3 Kasım 2018 Cumartesi

Ergenekon Davalarını Engelleme Girişimleri., BÖLÜM 6

Ergenekon Davalarını Engelleme Girişimleri., BÖLÜM 6




 28.09.2010: YARGITAYDAN SKANDAL BİRLEŞTİRME KARARI:

Ses kayıtlarındaki kirli plan doğrulandı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu beklenen kararı verdi ve Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 'Ergenekon terör örgütüne üye olma' suçu kapsamında görülen davanın Yargıtay 11. Ceza Dairesinde görülmesine karar verdi. Kurul kararı 18'e 6 oyla aldı. Bu kararla, dava son olarak görüldüğü Ankara'daki 11. Daire'de kalmış oldu. Terör davaları özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde görülür ayrıca yargıtay'da görüşülecek olsa dahi 9. Daire buna bakabilir. Ancak bu kurallar ihlal edildi. Bu kararla, birinci sınıf yargı üyesi barındırabilen her çetenin davası yargıtaya alınabilir. Sanık Cihaner'in Yargıtay Ceza Genel Kurulu başkanı ve diğer üyelerle görüştüğü iddia edilmiş, dün ortaya çıkan ses kayıtlarıyla da bu doğrulanmıştı. Buna rağmen alınan bu kararla Kontrgerilla'nın yargıdaki, özellikle de yüksek yargıdaki varlığı bir kez daha tescillendi. İtalya'daki Gladio skandalını ortaya çıkaran Savcı Felice Casson'un da dediği gibi Kontrgerilla en büyük direnişi yargıda gösteriyor. Ses kayıtlarıyla da ortaya çıktığı gibi, Ergenekon'la bağlantı şüphesi bulunan yargı mensupları, örgütlü şekilde hareket ederek bağlı bulundukları örgüte yönelik soruşturmayı inanılmaz şekilde devir almış oldular. Artık istedikleri gibi kapatabilirler. Kamuoyundaki kanaat bu. Ve iddialara göre yargıtay bununla da yetinmeyecek ve öncelikle 'Islak imzalı' dava olmak üzere Ergenekon davalarının tümü, yerel mahkemelerde karara bağlanması beklenmeden yargıtayda birleştirilecek ve örtbas edilecek. Terör konusunda Yargıtay'da görülen ilk dava Cihaner'in davası. İddialara göre bu dava emsal kabul edilerek diğer Ergenekon ve benzeri davalardaki 1. sınıf sanık durumundaki sanıkların müracaatı üzerine o davalar da yargıtaya alınacak.

 02.10.2010: Cihaner davasının gizli tanığı Munzur'a tehdit:

Erzincan Ergenekon davasının gizli tanıklarından 'Munzur'un, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkındaki ifadelerini değiştirmesi için tehdit edildiği, ağabeyinin de bu nedenle rehin alındığı iddia edildi. Durumun polise aktarılması üzerine tehdit eden şahısla ağabeyin ifadeleri alındı. Aynı davanın tanıklarından İlyas Meral de Başsavcı İlhan Cihaner tarafından tehdit edildiğini ileri sürmüştü. (Gizli Tanık Munzur ifade değiştirmesi için yapılan baskıları 02.08.2011 tarihinde ıslak imza davasında tanık sıfatıyla verdiği ifadesinde doğruladı.)

12.10.2010: Güney'i dinleyen Avcı Ergenekon'dan haberdar mıydı?:

Hanefi Avcı'nın odasında bulunan 24 kasette ikinci perde. Kasetlerde Ergenekon soruşturması sanıklarından Veli Küçük dışında 'karakutu Tuncay Güney'in de ses kayıtları bulundu. Bu gelişme 'Avcı o yıllarda Ergenekon'dan haberdar mıydı?' sorusunu gündeme getirdi. Bu açıdan Hanefi Avcı'nın yazdığı kitabında herkesi şok edecek şekilde ' Ergenekon fasafisodur' demeye getirmesi anlamlı bulundu.

 12.10.2010: HSYK üyelerinden 'düşmesek de inecektik' istifası:

HSYK'daki korsan kararnameci üyeler istifa etti. Şov amaçlı olduğu tartışılan istifalara sert tepkiler geldi. Başbakan Erdoğan bugünkü grup toplantısında HSYK üyelerinin istifalarına da değindi ve çok ağır eleştirdi: "HSYK'da istifalar oldu, hayırlısı olsun. Sizin elinizi tutan yok, fakat geç de kaldınız. Bunun adı aslında 4 4'lük bir şovdur. Bu öyle bir çalıştırılmıyoruz falan, hepsi kuru bahane. Bugüne kadar çalıştırılıyordunuz da 14 Ağustos'tan sonra mı? Zaten 12 Eylülden sonra millet kararını verdi otomatikman toplantı yeter sayısından uzaksınız böyle bir şey yapacak durumunuz yok. Ani baskınlarla Erzurum'daki kararı alan siz değil miydiniz? Oralarda çalışıyordunuz. Şimdi ne oldu da bizi çalıştırmıyorlar diyorsunuz. 7 kişi içinde Adalet Bakanı ve müsteşarı mı engelliyor sizi? Atamalar noktasında da aynı kararlığı gösterdiniz. Bu tür açıklamaları yapmak suretiyle şimdi bunları yapıyorsunuz. Açık olun Yargıtay'da Danıştay'da işimiz var, adaylıklarımız var onun için ayrılıyoruz deyin. Başkanvekilinin 53 günü kalmış, diğerlerinin 3-5 günü kalmış. Biri de istifa etmedi bekliyor. Tavırlarını anlamak mümkün değil."

 20.10.2010: Ergenekon duruşmasında slogan atan 119 İP'liye dava:

Birinci 'Ergenekon' davasının 149. duruşmasında sloganlar atarak mahkemeyi protesto eden çoğunluğu İP üyesi 119 kişi hakkında hapis cezası istemiyle dava açıldı. İddianamede, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Köksal Şengün, üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu ile davaya giren İstanbul Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın 'müşteki' olarak yer aldı.

27.10.2010: Hakimleri karalamak için şaşkın girişim:

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Ergenekon ana davasında dün ilginç gelişmeler yaşandı. Mahkeme Başkanı Şengün'e gelen not akılları karıştırdı. Ergenekon ana davasının tutuklu sanığı İsmail Yıldız, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'e gönderdiği bir notta, Asabiye uzmanı olan doktor bir arkadaşının kendisine 'Davaya bakan bir hakimin eşi ve çocuğunu hastanede gördüm. Onlara yardım edebilirim' şeklinde bilgi gönderdiğini ifade etti. Ancak Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, bu yardım teklifiyle ilgili olarak 'Bu bilgiler tamamen yanlış. Heyette eşi memur olan ve böyle iki çocuğunun sağlık problemi olan yok. Arkadaşınızın ismini açıklamanıza da gerek yok. Bu bilgiyi de ona ulaştırın' diyerek tepki gösterdi. Böyle asılsız bir yardım teklifinin hangi amaçla yapıldığı ya da yanlışlıkla mı yapıldığı konusu anlaşılamadı.

27.10.2010: Darbe Günlükleri soruşturması örtbas mı ediliyor?:

İstanbul Başsavcılığı, Eski Kuvvet Komutanları hakkında yürütülen ‘darbe günlükleri’ soruşturmasında yetkisizlik verdi. Yetkisizlik kararında ‘Ergenekon örgütü ile bağlantı kurulamadığı’ belirtildi. Dosya Ankara’ya gönderildi. Ancak bu durum kafaları karıştırdı. Çünkü dosyanın Ergenekon soruşturmasını yürüten özel yetkili savcı Zekeriya Öz'den tuhaf bir şekilde kaçırıldığı iddiası gündeme gelmişti. Ağustos ayında Öz'den 'Balyoz dosyasıyla ilgisi olup olmadığının inceleneceği' gerekçesiyle alınan dosya savcı Mehmet Ergül'e verilmişti. Dosyayı geri göndermediği öğrenilen Ergül, iki ay sonra günlüklerin Ergenekon soruşturması ile bağlantısı bulunmadığını gerekçe gösterip, dosyayı Ankara'ya gönderdi. Ancak günlüklerde yer alan çok sayıda iddia, Ergenekon davası sanıklarına da soru olarak yöneltilmişti. İkinci Ergenekon iddianamesinde Sarıkız kod adlı darbe planıyla ilgili, 'Plan çerçevesinde, basının ele geçirilmesi, üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesi, sendikalarla birlikte hareket edilmesi, sokaklara afiş asılması, dernekler ile temasa geçip hükümet aleyhine teşvik edilmesi ve tüm bu olayların yurt çapında gerçekleştirilmesinin hedeflendiği görülmüştür. Sarıkız kod isimli darbe planının Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına tarafından hazırlanmış olabileceği değerlendirilmektedir' tespitleri yer alıyor. Yine Ergenekon davası tutuklu sanığı Mustafa Balbay'ın günlüklerindeki notlar ile Özden Örnek'in günlüklerindeki darbe suçlamasına ilişkin bilgilerin örtüştüğü ortaya çıkmıştı. Bu ilginç durum, 'Komutanların Ergenekon ilgisi yoksa Balbay'ın nasıl var, Balbay'ın varsa komutanların nasıl yok?' sorusunu sorduruyor ve generallerin tıpkı balyoz soruşturmasında olduğu gibi yargıdan kurtarılmakta olduğuna dair şüpheler uyandırıyor. Savcı Ergül'ün, Ergenekon soruşturmasında hiç görev almamasına rağmen, yetkisizlik kararı vermesi de dikkat çekti. Dikkati çeken diğer bir ayrıntı da, Balyoz soruşturmasının kamuoyunda tepki doğuran bir müdahaleyle savcılar Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk'ten alınıp Savcı Ergül'e verilmiş olmasıydı. Bu gelişme balyoz soruşturmasının daha fazla derinleştirilmeden örtbas edilmek istendiği yorumlarına neden olmuştu.

 29.10.2010: Başsavcı Cengiz yine devrede: Avcı dosyasını bana verin:

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in, Başsavcıvekili Turan Çolakkadı’yı devreye sokarak Devrimci Karargah soruşturmasını yürüten savcı Kadir Altınışık’tan Hanefi Avcı dosyasını istediği öğrenildi. Savcı Altınışık’ın da 'Alacaksanız dosyanın hepsini alın' diyerek, Avcı ile ilgili Başsavcı Engin’e dosya göndermediği belirtildi.

 01.11.2010: Komutanları kurtarmak için Yüce Divan hüllesi:

Başsavcı İlhan Cihaner'in terör suçunun görev suçuna sokularak yerel mahkemelerden kurtarılması skandalının benzeri 'darbe günlükleri' için gündemde. İlginç bir süreç sonunda 'görevsizlik'le Ankara'ya gönderilen 'Darbe Günlükleri' Yüce Divan'a taşınmak isteniyor. AK Partili Üstün, 'Darbe suçu örtbas edilmek isteniyor' dedi. Hukukçular, 'Darbe suçu görev suçu değil' görüşünde. Emekli Başsavcı Petek ise yargılanacakları yerin özel mahkemeler olduğunu söyledi.

 08.11.2010: TÜBİTAK'tan tepki: Avcı'nın ofisinin aranmasında yoktuk:

 TÜBİTAK Başkanlığı, Hanefi Avcı'nın makam odasından çıktığı ileri sürülen kasetlerin delil araması sırasında 'TÜBİTAK görevlilerinin de katılımıyla kırıldığına' ilişkin iddiaların hayal mahsulü olduğunu bildirdi. Son zamanlarda TÜBİTAK'ı yıpratmak için Ergenekon çevrelerince çeşitli iddialar ileri sürülerek bu stratejik kurumun pasifize edilmesi ve yıpratılmaya çalışılması dikkati çekiyor. Ergenekon ve benzeri davalarda çok kritik raporlar verdiğine dikkat edilirse kurumun, bu nedenle hedef haline getirilmeye çalışıldığı söylenebilir.

 08.11.2010: Darbe ve çetecilerle uzlaşılıyor mu?:

Son günlerde peşpeşe yaşanan bazı gelişmeler kamuoyunda endişelere yol açıyor. YAŞ'ta terfi ettirilmeyen komutanlar mahkeme kararıyla terfi aldı. Balyoz’da tutuklu sanık kalmadı. İfadeye çağrılan paşalar orduevlerinde saklandı, savcı talimatlarına uyulmadı, hiç kimsenin de gıkı çıkmadı.  Silivri’de ise Ergenekon sanıkları gün sayıyor. Mehmet Haberal yüzünden 9 hakime tazminat cezası verildi. Başsavcı İlhan Cihaner kurtarıldı. Sincan Hakimi Osman Kaçmaz'a HSYK atamalarında dokunulmadı. Darbe günlükleri dosyası Ergenekon'dan çıkarılarak Ankara'ya havale edildi..

 08.11.2010: Ersöz'ün kabul ettiği kayıtları Jandarma bulamadı:

İkinci Ergenekon davasında mahkemenin tutuklu sanık Levent Ersöz'ün ifadesi üzerine talep ettiği gizli dinleme ve görüntü kayıtları ile çözüm tutanaklarının veya imha tutanaklarına dair jandarma Genel Komutanlığı'ndan olumsuz cevap geldi. Jandarma, kayıtları yaptıran Ersöz'ün ifadelerine rağmen, 'Dinleme kayıtlarına rastlanmadı, herhangi bir imha tutanağı da bulunmadı' şeklinde mahkemeye yazı gönderdi.

 08.11.2010: Danıştay Başkanı Birden niçin susuyor?:

Danıştay Başkanı Mustafa Birden, eşinin Danıştay saldırısından 1 hafta önce bir kargo şirketi tarafından telefonla arandığını ve ev adresinin istendiğini açıklamasına yorum yapmaktan kaçınıyor. Zehra Birden, 17.05.2006 tarihinde yaptığı açıklamada, 'Saldırıdan 1 hafta önce birisi arayarak, ‘Yurtiçi Kargo'dan arıyoruz. Bir paketiniz var. Teslim etmemiz için adresiniz lazım' dedi. Ben de şüphelendiğim için ev adresini vermedim ve Danıştay'a göndermelerini istedim. Danıştay'ı da arayarak dikkatli olmaları için uyardım. Ancak bugüne kadar bir paket gelmedi. Herhalde bombalı paket göndereceklerdi. (…)' demişti.

 08.11.2010: Tenzili rütbe alan Cihaner'den şok açıklamalar:

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK), 190 unvanlı hakim ve Cumhuriyet savcılarının atamasına ilişkin kararnamesiyle Adana Cumhuriyet savcılığına atanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, 'Ben burada saldırıya uğramış, hukuksuzluğa uğramış bir insanım. Bunun hesabını soracağım' dedi. Kararnameyi ve atamayı uygunsuz bulduğunu ifade eden Cihaner, başsavcılıktan düz savcılığa atanmasında rol alanları ve bu atama için tenzili rütbe ifadesinin kullananları ağır şekilde eleştirdi ve tehdit etti: 'Bir kehanette bulunayım. Bu süreçte rol alan birçok insanın çok uzak memleketlere kaçacaklarını şimdiden söyleyebilirim.' Cihaner, referandumda yüksek farkla 'Evet' çıkmasının ardından HSYK'da da 16-0 gibi tarihi bir sonuç çıkınca yine konuşmuş ve 'İnanılmaz şekilde ülke gene bir akıl tutulması yaşıyor, insanın aklı almıyor' demişti.

 09.11.2010: Poyrazköy sanığından 2. tazminat davası:

Poyrazköy davasının tutuklu sanıklarından emekli Binbaşı Levent Bektaş, kendisini tahliye etmeyen mahkeme heyeti hakkında birkez daha tazminat davası açtı. Bektaş'ın avukatları, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne yaptıkları başvuruda toplamda 50 bin TL tazminat istedi. Bektaş Ağustos ayında da çeşitli hakimlere 60 bin TL tazminat talebiyle dava açmıştı.

09.11.2010:  Orakoğlu: Avcı'nın kitabı Ergenekon'u baltalamaya yönelik:

 Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, Devrimci Karargâh örgütüne yardım ve yataklıktan tutuklanan Hanefi Avcı hakkında dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Hanefi Avcı ile ilgili fikirlerinin tamamen değiştiğini vurgulayan Orakoğlu, kendi hakkında Avcı'nın mesleki açıdan etik olmayan bir tarzda açıklama yaptığını, hukukçu arkadaşlarının konuyu araştırdığını, suç unsuru bulunması halinde dava açacaklarını söyledi. Hanefi Avcı'nın yazdığı kitabında 'PKK-Ergenekon ilişkisi'nin bulunmadığını, Hizbullah ilişkisinin de olmadığını söylediğini aktaran Orakoğlu, Avcı'nın bu ve benzeri iddialarına tepki gösterdi: "Ergenekon ile PKK arasındaki ilişki iddianamede yer almış, güvenlik güçlerinin bu konuda onlarca sayfa raporu varken bunu yok saymak, Ergenekon'u yok saymak, bilemiyorum. Allah akıl versin. Ergenekon operasyonlarının bu ülkede daha eksik olduğu kanaatindeyim. Bu operasyonların belki MİT, Emniyet, Siyaset, Yargı ayağının çıkartılması gerektiğini düşünüyorum. Bu kurumlar çok önemli. Cemaatlerden bahsederken, hiçbir şekilde Türk Polis Teşkilatı içerisindeki Ergenekon kanadından bahsedilmiyor. Kitapta tamamen bu Ergenekon operasyonlarını baltalamaya yönelik bir şey var. En doğrusunu mahkeme süreci aydınlatacaktır."

 09.11.2010: Cindoruk'dan şok tehditler:

Ergenekon davası aleyhindeki karşı açıklamalarıyla dikkat çeken Demokrat Parti genel başkanı Hüsamettin Cindoruk'tan inanılmaz sözler. TSK komuta kademesinin resepsiyona katılmayarak sessiz muhtıra verdiğini savunan Cindoruk, ordunun darbe hazırlığı yaptığını ima etti ve hükümeti açık açık tehdit etti, küstahça ifadeler kullandı.

09.11.2010: ŞOK ses kaydı: Islak imzalı planı sızdıranlara kıyım yapılsın:

İnternete şok bir ses kaydı düştü… Kara Kuvvetleri İç Güvenlik Harekat Şube Müdürü Albay Ünal Atabay'a ait olduğu iddia edilen ses kaydında Atabay, İrtica Eylem Planı'yla ilgili de şok açıklamalarda bulunuyor. Albay Dursun Çiçek'e ait ıslak imzalı 'İrtica ile Mücadele Planı' ya da diğer adıyla 'AKP ve Gülen'i Bitirme Planı'nın Genelkurmay ve Kara Kuvvetleri Komutanlıklarınca müştereken hazırlandığını belirten Albay Atabay, planın hazırlanmasıyla ilgili ayrıntılar da veriyor. Planın basında yayınlanmasına tepki gösteren Albay Atabay, korkunç bir öneride bulunuyor. Planın sızmasına yardımcı olanlara karşı Genelkurmay bünyesinde gizli hücreler kurarak kıyım uygulanmasını tavsiye ediyor.

 12.11.2010: Ergenekon davasını sakatlamak isteyen Yargıtay, sakata geldi:

 Fotokopi belgelerle 9 hakimi tazminata mahkum eden Yargıtay, Haberal dosyasının aslını 4 ay sonra yanlış mahkemeden ve yanlış numarayla istedi. Ayrıca dosyanın aslı yerine eksik fotokopilerle karar verildiği, dosya aslının karar verildikten 4 ay sonra istendiği iddia edildi. Asıl skandal olarak da, Haberal'ın sağlıklı olduğuna dair beş kişilik doktor heyetinin verdiği rapor yerine bir doktorun hayati tehlikesi olduğuna dair raporunun esas alındığı ve heyet raporunun mahkemeden gizlendiği ortaya çıkmıştı. Hukukçulara göre, yargıtayın tutuklu sanığın avukatlarından alınan dosyanın aslını görmeden, şikayetçinin verdiği belgelerle hakimleri tazminata mahkum etmesi, karardan 4 ay sonra yanlış mahkemeden yanlış dosya numarasıyla dosyayı incelemeye kalkışması, mahkemelerden heyet raporunun gizlenmesi, davanın üst mahkeme olan AİHM'de bozulmasına neden olacak.

 14.11.2010: Mahkemenin Haberal şüphesi hastaneyi panikletti:

İkinci Ergenekon davasında savcı ve mahkeme heyeti, tutuklu sanık Mehmet Haberal'ın sağlam olduğuna dair beş doktor tarafından verilen ve 1 yıldır mahkemeden gizlendiği ortaya çıkan raporun peşine düşünce, raporu hazırlayan Haseki Kardiyoloji hastanesinde panik yaşanıyor. Haberal'ın 'sağlam' olduğunu gösteren beş kişilik heyet raporunun 1 yıl önce çalındığı ileri sürüldü. Şüpheleri artıran ikinci ayrıntı ise raporun çalınmasından 13 gün sonra Haberal'ın rahatsızlanması ve hazırlanan yeni raporla cezaevi yerine hastanede kalmasının sağlanması. Bu ayrıntıların ortaya çıkması, darbecilerin cumhurbaşkanı adayı olan ve üçüncü Ergenekon iddianamesinde örgüt yöneticisi suçlamasıyla iki numaralı sanık konumunda olan Mehmet Haberal'ın sağlık ve yargı alanındaki örgüt uzantılarınca kollandığına dair iddialar güçlenmiş oldu.

 21.11.2010: Fakir cuntacıya bi sadaka!:

Ergenekon ve benzeri davalarda sanık olan mensupları için TSK’da hukuki yardım sandığı oluşturuldu. TSK Hukuki Yardım Sandığı’na asker kişilerin yanında isteyen sivillerin de yardım etmesinin önünü açıldı. Medyaya açılacak davalardan kazanılacak tazminatlar da sandığa bırakılacak. Tüm askeri birliklere gönderilen 'TSK Hukuki Yardım Sandığının Kurulması' konulu emirde, isteğe bağlı olmakla birlikte sandık üyesi olan ordu mensuplarının sandığa her ay 1 lira bağışta bulunmasının arzu edildiği vurgulandı. Ancak 'isteğe bağlı' ve 'gönüllülük' esasına göre olacağı söylenen yardımları sağlayabilmek için asker ve subaylara baskı uygulanıp uygulanmayacağı bilinmiyor. Buna benzer bir Ergenekon sanıklarına yardım faaliyetinin baskıyla yürütüldüğü haberleri daha önce medyaya yansımıştı. Askerleri üstlerine karşı zor durumda bırakacak ve kışkırtacak böyle bir sistem ile TSK'nın asli görevi olan ülke savunmasına değil adları suçlara karışmış mensuplarını savunmaya ağırlık vermesi eleştiriliyor.

 23.11.2010: Yargıdan 'adi vaka': JİTEM cinayeti çavuşa yıkılarak kapatıldı:

İşyerinden 7 kişilik JİTEM ekibi tarafından gözaltına alındı, Saraykapı Jandarma Komutanlığına götürüldü, cesedi 13 gün sonra Lice yolunda bulundu. Ancak JİTEM'in adını bile anmayan mahkeme ile yargıtay, 'adi vaka' diyerek suçu tek kişiye yıktı ve kapattı. Ergenekon davasında mahkemenin en ince detaylara kadar inerek, devlet ve özel tüm kurumları incelemekten çekinmeyerek suçlu ile suçsuzu ayırma gayretini gören kamuoyu, adil yargılamanın ancak böyle yapılacağını, örtbas olaylarının artık geride kaldığını, kamuoyu vicdanını rahatsız eden gayretlerin, kontrgerillanın yargıdaki uzantılarının devrede olduğu şüphesini doğurmaktan başka bir işe yaramayacağını düşünüyor.

 25.11.2010: ERGENEKON TANIĞININ EVİ KURŞUNLANDI!:

Erzincan'da yürütülen Ergenekon soruşturmasının kilit ismi İlyas Meral'in ailesiyle birlikte yaşadığı ev kimliği belirsiz kişiler tarafından kurşunlandı. Emrindeki 90 sokak çocuğuyla silah ve uyuşturucu taşıma işinde Ergenekon'a hizmet etmekle suçlanan İlyas Meral, iddianamede ismi geçtikten sonra kendisini baskı altında hissettiğini belirterek, 'Zor durumdayım. Tehdit ediliyorum' dedi. Bu olay, Ergenekon kadrolarının tamamıyla deşifre edilemediği, saldırı gücünü koruduğu iddialarını doğrular nitelikte.

 25.11.2010: Haberal'ın Adli Tıp sevkine direniş:

Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin; sağlığıyla ilgili ortaya çıkan şüphelerin netleşmesi için Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesine yönelik kararı üzerine sağlıktaki kontrgerillacılar bir kez daha harekete geçti. İÜ Kardiyoloji Enstitüsü, Prof. Dr. Haberal'ın 'ölümcül risk' taşıdığını ve Adli Tıp Kurumu'na sevkinin tıbben doğru olamayacağı yönünde karar verdi. 591 gündür bu hastanede tedavi olan Prof. Dr. Mehmet Haberal için sağlıklı olduğuna dair verilen raporun 1 yıl mahkemeye gönderilmediği ortaya çıkmış, savcı ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.


7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder