28 Aralık 2020 Pazartesi

ÇÖZÜM SÜRECİ EKSENİNDEN "GEZİ'YE BAKMAK" 2

ÇÖZÜM SÜRECİ EKSENİNDEN "GEZİ'YE BAKMAK" 2



Feyzi Çelik ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN 03.06.2014
KSH kendisine özgü bir mecra oluşturmuştur. Her ne kadar Türkiye solunun modernist etkisinde gelişme alanı bulmuş ise de onun asıl mecrası Ortadoğu'da yolunu bulmuştur. Dine bakışı, devlete yaklaşımı, demokratik anlayışı ister istemez Ortadoğu ve Kürdistan gerçekliğinde şekillenmiştir. Devlet veya benzeri bir güç olmasa Ortadoğu'nun dengeleri içinde yerini almıştır. Bu denge durumu KSH'nin dost/düşman anlamında ona farklı seçenekler sunmamaktadır. Gezide ise, Ortadoğululuk özelliği yoktur. Arap baharı sonrasında meydana gelmiş olsa da Arap baharından çok Batı'da gelişen sınıfsal karakteri belirsiz olan anti-kapitalist çevreci hareketlere benzemektedir. Sonrasında Gezi'nin bazı bileşenlerinin "İşgal et" türü eylemlerle benzerliği bu yakınlığın göstergesidir. Zizek, Bodio, Laclau, Hardt gibi yeni Marksist ideologların Gezi'ye ilgisi de bunu doğrulamaktadır. Her ne kadar Öcalan, Kürt sorununun çözümü için yukarıda yazılı düşünürlere benzer düşünürleri bol bol okuyup yazmış ise de Ortadoğu gerçekliği ve dengesi onların anladığı anlamda yorumlamak o kadar kolay değildir. Bu nedenle, Gezi'de "Kürtler nerede?" sorusunu sormak o kadar anlamlı değildir. Kuşkusuz Gezi'de kendisini ifade eden Kürtlerin sayısı da az değildir. Yer yer Kürtlerin siyasal örgütleriyle Gezi'yi destekledikleri bir gerçektir. Ancak Kürtlerin, Gezi'nin motor gücü haline gelmesi mümkün değildir. Çünkü, kökeni ve beslenme kaynakları bakımından temel farklılıklar vardır. KSH ile AKP arasında yürütülen çözüm sürecinin devamı konusunda özellikle AKP'nin koyduğu angajmanlardan en önemlisi temeli AKP ve Erdoğan karşıtlığına dönüşebilecek Gezi ile KSH arasında gelişebilecek birlikteliklerin çözüm sürecini zora koyabilecek konusundaki eğilimlerdir. Öcalan'ın odağında yer aldığı, BDP'nin yürüttüğü Qandil'in de uymaya çalıştığı çözüm sürecinin üzerinde yürüdüğü hassas ipin başka bir şekilde sağlam kalması da mümkün değildir. KSH de, AKP de bu hassas ipin üzerindedir. Kaderleri birbiriyle bağlı durumdadır. Gezi ve bileşenlerinin KSH'nin bu durumuna dikkat etmesi zorunludur.
Gezi, gerçekten herkese ders verdi. Herkes kendisine göre dersler çıkardı. Bu ders, Gezi ruhunun içselleştirilmesi şeklinde olmadı, Gezi'nin içini boşaltma veya kendisine mal etmek şeklinde oldu. Gezi'nin asıl önemli ve olumlu etkisi yine KSH'e kaldı. En azından "çözüm süreci rehavetinden" Gezi sayesinde uyandılar. Dikkat edilecek olursa, Çözüm sürecinin başlarında Reyhanlı patlaması olduğu, büyüklüğü ve kapsamı bakımından dünya çapında büyük bir eylemdi. 50'nin üzerinde ölü, yüzlerce yaralı vardı. O dönemde BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın sessizliği ve AKP'nin bu olayın sorumlusu olarak gösterilmesi halinde "çözüm sürecinin" zora gireceği kaygısıyla, tıpkı Türk toplumunun Roboski Katliamına benzer bir sessizlikle karşılayışı çözüm sürecinin verdiği rehavetten ileri geliyordu. Oysa çözüm sürecinin çıkış noktası daha fazla demokratik eylemliliğin oluşuydu. Gezi bu anlamda Kürt toplumunu rehavetten de kurtarmış oldu. Aslında Gezi ile Çözüm süreci arasında diyalektik bir ilişki vardır. Çözüm sürecinin hemen ardından Gezi'nin olması, Gezi'den sonra KSH'inde demokratik eylemliliklerin artmış olması bu ilişkinin kanıtıdır. Bu bilindiği için bilinçli bir şekilde çözüm süreci ile Gezi birbirine karşıymış gibi gösterilmeye devam edildi.

KSH'nin AKP ile ilişki düzeyi ve içeriği ve gündemi de farklı bir aşamaya gelmiştir. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi(KBY)'nin Irak merkezi hükümetiyle yaşadığı sorunlar nedeniyle KBY'nin "devletleşme" yönünde referandumdan söz etmeye başlamış olması hususu göz önünde bulundurulmalıdır. Türkiye'deki KSH'nin bunun karşısında kayıtsız kalması düşünülemez. Rojava'nın da bu yöndeki tercihi de dikkate alındığında Kürtlerin birlikteliğinin önemi daha fazla ortaya çıkmaktadır. Rusya gibi küresel bir gücün etkisiyle Kırım'ın referandum yoluyla kendi kaderini belirleme yoluna giderek, Ukrayna'dan ayrılıp Rusya Federasyonuna katılmış olması, Kürdistan'da yapılacak bağımsızlık oylaması için meşru bir örnek teşkil etmektedir. Üstüne üstlük Irak Anayasasında bunu engelleyecek hukuki bir engel ve de engelleyebilecek güçte merkezi bir Irak gücü vardır. Burada engel çıkarabilecek tek güç ABD'den başka bir güç değildir. Kırım'da olduğu gibi engel olmayacağı ortaya çıktığına göre Kürtlerin ABD'nin engelleyici tavrını ciddiye almalarının bir gereği de yoktur.
KSH ile Gezi bileşenleri bakımından İstanbul Gaziosmanpaşa'da HDP'nin düzenlemiş olduğu "Öcalan'a Özgürlük" standına kendilerini "ülkücü" olarak niteleyen bir grubun silahlı saldırısına karşı oluşan sessizliktir. Aynı gün, MHP'li milletvekili Sinan Ogan, CHP'nin yayın organı Halktv'deki Ruhat Mengü'nün sunuculuğunu yaptığı her açıdan programında Öcalan'a özgürlük adı altında yapılan etkinliği hedef gösterip kısa bir süre sonra silahlı saldırı yapılıyor, silahlı saldırıya karşı basın açıklaması yapan BDP'liler polisin saldırısına uğruyor buna karşı bir tepki verilmiyor. Lice'de kalekolların yapılmasını protesto edenlere "gösterici" sıfatı bile çok görülüp, "terörist" olarak adlandırılıyor. Öte yandan da "Gezi'de, 1 Mayıs'ta Kürtler nerede" diye feryat figan ediliyor. Gezi'den arta kalan bilinç CHP elinde tarumar edilirken, kendisini henüz CHP'nin şefkatli kollarına bırakmayan gün boyu kendisini dövdürmeye devam ediyor. CHP, Gezi'den gelen enerjiyi kendisine kattıkça Gezi'nin enerjisini yok etmekte, cemaatle de geçmiş iktidarla ittifakı yokmuş gibi ilişki geliştirebilmektedir. Hassas bir denge üzerinde kurulu bulunan Kürt hareketinin genel muhalefetle birlikte hareket etmesinin tüm yolları kendisine kapatılmaktadır. Kah, "AKP'yle anlaşıp başkanlık sistemini kabul edecekleri" kah "yaptıkları 'terör'den dolayı AKP'nin üzerine gitmediği" şeklinde propaganda yapmaktadırlar. Aslına bakılacak olursak, Türkiye'de en büyük çelişki ve çatışma AKP ile KSH. arasında yaşanmaktadır. KCK adı altında binlerce siyasetçi ya tutuklu ya da onlarca yıl ceza almakla karşı karşıya devam ediyor. Yine 30 Mart seçimlerinde görüldüğü gibi BDP ile olan yarışın basit bir siyasi mücadeleden çok devletin baskı aygıtlarının KSH'ne yönelik demokratik olmayan uygulamalar ortadadır. Tüm bu gerçeklere rağmen, KSH'nin AKP'ye muhalefet etmediği şeklindeki beyanların bir gerçekliği yoktur. Aynı şekilde Kürtlerin demokratik haklarını kullanmaktan başka bir anlama gelmeyen "kalekol protestoları"nı yapmaları da AKP karşıtlığı üzerinde kurulmuş muhalefet tarafından "neden bastırılmıyor" diye eleştiri konusu ediliyor. ***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder