3 Ekim 2019 Perşembe

11 EYLÜL SALDIRILARI ve SONRASINDA TERÖRİZM İLE MÜCADELE., BÖLÜM 3

11 EYLÜL SALDIRILARI ve SONRASINDA TERÖRİZM İLE MÜCADELE., BÖLÜM 3



2. DEVLETLERİN ve ULUSLARARASI ÖRGÜTLERİN 11 EYLÜL SALDIRILARI ÇERÇEVESİNDE YAPTIĞI DÜZENLEMELER 

11 Eylül saldırıları terörizmin acımasız yüzünü dünyaya yeniden gösteren bir saldırı olmuştur ve adeta terör yeniden tanınmıştır. Terörün ne denli büyük 
boyutlara ulaşabileceği ve ne denli kayıplar yaşatabileceği dünya kamuoyu tarafından bu acı tecrübe ile bir kez daha anlaşılmıştır. Saldırının büyüklüğü 
sebebiyle yarattığı şok etkisi, bir güvenlik bunalımı doğurmuş ve ortaya çıkan bu korku ortamını yenebilmek için hükümetleri ve uluslar arası örgütleri harekete 
geçirmiştir. Tehdit algılamalarının ve savunma mekanizmalarının, değişen terörizmle mücadelede ve onu önlemede başarısız olduğunu gören devletler yeni düzenlemeler yapma yoluna gitmiştir. Özellikle Irak Operasyonu’na bir cevap olarak gelen İstanbul, Madrid ve Londra saldırıları hem ikinci bir şok etkisi yaratmış hem de yeni düzenlemeleri beraberinde getirmiştir. 

2.1. Devletlerin Yaptığı Düzenlemeler 

Devletler genel olarak belirtilen saldırılara tepkisel cevap vermişlerdir. Kanunlarında yaptıkları düzenlemelerin yanı sıra, terörle mücadele eden birimlerinde de bazı değişiklikler yapma yoluna gitmişlerdir. Bu başlık altında 11 Eylül saldırılarının direkt muhatabı olan ABD’nin ve bu saldırılara karşı yapılan 
operasyonlarda ABD’nin en büyük destekleyicilerinden biri konumunda olduğu için Madrid saldırılarına mazur kalan İspanya’nın yaptığı bazı düzenlemeler aktarılmaya çalışılacaktır. 

2.1.1. Amerika Birleşik Devletleri’nin Yaptığı Düzenlemeler 

ABD’nin 11 Eylül Saldırıları’nın hemen ardından ulusal tedbirler kapsamında gerçekleştirdiği reformlar ve bu reformları izleyen bir dizi yasal düzenleme gerekleştirilmesinin temel nedeni, terör örgütlerinin ortadan kaldırılması, üyelerinin tespit edilmesi ve yargılanma süreçlerinin hızlandırılmasıdır. 11 Eylül 
Saldırıları’nın öncesinde ve saldırılar sırasında yapılan hataların tekrarlanmasını engellemek ve bu bağlamda muhtemel saldırıları gerçekleşmeden önlemek ise, bu reformların arkasında yatan diğer önemli nedenlerdir303. 11 Eylül olaylarına ilişkin ABD’de üç temel reform yaşandığı görülmektedir: PATRİOT Kanununun 
yasalaşması, 2004 tarihli İstihbarat Reformu ve Terörizm Engellenmesi Kanunu’nun kabul edilmesi ve İç Güvenlik Örgütü’nün (Depertment of Homeland Security) kurulmasıdır 304. 

2.1.1.1. İç Güvenlik Örgütü 

İç Güvenlik Örgütü, kuruluş kanununun 2002 yılında tamamlanmış olmasına rağmen, uzun süren tartışmalar sebebiyle 2003 yılında faaliyete geçebilmiştir. ABD’de 22 kurumun bir çatı altında toplanmasıyla oluşturulmuş bu örgüt, 180.000 çalışanı ile en büyük federal kurumlardan biri olma özelliğini  göstermektedir 305. 

Başkan Bush, Amerikan halkının daha güvende olmasını sağlamak amacıyla yönetimin büyük sorumluluğu bulunduğunu ve bunun için ilk adımın ulusal 
güvenliğin sağlanması adına atılması gerektiğini vurgulamıştır. Bu kapsamda kurulmasını önerdiği İç Güvenlik Örgütü’nün kuruluş gerekçelerini şöyle 306: sıralamıştır

“Amerikan halkının güvende olması için; öncelikli görevi Amerikan toprağını savunmak olan; sınırlarımızın, taşımacılık alanlarının ve diğer kritik 
altyapı alanlarının güvenliğini sağlayacak; çoklu kaynaklardan gelen iç güvenlik istihbaratlarını en iyi şekilde sentez ve analiz edecek; her türlü olası tehdit ve 
tehlikelere karsı merkezi ve yerel yönetimler, özel sektör ve Amerikan halkı arasında etkin bir iletişim koordinasyonu sağlayacak; Amerikan halkını bio-terörizm ve diğer kitle imha silahlarına karsı korumaya yönelik çabalarımızı koordine edecek; bu konuda acil yardım için gerekli ekipman ve desteği en kısa sürede ulaştıracak; federal ilk yardım faaliyetlerini yönetecek ve daha fazla güvenlik elemanıyla bu alanda çalışacak; ve iç güvenlik için ayrılan kaynakların en etkin şekilde yönetilmesini sağlayacak bir kuruma ihtiyaç vardır. Bu da İç Güvelik Örgütü’dür.” 

2004 yılı, 

İç Güvenlik Örgütü Stratejik Planı’na göre bu kurumun üç temel misyonu bulunmaktadır. Birinci olarak, ABD sınırları içerisinde bir daha terör 
saldırısı olmamasını sağlamak ve bu ülkede yaşayan insanlara daha güvenli bir ortam oluşturmak; ikinci olarak, bu ülkeyi terör saldırılarına karşı kapalı hale getirmek; üçüncü olarak da verilen zararları düşürmek ve diğer kurumlara bu türden suçların beklenmedik etkilerini ortadan kaldırabilmeleri yönünde stratejik destek vermek, olarak sıralanmıştır 307. 2007 Ekim ayında yayınlanan yeni planda ise dördüncü bir amaç olarak, uzun vadede başarı elde etmek için bu örgütün güçlendirilmesinin sürdürülmesi eklenmiştir. 

İlk üç amaç ulusal çabaların organize edilmesine katkı sağlarken bu son amacın, örgütün ilkelerinin, çalışma sisteminin, yapısının ve bünyesindeki kurumların gelişimini ve sağlamlaştırılmasını öngördüğü belirtilmiştir 308. 

Bu örgüt terör konularında olduğu gibi diğer pek çok konuda da sorumluluklara sahiptir. Örneğin her türden felaket ve acil durumlara hazırlıklı olabilmeleri için diğer kurum personeline eğitim vermek bu sorumluluklardan birisidir. 
Bu kurumun seyahat ve taşımacılık alanlarında da yetki ve sorumlulukları vardır. Bazılarınca temel insan haklarına saygısızlık olarak görülen ABD’ye giren herkesin fotoğraf ve parmak izlerinin alınması gibi işlemlerde yetki ve sorululuk da bu kuruma aittir. 
Ayrıca örgüt, gerek yerel gerekse federal kurumlara, terörle veya afetlerle mücadele konularında yeni bulunan teknolojik gelişmeleri kazandıracak mali çalışmalar yapmakla da görevlidir. Ek olarak, ABD’nin teröre mağdur olma riskinin hesaplanması ve riskli alanların ortadan kaldırılması yönünde çalışmalar yapmak da bu örgütün sorumluluğuna verilmiştir 309. 

2.1.1.2. İstihbarat Reformu ve Terörizmin Engellenmesi Kanunu 

11 Eylül Komisyonu’nun tavsiyeleri doğrultusunda; ABD’de faaliyet gösteren 15 farklı istihbarat örgütünün tek çatı altına toplayarak, tüm istihbarat kurumlarını organize edecek olan Ulusal İstihbarat Müdürlüğü 2004 yılında kabul edilen bu kanunla kurulmuştur. Senato tarafından atanacak olan bu müdür; ABD Başkanı’na bağlı olarak çalışmaktadır. Ulusal İstihbarat Müdürlüğü, Ulusal İstihbarat Programı için yıllık bütçe oluşturmak; fon ve personel transferi yapmak; istihbarat topluluğu için üzerinde çalışılacak konuları belirlemek; istihbarat kaynak ve metotlarını korumak ve gerektiğinde yabancı istihbarat birimleri ile işbirliği yapmak gibi yetkilere sahiptir 310. 

En temelinde bu kanun, istihbarat örgütleri arasında var olan duvarları yıkmak ve böylece bu örgütler arasındaki bilgi akışını sağlamak amacıyla 
çıkartılmıştır 311. Bahse konu kanunla bu örgütlerin birbirleri ile işbirliği içinde çalışarak koordinasyonun artmasının sağlanması, böylece de istihbari faaliyetlerden beklenen faydanın artması amaçlanmaktadır. 

Bu kanun ayrıca iki yeni kurum daha kurarak terörle mücadele konusunda daha fazla verim elde etmeyi planlamıştır. Bu kurumlardan biri, ulusal bazda terörle 
ilgili istihbaratın yapılacağı ve konu ile ilgili stratejik operasyonel planlamaların yapılacağı Ulusal Terörle Mücadele Merkezi’dir. İkinci kurum ise terörle 
mücadelenin en temel aktörü olan ve izlenecek tüm terörle mücadele stratejilerinin onun üzerine kurulması gerekli olan insan hakları ve özgürlükler çerçevesindedir. Gizlilik ve Sivil Özgürlükler Takip Örgütü, yeni kurulan hükümet kurumlarının insan haklarına saygılı bir şekilde hareket edip etmediklerini takip etmek amacıyla kurulmuştur. 

2.1.1.3. PATRIOT Kanunu 

Orijinal adı “Uniting and Strengthening America by Providing Appropriate Tools Required to Intercept and Obstruct Terrorism Act of 2001” (U.S.A. 
P.A.T.R.I.O.T.)312 kanunu olan düzenlemeden çalışmamızda PATRIOT Kanunu olarak bahsedilecektir. Bu yasanın Türkçe karşılığı ise “2001 Amerika’yı Terörizmin Engellenmesi ve Durdurulması için Gereken Uygun Araçları Sağlayarak Birleştirmek ve Güçlendirmek Yasası” (ABD Vatansever)313 olarak çevirmek mümkündür. 

PATRIOT Kanunu 2001 yılında kabul edilmiştir. Bu kanun 15’ten fazla federal yasal düzenlemeyi değiştirmiştir. Bu kanun aslen terör ve terörle ilgili 
konulara ilişkin çıkartılmış olmasına rağmen, aynı zamanda kara para aklama, dinleme, arama izinlerinin yetki alanlarının arttırılması, Uluslararası 
İstihbarat Takip 

Kanunu (FISA), çeşitli bilişim teknolojilerinin kullanılarak soruşturulmaların yürütülmesi, mali suçlar, sınır kontrolleri, uyuşturucu ve ihbar edenlerin 
ödüllendirilmesi314 gibi alanlarda da bağlayıcı hükümler içermektedir. Kanunun en can alıcı noktası ise, federal ve yerel kolluk görevlilerine terör örgütü üyesi olduğuna inanılan kişilerin dinlenmesi ve takip edilmesinde sıra dışı yetkiler tanımasıdır315. Saldırıların hemen ertesinde yürürlüğe giren ve 4 yıllık bir sürede yürürlükte kalacak bu kanun, 21 Temmuz 2005’te 16 maddesinden 14 maddesinin yürürlükte kalması kabul edilmiş ve kanun daimi nitelik kazanmıştır316. 

Bu yasanın en temel amacı, topluma zarar verme potansiyeli olan kişi ve grupları çok kısa bir sürede teşhis etmek ve üyeleri hakim önüne çıkartabilmek için gerekli adımları atmaktır 317. Yasada başlıca yapılmak istenen şey; istihbarat birimlerinin yeterli bilgi ve donanıma sahip olmasının önündeki yasal engellerin kaldırılması ve daha geniş yetkilerle donatılmalarını sağlamaktı. İstihbarat birimleri arasında bilgi paylaşımı hususunda sorun çıkmamasını temin etmek ve istihbarat paylaşımının düzenli ve devamlı şekilde yapılmasını kolaylaştırmak da amaçlardan birisidir. PATRIOT Kanunu, mevcut olan yasalarda güvenlik güçlerinin yetkilerini sınırlandıran ibareleri kaldırmıştır. 11 Eylül saldırılarının, bilgi yetersizliği ve güvenlik güçleri arasındaki bilgi paylaşımının karmaşık bir prosedüre sahip olması nedeniyle önlenemediği ileri sürülmüştür. Bu nedenle söz konusu yasada bilgi paylaşımı konusunda da değişiklikler yer almıştır. Ek olarak, yasa güvenlik güçlerinin ABD’de yaşayan herkes hakkında bilgi toplama konusundaki yetkilerini artırmıştır 318. 

ABD Adalet Bakanlığı tarafından 2004 yılında yayınlanan “Sahadan Rapor: ABD PATRIOT Kanunu İş Başında” adlı rapor, bu kanunun temel amaçlarını ve 
ulaşılan noktaları belirten bir rapor hazırlamış ve bunları 4 başlık altında toplamıştır 319. Bu rapora göre: 

“Federal hükümetin istihbarat paylaşımı kapasitesini artırmak” başlığı altında; istihbari faaliyetlerde bulunma yetkisi olan kurumlar arasında işbirliğini 
artırmak ve özellikle kolluk kuvvetleri ile istihbarat örgütleri arasında bulunan görülmez duvarı yıkmak için bir dizi düzenlemeler yapıldığı belirtilmiştir. 
Fakat halen örgütler arasındaki paylaşımın istenilen düzeyde olmadığı, bunu sebebinin ise işin sonunda takdirin kimin alacağının hesabı olduğu söylenmiştir. 

“Terörle mücadelede kullanılan yasaların sertleştirilmesi” ise bahse konu yasaların gözden geçirilerek daha sert bir şekle sokulması amacını yansıtmaktadır. 

Bu işlemde amaç olarak, teröristleri sokaklardan sürekli uzaklaştırılmak gösterilmiştir. Bu sebeple de kanunun ıslah edebilme özelliği göstermediği için 
eleştiriye maruz kaldığından bahsedilmektedir. 

“Terörizmi soruşturan kurumların önündeki engellerin kaldırılması” başlığında ise polis soruşturmalarında lazım gelen bazı hukuki izinleri esneterek, 
ilgili kolluk görevlisine zamandan tasarruf etmesi sağlanmış ve taktiklerini kullanabilmesi için daha geniş yetkiler verildiği görülmektedir. 

“Yeni teknolojiyi takip edebilmek için kanunları çağın gereklerine göre değiştirmek”; teröristlerin teknolojik imkanları kullanabilme kapasitelerinin 
artmasından dolayı, kolluk güçlerinin de teknolojiyi kullanma kapasitelerini arttırmak için gerekli görülmüştür. Yeni kanunla, telefon dinleme ve kişi takibinde yeni teçhizatların kullanılması önündeki yasal engeller kaldırılmıştır. 

PATRIOT Kanunu, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerini ve özellikle demokrasi gibi ABD’nin temel değerlerini hiçe saydığı eleştirilerine mazur 
kalmıştır. Kanunla birçok ihtilaflı düzenleme yapılmıştır. ABD’nin en geniş insan hakları örgütlerinden biri olarak kabul edilen Amerikan Sivil Hakları Örgütü 
(ACLU) tarafından üzerinde yeterince tartışılmadan çok acele çıkartılmış yasal bir düzenleme olduğu eleştirisi getirilmiştir320. Yasanın getirdiği savunma hakkına 
ilişkin sınırlamalar, özel yaşama müdahaleyi kolaylaştırması, ifade hürriyetinin sınırlanması gibi konular, hukukun üstünlüğüne vurulan bir darbe olarak 
görülmektedir. Bu kanun, kanuna aykırı elde edilmiş delilleri dahi mahkeme sonucuna etki edebilecek deliller olarak kullanılabilinmesinin yolunu açmıştır321. Bu kanunun getirdiği başka bir yenilik de, hükümetin internet ya da başka türden ağlar üzerinden kişileri, makul bir şüphe nedeni olmaksızın takip etme yetkisi vermesidir. 
Bu yasayla eğer kolluk kuvvetleri soruşturmada kullanılabileceğine inanıyorsa, insanların bağlandıkları internet adreslerini, bağlanılan zaman dilimini, süresini ve email alabilme yetkisi ile donatılmıştır 322. 

PATRIOT Kanunu ile Göç ve Vatandaşlık Kanunu’nda yapılan değişiklikler en çok eleştiri alan düzenlemelerden birisi olmuştur. Bu kanunun “Terörizm ile İlgili Tanımlamalar” başlığını taşıyan 411. maddesinde yer alan terörist faaliyet, terörist faaliyette bulunma/katılma terimlerinin geniş birer tanımı yapılmış; bu tanımlamada herhangi hukuk dışı bir faaliyet sırasında silah kullanılmasını da içerecek şekilde terörist faaliyet tanımını genişletmiştir. Bu genişletmede sınır dışı edilebilecek yabancıların sayısının artması sonucunu doğurmuştur. Bu yasa ile malvarlığı aleyhinde veya silah kullanımı içeren bir suçu işleyen yabancının, bu suçu başka ülkede işlese dahi sınır dışı edilebileceğine hükmolunmuştur. Aynı şekilde terörist faaliyet terimine eklenen bir tanımlamaya göre; bir yabancı, terörist bir örgüte üye olduğu iddia edilen bir arkadaşına veya ailesine sadece yiyecek içecek ve barınma sağladığında, bu kişilerin bu tür bir faaliyete dahil olduğunu bilmese bile sınır dışı edilebilecektir. Aynı kanunun 412. maddesi ise Adalet Bakanı tarafından, bir yabancının terörist olduğuna dahil makul sebepler olduğuna dair karar verildiğinde süresiz olarak gözaltına alınmasına imkan tanımaktadır 323. 

PATRIOT Kanunu’nda geçen, terörle mücadelede şüpheli teröristlerin gözaltı sürelerinin belirsizliğini, kanuni haklarından yararlanamayacağı ve insan 
olma nedeniyle kazanılan haklarından yararlanamayacakları yönündeki hükümlerine de birçok eleştiri getirilmiştir. Uluslararası arenada ortak kabul edilen ve ülkelerin de kanunlarında geçen “Herkes, suçu ispat edilinceye kadar suçsuzdur” hükmüne dayanarak terör şüphelilerinin de, suçları ispat edilene dek suçlu sayılamayacağı, gözaltında bulunan kimselere avukat tayin edileceği ve adil şekilde yargılanacağı hususlarının önemine dikkat çekilmiş ve bu tip haklardan hiçbir koşulda vazgeçilemeyeceği vurgulanmıştır 324. 

Görüldüğü gibi yasa, hükümet ve organları üzerindeki yargı denetimini, kamunun hesap verebilirliğini ve hükümet tasarruflarına karşı hukuk yoluna 
başvurma imkanını azaltmıştır 325. PATRIOT Kanunu özellikle gizlilik ile ilgili olarak eleştirilmiş ve yapılan kanunun hükümetin insan ve örgüt takip etmede en yüksek seviyede yayılmış otoritesi olduğu belirtilmiştir. Bu kanunla getirilen bazı düzenlemeler, ABD Anayasası’nın 4. maddesinde belirtilen temel insan haklarına ve ABD Hukuku’nda due process326 olarak adlandırılan hukukun egemenliği ilkesine aykırılık içermektedir327. Bu düzenlemeler temel insan haklarını ihlal eden unsurlar barındırdıkları gerekçesiyle demokrasiyi ayaklar altına almakla suçlanarak eleştirilmektedir328. Birçok insan hakları örgütü, hukukçular ve akademisyenler tarafından da; PATRIOT Kanunu ile temel insan haklarının ihlal edildiği ve bunun da Amerika gibi özgürlüğü benimsemiş bir ülkeye yakışmayacağı ileri sürülmüştür. Amerikan Sivil Hakları Örgütü, “Vatandaşlık Yasası Amerika’nın adalet sistemini yanlış yöne sürüklüyor” diyerek yapılan uygulamalara karşı çıktıklarını belirtmişler, Amerikan Göçmenler Avukat Örgütü ise ABD Anayasası’nın PATRIOT Yasası ile ayaklar altına alındığı dile getirmiştir329. Ayrıca yasa; terör zanlılarına ilişkin olarak birçok insan hakları kuralını ihlal ettiği, terörle mücadele gerekçesiyle özel hayatın ve haberleşmenin gizliliği ilkesini çiğnediği, ABD’’de bulunan yabancılara ilişkin tanınan insan haklarının ilke yurttaşlarına oranla çok daraltıldığı ve böylece ciddi ayrımlar yapıldığı, kişilerin fişlendiği gibi pek çok nedenden dolayı insan hakları 
savunucuları tarafından da eleştirilmektedir 330. 

Amerikan yasalarında özgürlükleri kısıtlayacak şekilde bu denli değişiklikler yapılmasının temel sebebi ise ABD’deki özgürlük orijinli yaşam 
şeklinin, ülkeyi terörist saldırılara açık hale getirdiği düşüncesidir. ABD’deki sivil hak ve özgürlüklerin çok olması nedeniyle bu özgürlük ortamının teröristlere 
eylemlerini hazırlayabilmek ve uygulayabilmek için rahat bir ortam sunduğu temeline dayanan bu düşünce, saldırılar sonrasında ulusal tedbirler çerçevesinde oluşturulan ağır yasa ve uygulamaların zeminini oluşturmuştur. Saldırıların ardından ülkedeki özgürlüklerin sınırlarına yönelik sorgulamalarda bulunan Amerikan Yönetimi, güvenlik adına özgürlüklerden yana bir takım kısıtlamalara gidilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Amerikan Yüksek Mahkemesi yargıçlarından Sandra Day O’Connor; “Önümüzdeki dönemde ülkemizde daha önceden hiç görülmemiş ölçüde kısıtlamalara şahit olacağız...” diyerek anayasada yapılacak sınırlamaların ilk sinyallerini vermiştir 331. Gerçektende ABD tarihine bakıldığında, 11 Eylül’den fazla kayıp ve zarara uğrandığı dönemlerde bile, ülkede güvenlik nedeniyle özgürlükler üzerinde bu kadar baskı yapılmamıştır 332. 

Kısacası birçok yönden eleştirilen ve ABD Anayasası’nda belirtilen insan haklarına aykırı bulunan PATRIOT Yasası ve diğer düzenlemeler, tıpkı 11 Eylül 
Saldırıları gibi Amerikan insanının hayatında yeni bir dönemi başlatmıştır. Bu düzenlemelerin ardından yönetimin, baskı ve etkisini hayatının her alanında 
hissetmeye başlayan Amerikan halkı; ABD’nin, uğruna savaşlar yaptığı ve dünya üzerine yaymaya çalıştığı; en önemlisi de Amerikan toplumunu bir arada tutan en önemli unsurlar olan demokrasi ve insan hakları ilkelerini yeniden sorgulamaya başlamıştır. Özgürlükler ve bu özgürlüklerin korunması, yani insanların güvenli bir şekilde hak ve özgürlüklerini rahatça kullanabilmeleri; Amerika’nın kuruluşundan beri, bu ülkenin en temel değeri olagelmiştir. Zira bu ülke “Özgürlükler Ülkesi” olarak nam salmıştır. Fakat 11 Eylül saldırıları sonrası yine temel hak ve özgürlükleri korumak bahanesi ile bu hak ve özgürlüklere hiç olmadığı kadar kısıtlamalar getirmiştir. Bu da Amerika’nın üzerine kurulduğu değerler sistemine yabancılaşması anlamına gelecektir ki bu yabancılaşma özgürlüklerin içinin boşaltılması sonucunu doğuracaktır. Bu şekilde sıkı sıkıya bağlandığı değerleri ihlal eden bir sistem ise zayıflayarak yıkılmaya mahkumdur. Amerika Bağımsızlık Bildirgesi’ni kaleme alan asıl kişi olan ve ABD’nin “kurucu babalarından” sayılan Thomas Jefferson’nın “Biraz düzen için biraz özgürlükten feragat eden bir cemiyet ne özgürlüğü ne de düzeni hak edecek; bilakis her ikisini de kaybedecektir”333 sözü ise bu durumu çok güzel bir şekilde ifade etmektedir. 

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder