21 Ocak 2021 Perşembe

KURTULUŞUNDAN SONRAKİ İLK GÜNLERDE İZMİR’DE SOSYO-EKONOMİK DURUM. BÖLÜM 2

 KURTULUŞUNDAN SONRAKİ İLK GÜNLERDE İZMİR’DE SOSYO-EKONOMİK DURUM. BÖLÜM 2

Türk-Yunan İlişkileri, İzmir, Sosyo-Ekonomik Durum, Emperyalizm,Bülent DURGUN,Kurtuluş Savaşı sonrası, İzmirde Sosyo-Ekonomik durum,

 “Benim için aşikar olan şuydu Yunanlıların çıkarmanın hemen akabinde 
uyguladıkları vahşet ve şiddet oldukça doğaldı ki insan doğasına aşina olanlar 
bunu daha önceden tahmin edebilirlerdi… Yunanlıların son dönemde katlandıkları 
eziyetler göz önüne getirildiğinde durumun eski halini alması mucizeden daha az 
bir şey değildi” 26.
Rumların yağma, hırsızlık ve talanından tarihi eserler dahi nasibini 
almışlardı. Örneğin Sard harabelerinde taşınması zor olan sanduka ve kırık testilerin dışındaki bütün değerli parçalar götürülmüştü 27. Yunanlıların işgal dönemlerinde bölgede meydana getirdikleri zararlar şöyledir 28: 



Gayri Menkul Hasarlar Adedi (bin)



Zararın Sancaklara Dağılımı Şöyledir 29:


Zarar ve ziyan Yunan işgali altındaki bütün bölgelerde mevcuttur. Yunan 
işgalinin diğer bölgelere oranla en fazla hüküm sürdüğü yer olan İzmir’de ise 
zararın nispeten daha çok tutması doğaldır 30. 

Özellikle işgalin ilk yıllarında yerli Rumların ve Yunanlıların arazi ve emlak 
satın almak için, Türklerin topraklarının tapularını alabilmek için fırsat kolladıkları 
bilinmektedir. Nitekim Yunanlıların toprak alarak buradaki bölgede yasal bir 
sahiplik hakkı iddia etmek yolundaki planını Osmanlı hükümeti de görmüş ve buna kısmen de olsa Ziraat Bankası yoluyla açacağı kredilerle engel olmaya çalışmıştı. 
Yunanlılar da boş durmuyorlardı. Spekülatif haberler yayarak halkı baskı altına 
almaya çalışıyor, yaptıkları eziyet ile de kaçırmaya uğraşıyorlardı 31.
 I. Dünya Savaşı ve onun da öncesindeki savaşların etkisi ile sefalet içine 
düşmüş bulunan Türk insanı Yunanlı ve yerli Rum azınlıkların, işgal dönemi boyunca uyguladıkları politika ile tamamen bir yokluk içine sürüklendiler. “Yüzlerce liralık varlığı olan adamlar bir lokmaya muhtaç” hale geldiler 32. Fatih Rıfkı Atay’ın karşılaştığı şu olay durumu sergilemesi açısından ilginç bir örnek oluşturmaktadır: 
 “-Ahali parasız, yiyeceksiz ve hayvansızdır. İlk geldiğim gün sokaklarda bir adamın dilsiz gibi bana işaret ettiğini gördüm. Meğer açlık ve susuzluktan sesi çıkmıyordu. Bu adam emekli bir miralaydı…”33.

Bu perişanlık şehir-kasaba demeksizin bütün işgal alanındaki halkta mevcuttu.  Halk kendisini savunmak için üretimi bırakmak zorunda kalmıştı. Kendi 
geçimliği için bile üretim yapamaz hale gelen halk bunun neticesinde aç kalıyordu. 
Açlıktan ve fena koşullardan meydana gelen hastalıklar bu perişanlığa tuz, biber 
oluyordu 34. 
 Yunanlıların gözetim altına aldıkları Türklerin pek çoğu sorgulama sırasında hayatını kaybetmişti. Gözetim altında tutuldukları ortamlar sağlık ve hijyen koşullarından uzak olduğu gibi yapılan muameleler de insanlık dışıydı. 
Yapılan işkencelerin yanında yiyecek olarak “bir peksimet, bir kutu sardalya balığı-
konserve- ve bir miktar kuru incir”35 gibi gıda maddeleri veriliyordu.
 İzmir’de Yunanlıların bilinen gasp olaylarına ilave olarak en çok öne çıkan 
haberler arasında kapkaççılık, dükkan ve ev hırsızlığı gibi olaylar yerel basında 
dikkat çekmektedir 36. 
 Rumlar bile mevcut ortamdan rahatsızlık duymuşlardır37. Yunanlıların 
yaptıkları vahşet ve zulüm kontrolün dışına çıkmıştır. Öyle ki Türklere yapılan 
vahşetin yanında Yunanlar, “Manisa, Menemen ve diğer yerlerde üç yüzden fazla Rum kızına tecavüz etmişlerdir”38.

 Bir kısım Rumlar ise I. Dünya Savaşı süresince Osmanlı padişahlarının 
koruması altında pek çok paralar kazandıkları halde, bu parayı yine Osmanlı Türkünü öldürmek üzere Yunan ordusuna hibe etmekte hiç bir sakınca görmemişti… “Yani Türkün parası Türkü öldürmek için bomba ve silah oluyor”du39. Bunca şeye rağmen, bunca katlanılmak zorunda kalan ezaya rağmen Türkler yine de bu durumdan ders çıkaramıyor, Osmanlı Hükümeti Yunan askerine iaşe sevkinde hiçbir sakınca görmüyordu 40. Türkler, Türk esnaf dururken Rumlardan alışveriş yapmaya devam ediyorlardı 41. Nankörce hareket edenler içinde İngilizler de vardı. Örneğin I. Dünya savaşından evvel Anadolu’da meyan kökü ticareti yapmış olan, “İngiliz Subayı Hover” I. Dünya Savaşı’nda Yunan casusluğunu örgütlemiş, işgal süresince de bölgede  kontrol vazifesiyle görevlendirilmiş iken, 42 Türklere yapılan eziyeti görmemezlikten 
geliyordu.
 İzmir’de askeri hapishanede bulunan aydınlar 43 halk tarafından işgalden 
evvel kurtarılmışlar dı. Ancak genel hapishanede tutuklu bulunanlar ise 15 
Mayıstaki işgalle birlikte kapıları kırarak kaçmışlardı 44. Bunlar da Yunan askerleri, Rum çeteleri, asker kaçakları, Yunan askeri kaçakları ve Ermeni çetelerine ek olarak “Sosyal Haydut”laşarak efelerle birlikte köylünün ve halkın başına musallat olmuşlardı 45. 

Gelirlerin Durumu

İşgalle birlikte pek çok devlete ait işyerlerinde Türk çalışanlar işten çıkarılmış 
ve yerlerine Yunanlı, Rum, Ermeniler işe alınmışlardı46. Örneğin işgalden evvel İzmir Gümrüklerinde Yunanlı memur bulunmazken, işgalin son günleri olan 1.1.1338’de 128 Türk memura karşılık 78 Yunan memur çalışıyordu 47. İşgalcilerin yaptıkları işten ayırma uygulamalarının yanında bir kısım memurda kendiliklerinden işlerini terk ederek Anadolu’nun içine göç ediyorlardı 48. Başta öğretmenler olmak üzere Türk memurların pek çoğunun maaşları ödenmiyor, ödenen bazı maaşlar ise ya geç, ya da eksik ödeniyordu.

 13 Ağustos 1920 tarihinde İzmir’deki memurlarına maaş ödemeyi durdurmuş 
olan Osmanlı Hükümeti, işgal otoritelerinin ödeme yapmaması üzerine hazineden 
memurlara yardım etmeyi düşünmüş, tahsis edilecek paranın dağıtımını yapmak 
ve memurlarının durumlarını anlamak üzere 9 Ağustos 1921’de İzmir’de göreve 
başlayacak bir komisyon göndermişti 49. Ancak bu da bir sonuç vermiyor, memurlar maaş alamadıkları için mağduriyetleri işgal sonuna kadar devam ediyordu 50. 

Yunanlılar Temmuz 1921 tarihine ve daha önceki dönemlere ait tüm vergi borçlarını topladıkları halde Türk memurlarının maaşlarının ödenmesi için bir düzenlemeye gitmekten kaçınmışlardı 51. Hayat pahalılığının alıp başını yürüdüğü bu dönem içinde 52 memurlar zengin eşrafın yardımlarıyla, borçlanarak veya evindeki eşyasını satarak hayatlarını idame ettirebiliyordu 53. 
 Yunan uyruklu memurların böyle bir maaş ödenmesi kaygısı bulunmuyordu 54. Bu da gösteriyor ki bölgeyi ve İzmir’i tamamen Yunanistan’a dahil etmeye çalışan işgal idaresi Türk unsuru ekonomik bir baskı altında tutarak yıldırma ve bölgeyi terk etmelerini sağlama politikasını güdüyorlardı.

Maaş ve ücretlerin ödenmediği bu ortamda ücret ve maaşların seyri ile bunların alım gücü şöyledir 55:



Ücretlerin Alım Gücündeki Değişiklikler

 Yunan idaresi altında maaş alamayan öğretmenler tarafından yaptırılan eğitimde Sevr Antlaşmasının uygulanmaya başlamasıyla bir de ödenek sıkıntısı yaşanmaya başlandı. Yunan idaresi İslam cemaatinin kendi okullarını kendilerinin finanse etmesi gerektiğini bildirerek ödenek vermedi 56. Daha önce devletin toplamış olduğu “Masarif-i Mecbure”nin toplanması artık okullara kalmıştı. Okullar 
neredeyse eğitim dönemi sonuna gelindiği halde “Mesarifi Mecbureyi” toplamaya 
çalışıyorlardı. 1920 yılında mahallelere tahsis edilen “masarifi mecburiye” miktarları şu şekildeydi 57:



Mesarifi Mecburiye toplanamayınca okulların ihtiyaçları çeşitli yollarla 
karşılanmaya çalışıldı. Bu usullerin başında varlıklı eşrafın yardımları geliyordu ki 
bu kısa bir zaman sürebildi58. Daha sonra uygulanan metotlar arasında müsamereler tertip etmek, rozet dağıtılması, film gösterileri, piyangolar çekilişleri sayılabilir 59. 

Bir kısım masraflar ise işgal kuvvetlerinin denetiminden kaçırılan ödeneklerle 
karşılanmıştı 60. 
 Bununla birlikte memurların yaz mesaisi oldukça kısaydı. Özellikle hükümet 
memurlarının sıcaklar nedeni ile mesaiye sabah sekizde başlayarak, mesaiyi öğlen bir buçukta tamamladıkları bilinmektedir 61. 

Fiyatların Durumu

Meydana gelen savaşlar ve işgalden dolayı temel ihtiyaç maddelerinin yerel 
üretim toplamında %33 oranında azalma meydana gelmiştir62. Üretimin düşüklüğü, arzın azalmasına neden olmaktaydı. Nüfusun incelediğimiz dönemdeki hareketliliği, belirsizlik ortamı ile birleşince mala olan talebi artırıyor bu nedenle fiyatlar artarak geçinme indeksinin rakamlarını yukarıya doğru çekiyordu. 

Bu dönemde, İzmir’e gelen ve iskan edilen göçmenlerin durumu şöyledir 63: 





Merkezi İstatistik Umumiyesi değerlerine göre Türkiye genelinde 26 çeşit mala göre hesaplanmış bulunan geçinme indeksi şu şekildeydi 65:


 Satılık ve kiralık emlak bulmakta zorluk çekilmemekteydi. Ahenk gazetelerinde yaptığımız taramalarda Belediye alanları dahil olmak üzere pek çok ev ve dükkanın kiralık olduğuna ve bazılarının satılık olduğuna dair haberlere sıklıkla 
rastladık 69. 

Ancak kira fiyatlarının yüksekliğinden yakınanlar çoktur 70. 
Yunanlar, işgal esnasında Türklere ait binaların tahliye edilmemesine ve el koyulmamasına dikkat etmişlerdi. İşgal süresince Yunanların yaptıkları resmi kiralamalar için vermiş oldukları kira bedelleri şöyledir 71: 


Pek çok malın satışı ile ilgili reklamlar mevcuttur. Sabundan çoraba, 
Avrupa malı ayakkabılardan Amerikan gaz lambasına (6 ayda fiyatını amorti etiği 
söyleniyor), şekerden her türlü bakkaliyata kadar her cins mal için ilan edilen 
reklamlarla karşılaşılmaktadır 72. Bu reklamlar bizde 1919-1922 yılları arasında İzmir ilinde ihtiyaç maddeleri sıkıntısı olmadığı kanaatini uyandırdı. Buna neden olarak işgal dönemi boyunca İzmir’e ticari mal getiren gemilerin sayılarında bir düşüş olmaması ve böylece İzmir’in ihtiyacının karşılanabilmesi gösterilebilir 73.

 Her ne kadar ihtiyaç duyulan tüketim maddeleri mevcutsa da özellikle Türk 
unsurunun alım gücü (küçük bir kısmınki hariç olmak üzere) son derece kısıtlıydı. 
Bu nedenle Türk unsurun, özellikle de bu unsur içinde göç edenlerin ihtiyaçlarını 
karşılayabildiklerini söyleyemeyiz 74. 1913 yılında Avrupa’da kişi başına düşen 20 
kg. undan daha fazla olarak 21 kg. un üretebilen İzmir değirmenleri 75 bu dönem 
içinde öğütecek buğday bulamıyorlardı, ihtiyaç duyulan miktar İzmir’e ancak 
ithal edilebiliyordu. Halkın alım gücü böylesine düşükken ve halk açlıktan perişan 
bir haldeyken Osmanlı hükümetinin bir kısım ambarlarındaki hububatlar çeşitli 
sebeplerden dolayı çürüyordu 76. 

Genel Durum

İşgalle birlikte İzmir’e göçe eden Rum muhacirlerin ve İzmir’den Anadolu’ya göç eden Türk muhacirlerin hayat standartları pek çok Türk, Yunanlı, İtilaf Devleti kökenli kurum ve kuruluşların yardım ve çabalarına rağmen hiç bir şekilde insani yaşam koşuları seviyesine ulaşamamıştır 77. İşgal süresince çeşitli ülke uyruklularının kontrolündeki hastanelerin yanında Türklerin iyi bir şekilde 
yönettikleri, modern donatımlı bir hastaneleri mevcuttu. 

Ancak ihtiyacı karşılamak üzere yeni hastanelerin inşası gerekliydi 78.

 İzmir’in sıhhiye dairesinin Yunan işgali sırasında şehrin sağlık durumunu 
yakından takip ettiğini ve çeşitli durumlar karşısında gerekli hassasiyeti gösterdiğini söyleyebiliriz. Örneğin; işgal günlerinde etkisini arttırmaya başlayarak ölüm vakalarının yükselmesine neden olan çiçek salgını için, Sıhhiye dairesi on ikisi sabit, üçü seyyar olmak üzere on beş aşı memuru ile aşılama kampanyasına başlatmıştır 79.

 Beslenme yetersizliklerinin de etkisiyle salgın hastalıkların 80 yaygın 
olduğu ve çok kimseyi etkilediği Yunan işgali dönemi içinde Dünya Sağlık Örgütü 
ile koordineli olarak çalışan sancak, vilayet ve belediyelerde bulunan birer yerel 
görevli hükümet adına bakteriyolojik ve kimyasal laboratuarları işletiyordu 81. 
Özellikle son zamanlarda bölgesel salgın hastalıklardan muzdarip olan İzmir’in 
sağlık organizasyonu, Osmanlı İmparatorluğu’nun Fransız sisteminden uyarlanmış 
bulunduğu, genel sağlık sisteminin bir parçasıydı. Ancak uygulamada ortaya 
çıkan yetişmiş personel, hastane ve laboratuar yetersizliği, Fransızların elde 
etmiş oldukları başarıya ulaşılmasına mani olmuştu. Yetkililerin genel bir bilgi 
yetersizliğinin yanında göçmenlere uygulanması gereken karantina faaliyetlerinde 
de bir dikkatsizlik ve ihmal söz konusuydu 82. Yaygın olarak karşılaşılan salgınların arasında sıtma, çiçek, frengi, lekeli humma gibi hastalıklar ilk sıraları almaktaydı 83. 

Hastanelerin yetersizliğini bir miktar ilaç ve tedavi yardımları ile Hilal-i Ahmer 
(Kızılay) cemiyeti gidermeye çalışıyordu 84. Ancak bu çabalar da işgalin etkisiyle 
kötüleşen yaşam koşullarının neden olduğu 85 salgın hastalıklarla mücadelede 
tamamen başarı sağlanmasına yeterli olmamıştır. “Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarında kontrol edilemez hale 86 gelmiş bulunan salgın hastalıklar İzmir insanını da büyük ölçüde etkilemişti” 87.

BU BÖLÜM DİPNOTLARI:


26 A.g.e., s. 66.
27 Yücel Özkaya, Milli Mücadele’de Ege Çevresi, T. C. Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1994, s.5.
28 Eldem, a.g.e., s.s.218-219.
29 A.g.e., s.219.
30 “…(Salihli) ve merkezinde zarar hasarat yoktur. Yalnız (Kestelli) den (2.360.500), (Kayacı)dan (670.000),
     (Dilbekdere)den (10.000), (Yaraşlı)dan (1.511.000), (Yaraşlı Çiftliğin)den (702.000), (Kendirlik)den
     (43.600), (Mersindere)den (73.000), (Sarı Mustafa Bey) karyelerinden (32.500) kuruş zarar ve ziyanları olmuş…”, a.g.e., s.38; “ …Sona kalan gasıplar, kirli mendillerimize kadar tenezzül ettiler. Bu zaiyat için bir liste tanzim edilmişti. O Listeye Göre:


31 Tansel, a.g.e., s.198.
32 Su, Manisa …, s.87.
33 Adıvar, a.g.e., s.67, bu olay 28 Eylül 1922’de Turgutlu’da cereyan etmiştir.
34 Özkaya, a.g.e., s.13, 25.
35 Süleyman Vasfi, a.g.m., s.242.
36 Ahenk, 5 Şubat 1335; 16 Teşrinisani 1335; 27 Teşrinisani 1335.
37 Zeki Arıkan, Mütareke ve İşgal Dönemi İzmir Basını (30 Ekim 1918- 8 Eylül 1922), ATAM Yay., Ankara 1989, s.254.
38 Özkaya, a.g.e., s.5.
39 Arıkan, a.g.e., s.s.252- 254.
40 DH- KMS, Dos.54/1, Bel.16.
41 Arıkan, a.g.e., s.253.
42 T.İ.H.I, s.137.
43 “…ittehatçilik, Rumlara saygısızlık, ecnebilere karşı gelme gibi bahanelerle, siyasi görüşten tevkif edilmiş olan münevverler…”, Özalp, a.g.e., s.7.
44 A.g.e.
45 “Ege Bölgesi’nde 19. Y. y.’dan itibaren pazar için üretimin hızlanması topraklar ın tek elde toplanmaya başlaması ve devletin de büyük toprak sahiplerini desteklemesi sonucu “sosyal haydutluk” oluştu. Ağa, Jandarma, mülki amir üçlüsüne karşı geniş köylü kitlesinin yapabileceği fazla bir şey yoktu. Baş kaldırışı; kendisini askere almaya, …, vergi toplamaya gelen devlet memuruna, ağasına, jandarmayaydı. Başkaldıran kişi geniş kitlelerin isteklerini yaptığı için köylüler çeteleri destekliyor ve besliyordu… Varlıklı kesimden alıp yoksullara dağıtan “sosyal haydutluk” Türkiye’de bu şekilde oluştu.”, Türkan Çetin, “Kurtuluş Savaşı Yıllarında İşgal Bölgesi Köy ve Köylüsü”, Ç. T. T. A. D. I/3, s.180.
46 Ahenk, 14 Şubat 1335.
47 Süleyman Vasfi, a.g.m., s.256; Zeki Arıkan, “İzmir- Kasaba- Aydın Demiryolu İşçilerinin Bir Muhtırası”, Tarih ve Toplum, S.49, 1988, s.s.51-56.
48 Müderrisoğlu, Kurtuluş…, s.s.293-294.
49 Engin Berber, Mütareke ve Yunan İşgali Döneminde İzmir Sancağı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir 1993, s.14.
50 Özkaya, a.g.e., s.14; Berber, a.g.e., s.214; Su, Sevr …, s.23.
51 Berber, a.g.e., s.214.
52 Eldem, a.g.e., s.203.
53 Berber, a.g.e., s.214, 291.
54 A.g.e., s.213.
55 Eldem, a.g.e., s.203; “…1920-1921 yılında İstanbul’da çeşitli işkollarında mad (en çok rastlanan) aylık ücret 40 lira civarındadır. 
Bu rakamın aritmetik ortalamaya eşit olduğunu varsayacak gündelik ortalama ücret 1920’de 133 kuruş olarak tahmin edilebilir… Düyun-u Umumiye idaresince hazırlanan fiyat çıkmıştır. Bu bulgular, reel ücretlerin bu altı yılda %33 oranında düşmüş olması anlamına gelir…”,
Korkut Boratav, “Devrim ve Savaş Yılları”, Türkiye Tarihi (4) İktisat Tarihi, s.277.
56 Su, Sevr …, s.24; Özkaya, a.g.e., s.84.
57 Berber, a.g.e., s.279.
58 Su, Sevr …, s.25.
59 “…Karşıyaka Türk okulları için rozet dağıtılmasıydı ki, bundan 20392,5 kuruş toplanmıştı. Eşref paşa mahallesi maarifi islamiye komisyonunun yaptığı bir anlaşmaya göre ise, 1922 yılının ilk günlerinde iki çeşmelik sinemasında düzenlenen müsamerede 811,5 lira hasılat sağlanmış olup bu sayede gayret erkek ve laz ve Bozyaka okulları öğretmenlerinin 1921 senesi Ekim maaşları ödenmişti. Değirmen dağı bölgesi Türk okulları  yararına 16 Şubat 1922 günü Beyler sokağında ki Milli Sinemada gündüz kadınlara akşam erkeklere gösterilen filmlerden 24.440 kuruş Karantina  bölgesi Türk İlkokulu yararına çekilen piyangodan ise 46.310 kuruş gelir sağlanmış, bunun 25.940 kuruşu öğretmenlerin Şubat (1922) maaşı, 17.955 kuruşu ise okulun onarımı için sarf edilmiş olup geri kalan 2415 kuruş’un ise okulun pencere pancurlarının tamiri için harcanması düşünülmüştü.”, Berber, a.g.e., s.293.
60 “…Milli Eğitim akarları icap bedellerinden Özel İdare adına Ziraat Bankası’na yatırılmış, her nasılsa işgal makamları tarafından el koyulmamış bulunan paradan, Yunan Fevkalade Komiserliği’ne bilgi vermeden bu iki okula yardım yapıldı.”, Su, Sevr …, s.25.
61 Ahenk, 4 Temmuz 1335.
62 Boratav, a.g.m., s.297.
63 1930 İstatistik Yıllığı, Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Ankara, 1930, s.100.
64 Eldem, a.g.e., s.146.
65 1930 İstatistik Yıllığı, s.253.
66 A.g.e.
67 Ergin, a.g.m., s.68.
68 İsmail Cem, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi, Cem Yay., İstanbul, 1995, s.439.
69 Ahenk, Çeşitli Nüshalar.
70 “Bugün bilumum mağazalar müstecirleri (kiracıları) akar sahiplerinden bizar haldedir. Mesela: Ben yazıhaneme yirmi lira verirken bir sene zarfında yüze çıkarıldı. Kontratiye rabt etmeseydim beş yüz olacaktı…”, Ahenk, 19 Teşrinisani 1335.
71 Berber, a.g.e., s.194, Aynı eserin 165-166 s.’larından “İşgal Yıllarında İzmir’de meskene olan aşırı talep, bina sahipleri ile kiracılar arasında büyük anlaşmazlıklara neden olmuştu. Mevcut kira kanununun… tarafların ihtiyacını karşılayamamasından kaynaklanan anlaşmazlığı, yüksek komiserlik 1920 … 1921 yılında… çıkardığı kira kanunları ile çözümlemeye çalışılmıştı.”
72 Ahenk, 23 Teşrinisani 1336; 17 Kanunuevvel 1336, 27 Şubat 1338, 24 Nisan 1338, 18 Mayıs 1338; 22 Mayıs 1338.
73 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’deki Siyasal Partiler II, Hürriyet Vakfı Yay., İstanbul, 1986, s.XX-XXI.
74 Kinin’in (kilosu) 35 liradır, Özkaya, a.g.e., s.27.
75 Gündüz Ökçün, Osmanlı Sanayii 1913-1915 İstatistikleri, Hil Yay., İstanbul, 1984, s.57.
76 Özkaya, a.g.e., s.s.85-95.
77 Ahenk, 16 Teşrinisani 1335; Şark, 25 Şubat 1338; Zeki Arıkan, a.g.m., s.51-56; Berber, a.g.e., s.s.160- 165, 222-229; Müderrisoğlu,  Kurtuluş…, s.34; Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili Belgeler, Çev.: Cemal Köprülü, TTK Yay., Ankara, 1971, s.47- 48;  Özkaya, a.g.e. , s.s.9-31, s.s.128-129; 1930 İstatistik Yıllığı, s.100.
78 Eliot Grinnell Mears, Modern Turkey, (A Politico-Ekonomico Interpretation, 1908-1923 Inclusive, with Selected Chapters by Representative Authorities), 
 The Macmillian Company, New York, 1924, s.176; Aksoy, a.g.e., s.50; “İzmir Gureba Hastahanesi’nin yatak sayısı evvelce seksene indirilmişti. 
Bu kez bu sayı kırka indirilmiş, hasta kabulü işi de belediyeye verilmiştir. Ayrıca bu kuruluşun, yiyecek ve ilaçları askeri bölümden verilmek suretiyle 
vilayet özel idaresiyle bağları tamamıyla koparılmıştır.”, Su, Sevr …, s.44.
79 “Sıhhiye Dairesinden; Bir müddetten beri İzmir’de müteferrik bir suretle devam ve şu günlerde teğsir etmeye başlayan çiçek, on beş günden  beri istilayı bir şekil almaya yüz tutmuş ve mesaib ve vefat adedi gittikçe tera’ud ve tesir etmektedir. Sıhhiye dairesi kendisine düşen vazifeyi  sual ile onikisi sabit ve üçü seyyar olmak üzere on beş aşı memuru ile…” aşılama kampanyasına başlamıştır., Ahenk, 25 Teşrinisani 1335.
80 Aksoy, a.g.e., s.107.
81 Ahenk, 25 Teşrinisani 1335; E. G. Mears, a.g.e., s.s.156-166.
82 A.g.e., s.156; “…Batı Anadolu’da yapılan askeri harekte sonucu da bölge hakkının iltica ettiği: İzmir’de, iskana yetecek bina bulunmadığından, şehrin öteden beri içindeolduğu ekonomik zorluğun çoğalması asayiş ve genel emniyetin ihlal edilebileceği, evlerde iskan olunmadıklar  için genel sağlık kurallarına uygun bir hayat sürmeyen göçmenlerin bulaşıcı hastalıklara yakalanmasının an meselesi olduğu….”, 
Berber, a.g.e., s.s.165-166; Göçlerle ilgili olarak Bkz.: Kemal Arı, Büyük Mübadele (Türkiye’ye Zorunlu Göç) (1923- 1925), İstanbul, 1995, s.9.
83 Ahenk, 27 Teşrinisani 1335; E. G. Mear, a.g.e., s.155; Özkaya, a.g.e., s.13-85.
84 Özkaya, a.g.e., s.9-10; Berber, a.g.e., s.230.
85 “…İzmir ve civarının Yunanlılar tarafından işgali üzerine yerlerin yurtlarını terk eden on binlerce Türk’ün, yaklaşmakta olan kış mevsimi  yüzünden yok olacaklar açıklanmış, işgalin kaldırılması ve zararların ödenmesi istenmiştir.”, Tansel, a.g.e., s.147.
86 Kazım Çavdar, İzmir, Bilgehan Matbaası, İzmir, 1986, s.55.
87 A.g.e., s.56.




***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder