27 Ekim 2019 Pazar

15 _TEMMUZ ASKERİ DARBE GİRİŞİMİNİN, ARAP YARIM ADASINDAKİ ETKİLERİ, BÖLÜM 1

15 _TEMMUZ ASKERİ DARBE GİRİŞİMİNİN, ARAP YARIM ADASINDAKİ ETKİLERİ, BÖLÜM 1





İçindekiler

ÖNSÖZ: 3
ÖZET : 4
GİRİŞ : 5

BÖLÜM 1 : 13

15 Temmuz Askeri Darbe Girişimine Dünden Bakmak 13
15 Temmuz Darbe Girişimine Genel Bir Bakış 15

BÖLÜM 2 :

Mısır’da 15 Temmuz Darbe Girişiminin Yankıları 20
MISIR HABERLERİ : 25
EGYPT GATE : 25
EL- SHAAB 27
AHRAM : 28
AHRAM : 29
Irak’ta 15 Temmuz Darbe Girişiminin Yankıları 31
IRAK HABERLERİ : 34
AZAMİL: 34
Suudi Arabistan’da 15 Temmuz Darbe Girişiminin Yankıları 36
Katar’da 15 Temmuz Darbe Girişiminin Yankıları 38
SONUÇ : 41
KAYNAKÇA 42
                                                                                        
KISALTMALAR:

TSK              : Türk Silahlı Kuvvetleri
TRT              : Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu
CNN             : Cable News Network
ORSAM      : Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi
BMGK        : Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
ABD            : Amerika Birleşik Devletleri
SPA             : Saudi Press Agency (Suudi Arabistan Haber Ajansı
BM              : Birleşmiş Milletler
BAE            : Birleşik Arap Emirlikleri
PKK           : Partiya Karkerên Kurdistanê
IŞİD            : Irak ve Şam İslam Devleti
MİT            :  Milli istihbarat teşkilatı
FETÖ         : Fethullah Gülen Terör Örgütü
CHP            :  Cumhuriyet Halk Partisi
NATO         : Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü
CIA            :  Central Intelligence Agency
KGB           : Devlet Güvenlik Komitesi –RUSYA
YPG           : Halk Savunma Birliği anlamına gelen terör örgütü 


ÖNSÖZ:

      15 Temmuz..  Türkiye’nin makus talihini yendiği tarih. Dostun ve düşmanın kim olduğunun açıkça ortaya çıktığı gün olarak nitelendirebiliriz. 
Bu çalışmada her dönem, her tarih iç içe olduğumuz Arap Dünyası’nın bu tarihi olaya nasıl yaklaştıklarına kısa ve öz bir şekilde değindim.
      Bu önemli çalışmada benden desteklerini esirgemeyen saygıdeğer Öğr. Gör. Mohammed AJGHIF , Arş. Gör. Sait Söylemez, Yrd. Doç. İbrahim Efe 
hocalarıma ve TRT Arapça Koordinasyon Başkanı sayın Turan Kışlakçı’ya teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Bu uğurda, bayrak için canını ortaya koyan şehitlerimizin ruhları şad mekânları cennet olsun.

ÖZET :

Bu çalışmada 15 Temmuz tarihinde Türkiye’de gerçekleşen darbe girişiminin Arap basınında yankısı birkaç örnekle incelenecektir. Çalışmada başlıca 3 ülke esas alınmış olup ilki Mısır, ikincisi Irak, üçüncüsü Suudi Arabistan dördüncüsü Katar’dır.
  Bu çalışmada, haber kanalları ülkelere göre tasnif edilecek, bu kaynakların darbeye nasıl yaklaştıkları, darbe sırasında ne tutum sergiledikleri ve darbe sonrasında bu tutumlarının aynı kalıp kalmadığı incelenecektir. 
  Çalışmanın amacı ise Türkiye’de olan bu darbe girişimin genel olarak Arap dünyasında nasıl karşılandığını ve olumlu-olumsuz nasıl tepkiler aldığını görmek ve durumun gidişatına göre haber kanallarının fikir değiştirip değiştirmediğini ortaya koymaktır. Çalışmada çerçeveleme yönteminden faydalanılmıştır.

GİRİŞ :

15_TEMMUZ ASKERİ DARBE GİRİŞİMİNİN, ARAP YARIM ADASINDAKİ  ETKİLERİ,



Şekil 1 - 15 Temmuz Mücadelesi Veren Halk,



2016 Türkiye askerî darbe girişimi ya da darbecilerin verdiği adıyla Yurtta Sulh Harekâtı, 15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir grup asker tarafından gerçekleştirilen askerî darbe teşebbüsüdür.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin resmî internet sitesi ve TRT'de yayınlanan bildiride ordunun yönetime el koyduğu ifade edilerek ülkede sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edildiği açıklandı.
İstanbul'daki Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün jandarma tarafından kapatılması ile başlayan süreçte, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı 
İsmail Kahraman ve yaklaşık 50 kadar milletvekilinin mecliste bulunduğu sırada F-16 savaş uçakları meclis üzerinde uçuş yaparak parlamentoyu dört kez bombaladı. 

Ankara'nın Beştepe semtinde bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na bombalama girişiminde bulunulsa da başarılı olunamadı, Muğla'nın Marmaris ilçesinde bir otelde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan'a karşı suikast girişiminde bulunuldu. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ve Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi darbeyi gerçekleştiren askerler tarafından rehin alındı.

Gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan, CNN Türk'te FaceTime aracılığı ile gerçekleştirdiği bağlantıda darbecilere hiçbir şekilde imkân 
tanınmayacağını ifade ederek halkı darbeye tepki göstermek için meydanlara ve havalimanlarına çıkmaya davet etti. Çağrının ardından, Türkiye'nin birçok ilinde 
darbe karşıtı protesto gösterileri düzenlendi.
16 Temmuz Sabahı, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda darbe girişimi bastırıldı ve askerler silahları ile birlikte teslim oldu. Olaylar sonucunda 104'ü darbe yanlısı asker olmak üzere 300'den fazla kişi hayatını kaybetti, 1491 kişi yaralandı, farklı rütbelerden 8036 asker gözaltına alındı.  Yargı ve sivil siyaset mensupları dâhil olmak üzere toplam gözaltı sayısı 22 Temmuz tarihi ile birlikte 10 bini buldu. 
Bunun yanı sıra askerî, idari ve adli kurumlarda birçok kişi görevden alındı.
Gülen Hareketi destekli olduğu öne sürülen askerî darbe girişiminin ardından İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı ve Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 
tarafından Türk Ceza Kanununun anayasal düzene karşı suçlar kapsamında yer alan ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs’, ‘Türkiye  Cumhuriyeti  Anayasası 'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye teşebbüs’, ‘halkı, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik’ ve ‘ Cumhurbaşkanına Suikast ’ suçlarından soruşturma başlatıldı. 
21 Temmuz'da Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Anayasanın 120. Maddesi gereğince üç ay süreyle olağanüstü 
hâl ilan edildi.

Darbe girişimi, Türkiye siyasi tarihinde 12 Eylül 1980 askerî darbesinden 36 yıl sonra gerçekleştirilen ilk askerî darbe teşebbüsü olarak kayıtlara geçti.
15 Temmuz darbe girişimi batıda da doğuda da çok büyük yankı yarattı. Bunun nedenleri ise; Türkiye’nin bulunduğu konumdan dolayı çıkar güdenlerin bu duruma sevinmiş olması, diğer bir nedeni ise tam tersi olarak bazı ülkelerin bunu büyük üzüntüyle karşılamasıdır. Bilindiği üzere Türkiye çok önemli ve kilit bir noktada yer almakta ve bu yüzden dostundan çok düşmanı bulunmaktadır.
15 Temmuz 2016 gecesinde başlayan hain darbe girişimi başarıyla engellenmiş tir. Bu menfur olay akabinde bazı temel meselelerin üzerinde durulması önem arz etmektedir. Darbe girişiminin nasıl başladığı, demokrasinin Türkiye'de ne denli kök saldığı, ve demokratik biçimde seçilmiş görevi başındaki hükümetin halihazırda mücadele için almış olduğu tedbirler incelemeye değer başlıklardır. 15 Temmuz 2016 gecesi jetler alçak uçuşlarına, aynı esnada da askeri personel ve araçlar Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerini kapatmaya başladı.

 İlk etapta, Meclise ya da bir diğer stratejik noktaya saldırı gerçekleştirmesi muhtemel bir uçak ele geçirme vakası olduğuna dair söylentiler yayıldı. 
Boğaz’daki köprülerin kapatılması ise bu uçak söylentisinin ötesinde PKK ve/ya IŞİD kaynaklı çoklu bir saldırı tehdidine dair endişeleri beraberinde getirdi. 
Olayın bu yoğunlukta cereyan ettiği ilk saat içerisinde darbe girişiminde bulunan askerlerin Twitter üzerinden paylaşılan ses ve görüntü kayıtlarıyla ve Başbakan 
Binali Yıldırım’ın canlı televizyon açıklamasıyla durum netlik kazandı. Başbakan Yıldırım, ortaya çıkan manzaranın ordu içerisinde küçük bir radikal oluşumun emir komuta zincirinden bağımız olarak darbe girişimi olduğunu ifade etti. Kısa süre içerisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan FaceTime üzerinden birçok etkili TV kanalıyla görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmeler sayesinde Cumhur başkanı Erdoğan, gelişmelerden haberdar olduğunu ve kendisinin durumunun iyi olduğunu ifade etme fırsatının yanında devletin de adım adım durumu kontrol altına aldığını aktarma imkânı buldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan aynı zamanda bu vesileyle halkı darbecilere karşı durmaya çağırabildi. Hâlihazırda halk sokakları hızla doldurmaktayken bu çağrıyı takiben sokaklara inen halkın sayısında ciddi bir artış oldu.
Bundan sonra 16 Temmuz günü öğle saatlerine kadar bir kâbusu andıran gelişmeler yaşandı.  Halkın bu kâbusla yüzleşmeye hazır olması gelişmelerin gidişatını değiştirdi. Bir yandan jetler ve helikopterler  Meclis binası,  MİT Müsteşarlığı,  Emniyet Müdürlüğü, Özel Kuvvetler Komutanlığı ve Polis Özel Harekât gibi stratejik merkezlere saldırırken diğer yandan sıradan insanları da katletti.  Darbecilerin kullandığı helikopterler duvarların yahut ağaçların arkasında saklanmış, silahsız, sıradan vatandaşı tespit ederek katledebilmek adına termal kameralar dahi kullandı. 
O geceyi yaşayan kişilerle birebir konuşmalar neticesinde helikopter saldırısının insanlar üzerinde bıraktığı etkinin ne denli anlatılmaz olduğu ortaya çıkmakta dır. 
Böyle bir saldırının, helikoptere karşı savunmasız-silahsız insan şeklinde bir karşılaşmanın yıkıcı etkisi oldukça tahmin edilebilir niteliktedir. 
Bu noktada şahsi tecrübeyle sabit olan bir diğer nokta da ifade edilmelidir ki bu insanlık dışı manzaraya dair anılarını paylaşan her bir vatandaşın yüzünde en 
sevdikleri yakınlarının vücutlarının bu vahşetten nasıl etkilendiklerini anlatıyor olsalar dahi hüznün çok daha ötesinde bir gurur ifadesi vardı. İşte bu insanlar, 
arkadaşlarının ve/ya yakınlarının bu saldırılara maruz kalarak canice şehit edilmesine karşın, tanklara, helikopterlere, otomatik silahlara karşı yürüyerek yalnızca eşsiz bir cesaret örneği değil, aynı zamanda demokratik değerlere ne denli bağlı olduklarını da göstermişlerdir. Bu demokrasi direnişi neticesinde 200’den fazla insan şehit olurken 2000 civarı kişi ise yaralanmıştır. Bu direniş, insanların o gece maruz bırakıldığı acılar, kayıplar ve halkın darbe girişimine cesurca karşı durduğu anlar, Ankara’nın olayların yaşandığı sokaklarını adımlarken adeta yaşayan anılar olarak karşınıza çıkmaktadır.

Bu yönüyle durum, bir halkın inanç ve düşünce sistemi dolayısıyla düşmanı tarafından, ayrım yapılmaksızın, elde olan tüm askeri imkânlarla ama özellikle yoğun biçimde keskin nişancı ateşi kullanılarak katliama maruz bırakıldığı Saraybosna’nın sokaklarında yürümekle benzer hisler uyandırmaktadır. 
İki şehirde de kurşun izleri, bombalama emareleri, yıkılan ve yeniden inşa edilen/onarılan binaları görmek mümkündür. İki örnek arasındaki elbette en kalın çizgiyi çeken farklılık odur ki, Türkiye’de bu görüntülere sebep olan durum bir savaş esnasında yaşanmadı. Saldırganlar savaşan düşman taraf değil, milletin kendi kaynaklarıyla eğitimini ve mühimmatını sağladığı, milletin kendi ordusu içerisindeki bir gruptu.

En az bu noktalar kadar önemli bir diğer fark da böylesi demokrasi dışı, çağdışı ve cani bir girişimin, sivil-asker ilişkilerinde yıllar süren AB müktesebatıyla uyum kapsamındaki reformların yapıldığı bir ülkede ve 2016 yılında gerçekleşmiş olmasıdır. Netice itibariyle halk, radikal bir ideolojiye sahip, darbeleri övebilen ve onlarca TV kanalı ve esas harekete geçirici güç olarak- sosyal medyanın gücüne karşın 2016 yılında devletin TV kanalında bildiri yayınlayarak darbe yapabileceği inancına sahip bir gruptan demokrasisini geri almıştır. Bu girişimde bu bağlamda gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta da darbe girişiminin Whats App konuşmalarıyla şekillenmesi, direnişin FaceTime yoluyla alevlenmesi ve sosyal medya üzerinden organize olması, anlık bilgilendirmelerin de video paylaşım platformları üzerinden yapılmış olmasıdır. 

Ortaya her gün çıkan yeni itiraflar ve ifadeler neticesinde darbe girişiminin arkasında olduğuna dair bahsi geçen, halkımıza bu kâbus gecesini yaşatan radikal hizip, FETÖ 1971 yılından bu yana özellikle ordu içerisine sızarak ordu aygıtını kontrol etme amacı güttüğü ve zamanla bu etki kabiliyetini artırdığı ordu kaynaklarınca ifade edilmektedir.

Gözaltı, tutuklama ve görevden uzaklaştırma rakamları, anlık değişimlere tabi olmakla beraber elli bin dolaylarındadır ki bu sayı dahi örgütün yargı, askeriye, 
emniyet, bürokrasi, akademi gibi aygıtlarda yıllar neticesinde elde ettiği varlığı gözler önüne sermektedir. İşte bu yapılanma tarafından öncülük edilen darbe 
girişimi karşısında, halkımızın hayatını ortaya koyarak kazandığı demokrasi zaferinde bir büyük hayal kırıklığının dile getirilmesi gerekmektedir.

Bir ülkenin tüm siyasi partileri ve halkı ile silahlı kuvvetlerinin kahir ekseriyeti ile demokrasi için ayağa kalktığı bu olaya karşı önde gelen Batılı yayın organlarının 
tepkileri darbe girişimini destekler nitelikli açıklamalardan, girişimcilerin neden başarısız olduğuna dair analizlere, darbe girişiminin karşısında duran insanların 
ideolojileri üzerinden eleştirilmesi ve “tarafsız” tavır adı altında demokratik biçimde seçilmiş hükümeti girişimcilerle aynı kefeye koymaya ve olayı ( Canlı yayında ağır silahlarla binlerce kişinin yaralandığı, yüzlercesinin hayatını kaybettiği, binlerce kişinin başarısız girişim neticesinde tutuklanmaya önceden rıza göstermiş(!) olduğu, önde gelen isimlerin araçlarına yapılan silahlı saldırılar, konakladıkları, yerlere helikopter saldırıları ve Meclis’in jet uçaklarıyla bombalanması neticesinde yaşamlarını riske attığı) bir kurmaca olarak nitelendirmeye varan geniş bir yelpazede cereyan etmiştir. Batı medyasının ve başkentlerinin halkın demokrasi direnişine destek vermemesi üzerinden Gezi protestoları ile karşılaştırmalar yapılmıştır.

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder