3 Kasım 2018 Cumartesi

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE KARŞI PSİKOLOJİK HARP


TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE KARŞI PSİKOLOJİK HARP

BAŞKA ÇETE OPERASYONLARI DA VAR AÇIK İSTİHBARAT
Doç.Dr. Ümit Sayın


 Ülkenin Bölünmez bütünlüğü tehdit altındadır.

 8.  Türkiye eğer bir önlem alınmazsa 4-15 yıl içinde Sevr koşullarına göre parçalanacaktır.

 Geriye ne kalmıştır? Bu koşullarda TSK'nın devreye girmesi ve İç Hizmet Kanunu 35. maddeye göre önlem alması gün geçtikçe kaçınılmaz hale gelmektedir. 

 Bu koşulları engellemek için de TSK, akademisyen, aydın, bilim insanı bağını ve koordinasyonunu kopartmak, Çete ile suçlanmak korkusunu tüm topluma yaymak istemektedirler. 

 9 ay önce Alparslan Arslan ile bir kez telefonlaşan bir emekli subay operasyonu yürüten kişi olarak lanse edilmiştir. Bir şizofren bile daha iyi ve mantıklı düşünür. Türkiye'yi yönetmekte olan zihniyet ve güvenlik güçleri bilinçli veya bilinçsiz olarak psikozu olan kişiler gibi paralojik (mantıksız) ve tutarsız düşünmekte, olayları mantıksız olarak lanse etmektedirler, kartvizitlerden telefonlara, telefonlardan kişilere ve ıvır zıvır bağlantılara ulaşılarak işin faturası ulusalcılara ve TSK'ya çıkarılmak istenmektedir.

  İsterseniz TSK'ya karşı yürütülen psikolojik harbin bazı unsurlarını ele alalım. 

 Bu harp ulusalcı dip dalgayı ve ulusalcı hareketleri bloke etmek, insanları korkutmak ve sindirmek için devlet içinde yapılanmış Avrupa Birliği ve yabancı derin devlet destekli şeriatçı, tarikatçı çeteler tarafından planlanmaktadır. 

 Bu operasyon MOSSAD ve ABD'li istihbarat örgütleri tarafından uygulamaya konmakta, finansman Pentagon'dan ve CIA'den gelmektedir. Bu psikolojik harbe Pentagon 400 milyon dolar ayırdığını zaten açıklamıştır. Sözde Türk basını kullanılarak, Türk halkı, Türk Ordusuna karşı soğutulacak ve arası açılacaktır.

 ...

 Neden ayrıca en çok Özel Kuvvetler Komutanlığına saldırılmaktadır?

 Varolmayan ihale yolsuzlukları ve Özel Kuvvetlere mensup pek çok subay yıpratılmaya çalışılmaktadır? Bunun bilgisi şu gerçekte yatmaktadır:

 Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli subaylar, çok gizli ve özel 2-3 yıllık bir kurs görürler, gayri nizami harp yöntemlerini öğrenirler ve bu bilgileri kimseye söylemezler.  

 Özel Kuvvetlerin temel talimnamesinde var olan kuruluş planı şudur:  

 Ani bir iç savaş ve işgal anında, milis kuvvetlerini ve halkı örgütlemek, yeraltı direnişi kurmak ve direniş mücadelesi ile işgali bertaraf edip ülkeyi kurtarmak veya ülkeyi yeniden kurmak.  

 Bu çok Özel bir Eğitim gerektirir.  

 Eğer Özel Kuvvetleri çökertirseniz veya halkla olan ilişkisini bozarsanız, o zaman bir işgal ve ya iç savaş durumunda Özel Kuvvetler görevini yapamaz.  

 Demek ki bir işgal durumu veya bir iç savaş durumu planlanmaktadır.  

 Bu bilgi zaten Norveç istihbaratı üzerinden Tempo ve Haftalık dergilerine bildirilmiştir; 2011'de Türkiye'de bir iç savaş ve Türkiye'yi parçalama planı vardır!   

 Türkiye'nin düşmanları bu nedenle Türkiye'de oluşturmayı planladıkları bir  kaos veya iç isyan veya savaş durumu nedeniyle satılık Türk mütareke basınının TSK'yı yıpratmasını sağlamaya çalışmaktadırlar.  

 2006'da TSK'ya karşı çok ciddi bir psikolojik harp yapılmaktadır. Hedef Türkiye'yi ve Türkleri yok etmektir.

TÜRK BASINI NEDEN KENDİ ORDUSUNA, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE KARŞI KARA PROPAGANDA VE PSİKOLOJİK SAVAŞ YAPMAKTADIR?

2006 yılında Türkiye'de alınan kararlar hakkında etkinliği olan dış güçlerin ve  yabancı ülkelerin  istihbarat veya derin devlet uzantılarının en fazla rahatsız oldukları kurum Türk Silahlı Kuvvetleridir (TSK); çünkü TSK  tüm kurumlar içinde en güçlü, disiplinli, vatansever olan, silahlı mücadele ve müdahale yetkisi bulunan bir kurumdur.  

 Ayrıca Türkiye Cumhuriyetini TSK kurmuştur ve hem Anayasa, hem de TSK İç Hizmetleri Kanunu (35. Madde) TSK'ya Türkiye'yi, iç ve dış düşmanlara karşı koruma yetkisi vermiştir.  

 Ayrıca TSK, Atatürkçü ve vatansever bir ideolojiye sahiptir, tarikatlar  ve Cumhuriyet düşmanları  henüz bu kurumun içine sızamamışlardır. TSK, tehlikeli gördüğü dönemlerde 28 Şubatı da sayarsanız Cumhuriyet Tarihinde 4 askeri darbe yapmıştır.  

 Bu darbelerde yeni Anayasalar, kanunlar  yapılmıştır, tüm hükümetler ve politikacılar tasviye edilmişler, ağır ceza mahkemelerinde yargılanmışlardır, bazıları ise idam edilmiştir.  

 TSK iki temel olgu konusunda çok duyarlıdır, birincisi rejimin ve laikliğin korunması, ikincisi de Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünün korunması.  

Ayrıca elimizdeki Anayasa da 1982'de Türk Silahlı Kuvvetlerinin denetiminde yapılmış bir Anayasadır ve bu Anayasa Türk Silahlı Kuvvetlerinin koruması altındadır.  

 2006 yılında her iki durum da tehdit altındadır, Anayasanın ise pek çok ilkesi delinmiştir.  

Durumu isterseniz özetleyelim (Haziran 2006'da, çok detaylı bilgi almak için http:// www.acikistihbarat.com adresindeki ilgili yazılara bakınız):
 http:// www.acikistihbarat.com

 1) Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurulmuştur, bu bizim bir zamanlar kırmızı çizgimizdi, casus belli (yani savaş nedeni) idi. Güney Kürdistan'ın bir devamı da Güneydoğu Anadolu'da kurulmak istenmektedir. Bu durum bölünmez bütünlüğe tehdit oluşturmaktadır.   (Anayasanın değiştirelemez 2.,3. maddeleri ve 5. maddesiyle çelişiyor)

      2) PKK terörü ABD'nin ve Barzani ile Güney Kürdistan'ın desteğiyle tekrar azmıştır, Diyarbakır'daki, Şemdinli'deki ayaklanmalar her an bir silahlı isyana dönüşebilir, o bölgeler bağımsızlığını ilan edebilir. Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü tehlikededir. (Anayasanın değiştirelemez 1., 2., 3. maddeleri ve 5. maddesiyle çelişiyor, ayrıca madde 13 ve 14 ile çelişiyor)

      3) İrtica tarihte hiç görülmediği düzeyde artmıştır, Türkiye'yi yönetenlerin bazıları çok net ve açık bir dille rejimi değiştireceklerini söylemektedirler. Türkiye'nin laik ve demokratik yapısı tehlikededir, Türkiye dinci bir teokratik sisteme doğru gitmektedir. (Anayasanın değiştirelemez 2. ve 3. maddesiyle çelişmektedir, ayrıca bizzat hükümetin uygulamaları madde 13 ve 14 ile çelişiyor)

      4) Danıştay'a yapılan saldırı Türk hukukunu ve sistemi çok zedelemiştir. Artık Türkiye'nin Devletini temsil eden 'Derin' kurumlar bile tehdit altındadır. (Anayasanın 9. maddesiyle çelişen bir durum)

      5) Emniyet içinde illegal istihbarat çeteleri olduğu söylenmektedir, yani aslında çeteler TSK'nin içinde değil, Emniyet Teşkilatının içindeki şeriatçı, tarikatçı bazı yapılardan kaynağını almakta olduğu iddia edilmektedir (Anayasanın değiştirelemez 2. maddesi, ayrıca 8., 13., 14. ve 22. maddeler  ile çelişiyor)

      6) Yargıya yöneticiler ve hükümet müdahale etmektedirler, yargının artık bağımsız olduğunu söylemek mümkün değildir ve yargının bağımsız olmadığı yerde hukuk devleti olamaz, yani artık Türkiye'nin  bir HUKUK DEVLETİ olup olmadığı tartışmalıdır. Bu durum Anayasayı tehdit etmektedir. (Anayasanın 9. maddesi ihlal edilmektedir)

      7) Rum Pontus çalışmaları, Fener-Rum Patrikhanesinin Ekümenlik, Heybeliada Ruhban okulu çalışmaları devam etmektedir. Bu Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne aykırıdır. (Anayasanın değiştirelemez 2., 3., maddeleri ve 13., 14. ve 24. maddeleri ve daha pek çok başka maddesi ile çelişiyor)

      8) Kıbrıs elimizden tamamen gitmektedir. Ek protokol ile Kıbrısı kaybedeceğiz. (Anayasanın 2., 13. ve 14. maddeleriyle ve daha pek çok maddesiyle çelişmektdir)

      9) Ermeniler toprak istemektedirler, sözde Ermeni Soykırımı dünyanın pek çok yerinde kabul edilmektedir. (Anayasanın 2., 13. ve 14. maddesiyle çelişmektedir)

      10) Türkiye borç içindedir ve 330 milyar dolar borcu ile ekonomik bağımsızlığını yitirmek üzeredir. Nitekim gelmeyecek denen ekonomik kriz Haziran 2006 gelmiş ve Türk parası bir ayda  % 33 değer kaybetmiştir, bu devalüasyonun Temmuz 2006'da süreceği ve YTL'nin toplam en az % 50 değer kaybedeceği tahmin edilmektedir.  (Anayasanın 6. ve 24. maddesi ile çeliştiği gibi pek çok maddesiyle çelişir durumlar yaratmaktadır)

      11) Avrupa Birliğinin Parlamento'sunun 1991-2002 arasında aldığı kararlar, SEVR ile büyük benzerlik göstermektedir. Türkiye bir SEVR olgusuyla karşı karşıyadır. Bu Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü ilkesine aykırıdır. (SEVR kabul edilemez, 24. madde ile çelişiyor, 2. madde ile ve tüm Anayasa ile çelişiyor)

      12) Türk kimliği Türkiye'yi yöneten kişilerce bir alt kimliğe indirilmeye çalışılmakta ve PKK'nın veya Kürtçülerin ağzından bir Türkiye'lilik kavramı ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır.  (Anayasanın 2. maddesi ve 66. madde ile çelişiyor, ayrıca Anayasa'daki pek çok madde ile çelişiyor)

      13) Türk toprakları yabancılara satılmakta, stratejik kurumları ise yabancı şirketlere bir kaç yıllık karına peşkeş çekilmektedir.  (Anayasanın 2.,3. ve 6. maddesi ile çelişmektedir)

 Her hangi bir hükümet ulusal güvenliği tehdit edecek şekilde bu Anayasa maddelerini delerse, ihlal ederse veya herhangi bir yönetici bu maddeleri yukarıdaki gibi yok sayarsa ve onların tam zıddı eylemlerde bulunursa suçludur ve hemen tasviye edilmesi, daha sonra da Yüce Divan'da  yargılanması gerekir. Ama Türkiye'de bunu yapabilecek Ulusalcı bir Derin Devlet ya da Devlet  kalmamış olduğu için bu yapılamamaktadır.

            İşte kevgir haline gelmiş olan yasaların ve Anayasanın artık tek bir koruyucusu kalmıştır. O da Türkiye'nin şu anda en sağlam ve en güvenilir kurumu olan Türk Silahlı Kuvvetleri. Yabancı güçler Türkiye'yi yıkabilmek, satın alabilmek ve parçalayabilmek için en büyük tehdit olarak gördükleri Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırmak istemektedirler. Bu saldırıyı yerli mütareke basını ile birlikte sürdürmektedirler. Mütareke basınıyla işbirliği içindeki yabancı odaklar ve Gladyo uzantıları tüm basın yasalarını ve etik ilkelerini ve ulusal güvenliği ihlal ederek, TSK'ya saldırmak ve halkın gözünde TSK'yı küçük düşürmek için ÇETE dedikoduları ve iddianameleri hazırlatmaktadır. İşin komik yönü TSK aleyhine Çete iddianameleri veya dedikoduları hazırlayanların büyük olasılıkla kendilerinin  aslında bir çete olduğu iddia edilmektedir . Sonuçta:

 1.       Rejim tehdit altındadır.

 2.       Laiklik tehdit altındadır.

 3.       Cumhuriyet yapısı tehdit altındadır.

 4.       Demokrasi tehdit altındadır, yerine İslam Teokrasisi getirilmek istenmektedir.

 5.       Ülke çetelerin ve mafyanın kıskacındadır, yolsuzluk içindeki çeteler ve mafya tarafından kontrol ediliyor görünümü mevcuttur  

 6.       Bağımsız yargı ve Hukuk Devleti ortadan kaldırılmak üzeredir.

 7.       Ülkenin bölünmez bütünlüğü tehdit altındadır.

 8.       Türkiye eğer bir önlem alınmazsa 4-15 yıl içinde Sevr koşullarına göre parçalanacaktır.

            Geriye ne kalmıştır? Bu koşullarda TSK'nın devreye girmesi ve İç Hizmet Kanunu 35. maddeye göre önlem alması gün geçtikçe kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu koşulları engellemek için de TSK, akademisyen, aydın, bilim insanı bağını ve koordinasyonunu kopartmak, Çete ile suçlanmak korkusunu tüm topluma yaymak istemektedirler. 9 ay önce Alparslan Arslan ile bir kez telefonlaşan bir emekli subay operasyonu yürüten kişi olarak lanse edilmiştir. Bir şizofren bile daha iyi ve mantıklı düşünür.  Türkiye'yi yönetmekte olan zihniyet ve güvenlik güçleri bilinçli veya bilinçsiz olarak psikozu olan kişiler gibi paralojik (mantıksız) ve tutarsız düşünmekte, olayları mantıksız olarak lanse etmektedirler,  kartvizitlerden telefonlara, telefonlardan kişilere ve ıvır zıvır bağlantılara ulaşılarak işin faturası ulusalcılara ve TSK'ya çıkarılmak istenmektedir. İsterseniz TSK'ya karşı yürütülen psikolojik harbin bazı unsurlarını ele alalım. Bu harp ulusalcı dip dalgayı ve ulusalcı hareketleri bloke etmek, insanları korkutmak ve sindirmek için devlet içinde yapılanmış Avrupa Birliği ve yabancı derin devlet destekli şeriatçı, tarikatçı çeteler tarafından planlanmaktadır. Bu operasyon MOSSAD ve ABD'li istihbarat örgütleri tarafından uygulamaya konmakta, finansman Pentagon'dan ve CIA'den gelmektedir. Bu psikolojik harbe Pentagon 400 milyon dolar ayırdığını zaten açıklamıştır. Sözde Türk basını kullanılarak, Türk halkı, Türk Ordusuna karşı soğutulacak ve arası açılacaktır.

 1.       Şemdinli iddianamesi ile Genelkurmay başkanı olacak Atatürkçü, milliyetçi ve vatansever yönleri ile bilinen Kuvvet komutanına ÇETE Reisi denmiştir. Bu operasyon Emniyet güçleri içindeki bir çete tarafından yabancı istihbarat birimleri ile koordine olarak planlanmıştır. İşin içinde MI6, Mossad ve CIA'in olduğu tahmin edilmektedir.

 2.       Son zamanlarda pek çok Özel Kuvvetler mensubu subay hakkında ÇETE iddianamesi ile soruşturma açılmıştır.

 3.       Danıştay saldırısı yine subayların, TSK'nın  ve ulusalcıların üzerine yıkılmak istenmiştir.

 4.       Son zamanlarda TSK ile koordine kişilere veya ilişkide bulunulan kişilere mütareke basını da aynı saflara çekilerek  Çete Teşhisi konması bir postmodern bir Avrupa Birliği modası olmuştur. Varolmayan çeteler için halen bir sürü Kafkaesk çete soruşturması sürmektedir. AB'nin ve yöneticilerin emrindeki bazı savcılar aynı Şemdinli iddianamesinde olduğu gibi görevlerini kötüye kullanmakta ve yargının bağımsızlığına gölge düşürmektedirler.

 5.       Atabeyler çetesi denen bir çete uydurulmuş ve birileri Genelkurmayın önünde mütareke basınına zarflar içinde istihbarat bilgileri servis etmişlerdir. Bu operasyonun MOSSAD ve CIA bağlantılı güçlerce yapıldığı askeri istihbarat tarafından bilinmektedir.

            AB komisyonu Eylül 2005'te, yani Şemdinli'deki AB-PKK tezgahından 2 ay önce, gizli damgalı iç hizmet belgesinde Türk devletinin kırmızı çizgileri olan 'Tek millet, tek devlet, tek bayrak' sözünden rahatsız olmuş ve daha sonra pek çok istihbarat birimiyle koordine yaptığı bir operasyonla Çete Reisi olarak adlandırttığı komutan hakkında 'çok katı', 'aşırı milliyetçi' gibi yorumlar yaparak, Kara Kuvvetleri Komutanının Kıbrıs, Terör, iç güvenlik, AB hakkındaki milli görüşlerinden hoşlanmadığını daha o zaman belirtmiştir. Belli ki, şu andaki TSK emir komuta zinciri AB'nin Türkiye'yi kısa zamanda parçalamak için pek işine gelmemektedir.  Yani kısa sözün kısası, Avrupa Birliği utanmadan sizin Ulusal Ordunuzun geleceğine, iç yapısına bile karışmak istemektedir.

            Neden ayrıca en çok Özel Kuvvetler Komutanlığına saldırılmaktadır? Varolmayan ihale yolsuzlukları ve Özel Kuvvetlere mensup pek çok subay yıpratılmaya çalışılmaktadır? Bunun bilgisi şu gerçekte yatmaktadır:

            Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli subaylar, çok gizli ve özel 2-3 yıllık bir kurs görürler, gayri nizami harp yöntemlerini öğrenirler ve bu bilgileri kimseye söylemezler. Özel Kuvvetlerin temel talimnamesinde var olan kuruluş planı şudur: Ani bir iç savaş ve işgal anında, milis kuvvetlerini ve halkı örgütlemek, yeraltı direnişi kurmak ve direniş mücadelesi ile işgali bertaraf edip ülkeyi kurtarmak veya ülkeyi yeniden kurmak. Bu çok özel bir eğitim gerektirir. Eğer Özel Kuvvetleri çökertirseniz veya halkla olan ilişkisini bozarsanız, o zaman bir işgal ve ya iç savaş durumunda Özel Kuvvetler görevini yapamaz. Demek ki bir işgal durumu veya bir iç savaş durumu planlanmaktadır. Bu bilgi zaten Norveç istihbaratı üzerinden Tempo ve Haftalık dergilerine bildirilmiştir; 2011'de Türkiye'de bir iç savaş ve Türkiye'yi parçalama planı vardır!  Türkiye'nin düşmanları bu nedenle Türkiye'de oluşturmayı planladıkları bir  kaos veya iç isyan veya savaş durumu nedeniyle satılık Türk mütareke basınının TSK'yı yıpratmasını sağlamaya çalışmaktadırlar. 2006'da TSK'ya karşı çok ciddi bir psikolojik harp yapılmaktadır. Hedef Türkiye'yi ve Türkleri yok etmektir.

 BAŞKA ÇETE OPERASYONLARI DA VAR

            Enterasan olan TSK istihbaratıyla bağlantılı kişilerin verdikleri bilgiye göre,  YAŞ toplantısından önce başka Çete operasyonları da planlanmakta ve başka olaylar yaratılmak istenmektedir. Örneğin bazı subayların evlerine 'hırsızlar'  girmiş, bilgisayarlarını ve özel bilgilerini aşırmışlardır. Bunlar polise bildirilmiş ve kayıtları yapılmıştır. Enterasan olan bu subayların büyük kısmının Özel Kuvvetler Komutanlığı elemanı olmalarıdır.  Türkiye'yi ve Anayasayı korumakla görevli güvenlik güçleri ne yazık ki, Anayasayı ve Türkiye'yi korumakla görevli başka güvenlik güçlerine operasyon yapmaktadırlar. Üstelik bu operasyonlar, mütareke basını ile koordine olarak Türkiye'nin gözbebeği Türk Silahlı Kuvvetlerinin yok etmek, halkın gözünde küçük düşürmek ve herkesi sindirmek için yapılmaktadır. Avrupa Birliği, ABD ve birileri artık ULUS devlet olmamızı istememektedirler ki, Türkiye bir iç savaşın eşiğine getirilmekte, bu sırada da ordusu nerdeyse tasviye edilmek istenmektedir. Bu durumun hem Anayasa, hem de 35. madde ile çeliştiğini Türkiye'nin 35 bin subayı da bilmektedir, bu subaylar yemin etmişler ve  37. maddeye göre şöyle demişlerdir:

        « Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve âmirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyliyeceğime namusum üzerine andiçerim.»

Evet sadece yemin etmekle olmuyor. Ülkenin tersanelerinin, limanlarının, fabrikalarının, madenlerinin daha fazla işgal edilip tüm ordusunun Avrupa Birliği Parlamentosu emriyle terhis edilmesi mi gerekmektedir, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesini hatırlamak ve Atatürk'ün vasiyetini gerçekleştirmek için? Anayasanın böyle delik, deşik olması bile Türkiye'nin savunma mekanizmalarını harekete geçirmeliydi, ama bazı 4 yıldızlara göre 'Söz konusu Avrupa Birliğiyse, gerisi teferruattır, Vatan ise gayri-fuzuli teferruattır'! Kim neyi beklemektedir ki artık! 


 http://www.acikistihbarat.com/Yazilar.asp?yazi=216 

https://akpyalani.tr.gg/TSK-YA-SAVAS-ACTILAR.htm

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder