25 Kasım 2018 Pazar

SYKES-PICOT GİZLİ ANTLAŞMASI, BOP VE YENİDEN ŞEKİLLENEN ORTADOĞU. BÖLÜM 8

SYKES-PICOT GİZLİ ANTLAŞMASI, BOP VE YENİDEN ŞEKİLLENEN ORTADOĞU. BÖLÜM 8,





İngiliz-Fransız görüşmelerinin başladığı sıralarda Sykes, De Bunsen Komitesi raporunun teslimi ardından çıktığı Ortadoğu seyahatinden henüz dönmüştür. 
Kahire’de anlatılan El Faruki masalına ve İngiliz-Fransız rekabetine gönülden inanan Sykes, Fransa’nın Suriye emellerinden çekinip isyan etmekten korkan Arapların rahatlatılması için, ilk önce Fransızlarla anlaşılması gerektiğine inanmıştır. Diğer taraftan Kuzey Afrika’da çok öncelere dayanan ve Fransa’nın İngiltere’nin Mısır ve Sudan üzerindeki hâkimiyetini, İngiltere’nin ise Fransa’nın Fas üzerindeki hâkimiyetini tanıdığı ‘Entente Cordiale’ ile sonuçlanan ve yeniden canlanacağı öngörülen İngiliz-Fransız gerilimini aşmanın, ancak bu görüşmelerle mümkün olabileceğini düşünüyordu.81 
Sykes, 16 Aralık’ta Savaş Komitesi’ne verdiği bilgide; gereken destek sağlanıp önlem alınmazsa, Şerif’in öldürülebileceğini ve yerine geçecek olan kişinin İttihat ve Terakki’nin adamı olmakla kalmayıp Arap isyanı ile ilgili bütün hazırlığı 
boşa çıkaracağını ifade etmiştir.82 Aynı toplantıda kabine üyelerine Suriye haritasını göstererek Akka’dan Kerkük’e bir hat çizmiş ve bu hattın güneyinde kalan kısmı İngilizlerin kontrol etmesi gerektiğini söylemiştir. Donanma komutanı Arthur Balfour, öncelikle Mısır’daki durumun güçlendirilmesi gerekçesiyle plana şüpheyle yaklaşırken, Savaş Bakanı Kitchener, öneriye sıcak bakmakla kalmayıp, çizginin Hayfa’dan başlatılması gerektiğini ve böylece Arapların İngiliz kontrolü altına gireceğini belirtmiştir.83 

Bu fikirlerle kabinenin gözüne giren Sykes, Picot ile yürütülen görüşmelerin tıkanması sebebiyle bu çıkmazı aşmak için hükümet tarafından Nicolson’un yerine atanmıştır.84 Bundan sonraki görüşmeler Sykes ile Picot arasında yapılacaktır. Sykes, görüşmelerde görevlendirilmesinin akabinde, Kitchener’ın askeri danışmanı Albay Fitzgerald’a gidişatla ilgili bir rapor vermiştir.85 Sykes’ın aktardığına göre, Kitchener’ın askeri danışmanı Fitzgerald’la kendisini tanıştıran dışişlerinden Lancelot Oliphant’tır ve bu sayede Sykes, Kitchener’ın doğu işlerindeki danışmanı olmuştur.86 
Yine Sykes’ın aktardığına göre, savaş komitesi ile yapılan aynı toplantıda, Balfour’un Fransızlarla nasıl bir anlaşma yapmak istediği yöndeki sorusuna Sykes, Kudüs bölgesinden farklı olarak Hayfa’nın güneyinde, Fransızlarla Arap devleti arasında kalan bir bölgeyi İngiliz kuşağı olarak tutmak istediğini belirtmiştir. Sykes ayrıca İngiltere’nin, Filistin’i topraklarına katmasını istiyordu87 ki Katolik anlayışa sahip bir Hristiyan neferin, bunun aksini düşünmesi beklenemezdi. 

Picot’a göre İngilizler, Mısır ve Mezopotamya’dan gelen haberler dolayısıyla panikteydiler ve bu durum avantaja çevrilebilirdi. Bu amaçla Cambon’un da hemfikir olduğu bir plan dâhilinde Fransız cevabı geciktirilmeden önce Arap devletinin, Fransa’nın Suriye’deki çıkarlarına ters düştüğü gerekçesiyle duyulan şok ve öfke ifade edilecek, karşı tarafın orijinal planını değiştirmesi için yeterli direnç gösterildikten sonra İngilizlerin, Fransa için öngördükleri ayrıcalıkla nüfuz ve ekonomik bölgeleri açıklaması beklenecektir.88 21 Aralık’ta yapılan ikinci görüşmeler sırasında Picot, yukarıda bahsedilen strateji gereği, İngilizlerin Araplarla el sıkışma mecburiyetinden faydalanarak Fransa’nın kontrol edeceği bölgenin büyüklüğünde azalmaya razı olmakla birlikte Fransız nüfuz alanının Musul’a kadar uzatılmasını talep etmiştir. 

Arthur Nicolson ise gelecekte Arap devletinin bir parçası olacak Lübnan’ı İngiltere’nin istediğini belirtmiştir.89 Bu durumda, tarafların görüşmeleri yeniden tıkanmış ve öğleden önceki toplantıdan bir sonuç alınamamıştır. Bu tıkanmadan sonra Savaş Komitesi’nin ve dolayısıyla Kitchener’ın temsilcisi Sykes, Picot ile yapılacak görüşmelere temsilci olarak katılacaktır. Bu sayede Sykes, önceden kabine üyelerine Downing Street 10 numarada teklif ettiği planı uygulama fırsatı yakalamıştır. 

Gerçekte Fransız tarafı da Sykes’tan farklı düşünmüyordu. Onların da çok çeşitli aşiretlerden oluşan farklı mezheplere mensup çölde yaşayan Arapların, doğrudan kontrolüyle ilgilenecek durumları yoktu. Amaçları, kendi atayacakları prenslerle, nüfuzu altındaki Arapları dolaylı yoldan yönetmek ve Suriye sahili, Lübnan, Filistin ve Kilikya bölgesinde doğrudan kontrolü altında ekonomik kaygıları ağır basan bir koloni oluşturmaktı. Öte taraftan Arapların bu paylaşımla ilgili bazı bilgilere sonradan vakıf olup strateji geliştirdiklerine ilişkin söylentiler de mevcuttur. Bunlardan en dikkat çekicisi, Faysal’ın çevresindekilerden birisinin, Şerif’in Faysal’a yazdığı mektupta gördüğünü iddia ettiği şeylerdir. Bu mektupta yazılanlara göre Şerif, Arap devleti bir deniz gücü kurana kadar Fransa’nın Suriye sahilini koruyacağını ve bunun karşılığında her yıl belli bir bedeli Arap devletine ödeyeceğini iddia etmektedir.90 

Sykes, 21 Aralık’ta tıkanan görüşmelerin öğleden sonraki oturumuna katılmıştır. Picot’nun Arap teklifi karşısında Musul’u alma girişimine karşılık, İngiliz 
kontrol bölgesi ile Rusya arasında tampon bölge oluşturmak isteyen Sykes’ın da aynı yeri Fransız kontrolüne bırakma planları vardı ki bu görüş, müzakerelerden çok önce De Bunsen toplantıları sırasında benimsenmiştir.91 Böyle bir durumda taraflar pazarlık masasına yansıtmasalar da en son kabullenecekleri plan, birbiriyle büyük ölçüde uyuşuyordu. Bu nedenle görüşmelerin bu aşamadan sonra hızlanması kaçınılmaz olmuştur. 21 Aralık’taki toplantıda daha çok Lübnan’ın durumu üzerine görüşmeler yapılırken, Musul ve Kerkük’ün Fransız nüfuzunda olup olmaması gelecek toplantılara bırakılmıştır.92 Fransa’nın Musul iddiasına ek olarak, etki alanını Kerkük’e doğru uzatmak istemesinin nedeni, zengin petrol yataklarıdır. İngiliz tarafı da aynı bölgeyi hem ekonomik hem de stratejik gerekçelerle elinde tutmak istemiştir. 

Nihai olarak Mezopotamya’nın kontrolü İngiliz tarafında kalırken, Musul’un tampon bölge olarak Fransa’nın denetime girmesi planlanmıştır. Şam, Hama, Humus ve Halep’in batısındaki topraklar Akdeniz sahiliyle birlikte Fransızlara ayrılmıştır. Bahsi geçen bu dört vilayet ve güneyi, Sykes’ın 16 Aralık’ta kabine toplantısında çizmeyi önerdiği hatta kadar, Fransız nüfuzu altında ilerde kurulması öngörülen Arap devletine bırakılmıştır. Ancak Picot ve Cambon’un muhtemel yaklaşımına göre Şerif’in sözde egemenliği, Fransa’nın siyasi ve ekonomik etkinliğinin gölgesinde kalacaktır. Kitchener’ın İskenderun’u alma teklifine karşılık, Sykes’ın istediği Hayfa ve Akka limanları İngiltere’ye bırakılacaktır. Bu limanlarla, İngilizlerin nüfuzu altındaki Mezopotamya arasında bir tren yolu yapma hakkını Sykes antlaşmaya yansıtmıştır. 

Fransa, doğrudan Suriye’nin sahil bölgesini ve Kilikya’nın tamamını, dolaylı olarak da Halep, Hama, Humus ve Şam’ı içine alan Arap Devleti’ni kontrolü altında tutmasına karşılık, Filistin’in Suriye’nin bir parçası olduğu fikrinden vazgeçmiştir. Bu durumda Fransız sömürgecilerin la Syrie integrale’ projesi sekteye uğramıştır. Her iki tarafın Filistin’i üzerindeki ısrarlı tavrı, bu bölgenin uluslararası bir yönetime tâbi olmasının yolunu açmıştır. 

Antlaşma haritasında yer alan maviye boyalı kısım, direkt Fransız yönetiminde kalacak toprakları ifade etmekte olup, bu bölgeleri Levanten sahili, Kilikya’nın tamamı oluşturuyordu.93 İngiltere’nin doğrudan yönetimi altında olacak bölgeler ise kırmızıya boyanmıştı ve bu bölgeler, İran Körfezi’nin üst kısmından başlayarak Bağdat’ın kuzeyine kadar uzanan topraklardan meydana geliyordu.94 Bu iki doğrudan yönetim arasında kalan topraklar da Sykes’ın belirttiği hat tarafından ortadan ikiye bölünmüştür ki her doğrudan yönetimin sınırındaki alan, o ülkenin nüfuz bölgesini işaret ediyordu. Bu paylaşım İngiliz devlet adamlarının Ortadoğu halklarına bakışını yansıtması açısından dikkat çekicidir. Hüseyin ile yapılan görüşmelere rağmen hiç olmazsa plebisit şartına bağlanabilecek Arapların özyönetimini öngören bir bölgeye ne haritada ne de antlaşmada rastlanabilir. Ne de olsa Grey, Austen Chamberlain’e Kahire tarafından verilen sözler konusunda kaygılanmamasını, ‘bunların hiç gerçekleşmeyecek hayali şatolar olduğunu’ söylemiştir.95 Yine Grey ve arkadaşlarının, Araplar dâhil, koyu tenli halkların kendi kendilerini yönetme becerisinden duydukları kuşkuyla, ‘beyaz adamın yükü’ kavramının anlamını Sykes-Picot Antlaşması’na yansıttıkları kolayca anlaşılabilir. 

Uluslararası yönetime bırakılan Filistin ise kahverengiye boyanmıştır. Bu bölgede İngiltere’nin payına düşen Akka ve Hayfa limanları, öngörülen demiryolunun 
yapımıyla, Mezopotamya’yı Akdeniz’e bağlamış olacaktır. Bu hat boyunca ayrılan nüfuz bölgeleri ve direkt yönetim alanlarının, Hindistan ulaşımını karadan ve 
denizden kesintisiz olarak sağlaması düşünülüyordu. Böylece İngiltere, De Bunsen Komitesi kararlarına da uygun olarak Hindistan yolunun güvenliğini sağlamakla kalmayarak, muhtemel tehdit olan Rusya ile arasına bir diğer süper güç olan Fransa’yı alarak Rusya’nın Güney siyasetinin önünü de kesmeyi başarmış oluyordu. Öte yandan Sykes’ın Kahire’deki arkadaşları Clayton ve Storrs, Suriye’yi kendileri yönetmek istediğinden ve Sykes’ı bu amaçla yönlendirdiklerinden Suriye’deki Fransız himayesinden rahatsız olmuşlardır.96 Daha sonra Sykes ve Picot, anlaşmaya son halini vermek ve Rusya’nın da onayını almak için Petrograd’a gitmişlerdir. Rusya’nın amacı, kendi nüfuz sahasını Anadolu’ya doğru genişletmek, İstanbul ve Boğazlar üstünde söz sahibi olmaktı. Ancak bu bölgelerin bir kısmı Fransız nüfuzu altına bırakılıyordu. Buna ek olarak Rusya, Fransız etki alanının İran’a kadar uzanmasına karşı çıkıyordu.97 Yine bu görüşmelerde Kerkük vilayeti üzerindeki iddialarından vazgeçmesi karşılığında, Sivas-Harput-Kayseri bölgesi Fransa’ya verilirken Van, Bitlis, Erzurum ve Trabzon Rusya’ya veriliyordu.98 

Pazarlıkların neticesinde Rusya isteklerini büyük ölçüde elde etmeyi başarmıştı. Antlaşmaya göre Rusya’ya düşen topraklar haritada sarıya boyanmıştı.99 

* Kelime anlamını göğe yükselmek olarak ifade edebileceğimiz bu terim diasporadaki Yahudilerin Filistin’e dönüşü için kullanılmıştır. 

Son olarak Filistin’in siyasi durumunun Sykes-Picot Antlaşması’yla geldiği noktadan bahsetmek gerekecektir. Her üç semavi din için de kutsal kabul edilen Kudüs kentinin bulunduğu Filistin bölgesine, XIX. Yüzyıl ile birlikte büyük Yahudi göçleri yaşanmıştır. 1882’deki birinci Aliyah’ta* 7.000, 1904’teki ikinci Aliyah’ta 33.000 Yahudi Filistin’e göç etmiş ve savaş başlamadan Filistin’deki toplam Yahudi nüfusu 85000’i bulmuştur.100 Fransızlar, Siyonist davaya kuşkulu baktığı için bu ülkeden gelebilecek siyasi desteğin ihtimali düşüktür. İngiliz tarafı, antlaşmanın nihai halinden memnun olmamakla birlikte, Filistin’in belirsiz durumundan da memnun olmamışlardır. Antlaşmada, Yahudilerin durumuyla ilgili bir karara varılmamıştır. Zaten Sykes, Petrograd’a hareket etmeden önce, 
Yahudi olan İçişleri Bakanı Herbert Samuel’den, Siyonizm hakkında bilgi almıştır.101 Herbert Samuel, Ocak 1915’te Filistin’in geleceğine ilişkin hazırladığı raporda, İngiliz himayesindeki Yahudi Filistin’ini savunmuştur. 

Buna ek olarak Sykes Rusya’dayken, İngiliz Dışişleri Bakanlığı, Petersburg’daki elçiliğine gönderdiği telgrafta Filistin’deki Yahudi yerleşiminin desteklenmesini öngören bir bildirinin yayınlanması teklifinin dışişlerine yapıldığını belirtmiştir. Bildiri teklifini hazırlayan kişinin, 16 Aralık 1915’teki Sykes’ın Filistin’i İngiltere’nin kontrol etmesi gerektiğini söylediği savaş komitesi toplantısında hazır bulunan Hugh O’Beirne’nin olması, not edilmesi gereken bir husustur.102 
Savaşın seyrinin İtilaf Devletleri açısından kötü gitmesi, İngilizleri yeni arayışlara yönlendirmiştir. Fransızların, Büyük Suriye projesinin ayrılmaz bir parçası olan 
Filistin’in en azından karşı tarafa bırakılamayacağı fikri, Sykes-Picot’a yansımıştır. Ancak bu durumda İngiltere’yi bir anlaşmazlık durumunda bu bölgeye bağlayan en azından uluslararası kontrolde söz hakkı olması dışında bir politik argüman yoktur. Sykes-Picot ile İngilizler, Filistin’e kanca atmanın kapısını aralamış ancak öldürücü darbe henüz indirilememiştir. 
Yüzyıllardan beri Hıristiyan ordularının hayallerini süsleyen Kudüs fatihliği konusu önemli bir husustur. Kudüs’ün alınması uluslararası bir prestiji de beraberinde getirecektir. Asquith’in ardından başbakan olan Lloyd George da aynı hayalleri görmüş olup, George’a göre Hıristiyanlığın kutsal yerlerinden Zeytin Dağı, Kudüs ve Beytüllahim* gibi bölgelerin, Ateist Fransa’ya bırakılması rezalet olurdu.103 Sykes ise Kitchener’ın aksine başından beri İngiltere’nin Filistin’i ilhak etmesinden yana olmuştur. 

* Hristiyan İnancına göre Hazreti İsa’nın bu kentte doğduğuna inanılır.

Sykes, Siyonist davasının desteklenmesi talebini içeren telgraftan haberdar olduktan sonra Picot ile Petrograd’ta Filistin konusunu görüşmüş ve Picot’un bu 
duruma olan tepkisini dışişlerine bildirmiştir. Fransız işbirliğini, Filistin’in elde edilmesinden o an için öncelikli gören Dışişleri Bakanı Grey ve onun daimi müsteşarı Nicolson, bu konuları Picot ile görüşmemesi konusunda Sykes’ı uyarmıştır.104 
Fransız Başbakanı Aristide Briand, 25 Mart 1916’da Ruslarla başlayan gizli görüşmelerde 26 Nisan’da anlaşmaya varmış ve Ruslar, Filistin’de Fransız hâkimiyetini tanıyacaklarını ve İngilizlere karşı Fransızları destekleyeceklerini taahhüt etmişlerdir.105 Filistin konusunda Sykes’ı sert şekilde uyaran Grey, Herbert Samuel’e daha yakın durmaktadır. 

Zira Sykes-Picot’un sonuçlandırılmasından hemen sonra, Amerikan borsasında Rusların savaş için para toplamasını engelleyen ve Amerikan kamuoyunun ve yönetiminin Almanya’ya karşı kazanılmasında etkin olacağı öngörülen Yahudilerin sempatisini kazanmak için bir bildiri yayınlanmasına Fransa’nın tepkisinin ne olacağını araştırmasını Paris’teki İngiliz elçisinden rica etmiştir.106 Zaten Sykes’a göre Britanya’nın amaçlarının meşrulaştırılmasında müttefiklerin eline muhteşem bir silah verecek olan Yahudi Filistin’i ile İngiliz Filistin’i birbirini tamamlayan planlardır.107 William L. Cleveland ve Martin Bunton’a göre İngilizler, Amerika, Rusya ve Almanya Yahudilerinin sempatisini kazanmak ve Süveyş Kanalı’na bitişik olan bölgenin kontrolünü sağlamak için Siyonist Filistin Davası’na arka çıkmışlardır.108 

Mayir Verete’ye göre ise İngilizler, Filistin’i istedikleri için Siyonizm’i Filistin’in işgalini meşrulaştırmada kullanmışlardır.109 

Sykes-Picot Antlaşması’nın hemen ardından gelişen olaylar ve Balfour Deklarasyonu ile resmiyet kazanan Siyonist Filistin’ine İngiliz desteğinin nedenleri konusunda birçok teori mevcuttur. Bu noktadan sonra yaşanan gelişmeler araştırma konumuzun dışına çıkmaktadır ancak bizi ilgilendiren tarafı sonradan yaşanan bu gelişmelerle Sykes-Picot Antlaşması’ndaki hükmün bağlantısının ne olabileceği hususudur. Fransa Suriye’deki tarihi iddialarının resmen kabulü noktasında ‘Tam Suriye’ hedefinden bir süreliğine ayrılmış olabilir. 

Ancak Rusya ile sonradan yaptıkları pazarlıkta bu amaçlarından tam olarak vazgeçmediklerini anlıyoruz. Bu noktada İngiliz tarafını daha öncesinde belirttiğimiz gibi Filistin’e bağlayan, uluslararası yönetimde yer alma hakkı ve askeri güçten başka bir şey yoktur. Ve hatta Filistin, Sykes-Picot Antlaşması’yla elde ettiği Hayfa ve Akka limanları ile Mezopotamya arasında engel oluşturmakta olup, Fransızların ya da başka bir gücün sonradan burayı kontrolüne geçirmesi, Süveyş Kanalı’nı ve hatta Hindistan’ın yakın kara ve deniz yolu güvenliğini tehlikeye düşürebilirdi. Yahudilerin bu anlamda İngilizlerin himayesinde bölgeye yerleştirilip daha sonrasında İngiliz çıkarlarına hizmet etmek için kullanılabileceği düşünülmüş olabilir. Sykes-Picot adıyla anılan İngiliz-Fransız görüşmeleri, bu politikaların uygulanmasından önce Filistin konusunda İngiliz niyetini belirtmesi ve sonrasında oluşturulabilecek politikalar için zemin hazırlaması bakımından anlamlıdır. 

SONUÇ 

Sykes-Picot Antlaşması, 

Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere ve Fransa öncülüğünde hazırlanan ve Osmanlı İmparatorluğu’nu bölmeyi amaçlayan gizli bir antlaşmadır. Bu antlaşma neticesinde, Osmanlı topraklarının büyük bir kısmı; İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında paylaştırılırken, İmparatorluğun Arap coğrafyasında bağımsız bir Arap devletinin kurulması planlanmıştır. 
İngiltere, Fransa ve Rusya arasında gerçekleştirilen mektup teatisi neticesinde şekillenen antlaşmadan İtalya ve Japonya da haberdar edilmiştir. Antlaşma sonucunda hazırlanan haritaya (ek 2) bakıldığında, bu haritanın ileride yapılacak birçok belgeye zemin oluşturduğu görülmektedir. Balfour Deklarasyonu, Paris Barış Antlaşması, Sevr Antlaşması ve San Remo Konferansı bunların en bilinenleridir. 

Ayrıca Birinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere müttefiklerine ve diğer ülkelere bu belge çerçevesinde bir siyasi davranış geliştirmiştir. 

Sykes-Picot Antlaşması olarak tarihte yerini alan bu antlaşmayla, taraflar bölgeyi doğrudan idare etme niyetine girmişlerdir. Sömürge yönetiminde yetişmiş 
kişilerin çizdiği haritada, bölgenin beşeri, siyasi, dini ve coğrafi yapısından ziyade sömürgeci devletlerin çıkarları dikkate alınmıştır. Haritaya göre şekillendirilmeye 
çalışılan siyasi yapılar bölgeyi, uzun yıllar etkisi altına alacak milliyetçilik, mezhep çatışmaları ve kimlik sorunları başta olmak üzere birçok siyasi, sosyal, dini ve askeri sorunlar yumağı içinde debelenmeye itmiştir. Diğer bir ifadeyle Sykes-Picot Antlaşması’nı planlayan zihniyet, bölgeyi kaosa sürüklemiştir. 

Günümüzde Ortadoğu’da yaşanan sorunların temelinde, İngiltere ve Fransa’nın bölgesel çıkarlarının oynamış olduğu kilit rol göz ardı edilemez bir gerçek olarak 
karşımızda durmaktadır. Bu bağlamda Sykes-Picot Antlaşması, uluslararası ilişkilerin realist dünyasının ‘böl ve yönet’ metodunun tarihteki en güzel örneklerinden biri olarak gösterilebilir. Ayrıca, İngiltere ‘Büyük Arap Krallığı’ vaadiyle desteğini kazandığı Şerif Hüseyin önderliğindeki Arapları, Sykes-Picot Antlaşması ile aldatmış, onlara verdiği sözü boşa çıkarmıştır. 

Sykes-Picot Antlaşması’nda önemli olan İngiltere ve Fransa’nın bölgesel çıkarlarını azami ölçüde gerçekleştirmektir. Fakat bu yapılırken bölgedeki güç dengesinin de aynı ölçüde korunmasına özen gösterilmiştir. 
Mesela, 1878 yılında Kıbrıs’ın idaresini ele geçiren İngiltere, adayı 5 Kasım 1914 tarihinde ilhak etmesine rağmen Sykes-Picot Antlaşması’nda Fransa’nın bölgesel güvenliğini ve çıkarlarını korumak adına Fransız Hükümeti’nin rızasını almaksızın, Kıbrıs’ın herhangi bir üçüncü güce bırakılması hususunda görüşmelere gitmeyeceğini taahhüt etmiştir. 

Son olarak, Sykes-Picot Antlaşması tam olarak uygulanmasa bile, yüzyıllardır bölgede hâkim olan dengeyi bozan ilk uluslararası belge olması bakımından çok 
önemlidir. Bu antlaşma ve sonrasında buna eklenen bazı antlaşmalar, Avrupalı güçlerin Küçük Asya olarak tabir ettikleri bölgede toprak iddialarını yansıtması açısından oldukça dikkat çekicidir. Savaş sonrasında ortaya çıkan Sevr Antlaşması ve Anadolu’daki işgallerin bu antlaşmadaki toprak iddialarıyla benzerlik gösterdiği ve aynı düşüncenin bir ürünü olduğu, hatırda tu-tulması gereken bir husustur. 

 KAYNAKÇA 

Ahmad, Feroz, “War and Society Under the Young Turks, 1908-1918”, Review (Fernand Braudel Center) Vol. 11, No.2, Ottoman Empire: Ninteenth-
Century Transformations (Spring, 1988), pp. 265-286. 

Anderson, Matthew Smith, Doğu Sorunu 1774-1923, Uluslararası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme, Çev. İdil Eser, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2010. 

Andrew, C. M., Kanya-Forstner, A.S., “The French Colonial Party and French Colonial War Aims, 1914-1918”, The Historical Journal, Vol. 17, 
No.1(Mar., 1974), pp. 79-106. 

Barr, James, A Line in the Sand: The Anglo-French Struggle for the Middle East, 1914-1948, W.W. Norton&Company, New York, 2012. 

Cleveland, William L., BURTON, Martin, A History of the Modern Middle East, Westview Press, Philadelphia, 2009. 

Djalili, Mohammad-Reza, KELLNER, Thierry, İran’ın Son İki Yüzyıllık Tarihi, Çev. Reşat Uzmen, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2011. 

Fitzgerald, Edward Peter, “France’s Middle Eastern Ambitions, Sykes-Picot Negotiations, and Oil Fields of Mosul, 1915-1918”, The Journal of Modern 
History, Vol. 66, No. 4(Dec., 1994), pp. 697-725. 

Fromkin, David, Barışa Son Veren Barış, Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı 1914-1922, Çev. Mehmet Harmancı, Sabah Kitapları, İstanbul, 1993. 

Helmreich, Paul C., Sevr Entrikaları, Büyük Güçler, Maşalar, Gizli Anlaşmalar ve Türkiye’nin Taksimi, Çev. Şerif Erol, Sabah Kitapları, İstanbul, 1996. 

Kedourie, Elie, “Cairo and Khartoum on the Arab Question, 1915-18”, The Historical Journal, Vol. 7, No: 2(1964), pp. 280-297. 

Kedourie, Elie, Arabic Political Memoirs and other studies, Frank Cass, London, 1974. 

Kedourie, Elie, England and The Middle East, The Destruction of the Ottoman Empire 1914-1921, Mansell Publishing Limited, London, 1987. 

Kent, Marian, The Great Powers and the End of the Ottoman Empire, Frank Cass, London, 1996. 

Klieman, Aaron S., “Britain War Aims in the Middle East in 1915”, Journal of Contemporary History, Vol. 3, No. 3 The Middle East(July, 1968), pp. 237-251. 

Leslie, Shane, Mark Sykes His Life And Letters, Cassell And Company, LTD, London, 1923. 

Levene, Mark, “The Balfour Declaration: A Case of Mistaken Identity”, The English Historical Review, Vol. 107, No. 422 (Jan., 1992), pp. 54-77. 

Nevakivi, Jukka, Britain, France and Arab Middle East 1914-1920, University London Historical Study, The Athlone Press, London, 1969. 

RİSLEY II, Dart Brooks, British Interests and the Partition of Mosul, BA Thesis, The University of Texas at Austin, May 2010. 

Rothwell, V. H., “Mesopotamia in British 
War Aims, 1914-1918”, The Histori-
cal Journal, Vol. 13, No. 2 (Jun., 
1970), pp. 273-294. 

Schneer, Jonathan, Balfour Deklarasyonu, Arap-İsrail Çatışmasının Kökenleri, Çev. Ali Cevat Akkoyunlu, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2011. 

Şahin, İsmail, Şahin, Cemile, Yüce, “Birinci Dünya Savaşı Sonrası İngiltere’nin Irak’ta Devlet Kurma Çabaları”, Gazi Akademik Bakış Dergisi, C. 8, S. 15, Kış 2014, ss. 105-132. 


EKLER 

EK 1: Sykes-Picot Antlaşması110 

110 CAB 24/9/71, Nisan 1917. 
Sir Edward Grey’in Cambon’a Mektubu 

(Gizli.) 
Dışişleri Bakanlığı, 16 Mayıs 1916 

Ekselansları, 

Bu ayın dokuzunda göndermiş olduğunuz mektubunuzu almak şerefine nail oldum. Mektubunuzda, Fransa Hükümeti’nin müstakbel bir Arap devletinin ya da Devletler Konfederasyonu’nun ve Suriye’nin Fransız çıkarlarının hâkim bulunduğu bölgelerinin sınırlarını kabul ettiğini; ama bunun, Londra ve Petrograd’taki son görüşmelerden çıkan sonuçlar gibi belirli koşullarla birlikte olacağını ifade ediyorsunuz. 

Ekselanslarına cevaben şunu belirtmeyi şeref sayarım ki, projenin şimdiki haliyle olduğu gibi kabul edilmesi, İngiliz çıkarlarından kayda değer ölçüde feragat edilmesi anlamına gelecektir; ama Majesteleri’nin Hükümeti Türkiye’de daha münasip bir iç siyasi ortam yaratılmasının Müttefik davasına sağlayacağı yararı gördüğü için, şu anda varılan anlaşmayı kabul etmeye hazırdırlar. Şu şartla ki; Arapların işbirliği güvence altında olacak, Araplar koşulları yerine getirecek ve Humus, Hama, Şam ve Halep şehirlerini ellerinde tutacaklardır. 

O halde, Fransız ve İngiliz Hükümetleri karşılıklı olarak şunları anlamaktadır: 

1. Fransa ve İngiltere ilişikteki haritada (A) ve (B) olarak işaretlenen bölgelerde, bir Arap liderin hükümdarlığı altında bağımsız bir Arap Devletini ya da bir 
Arap Devletler Konfederasyonu’nu tanıyacak ve destekleyeceklerdir. Fransa (A) bölgesinde, İngiltere (B) bölgesinde yerel fonlar ve girişim hakkı önceliğine 
sahip olacaklardır. Arap Devleti’nin ya da Arap Devletler Konfederasyonu’nun talebi üzerine Fransa sadece (A) bölgesinde, İngiltere sadece (B) bölgesinde yabancı memur ya da danışman sağlayabileceklerdir. 

2. Mavi alanda Fransa’ya, kırmızı alanda İngiltere’ye arzu ettikleri ve Arap Devleti ya da Arap Devletler Konfederasyonu için uygun olduğunu düşündükleri, doğrudan ya da dolaylı idareyi ya da denetimi kurmalarına izin verilecektir. 

3. Kahverengi bölgede uluslararası bir idare tesis edilecektir. Bu idarenin biçimine Rusya, ardından diğer Müttefikler ve Mekke Şerifi’nin temsilcileriyle incelemeler yapıldıktan sonra karar verilecektir. 

4. İngiltere’ye, 
1) Hayfa ve Akka limanları, 
2) (A) bölgesindeki Fırat ve Dicle’den (B) bölgesine su tedariki garantisi verilecektir. Majesteleri‘nin Hükümeti, önceden Fransız Hükümeti’nin rızasını almaksızın, 

Kıbrıs’ın herhangi bir üçüncü güce bırakılması hususunda görüşmelere gitmeyeceğini taahhüt eder. 

5. İngiliz ticareti hususunda, İskenderun serbest liman olacak ve İngiliz gemiciliği ya da malları için fiyat ayrımı olmayacaktır. Fransa’nın malları için, bu mallar mavi bölge, (A) bölgesi ya da (B) bölgesinden yola çıksalar ya da buralara gelseler de, Hayfa’da ve kahverengi bölgede kalan İngiliz demir yollarında serbest geçiş hakkı olacaktır. Fransız mallarına hiçbir demiryolu üzerinde ya da Fransız gemilerine mezkûr bölgelere hizmet veren hiçbir limanda, dolaylı ya da doğrudan, ayrım yapılmayacaktır. 

EK 2

6. Fırat Vadisi yoluyla Bağdat’ı Halep’e bağlayan bir demiryolu hattı tamamlanana ve sonra sadece iki hükümetin karşılıklı rızası sağlanana kadar, Bağdat Demiryolu (A) bölgesinde güneye doğru Musul’un ilerisine ve (B) bölgesinde kuzeye doğru Samara’nın ilerisine uzatılmayacaktır. 

7. İngiltere Hayfa’yı (B) bölgesine bağlayan bir demiryolu yapımı idaresi ve tek sahibi olma hakkına sahip olacaktır. Böyle bir hattı her zaman için askeri sevkiyat amacıyla kullanmak hakkı bakidir. 

İki hükümet tarafından da anlaşılmalıdır ki, bu hat Bağdat ve Hayfa’nın demiryoluyla birbirlerine bağlanmasını kolaylaştırmak için olacaktır. Şu da ayrıca bilinmelidir ki, şayet mühendislikten kaynaklanan zorluklar ve bu bağlantı hattını kahverengi bölgede tutmasının getirdiği masraflar projeyi uygulanamaz kılarsa, Fransa Hükümeti bahsi geçen demiryolunun (B) bölgesine ulaşmadan önce Banias-Keis Marib-Salkhad Tell Otsda-Mesmie güzergâhını kat etme olasılığını değerlendirmeye hazır olacaktır. 

8. Hâlihazırdaki Türk gümrük tarifeleri, (A) ve (B) bölgelerinin yanı sıra tüm mavi ve kırmızı alanlarda da yirmi yıl süreyle yürürlükte kalacak ve iki güç arasında anlaşma sağlanmaksızın gümrük resmi oranlarında bir artış ya da kıymet üzerinden belirlenen oranlardan başka oranlara dönüşüm yapılmayacaktır. 

Yukarda bahsi geçen bölgelerin hiçbiri arasında gümrük sınırı olmayacaktır. Bölgeye gelen mallara uygulanabilecek gümrük vergileri limanda toplanacak ve bölge idaresine teslim edilecektir. 

9. Fransız Hükümeti hiçbir suretle, mavi bölgedeki haklarını Arap Devleti ya da Arap Devletler Konfederasyonu dışında bir üçüncü güce, Majesteleri’nin Hükümeti’yle önceden anlaşma sağlamadan vermeyecek ve bu hususta görüşmelere girmeyecektir. Majesteleri’nin Hükümeti de kırmızı bölgeye ilişkin olarak Fransız Hükümeti karşısında benzer taahhüdü üstlenecektir. 

10. İngiliz ve Fransız Hükümetleri, Arap Devleti’nin hamileri olarak, Arabistan yarımadasında toprak edinmeyecek ve bir üçüncü gücün toprak edinmesine rıza 
göstermeyeceklerdir. Bunun yanı sıra, bir üçüncü gücün, Kızıldeniz’in doğu kıyısında ya da adalarında deniz üssü kurmasına da rıza gösterilmeyecektir. Öte yandan, bu, Türklerin son zamanlarda sergilediği saldırganlığın sonucu olarak zorunluluk arz edebileceği üzere, Aden hududunda düzenlemeler yapılmasına engel değildir. 

11. Arap Devleti ya da Arap Devletler Konfederasyonu’nun sınırlarına ilişkin görüşmeler, bugüne kadar olduğu gibi iki güç adına aynı vasıtayla sürdürülecektir. 

12. Arap topraklarına silah ithalini denetlemeye yönelik önlemler iki Hükümet tarafından değerlendirilecektir. 

Anlaşmayı tamamlamak adına şunu da belirtmeyi şeref addederim ki; Majesteleri’nin Hükümeti Rus Hükümeti’ne, bu ikincisiyle Ekselanslarının Hükümeti’nin 26 Nisan tarihinde yaptığına benzer biçimde, Hükümet mektuplarının değiş tokuşunu teklif etmektedir. Bu mektupların nüshaları, değiş tokuş gerçekleşir gerçekleşmez, 

Ekselanslarımıza iletilecektir. Ekselanslarınıza şunu da hatırlatmak isterim ki; bu anlaşmanın sonuca bağlanmasıyla birlikte, pratik nedenlerle, İtalya ve Müttefikler arasında 26 Nisan 1915 tarihinde yapılan anlaşmanın 9. Maddesine göre, İtalya’nın Asya Türkiye’si üzerinde yapılacak herhangi bir taksimat ya da yeniden düzenlemede pay hakkı sorunu doğmaktadır. Majesteleri’nin Hükümeti ayrıca Japon Hükümeti’nin de şu anda varılan anlaşmadan haberdar edilmesi gerektiğini düşünmektedir. 

Bilgilerinize sunarım. 
E. GREY 


EK 2: Sykes-Picot Antlaşması’nı Gösterir Harita 




BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

81 Barr, a.g.e., s. 8. 
82 Schneer, a.g.e., s. 72. 
83 Barr, a.g.e., s. 7. 
84 Fromkin, a.g.e., s. 181. 
85, Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other studies, Frank Cass, London, 1974, s. 238. 
86 Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other studies, s. 236. 
87 Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other studies, s. 238. 
88 Fitzgerald, a.g.e., s. 712. 
89 Barr, a.g.e., s. 25. 
90 Elie Kedourie, England and The Middle East…, s. 39. 
91 Fromkin, a.g.e., s. 184. 
92 Fitzgerald, a.g.e., s. 714. 
93 CAB 24/45/17, 14 Mart 1918. 
94 CAB 24/5/3, 06 Şubat 1918. 
95 Fromkin, a.g.e., s. 178. 
96 Fromkin, a.g.e., s. 186. 
97 Anderson, a.g.e., s. 349. 
98 Anderson, a.g.e., s. 349. 
99 CAB 24/45/17, 14 Mart 1918. 
100 Schneer, a.g.e., s. 34-5. 
101 Fromkin, a.g.e., s. 189. 
102 Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other studies, s. 238. 
103 Barr, a.g.e., s. 29. 
104 Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other studies, s. 239. 
105 Fromkin, a.g.e., s. 189. 
106 Barr, a.g.e., s. 28. 
107 Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other studies, s. 240. 
108 William L. Cleveland, Martin Burton, A History of the Modern Middle East, Westview Press, Philadelphia, 2009, s. 163. 
109 Mark Levene, “The Balfour Declaration: A Case of Mistaken Identity”, The English Historical Review, Vol. 107, No. 422 (Jan., 1992), pp. 54-77, s. 55. 

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder