batışın en önemli sebebinin Erdoğan’ın maceraları yüzünden Türk dış politikasının çıkmaz yola girdiğini, iddia etmişti. Halkın darbecilere karşı sokaklara çıkışını saatlerce “Türk halkı askeri desteklemek için sokaklarda” şeklinde veren Mısır’ın ünlü ONTV ve Sada el-Beled gibi özel televizyon kanalları, gecenin geç saatlerine kadar izleyicilerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devrildiğini ve askerin yönetime el koyduğu aktarmıştı.
Mısır'ın El Ahram, Ahbar ve Cumhuriyet gibi yarı resmi devlet gazetelerinde Yenikapı Mitingi'ne dair hiçbir haber yayımlanmamıştır.
El Mısri el-Yevm Gazetesi'nin üçüncü sayfasında yer alan kısa haberin dışında Vatan, Vefd, El Yevm es-Sabi ve Şuruk gibi ülkenin yüksek tirajlı gazetelerinin
bugünkü sayılarında da mitinge dair herhangi bir habere yer verilmemesi dikkati çekmiştir.
Mısır'da yazılı medyanın yanı sıra görsel medya da Yenikapı Mitingi'ni ekranlara taşımadı. Nile Sat'ta yayın yapan hiçbir Mısır kanalında canlı yayınlanmayan
miting, geceki haber programlarında da gündeme getirilmedi.
Mısır yönetimine karşı mesafeli bir yayın politikası izleyen ve haftalık yayın yapan El Mısriyyun gazetesi web sayfası Yenikapı'daki mitingi, "Türkiye tarihinde bir ilk! İktidar ve muhalefet partileri aynı sahneden halka hitap etti" başlığı ile duyurdu.
Şekil 3- Mısır'dan Bir Gazete
Yenikapı meydanının iktidar ve muhalefet partilerinin halk ile buluştuğu önemli bir tarihe şahitlik ettiğinin aktarıldığı haberde, "Demokrasi ve Şehitler Mitingi"ne
ellerinde Türk bayrakları ile ülkenin bütün halk kesimlerinin katıldığı ve bunun partiler üstü bir miting olduğu belirtilmektedir.
Ülkenin haftalık yayın organlarından Veto Gazetesi ise web sayfasındaki haberinde Yenikapı Mitingi'ni " Sanatçılar Erdoğan'ı destekledi " başlıklı kısa haberiyle gördü.
Haberde Arap dünyasında " Gümüş " ve " Aşk-ı Memnu " gibi dizilerden tanınan Kıvanç Tatlıtuğ ve Muhteşem Yüzyıl dizisinin başrol oyuncusu Halit Ergenç'in
fotoğrafları yayınlandı.Mısır yönetiminin ülkedeki yazılı ve görsel medyayı mitingin yayınlanmaması konusunda uyarmış olabileceği öne sürülüyor.
Şimdi Mısır’da ki bazı haber kaynaklarında Türkiye’deki darbe girişimiyle ilgili nasıl haberler yapılmış görelim:
4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder