3 Kasım 2018 Cumartesi

Ergenekon Davalarını Engelleme Girişimleri., BÖLÜM 9

Ergenekon Davalarını Engelleme Girişimleri., BÖLÜM 9



 26.02.2011: SANIK: MUSTAFA KEMAL'İ KULLANIN, KİMSE KARŞI DURAMAZ!:

 Ergenekon sanıklarının Atatürk'ün ardına saklanarak savunma yapma çabaları iyice dikkat çekti. Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin ajandasındaki el yazılı notlardan biri de buydu: 'Mustafa Kemal'i kullanın, ona kimse karşı duramaz.' Çelebi, mahkemedeki savunmasında ajandasındaki stratejiyi bire bir uyguluyor. Terör örgütüne üye olmakla suçlanan sanık, savunmasında sürekli Mustafa Kemal'in askeri olduğunu anlatıyor. Diğer bir Ergenekon sanığı yarbay Mustafa Dönmez de birkaç gün önceki duruşmada, 'Suçum, Mustafa Kemal'in yolunda olmaktır!' demişti.

 28.02.2011: Silahlı saldırı: Hedef Balyoz hakimi mi?:

Balyoz davasına bakan hakim ve savcılarla aynı sitede oturan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi hakimi E.A.'nın otomobiline uzun namlulu silahla ateş açıldığı ortaya çıktı. Otomobilin sağ arka kapısında mermi çekirdeği bulunan Hakim E.A., 'Otomobilim Balyoz hakimi Ali Efendi Peksak'ın aracı ile aynı renk ve modelde. Büyük ihtimal benim aracımı Balyoz hakiminin aracı zannedip ateş açtılar' dedi. Olay Ergenekon'un henüz tespit edilemeyen idhar (yedek) kadrolarını akla getirdi.

 05.03.2011: Odatv'cilerin 'itiraf' korkusu:

Oda TV'de yapılan aramalarda ele geçirilen belgeler, Soner Yalçın ve ekibinin sadece gazetecilik yapmadığı yönündeki görüşleri destekler nitelikte. Belgelerden birinde Ergenekon sanıklarıyla ilgili tutulan notlar yer alıyor. Ergenekon sanıklarının itiraflarda bulunmaması için bazı önlemler alınmış. İşte o notlardan çarpıcı başlıklar: 'Sanıklardan bazıları çok şey biliyor. Bir itiraf furyası başlarsa bütün kategoriler aynı anda çöker. Bu nokta çok ciddi, daha önce de aktardık.'

 07.03.2011: Karanlık odada medya yapılanması:

Soner Yalçın'ın sahibi olduğu Odatv'ye yönelik Ergenekon operasyonunda ele geçirilen 'Ulusal Medya 2010' isimli belge yasadışı derin yapılanmaların medyayı şekillendirmek için planlama yaptığını ortaya koydu. Belgede Ergenekon ve Balyoz gibi soruşturmaların boşa çıkarılması için medyada yapılması gerekenler bir bir anlatıldı.

09.03.2011: Medya büyükanıtları: Gerçekten tanır mısınız?:

Gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınmasına ilk andan itibaren bir takım medyada gösterilen tepkiler. İki hafta boyunca yürütülen ve demokrat bazı gazetecilerin de şaşırtıcı şekilde alet olduğu kamuoyunu yanıltma girişimleri dikkat çekti.

 17.03.2011: Erzincan köylerindeki silahların sırrı çözülüyor:

1993'te Alevi-Sünni çatışması için Erzincan'da köylülere dağıtılan silahlarla ilgili önemli belgelere ulaşıldı. Dönemin Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in 2009'da başlatılan soruşturmayı nasıl yürüttüğünü gösteren belgelere göre, dosya terör suçu yerine Ateşli Silahlar Yasası kapsamına alınmış. Cihaner, olayın özel yetkili savcıya bildirilmemesi için talimat vermiş. Mühimmatta 3 LAW ve bombalar da var.

 18.03.2011: Avukattan duruşmada inanılmaz CD tezgahı:

Balyoz davasında şok bir gelişme yaşandı. Sanıklardan Çetin Doğan’ın avukatı Hüseyin Ersöz, savunmasını sunduğu sırada talebi üzerine mahkeme duruşmaya ara verdi. Mahkeme heyetinin duruşma salonundan çıkmasından sonra hakimlerin görülen davayla ilgili klasörleri ve şahsi bilgisayarları kürsüde olmasına rağmen, avukat Ersöz kürsüdeki telefonun altına gizlice CD yerleştirdi. Duruşmaya yeniden başlanıldığında da söz alan avukat Ersöz, savunmasına bir mizansen ile devam edeceğini bildirerek, "Kürsüdeki telefonun altında bir CD var. Bu CD’nin oradan alınıp bilgisayara takılmasını talep ediyorum" şeklinde beyanda bulundu. Avukat Hüseyin Ersöz, "Beşiktaş adliyesinde bir savcı bana bir bilgi verdi. Sizin hakkınızda belgeler verdi, açıklamalar yaptı. Bunlar da CD'de yer alıyor. Sizin şu anda masanın üzerinde beyaz bir dosya varsayalım. CD bu dosyanın altında." dedi. Avukat Ersöz, daha sonra da duruşma mübaşiri Aydın Arslan'dan bu CD'yi almasını istedi. Hüseyin Ersöz daha sonra da bizzat kendisi heyetin oturduğu kürsüden beyaz bir dosyadan CD'yi çıkardı. Ersöz CD'yi Mahkeme başkanı Diken'e, bilgisayarına takması için uzattı. Ancak Başkan Diken CD'yi Ersözün kendi bilgisayarına takmasını söyledi. Ersöz, bilgisayarına taktığı CD içerisinde "Sayın başkan", "Zamanın ötesinden gelenler", "Ömer" ve "Aliefendi" adlı dosyalar olduğunu gösterdi. Ersöz, "Sayın başkan" klasörünün 2003 yılında oluşturulduğunu, diğer belgelerin hepsinin de 5.03.2003 tarihinde oluşturulduğu gösterdi. Ersöz, "Bunu içinde de mahkemenin aldığı kararların hükümet tarafından ve bazı medya organlarında olumlu karşılandığını belirten bir sayfalık metin yer alıyor." dedi. Bunun üzerine Başkan Ömer Diken "Burada mahkeme başkanını hedef alıyorsunuz. Böyle savunma yapamazsınız" şeklinde uyarıda bulundu. Ersöz'e sert tepki gösteren mahkeme heyeti suç duyurusunda da bulundu.

 18.03.2011: Baykal Ergenekon savcıları göreve çağırdı ama ifade vermiyor:

 CHP esli lideri Deniz Baykal, Oda TV muhabiri İklim Bayraktar'ın taciz iddialarının ardından yeni bir komplo ile karşı karşıya olduğunu ileri sürmüş ve savcıları göreve çağırmıştı. Savcılık da harekete geçerek kendisiyle birlikte Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin'i ifade vermeye davet etti. Ancak Baykal, gitmeyeceğini açıkladı. Savcılıktan kendisiyle ilgili belgeleri talep eden Baykal'ın bu talebi reddedildi. Konunun Ergenekon'la bağlantılı olmadığını iddia eden Baykal, kaset olayının Ergenekon soruşturması kapsamında ele alınmasını istemediğini de belli etti. Baykal'ın bazı bilgilerin ortaya çıkmasından çekindiği ileri sürülüyor.

 22.03.2011: Baskınları etkisiz bırakmak için Ergenekon'un telsizli haberalma sistemi:

 Ergenekon'un tutuklu sanığı Prof. Mehmet Haberal'ı Kardiyoloji'de kaldığı günlerde hiç yalnız bırakmayan adamlarının ilginç bir erken uyarı sistemi kurduğu anlaşıldı. Haberal'ın adamlarının savcı ve polis gibi davetsiz misafirlere karşı kurduğu anlaşılan telsiz tabanlı sistem vasıtasıyla Haberal'ın refakatçisi ve doktorlarının uyarıldığı, kazanılan dakikalar içerisinde Haberal'ın odasındaki suç unsuru taşıyan tüm materyallerin refakatçinin kaldığı diğer bir odaya taşınıp dolaba kilitlendiği anlaşıldı.

11.04.2011: Tutuklanan gazeteci Ahmet Şık'ın 'imamın ordusu' adlı kitabı neyi örtüyor:

 Taraf gazetesinden Mehmet Baransu köşe yazısında Ergenekon soruşturmasında örgüt emriyle Ergenekon soruşturmasını karartma amaçlı kitap yazdığı gerekçesiyle tutuklanan gazeteci Ahmet Şık'ın kitabını analiz ediyor. Hanefi Avcı'nın kitabıyla kıyaslama yapan Baransu, Şık'ın kitabında da Ergenekon ve benzer soruşturmalardaki gerçeklerin ortaya çıkartılmasının engellenme ve saptırma çabasının var olduğunu işliyor. Şık'ın kitabı talimatla yazıldığına dair savcılık iddiaları mahkeme kararıyla da doğrulanmıştı. Ahmet Şık'ın 'İmamın Ordusu' adlı kitap taslağına el konulmasına yönelik itiraz 12. Ağır Ceza mahkemesince 30.03.2011 tarihinde oy birliğiyle reddedilmiş, iki sayfalık karar metninde kitapla ilgili şok tespitlerde bulunulmuştu.

 12.04.2011: Ergenekon sanığının anne ve kardeşinden tanığa tehdit telefonu:

 Ergenekon davasında şok ifade veren tanık Esra Gökçimen, kendisi ve oğluna yönelik çok ağır tehditler aldığını söyledi. Sanık Gülaltay'ın kardeşi Emre ve annesi Solmaz Gülaltay tarafından telefonla arandığını belirten Gökçimen, "Önce Emre ile çok kısa konuştuk. Ardından da Solmaz Gülaltay ile 5-10 dakika kadar görüştük. Bana bu davanın da biteceğini ve benimle bir sorunlarının olmadığını söyledi. Ben de hiç kimsenin devletten daha üstün olamayacağını söyledim. Bunun üzerine Semih Tufan Gülaltay aleyhine verdiğim ifadeyi geri almazsam aynı odada oğluma öyle bir şey yaparlarmış ki tekerlekli sandalyeye mahkum ederlermiş. Bizi çok ağır şekilde ölümle tehdit etti. O davada şikayetimi geri çekince her şey bitecek zannetmiştim. Ama bitmedi. Vicdanım, bu duruma daha fazla izin vermediği için de gerçekleri anlatmak zorunda kaldım." diye konuştu. Mahkeme heyeti, daha önce tehditler nedeniyle ifadesini değiştirmek zorunda kaldığını belirten tanık Gökçimen'in tanık koruma programına alınmasını kararlaştırdı. Ergenekon sanığı Tufan Gülaltay'ın yanında çalıştığı öğrenilen Gökçimen'in, Muzaffer Tekin'in sık sık geldiğini, Danıştay saldırısından 2 gün önce de Tekin'in yanında 4-5 kişilik grupla Gülaltay'ın ofisine geldiğini ve saatlerce toplantı yaptıklarını, Alparslan Arslan'ın da olaydan önce bu binaya kalabalık bir grupla geldiğini gördüğünü'' söylediği ortaya çıktı. Gökçimen ifadesinde, 'cinayetin olduğu gün Ulusal Birlik isimli internet sitesinde Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan, 2 de Mahmut isimli kurucu üyenin siteden isminin silindiğini' belirtmiş. Danıştay saldırısının Ergenekon örgütünün işi olduğunu gösterebilecek çok önemli bir gelişme olan bu ifadenin Ergenekon davasını büyük ölçüde etkileyeceği sanılıyor. Ve bu nedenle de mahkemenin tanık Gökçimen için 'tanık koruma yasası'nın uygulanmasına karar verdiği anlaşılıyor.

 14.04.2011: Avukat Ergül gizli tanığın kimliğini açıkladı:

Birinci ''Ergenekon'' davasında, sesi ve görüntüsü değiştirilerek duruşma salonuna yansıtılan gizli tanık ''Aydın-1'''in kimliği sanık avukatlarından Vural Ergül tarafından açıklandı. Ergül, ''Aydın-1''in gazeteci İ.A. olduğunu ileri sürdü. Savcı, duruşma sırasında gizli tanığın kimliğini açıkladığı gerekçesiyle avukat Vural Ergül hakkında işlem yapılması için duruşma tutanaklarının Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini talep ederek, gizli tanığın da tanık koruma kanunu kapsamına alınmasını istedi.

 19.04.2011: Balyoz'da 3.ret: Hakimler arasında gerilim:

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 'Balyoz Planı' davasındaki 162 sanığın tutukluluk hallerinin kaldırılması yönündeki taleplerini 3. kez oy çokluğuyla reddetti. Balyoz davasında üçüncü kez şerh koyan ve sanıkların serbest bırakılmaları gerektiğini ifade eden mahkeme başkanı Şeref Akçay, hem kendi üyelerini, hem de Balyoz davasına bakan mahkemeye inanılmaz eleştiriler getirdi. Akçay üye hakimleri nezaketsizlikle suçlarken, adliyede kendisine selam verilmenin dahi kesildiğini iddia etti. Üye hakimler Metin Özçelik ve Birol Bilen ise kendi mahkemelerinin eski kararlarından örnekler vererek başkan Akçay'ın ihsas-ı reyde bulunduğunu belirtti. Başkan Akçay'ın muhalefet şerhlerinden cesaret alan genelkurmay '6 Nisan Muhtırası' olarak nitelendirilen şok bir bildiri ile tutukluluk kararlarını anlayamadığını belirtmişti.

 22.04.2011: Ergenekon sanıklarından tanıklara ve hakimlere tehditler:

 Ergenekon davasında söz alan tutuklu sanık Semih Tufan Gülaltay, Danıştay saldırısı ile Ergenekon'un bağını gösterecek şekilde kendisi aleyhinde şok ifade veren tanık Esra Gökçimen'in yalan söylediğini iddia etti ve mahkemenin bu yalanlara müsade etmemesini istedi. 'İzin vermeniz durumunda Türkiye'nin zarar görmesine neden olursunuz. Mahkemenin vereceği karardan kimse memnun olmazsa Türkiye kaosa sürüklenir.' diyen Gülaltay, tanık Gökçimen'in tanık koruma programından faydalanması konusunda mahkemenin aldığı kararı da eleştirdi. Bugünkü duruşmada birçok Ergenekon sanığı ile hakimler arasında daha önceki duruşmalarda yaşanmadığı kadar sert ve yoğun tartışmalar yaşandı.

23.04.2011: Ergenekon sanığı Cihaner'i kurtarmak için skandal YSK komplosu:

 YSK üyesi yüksek hakimler Hüseyin Eken ile Kırdar Özsoylu'nun, Cihaner'in CHP'den aday gösterilmesi için önce YSK'yı, sonra da CHP'yi yönlendirdiği iddia ediliyor. YSK, CHP'yi Cihaner'e adeta mecbur bırakmış. Cihaner'in aday gösterilmemesinden sonra harekete geçen YSK, geçmiş kararlarının ve teamülün tersine CHP'ye önce 'kontenjan adayı' gösterme uyarısında bulundu, daha sonra önerilen adayları da veto ederek Cihaner'den başka seçenek bırakmadı. Bu iki hakimin, Ergenekon kapsamında yargılanan İlhan Cihaner'in Yargıtay ve Danıştay'daki davalarına baktığı ve eski Başsavcı'nın lehine kararlar verdiği belirlendi. Eski Başsavcı Cihaner'i fotokopi skandalıyla bile olsa kurtarmaya kararlı görünen yüksek yargının şimdi de onu milletvekili yapmak için gayret içerisinde olduğu anlaşılıyor.

 28.04.2011: Balyoz ortaya çıkarsa B planı: Şifre:

ÖSYM'de günlerdir aranan şifre anahtarı Balyoz belgelerinde bulundu. Balyoz davasını sulandırmaya çalışanların 'Yazışmalar hatalı, askeri yazışma kurallarına uymuyor' türünden iddiaları fos çıktı. Emekli Albay Büyük'te ele geçirilen yeni Balyoz belgeleri, yazışmalarda kasıtlı hata yapıldığını ortaya koydu. Balyozcuların yakalanmamak için kullandıkları kodlu hata sistemini deşifre eden belgelerde planların deşifre edilmesi halinde yapılacaklar sıralanıyor. Yapılacak hataların ve anlamlarının belirlendiği bir şifre anahtarı da hazırlanmış. Herşeye rağmen Balyoz'un ortaya çıkması durumunda açılacak bir soruşturmayı engelleme ve örtbas da düşünülmüş. Bu C planı için askeri savcı Zeki Üçok görevlendirilmiş.

29.04.2011: Soru sormayın, sanıklar kalp krizi geçirebilir!:

Balyoz davasında 12 Eylül 1980 darbesine ilişkin sanık Şükrü Sarışık'a yöneltilen bazı sorular, sanık ve avukatların tepkisine neden oldu. Çapraz sorgusunda 12 Eylül darbesini savunmaya başlayan Sarışık'a bu konuyla ilgili soru soran savcıya sanıklar tepki gösterdi, 12 Eylül'le ilgili soru sorulmamasını istedi. Sanıkların 12 Eylül'ü savunmalarını gerekçe gösteren savcı da sorularında ısrar etti. Duruşmanın ilerleyen saatlerinde sanık avukatlarının bir itirazı ise şok etti. Müvekkillerinin kalp krizi geçirebileceğini, bu nedenle soru sorulmamasını isteyen avukatlara mahkeme başkanı tepki gösterdi: 'Bu sorulardan kimse kalp krizinden ölmez.'

 29.04.2011: Balyoz yakınlarından karşı iddialar:

Sabah yazarı Nazlı Ilıcak'ı ziyaret eden Balyoz sanıklarının yakınları, davadaki delillerin sahte ve kurgu olduğunu iddia ettiler. Ilıcak çarpıcı köşe yazısında, bu iddiaları ve kendi görüşünü örneklerle işliyor.

 05.05.2011: Aydınlıkçılara 'Hedef Gösterme' cezası:

Ergenekon davası tutuksuz sanıklarından Aydınlık dergisi İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya ile derginin sorumlu müdürü Ruhsar Şenoğlu, emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer ve Mutlu Ekizoğlu'nu 'terör örgütlerine hedef göstermek' suçundan 10'ar ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hakan Karaali tarafından hazırlanan iddianamede, Aydınlık Dergisi'nde 23.08.2009'da sanık Ufuk Akkaya imzasıyla yayınlanan 'Fethullahçı Çete Mercek Altında Sahte Belgenin Anahtarı Üç Polis' başlıklı habere ilişkin müştekilerin hedef gösterildikleri iddiasıyla şikayet dilekçesi verdikleri anlatıldı. Söz konusu haberde İrtica ile Mücadele Eylem Planı adı altında TSK'yı yıpratmaya yönelik sahte bir belge hazırlandığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi'nde açıklanan bu belgenin bazı sabıkalılar kullanılarak Serdar Öztürk'ün ofisine yerleştirildiği ve o dönemde Terörle Mücadele Şube Müdürü olarak görev yapan müştekiler tarafından basına sızdırıldığı iddialarının yer aldığı kaydediliyordu.

 06.05.2011: Yurtdışında denilen sanıklar Balyoz toplantısında çıktı:

Balyoz davasının 5.05.2011 tarihinde görülen duruşmasında sanıklar Hakan Dereli ve Aytekin Candemir'in 2002-2003 yıllarında yurtdışında görevlendirme tarihlerinin TSK tarafından mahkemeye 'sehven' yanlış bildirildiği belirtildi. Böylece, Balyoz plan semineri ve çalışmaları sürerken söz konusu sanıkların yurtdışında olduğu ifadesi yalanlanmış oldu. Bu konu, davayı itibarsızlaştırmak isteyen çevreler tarafından propaganda malzemesi olarak kullanıyordu.

 16.05.2011: Haberal'dan doktorlara suç duyurusu:

CHP Zonguldak milletvekili adayı Ergenekon davası tutuklu sanıklardan Prof. Dr. Mehmet Haberal, kendisinin sağlıklı olduğunu belirten raporları nedeniyle Adli Tıp Kurumu Başkanı ve doktorları ile Mehmet Akif Ersoy Göğüs ve Kalp Cerrahisi Eğitim ve Araştırma hastanesi doktorları hakkında suç duyurusunda bulundu. Haberal'ın hastaneye sevk için tekrar başvuruya hazırlandığı da belirtiliyor.

 25.05.2011: Cihaner'in derinliğini, gizli tanık da doğruladı:

Islak İmzalı Kontrgerilla belgesi davasının dünkü duruşmasında ifade veren Gizli Tanık 'Efe' şok açıklamalarda bulundu. Erzincan'da yaklaşık 15 albayın katıldığı bir toplantıda Albay Dursun Çiçek'i gördüğünü ve kesin şekilde teşhis ettiğini kaydeden Efe, Konak Mazlum Oteli'nde kalan Çiçek'in kaydı silinemeyince, isim benzerliği olan 1977 doğumlu bir kişinin kimlik bilgileriyle kayıtların değiştirildiğini iddia etti. Gizli tanığın verdiği bilgilerden, ıslak imzalı komplonun Erzincan'da uygulanmasında İlhan Cihaner'in başrolde olduğu anlaşılıyor. İlhan Cihaner'in ne kadar derin bir kişi olduğu, Yargıtay'ın onun davasını skandal şekilde kendi bünyesine almasında, izlendiğini faksla bildirmesinde, Denizli'den milletvekili adayı gösterilmesi için YSK'daki üyelerini devreye sokmasıyla anlaşıldı. Hatırlanacağı gibi İlhan Cihaner'in Ergenekon soruşturmasında birkaç ay sonra başlattığı cemaatler soruşturmasının amacının da, iktidara kadar tırmandırarak Ergenekon soruşturmasını çökertmek olduğu iddia edilmişti.

 06.06.2011: 'Elimde görmüş olduğunuz şu boru parçası' planlı mı?:

Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, Kurmay Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzası olan 'Kaos Planı' ve Poyrazköy'deki kazılarda bulunan law silahlarıyla ilgili 'kağıt parçası, boru parçası' açıklamalarının bir planın parçası olduğu ortaya çıktı. Başbuğ'un soruşturmalara açıkça müdahale niteliğindeki skandal açıklamaları bunlarla da sınırlı değil. Gölcük'te ele geçirilen 'Proje' isimli belgede, soruşturmaların itibarsızlaştırılması ve kamuoyunun, TSK'nın açıklamalarıyla yönlendirilmesi öngörülüyor. Başbuğ'un açıklamalarının da bu planın bir parçası olduğu iddia ediliyor.

 08.06.2011: Genelkurmay 'Bilgi Notu'nu imha mı etti?:

Genelkurmay, 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine askerlerin doğrudan müdahale ettiğini belgeleyen bilgi notunu bulamadığını iddia etmişti. Oysa iki yıl önce bu notu kabul ettiği ortaya çıktı. Sabah yazarı Nazlı Ilıcak bu çelişkiye dikkat çekerek çarpıcı bir ayrıntıyı hatırlatıyor. Islak imzalı kaos planı belgesinin ortaya çıkması üzerine Genelkurmay'da büyük bir evrak ve bilgisayar harddiskleri imhası yaşandığı ortaya çıkmıştı. Ilıcak, 367'yi belgeleyen bilgi notunun da imha edilen o evraklar arasında olabileceğini iddia ediyor. Savcıların işin peşini bırakmayacağını dile getiren Ilıcak, Yaşar Büyükanıt ile İlker Başbuğ'un yargılanmasının kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.

 23.06.2011: Balyoz'da organize şekilde tehdit ve beddua dolu savunmalar:

 Balyoz davasının bugünkü duruşmasında söz alan tutuklu sanık Çetin Doğan, mahkeme heyetine sert eleştiriler yöneltti. 'Bu kadar insanı burada tutmak cinayettir.Siz de bu cinayete ortak olmayın. Yoksa tarihin sizi ne ile anacağını ben dile getirmek istemiyorum. Atacağınız adımda vatana ihanet olduğunu unutmayın.' ifadesini kullandı. Diğer sanık Süha Tanyeri'nin, 'Ben ah etmem ama çok ah alıyorsunuz. Bugün yarın yakınlarınızın, ailenizin başına bir iş gelirse...' sözlerine ise Başkan Diken müdahale etti: 'Ne anlamda söylüyorsunuz? Ne olacak? Ne gelecek?' Duruşmada bir çok sanığın peşpeşe söz alarak beddua etmesi, mahkeme üzerinde psikolojik baskı kurma girişimi dikkat çekti. Sanıkların bu baskılarına mahkeme başkanı tepki gösterdi.

 28.06.2011: Biri Haberal'ı uyandırsın: Reddi hakim istedi:

Haberal, kendisinin geliştirdiği ancak referandumda halkın çökerttiği savunma stratejisini tekrar kullanmaya kalktı. İkinci 'Ergenekon' davası tutuklu sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatları, tahliye taleplerinin reddine ilişkin itirazı inceleyecek olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görevli 3 hakim için 'reddi hakim' talebinde bulundu. Dilekçede, Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın mahkemede görevli 3 hakim aleyhine tazminat davası açarak kazandığı, dolayısıyla bu hakimler ile Haberal arasında husumet bulunduğunun anlatıldığı öğrenildi. Ancak Haberal'ın bu talebinin kabul edilmesi mümkün görünmüyor

 30.06.2011: CHP'nin amacı Ergenekon davasını bitirmek:

Milletvekili seçilen tutuklu iki Ergenekon sanığı Mehmet Haberal ile Mustafa Balbay'ın mahkemelerce tahliye edilmemesi üzerine CHP'nin Meclis'i boykot etmesindeki asıl hedef tartışılırken, partinin yetkili isimlerinden bu konuda ipucu veren açıklamalar geldi. CHP'li İsa Gök'ün, 'Sadece Haberal ve Balbay değil, diğer Ergenekon tutuklularının da bırakılmasını istiyoruz.' sözleri hukukçular ve aydınlar tarafından 'Boykotun amacı Ergenekon davasını çökertmek.' şeklinde yorumlandı.

01.07.2011: Darbeci Baro da boykota katılmak istiyor:

Ergenekon ve benzer davaların savcı ve hakimlerine olan sert eleştirileri nedeniyle adı 'Ergenekon Barosu'na çıkan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, şok bir çıkış yaptı. 'Artık daha cesur adımlar atılmalı' diyen Kocasakal, zamanı gelince Ergenekon ve Balyoz gibi özel yetkili mahkemelerde görülen davalara avukat vermemeyi düşündüğünü açıkladı. Meclis'te CHP ve BDP'lilerce başlatılan boykotun bir benzerinin böylece barolara da taşınacağı ve bu kritik davaların sabote edilmeye çalışılacağı ileri sürülüyor. Ve Baro, boykot planını 1 yıl sonra, 19.04.2012'deki Balyoz duruşmasında fiilen uygulamaya koydu. Bu boykot planı Balyoz davasının uzun süre kilitlenmesine neden oldu.

 02.07.2011: Ergenekon'a Genelkurmay kalkanı:

Genelkurmay İstihbarata Karşı Koyma Komutanı Tümgeneral Mutlu Arıkan'ın ortaya çıkan ses kaydındaki, 'Bunların yayınlanması uygun değildir.' diye yazmışız. O da tutanağa geçirmiş ve dolayısıyla onları koymamış oraya. Daha neler var...' şeklindeki sözleri, soruşturma sürecinde bazı belgelerin yargıdan gizlendiğini, Genelkurmay'ın Ergenekon ve benzer davaları engellemek için çaba harcadığını gözler önüne serdi.

 08.07.2011: Haberal'ın hakim inadı: Bir itiraz daha:

13, 14, 9 ve 10. Ağır Ceza mahkemelerinden ret cevabı almasına rağmen vazgeçmeyen Haberal, tahliye başvurusunu değerlendirecek heyetlerde tazminata hükmettirdiği hakimlerin yer almaması için bu kez de 11. Ağır Ceza'ya 'reddi hakim' başvurusu yaptı. CHP'den milletvekili seçilen Ergenekon davasının tutuklu sanığı Mehmet Haberal'ın avukatları, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nurettin Ak'ın reddedilmesi talebinin kabul edilmemesine itiraz etti. Avukatları, Haberal kendisini tahliye edecek olanları buluncaya kadar hakim seçmeye devam etmekte kararlı olduğunu açıklamıştı.

25.07.2011: Ergenekon Barosu: Gizli tanıklık kalksın:

Kamuoyunda Ergenekon Barosu olarak nitelendirilen İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal gizli tanıklığın ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını istedi. Kocasakal, Ergenekon sanıklarının avukatlığını yapan Vural Ergül'ün gizli tanıkların kimliğini açıklamasının da suç olmadığını, avukatların böyle bir özgürlüğü olduğunu savundu ve bunun bir savunma hakkı olduğunu iddia etti.

 27.07.2011: Danıştay saldırısının 2 tanığı kayıp:

Ergenekon davasına bakan mahkeme, Danıştay saldırısından 2 gün önce emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin ve Alparslan Arslan’ın Semih Tufan Gülaltay’ın şirketinde toplantı yaptıklarına şahit olan Muzaffer Gökçimen’e 28.01.2011 tarihinden beri ulaşamıyor. Gökçimen 150 gündür kayıp. Muzaffer Gökçimen'in eşi Esra Feride Gökçimen ise, davada tanıklık yapmış ve söz konusu toplantıyı doğrulamıştı. Kritik ifadeler vermesi ve tehditler alması üzerine Esra Gökçimen mahkeme tarafından tanık koruma programına alındı. Mahkeme, Danıştay saldırısı sonrası gözaltına alınan ancak serbest bırakılan Sinan Berberoğlu’na da 200 gündür ulaşamıyor. Muzaffer Gökçimen’in susturulmak istendiği, Sinan Berberoğlu’nun ise sanıklarla bağlantıları deşifre olduğu gerekçesiyle kaçtığı iddia ediliyor.

 04.08.2011: Polise attığı molotof elinde patladı:

Ergenekon sanığı Bedirhan Şinal'in 'Cumhuriyet'e attığım molotofları polis verdi' iddiası boş çıktı. Kamuoyunu yanıltmak için kurulan tezgahta adı geçen polislerin, Şinal'in cezaevinde ifadesini alan memurlar olduğu anlaşıldı. Polisleri hedef gösteren Şinal ve akıl hocalarının, Ergenekon'la birleştirilen Danıştay saldırısıyla ilgili savcılık iddialarını sulandırmayı hedeflediği belirtildi. Hiçbir somut delile dayanmadan 3,5 yıl sonra sadece isimler ortaya atarak, o isimleri ve tüm Ergenekon soruşturmalarını zan altında bırakmak amaçlı bu girişim inandırıcı bulunmamış, mahkeme, Şinal'in 'iddiaları araştırın, gerekirse başka isimler de veririm' talebini reddetmişti. Diğer taraftan Şinal'in polisleri suçlaması için baskı gördüğüne dair 12. Ağır Ceza'ya aylar önce ifade verdiği de ortaya çıktı.

11.08.2011: Askerden 'Karargah Evleri'ni örtbas planı:

Andıç iddianamesinin ek klasörlerine Ergenekon savcılarıyla görüşen askeri savcıların görüşme notları da girdi. Notlarda sivil savcılarca Ergenekon soruşturması kapsamında yürütülen İşçi Partisi-Karargah Evleri soruşturmasının kamuoyu nezdinde kanuni yollardan nasıl itibarsızlaştırılacağı, bunun için yandaş medyaya bilgi sızdırılacağı tek tek sıralanmış. Karargah Evleri soruşturmasının örtbas edilmesiyle ilgili şok bir ayrıntı daha ortaya çıktı. Ergenekon soruşturması sırasında askeri savcılığın Savcı Zekeriya Öz'e karargah evleri soruşturması dosyasını vermek istemediği, Öz'ün ısrarlı olması üzerine de ‘generallere soruşturma açılmaması kaydıyla' istenen dosyaları verdiği iddia edildi. Genelkurmay Askeri Savcılığı yetkilileriyle Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Özel Yetkili Savcılığı arasında İstanbul’da dönemin Başsavcıvekili Turan Çolakkadı’nın odasında yapılan toplantıya ilişkin askerlerce hazırlanan not da ek klasörlere girdi.

 12.08.2011: Generaller intihar etmemek için GATA'da:

'İnternet andıcı' davasının 14 sanığı hakkında yakalama kararı çıkmasının üzerinden 3 gün geçmesine rağmen aralarında Genelkurmay Adli Müşaviri Tümg. Hıfzı Çubuklu'nun da bulunduğu muvazzaf generaller teslim olmadı. Alınan bilgilere göre mahkemeye herhangi bir sağlık raporu da göndermediler. EDOK Komutanı Org. Nusret Taşdeler ile Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin'in ise GATA'ya yattığı iddia ediliyor. Taşdeler’in göğüs ağrısı, baş dönmesi ve halsizlik şikayetleri ile hastaneye sevk edildiği öğrenilirken, Pekin'in GATA'ya yatırılma gerekçesi ise oldukça ilginç: ‘İntihar düşüncesi ile kendine zarar verir.’ 14 kişiden şu ana kadar ikisi albay biri orgeneral, sadece 3 emekli subay teslim oldu.

 14.08.2011: Soruşturmaları sanıklar uzatıyor, davalar uzuyor diye de şikayet ediyorlar:

 Ergenekon ve Balyoz davaları sürecinde çok tartışılan konulardan biri yargılamanın uzaması. Sanıklar, avukatları ve medya, yargılama sürecinin yavaş ilerlemesi ve tutukluluğun cezaya dönüşmesi eleştirilerini getiriyor. Ancak AK Parti hükümetine yönelik kara propaganda yapılan internet siteleriyle ilgili 'internet andıcı' iddianamesinin ek klasörlerinde yer alan yazışmalar, konunun farklı bir boyutunu gözler önüne seriyor. Yazışmalara göre, soruşturmayı uzatanlar bizzat şüphelilerin kendisi. Bir çok şüpheli ifadeye çağrıldığı halde aynı anda hastalanarak ya da başka mazeretlerle ifadeye gelmedi. İddianamenin tamamlanması bu nedenle uzun sürdü.

 15.08.2011: Mahkemeye hakaretlerde ilk ceza Veli Küçük'e:

Ergenekon, Balyoz, kaos planı gibi davalarda sanıkların mahkeme heyeti ve savcılara yönelik söz ve davranışları sürekli eleştiri konusuydu. Duruşmalarda, talepler kısmında söz alan sanıklar, mahkeme heyetini açıktan hedef göstermekten çekinmiyor, savcılara ağır hakaretlerde bulunuyordu. Hakimleri, 'çocuklarınızı düşünün' diyerek tehdit eden sanıklar bile oldu. Savcılar, vatana ihanetle suçlandı, ağır hakaretlere uğradı. Söz konusu hakaretlerden bazıları savcı ve hakimlerin suç duyurusu üzerine yargıya taşındı. Hakkında dava açılan isimlerden emekli Tuğgeneral Veli Küçük, ilk cezasını aldı. Küçük, hakimlere ve savcılara hakaret ettiği gerekçesiyle 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı. En üst sınırdan verilen cezada, hiçbir indirime de gidilmedi. Ayrıca, hakaret sebebiyle tutuklu sanık Kemal Aydın ve tutuksuz sanık Semih Tufan Gülaltay'ın da aralarında bulunduğu bazı sanıklara da cezalar verildi.  Silivri 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararda Küçük'ün 2009 yılındaki duruşmalarda, özel yetkili savcılar Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın için sarf ettiği 'şerefsizler, .. çocukları, bulunmuş kişiler, tarikatçılar, ABD ve Avrupa Birliği'nin satılmış hain maşaları' gibi sözlerin savunma sınırlarını aştığı ifade edildi. Ayrıca Veli Küçük, 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Sedat Sami Haşıloğlu'na yönelik 'sorguya sevk edilenleri dinlemiyor, onlar konuşurken esniyor, gizli tanıklara nasıl ifade vermeleri gerektiğini anlatıyor' ifadeleri sebebiyle de cezaya çarptırıldı. Veli Küçük, 1918 yılında vatanseverlerin Damat Ferit komplolarıyla Bekir Ağa bölüğüne konulması gibi, 2008'de de kendilerinin Silivrihane'ye gönderildiği benzetmesini yapmıştı. Savcıların soruşturmayı talimatla yürüttüğü, cezaevinden yalancı tanık bulduğu, suç uydurduğu ithamında bulunmuştu. Bu söylemleri değerlendiren Silivri 1. Sulh Ceza Mahkemesi, Küçük'ün anlattıklarının dava konusu ile hukuki ve mantıki bir bağlantı içerisinde olmadığının, gerçek ve somut vakalara dayanmadığı için de savunma dokunulmazlığı kapsamı içerisinde değerlendirilemeyeceğinin altını çizdi. Veli Küçük, Birinci Ergenekon davasının 4.08.2009 tarihli 103., 23.10.2009 tarihli 119., 26.10.2010 tarihli 164., 11.03.2011 tarihli 177. ve 22.04.2011 tarihli 183. duruşmalarında mahkeme heyeti ile savcılara ağır eleştiri, itham ve hakaretlerde bulunmuştu. 

 15.08.2011: İkinci Balyoz davası reddi hakimle başladı:

Balyoz Darbe Planı hakkında açılan 2. dava bugün görülmeye başladı. Duruşmanın başlamasıyla birlikte söz alan sanık avukatları reddi hakim talebinde bulundu. Duruşmada daha sonra Orgeneral Bilgin Balanlı savunmasını okudu. Duruşmaya verilen aranın ardından kararı açıklayan mahkeme heyeti, reddi hakim talebinin değerlendirilmesi için dava dosyasının üst mahkemeye gönderilmesine, duruşmanın da 3.10.2011 gününe ertelenmesine karar verdi. Balanlı'nın, savunmasında, davanın en kısa sürede sonuçlandırılmasını istemesine karşın, çok sayıda diğer sanığın reddihakim talebinde bulunarak davayı yavaşlatması ise dikkatlerden kaçmadı.

18.08.2011: Balyoz davasında savcı ve hakimlere tehdit:

Balyoz davasının bugünkü duruşmasında sanık avukatları mahkeme heyetini açıkça tehdit etti, savcıyı TSK düşmanlığı ile suçladı. Duruşmada çapraz sorgusu yapılan bir sanığa soru yönelten sanık avukatının,  'Onun da zamanı gelecek. zamanı gelince onlara soracağız' diyerek savcı ve hakimlere sataşması üzerine mahkeme başkanı, 'Zamanı geldiğinde demekle kastınız nedir? Bu davanın tersine döneceğini, İddianameyi hazırlayan savcılar ile yargılamayı yapanların yargılanacağını mı demek istiyorsunuz?" diye sordu. Avukat Eren'in "Evet" cevabı üzerine Başkan Diken "Bizi tehdit ediyorsunuz yani?" dedi. Avukat Eren'in, yargılamaların ters döneceğine inanıyorum." sözü üzerine Başkan Diken, "Bizi tehdit mi ediyorsunuz?" diye sordu. Bunun üzerine Avukat Kürşat Veli Eren, sözlerini değiştirdiğini belirterek "O zaman sözlerimi değiştiriyorum ve yürekten böyle olmasını dilediğimi söylüyorum." diye konuştu. Türk milleti adına yargılama yaptıklarını belirten Başkan Ömer Diken, "Hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şeyin altına imza atmayız. Sizin sözlerinizi tehdit olarak kabul ediyoruz." dedi. Duruşmada ayrıca, savcının bir sanığa sorduğu, "Levent Bektaş'a ait flash bellekte sizin de isminizin geçtiği bazı word belgeleri bulunuyor. Bu konuda söyleyecekleriniz var mı?" sorusuna müdahale eden sanık avukatı, "Savcı taraflı davranıyor. Niyetini biliyoruz. Ordudan ne kadar nefret ettiğini, davanın ilk başından beri bellidir. Madem bu soruları soracaktınız da neden savcılık aşamasında sormadınız?" diye yüksek sesle çıkışınca savcı ve mahkeme başkanı, sanıklara her aşamada soru sorulabileceğini belirterek tepki gösterdiler. Savcı ayrıca hakaret için suç duyurusunda bulunulmasını istedi.

 19.08.2011: Gölcük Belgeleri: AKP telefonlarını sızdıralım:

Faaliyetini sürdüren Ergenekon medyasına operasyon.. İşçi Partisi, Ulusal Kanal ve Aydınlık Gazetesi’ne yönelik operasyonlarda 9 kişi gözaltına alındı. Ergenekon soruşturması kapsamında gerçekleştirilen operasyonların gerekçesi, devlet yetkililerinin resmi telefon görüşmelerini yasadışı şekilde gizlice kaydederek yayınlama. Gölcük Donanma Komutanlığı'nda Başbakan Erdoğan dahil AK Partililerin telefonlarının dinlenmesi ve yandaş medyaya sızdırılmasını içeren belgelerin de ortaya çıktığı, İşçi Partisi, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesine yönelik operasyonların bu belgeler üzerine başlatıldığı iddia edildi. Belgelerin Ergenekon üyelerinin yasadışı telefon dinlemeleri yaptığı ve bunları kendisine yakın yayın organlarında yayınlattığını içerdiği belirtiliyor. İşçi partisi, Aydınlık ve Ulusal Kanal’a yapılan polis baskınının, bu belgenin ortaya çıkarılmasından sonra gerçekleştirildiği, gözaltıların da, yayınlanan ses kayıtlarının Ergenekon’un eylemleri arasında değerlendirilmesi sonucu olduğu öne sürülüyor. Belgelerde örgütün hareket tarzı şu şekilde aktarılıyor: “AKP’nin her türlü faaliyetine doğrudan mani olmak veya mani olacak güçleri yaratarak birlikte eyleme geçmek.” Belgelerde AK Parti iktidarının tehdit oluşturduğu belirtiliyor. Belgenin tehdit kısmında “Tehdit bellidir. Ancak niyetlerini tesbit edebilmek için bilgi toplamaya ihtiyaç vardır” tespitinde bulunuluyor ve bunun için yapılacaklar sıralanıyor. Bilgi toplamada “Jandarma Genel Komutanlığı’nın istihbarat imkanlarını arttırmanın” önemi anlatılıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Annan Planı ile ilgili telefon konuşmaları, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in borçlara af getiren yasayla ilgili telefon konuşmaları ile AB Bakanı Egemen Bağış ile ilgili yasadışı elde edilmiş telefon kayıtlarının 12 Haziran seçimleri öncesinde Ergenekon örgütü talimatları doğrultusunda Ulusal Kanal ve Aydınlık Gazetesi’nde yayınlandığı ileri sürülüyor. İki yıl önce de, 20.10.2009 tarihinde Doğu Perinçek'in İşçi Partisi'ne bağlı yayın organları olan Aydınlık Dergisi ve Ulusal Kanal televizyonunda Ergenekon soruşturması kapsamında aramalar yapılmıştı. Yaklaşık üç hafta sonra, 8.11.2009'da da Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya gözaltına alınmıştı. Bu iki yayın organına yapılan operasyonların, Başbakan Erdoğan'ın KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile yaptığı ve yasadışı şekilde gizlice kaydedilmiş telefon görüşmesini yayınlamaları olduğu ortaya çıkmıştı. Soruşturma, Ergenekon kapsamındaki ıslak imzalı 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' soruşturması ile birleştirildi. İddianamenin kabulüyle de Aydınlık ve Ulusal Kanal yöneticileri Ergenekon kapsamındaki 'Islak İmza' davası sanıkları arasında yerlerini aldı. Ergenekon tarafından 2004'te yapılan gizli dinlemenin örgüt üyeliğiyle yargılanan Perinçek'in Aydınlık dergisinde yayınlanması, örgütün halen faal olduğunu, üzerindeki şaşkınlığı attığını, savunma konumundan saldırı konumuna geçtiğini ve elde ettiği gizli bilgileri servis etmeye başladığını gösterdiği şeklinde yorumlanıyor. İlerleyen günlerde İşçi Partisi, Aydınlık Gazetesi, Ulusal Kanal ve gözaltına alınanların evlerinde yapılan aramalarda çok önemli belgelerin bulunduğu ortaya çıktı. Ele geçen dokümanlar ve dijital verilerde, ülkeyi kaosa sürükleyecek örgüt yönlendirmeli bilgiler, Ergenekon’un medya yapılanmasına dair notlar yer alıyor.


10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder