21 Ocak 2021 Perşembe

KURTULUŞUNDAN SONRAKİ İLK GÜNLERDE İZMİR’DE SOSYO-EKONOMİK DURUM. BÖLÜM 3

KURTULUŞUNDAN SONRAKİ İLK GÜNLERDE İZMİR’DE SOSYO-EKONOMİK DURUM. BÖLÜM 3



Türk-Yunan İlişkileri, İzmir, Sosyo-Ekonomik Durum, Emperyalizm,Bülent DURGUN,Kurtuluş Savaşı sonrası, İzmirde Sosyo-Ekonomik durum,


 İzmir insanının sıkıntıları işgalin bitmesi ile de bitmedi. 

Yaşanan sıkıntıların giderilmesinde bir parça da olsa yardımcı olabilmek için çaba gösteren İzmir Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin 1922-1931 devresini kapsayan faaliyetleri şu şekildedir 88:

“1922 senesinde 43493 lira fakir, hasta ve yaralıların tedavisi ve yiyecekleri 
için sarf edilmiştir. 124352 lira memleket hastanesinin imarına sarf edilmiştir. 2,071 lira muhacirine yardım edilmiştir. İkiceşmelik dispanserinde 18,217 hasta bakılmış ve meccanen ilaç verilmiştir. Bu sene içinde yapılan yardımların yekunu 59,919 liraya baliğ olmuştur.
1923 senesinde muhacir ve darüleytama 337 lira, diğer bazı müesseselere 1,453 lira muavenette bulunulmuştur. Memleket hastanesine 3,657 lira garp cephesi ordu sıhhiyesine 2,000 lira, bu sene içinde memleketimize esaretten avdet eden askerlerimize 6,447 lira sarf edilerek çamaşır, elbise ve yiyecek verilmiştir. Mübadil ve muhacirler için 28,314 lira sarf edilmiştir. İkiçeşmelik dispanserinde 28,324 Tepeköyünde 2,437 fakir hasta muayene olunarak ilaçları meccanen verilmiştir. Bu sene zarfında yapılan yardım yekunu 51,879 liradır.

1924 senesinde Lozan muahedesi mucibince memleketimize gelen muhacir 
kardeşlerimize 17,236 lira sarf edilmek suretiyle yardım edilmiş, hastaları tedavi edilmiş ve mahalli müretteplerine kadar sevk edilmiştir. Bu sene zarfında yapılan yardım yekunu 31,909 liraya baliğ olmuştur. Dispanserlerde 37,069 hasta bakılmış ve ilaçları meccanen verilmiştir.

1925 senesinde yine mübadil ve muhacirlere ve fakir hastalara 26,221 lira sarf 
edilmek suretiyle yardımda bulunulmuş ve cemiyetin dispanserinde 38,841 hasta tedavi olunmuş ve ilaçları meccanen verilmiştir.

1926 senesinde cemiyetin dispanserlerinde 33,606 hasta tedavi olunmuş, ilaçları 
meccanen verilmiştir. Yapılan yardım yekunu 18,515 liraya baliğ olmuştur.
1927 senesinde cemiyetin dispanserinde 22,670 hasta meccanen tedavi edilmiş, 
fukaraya ve muhacirine yardım suretiyle 15,739 lira para sarf edilmiştir.

1928 senesinde bu sene zarfında İzmir ve civarında vukua gelen büyük zelzele 
afetinden mutazarrır olan felaketzedelerin yardımına koşulmuş ve hemen doktor, ilaç, yiyecek ve çadır gönderilmiştir. Bunların iaşesi için 24,606 lira sarf edilmiştir. Yine bu sene husule gelen seylaptan mutazarrır olan felaketzedeler için 563 lira yardım edilmiştir. Cemiyetin dispanserlerinde 19,909 hasta tedavi olunmuştur.
1929 senesinde geçen sene zelzele felaketinin yardımına devam edilmiş ve felaketzedelerin hanelerinin tamirleri için 45,074 lira sarf edilmiştir. 

Seylaptan evleri yıkılanlar için de 1,272 lira sarf edilmiştir. Kışın şiddetinden fıkraya 1,000 lira yardım suretiyle yemek verilmiş ve 1,800 fakire 20,000 okka kömür dağıtılmıştır. Fakir ve bikes çocuklar için de 1,679 lira sarf edilmiştir. Cemiyetin dispanserlerinde bu sene içinde 21,439 hasta ilaçları verilmiştir. 
Bu sene içinde yapılan yardımlar yekunu 63,619 lirayı bulmuştur.

1930 senesinde İzmir ve civarında zuhura gelen büyük seylap büyük felaketleri mucip olmuş ve İzmir’in Kahramanlar semtinde ve Bornova’da yüzlerce evlerin yıkılmasına ve yüzlerce insanın boğulmasına sebep olmuş olduğundan açıkta kalan felaketzedelerin yardımına koşulmuş ve bunların iaşe, tedavi ve iskanları için 104,000 lira para sarf edilmiştir. Karşıyaka’nın bostanlı köyünde 570 hasta tedavi edilmiş bunun için 478 lira sarf edilmiştir. 

Fakir çocuklara ve muhtaçlara 3,264 lira sarf edilerek yardım yapılmıştır. Cemiyetin dispanserinde 29,856 hasta bakılmış ve ilaçları meccanen verilmiştir. 
Bunlar için 16825 lira sarf edilmiştir.

 1931 senesinde Geçen seneki seylaptan evleri yıkılan felaketzedelerin evlerinin tamiri için ilaveten 51,268 lira sarf edilmiştir. Dispanserlerde 3,262 hasta bakılmış, ilaçları meccanen verilmiş bunlar için 17,101 lira sarf edilmiştir. 262 fakire ve 589 mektep talebesine nakden yardım yapılmış bunun için 2,781 lira sarf edilmiştir. Fukaraya 15,000 okka kömür dağıtılmıştır. Torbalı, tire felaket zedelerine 2,000 lira verilmiş ve bu sene yapılan yardım yekunu 32,776 lirayı bulmuştur.

 Hulasa: Bu on sene içinde 284,533 hasta bakılmış ve yukarıda tafsilen arz ve izah edildiği veçhile üsera ve muhacirin mübadelesi, misafirhane ve hastane tesis ve küşadı, klazömen tahaffuzhanesi tathiratı (temizliği), zelzele ve seylap felaketleri için nakdi ve ayni muavenetler yapılmış ve seylap felaketi münasebet ile inşa edilen binalar ile 3,000 seylapzedenin bir ay müddet ile iaşe ve ibateleri, grip, sıtma gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadele ve muhtelif suretlerle yapılan yardımların mecmuu 455,844 lira 54 kuruşa baliğ olmuştur.”

 Yunan işgali süresince Türk göçmenlerin çeşitli ihtiyaçlarının giderilmesi konusundaki zengin eşrafın münferit yardımlarının yanında89 Yunanlılar bir 
dispanser açmış, “civardaki cami ve medreselerde yerleşmiş Türk göçmenlerin tıbbi ve ecza ihtiyaçlarını ücretsiz karşılamaya başlamıştı.” 90 Dispansere 
gelemeyecek durumda olan hastaları doktorlar evlerinde muayene ediyorlardı. Yunanlılar Türklere sağlık yardımının yanında 91 yine bu amaca yönelik 
maddi yardımda bulunuyorlardı 92. 

Ancak bütün bu çabalar işgalin en büyük ölçüde etkisinin yansıdığı Türk unsurunun mağduriyetine bir çözüm değildi.

 “Söke havalisinde bulunan 10.000 göçmenin 500’den fazlası açlık ve mahrumiyetten öldü. Kalanlar da camilerde, karakollarda ve viranelerde barınmaya çalışarak ölüm ızdırabı içinde kıvrandılar. Yiyecek bulamayan bu zavallılar yabani ot yediler. Bu elim manzara içinde Türk Subaylar, Kızılhaç’ın yardım işinde kendiliklerinden vazife aldılar. Bazı Avrupa milletlerinin yardım işlerinde gönüllü çalıştılar. Buna rağmen açlık ve sefalet içinde kıvranan 
halkın ızdırabı günden güne artmaktaydı 93“.

 Yunan İşgal Kuvvetleri Yüksek Komiseri Steryadis’in göreve başlar başlamaz büyük bir azimle kumarı yasaklaması ve yerli Müslüman halka şirin gözükmek için ilk işlerinden birisi olarak da genelevleri kapatması dahi yerli halkın kendisini sevmesini sağlamamıştı 94. Sağlık ve eğitim hizmetlerinde de Müslümanlar lehine bir takım uygulamalarda 95 bulunan, Steryadis’in İzmir’de yapmaya çalıştığı şey oluşturulacak bir Yunan-Türk İmparatorluğu için zemin hazırlamaktı.

Türklerin işgal altında devam ettirmek zorunda oldukları çileli yaşantılarının yanı sıra, şehirde sosyal hayat devam etmekteydi. Sinemalar tiyatrolar çeşitli 
propagandalara hizmet etmek ve değişik maksatlarda maddi kaynak sağlamak gibi nedenlerle de olsa faaliyetlerine devam etmişlerdi. Tiyatro seyircisinde eskiye 
nazaran bir azalmayla karşılaşılırken, sinemaya olan rağbette bir değişiklik olmadığı bilinmektedir 96.

 İşgal süresince sosyal yaşantı Yunan kuvvetlerinin güdümündeydi. İşgal kuvvetleri komutanlığı ilan ettikleri sıkıyönetimle yaşantıyı sınırlandırırken günlük 
emirlerle hayatın akışına müdahale ediyordu. Herhangi bir nedenle izinsiz birikmek yasak olduğu gibi kasabalara gidebilmek için mevki komutanlığından izin almak gerekliydi 97.

 Özellikle yabancılar, azınlıklar ve Yunanlılar için İzmir geceleri son derece renkli geçiyordu. Kordon sahilinde bulunan kafeterya, kulüp ve gazinolar gece boyunca şaşalı ışıklarla müşterilerini eğlendirmek için hizmet yarışındaydılar 98.
 Aydınlatma nadiren elektrikle, kısmen hava gazı lambaları, kısmen lüks lambaları ile temin edilirken, bu iş için çoklukla kandiller kullanılıyordu 99. 
Elektrik ve telefon hatları döşeyebilecek kapasitede sanatkarların bulunduğunu o günlerde yayınlanan gazetelerde çıkan reklamlarda görebiliriz 100. 
Sokakların aydınlatmalarının gaz lambalarıyla yapıldığını ve işgal döneminde sağlam olduğunu söyleyebiliriz:
 “Memleketin yüzü ışıldadı. Çoktan beri yanmamakta bulunan gece fenerleri çok şükür dün akşamdan itibaren yanmaya başlamış, geceleri memlekette hüküm sürmekte bulunan zulmet (karanlık) kısmen olsun zail (geçmiş) olmuştur. Ancak gaz borularının içinde rüzgar çok bulunduğu için fenerler güzelce yanmadığı gibi bazı hususi mağaza ve evlerde yanmak da kabil olamamıştır. Gaz kumpanyasının bir kaç gün içinde bu mahzuru ortadan kaldıracağım ümit ederiz 101“.

Türk Ordusunun ilerlemesi ile İzmir’e çekilen Rumlar şehrin ekonomik ve günlük yaşantısında doğal olarak menfi bir etki yapmıştı 102. 

“Ardı arkası kesilmeyen göçmen kalabalığı nedeniyle, 5 Eylülde şehirde ekmek kıtlığı başlamıştı 103”. Yunan ordusunun geri çekilmesi daha sonra panik içinde bir kaçışa dönüşmüştü. Bu kaçışa bütün yerli Rum ve Ermeniler de katılmışlardı 104. Kaçarlarken sahip oldukları pek çok ticari ve iktisadi varlığı atıl bir halde geride bırakan bu unsurların bıraktıklarını işletebilecek insan kaynağı maalesef mevcut değildi 105. 

Bu büyük kaçış esnasında Rumların, zenginlerin varlıklarını yağmaladıklarını görmekteyiz 106. 11 Eylül tarihli Sabah Gazetesinin Yunan gazetelerini 
kaynak göstererek “İzmir Rumları Savuştular” başlığı ile yaptığı haber Türk birlikleri İzmir’e girmeden önce Rum ahalinin İzmir’i terke muvaffak olduğunu 
bildirmektedir 107.

Şehirde meydana gelen bu yığılma, ulaştırma vasıtalarında yoğun talep oluşmasına ve özellikle işgalin son dönemlerinde deniz yolu ulaştırma bedeli 
olarak alınan navlunlarda bir artışa neden olmuştu 108. Hele ki istirdat günü rıhtımda bekleyen Rum kayıkçıları tam bir vurgun yapmışlardı. 

Parayı peşin almadan kayıklarına kimseyi bindirmeyen bu kayıkçılar adam başına 10 liradan aşağı almıyorlardı 109.

Yunanlıların bu kaçış esnasında geçtikleri her yeri yakıp yıktıkları da maalesef herkes tarafından bilinen acı bir gerçektir 110. Neredeyse bütün Egeyi 
yakarak İzmir’e çekilen Yunanlar İzmir’i tahliye ederken 2600 dönümlük bir araziyi kül haline getirecek büyük bir yangın çıkartarak İzmir’in ekonomisini felç ettiler 111.

Yunanlar, münferiden meydana getirdikleri zararlara ilave olarak, neden oldukları yangın neticesinde dolanımdaki 40.000 liradan 18.861 lira nakdi yakmış, 
binalarda 176 milyon liralık tesisat ve makinalarla, depolardaki emtia ve stokların yanmasıyla 65 milyon liralık hasara neden olmuşlardı 112. 

İzmir’de o dönemde ticaret yapan yabancı firmalar yangın sonrasında, sigorta şirketlerinden 100.000.000 doları bulan zararlarının tazmin edilmesini istiyorlardı 113.
 Balkan Harpleri ve I. Dünya Savaşları ile buhran içine giren tarımın Mütareke ve onu izleyen İstiklal Harbi esnasında durumunda düzelme olmadı, aksine şiddetle bozulmasına devam etti 114.

“…1922 yılı sonunda, tam hasat dönemine denk gelen Eylül ayı içinde Yunan askerinin geri çekilirken tarlaları, bağları bahçeleri tahrip etmesi, …tarım ürünlerinin yetiştirilmesinde de pek çok etkin bir rol oynayan Rumların yöreyi terk edip, Yunanistan’a kaçmaları ile büyük bir tarımsal içgücü açığının ortaya çıkması, hem de buna bağlı olarak onların terk ettikleri tarla, bağ ve bahçelerdeki ürünün toplanamayarak çürümeye terk edilmesi…” 115 bu senenin tarımsal ürün miktarı nın düşük kalmasına neden oluyordu.

I. Dünya savaşından önce 19100 işçinin çalıştığı halıcılık bölgenin en önemli üretim kollarından birisini oluşturuyordu. Harpten önce 9100 tezgahta 1834 bin arşın halı dokunmaktaydı. Yunanlıların bölgeyi işgalleri döneminde imalat 4590 tezgahta 1168 bin arşın seviyesine düşmüştür116. Bu imalat seviyesi bölgenin kurtarılışını müteakip Rumların buraları terk etmesiyle 1923 yılında 913 bin arşına düşmüş ancak bir yıl sonra sadece Türk üreticilerle 1646 bin arşın seviyesine çıkarılmıştı. 

Bölgenin kurtuluşundan sonra sanayinin bütün alanlarında üretim bu şekilde bir düşüş trendi yaşamıştı. Ancak zamanla azınlıkların yerleri Türkler tarafından 
doldurularak İzmir bugünkü haline büyük emeklerle getirilebilmiştir 117.
Ekonomik yaşantısı felç olan İzmir’in iktisadi sektörlerini canlandırmak üzere derhal faaliyete geçen yeni idarenin o günkü durumunu ve on yıl içinde 
yapılanları İzmir Vilayeti 1932–1933 İstatistik Yıllığında son derece güzel bir şekilde tasvir etmektedir118:

“Türkiye Kurtuluş tarihinin İdeali Milli zaferinin hedefi olan Güzel İzmir ve Ege mıntıkası Türkiye Cumhuriyetinin en feyizli en velut bir parçasıdır. Cihan 
harbinin felaket günlerinden sonra istilaya maruz kalan bu topraklar tekrar elimize geçtiği zaman başta İzmir olduğu halde bütün mıntıkanın Şehir Kasaba ve köylerinden kısmı azamı yanmış, yakılmış, bağ ve bahçeleri sökülmüş, hemen her tarafı harabeye çevrilmiş Ana vatanın İstirdadını müteakip vaktiyle birlikte 
yaşadığımız ecnebi unsurlar memleketten hicret ettikleri için bir derece boşluk içinde kalan bu mıntıkanın eski halini bulmasına imkan olmayacağı kanaati ecnebi 
memleketleri ticaret ve siyaset aleminde mevcut idi. Filhakika milli ve kutsi İdealine kavuşan Türk milleti yalnız Ege mıntıkası değil sultanlar devrinin kangren olmuş idaresinde yüzlerce sene harabiyet ve yoksulluk içinde bulunan koca ülkeyi dahi bu suretle devraldıktan sonra Cumhuriyet idaresini ilan etmiştir. Yeni Türkiye 
Cumhuriyeti tarihin bu ana kadar kaydetmediği muazzam zaferden sonra yeni açılan hayat yolunda hür müstakil yaşamağa azmettiği için iktisadiyatımıza 
kamil bir veçhe vermeğe umde ittihaz eylemiştir. İzmir’in kurtuluşunu müteakip Makedonya, Arnavutluk, Adalar ve diğer yerlerden gelen ırkdaşlarımızın Ege 
mıntıkasının muhtelif mahallerinde yerleştirilmek suretiyle müstahsil bir hale gelmeleri yanan ve yıkılan bina, fabrika ve imalathanelerin yerlerine tedricen modern ve daha güzel bina ve tesisatın inşası, mıntıkada eskisine nazaran bir kaç misli fazla bağ ve bahçe vücuda getirilmesi, memlekette ziraat ticaret ve sanayinin inkişafına muktedir kanunların neşir ve tatbiki sayesinde genç Cumhuriyet idaresinin on yılda istihdaf ettiği gayenin tahakkukunu büyük bir sevinçle görüyoruz. Cumhuriyet idaresinin başlangıcından itibaren on yıl zarfında Ege mıntıkasında husule gelen iktisadi inkişafı ifade için itinalı bir suretle tanzim edilmiş olan istatistiklerden bazı rakamları aşağıya koymayı faydalı buluruz.



Ege mıntıkasının ihracat ve ithalatı:


Bu rakamlardan vazihen (açıkça) anlaşılacağı üzere mıntıkamızdan ecnebi memleketlerine vaki ihracat miktarı ve kıymetleri Türk müstahsilinin ve tüccarının 
gösterdiği yüksek kabiliyetten dolayı 1923 senesinde 110 bin tondan ve 43 milyon liradan ibaret olan ihracat yedi sene zarfında 314 bin ton ve 99 milyon liraya kadar yükselmiştir. İhracattaki ticari vaziyetimiz de dahi 1923 ten 1929’za kadar mahsus bir terakki görülmüştür. Bu suretle 1923 senesinde hariçten celp olunan malların sıkleti 74 bin ton kıymeti 19 milyon lira iken bu miktar tedricen artarak yedi sene zarfında 177 bin tonu ve takriben 38 milyon lirayı bulmuştur. Cihan buhranının bizde tesirini gösterdiği 1930 senesinden itibaren ihracat ve ithalatımızda nazarı dikkati calip bir noksanlık hasıl olmuş ise bu hal mıntıkamızın istihsal kudretinin azalmasını ifade etmez, bunun sebep erini cihan buhranına ait olan başka yollarda aramak lazım gelir.”

 Yeni yönetim idareyi ele aldıktan sonra üretimi de arttırarak Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki seviyelere getirmeye çalışmıştır. Rum ve Ermenilerin 
kenti terk etmesi ile üretim ve ticarette meydana gelen boşluğun doldurulmasına yönelik olarak yerel, ülke çapında ve Yunanların menfi kamuoyu oluşturma çabası 
ile uluslar arası arenada oluşan endişelerin giderilmesine yönelik bir gayret ile karşılaşılmaktadır. Bir taraftan duran ekonominin çarkları yeniden işletilmeye 
çalışılırken diğer taraftan da topluma ve uluslar arası kamuoyuna güven telkin edilmeye çalışılıyordu. Yayınlarda bu yönde yapılan izahatlardan birisini de 1927 
yılında yayınlanan Ticaret Salnamesi’nde görmek mümkündür. Salnamede İzmir’in durumu ve gelişmeleri şu şekilde ifade edilmektedir 119:

“Küçük Asya’da iklim ve istihsalat itibari ile pek kıymetli ve zengin arazi ve civara sahip bulunması ve esasen Garbi Anadolu’nun en mümtaz bir merkezi ticaret olması dolayısıyla Türkiye’de dahi Akdeniz üzerinde mevkii iktisadiyesinin yüksekliği ile tanınmış olan İzmir’den 1922 senesi kısmı-ı ahirinden yerli Rum ve Ermenilerden içlerinden pek çok iktisat amelleri mevcut yüz binlere baliğ olan bir kısım nüfus hicret etmiştir. 

Bu iki anasırın hicretlerini müteakip Avrupa ve Amerika erbabı ticaret ve sanayinde ve Avrupa diplomatlarında İzmir mıntıka-i iktisadiyesi ticaret ve istihsalat aleminde müstahsil boşluk Türkler tarafından doldurulamayacağı ve bu vecihle İzmir’in Akdeniz limanları arasındaki mevkii iktisadiyesini kayıp edeceği kanaati hasıl olmuştu. Bu kanaat aynen ve belki de daha ziyade Yunan komşularımızda mevcut olmakla beraber iktisadi rakibimiz olduklarından 
kanaatlerine pek hatalı ve fahiş fikirler de ilave ederek garb merkezi ticariyesinde aleyhimize propaganda yapmakta bulunmuşlardır. Halbuki hakikat tam manasıyla başka bir şekildedir. 

 İzmir mıntıkai iktisadiyesinin ehemmiyeti başlıca ihracatı cihetindendir. Zira Türkiye’de fazla ihracat yapan liman İzmir limanıdır. Limanın eskiden beri ihracat-ı senevisi ithalatından çok fazladır. Mesela: Harbi Umumiden evvel sekiz milyon liralık ihracatı seneviyesine karşı beş milyon liralık ithalatı vardı. Memleket ise sanaiyat memleketi değil ziraat memleketi olduğundan hali müstesna olmak üzere ihracat metamız (emtia) tamamen mahsulat-ı ziraiyeden ibarettir. Bunların da başlıcaları: tütün, üzüm, incir, zeytinyağı, pamuk, afyon, palamut, meyan kökü, bakla ve arpadır. Şimdi bu maddelerin eski istihsalat ihracat miktarları ile hali hazırdaki miktarlarını mukayese edelim:

Arpa ve Bakla: istihsalatımız harbi umumiden evvel ehemmiyetli bir derecede iken harbi umumi içinde ve mütareke zamanlarında haylice tenakus etmiştir. Binaenaleyh Yunan işgali zamanlarında dahi bu mevaddan yapılan ihracat gayet cüzidir. İstirdaddan beri tedricen istihsalat ve ihracat artmaktadır. Harbi umumiden evvel senede azami 144 bin ton arpa ve 33 bin ton bakla ve asgari de bu miktarların yarısı kadar ihracat vaki olurdu. 1921 senesinde bakla ihracatı 225 ton, arpa 1165 ton, 1924’te ise bakla ihracatı 2 bin ton, arpa ihracatı 2150 tondur. Bu miktarlar seneden seneye artmakta ve harbi umumiden evvelki miktara vasıl olacağı anlaşılmaktadır.



 Üzüm: İzmir ve havalisinde son yirmi iki senelik çekirdeksiz üzüm istihsalatı seneviyesini gösteren istatistik zirdedir: 

İşbu istatistikte görüleceği vecihle Rum ve Ermenilerin hicretlerinden sonra ilk birinci senede türlü türlü müşkülata rağmen müteşebbis Türklerin fazla faaliyet leri sebebiyle istihsal olunan çekirdeksiz üzümün miktarı son yirmi senenin istihsalat arasında en noksan rekolteden yüzde yüz yirmi fazla ve en yüksek rekolteden yüzde kırk noksandır. Bu hale nazaran Rumların hicreti üzerine emvali metruke sırasına geçen bağların layıkıyla ve erbabı eliyle bakılamayacağı, vaktinde lüzumu miktarda amelenin tedarik edilemeyeceği düşünceleri ile çekirdeksiz üzüm istihsalatımız için hasıl olan endişenin tamamen vahi ve mahalsiz olduğunu son iki senenin üzüm rekoltenin miktarlarında ispat etmiştir. Bu mahsulün ticaret kısmına gelince öteden beri üzümlerimizin ehemmiyetli derecede müşterisi olan Almanya  nın müşkülatı maliyesi sebebiyle 1923 rekoltemizden ilk zamanlarda üzüm çıkarması ve birinci derecede üzümlerimizin müşterisi olan İngiltere’de başka memleket üzümleri karşısında rekabet hesabıyla fiyatlar-mukaddema bazı seneler görüldüğü gibi- biraz düşkün gitmiş ise de mevsim ortasından itibaren piyasa tedricen yükselerek muayyen bir hale gelmiş ve müstehlik piyasalarda rekabeti umumiyesi karşısında icra olunan cüret ve faaliyet sayesinde 1923 senesinin nihayetinde mahsulümüz ün büyük bir kısmı elden çıkmıştır. 1924 Martında ise sevk olunacak üzüm kalmamış hükmünde idi. Halbuki yeni rekoltenin idrakine daha beş ay vardı. Eski senelerde ise daima mahsuller seneden seneye bir birine karışırdı. 1924 senesi mahsulü ise ala derecede bir rekolte olduğu halde bu sene Almanya’nın dahi üzümlerimize müşteri bulunmasından piyasada şayanı memnuniyet bir fiyat açılmış ve bu iyi fiyatlar daima devam etmiştir. Rekoltenin büyük bir kısmı Kanunusani bidayetine kadar elden çıkarılmıştır. Nisan içinde ihraç edilememiş miktar takriben üç bin tondan ibaret kalmıştır. Şu hale nazaran yeni sene mahsulüne eski rekolteden bir şey devir etmeyeceği tahakkuk etmiştir.



İncir: İzmir ve havalisinin yirmi iki senelik incir istihsalat senevisi mübeyyin (açıklayan) istatistik berveceh-i atidir. (Yük= takriben 120 kilodur.)

Pamuk: İhracat için İzmir muhiti Harbi Umumiden evvel en çok kırk beş bin balya kadar pamuk yetiştirmiş iken harbi umumi senelerinde mahsul miktarı tenzil ettikçe etmiş ve mütarekeden sonra Yunan işgali zamanında beş bin balyaya kadar düşmüş olduğu halde Yunan işgalinin son senesi olan 1922’de sekiz bin balya ve istirdattan sonra birinci sene yani 1923’de dokuz bin beş yüz ve 1924 yirmi yedi bin balya yetiştirilmiştir. 

Palamut: Harbi Umumiden akdem takriben elli bin ton ihraç edilirdi. Amele yevmiyesinin artması ve İzmir’e kadar nakliyat masrafının fazlalığı dolayısıyla mütarekeden sonra İzmir’den uzak bazı mahallere palamut mahsulünü toplamak elverişli bir iş olmadığından oralarda mahsul toplanmamıştır. Ve bu sebeple de ihracat da nakıs etmiştir. 

Binan aleyh İzmir ve havalisi Yunan işgalinde bulunduğu son 1921 senesinde ki ihracatı 18500 tonilato ve 1924 senesi 27 bin 500 tonilato dur. … Palamut fiyatı sene sene hayli yükselmekte olduğundan İzmir’den uzak mahallere dahi palamut mahsulünü toplamak elverişli bir iş sırasına geçmektedir. Şu halde palamut istihsalat ve ihracatında artacağını şimdiden kestirmek mümkündür. Çünkü kabiliyet ve esbab vardır. 

Tütün: İzmir havalisinde tütün istihsalatı daima müterakki bir haldedir. Rumların hicretinden evvel son 1922 tütün mahsulünün miktarı 6900000 kilodur. Ve o sene ziraatı 120000 dönüm üzerinedir. Bu ziraat ve istihsalatta Rumlar şüphesiz ehemmiyetle alakadar idi. Rumların hicretinden sonra 1923 de sırf Türkler tarafından yapılan ziraat 150000 dönümdür. İstihsalat 10 milyon kilodur. 1924 senesi ziraatı 3000 dönüm ve mahsulat 25 milyon kilodur.

 Nefaset cihetine gelince: Tütünlerimizin en nefislerinin müşterisi olan Amerikalılar evvelce kendilerine yarayacak derecede nefis tütünleri mahdut kazalarda bulabilirlerdi. 

Halbuki son iki senenin mahsulü arasında Amerikalıların rağbet etmediği ancak bir kaza (ilçe) mahsulü bulunmaktadır. Bu itibarla 1924 senesi yetiştirilen 25 milyon kilo gibi büyük bir miktarın nisan içinde henüz satılamayıp müstahsil elinde bulunan miktarı bir milyon kilodur. Yirmi iki milyon kilo bir miktar da spekülatör tüccar elinde kaldığına göre yirmi beş milyonluk rekolteden daha nisan içinde yirmi iki milyon kilosu tamamen müstehallik memleketler fabrikatör ve tüccarlarına satılmıştır. Şu halde yeni mahsulün idrakine daha çok zaman var iken rekolte elinden çıkacaktır. Fiyatlar da 1924 rekoltesinden pek yüksek ve bidayette en nefis işlenmiş tütünler fiyatına yaprak ve ham olarak satılabilmiştir. Ahiren Makedonya tütün müstahsillerinden büyük bir kısmının İzmir ve havalisine yerleştirilmesi tütün zürraımızın kemiyetine ve keyfine daha ziyade inkişafına amel olacaktır.

Manifatura vesaire: Rum ve Ermenilerin hicretinden sonra toptan muamele yapan büyük manifatura mağazaları Musevilere ait üç beş adetten ibaret kalmıştı. 
İstirdadı müteakip Türkler İzmir’e gelerek ehemmiyetli sermayelerle manifatura ticarethaneleri açtılar. İlk zamanlarda manifatura ticarethanelerinin adedi elli 
dördü buldu. Bunlar İstanbul vasıtasıyla Avrupa fabrikatörlerinden mal celb etmekteler iken son zamanlarda tedricen doğrudan doğruya Avrupa ile temas ve 
maarife peyda ederek mallarını kendileri getirmeye başlamışlardır. Elyevm İzmir manifatura ticarethaneleri Anadolu’nun öteden beri manifaturasını İzmir’den 
çekmeye alışmış kısmının ihtiyacatını temin etmektedir. Keza, toptan muamele yapmak üzere istirdattan sonra Türkler tarafından otuz beşi mütecaviz kahve, şeker ve pirinç gibi emtia satan kantariye ticarethanesi ve miktarı kafi hırdavat, mensucat dahiliye mağazaları hali ihracat ticarethaneleri 317 adet mahsulat dahiliye işleriyle mütevvail (çok meşgul olan) ticarethane, otuz beşi mütecaviz kutu, yağ, makarna fabrikaları tesis ve küşat olunmuştur. Esasen Rumlar tarafından işletilmekte olan dakik fabrikaları, halen ve muntazaman Türklerin tarafından işletilmektedir.

 Birçok sanayi için her sene yeni teşebbüs mevcuttur. Küçük esnaf mağazalarının yekunu harbi umumiden evvelkine nazaran daha çoktur.
Velhasıl İzmir mahiyeti ticariyesinin ahvali iktisadiyesinde daima asarı salah ve terakki pek bariz bir surette numeyan (görünmektedir) olmaktadır.”

Aynı kaygılara 1930’lu yıllarda dahi rastlamak mümkündür. İzmir Vilayeti 1932–1933 İstatistik Yıllığında bu yöndeki çalışmaları ifade şekli şöyledir120:

“İstila ordularının çetin izlerini bıraktığı Ege mıntıkasının istihsalatındaki inkişafın on sene zarfında bu derece memnuniyeti mucip bir surette artacağını tahmin etmek bir hayalden ibaretti. Fakat bugün kemali emniyetle diyebiliriz ki ecnebi anasırın mıntıkamızda vücuda getirildiği boşluk tamamen dolmuş ve istihsalattaki kudret ve kuvvet 1923 senesinde değil umumi harpten evvele nazaran artmıştır.

 Cihan harbinden evvel mıntıkamızdan vasati olarak 7-9 milyon kilo tütün istihsal olunurken bu miktar son senelerde 26 milyon kiloya kadar yükselmiştir. Üzüm bağlarının mühim bir kısmının vaktiyle sökülmesine rağmen hâlihazırdaki vaziyet harpten evvelki halinden daha iyidir. Mıntıkanın 1910 ve 1911 senelerindeki kuru üzüm istihsalatı 44-46 milyon kilo 1923 senesinde 36 milyon kilo idi. 1932 istihsalatı ise 70 milyon kiloya baliğ olmuştur. Ege mıntıkasının diğer mühim mahsullerinden olan incir, zeytinyağı, pamuk, palamut, meyan kökü, afyon ve buna mümasil maddelerin istihsalatı ve ihracat miktarı on sene evvele nispetle çok fazladır. Halıcılığımız 1923 ten 1929 senesine kadar inkişaf etmiştir. 

Buhrandan sonra bu mallarımız hariç memleketlerde lüks eşyadan addedildiği için yüksek gümrük tarifesine tabi tutulmuş ve bu suretle imalat azalmış ise de bunun muvakkat olduğuna hükmetmek icap eder.

 İzmir mıntıkasının iktisadi ehemmiyetini nazarı itibara alan yüksek iktisat vekaleti bu seneden itibaren İzmir’de (ofis) teşkilatı yapmış ve Egenin yüksek ihtiyacını ve ihracat maddelerinin mahreçlerinde iyi fiyatlarla satılması esbabını temin buyurarak acil ve mühim bir ihtiyaca cevap verilmişlerdir.”

 Üzerinde hala dumanları tüterken bir yangın harabesi halinde devralınan İzmir’in imarı, yeniden kente hakim olan Türkler için önemli bir sorumluluk haline gelmişti. İzmir’de kentin imarına yönelik yapılan çalışmalar şu şekilde özetlenmiştir 121:

“…Şehrin en mühim mahallerini ve ticari kısmını teşkil eden büyük bir kısmın mağaza ve depoları kamilen yanmıştı. Buna rağmen Cumhuriyetin kuvvetli rejim ve enerjisinden aldığı büyük bir hız ile hükümet ve şehir belediyesi el ele vererek çalışmış ve harabezar olan mahallerde muntazam ve geniş bulvarlar, gayet muazzam binalar ve her türlü iktisadi müesseseler kaim olmuştur. Şehir belediyesi evvela yanmış olan kısmın yeniden imarı için bir plan hazırlamış ve bunun üzerine işe başlamıştır. İşte bu fenni plana tevfikan yapılan yeni ve modern binalarla bugün yeni İzmir eskisine nazaran tanınmayacak bir şekilde güzelleşmiş ve asrileşmiş tir. İzmir şehri belediyesinin büyük himmeti olarak otomatik bir telefona, asri mezbahaya, elektrikli tramvaylara, şehir un fabrikası müteaddit parklara, son sistem elektrik tenvirat ile otobüs gibi emsal medeni şehirlerin malik bulunduğu vesaitin hepsine malik bulunduğu vesaitin hepsine malik bulunmaktadır.

BU BÖLÜM DİPNOTLARI:

88 İzmir Vilayeti 1932–1933 İstatistik Yıllığı, İzmir Vilayeti İstatistik Müdürlüğü, Bilgi Matbaası, İzmir, 1934, s.s.170-171.
89 Ahenk, 20 Şubat 1338.
90 Berber, a.g.e., s.165.
91 Dobkin, a.g.e., s.68-70.
92 Berber, a.g.e., s.165.
93 T.İ.H. II/2, s.143.
94 Dobkin, a.g.e., s.68.
95 A.g.e.
96 Ahenk, hemen her nüshasında sinema reklamlarına rastlanmaktadır. B.D.; Oğuz Makal, “İzmir Sinemaları”, Üç İzmir, s. 387-394;  Eftal Sevinçli, “İşgal Yıllarından Cumhuriyet’e İzmir’de Tiyatro”, Üç İzmir, s.s.379-381; Oğuz Makal, “Tarih İçinde İzmir’de Sinema Yaşantısı”, Ç. T. T. A. D. I/3, s.206.
97 Arıkan, a.g.e., s.82.
98 Haydar Rüştü Öktem, Mütareke ve İşgal Anıları, Haz.: Zeki Arıkan, TTK Yay., Ankara, 1991, s.99.
99 Ahenk, 12 Şubat 1338; 2 Haziran 1938.
100 Şark, 25 Şubat 1338.
101 Ahenk, 14 Şubat 1335.
102 Arı, a.g.e. , s.7; Richard Reinhardt, İzmir’in Külleri, Hürriyet Yay., Çev.: Semih Yazıcıoğlu, Neşe Olcaytu, İstanbul, 1973, s.384;  Eric Ambler, İzmir’li Dimitrios’a Bir Tabut, Çev.: Rıdvan Ramanlı, Milliyet Yay., 1973, s.24.
103 Berber, a.g.e., s.317.
104 “Türkiye’den Yunanistan’a mübadele edilmeyi beklemeden kaçan Rumların sayısı 1.000.000’dan fazla olduğu bilinmektedir.”,  Arı, a.g.e., s.8; Kemal Arı, “Türk Kurtuluş Savaşı’nın Bitiminde İzmir’in Genel Ekonomik Durum”, ÇTTAD. I/3, s.33; “--1922’de mi? Oho…O yıl buradan kaçan Rumların haddi hesabı yok.”, Ambler, a.g.e., s.26,
105 Arı, a.g.e., s.10-14; s.12’den alıntı: “Maliye Vekili Hasan Fehmi Bey, İzmir’de Rumlardan 10678 ev, 2173 dükkan ve mağaza 79 fabrika,  2 hamam, 1 hastane; Ermeni ve Musevilerden de 1600 ev, 2821 dükkan ve mağaza, 89 fabrika, 2 hamam, l hastane kaldığını belirtmişti”.
106 Ambler, a.g.e., s.15.
107 Sabah, 11 Eylül 1922, s.1.
108 Türkiye İktisad Mecmuası, 27 Mayıs 1922, s.149.
109 Bilge Umar, İzmir’de Yunanlıların Son Günleri, Bilgi Yay., Ankara, 1974, s.329, Dipnot “Bu 1922 yılının 10 Türk lirasıdır; o miktarın 1973’deki karşılığı 3000 Türk lirası ya da 250 Amerikan doları kadardır.”
110 Ambler, a.g.e., s.24.
111 Aksoy, a.g.e., s.s.187-188; Süleyman Vasfi, a.g.m., s.262; Tansel, a.g.e., s.205-206; Mısıroğlu, a.g.e., s.181-184; Su, Manisa …, s.s.53-84.
112 Eldem, a.g.e., s.171.
113 Dobkin, a.g.e., s.230.
114 Eldem, a.g.m., s.384.
115 Arı, a.g.m., s.38.
116 Eldem, a.g.e., s.171.
117 A.g.e., s.172.
118 İzmir Vilayeti 1932–1933 İstatistik Yıllığı, s.s.160-161
119 Ticaret Salnamesi 1927, Malul Gaziler Neşriyat Şirketi, İstanbul, s.s.481-484,
120 İzmir Vilayeti 1932–1933 İstatistik Yıllığı, s.s.161-162.
121 A.g.e., s.s.163-167.



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder