5 Ocak 2021 Salı

Eski Özel Kuvvetler Komutanı Mithat Işık'tan, Aykırı'ya tarihi açıklamalar

Eski Özel Kuvvetler Komutanı Mithat Işık'tan, Aykırı'ya tarihi açıklamalar



ALTUĞ GÖMLEKSİZ,Emekli Kıdemli Albay Mithat Işık,Özel Kuvvetler komutanlığı,Kıbrıs gazisi,Talabani bölgesi,2. Körfez Savaşı,

18 Aralık 2020  
Güncelleme: 
20 Aralık 2020 - 19:53


    Terörün en yoğun olduğu günlerde Doğu ve Güneydoğu’da Özel Kuvvetler Komutanı olarak birçok başarılı operasyona imza atan, Şemdik Sakık’ı yakalayan ekipte yer alan Emekli Albay Mithat Işık, Aykırı’ya konuştu.

ALTUĞ GÖMLEKSİZ / ANKARA

Emekli Kıdemli Albay Mithat Işık... 

PKK terörünün en yoğun olduğu dönemde Özel Kuvvetler komutanlığı yapıp sınır içi ve dışında birçok operasyona imza atan çok önemli bir isim.
Terör örgütünün 2 numaralı Şemdik Sakık'ı yakalan ekipte yer alan Işık aynı zamanda Kıbrıs gazisi... Şu anda Türkiye Muharip Gaziler Derneği Genel Başkanlığı görevini yerine getiren Işık, Türkiye'nin terörle mücadele mazisini ve dış operasyonlarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Röportajın ilk bölümü sizlerle...

Özel kuvvetlerde çok özel görevleri gerçekleştirdiniz. Siz bunları gerçekleştirirken engel olmak isteyenler ve özellikle devlet içine sıza FETÖ’nün bu faaliyetlerinizi engelleme girişimi oldu mu?

Ben 2000 yılına kadar TSK’da ve Özel Kuvvetler’de görev yaptım. 1995 yılında alay komutanı oldum. Yaptığı operasyonlarda FETÖ’nun o zamanlar bir şeyini duymadım, gördüm fakat o zaman sadece irticai faaliyetlere katılabilecek subay ve astsubayların olabileceği düşünülüyordu. Benim alay komutanlığı yaptığım dönemde böyle cumhuriyet ilkelerine aykırı görevlerde olan personelim hiç yoktu.
Operasyon yaptığımız dönemde ben inisiyatifimi sonuna kadar kullanan bir komutandım. O dönemde birçok asayiş komutanı ile birlikte çalıştım. Bu komutanların hepsinin terörle mücadelede emeği vardır. Ben daha çok Altay Tokat ve Çetin Doğan paşaların asayiş komutanlığı yaptığı dönemlerde Kuzey Irak’ta her ikisinin de desteğini alarak etkili operasyonlar yaptım.

Peşmergelerin bir dönem PKK’nın karşısında TSK ile birlikte çatıştığı ifade ediliyor. Siz o dönemde aktiftiniz, neler yaşandı?

Bizim o dönem de peşmergeleri teşkilatlandırıp, iyi eğitip terörle mücadelede kullandığımız dönemdir. Yani ilk defa ‘vekalet savaşçıları’ diyebileceğimiz peşmergeleri biz etkili bir şekilde 1995 yılından 2003 yılına Amerikalıların 2. Körfez Savaşı’na kadar çok etkili bir şekilde kullandık.

Barzani başlangıçtan beri bizimle işbirliği yaptı. Terörler mücadelede ben alay komutanıyken Kuzey Irak’ta 6 tane üst merkezi teşkil ettirmiştik. Bunlar; Zaho, Duhok, Erbil, Süleymaniye ve bir de Barzani’nin karargahının olduğu bölgedeki bir karargahım vardı benim. Etkili operasyonlarda peşmergeleri çok kullandık. Geliştirdiğimiz bir taktikle bir özel kuvvetler timine 800-1000 kişi peşmerge alıp o bölgede operasyon yapıyorduk ki zaten terör örgütünün de en büyük zayiat verdiği dönem 1995-2000 arasında benim o bölgede alay komutanı olduğum ve sonradan Irak’ta genel sorumlu olarak görev yaptığım dönemdi.

"TALABANİ İLE GÖRÜŞTÜĞÜMDE İŞ BİRLİĞİNİ KABUL ETTİ"

‘Barzani peşmergelerini silahlandırdık’ dediniz, peki Talabani’nin o dönem konumu nasıldı?
1999 yılının son dönemlerinde 2000 yılının başlarında Talabani de bizimle iş birliği yapmaya başladı.  Talabani bölgesinde de Köysancak’ta ve Süleymaniye’de de üst merkezleri açtık biz. Talabani ile görüştüğümde terörle mücadelede bizimle iş birliği yapmasının faydalı olacağını söylediğimde o da bizimle beraber işbirliği yaptı, mümkün olduğunca PKK’dan uzak durmaya çalıştı ancak Talabani’nin bulunduğu bölge Süleymaniye bölgesinin İran sınırına yakın olması, Habur genelinde Barzani ile Talabani arasında paylaşılma sıkıntılarının olması sebebiyle Talabani baştan PKK’nın yanında yer alıyor gibi bir görüntüsü vardı. Ama daha sonra Türkiye ile işbirliği yaptı ve biz Talabani’ye de yardım ettik onun peşmergeleri ile de operasyon yaptık. Bizimle iş birliği yapmaktan memnun olduğunu ifade ediyordu.

Barzani ve Talabani ne zaman Türkiye’ye sırtını döndü?

2003 yılında Amerika’nın 2. Körfez Savaşı ile beraber gerek Barzani gerek Talabani Türkiye ile işbirliklerinden vazgeçtiler. O bölgeye Amerikalılar gelince de bizim bölgede olan üstlerimiz vardı Amerika onlara dokunmadı ama birliklerimizin de operasyon yapmasını engelledi. Üst merkezlerimiz sabit kaldı Barzani ve Talabani bizimle işbirliği yapmadı, peşmergelerini daha çok güneye Kerkük tarafına doğru kaydırdılar ve sonra da bildiğiniz gibi  maalesef 2003 Temmuz ayında Süleymaniye (Çuval hadisesi) olayı gerçekleşti.

Türkiye’nin dış politikada etkin girişimleri artık birçok noktada hissediliyor. Özellikle Azerbaycan-Ermeni savaşında Türk SİHA’lar çok etkili bir rol oynadı. Özel kuvvetlerimizin destek için bölgeye gittiği belirtiliyor, nasıl yorumluyorsunuz? Azerbaycan tabii ki hepimizi üzen bir yaradır. Azerbaycan toprakları, Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgal edildikten sonra ben bölgeye gittim. Bölgede Azerbaycan Ordusu’nu eğittik ve oranın en yüksek dağı Murov Dağı’nda bizzat keşifler yaptım.

Gerçekten Şuşa’nın, Laçin’in, Ağdam’ın ve o bölgelerin nasıl teslim edildiğini orada Azerbaycanlı komutanlardan dinledim ve içimiz kan ağlamıştır. Azerbaycan Türkiye’nin subay-astsubaylarının eğitimiyle Türk ordusunun katkısıyla, Türk ordusu tarafından eğitildi ve neticede tabii ki biz Azerbaycan Ordusu’nu kendi ordumuz gibi eğittik. Bir millet iki devlet anlayışını benimseyerek eğittik. Azerbaycan halkının kendi halkımız gibi eğittik.

Mevcut Azerbaycan Ordusunda TSK’nın izlerini yoğun olarak görebiliyoruz bu durumda?

Elbette… Azerbaycan topraklarının işgali bizim için yaraydı ve belki birçok Azerbaycan Türk’ünden çok daha biz üzülüyorduk ve neticede Türk Silahlı Kuvvetleri eğitim doktrini alan bir Azerbaycan Ordusu kısa sürede Karabağ Harekatı’nı sonuçlandırdı ve biz onlara şunu dedik, “Muharebe, tekel muharebesi, ateş ve manevrayla kazanabilecek kritik yerlerde komando harekatıyla bu harekatı desteklemek kritik noktalara gece harekatı yapmak” ... Azerbaycan Ordusu bu saydıklarımın çoğunu uyguladı ve harekat ilk üç günde çok hızlı gelişti. Üçüncü gün de ise çok kritik bir nokta olan Murov Dağı’nı ele geçirdi Azerbaycan Ordusu.
Daha sonra birçok bölgede harekat hgelişti ve Azerbaycan Ordusu gerçekten Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eğitim ve teknoloji desteğiyle topraklarını kurtardı. Bu hepimizi sevindirdi.

“ERMENİSTAN’IN ORDUSU KALMADI”

Ermenistan ordusunun durumunu nasıl görüyorsunuz? Bir sonraki savaş bir önceki savaştan alınan derslerle kazanılır. O bakımdan Azerbaycan Ordusu’nun Karabağ Savaşı sonrası çok iyi bir faaliyet sonu incelemesi yapıp bu inceleme sonrasında çıkardığı dersleri bir sonraki savaş taktiğinde kullanması gerekir. Azerbaycan ordusunun yukarıdaki askeri bürokrasisinin biraz daha bu savaştan dersler çıkarması lazım. Üst seviyedeki askeri bürokrasi bu savaştan ders çıkarmalıdır.

Kendi ağzından "Mithat Işık kimdir"

Memleketim Amasya, 1965 yılında Kuleli Askeri lisesine girdim ve 1968 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ni bitirdikten sonra 1968 yılında girdiğim Kara Harp Okulu’ndan 1970 yılında mezun oldum. Buradan mezun olduktan sonra Sınıf Okulu’na gittim ve buradan da mezun olunca Eğirdir Dağ Komando Okulu’nda komanda kursu gördüm. Özen komando kursu, komandı ihtisas kursu, paraşüt, dağcılık vs. eğitimleri aldım. 1973 yılında Kıbrıs Türk kuvvetleri alayına tayinim çıktı. Londra Zürih antlaşmasına göre Kıbrıs’ta bizim bir alayımız vardı 650 kişilik, Yunanlılarında 2000 kişilik alayları vardı. Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’na tayinim çıkınca orada İskenderun’a gittim. Orada subay, astsubay ve erlere komando eğitimi verdik. Ben de takım komutanıydım. 28 Şubat 1974 yılında Kıbrıs’a gittik. Kıbrıs Türk Alayı’nda takım komutanıydım ben. Biz oraya gittikten 6 ay sonra Kıbrıs Barış Harekatı başladı. 24 Temmuz 1974’te. Birinci ve ikinci Kıbrıs Barış Harekatı’na katıldım. Oradan Eğirdir Dağ Komanda okuluna döndüm, dağcılık ve gerilla öğretmenliği yaptım. Şarka gittim, 1980 yılında da Bolu Komanda Tugayı’na geldim. Burada 12 yıl kaldım. O zaman terörün iç güvenlikte sıkıntılar yarattığı dönemdi ve 12 Eylül 1980 yılında Türkiye’de yaşanan değişimde bölük komutanı olarak görev aldım. Benim görevim başbakanlık, bakanlıklar bölgesinin teslim alınması ve güvenliğiydi 12 Eylül’de. Yani 12 Eylül Harekatı’na katıldım. 12 Eylül’den sonra Bolu Komando Tugayı’na döndüm. Burada 20 günlük hazırlığı müteakip benim terörle mücadeledeki esas görevim başladı. Buradan Fatsa operasyonlarına gittim. Fatsa o dönem Türkiye’deki en karışık gölgelerden biriydi ve terör örgütleri için orası adeta kurtarılmış bir bölge olarak ilan edilmişti. Gittiğimiz Fatsa’ya hakikaten öyleydi. Fatsa’ya Aybastı üzerinden giriş yaptık bölüğümle beraber ve operasyon yaparak 75 günde denize indik. Bizim bi taburumuz da güneyden girmişti ve böylece Fatsa operasyonlarını 2 ayda tamamladık. Bolu Komando Tugayı’na döndük. Ondan sonra Türkiye’de, 1981 yılında Apocular diye Doğu ve Güneydoğu’da özellikle Urfa ve Siverek çevresinde bu isimle bilinen bir terör örgütü, PKK’nın kurulduğu dönem, etkili olduğu dönemlerde 1981’de Siverek’e gittik. 

   O Zaman komando bölük komutanıyım. 

Siverek’te etkili operasyonlar yaptık ve 2 ay sonra haziranda da Nusaybin’e gittik. Nusaybin operasyonlarına katıldık. 

Buranın kuzeyinde Bakop Dağı örgütün terk etmediği 1980’li yıllardan bugüne PKK’nın hala içerisinde olduğu, bugün bile gitsek teröristle karşılaşacağımız 
bir yerdir. Bunun sebebi de Suriye’ye yakın olmasıdır. Suriye’de giriş yapan teröristler önce Bakop Dağı’na gidiyorlar oradan Cizre’de Cudi Dağı’na geçiyorlar 
sonra da Dargeçit üzerinden Dicle Nehri’nden Gabar Dağı’na geçiyorlar. Yani örgütün en çok kullandığı bölge Bakop Dağı’dır. Orada biz iki ay operasyonlar 
yaptık. Önce 1982 yılında operasyonu tamamladık Bolu’ya döndük. Aynı sene Tunceli bölgesine operasyona gittik ve o bölgede etkili operasyonlar yaptık. 
Orada PKK ile birlikte sol örgütler de vardı. DHKP-C, TİKKO örgütleri vardı. Orada da operasyonlarımızı yaptık. 

Ardından tekrar Bolu’ya döndük. Bolu’da kaldığım 12 sene süresince doğu, güney doğu bölgesinde etkili operasyonlara katıldım bölük komutanı olarak. 
1990 senesinde gittiğim Mardin Dargeçit’te iki sene kaldım ve etkili operasyonlar yaptım. 1992’de özel kuvvetlere döndüm. 

Onun kuruluşunda önemli görevlerim oldu. 1992’den 1995’e kadar Özel Kuvvetler’in okulunda gerilla, iç güvenlik harekatı, tahrip sabotaj öğretmenlik 
görevlerini yaptım. Bu arada 1993 yılında Azerbaycan ordusunu eğitim için Azerbaycan’a gittim bir timle beraber. Orada Azerbaycan ordusun Komando 
ve Özel Harekat güvenlik eğitimleri verdik orada bulunan timle beraber. 1995 yılında Özel Kuvvetler Alay Komutanlığı’na atandığımda benim operasyon 
bölgem Irak’ın kuzeyiydi. 3 yıl Özel Kuvvetler Alay Komutanlığı görevinde bulundum. Yine bu seneler içerisinde de gerek Türkiye’de gerek Irak’ın 
Kuzeyinde  çok özel görevler icra ettim. 1998 yılının Nisan ayında yaptığımız bir operasyonda Şemdin Sakık’ı da sağ salim yakalayarak Türkiye’ye 
getirip teslim ettik.

https://www.aykiri.com.tr/mahkemeden-osman-kavala-karari/7948/

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder