Prof.Dr.Sait Yılmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Prof.Dr.Sait Yılmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mart 2021 Pazar

Köşeye sıkışan sadece ABD ve Trump değil, tüm dünya..

 Köşeye sıkışan sadece ABD ve Trump değil, tüm dünya.. 


Prof.Dr.Sait Yılmaz 
30 Ocak 2020 


Giriş
 
ABD, ne demokrasi ne özgürlükler, kuruluşundan beri her şeyden önce zengin bir 
sınıfın çıkarlarını kollamak için oluşturulmuş bir siyasi sisteme (Plutokrasi) sahiptir. 
Hangi partiden olduğunuzun önemi yoktur. ABD’yi yöneten derin devlet askeri-istihbarat kompleksi olarak gösterilse de onlar küresel sermayenin yani Yahudi parasının memurlarıdır 1. Trump’ın ne istediği önemli değildir, yapması gerekeni yapar. ABD başkanları, seçilmiş kongre üyelerinin önemli bir kısmı, arkasında Yahudilerin olduğu silah sanayi, büyük şirketler, bankerler ve medya tarafından satın alınmıştır ve Trump, bundan istisna değildir. Son yıllarda ABD dış politikası için derin devlet içinde yaşanan çekişme İsrail’in öne almak istediği İran 
senaryosuna ilişkindir. Bir grup, İran senaryosunun öne çekilmesini isterken, diğer grup önceliğin Çin olduğunu iddia ediyor. Her iki grupta ABD halkının değil, küresel sermayenin çıkarları için çalışıyor. Trump, iki tarafı da idare ediyor ve bazen diğer taraf için geri adım atsa da İsrail’i memnun edecek tüm hukuksuz kararları alabiliyor. Neler olduğu ile ilgili önce Trump’ın durumu ile başlayalım, sonra yeni Orta Doğu Barış Planı ve diğer gelişmeleri açıklayalım. 

Trump, zor durumda.. 

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi 24 Eylül 2019'da "ABD'nin ulusal 
güvenliğine zarar verdiği" ve "Başkanlık yeminine ihanet ettiği" gerekçesiyle Trump'a yönelik azil soruşturması başlatıldığını açıklamıştı. Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda 18 Aralık'ta yapılan oylamada suçlamalar kabul edildi. Halen Trump, ABD Senatosunda yargılanmaya devam ediyor ve yeni tanıkların çağrılması tartışılıyor. Cumhuriyetçi Trump son üç yılda, Demokrat Parti’nin en şeytan kesimleri ile ittifak halindeki ABD askeri ve istihbarat aygıtının yönettiği derin devletin şantajı altında. Kasım Süleymani’nin katli için verilen emir gibi 
İsrail’e Kudüs’ü veren karar da İsrail’in baskısı ile geldi. Trump, ABD askerlerini çıkarmak isteyen Irak’ı yaptırımlarla tehdit etti. Trump’ın densizliği ve tutarsızlığı ABD’de olduğu kadar dünyada da uluslararası ilişkilerin ahlaki sınırları konusunda yeni bir tartışma başlattı. 

Gazinocu Trump’ın devlet yönetimi anlayışı; ırkçılık, yabancı düşmanlığı, patalojik 
yalancılık, aptalca tehdit etme, şantaj yapma ve twitter ile haberleşme gibi özelliklere sahip. CIA Direktörünün arkasında olduğu askeri-istihbarat kompleksinin çeşitli katmanları var. Önce Trump’ı Rusya ile gizli ilişkileri üzerinden vurmaya çalıştılar (Russiangate) ancak iki yıl süren uğraşıdan sonuç alamayınca Ukrayna ile ilgili telefon görüşmeleri skandalına sarıldılar. Trump’ın Ukrayna devlet başkanı ile yaptığı telefon görüşmesinde başkanlık seçimlerindeki rakibi Joe Biden’e yönelik komplo teklifi skandalı (Ukraniangate) üzerine odaklanmış durumdalar. 
Son yıllarda Ukrayna, Orta Doğu ve İngiltere’de kukla hükümetler üzerinden Küresel Sermayenin ABD ve Avrupa’daki ayakları olan Rockefeller ve Rothschilds birbirilerine karşı önemli hamleler yaptılar. Bunları daha önce yazmıştık. Trump ise finansal küreselleşmeye karşı ve onunla birlikte sanayi kapital ve ekonomide şirket hâkimiyeti öne çıkıyor. ABD’deki güç merkezlerinin son durumunu şu şekilde özetleyebiliriz 2

 - Ekonomik güç eliti olan İsrail yanlıları ve Wall Street CEO’ları. 
 - Milli kapitalist elit. 
 - Güvenlik ve savunma sanayi kompleksine bağlı Pentagon Generalleri. 
 - Küresel sermayenin iş eliti. 
 Yukarıdaki grupların içinde en etkili olanlar ekonomik elit ve generaller. Onları iş eliti ve milli kapitalistler izlemektedir. Bu kişiler belirli bir partiden gelmemekte, sık sık güç mücadelesi içinde yer değiştirmektedirler. 
Trump’ın kilit ekonomik kadroları başlangıçta İsrail yanlısı neo-liberaller ve ekonomik milliyetçiler arasında paylaşılmıştı ama sekiz ay sonra bu grubun yerine Trump’ın generalleri ile ittifak halindeki Siyonist-küreselciler geldi. 
Kısaca, Trump’ı korumak ve yeni başkanlık seçimlerinde desteklemek ise en başından beri Küreselci Siyonistlere, İsrail yanlısı Orta Doğu politikası taraftarlarına kalmış durumda. 
 Derin devlet, Trump’ı devirmese de onun dış politikada hareket alanını istediği gibi yönlendiriyor yani siyasi ve askeri seçenekleri üzerinde belirleyici olmaya devam ediyor. Bir zamanlar Bizans İmparatoru Konstantin’in yaptığı gibi “Onlarla savaşmak yerine onlara katılmak 3” stratejisini seçti. Yani derin devlete uymayı öğrendi. Derin devletin ve Wall Street’in Trump’ı etkilemede daha doğrusu ayar vermede içeriden iki adamı var. Trump’ın bir zaman gözdelerinden olan John Bolton en büyük İran düşmanı ama aptal ve tehlikeli olarak görülüyor. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise derin devletin neo-con fraksiyonu ile birlikte Kasım Süleymani’nin öldürülmesini isteyenlerin başında geliyor. Bunlara başkan yardımcısı Pence de eklenmeli. Özetle Trump-Pompeo-Pence üçlüsü ABD’yi yöneten cinayet mekanizmasının önünde oturuyor. Amerikalı Yahudi zenginlerin arkasında olduğu İsrail yanlısı Demokrasilerin Savunulması Vakfı (FDD 4), Bolton’u harekete geçirdi ve İran koalisyonuna gönülsüz olan İngiltere tehdit edildi. Her şeye rağmen İran senaryosu İsrail’in istediği hızda gelişmiyor ve bu yüzden FDD içinde bazıları istifa etmek zorunda kaldı. 

Trump’ın finansörleri muhafazakâr Yahudiler ve Hıristiyan Evanjelikler, en çok 
onlardan medet umuyor. Böylece Senato’da suçlamalardan kurtulmayı ümit ediyor. 
Trump, sık sık Evanjelik dini ayinlere katılarak taraftarlarını ve finansörlerini artırmaya çalışıyor. 
Tanrı’dan hep birlikte sağlık ve zenginlik istiyorlar ama bu dini anlayış örneğin Orta Doğu’dan gelen göçmenlere hoş bakmıyor, Meksika sınırına duvar örüyor, insanları ve ülkeleri kendine göre ayrıştırıyor. Üstelik cennete gidecekleri de kendilerine göre belirlemişler. Cennetin Görev Tanımı (Mandate of Heaven) aslında eski bir Çin siyasi ve dini doktrini. Bu doktrine göre, imparator kâinatı doğal düzenine yöneten ve kutsal olarak seçilmiş kişidir. Eğer imparator görevini layığı ile yapmazsa felaketler başlar ve görev tanımı sona erer 5. Amerikan liderlerinin Bağımsızlık Bildirgesi ile böyle bir kutsal görev aldığı, hala ABD dış politikasına yön veren ‘Amerikan İstisnacılığı’ anlayışının da kökenidir. Nitekim Temsilciler Meclisi Başkanı demokrat Nancy Pelosi, Trump’ın hainlikle yargılanması için yapılan sorgulamanın sonunda yaptığı konuşmada buna vurgu yaptı. 

 Orta Doğu’ya ve Arap ülkelerine her istikametten sokulmaya çalışan Çin, ABD 
tarafından en büyük tehdit olarak görülüyor. Üstelik Batı felsefesi ve tarihinin bir parçası olmadığı için arada kültürel bir boşluk var. Evanjelikler ve muhafazakârlar, ABD’yi beyaz üstünlüğünde bir Hıristiyan millet olarak tanımlayarak, ortak bir gündem oluşturacak yani Çin’e karşı ‘din’ değil ‘ırk’ kullanılacak. Özetle Hıristiyan bağnazlık üzerinden Çin ile bir kültür savaşının altı da ısıtılıyor. Yeni muhafazakâr lar için Afganistan bir “zorunluluk savaşı”, Irak ise “seçenek savaşı” idi. Suriye, Yemen ve diğerleri bu seçeneklerin devamı oldu. 

Bundan sonrası ise Tanrı’dan gelen çağrı üzerine kâinatın ahlakı için savaş olacak. Çin’in cennet için görev tanımına dönecek olursak; Tanrı belirli coğrafyalardaki liderler ve halklar için ödül ve cezalandırma ile adalet sağlar. Bu anlayışın ABD’deki versiyonu ise daha önceki makalelerimizde bahsettiğimiz “Tepedeki Şehir 6 ” yani cennet için ABD’nin çekici bir ülke olması ve Tanrı’nın vaat ettiği topraklara ulaşmasıdır. 

Trump’ın Orta Doğu Barış Planı.. 

Başkan seçildiğinden beri Küreselci Siyonistlerin desteği ile ayakta kalan ve halen 
devam eden azil sürecinde İsrail lobisinin şantajı altında olan Trump’ın son diyeti Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te verilen tavizler oldu. 
Trump, İsrail başbakanı Netenyahu ile birlikte Orta Doğu Barış Planı’nı açıklarken dikkat çeken birkaç husus var; 
- Ortada devam eden bir barış görüşmesi yoktu, Yahudi damat Jared Kushner daha Kasım 2016’da Orta Doğu politikalarının başına getirilmişti ve dolayısı ile bu aslında Kushner Planı
- Anlaşmanın tarafı olması gereken Filistin yönetimi görüşmelere dâhil değildi. 
- Trump, son yıllarda zaten İsrail yanlısı tek taraflı politikaları ile bu görüşmelere 
aracılık edecek bir konumda değildi. 


Resim: İsrail’in Oluşturmaya Çalıştığı Kuşatılmış Filistin Bölgeleri 
 Map of the future Israeli state in the Trump administration plan. 

2017’den beri hazırlandığı iddia edilen 50 sayfalık kitapta yer alan plan, Orta Doğu Barışı ile ilgili sanki Trump’ın görüşleri imiş gibi açıkladığı esaslar ile aslında İsrail’in isteklerini meşru hale getirmeye çalışıyor. İsrail, 52 yıldır Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü işgal altında tutuyor. Plan, esas itibarı ile şunları öngörüyor; 
- Filistinlilere kendi topraklarında sınırlı özerklik verirken, İsrail’in kontrolünde 
kuşatılmış bölgeler içinde yaşamaya zorlanıyorlar. 
- Kudüs’ün egemenliği İsrail’e verilirken, Filistin’e şehrin doğusunda bazı bölgelerin kontrolü bırakılıyor 7

- İsrail’in Batı Şeria’dan tamamen çıkması gerekirken %70-80’i Filistin yönetimine 
bırakılıyor. Böylece İsrail, buradaki illegal yerleşim alanlarını meşru hale getiriyor. 
- Netanyahu’nun istediği gibi; İsrail, Ürdün Vadisinin çoğunu kontrol altına alacak ve Batı Şeria’daki geleceğin Filistin Devleti’ni de çevrelemiş olacak. 
Filistin’in kara, deniz ve hava tüm ulaştırması, sınırları İsrail’in kontrolünde olacak. 
İsrail’in Batı Şeria’da illegal olarak yerleşim sağladığı yerler meşru hale getirilerek Ürdün Vadisi’ne de bağlanacak. Özetle, Güney Afrika’da olduğu gibi ırkçı bir bölünme ile tüm toprakların kontrolü İsrail’in kontrolüne verilirken, bölgesel dengelerle de oynanıyor. 
Bu plan, seçim hazırlığındaki iki lidere de iç politikada yardım edecek. Plan; Trump’ın Senato’daki azil süreci ile üç günlük soruşturmanın son gününde iken yayınlandı. Netanyahu da ülkesinde yolsuzluk iddiaları ile suçlanıyor. Trump azilden muaf olmayı ve yeni seçimleri kazanmayı, Netanyahu ise hapisten kurtulmayı ve tekrar seçime girmeyi umuyor. 
BM, Trump’ın planını reddetmiş gözüküyor çünkü hem BM kararlarına hem de 
uluslararası hukuka aykırı. BM için hukuka uygun olan 1967 yılında çizilen sınırlara uygun olarak iki devletli çözüm ve doğrusu bu. 

Köşeye sıkışan ABD.. 

Trump’ın 2017 yılı Ulusal Güvenlik Strateji dokümanına göre Çin ve Rusya, iki 
revizyonist ülke olarak ABD’nin uzun vadeli stratejik rekabetinin en öncelikli gündemidir. 
Trump’ın, İsrail’in baskısı ile İran’ı hedef almış durumda ama Rusya ve Çin, ABD’nin bu ülkeye yönelik yaptırımlarını etkisiz hale getiriyor. Temmuz 2019’da Rusya, Çin ve İran liderleri Bişkek’teki Şangay İşbirliği Örgütü toplantısında ortak bir deniz tatbikatı yapmak ve ticari diplomasi konusunda anlaşmışlardı. Nitekim Aralık 2019’da Umman Körfezi’nde Rusya, Çin ve İran’ın yaptığı tatbikat ABD için alarm verdi. Rusya, ABD’yi Suriye ve Türkiye ile ilişkileri üzerinden vuruyor. Çin ise küresel bir deniz gücü geliştirmek peşinde ve Cibuti yakınlarında ilk dış askeri üssünü açtı. İran; ABD’nin Orta Doğu’daki en yakın koalisyon ortakları olan Bahreyn, Suudi Arabistan ve BAE tarafından şüphe ile bakılan ülke. 

Avustralya ve İngiltere, ABD’nin müttefiki olarak Körfez’e savaş gemileri gönderiyor ama diğer Avrupa ülkeleri Trump’ın özellikle nükleer anlaşma ve iklim değişikliği sözleşmesinden tek taraflı çekilme kararlarından memnun değiller, Çin ve Rus liderleri ile daha yakın çalışıyorlar. Özetle, ABD diplomatik olarak yalnız ve dış politikada ahlaki yönü ile iflas etmiş durumda. ABD’nin %25 gümrük vergisi şantajı altında olan İngiltere, Fransa ve Almanya, İran’a yönelik ambargolara ve savaş koalisyonuna katılmaya zorlanıyor. 

ABD yönetimi içindeki Çin ve İran savaş senaryoları arasındaki çekişmeye dönecek olursak; Savuma Bakanı Mark Esper, Amerikan askeri gücünün Asya Pasifik’e odaklanılmasını isterken, Körfez bölgesine gönderilmektedir. Orta Doğu’dan sorumlu ABD Merkez Kuvvetleri Komutanı general Frank McKenzie, Orta Doğu’da kalmak için ısrar etmektedir. ABD’nin Orta Doğu’daki askeri varlığı Irak, Suriye, Kuveyt, BAE, Katar, Türkiye vd. ülkelerde konuşlanmak üzere 80 bin kişiyi geçiyor 8. Bu gücün tamamı İran’a karşı konuşlanmış durumda. Kasım Süleymani ’nin öldürülmesinden sonra ABD, IŞİD ile mücadeleyi bıraktı ve Irak’ta askerlerini korumaya odaklandı. Binlerce asker, diplomat ve sivil yanında özel sözleşmeci şirket personeli yolda. Mayıs 2019’dan beri 28 binden fazla Amerikan askeri Orta Doğu’ya gönderildi 9. Bu askerlerin 3 bini Suudi Arabistan’a gitti. 

Gerekçe geçen Eylül ayında İran’ın iki Suudi petrol bölgesine attığı füzeler nedeni ile petrol üretiminde zorlanması. Pentagon, geçen hafta bir filo F-15E savaş uçağını Suudi Arabistan’ın Prens Sultan Hava Üssü’ne gönderdi. Bu uçaklar, İran içindeki kara hedeflerine saldırmak için seçildi. Geçen Ekim ayında ise BAE’deki El Dafra Üssü’n başka bir F-15 E filosu gönderilmişti. ABD, İran’a karşı bölgeye yeni hava sistemleri gönderiyor. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Afrika Komutanlığı (AFRICOM) ve Latin Amerika Komutanlığı oldukça meşgul ve daha fazla asker, gemi, uçak istiyorlar. Asya-Pasifik’e gidecek her asker ve araç onlara daha az gitmesi demek. Kısaca, ABD ne önceliklerini belirleyebiliyor ne de askeri görevleri ile uyumlu bir kaynak yönetimi var. 

Üstelik IŞİD yok olmuş, Suriye içinde Esat hâkimiyeti sağlamış ve ABD düşmanlığı 
zirve yapmışken yeni bir macera dönemine giriliyor. İran ile Irak, Afganistan, Suriye ve Yemen’de devam eden mücadeleye rağmen İran’ın doğrudan hedef alınması pahalı bir senaryo. Üstelik ABD’nin devam eden askeri görevleri var; 

 - Rusya’ya karşı Baltık bölgesini savunmak, 
 - Afganistan’da Taliban ile savaşmak, 
 - Çin’i Tayvan’a saldırmaktan caydırmak, 
 - Kuzey Kore’yi Güney’e saldırıdan korumak, 
 - Suriye’deki petrol bölgelerini muhafaza etmek, 
 - Orta Doğu ve Afrika’da terör örgütleri ile istikrarsızlık faaliyetlerini sürdürmek. 

    Latin Amerika’da ABD’yi Venezüella petrol için hedef alıyor ama ABD yanlısı 
Bolivya, Şili ve Ekvator’da neo-liberal politikalar halkı iyice fakirleştirdiği için durum kritik. CIA tarafından Venezüella’da 2019 yılında yeni bir rejim değiştirme komplosu yürürlüğe kondu. Trump, Nikaragua’yı da rejim değişikliği ile tehdit etti. Bolivya’da Morales ABD’nin onayı ile görevi bıraktı. 

Uzun vadeli hedefi Çin’e odaklanmak isteyen ABD, bir an önce İran ile ilgili 
işlerini bitirip, Orta Doğu’dan Doğu’ya ilerlemek istiyor. Bütün bunlar bütçe istiyor. Yıllık bir trilyon dolar açık veren ABD, Irak ve Afganistan’a yaklaşık 6 trilyon dolar harcadı ve sonuç sıfır. Trump’ın 2020 yılı savunma bütçesi yeni Uzay Kuvveti de dâhil 738 milyar dolar. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler konu savaş gündemi olunca derin devlet gibi düşünüyorlar. 

 Sonuç.. 

 İran senaryosu yaklaşıyor ve bu savaş Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin’i de 
etkileyeceğinden bu ülkeler için de yeni düzenlemeler hazırlanıyor. Ancak, sadece ABD değil, tüm dünya kriz içinde ve çözüm savaş olarak görülüyor. ‘Uzun savaş’, ‘yaratıcı kaos’, ‘sürekli savaş’ gibi kavramlar aslında daha büyük dünya savaşının hazırlıkları ve bunlara daha önce değindik. Asıl sorun, uluslararası sistem ile ilgili; finansal ve başta iklim koşulları olmak üzere çevresel olarak bir çöküş yaşanıyor. Kapitalizm artık ekonomileri taşımıyor. Tüm ülkeler benzer sorunlar içinde; üretim yok, iş yok, ihtiyaç çok, gelir yok ama borç çok. Sadece ABD’nin ulusal borcu 23 trilyon dolar. Ülkeler borç krizi içinde iken, tüketime alıştırılmış insanlar evsiz, işsiz ama borçlu. Öte yandan dünyanın her yerinde iklim koşullarına bağlı olarak felaketlerden geçilmiyor. İklim ısınması, kutupların erimesi, fırtınalar derken, 
Avustralya’da Türkiye’nin onda biri kadar bir orman alanı yandı. Nedense yanan yerler hep kıymetli madenlerin yani hazır para kaynaklarının olduğu bölgeler. İnsanlık, açgözlü insanların yönettiği devletler yüzünden yaşadığı dünyanın doğasını ve kendi kendini yok ediyor. 
Prof.Dr.Sait Yılmaz 
30 Ocak 2020 

 
DİPNOTLAR:

1 Küresel Sermayenin yapısı ve uzantıları için bakınız; Sait Yılmaz, Küresel Sermaye ve Türkiye, Kaynak Yayınları, (İstanbul, 2014),. 
2 James Petras, Who Rules America? The Power Elite in the Time of Trump, Global Research, (September 13, 2017). 
3 Bu strateji daha sonra Hıristiyanlık stratejisi haline gelmişti. 
4 FDD: Foundation for the Defense of Democracies. 
5 Patrick Mendis, The Political Hijacking of Religious Principles, National Interest, (January 27, 2020 ). 
6 Bakınız, Sait Yılmaz, Tepedeki Şehir, academia.edu.tr, (02 Şubat 2019). 
7 Felicia Schwartz, Michael R. Gorden, Trump Says He Has Given Netanyahu His Plan for Mideast Peace, WSJ, (Jan 28, 2020). 
8 Daniel R. DePetris, Did Donald Trump Misplace His National Security Strategy? Defense Priorities, (January 24, 2020). 
9 Enea Gjoza, The Iran Illusion: The Threat to America's Security Comes from Great-Power Problems, Not Tehran, Defense Priorities, (January 27, 2020). 

***

9 Şubat 2021 Salı

21. Yüzyılda İstihbarat BÖLÜM 2

21. Yüzyılda İstihbarat  BÖLÜM 2






 İstihbaratın Askerileşmesi 

Uluslararası arenada söz konusu olabilecek ve geçmişte de yaşanmış güvenlik riskleri ile baş edebilmenin en ekonomik ve etkin yolu zorlayıcı diplomasi ile 
desteklenen örtülü yöntemler ve gizli savaşlar olacaktır. 21. yüzyılda politikanın gizli ve örtülü yöntemlerle devam ettirilmesi teknolojinin sağladığı yeni 
avantajlar ve yöntemlerle çeşitlenerek devam edecektir. istihbarat fonksiyonları nın uluslararası güç mücadelesi içinde daha yaygın ve etkin kullanımı ile 
örtülü operasyonlar ve düşük yoğunluklu çatışmalar bazen değişime uğrayarak yaygınlaşacaktır. İstihbarat fonksiyonları ile güvenlik ortamını şekillendiren 
güçlerin sağladığı bölgesel etkinlik küresel etkinliğin de kapısını açacak, çokkutuplu ve rekabetin genellikle örtülü yöntemlerle sertleşerek sürdüğü bir 
uluslararası ortam yaşanacaktır. İstihbarat fonksiyonları ve ileri teknoloji konusunda ön plana çıkan ülkeler, ittifaklar sistemi ile dünya liderliğine 
oynayacaklardır. Askeri güç bu tür sorunlarla başa çıkmak için tek başına uygun bir araç olmadığından istihbarat fonksiyonları ile desteklenen diplomasi 
veya müdahale biçimleri daha uygun yöntemlerdir. Bu gelişmeler; ülkelerin dış güvenliklerinin daha etkin ve gelişmiş yapılanmalara, imkânlara ve yöntemlere sahip olmalarını gerektiğini göstermektedir. Günümüzde siyasi-stratejik ve ekonomik istihbarattan çok askeri-stratejik istihbarata odaklanılmaktadır. 

Bu istihbaratın yeni oryantasyonu oldu. İstihbarat sadece sivilleşmedi, son 20 yılda oldukça özelleşti ama bir yandan da yeşilleşti yani askerileşti. 

2000‟lerin istihbarat paradigmasının tarifi 11 Eylül sonrası dönemde yapılmaya başlandı. İstihbarat, belirli bir alanda ve taktik kullanıma uygun olmalıydı. 
11 Eylül 2001 sonrası CIA geleneksel görevi olan ordu ile ortak görevlere başlarken, ajanlar askerlere dönüşüyordu. Askerler ise timler halinde Amerikan 
dış politikasının karanlık boşluklarına dağılıyordu. Yeni Amerikan savaş metodu için askeri-istihbarat kompleksi yaratılmıştı. Birbirinden ayrı ve paralel 
yürüyen pek çok savaşta özel kuvvetler ve istihbaratçılar yan yana çalışmalı idi. Sözleşmeci özel şirketlere gizli casusluk ağları kurulması görevi verildi 
ve bölgedeki diktatörler, güvenilmez yabancı istihbarat servisleri ve vekilli savaş güçleri ile işbirlikleri geliştirildi 14. 

ABD, terörle gizli savaşta en önemli vasıta olarak silahlı insansız hava aracını (Predator) keşfetti ve halen onun yanına bir şey koyamadı. ABD‟deki 
istihbarat servisleri gittikçe askerileşiyor hatta yapıları askeri modele kayıyor; daha merkezi ve yukarıdan aşağı liderlik. Geleneksel espiyonaj yani ajan 
kullanımı ile insan istihbaratı açık kaynak istihbaratında daha az değerli olacak, sosyal medya istihbaratı genişleyecektir 15. 

Siber savaş, drone ve robotlar, özelleşmiş savaş, teknoloji ile güçlendirilmiş kişi ve küçük gruplar savaşın doğasını değiştirecektir. 
Düzensiz savaşlar; fiziksel, entelektüel ve moral olmak üzere üç alanda yapılır. Modern savaş ise çifte bir vizyon krizi yaşıyor. Birincisi entelektüel vizyon 
sorunudur. 
Gerçek bir teknolojik devrimle karşı karşıya olduğunu kabul etmek istemiyor. Diğer sorun alanı ize yeni teknolojilerin yarattığı çözülemeyen problemlerdir; 
komuta-kontrol ve istihbarat krizi. ABD‟nin terörle mücadelesi 5 yıl içinde iki büyük savaştan sonra İŞİD ‟a yönelik hava harekâtına, özel kuvvet 
operasyonlarına ve CIA‟ nın vekilli savaşlarına indirgenmiş durumdadır. Çare “akıllı savunma” ama bu çok para ve çok güçlü ordu anlamına gelmiyor. 
Yeni durumları önceden görmek, adapte olmak yani akıllı istihbarat ile operasyonel zorluluk ları yenecek eğitim ve kabiliyetlere sahip olmaktır. 
Ancak, Soğuk Savaş‟tan kalma yapılara sahip istihbarat servisleri terörle mücadele için yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyuyor. 21. yüzyılın istihbaratı için saldırgan avcı stratejisi gerekli ancak bu sadece teröristleri avlamayı yani öldürmeyi değil, yerel istihbarat ve güvenlik servisleri ile birlikte çalışmayı ve yerel hassasiyetleri dikkate almayı gerektiriyor 16. 

Küresel terörün geldiği aşama yeni, saldırgan ve Ortodoks olmayan taktikler gerektiriyor 17. 
Bir istihbarat teşkilatı olmasına rağmen CIA, ABD‟nin terörle mücadelesinde ana vasıtalarında biri oldu 18. 
Bu amaçla örtülü faaliyet alet kutusu (psikolojik savaş, bilgi savaşı, aldatma, siyasi-ekonomik ve paramiliter örtülü operasyonlar) koordineli bir şekilde 
kullanılmalıdır. Son yıllarda paramiliter programlar içinde eğit-donat, hedefli öldürme programları öne çıktı. 

 İstihbaratın Öncelikli İşi; Terörle Mücadele 

 Uluslararası güvenlik çevrelerinde gene kabul gören anlayışa göre, tehdidin doğası, dolayısıyla istihbaratın hedefi büyük ölçüde, ulus-devletlerden devlet dışı 
aktörlere kaydı. Devlet dışı aktörler, öncelikli hedef oldu. Ulus-devletler coğrafidir yani belirli bir coğrafya içindedir ve adresi bellidir. Onların uzun bir hikâyesi 
vardır ve istihbarat, bu hikâyelerden yola çıkarak kendi liderlerine yön verecek çalışmalar yapar. Hikâye olmadan, yeni bir bilgi sadece boş bir bilgidir. 
Devletlerarası ilişkiler hiyerarşik ve bürokratiktir, tehdide dayalıdır. Devletlerin çıkarları ve hedeflerini anlamak için savunma yeteneklerine bakılır; tanklar, 
füzeler, ordunun büyüklüğü vs. 

Teröristler (bireyler, şebekeler ve örgütler) ise her yönden devletlerden farklıdır. Küçük yapılardır ama bir intihar bombacısı bile büyük sonuçlar doğurabilir. 
Dönüşen, akıcı ve gizli yapıları hakkında istihbarat toplamak zordur. Ne adresleri vardır ne de sadece oradadırlar. Teröristler genellikle bir halkın içinde saklıdır 
ve onlar hakkında bilgi toplarken sivil halkın özgürlüklerine zarar vermemelisiniz dir. Onlarla ilgili çok az hikâye vardır ya da yoktur. 11 Eylül 2001‟den beri 
hala El Kaide‟nin hiyerarşisi, şebekesi, eylemleri, ideolojisinin ne olduğu tartışılıyor. 
Bütün bu gelişmeler istihbarat örgütlerine de etki ediyor ve geleceğe ilişkin çalışmalara önem kazandırıyor. İlk yaşanacak etki bugün bahsettiğimiz 
“istihbarat” ya da “gizli istihbarat” kavramı ile 20 yıl sonra aynı şeyi mi kast edeceğiniz sorusunun cevabıdır. Gizli istihbarat, başkasının sizin bilmenizi 
istemediği ve vermediği bilgiyi elde etmek başarısıdır. Bunun için hala ajanlar eğitiliyor, yabancı ülkelerde irtibat personeli kullanılıyor ve özel haberleşmeler 
elektronik olarak takip ediliyor. Bilgi ve haberleşme teknolojileri şirketleri halen uluslararası çatışmalarda çok önemli roller oynuyorlar. 

Arap hareketlerindeki devrimlerin alt yapısını kurdular 19. 

Örneğin. 
Suriye‟de muhalif gruplar şirketlerden istifade ederek (Google Map Maker) bölgenin haritasını çıkardılar, insan kaynağı temin ettiler (crowd-sourcing program) ve rejim üyelerinin ailelerine kadar tüm bağlantılarını ve yerlerini öğrendiler. Protestolar başladığında yerel olarak muhaliflerin elinde Google editörleri tarafından onaylanmış isim listeleri vardı 20. Protestocular, Google sayesinde sadece elektronik haritaları değiştirmediler, cadde ve sokaklara kendi isimlerini verdiler. Böylece muhtemel bir barış anlaşması için Google sayesinde kendilerine göre bir meşru harita geliştirdiler. 

Suriye hükümeti BM de Google dan şikâyetçi olunca, şirket yetkilileri bu bilgileri yetkili (!) kaynaklardan aldıklarını söylediler 21. Ayaklanmacılar ile teknoloji 
şirketleri işbirliği içinde bu tür oyunları Ortadoğu genelinde, Güney Asya ve Latin Amerika‟da da oynuyorlar. 

 21. yüzyılın tehditleri artık devletlerden çok devlet dışı aktörlerden, teröristler den, ayaklanmacılardan, aşırılık yanlılarından, organize suçlardan, siber 
hacker‟ lar dan, korsanlardan kaynaklanıyor. İletişim ve haberleşme alanındaki teknolojik gelişmeler açlık, kıtlık, insan hakları, göç, hastalıklar gibi tehditleri 
daha görünür hale getirdi. Dış politikada ulusal hükümetlerin ikna edilmesi için gene kendi halkı kullanılacaktır. Bu amaçla, bölgesel güvenlik aracı olarak 
“ikna” yöntemi için yenilikçi yaklaşımlara başvurulabilir. Uzmanlaşmış, yüksek teknolojiye sahip gizli faaliyetler yerel hareketlerin desteklenmesinde rol 
alabilir. Küresel kamuoyu, stratejistlerin dikkate alması gereken gerçekten önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Küresel iletişim “kopyacılığı” mümkün kılmaktadır. Anında ve yoğun küresel haberleşme; ülkelerin, kendi vatandaşlarının (veya diğer ülke vatandaşlarının) neyi duyması, görmesi, okuması, bilmesi ve inanması gerektiğini etkileyecek kabiliyetlerini erozyona uğratmıştır. Teknoloji insanların hayatının kalitesini artırır ve toplum yaşamını dönüştürürken, özel hayatın gizliliği endişe konusu oldu. 
 
İstihbaratın Özelleşmesi 

17. yüzyıldan beri özel şirketler ülke kaynaklarının (İngilizlerin Doğu Hindistan Çay şirketi ya da Amerikalıların Standart Oil‟i gibi) sömürülmesinde kullanılırdı. 
Bugün teknoloji şirketleri ile ülke egemenlikleri ve kendini savunma hakları ellerinden alınıyor. ġüphesiz bu şirketlerin istihbarat servisleri ile iç içe çalıştığını 
düşünüyorsunuz ama bu bile yetersiz çünkü daha da ötesinde birçok devletten ya da devletler grubundan daha etkili bir “istihbarat silahı” olarak kullanılıyorlar. 
Tarihte hiç olmadığı kadar uluslar arası politikada bir güç çarpanı haline geldiler. Soğuk Savaş döneminde çok büyük, çok yavaş ve çok katı bir rakip vardı. 
Bugün ise rakiplerimizden daha hızlı karar alma ve harekete geçme kabiliyetine sahip değiliz. 

Özel ticari şirketler ve akademik ortaklar hükümetlerin daha hızlı hareket etmesine yardım edecektir. Soğuk Savaş döneminde istihbarat gizli bilgi demekti 
ve karşı tarafın sakladığı bu bilgiyi almak istihbarat servislerinin işi oldu. Toplanan bilgiler bir süreçten geçirilir ve gene gizli kanallardan üst makamlara rapor edilirdi. Bugün bu sistem ne yeterli ne de kabul edilebilir. Artık özel sektörü kaynak olarak kullanma dönemindeyiz. Örneğin ticari bir şirketin uzaydan aldığı bir görüntü ile Çin‟de bir hava alanına park etmiş bir askeri uçak resimlenmektedir. Dış kaynağa başvurmak işi başkasına yani özel sektöre yıkmak değildir. Ticari ve akademik dünya ile birlikte stratejik ortaklıklar ve müşterek projeler içinde iyi düşünülmüş süreçlerin kullanılmasıdır. 

Resmi ve özel istihbarat üreticileri ve tüketicileri farklı ürünler için artan şekilde iç içedirler. Haber analizinden kamu diplomasisine, dezenformasyondan 
aldatmaya ortak projeler uygulanmaktadır. 

11 Eylül 2001 sonrası ABD istihbarat toplumunda sessiz bir devrim oldu ve pek çok büyük çaplı iş, dış kaynak kullanımı (outsourcing) ile sözleşmeci özel 
şirketlere verildi. Artık istihbarat servislerinin temel fonksiyonları özel şirketler tarafından yerine getirilmektedir. 2007 yılında ABD hükümeti kabaca 2.8 
trilyon dolar olan federal bütçesinin yaklaşık 1 trilyon dolarını güvenlik işlerine harcadı 22. ABD‟de özel sözleşmeci Şirket çalışanı sayısı 7.5 milyondan 
fazla olup, bu federal işgücünden dört kat daha fazladır. Bütçe açığının 10 trilyon doları geçtiği ABD‟de, sözleşmeci şirketlere yılda yarım trilyon dolar 
verilmektedir 23. Mayıs 2007‟de yayınlanan ODNI‟nin bütçesinin %70‟inin sözleşmelere gittiği görüldü. NSA‟nın işlerini özel şirketler olmadan yapması 
mümkün değildir. Pentagon‟un yeni istihbarat birimi Terörle Mücadele Sahra Hareketi (CIFA24) personelinin %70‟i gene sözleşmeci şirket elemanıdır. DIA‟nın 2007‟deki çalışanlarının %51‟i aynı durumda idi. CIA‟da da durum farklı değildi. CIA iş gücünün %50-60‟ı, özellikle Ulusal Gizli Servis (NCS) ve insan istihbaratı bölümü çalışanları özel şirketlere mensuptur 25. 

Özel şirket çalışanları, CIA içindeki adı ile “Yeşil Porsuklar”, Irak‟ta örtülü operasyonlardan casusları işe alma ve çalıştırmaya kadar pek çok hassas 
hizmet verdiler. CIA adına insan istihbaratı toplayıp analiz ettiler ve istihbarat ürünlerini diğer ülke istihbarat servisleri ve hükümetin diğer daireleri ile 
paylaştılar. Lockheed Martin, Raytheon, Booz Allen Hamilton, SAIC ve diğer şirketlerin istihbaratçı profesyonelleri, ODNI ve diğer istihbarat servislerinin 
analitik bölümlerine entegre oldular. 

   Güvenlik ve istihbarat şirketleri, iç içe her gün pek çok yeniliğe yol açmakta ve siyasi arenada sözü geçen birer aktör haline gelmeye başladılar. 
Lobicilik ya da danışmanlık gibi görüntüler altındaki bu şirketlerin yönetiminde çalışanlar ve elemanlarının çoğu eski istihbarat servisi ya da özel kuvvetler çalışanlarıdır. Hemen her gün istihbarat dünyasından iş dünyasına bir transfer haberi rutin hale geldi. 

İstihbarat servislerinin bütçe detayları gizli olduğu için hangi serviste ne kadar özel şirket elemanı olduğunu net olarak söylemek mümkün değildir. 
Sözleşmeci şirket kullanımı bir seçenek olmaktan giderek zorunluluk hale geldi. Gittikçe yasal ve yasal olmayan güç kullanımı arasındaki çizgi de kayboldu. 
Ulusal güvenlik ya da devlet istihbaratının temel amacı, ulusal çıkarları geliştirmektir. Ancak, özel şirketler gittikçe istihbarat, güvenlik ve savunma 
politikalarında etkili olmaya başlıyor. Özel şirketlerin istihbarat alanına da yoğun şekilde girmesi ile bu çıkarların belirlenmesinde şirketlerin hissedarları da 
söz sahibi olmaya başladı. Devletin özel istihbarat şirketlerine ait personel, bilgi ve uzmanlığı ne kadar kontrol edebildiği tartışılmaya başlandı 26. 

Bu yabancı kaynakların gizlilik dereceli bilgiye nüfuz etmesine imkân sağlayabilir. 
İstihbarat örgütleri ve büyük şirketler arasındaki ilişkiler nedeniyle gözetleme ve izleme işlerinin örtülü operasyonlar içerisindeki rolü çok daha büyümüş 
ve küresel bir hal almıştır. ABD ve Avrupa‟da ortalık iş istihbaratı ile ilgili şirket kaynamaktadır. 

İstihbarat servisleri ve özelde istihbarat şirketleri kendilerine iş dünyasında finans ve yatırım danışmanlığı işlerinden sonra yeni pazarlar bulmak ve görünümlerini kamufle etmek için lobicilik, güvenlik ve kriz yönetimi alanlarına da el attılar. Önemli ölçüde güç kaybeden istihbarat servisleri çare olarak emekli personelinin özel şirketlere gitmesini yasaklamayı düşünüyor. 

 İstihbarat Fonksiyonlarında Yeni Trendler 

 İstihbarat, örtülü operasyonlar, propaganda ve koruyucu güvenlik kabiliyetleri; birer istihbarat fonksiyonu olarak ulusal güvenlik önlemlerinin daha belirgin bir öğesi haline gelmiştir. İstihbarat dün olduğu gibi bugün de bir insan gayreti olarak kalmaktadır. Örgütler ve teknolojiler gelişirken yeni vasıtalar ve yöntemler bulmakta ama eski moda olanlar göz ardı edilemeyecek kadar geçerli olmaya devam etmektedir. Düşük teknolojilerin tek başına yeterli olmayacağı durumlarda vardır ve bu yüzden istihbaratçı her türlü vasıtayı birbirini tamamlayacak şekilde kullanmak zorundadır. Bilgi çağında istihbarat planlama süreci, modern yönetim şekillerinin uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. 

Daha esnek, daha uyumlu ve daha sorumluluk sahibi bir planlama süreci oluşturulmalıdır. İstihbarat İçin değişim alanları şu şekilde sıralanabilir 27; 
- Toplama, 
- Değerlendirme, 
- Uyarı, 
- Güvenlik, 
- Dağıtım, 
- Bütçe ve Programlar, 
- Organizasyon, 
- İnsan gücü, 
- Uyum gösterme, 
- Radikal çözümler. 

Toplama kabiliyetleri ile ilgili değerlendirmeler şu şekildedir; 

HUMINT; eskisi kadar önemli çünkü teknoloji her yere giremez. İnsan istihbaratının öncelikli amacı hedefin niyetini öğrenmek. Örtü sağlamak ve 
dokümantasyon gittikçe zor hale geliyor. Espiyonaj gittikçe dijital hale geliyor. 
Ajan tipi değişiyor. 
SIGINT: en önemli güç çarpanlarından biri haline geldi. Özel kriptolama kullanımı kritik bir kabiliyet. 
IMINT; rolü değişiyor, istatistik geliştirmek artık çok önemli değil. Ticari hale gelirken, operasyonel güvenliğe etkileri konusunda dikkatli olunmalıdır. 
OSINT; bütün yararlı bilgiler açık değildir, bütün gizli bilgiler de yararlı değildir. Kaynakların güvenilirliğini araĢtırmak önemli ama zordur. 
ABD istihbaratı teknik istihbarata özellikle GEOINT, SIGINT ve MASINT a yöneliyor, HUMINT gittikçe kayıp tarafta kaldığı için analizciler büyük resmi 
haberleşmeler, gazeteler ya da ölçülen emisyonlardan okumaya çalışıyor 28. 
HUMINT olmadan bu verilerin teyit edilmesi, rakibin niyet ve kabiliyetleri anlaşılması zordur. 
Taktik istihbarat alanında da aynı sıkıntı yaşanıyor. 21. yüzyılın operasyonel istihbarat ihtiyacı insansız hava araçlarına bağımlılığı oldukça artırırken, insan 
istihbaratı da tersi bir trend izliyor. İstihbarat başarısızlıklarının çoğunun arkasında HUMINT eksiği yatıyor. 21. yüzyılda gizli istihbaratın rolü dönüşüm içindedir. 
İstihbarat ve güvenlik konularının politikadaki yeri ve bu konuda kamuoyu bilinci daha arttı. 




Şekil 1: İstihbaratın Yeni Dengesi 
 
Robert David Steele, The Evolving Craft of Intelligence, in Robert Dover, Michael Goodman, and Claudia Hillebrand (eds.). Routledge Companion to 
Intelligence Studies, Routledge, (Oxford, 2013). 

 Analiz ve değerlendirme; rakamlar çok önemli olmaktan çıkıyor, gizli bilginin kullanımı azalıyor. Büyük bilgi yığını içinde neye baktığımız, neyi aradığımız önemli hale geliyor. Devlet-dışı aktörlerle ilgili analiz yapmak farklı yetenek setleri gerektiriyor. “Yeterli olmak” yerine “zamanında bilgi”, bazen de “konuya özel istihbarat” öne çıkıyor. Kültürel istihbarat geliştirilmelidir. 

 İstihbarat kaynaklarının çokluğu, operasyonel ihtiyaçlar için gerçek zamanlı bilgi ihtiyacı istihbaratın entegrasyonunu gerekli kılmaktadır. Toplanan bilgi işlem 
görmedikçe istihbarat değildir ve bundan dolayı potansiyel olarak yararsızdır. 
İstihbarat servisleri, toplama ve analiz konusunda kendi özel yöntemlerini geliştirmek zorundadır. Yeni teknolojiler entegre ederek toplama kaynakları ve 
analiz için uzmanlaşma geliştirilmelidir. Günümüzün karmaşık istihbarat ürünleri için iş ve akademi dünyası ile işbirliği ve ortaklıkların gayri resmi olarak 
sürdürülmesi artık olanaksızdır. 

Bilgiyi nasıl işlediğimiz de değişmelidir. Evrensel olarak pek çok bilgi sıradan insanlar gibi tüm istihbarat servislerine de açıktır ve internet yolu ile ülkelerin iç istikrarı takip edilmektedir. 

Güvenilir özel şirketler varken istihbarat toplama, işlem ve sunma görevlerini sadece resmi makamlara bırakma fikri artık geride kaldı. 

Bu tür işbirliklerinin büyük avantajları görülmektedir. 

Uzun dönemli analiz ve temel araştırmalar azalma sürecindedir. Uygulanan politikaların desteklenmesi için gerekli günlük talepler artık analitik kabiliyetlerin 
ötesine geçmektedir. Uzun vadeli analizler için gerekli kaynaklar ve analitik programlar yetersizdir. Analiz konusuna yatırım artırılmalıdır. Stratejik izleme ve 
terörle mücadele klasik bütçe uygulamaları ve sınır kontrolleri ötesinde ihtiyaçlar doğurmaktadır. Ulusal güvenlik, iç güvenlik, suç ve yolsuzluklar, uzay ve havacılık teknolojisi, gelişmiş malzemeler, biyografik bilgiler, askeri doktrin ve strateji alanında edinilen devasa bilgi yığının analiz edecek yeterli analiz kabiliyeti yoktur. Açık kaynaklar arttıkça kültür, tarih ve dil daha önemli hale gelmektedir. Gerçek zamanlı istihbarat için analizciler yabancı kaynaklardaki bilgileri hızlı bir şekilde arayacak, sınıflandıracak, depolayacak ve yeniden ilave edecek makine tercüme kabiliyetlerine sahip olmalıdır. 

İkinci Dünya Savaşı‟ndan beri hava tahminler bir istihbarat işlevi olarak görüldü. Bugün bu işlev kamu hizmeti olarak görülüyor. Ancak, istihbarat alanındaki 
değişim ihtiyaçları yeni görev bölümleri getirebilir. 
İstihbarat analizi hala entelektüel bir iş ve analizcilerin beyninde oluşmaktadır. 
İstihbaratçılık gittikçe kötümser bir eğilimde gidiyor. Bob Gates bir zamanlar şöyle demişti; CIA analizcisi çiçekleri koklamayı bıraktığında daima etrafına bir cenaze için bakmalıdır. Eğer politika yapıcı iyimser değilse o işini yapamaz. Gerçeklere dayalı, tümevarımlı, mevcut dünyaya kötümser bir bakış ile vizyona dayalı, tümdengelimci, dünyayı hayal ettiği gibi iyimser görmeye çalışan iki anlayıştan biri içindeyizdir. 
İstihbarat politika üretmez ama doğru yapıldığında onun sınırlarını belirler, işte katkısı budur. 
İkaz İstihbaratı; erken uyarı için emareler geliştirilmelidir. Risk yönetimi problemin özüdür. İkaz istihbaratı gittikçe taktik hale geliyor ama bazen tüm uyarılar 
stratejik olabiliyor. 
Güvenlik; güvenlik geçmişte hiç olmadığı kadar önemli hale geldi ve paranoya ile karışmaya başladı. Ekonomik güvenlik, fiziksel güvenliğin önüne geçti. 
İstihbarat Karşı Koyma ve Karşı Espiyonaj dijital hale geliyor. 
Dağıtım; kâğıt ürünler kalkıyor, yerini gayri resmi konuşmalar alıyor. 
Zamanın dalık içerikten önemli hale geliyor. Hem bizim hem de rakibin karar verme sistemine göre davranmak zorundayız. Gizlilik derecesi ile sınıflandırma 
minimal hale geliyor. 
 Bütçe ve programlar; teknolojinin ömrü aylarla sınırlı olmaya başladı. Özel Şirketlere bağımlılık arttıkça hükümetler de iş adamı gibi davranmak zorundadır. 
Organizasyon; “düşündüğümüz şekilde mi organize olmalıyız, organize olduğumuz şekilde mi düşünmeliyiz çelişkisi yaşanıyor. Kendi konumlarını her zaman 
korumaya çalışanlar ve bürokratlar en büyük engel. 

İnsan gücü; eğitim ve profesyonellik öne çıkarken kaliteli personeli tutmak veya işe almak özel teşvikler ve tatmin gerektiriyor. Dil bilen, yerli eleman temini 
ihtiyacı hassasiyet oluşturuyor. 
Uyum gösterme; Stratejik U dönüşleri için gerekli, keskin uçlarda çizgide oynamak zorunlu ama sıkıntılıdır. 
 Radikal çözümler; reform içerden gelmeyecek, sivil memur sistemi kalkmalı. Sürekli kriz ortamında yaşamaya alışkın ama paranoya içinde olmayan bir ortamda çalışmaya dayanıklılık gerekli. İstihbarat, kötü politikayı kurtarmaz, işin köküne gidilmelidir. 
 
Sonuç 

İstihbarat, belirsizliğin azaltılması ile ilgilenir, yani belirsizlik arttıkça istihbarata olan ihtiyaç da artacaktır. Soğuk Savaş sonrasının artan belirsizlik ortamı ve 
karmaşık ilişkileri iddia edildiğinin aksine istihbarata olan ihtiyacı arttırmıştır. 21. yüzyılda istihbarat tarihte hiç olmadığı kadar dünya politikaları için 
önemli hale geldi. 
Körfez Savaşı, 11 Eylül 2001 saldırıları, Afganistan ve Irak Savaşları‟nın ardından yaşanan Renkli Devrimler ve Arap Hareketleri istihbaratın gerek resmi, gerek 
akademik ve gerekse popüler medya içinde güvenlik ve uluslararası ilişkiler bakımından önemini artırdı. Geleceğin kriz ve çatışmaları için artan bir şekilde ilave ve yeni istihbarat kabiliyetleri gerekmektedir. Tehditteki değişim kadar savaş alanındaki değişim de istihbarat toplumunda değişiklikleri zorunlu kılmaktadır. 
Bugünün cevap bekleyen soruları ise şunlardır; terörle mücadelenin istihbarat faaliyetlerinin diğer alanlarını nasıl etkilediği, erken ikazın hala istihbaratın 
öncelikli işi olup olmadığı, savaşın değişen doğasının istihbarata olan etkileri, Ortadoğu başta olmak üzere bölgesel olarak istihbaratın çatışma yönetimine 
katkısı, istihbarat vasıtalarının kriz yönetiminde en etkili nasıl kullanılabileceği, demokrasilerde istihbaratın karşılaştığı sınırlamalar. İstihbarat ve güvenlik 
teşkilatları için istenen bilginin doğası gittikçe hükümetlere ve kuruluşlarına muhalif olan bireyler ve devlet dışı aktörlere doğru kaymaktadır. 

Bu ihtiyaç seyahatlerinden bankacılık işlemlerine kadar SIGINT ya da HUMINT yolu ile bu kişilerin özel bilgilerine nüfuz etmeyi gerektirmektedir. 

Böylece kişilerin özel bilgilerinin korunmasının ahlaki önemi yanında devletin modern teknolojiyi kullanarak gittikçe daha çok insan hakkında bilgi toplaması, özel hesaplarına nüfuz etmesi, bilgi madenciliği yapması “gözetlenen toplum” korkusu artmaktadır. Bugün tüm dünya, uluslararası izleme ve insan avına dur demek için hala durum farkındalığı ve tepkimizi belirleme aşamasındadır. 
 Soğuk Savaş sonrası dikkati çeken bir diğer husus, artık ulus devletlerin dünya uluslararası ilişkilerinde tek aktör olmadıkları ve hatta egemenliklerinin bir kısmını devlet dışı aktörlere gönüllü ya da zorunlu olarak devretmek zorunda kaldıkları dır. 

   İstihbarat servisleri, hem bu örgütlerle hem de bu örgütlere karşı yeni eylem stratejileri geliştirmişlerdir. 

Özellikle istihbaratın toplanması ve örtülü faaliyetlerin yürütülmesi safhalarında bu örgütlerden faydalanılmaktadır. Soğuk Savaş sonrası ticarî Şirketler, hükümet dışı organizasyonlar, devlet dışı örgütler, yardım kuruluşları, gönüllü teşkilatlar ve misyoner okulları gibi enstrümanları da dahil ederek, espiyonaj ağını resmi ajan dışı unsurlarla genişleten istihbarat servislerine karşı farklı metotlarla mücadele edilmelidir. İstihbarat teşkillerinin üç temel dinamiği aynıdır; müşteri kimdir, ne istemektedir, ne zaman istemektedir. İstihbarat kullanıcıları başta ülke liderleri ve danışmanları olmak üzere politika yapıcı daire ve teşkiller ile teknik istihbarat ile ilgili analiz unsurlarıdır. 21. yüzyılın operasyonları için istihbarat profesyonelleri, pratik ama yenilikçi, hızlı ama karara etki edecek kalitede bilgi temin edecek bir sistem geliştirmelidir. 

İstihbarat, bir silah sistemi gibi olmalı; kaynaklar gerektiğinde bir araya getirilmeli, manevra yapmalı, geleneksel ve kinetik sistemlere adapte olabilmelidir. 

Doğru şekilde hareket eden, kolaya kaçmayan, uzun vadeye odaklanan bir istihbarat sistemi ve güç projeksiyonu tasarlamalıyız. Şimdi 21. yüzyıl paradigmasını yakalamak, uyum sağlamak, fırsatları değerlendirmek için yeniden yapılanmalara gitmek ve anlaşılması zor, yeni yöntemler bulmak zamanıdır. 
Geleceği öngörmenin en iyi yolu geleceği kendimizin tasarlaması dır. İstihbarata düşen ise ülkenin önünün açılması, yani geleceğinin hazırlanmasıdır. 
 
DİPNOTLAR:

1 Robert M Clarck, Intelligence Analysis, A Target-Centric Approach, CQ Press, (Washington DC, 2007), 172.
2 Harp Akademileri Komutanlığı, Geçmişte ve 21 nci Yüzyılda Savaşlar, Stratejiler ve Stratejler, ( Yenilevent-İstanbul, 2002), 184.
3 Wilhelm Agrell, The Next 100 Years? Reflections on the Future of Intelligence, in Isabelle Duyvesteyn, Ben de Jong, Joop van Reijn: The Future of Intelligence Challenges in the 21 st Century, Routledge, (New York, 2014), 144-145.
4 John Jacob Nutter, CIA‟nın Karanlık Operasyonları: Örtülü Operasyonlar, Dış Politika ve Demokrasi, Güncel Yayıncılık, Çev.: Ahmet SARAÇOĞLU,  (İstanbul, 2005), 497-498. 
5 Zalmad Khalilzad, Ian O. Lesser, O. Sources of Conflict in the 21st Century: Regional Futures and U.S. Strategy, (Washington D.C., 1998), 21. 
   Public Eye, Scientific American, (August 1996), 18. Charles Lane, The Satelllite Revolution, The New Republic, Vol.215, No.7, (August 12, 1996), 22. 
6 Sait Yılmaz, 2070 Sonrası Dünya; İnsan 2.0, Academia.edu, (22 Nisan 2015). 
7 Alvin ve Heidi Tofler, 21. Yüzyılın Şafağında Savaş ve Savaş Karşıtı Mücadele. Çev.Mehmet Harmancı, Sabah Kitapları, (İstanbul, 1994), 181. 
8 Stephen C. Mercado, Sailing the Sea of OSINT in the Information Age, Studies in Intelligence, Vol.48, No.3, (2004). 
   https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/csi-publications/csi-studies/studies/vol48no3/article05.html 
9 James R. Clapper, How 9/11 Transformed The U.S. Intelligence Community, Wall Street Journal, (7 September, 2011). 
10 Toffler, a.g.e., (1994), 153. 
11 Gregory F. Treverton, The Future of Intelligence Changing Threats, Evolving Methods, in Isabelle Duyvesteyn, Ben de Jong, Joop van Reijn: 
     The Future of Intelligence Challenges in the 21 st Century, Routledge, (New York, 2014), 25. 
12 Deborah G. Barger, Toward A Revolution in Intelligence Affairs, Rand Corporation, (Arlington/VA, 2005), 3-4. 
13 Barger, a.g.e., ( 2005), 108-109. 
14 Mark Mazetti, The Way Of The Knife, The CIA, A Secret Army, And A War At The Ends of The Earth, Penguin Books, (New York, 2013), 4-5. 
15 Jane Harman, Disrupting the Intelligence Community, Foreign Affairs, March-April 2015, 
      https://www.foreignaffairs.com/articles/united-states/2015-03-01/disrupting-intelligence-community 
16 Cogan Charles, Hunters not Gatherers: Intelligence in the 21st Century, Intelligence and National Security 18, No. 2 (Summer 2004), 316. 
17 William Akin, The Secret War, Los Angeles Times, (27 October 2002). 
18 Commission on the 9-11 Terror Attacks, Intelligence Policy, Staff Statement No.7, (Washington DC, 2004). 
http://govinfo.library.unt.edu/911/staff_statements/staff_statement_7.pdf 
19 Sims, ibid, (2014), 58. 
20 Column Lynch, Syrian Opposition Seeks to Wipe the Assad Name Off the Map -via Google, Washington Post, (14 February 2012). 
21 Lynch, ibid, (14 February 2012). 
22 Christopher Hellman, U.S. Security Spending: How Much Do We Really Spend?, Center For Arms Control and Non-Proliferation, (Oct. 1, 2007), 
http://www.armscontrolcenter.org/policy/securityspending/articles/how_much_do_we_spend/. 
23 Shane Scott, Ron Nixon, In Washington, Contractors Take on Biggest Role Ever, New York Times, (Feb. 4, 2007). 
24 CFA: Counterintelligence Field Activity. 
25 Raelynn J. Hillhouse, Outsourcing Intelligence, The Nation, (July 24, 2007). 
26 Janine R. Wedel, Is the intelligence Community Out of Control? Washington Post, (July 25, 2010). 
27 Douglas H. Dearth, Intelligence in the 21 st Century Re-focuing INtelligence to Shape Strategic Environment, Joint Military Intelligence Center,  (March 1, 2016). 
  http://www.oss.net/dynamaster/file_archive/040319/cb248eb2338cc18756bdf71de8db26a0/OSS1999-P2-30.pdf 
28 Gabriel Margolis, The Lack of HUMINT: A Recurring Intelligence Problem, Global Security Studies, Volume 4, Issue 2, Spring 2013, p.4-7. 

***

21. Yüzyılda İstihbarat BÖLÜM 1

21. Yüzyılda İstihbarat  BÖLÜM 1




Prof.Dr.Sait Yılmaz 
 
21. Yüzyılda İstihbaratın Değişen Paradigmaları 
 
Tarihçilere göre 20. yüzyıl “istihbarat yüzyılı” idi. Birçok devlet istihbarat için resmi kurumlar teşkil ettiler ve birbirilerine karşı casusluk yaptılar. Yüzyılın sonunda,
 Batılı ülkeler istihbarat teşkilatlarını yeniden düzenleyerek, kamu denetimine açtılar, diğer ülkelere irtibat personeli gönderdiler. 20. yüzyıl teknolojisi bize istihbarat vasıtası olarak telsiz, radar, katı halli elektronikler, uydular, bilgisayar ve internet kazandırdı. Son yıllarda buna açık kaynak istihbaratı için yeni arama motorları ve semantik web eklendi. Uluslararası istihbarat yöntem ve vasıtaları sürekli gelişmektedir. Önümüzde biyo-bilimsel devrimler var ve insan benzeri makinelerin harekât ortamında yer alması ve istihbaratçının yerine bilgiyi füzyon etmesi bekleniyor. Gerçek istihbarat, gelecek hakkındadır ve ilerideki bir zamanda ne olacağı ile ilgilidir 1. 

Geleceğin istihbaratında sadece kurumlar ve yöntemler değil, özel ve bürokratik karakterdeki konseptler de değiĢecektir. İstihbaratın çok daha kullanılması ve entegre edilmesi ile istihbarat yayılması yaşanacak ama aynı zamanda artan ölçüde farklı, caydırıcı ve tanımlanması zor hale gelecektir. 

İstihbarat hem yaygınlaşacak hem de dönüşüme uğrayacak, yapılanların istihbarat çalışması olduğunu söylemek zorlaşacaktır. Geleceğin daha belirsiz ve karmaşık güvenlik ortamı içinde bir istihbarat teorisi geliştirmek daha zor olacaktır. 

Artan bilgi akışı, istihbarat örgütlerini aşırı yükleme nedeniyle bunaltmaya başlamıştır2. Bilgi teknolojisinin böyle durumlarda karar verme sürecini 
basitleştirmeyeceği, gerçekte daha da karışık hale getireceği oldukça açıktır. 
Dünyanın gittikçe belirsiz bir güç mücadelesine girmesi ve düşük yoğunluklu çatışmaların değişik boyutları eylemlerde ve çatışmalarda ileri teknolojiye sahip 
silahların kullanılmasını teşvik edecek ve kitlesel ölümler yaşanabilecektir. İletişim teknolojisindeki gelişmeler; ekonomik avantajların yer değiştirmesi, insanların artan dolaşımı ve terörist ağların genişlemesi; toplumsal kırılmaların kolaylaşması, iletişim teknolojilerine bağımlı ülkelerin artan hassasiyeti, daha zor ve çok hedef, hedefe nüfus etmeye daha çok ihtiyaç, daha gelişmiş savaş sistemleri ve anında geri besleme ihtiyacı gibi sonuçlar doğuracaktır. 

İstihbaratın geleceği ile ilgili şu genel beklentileri yapabiliriz 3; 
 
- Ulusal istihbarat paradigması zamanla geçersiz hale gelecek, değişikliklere uyum sağlamak için reform yapmak yeterli olmayacak, yeni istihbarat kurumları ve sistemleri gerekecektir. 
- İstihbarat çalışmalarında yeni uzmanlık ve anlama alanları ortaya çıkacak. 
- Bugün kullanılan bazı önemli kaynaklar ve yöntemler önemini kaybedecektir. 
- İstihbarat üretimi ve temininde yeni aktörler ortaya çıkacaktır. 
- Rekabetçi anlama ortamının doğması ile entelektüel tekel olmayacaktır. 
- Bilginin kırılgan dünyası güvenirliğe verilen önemi artıracaktır. 
 İletişim ve ulaşım teknolojisinin ve yöntemlerinin yaşamı daha da etkisi altına alacağı 21. yüzyılda, propaganda ve psikolojik savaş en önemli güvenlik-tehdit 
yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hâkim güçler, kendi çıkarlarına tehdit olan unsurları belirleyip, bu temelde ürettikleri güvenlik ve tehdit tezlerini diğer aktörlere benimsetebildikleri ölçüde hegemonyalarını kurup sürdüreceklerdir. Ekonomik, siyasal, askeri gücün etkisini artıran güç çarpanı propaganda 
ve psikolojik savaştır. 

Propaganda ve psikolojik savaş yolu ile hedef ülkeler, toplumlar ya da gruplar kendilerine yöneltilen tehdit tezlerine sanki kendilerinin güvenliklerini, çıkarlarını 
sağlıyormuş çasına sahip çıkmakta ve bu tür politikalara “rıza” gösterebilmekte dirler. Ya da hâkim güçlerin ulusal politikaları erozyona uğratma girişimleri ve örtülü operasyonlarına karşı duran güçler, yine ulusal düzeyde psikolojik savaşın 
çeşitli yollarla kullanılmasıyla yıpratılmaya çalışılmaktadır. Aç gözlülük, paranoya, fanatizm ve rekabet sonucu ortaya çıkan düzensizlikler ulus-devlet yapılarını istismara açık hale getirmektedir. Saldırgan istihbarat fonksiyonları medya ve haber kaynakları yanında iletişim ve ulaşım vasıtalarını da hedef almaktadır. Örtülü teşkillerin varlığı demokrasiye zarar verir ve kanunların değil, kişilerin yönettiği bir devlet oluşmasına neden olur. 

Soğuk Savaş sonrası yoğunluğunu yitirmiş gibi görünen örtülü faaliyetler de küresel güç mücadelesi veren devletlerin istihbarat servisleri için önemli 
bir argüman olarak etkinliğini arttırmaktadır. Örtülü faaliyetler, Soğuk Savaş sonrası belirli devletlere karsı, “demokrasi” ve “devlet inşası” gibi özel 
operasyonlarda kullanılmak üzere yeni yöntemlerle icra edilmektedir. Örtülü operasyonların gelecekte de dış politikanın temelini oluşturmasının dört temel sebebi vardır 4. 

(1) Hala güvenlik ortamında pek çok düşman, tehdit ve çözülmeyi bekleyen sorun bulunmaktadır. 
(2) Kurulan örtülü bürokrasiler kendilerine yeni roller bularak var olmaya devam edecektir. 
(3) Örtülü operasyonlar geçmişteki nedenlerden dolayı yönetimlere çekici bir seçenek oluşturmaya devam edecektir. 
(4) Soğuk Savaş sonrası güvenlik ortamı örtülü operasyonlar için yeni olanaklar ve hedefler sunmaktadır. 11 Eylül 2001 sonrasında örtülü faaliyetler 
özellikle terörizmle mücadele alanında odaklandı. 

 Ekonomik istihbarat alanında en önemli görev istihbarat servislerine düşmektedir. İstihbarat çarkının ekonomik istihbarat için de uygulanması, özel sektörle işbirliği ve karşı istihbarat faaliyetleri ekonomik istihbarat alanında istihbarat servislerinin görevlerindendir. Ekonomik istihbarat alanında bir devletin alması gereken en önemli tedbir; bir ekonomik istihbarat sistemi teşkil etmektir. Daha sonra kendisine yönelen ekonomik istihbarat faaliyetlerine karşı saldırgan bir ekonomik istihbarat politikası belirlemelidir. Bunu sağlamak için, ekonomik ve endüstriyel istihbarat faaliyetlerinde bulunan devletlere karşı özellikle ekonomik ve ticari yaptırımların uygulanması ve uluslararası alanda ikili ve çoklu antlaşmalarla ekonomik casusluğun karşılıklı olarak yürütülmemesine dair taahhüt altına girilmesi gibi girişimlerde bulunabilir. 

 Teknoloji ve İstihbarat 

1920‟lerden itibaren hava araçlarında yaşanan teknolojik gelişmeler nedeni ile Soğuk Savaş boyunca ve hatta 11 Eylül 2001‟e kadar güvenlik uzmanlarının genel anlayışı „havaya hâkim olmak‟ üzerine olmuştu. Bilgi devrimi ile yaşananlar bu anlayışı tekâmül ettirdi çünkü artan bir şekilde “bilgi ve istihbarat” konuşuyoruz. 21. yüzyılın savaşları politika ve güç, ticaret ve endüstri, sanat ve kültür, bilim ve teknoloji gibi alanlarda internet üzerinden bilgi için yapılacaktır. Dünyada yeni çatışmalar artık Doğu-Batı veya Kuzey-Güney etkisinde kalmayacak, hızlı ve yavaş ülkeler arasında olacaktır. Savaşlarda insanın yerini robotlar alacak, siber savaşlar ile ülkelerin güç kaynakları kesilecek, savaşın boyutları ve sınırları sonsuz hale gelecektir. 

Başta uydu sistemleri olmak üzere teknolojinin kullanımı, özel olarak ise ekonomik istihbarat çok daha önemli hale gelmiştir. Rakiplerimiz karşısında üstünlüğü belirleyen artık yeni teknolojiler ile istihbaratı toplamak, geliştirmek, analiz etmek ve dağıtmak konusundaki yeteneklerimiz oluşturacak. Rakiplerimize üstünlük sağlamak için birleşik ve adrese özel bir istihbarat sistemi geliştirmeliyiz. Savunma stratejileri için gerekli olan; uzaktan kontrol sistemleri, uzun menzilli isabetli vuruş kabiliyetleri, manevra ve sefer kuvvetlerindeki değişimin istihbarat kabiliyetlerindeki yenilikler ile tamamlanmasıdır. 
Bilim ve teknolojinin sağladığı istihbarat üstünlüğü daha kısa karar süreçlerini ve istihbarat ile operasyon arasında daha sıkı işbirliğini ve reaksiyon  zamanlamaları na odaklanmayı gerektirmektedir. 
21. yüzyıl, teknolojinin getirdiği imkânlar vasıtası ile gözetleme, izleme ve dinleme çağı olacaktır. Potansiyel olarak rakip olan ülke ve kurumlar, bilgiye bağımlı 
kalmadan kendilerine uyan teknolojileri üretme yarışına gireceklerdir. Teknoloji istihbarat toplama vasıtalarının etkinliğini artıracak, özellikle uzaya dayalı, 
elektronik görüntü ve dinleme istihbarat vasıtaları alanındaki teknolojik üstünlük güvenlik alanında önemli bir kuvvet çarpanı haline gelecektir. 

Uzaya yayılan her sinyal birileri tarafından dinlenilebilmektedir. Uzaya dayalı kabiliyetlerde önemli gelişmeler olacak ve yüksek çözünürlüklü görüntü temini 
daha düşük maliyetlerle sağlanacaktır 5. 

Teknolojik gelişmeler neticesinde gizlilik kavramı boyut değiştirmiş ve gizli bilgilere nüfuz etme kolaylaşmıştır. Hızlı reaksiyon gösterebilmek için daha 
esnek istihbarat kabiliyetlerine ihtiyaç duyulacaktır. Teknolojideki gelişmeler öncelikle hedef tespit imkânlarının gelişimi ile örtülü operasyonların etkinliğine önemli bir katkı sağlayacak; cezalandırma, suikast, sabotaj, arama-kurtarma gibi operasyonlara teknolojinin sağladığı imkânlar ile daha sık başvurulacaktır. GPS veya bunun devamı olan uydu yönlendirme aletleri ve uydu iletişimi birçok ülke tarafından kullanılmaya başlanacaktır. 
Öte yandan, medya ve internet gibi küresel iletişim vasıtalarının yaygınlaşması, bu alanda yapılan yeni çalışmalar; psikolojik harekat için yeni vasıta ve yöntemlerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. 
Teknoloji, sadece güç katan bir araçtır ve ne kadar ilerlerse ilerlesin insan, gelecekteki hayatın en önemli unsuru olmaya devam edecektir. İleri teknolojik 
istihbarat kullanımlarının, araçları da sonuçları da yöntemleri de hala çok açık değildir. Çoğu kez kullanılan yöntem ve araçlardan ziyade, ortaya çıkan 
olaylar eliyle yaratılan sansasyonlar arka odalardaki çalışmaları gizlemektedir. Elektronik ortamda her şey dinlenir veya okunur, bunlar manyetik bantlara 
kaydedilir ve buradan da tercüme, analiz ve kıymetlendirme için ilgili merkeze gönderilir. Bu işlemden sonra tekrar ama farklı disklere depolanır, özetleri 
ve indeksleri çıkarılarak karar merciine ulaştırılır. Bu da bilgisayar ve iletişim teknolojisi demektir. 
Bu bilgisayar sistemlerinin içeriği, güçleri, uyumlulukları, esneklikleri ve dahası uydular gibi iletişim ağı bağlantıları teknik istihbaratın bir parçasıdır. Diğer teknolojik (biyoteknoloji, biyometri, mikroelektronik, nanoteknoloji ve materyal teknolojisi) gelişmelerin ise; DNA, kan ve genetik analizlerinde gelişme, toplum sağlığına zarar veren maddeleri tespit edecek yeni sensörler bulunması, espiyonaj ve siber suçlarda artış, nanoteknoloji ile ürün dizaynında değişim gibi güvenlik kapsamlı sonuçlar yaratabileceği değerlendirilmektedir. Askeri teknolojideki gelişmelerin ise özellikle sensör ağı ile vuruş kabiliyetinin artması, istihbarat ve harekât arasında daha yakın ilişki gibi gelişmeler sağlaması beklenmektedir. Uzun vadede istihbarat anlayışını değiştirecek önemli teknolojik beklentiler şunlardır 6; 

- 2030‟da 90 milyar alet internete bağlı olacak, her şey birbirine irtibatlanacak, internetten çıkmak suç olacaktır. Bugünkü ikinci nesil polislerin yerini elektronik 
olarak her ortamı izleyen ve kayıt altına alan, robotlar vasıtası ile suç mahalline müdahale eden polis sistemi alacaktır. 
- 2040‟lardan itibaren beyine yerleştirilen çipler ile suçlular izlenecek, insanlar sadece işlediği değil işleyeceği suçlar için de tutuklanacaktır. 
- 2050‟den itibaren DNA bilgi bankaları ile insanın evrimi kontrol altına alınacak, biyokrimonoloji çalışmaları ile insanları suç işlemeye iten nedenlere önlem 
getirilecektir. 
- Nükleer devletler ve nükleer malzemelerin terörist maksatlar ile kullanımı gittikçe artacak, 2060‟da dünyadaki devletlerin %25‟inin açık ya da gizli nükleer 
programları olacak, 2080‟de nükleer silahların yerini daha örtülü kitle imha silahları alacaktır. 
- Bütün insanlığı tehdit eden en önemli olgulardan biri iklim değişikliği ve beraberinde getirdiği küresel ısınma, ozon delinmesi, çölleşme ve ormanların yok 
olması, büyük göçler, içilebilir su kaynaklarının azalması gibi çevre sorunları olacaktır. 
 
   Siber & Açık İstihbarat 

Önceki yüzyıllardaki toprak, demir, petrolün yerine, 21. yüzyılın stratejik kaynağı satabileceğimiz, saklayabileceğimiz ve hala elimizde tutabileceğimiz “bilgi” 
olacaktır. Bilgi; zenginlik ve güç, başkalarının hayatlarını kontrol, sürpriz saldırgan yöntemler için kullanılacaktır. Bilgisayarlar, bilgi ağları ve uydular artan 
bir şekilde, endüstri üretimini ve modern silah teknolojisini belirleyecektir7. 
Siber yollardan ekonomik casusluk istihbaratta öncelik kazanacaktır. 
NSA‟nın açık olarak sadece tüm Amerikalıların değil, tüm dünyanın dijital yaşamlarına direkt erişimi olduğu açıktır. İstihbaratçıların işini sokaklardan 
masa başlarına taşıyan daha çok bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler olmuştur. Dönem artık bilgisayarlarla casusluk dönemidir. 

Apple, Google, Facebook, Twitter, MSN şirketleri ABD‟dedir ve uzun zamandır ABD istihbaratı ile işbirliği yapmakta, sizin hakkınızda hiçbir yasal temeli 
olmadan özel bilgilerinize ulaşım sağlamaktadırlar. Bunu da terör ya da çocuk pornosu ile mücadele gibi insani gözüken nedenler kisvesi altında yapmaktalar. 
Dijitalleşmenin güvenliğe iki önemli etkisi; mesafelerin yok olması ve özel bilgilerin ortadan kalkması, elektronik ortamda her türlü bilginin edinilebilmesi 
ya da çalınabilmesidir. Bugün terörle mücadele yasası maskesi altında banka işlemlerimiz, alışverişlerimiz, internette gezdiğimiz sayfalar, sohbetlerimiz, 
sağlık durumumuz, seyahatlerimiz, telefon konuşlarımız kaydediliyor, izleniyor. Yeni casus yazılımları ile telefonunuz uzaktan kontrol ile açılabilmekte, 
kapalı olsa bile bilgisayarınızın kamerası ve mikrofonu ile haberiniz olmadan konuşmalarınız kaydedilmekte, resimleriniz ya da videonuz çekilmektedir. 
OnStar sistemi dâhilinde arabanıza yerleştirilen mikrofonlar ile konuşmalarınız takip edilmektedir. 

Yazılım programları ile klavyenizdeki vuruşlar takip edilerek şifreleriniz ve diğer özel bilgileriniz kaydedilmektedir. İnternetteki hareketleriniz, kullandığınız 
telefonlar uzun zamandır izleniyor olabilir ya da en azından istendiği zaman konuşma arşivinize girilebilir. PRISM programı sürekli genişliyor, Hotmail 
veya Google gibi servislerdeki hesaplarınız kontrol altındadır. Eğer Apple, Google veya Microsoft üzerinden izleniyorsanız, takip edilmekten kaçınmanın 
en iyi yolu akıllı telefonlardan kurtulmaktır. Yakın gelecekte kara kutuların arabalara da konulması zorunlu olacak, halka açık yerlerde detektör kullanılacak, 
milyarlarca kamera her açıdan sizleri izleyecek, dünya genelinde DNA örnekleriniz tutulacak, özel hayat bitecektir. Önce, bilgisayarlarda klavye, maus kalkacak, doğrudan beyin-makine etkileşimi sağlanacak, bu gelişme beyin kontrolünde de kullanılacaktır. Her şeyiniz internette kayıt altında olacak, çorabınızın bile IP no.su olduğundan dolapta hangi renkte kaç çorap kaldığını izleyebileceksiniz, herkes de sizin tam kimliğinizi, yerinizi ve statünüzü gerçek zamanlı olarak takip edebilecektir. Güvenlik olmadan özgürlük tehlikelere açıktır ama özgürlük olmadan güvenlik ise baskı rejimidir. Snowden ifşaatları ortaya çıkınca, ABD istihbaratının en büyük üzüntüsü insanları yasal olmayan izleme yöntemlerinin ortaya çıkması değil, bu yöntemlerin öğrenilmesi nedeni ile hedef kişilerin davranışlarını değiştirmesi olmuştu. Yakın bir gelecekte arkamızda dijital bir iz bırakmadan çalışmamız, seyahat etmemiz, haberleşmemiz mümkün olmayacaktır. 

Açık kaynak istihbaratının önemi önümüzdeki yıllarda artarak devam edecektir. Örneğin „amazon.com‟ da bir tık ile ulaşamayacağınız akademik kaynak 
kalmadı 8. İstihbarat servislerindeki sürekli bilgi akışı, toplanan verilerin tamamının analiz edilememesi bir tür „analiz felci‟ne yol açmıştır. 

Yeni dönemin istihbarat faaliyeti; elektrik süpürgesi gibi hiçbir ayırım yapmadan her şeyi toplamak yerine, isteğe göre bilgi toplamak ya da analizleri 
seçerek yapmak olmalıdır. Bununla beraber açık istihbaratın „ çok gizli ‟ dünyasına pek fazla katkısı yoktur. Özellikle internet yolu ile sağlanan açık 
kaynak bilgileri giderek daha yoğun hale gelirken istihbarat toplayıcıları aşırı yükten ziyade işe yarar bilginin azlığından şikâyet edeceklerdir 9. 
Bilgi teknolojilerinin gelişmesi açık istihbaratın önünü açmaktadır. Bir süre sonra parası olan özel kişiler veya şirketler, devletlerin kullandığı bazı teknik 
istihbarat süreçlerini kullanmaya başlayacaklardır. Hatta bazı şirketler uydu istihbaratının sağladığı görüntülerden faydalanmaya başlamışlardır. 
Bu süreç istihbarat toplama ve analiz için merkezi olmayan, yatay yapılanmaları da beraberinde getirmiştir ve eğilim bu yönde artacaktır. 

 İstihbarat Servisleri 

    İstihbarat artık sadece istihbarat teşkilatlarının oyun alanı olmaktan çıkmakta, çeşitli özel, kamu, kolektif ve ticari ajanlar artan ölçüde alana dahil olmaktadır. 
İstihbarat teşkilatları bilgi toplama servisi olmaktan „anlama doğrulama (teyit)‟ ve anlama (knowledge) yönetimi örgütlerine dönüşebilir. 
Yeni dönemde istihbarat servisleri sadece bilgi toplayan ve analiz eden statik konumundan çıkarak, sorunlu ülkelerde demokrasi ve hukuk kurallarının tesisi 
ve geliştirilmesi konularında aktif roller alan dinamik bir yapıya kavuşacaktır. 
Eski istihbarat organizasyonları; çok büyük boyutlu, merkezi ve çok gizlilik 
yanlısıydılar. Bu tür organizasyonların, ekonomide olduğu gibi istihbaratta da modaları geçmiştir. Tıpkı büyük şirketler gibi istihbarat dünyasının kurumları 
da temel görev ve fonksiyonlarını sorgulamak zorunda kalmışlardır. Güvenlik pazarı harekete geçip genişledikçe yeni ortaya çıkan sorunları çözümlemek 
için yeni ürünler gerekecektir 10. 
21. yüzyılın operasyonları için istihbarat profesyonelleri, pratik ama yenilikçi, hızlı ama karara etki edecek kalitede bilgi temin edecek bir sistem geliştirmelidir. 
Yenilikçilik ve yaratıcılığın öne çıkacağı bu yapılar, yeni durumlara süratle adapte olacak, kısa sürdüğü oluşturduğu timlerle teşkilat içi ve dışı tüm tecrübe 
ve yeteneği kullanacaktır. Bu, 20. yüzyılın sonunda barış zamanında bir hükümetin uzun zamanda başardığı bir işi, yeni yapının savaĢta çok kısa sürede 
başarması anlamına gelmektedir 11. İstihbarat, bir silah sistemi gibi olmalı; kaynaklar gerektiğinde bir araya getirilmeli, manevra yapmalı, geleneksel 
ve kinetik sistemlere adapte olabilmelidir. Bu yüzden yenilikçi ve cesur düşünme gereklidir. Bütün bunlar yapılırken karmaşık ve belirsiz operasyon alanında 
bilgiyi ayırt etmek, korumak ve kontrol etmenin önemi de unutulmamalıdır. İstihbaratçıların yapması gereken bir kez daha yeni güvenlik ortamının şartlarına ve ihtiyaçlarına adapte olmak, yeni durumun gerektirdiği düşünsel ve yapısal değişimleri gerçekleştirmektir. Yani modası geçmiş ile adapte olunması gereken arasında mantıklı tercihler yapmaktır. Bu yapılmadığı takdirde önce ortamın kontrolünü kaybedersiniz nihayetinde onlar sizi kontrol etmeye başlar. 

Sınırsız sayıda rakibin olduğu, çalkantılı ortamın karmaşıklığı istihbarat örgütünün de karmaşık bir yapıda olmasına neden olacaktır. Yeni güvenlik ortamında 
istihbarat örgütleri daha akıcı ve yatay olmak zorundadır. Yeni görevler ve karmaşıklığın getirdiği iş yükü bürokratik engellerin azaltılmadığı takdirde işleri 
daha da çıkmaza sokacaktır. Yapılan işlerin stratejik önemi bazen mikro yönetim isteyen işlerin en tepeden gerçek zamanlı takibini gerektirebilir. 

Bu örneğin terör örgütü liderine yapılan baskının veya insansız hava aracı ile bir hedefin vurulmasının etkilerinin görülmesi için Ulusal Durum Merkezi‟nde 
en üst düzey devlet liderlerinin durumu takibi şeklinde olabilir. 
İstihbarat örgütleri sürekli bir değişim ve arayış içinde bir yandan yeni teknolojilere adapte olurken, diğer yandan yeni yüzler edinmektedirler. İstihbarat 
servisleri „kimleri izlemekle yükümlüyüz‟ sorusunun cevabını aramaktadır. Dolayısıyla, Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan çeşitli jeopolitik teoriler bu gözlükle 
bakıldığında istihbarat açısından anlam kazanacaktır. Yeni istihbarat görevleri ülke güvenliğinden, ekonomi, uzay, siber-uzay, medya operasyonları ve yurt 
dışında diplomasinin örtülü faaliyetler ile desteklenmesine kadar geniş bir yelpazede değişmektedir. İstihbarat kabiliyetleri, fonksiyonları, politikaları ve 
teşkilatları değişen güvenlik ortamının gereklerine uyum sağlamalıdır. İstihbarat servislerinin her şeyden önce kültürel bir değişime, yeni durumlara kendini 
adapte edebilecek şekilde yeniden organize olmalarına gerek vardır. Bu değişim, sistemi sorgulayacak, statüko yerine alternatif gelecekler bulacak bir kadro 
ihtiyacı ortaya çıkarmıştır 12. 

Öncelik yelpazesinin genişliği istihbarat servisleri içinde uzmanlaşmayı ve dışarıdan tedarik usullerini de beraberinde getirmiştir. Güç, gittikçe devlet dışı 
aktörlere (NGOs, terör örgütleri vb.) kaymaktadır. 

İstihbarat servislerinin teşkilat yapılarının gözden geçirilmesi gereklidir. Pek çok ülke kendi içinde güçlü gelenekleri, kadroları ve sadakatleri olan farklı istihbarat 
örgütlerine sahiptir. Bunlar kendi dünyalarından kendi çözümlerini geliştirdiler. Bunu yaparken bazen bürokrasi ve siyasi nedenlerle uyarmak istediklerinden 
daha kötü sonuçlar doğurdular. Bugün ise örgütler arası uyum için yatay bilgi kullanıcıları dönemindeyiz. 

11 Eylül sonrası gelişmeler istihbaratın dört fonksiyonunu ön plana çıkardı 13; dış istihbarat, örtülü faaliyet, karşı istihbarat ve iç istihbarat. 

İç ve dış tehditler arasındaki ayırım gittikçe yok olmaktadır. Teoriye Soğuk Savaş sonrası istihbarat servislerinin raporlarında en sık kullanacakları kelime belki de “karşı” terimi olacaktır. Karşı istihbarat, kontr terörizm, karşı narkotik ve karşı silahlanma, modern servislerin kendi devletlerine yönelik saldırıları engellemek için gerçekleştirecekleri en önemli faaliyetler olacaktır. İstihbarat servislerinin Weber tarzı yapılanması, üretim sürecinin bürokratik engellere takılarak zaman, para ve kalite kaybına uğraması sonucu, istihbarat analistleri ile karar vericiler arasındaki hiyerarşik yapılanma kaldırılmış ve karar vericilerin de üretim sürecine aktif olarak katılmaları sağlanmıştır. 

Ancak, analistler ile karar vericilerin bir araya gelmesi istihbaratın politize olmasını, yani politikacılara karar verme aşamasında destek olmak yerine, 
politikacıların vermiş oldukları kararları destekleyici yönde istihbarat üretimi sorununu çözememiştir. 

Önemli olan siyasi karar vericiye en iyi ürünü sunmak olduğuna göre bunu zamanında ve en doğru yapacak yatay entegrasyon sağlanmalıdır. 
Güç konseptlerindeki değişimler ve güç dağılımı geleceğin istihbarat servislerinin gelişimine de etki edecektir. İstihbarat servisi için oyunun yeni kuralları 
şu şekilde sıralanabilir; 

- Gizli bilgi toplamak yerine politika yapıcıyı bilgilendirme. 
- Sert hedefleri küresel kaplama ile aşındırmak. 
- Öncelik 28 dilde olmak üzere bütün dillerde çeviri kabiliyeti. 
- Devletin iki aşağı kademesine (devlet altı istihbaratı) odaklanmak. 
- Kültürel istihbaratın temel olması. 
- Jeouzaysal ve zaman sınırlaması. 
- Küresel açık istihbaratı güç çarpanı yapmak. 
- Karşı istihbarat satrancını kazanmak. 
- İnsan & teknik istihbarat arasında verimlilik çekişmesini çözmek. 
- Merkezi olmayan bilgi bankası (NGO, Özel vb.) kurmak. 
- İstihbarat için; “Değer = İçerik + ġartlar + Hız” formülü. 
- Öncelikler yerine bilgi açığı kapama amaçla istihbarat toplaması. 
- İhtiyaca dayalı üretim & kabiliyetler 
- Stratejik istihbarata daha çok önem verilmesi. 
- Etkili bütçe yönetimi. 
- Kamu istihbaratının kamu diplomasisine etki etmesi. 
- Analizcilerin yönetici olarak çalışması. 
- Uluslar arası işbirliği için çoktaraflı masraf paylaşımı. 

    İstihbarat örgütlerinin gelecekte en büyük zorluklarından biri istihbaratın dağıtımında olacaktır. Bugünün ve geleceğin istihbarat örgütleri bulmaca çözmeye daha az, sırları ya da cevabı kolay olmayan büyülü problemlere daha çok angaje olacaklardır. İstihbarat analizcileri artık düşman füzelerinin menzilinin ölçülmesi, denizaltılarını rotaları gibi analitik sorunlardan çok algı yönetimine odaklanacaklar ve algı için önemli olan bilgi için toplayıcı ile yakın çalışacaktır. İstihbarat analizcisi, kendi halkı için rakipleri, teröristleri, ayaklanmacıları, sosyal hareketleri, dini fanatikleri tanımlayan algı-yapıcı olacaktır. Bu nedenle, açık kaynaklar kullanmaya eğilimli karar vericilere angaje olabilecek iyi bir iletişimci olmalıdır. Analizciler ve karar vericiler gerçekleri inşa etmek (yeniden inşa değil) için birlikte çalışmalıdır. Anlamaya dayalı alanı olan istihbarat analizcisi, değere dayalı alanı olan politikacı ve diğer karar vericiler bir araya gelerek insanlara 
gerçekleri anlatacakları hikâyeleri yazmalıdırlar. 

Bu yüzden istihbarat artık politikanın sadece destekleyen bir süreç değil, analizcilerin algı yaratma işlevi ile aynı zamanda politika şekillendiricisi de oldular. 
Bu yeni işlev, istihbarat toplumunun görev alanını da genişletmektedir. Ancak, algı yönetimi; demokratik bir toplumda halka gerçekleri söylemek, şeffaflık ve yapılan işlerin meşruiyeti konusunda sorunlar çıkaracaktır. 
Öte yandan, istihbaratçı ve politikacı arasındaki bağlar böylesine sürekli ve yakın hale gelirken, istihbaratın siyasallaşmasının önüne geçilmesi ve bunun kamu denetimi de ciddi bir tartışma konusu haline gelecektir. 


***

8 Şubat 2021 Pazartesi

ANADOLUDA BUGÜN

ANADOLUDA BUGÜN





Prof.Dr.Sait Yılmaz 

23 Ağustos 2019 

Yaklaşık altmış yaşlarındaki köylü kıyafetleri içindeki kadın, kızı ile birlikte bahçede kahvaltı yapıyor. Sonra kızı kahvaltıyı kaldırırken kadın, bahçeyi eşelemeye başlıyor. Biz onu karşı evden izlerken, birlikte çay içtiğimiz komşusu anlatıyor. Kadın aslında emekli banka müdürü ve büyük şehirden gelip, burada bahçeli bir ev almış. Kızı, büyük şehirde çalışıyor ama tatil için yanına gelmiş. Emekli geliri olan kadın, 600 kadar ceviz ağacı satın almış, ayrıca arıcılık da yapıyor. Ürünlerini pazarda satıyor. 

Birkaç gündür memleketim olan Yalvaç‟tayım, dostları dinlerken ortaya faydalı bir 
saha çalışması çıkıyor. Buraya makale yazmak için gelmedim ama çocukluğumun kahveci çırağı olarak geçtiği cennet Yalvaç ile özel bir gönül bağım var. Çalıştığım yaşlı kahvesinde dinlediklerim hayatıma yön verdi, Anadolu insanını tanıdım. Yalvaç, 21 bin 400 nüfuslu ve bir türlü büyüyemeyen, sürekli göç veren ve göç alan bir şehir. Bu ilçemizde yaşanan değişim aslında son 20 yılda Anadolu‟da neler olduğunun da tam bir portresi. 
„Anadolu‟da yaşamak zor‟ diye düşünüyor olabilirsiniz ama şehir-kasaba halkı için hayat zor değil, çünkü çalışmadan yaşamak için herkes bir yolunu bulmuş. Kimse üretime katkıda bulunacak bir işte çalışmıyor, ne de büyük projeler peşinde. “Acı Çeken Türkiye” başlıklı makalemde Türkiye‟nin sosyo-ekonomik olarak üç bölgeye ayrılmakta olduğunu anlatmıştım. Bu makalede, ikinci bölgeye yani Anadolu‟nun içlerinde yaşayan halkımızın yaşadıklarına değinmeye, onlara dokunmaya çalışacağız. 

 Üretim bitmiş?.. 

 Önce ekonomi boyutu ile yaşananları anlatmaya başlayalım. Eskiden yani bundan 20 sene öncesine kadar Anadolu‟da insanların üç tür gelir kaynağı vardı; 
- Tarım, 
- Hayvancılık ve 
- Zanaat (dericilik, kiremitçilik, keçecilik vb.). 
Bunların hepsi artık bitmiş yani yapılmıyor, yapılan da çok az ya da neredeyse hobi gibi görülüyor. Ortada esnaf var yani bakkal, fotoğrafçı, kasap vb. ama onlar zaten hiçbir zaman geçimlik gelir kaynağı olmaktan öte birer iş alanı olarak görülmedi. Caddeleri her yerde olduğu gibi artık cep telefonu bayileri-teknik servisleri, çiğ köfteciler, börekçiler sarmış. Tabii bir de çok bilindik düşük seviyeli sözde süper market zincirlerinin şubeleri. 

Şehrin kendine has güzelim yeşil görüntüsü ve o eski dükkânları kaybolmuş. 
 Köylü artık tarımla uğraşmıyor, yemyeşil tarlalarda yabani otlar ağaç gibi olmuş. 
Yalvaç‟ın en yeşil köyü olan Hisarardı‟nda Almanya‟dan ya da yazlığa gelen birkaç aile hobi olarak elma ya da salatalık yetiştiriyor. Hisarardı Köyü‟nde bulunan 10 bin dönüm çok verimli tarım alanının üç bin dönümü şimdiden yabancılara satılmış, yeşil alana yazlık ev yapsın diye. Şehrin oksijen ve su deposu olan Hisarardı‟nın yeşil alanları inşaatlara açılarak, şehrin geleceği de yok ediliyor. Üstelik madencilere saha açma illeti ve baraja su toplama merakı Hisarardı‟nın yeşil alanını her an yok edebilir. 
 Peki, neden tarımla uğraşmaktan vazgeçilmiş? Çünkü çok zahmetli ve elde ettiğin kazanç, masrafını karşılamıyor, emeğine değmiyor. Tohum ve mazot pahalı, traktör almaya yetecek paraları yok, üstelik tarlayı sürecek hayvan da yok. Diyelim ki üretim yaptınız, ürettiğiniz domates ya da salatalık bir hafta, hatta birkaç gün içinde satılmazsa çürüyor ve elinizde kalıyor. Bunu (soğuk hava deposunda) depolayacak ve pazarlayacak, üstelik rekabet edecek bir sisteme ihtiyaç var; Yalvaç‟ta bu yok. 

 Sadece birkaç köy üretim yapmak için direniyor. Çetince köyünde seracılık yapılıyor. 

Bundan 10 yıl önce Antalya‟ya çalışmak için gidenler seralarda iş bulmuşlar ve dönenler Çetince köyünde seracılığı başlatmışlar. Organik olan eski tohum ilaç ister, ama organik ürünler piyasada rekabet edemiyor. Hazırcılığa gidip dışarıdan gelen yeni tohum aldığınızda hastalık az, verim fazla ama fiyat yüksek. 
Şehir, tarım ve hayvancılığa oldukça müsait, cennetten bir köşe ama Yalvaç‟ta 
bulunan tarım alanlarının %80‟i el değiştirmiş. Köylerde bankalara borçlananların tarlalarına el konulmuş onlar da çareyi şehre gitmekte bulmuş. Köyden gelmişler ama şehre uyum sağlamak yerine şehri köylüleştiriyorlar. Zanaatkâr ve esnaf olan şehirlinin büyük bölümü ise çoktan kaçmış. Kalan yaşlıların deyimi ile şehri köyden gelen işe yaramaz insanlar doldurmuş. 
 Öte yandan mevcut tarım alanları miras yolu ile bölüne bölüne öyle parçalara ayrılmış ki, tarım yapmak akıl karı değil. Örneğin bir zamanlar Sait dedemden kalan büyük tarla önce altı çocuğuna, sonra da onların 4-5‟er çocuğuna bölünmüş durumda ve tabii bu paylaşım kolay yapılamadığı için diğer tarlalar gibi başıboş bekliyor. 
 Tarlaların küçülmesinin bir önemli sonucu da Traktör kullanımını verimsiz hale 
getirmesi. Bir yılda 240 gün çalışması gereken traktör ancak 90 gün işe yarıyor. 

Tarıma zarar veren diğer bir faktör ise domuzlarla mücadelede başarılı olmanın zorluğu olmuş. Tüm ürünü talan etmeleri çiftçiyi bıktırmış. 
Hayvancılık bitmiş denecek kadar az. Besicilik zor ve zahmetli bir iş ve bunu ancak bazı özel çiftlikler yapabiliyor. Duyduklarımızın çoğu iflas etmiş. Maliyetler (yem, aşı, veteriner vb.) çok yüksek. Hayvancılıkla uğraşanlar maliyetleri azaltmak için örgütlenmek zorunda. Yem ihtiyacının dışarıdan temini yerine yerinde üretilmesi bir çare olabilir. Küçük çiftliklerin aşı, veteriner gibi ihtiyaçları için ise bir ortak kullanım havuzu düşünülebilir. 

Göç, bitmek bilmez Göç.. 

On yıl önce 33 bin nüfusu olan Yalvaç‟ın merkez nüfusu bugün 21 bine düşmüş. 
Bunun 10 bini köyden göç edenler. Köylü kazanmayınca ve „köylüyü köyde tutacak‟ bir devlet politikamız olmayınca şehre ya da kasabaya gelmişler. Yalvaç nüfusu bir yandan sürekli iş bulmak için dışarı gidenlerle nüfus kaybederken, köyden gelenler mevcut nüfusun %45-50‟sine ulaşmışlar. Şehirde gezinenler köyden gelen gençler. Şehrin gerçek oturanlarının yerini köyden gelenler almış, kalanlar yaşlılar. Tarihinde hiç dış göç almayan Yalvaç Suriyeli ve Afganlılardan nasibini almış, sayıları bin kadar. 
Gerçek esnafı bitiren, isimlerini çok duyduğumuz büyük marketler olmuş. Kredi kartı ile yani borçlanarak ödeme kolaylığı marketleri tercih edilir hale getirmiş. 50-60 bin TL yatırım yaparak bir dükkân açan kişi, beş-altı ay sonra dükkânını kapatmak zorunda kalıyor. 

Bunun başlıca nedeni ticaret azlığı kadar, eğer bir dükkân biraz iş yaparsa hemen yanına aynı işi yapan başka dükkânların kurulması yani halkın deyimi ile „ortakçı çıkması‟. 
Her dört evden biri dolu, üçü boş. Bunlar da emekliler ve yurt dışında işçi olarak 
çalışanlar. Özetle, köylümüz tarlada, kırda, ovada çok yıprandı; yol yok, su yok, banyo yok, ürettiğinin getirisi yok. „Şehirde dört duvar arasında yaşayayım, yeter ki elim toprağa değmesin’ diyecek hale gelmiş. 

Çünkü şehirde yaşamak kolay; gezecek-dolaşacak yer yok, ulaşım masrafı yok, 
erzakını ve yakacağının bir kısmını bahçesinden karşılıyor. Biraz okumuş insan ise masabaşı iş istiyor, üretim sektöründe çalışmak istemiyor. Köyler büyük ölçüde boşalmaya başlayınca sağlık ocakları ve okullar da kapanmaya başlamış ve bu şehre göçü daha da hızlandırmış. 

Tabii iyi haberler de var. Örneğin bugünlerde doğal gazın şehirde dağıtımına 
başlanması. Hemen herkes evine doğal gaz bağlatmak ve proje için birilerine para ödemek telaşında. Böylece artık odun-kömür yakmadan ısınabilecek ve bu yüzden pek çok emekli artık memleketine dönmeyi tercih edebilecek. 
Ancak, ev fiyatları çok pahalı, hatta İstanbul‟dan bile pahalı; şehir merkezinde sıradan evler 400-500 bin TL civarında. Bu fiyatları verenler ise yurt dışında yaşayan Yalvaçlılar. En çok Yalvaçlı İstanbul‟da yaşıyor. İlk göç İstanbul‟a yapılmaya başlanmış, onu Ankara izlemişti. Bugünlerde ise göç için Antalya revaçta. 

Şehir yazları gelenlerle doluyor. Almanya ve Fransa gibi yerlerden memleket hasreti ile gelen yaklaşık 50 bin Yalvaçlı yaz döneminde birkaç ay şehre canlılık veriyor. Ancak, şehre yatırım yapacak kadar çok kazanmıyorlar. Hayalleri yeşillik bir yerde ev alıp, yazın bahçe ile uğraşmak, öyle de yapıyorlar. 

İnsanlar Nasıl geçiniyor? 

Tarım ve hayvancılık dışındaki gelir kaynağı olan, geleneksel birçok zanaat ölmek 
tarihe karışmış, geride resimler ve hatıralar kalmış. Tekstil, halıcılık, kaynakçılık, bakırcılık, kiremitçilik Yalvaç‟ta bir zamanlar çok revaçta idi ama bitmiş. 21 bin kişilik nüfusun yerlisi olan 10 bin kişi, zaman içinde birbiri ile evlene evlene nerede ise tamamen akraba olmuş. 

Dolayısı ile şehir ekonomisi büyük ölçüde kişisel ilişkilere bağlı gelmiş. Esnafın %80‟i de bu işi hobi olarak yapan emekliler. 

Peki, insanlar nasıl geçiniyor? Çalışmadan geçinmenin yolunu bulmuşlar. Öncelikle köyden gelenlere komşuları yardım ediyor. Ama asıl gelir kaynakları eski ifadesi ile FakFukFon yani Fakir-Fukara Fonu‟ndan dağıtılan paralar. FakFukFon‟dan yararlanan %30 kesim, büyük ölçüde köylerden gelenler. Devlet, köyünde tarlasını ipotek sonucu bankaya kaptırıp, şehre göç etmek zorunda kalan köylü isyanını böylece önlemiş. 
Özetle, aileden biri mutlaka devletten bir yerden maaş alıyor ya da emekli geliri var. 
Bahçeden erzakını karşılıyor ama parsını öncelikle içkiye harcıyor. Gezip-görmenin tadını bilmediği için daha çok kazanmayı ve bunun için çalışmayı istemiyor. Ailenin gençleri ise anne-babanın sırtından geçinirken, bahçeye bile gitmiyor. 
Köylünün elinden tarlası gitmiş ve borçsuz köylü yok. Fukara fonundan karı-kocanın her biri 700 TL aldığından Yalvaç şartlarında 1400 TL ile idare edebiliyorlar. Aslında bu yardım, 65 yaş ve üstü için planlamış ama Belediye Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve muhtarlar yardım işini ayarlıyor. Yardım alacak üzerinde mal mülk göstermiyor. Kahvelerde oturanların %40-45‟i bu şekilde geçiniyorlar. 
Yaşlıların yastık-altı dediğimiz paraları var ama değerlendirilmiyor, ya gerçekten 
yastık altında ya da bankada yatıyor. Biraz parası olan ev alıyor ve kiraya vererek, kendine rant kapısı açıyor. İş yok, ekonomi yok ama herkes para biriktiriyor, parayı bu kesim saklıyor çünkü parasız kalmaktan korkuyor, kullanmıyor. 
Parası olan şehrine yatırım yapmıyor çünkü gelecek görmüyor. Geleceği yakın büyük şehir olan Antalya‟da görüyor. Evini oradan alıyor, çocuğunu okumak ve iş için oraya gönderiyor. Bu yüzden Antalya, son yıllarda özellikle Isparta, Burdur ve Karaman‟dan aldığı göçlerle çok kozmopolit bir vilayet haline geldi. 
Kahvelerde en revaçta sohbet konusu ise define arama. Bu, bir tür hayal tacirliği. Önce birisi elinde bir harita olduğunu ve beraber yaparlarsa çok zengin olacaklarını söylüyor. 
Adaylara sözde define haritasının fotokopi olan bir parçasını gösteriyor. Sonra diğer kişilerle birlikte 50-60 bin TL bir araya getirip, define kazmaya başlıyorlar. 
Birilerinin bulduğu bazı eski paraların hiçbir değerinin olmadığı anlaşılıyor. 
Anadolu‟daki tarihi eser kaçakçılığının arkasında aldatılan insanların değil, kilit konumda olan müze müdürlerinin olduğunu öğreniyoruz. Çünkü ne bulunursa ilk iş değerini öğrenmek için müze müdürüne danışmak oluyormuş. 

Kültürel bozulma.. 

İnsanlar ellerindeki kredi kartları ile borçlarını idare ederek yaşıyorlar. İpotek altındaki mal ve mülklerini kaybetmeleri de yakındır. Ekonomi olmayınca bundan aile düzeni de zarar görüyor. Türkiye‟nin en huzurlu 6‟ıncı şehri olan Yalvaç, son yıllarda aile cinayetleri ile anılıyor. Boşanmalar arttı. Bunun altında yatan asıl faktörün ekonomi yani geçim şartları. 

Erkek, evin ihtiyaçlarını karşılayamayınca, ekmeğin yanında pişirecek bir şeyler de alıp gelemeyince bir süre sonra kadın evden kendi anne-babasının yanında dönüyor. Erkek, bir süre içki ve hovardalıkla zaman geçiriyor. Sonra eşini evini döndürmek istediğinde ise geç oluyor. Bu durum, gözü dönmüş erkeğin cinayet işlemesine kadar varabiliyor. Pek çok evlilik sallantıda ve bu aşamalarda psikolog desteği gerekiyor. 
Sinemalar, kültür merkezleri kapanmış. Şehir kültürü yozlaşmış, insanlar çağdaş 
hayata değil, yoz eğlence kültürüne ve tüketici teknolojiye sarılmış. Atatürk‟ün kurduğu Halk Eğitim Merkezleri ya da Köy Enstitüleri gibi modernleşme araçları yok. Halkın televizyon dışında iki eğlencesi yaz aylarında yapılan festivaller ve konserler. 

Festivaller sözde yerli üretimi desteklemek için düzenlenir ama Yalvaç‟ta dışarıdan gelenler kendi ürünlerini satıyor yani şehrin kendi halkına gelir kaynağı olarak bir faydası yok. Sanatçı konserleri ise Anadolu‟da genellikle halkın kısıtlı parasına göz diken ve sonu gelmeyen diğer bir sektör. Yalvaç‟ta konserler halka bedava çünkü belediyeler tarafından ödeniyor. Tabii ki bu halkın vergileri ile toplanana para. 
Şehrin sakini olan yaşlılar ise kahvelerde bekliyor, tavla-okey oynuyor, gelen geçeni seyrediyor, sohbet edecek birini arıyor, camiye gidiyor, ikindi sonrası eve gidip-biraz uyuyup, akşam yemekten sonra soluğu gene kahvede alıyor. Şehirde 118 kahve var. Bunların önemli bir kısmında kumar oynanıyor. İnsanlar kredi ile aldığı parayı kumar yolu ile ödemeyi hayal ediyor. Kumar ve eğlenceye düşkünlük, parasızlık ile birleşince yakın zamanda hırsızlık ve fuhuş gibi suçların da kapısı çalınabilir. Şehirde uyuşturucu satışı da önemli bir suç sektörü haline gelmiş. 

Toplumsal hayat çıkmazda.. 

Biraz eğitimli kadınların beklentileri artmış. Bunda TV dizilerinin ve medyanın da 
etkisi çok. Erkeklere göre; kadınların beklentileri o kadar yüksek ki çok paraları olsa bile daha fazlasını isteyecekler. Kadınlar; gezmek, giyinmek, güzel evlerde oturmak, rahat ve konfor istiyor. Çok az da olsa eğitimli kadınların dernek kurma gibi gayretleri var. 
Büyük çoğunluktaki eğitimsiz ev kadınlarının sosyal hayatları yok, evden 
çıkamıyorlar, dışarıda bir yerde bir araya gelip oturamıyorlar. Kadına yönelik baskının arkasında erkeğin otorite yitirme korkusu var. Onlara el atan tarikat ve cemaatler akşamları kadınları hücre evlerde topluyorlar, dini sohbetler yapıyorlar. Düzenledikleri kermeslerde kadınlara börek vb. yiyecek görevi vererek toplanan paraları vakıflarına aktarıyorlar. 
Şehirde Menzil Grupları ve Süleymancılar etkin, Yazıcılar da var. Menzilciler mahalle içlerine kadar örgütlenmiş, kadınları yanına çekiyor, gençler için Adıyaman‟daki liderlerinin yanına ziyaretler düzenliyorlar. Süleymancılar ise yurtlar üzerinden öğrencilere el atmış. Yalvaç, Isparta ilinde nüfusuna göre en yüksek oranda FETÖ üyesi bulunduran ilçe imiş. Isparta ilindeki bilinen liderleri olan Topal Hafız lakaplı kişi, ev hapsine çıkmış ve biat edenleri kabule devam ediyor. Daha önceki seçimlerde FETÖ‟nün Isparta‟dan her seçimde bir 
iki milletvekili çıkardığı biliniyor. Bunlar içinde çok bilinen bir isim de var. 
Kadınlar, mahalle baskısı nedeni ile namaz kılıyorlar ama okudukları duaların 
anlamını bilmiyorlar. Aynı şekilde mahalle baskısı nedeni ile genç kızlar sokakta yok, olanlar ise büyük ölçüde kapalı. Kızlarımızda özgüven eksikliği var, geleceklerini sadece evlilik üzerine düşünmek zorundalar. 

Kızlar erken yaşta evlenmek zorunda. Çoğu bir üniversiteye kazanamadığı için bir 
tuhafiyeci yanında çalışabilirse, düğme kutularını yerleştirirlerse ne mutlu.. Şehir içinde dolaşan, pastanede oturan genç kıza kötü gözle bakılıyor. 

Erkeklere gelince, dört ayrı görüntüleri var. Camiye gidiyorlar çünkü mahalle baskısı var yani toplum içinden eleştiri gelmesini istemiyorlar. Ama aynı kişi Yalvaç‟ta „dindar‟ rolü oynarken, şehirden çıktığında yani gözlerden kaybolduğunda Eğirdir‟de „ayyaş‟, Isparta‟da „kumarbaz‟, Antalya‟da ise „hovarda‟ oluyor. 

Yalvaç gibi mütedeyyin bir şehirde bile Tekel rakamlarına göre ayda 800 bin TL, yılda 10 milyon TL değerinde içki satılıyor. İçki çok pahalandığı için bu rakamlara evde yapılanlar, dışarıdan getirilenler dâhil değil. Şehirden uzak yerlerde yapılan içkili partilerden sonra yaşanan ahlaksızca olayları sarhoşlukla açıklamak mümkün değil. 

Eğitim, Sağlık.. 

Şehrin okullarında eğitim geriye gitmiş. Benim mezun olduğum 1970‟li yıllaırın 
sonunda mezun olan herkes üniversitede bir yerlere girerdi şimdi %30‟a düşmüş. Eskiden eğitimin çok daha iyi olduğu tüm öğretmenlerinde mutabık olduğu bir konu. Ailelerin ve genç neslin şehri terk etmesinde eğitim zafiyetinin de önemli bir rolü var. 
Yalvaç halkı, şehir kurulduğundan beri mütedeyyin bir hayatı benimsemiş ama içinden çok önemli devlet adamları ve aydın insanlar yetiştirmiş. Ancak şehirde din, toplum hayatının ivmesi olmaya devam ediyor. İnsanlar cami ve kahve arasında yaşıyor. Cehalet ve kadercilik hayatı iyice yavaşlatmış. 
İnsanlar yeni bir şey yapmak, girişimci olmak istemiyor, birileri bizi gütsün diye 
bekliyor. Çalışmadan yaşamak istiyorlar ama beklentileri büyük, her şeyi hak etiklerini düşünüyorlar. Halk içinde kitap okuma oranı çok az, gazetelerin resimlerine bakıyorlar. 
Kütüphaneye 20 sene önce günde 100 kişi giderken, şimdi en fazla üç kişi gidiyor. Kelime dağarcığını yitirmiş, cümle kuramayan insanlarımız, bu boşluğu küfürlü kelimelerle dolduruyor. 
Şehirde kurulu bulunan dört adet Meslek Yüksek Okulu‟nun öğrencilerinin durumu şehirde bir yama gibi duruyor. Öğrenciler aslında şehirde özgürlük ve aksiyon sembolü.. 

Pastahaneden aldıkları simitleri yerken çay içecek paraları olmadığı için parklarda oturuyorlar.. 

Şehirdeki üniversite öğrencilerine ahlaki olarak kötü gözle bakıldığından öğrenci 
sayısı düşmeye başlamış. On sene önce 4 bin olan öğrenci sayısı bugün 2 bine düşmüş yani yarısı artık Yalvaç‟ı tercih etmiyor. Öğrenciler şehirde rahatsız olmuş, üniversitede ise hoca durmuyor. 
Sağlık konusuna gelince şehir hastanesinde doktor, pek fazla durmuyor. Genel halk sağlığı ile ilgili bir önleyici çalışma yok. Şehir suyundan kaynaklanan guatr ya da yaygın olan kanser, tansiyon gibi hastalıkların nedeni araştırılmıyor. İşin aslı kimse ne hastalığı olduğunu bile bilmiyor. Hastaların çoğu son ana kadar beklemekte ya da soluğu Isparta‟da almakta. 

Devlet ve siyaset.. 

Yalvaç halkı siyasetçiden umudu kesmiş, siyasetçi de şehri unutmuş. Siyasetçi şehre kayda değer hiçbir şey getirmemiş. Şehir azalan nüfusu nedeni ile yaklaşık 7-8 bin oyu temsil ediyor ve pek fazla umursanmıyor. Böyle olunca halk, hükümetten bir şey isteyemiyor zaten alamıyor. 

İktidara ait olmayan belediyeler genellikle borçludur. Alacaklarını alamaz, bir 
yerlerden para gelmez. Ancak, Yalvaç belediyesinin böyle bir sorunu yok. Şehir merkezindeki 300‟den fazla dükkânın sahibi ve onların kira gelirleri yanında su parası, çöp parası, belediye vergileri ile bütçesi fena değil. 

Zengin bir belediye var ama beceriksiz çünkü vizyonu yok. Yapılan en büyük yatırım, şehre şelale yapmak. Şehir genelinde çarpık yapılaşma almış başını yürümüş. Belediyecilikten her yeri betonlaştırma anlayan zihniyet, şehrin merkezi ve çevresindeki yeşilliği yok etmiş. 
Makyaj olsun diye parklar, mesire yerleri yapılmış. Saçma sapan yollar ve araç trafiği ile her yere park etmiş araçlar şehrin görüntüsünü bozuyor. 
Şehirlerdeki devlet daireleri başta belediyeler ve hastaneler olmak üzere İş-Kur 
üzerinden siyasi arpalık olarak yandaş kişilerle dolduruluyor. Bu da çalışmadan, üretmeden yaşamanın diğer bir kaynağını temsil ediyor. 
Antik Pisidia Antiokheia şehri gibi turizm imkânları var ama bu potansiyel iyi 
kullanılamıyor. Otel, pansiyon ve turistlerin zaman geçirebileceği mekân eksikliği var. Şehre gelen Japon turist, 1,5 saat ötede Eğirdir‟de konaklıyor. 
Diğer bir temel sorun ise ulaşım. Gece 9‟dan sonra özel arabanız dışında hiçbir yere gidecek otobüs, minibüs yok. Bu da şehirde yaşamı sönükleştiren ve göçü artıran diğer bir faktör. Kışın şehirde hayat tamamen ölüyor, yaşlılar bile kahveye gelmez oluyor. 

Sonuç.. 

Türkiye‟de ekmekle karın doyurma yani açlık sınırı 2 bin TL, açlığa giyecek gibi bazı temel ihtiyaçlarının eklendiği yoksulluk sınırı ise 7 bin TL ama Yalvaç‟ta insanlar genellikle açlık sınırının altında bir gelirle yaşıyorlar. Üstelik bundan şikâyet de etmiyorlar, kaderlerine razı olmuşlar. 

Pek çok Anadolu şehrinde de durumun farklı olmadığı söylenebilir. Son 20 yıla kadar kendi kendine yeten Anadolu ekonomisi bitti. Şehirlerimiz kasabaya ve kasabadan da köye dönüşme sürecine girdiler. Cennet şehrimiz Yalvaç, bunun en çarpıcı örneklerinden biri olmaya aday. 
Toprağı verimli, suyu bol Yalvaç‟ta tarım da hayvancılık da ölmüş. Bir zamanlar 
revaçta olan tekstil, kiremitçilik, halı dokuma ve dericilik de bitmiş. Hepsinin altında yatan temel neden ise üretim giderlerinin gelirleri karşılayamaması ve dışarının fiyatları ile rekabet edememesi. Üretmek yerine daha ucuza tüketmek yani hazırcılık tercih ediliyor. 

Domatesini, salatalığını üreten köylünün ürünü elinde kalmış ve hemen çürümüş, 
kimse soğuk hava deposu sağlamamış, pazarlamaya yardım etmemiş. Köylü, üretim için aldığı borçlarını ödeyemeyince bankalar tarlalara el koymuş, köylü şehre hücum etmiş. Yeşil alanlar bölünmüş, inşaata açılmaya başlanmış. 
Yalvaç‟ta durum böyle de diğerlerinde farklı mı? Eğirdir‟in bir avantajı yol imkânı ve göl kenarında olması ama oradan da iyi haberler gelmiyor. Gölü besleyen sular, yapılan baraj ve gölet çalışmaları, bilinçsizce yapılan sulama sondajları nedeni ile oldukça azaldı ve göl 30 m. çekildi. Tarım için kullanılan ilaçların da göle ulaşması ile gelir kaynağı Kerevit ve Sazan öldü. Isparta il merkezinin en önemli gelir kaynağı gül ürünleri. Rekabet edemeyince elde dokunan halı bitti, endüstriyel halıcılığa geçildi. Emekli şehri olan Isparta, civar illerden de emeklileri çekiyor yani pek çalışanı ve üreteni yok. 

Makalemizin sonunda çözüm için bazı önerilerde bulunmak istiyoruz. Ancak, bunlar makalenin hazırlık aşamasında sohbet ettiğimiz sevgili dostlarımızın ortak fikirleri. Diyorlar ki; devlet her şeyden önce; “Köylüyü köyde, şehirliyi şehirde tutma” politikası izlemelidir. 

Bununda başlıca yolu, şehirde ve köyde hem ekonominin canlanması hem de yaşam şartlarının iyileştirilmesidir. 

Bu insanları yerinde tutmanın tek yolu, para kazanması yani ürettiğini karlı bir şekilde satabilmesi. Halkın kazancını artıracak her yönetim ve proje destek görür. Bu kapsamda üç ayrı adreste tedbirlere başvurulabilir; 

(1) Devlet halkın ekonomik sorunlarına el atmalı; çiftçiyi desteklemeli, ürününe gelir getirecek fiyat vermeli, kooperatif yetmediği yerde depolamalı. Şehirde daha önce olduğu gibi istihdam yaratacak tekstil, kiremit, deri, meyve suyu fabrikaları kurulabilir, arıcılık desteklenebilir. 

(2) Tunceli‟de olduğu gibi aktif ve halkçı bir belediyecilik anlayışı ile bizzat  belediyeler bu işe öncülük edebilir. Yerel ürünler dışarıda pazarlanır, el sanatları desteklenir, halka meslek ve zanaat eğitimi verilebilir. 

(3) Kooperatifleşme; üreteciler örgütlenerek masrafları azaltacak tedbirler almalı, rekabet imkânları artırılmalı, depolama kapasitesi yaratılmalı ve yeni pazarlama kanalları oluşturulmalıdır. 

Organik ürünlerin bitmesi hastalıkları artıracak, iş hayatında bedensel çalışmanın azalması sağlık sorunlarımızı çoğaltmaya devam edecektir. 

Bu konularda da sağlık sektörümüz tedbirler üretmelidir. 

Son olarak kendi fikirlerimi söylemeliyim. 1400 yıldır süre gelen hayat şekli artık bir sona gelmektedir. Öncesindeki göçebe ve savaşçı hayat tarzı nasıl bitti ise kapitalizmin türevleri olan yaşam biçimlerinde de bir sona gelmekteyiz. İktidarın meşruiyeti, kapitalizm ve din‟in işbirliği üzerine kurulu ütopya artık bitti. Onlardan geri kalan distopyayı yani yozlaşmış bu hayatın resmini artık arşive kaldırmanın zamanı geldi. Her zaman olduğu gibi din adamları değil gene bilim insanları rehberlik ederse, insanlık ilerleyecektir. Sosyal bilimciler bu yeni hayatı siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yönleri ile yeniden yazmalıdır. 

Bu geçiş aşamasında öncelikle yapılması gereken ise tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine geçilmesidir. Devletimiz ve halkımız ancak böyle ayakta durabilir, bağımsız kalabilir. Ekonomi kadar diğer önemli bir acil tedbir gerektiren alan ise toplumsal yozlaşmanın önüne geçilmesidir. Ülkemizin çağdaşlaşması geriye dönmüştür, ülke saati geriye gitmektedir. Atatürk‟ün çizdiği yolda toplumun çağdaşlaşması ve çağdaş eğitim için kurumsal tedbirler acilen alınmalıdır. Türk insanı kaderciliğe değil, çalışmaya ve yeniliğe, aklın ve bilimin öncülüğünde başarmaya yönlendirilmelidir. 

Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. 

***