3 Aralık 2020 Perşembe

AKP NİN 15 YILI EKONOMİ., BÖLÜM 2

AKP NİN 15 YILI EKONOMİ.,  BÖLÜM 2



akp nin 15 yılı, Bilal Bağış, abd, ab, İspanya, Güney Kore, Almanya, Japonya, Mali Kriz, Marmaray, Tüp geçit, Osmanlının Fetret Devri,

AHMET HAKAN IM DOLARLA MI MAAŞ ALIYORSUN KARDEŞİM BU SORUYU SORUYORSUN? 


YENİ KALKINMA MODELİMİZ 

AK Parti hükümetleri döneminde, Türkiye, 29 dönem üst-üste büyüyerek; Cumhuriyet tarihinin kalkınma ve değişim rekorlarını kırdı. 2002 sonrası, bu kalkınma hayali doğrultusunda, özellikle de maliye politikasında ciddi bir başarı kazanıldı. Maliye politikasındaki başarı ve mali baskınlığın düşürülmesi, para politikası uygulamalarında da başarıyı beraberinde getirdi. Mali ve para politikaların görece uyumu ve 2001 sonrası hayata geçirilen finansal reformlar, 2008 krizine rağmen, ciddi bir sıçrama hamlesi ve sağlam ekonomik ve finansal temeller oluşturdu. 

2001 krizinde dibe vuran Türkiye ekonomisinin toparlanması süreci; en dibin zaten bulunmuş olması, reform iradesi ve de küresel likidite koşullarının elverişli olmasının etkisiyle hızlı bir ivme kazandı. 2001 krizinin sistemik olmaması da toparlanmayı kolay kıldı. AK Parti iktidarının uzun süre devam etmesi, bu reform ve dönüşüm iradesini hep canlı tuttu. 2008.deki Küresel Finansal Krize dek de bu dönüşüm ve yeniden yapılanma süreci kesintisiz sürecekti. 

Türkiye ekonomisi bu dönüşümün meyvelerini, 3.e katlanan kişi başı GSYH, teğet geçen krizler ve bugünün güçlü bankacılık ve finansal sistemi ile aldı. 

Ancak, Türkiye, aldığı onca uzun yola rağmen; bugün, hala bir ölçüde, bir çok gelişmekte olan ülke (GOÜ) gibi açıklar veren kırılgan bir ekonomiye sahip.10 
Kriz döneminde ve hatta 2009-2010 gibi, gelişmiş ülke (GÜ) merkez bankaları faizleri düşük tutup, piyasaya bol likidite sürdü. 

Bu dönemde, biraz da o yüzden, kısa vadeli borçların çevrilebilirliği sorun olmuyordu. Ancak, önümüzdeki dönemler için, değişen dinamikler nedeniyle, 
özellikle özel şirket borçları konusunda daha dikkatli olmak gerekir. 

FİNANSAL SİSTEM VE BANKACILIK., 

Türkiye.de finansal sistem denince akla bankalar gelir. Finansal sistemin bu denli önemli bir kısmını oluşturan bankaların sağlığı da dolayısıyla önemlidir. 
2001 krizi, yasal düzenlemeler ve bankacılık sektöründe ciddi reformlar için bir dönüm noktası oldu. Kriz sonrası finans sektöründe önemli yapısal reformlar 
tek tek hayata geçirilecekti. Özellikle 2004 sonrası artan denetimler, daha sık uygulanan stres testleri ve BDDK.nın sıkı kontrolü ile bankacılık sistemine 
güven aşılandı. 2009 sonrası, ek yeni düzenlemelerle aşırı borçlanma ve özellikle de dövizle borçlanmanın sınırlandırılması sağlanmış durumda.11 

Sermaye yeterlilik rasyosu da yüzde 15-16 seviyelerine çıkmış durumda. 
Kriz öncesi yüzde 12 sınırı vardı. Diğer yandan Basel limiti yüzde 8 ile 5 sınırlarında. 
Küresel Finansal Krize bu güçlü finansal altyapı ile girmek, en önemli avantajımız oldu. 
2001 sonrası Türkiye.de ilk el atılan mesele, bankacılık sistemindeki çürüklerin ayıklanması oldu. Bu sayede, Türkiye.nin bankacılık sektörü, bugün, oldukça 
sağlam durumda ve tüm dünyada da güvenirliği kabullenilmiş durumda. Ancak, yine de yukarıda da belirtildiği gibi ileriye yönelik ihtiyati tedbirler elden 
bırakılmamalıdır. Bankacılığın yurt dışından sağladığı krediler Cari Açık (CAD) finansmanı için de önemlidir. 

En azından bir süre daha bu finansmana çok ihtiyaç duyulacaktır. 
Diğer yandan, yaptırım gücü TMSF ve BDDK.da olsa da TCMB de bugün bankacılık sistemindeki gözetim ve denetimini sürdürmektedir. Başbakan Yardımcısı 
Sayın Şimşek. in de doğru bir tespitle vurguladığı gibi; Türkiye, bankacılık ve finans sistemi ile ilgili önemli kurumları 2001 krizi sonrası aktive ederek, 
önemli bir direnç kazanacaktı.12 Tüm bu dönüşüm ve gelişim sürecine rağmen; bugün, gelinen noktada, hala batıdaki ölçülerde ciddi bir finansal 
derinlikten bahsetmek zor. Ancak, bu durum, risklerin yönetilebilirliği noktasında önemli avantajlar da sağlamaktadır. 

ARTILAR VE EKSİLER., 

Türkiye.nin finansal krizlerle mücadele tecrübesinin iyi anlaşılması için; ülke ekonomisinin artıları ve eksilerinin de çok iyi anlaşılmasında fayda var. 
Ülke ekonomisinin temel artıları olarak karşımıza çıkan öncelikli unsurlar şunlardır: Politik istikrar, yakın ve orta vadede güçlü bir liderliğin devam edeceği ihtimali, mali disiplin ve uygulamadaki makro-ihtiyati tedbirler.13 

Türkiyenin temellerinin nispeten daha sağlam olması, devam eden yapısal reformlar ve güçlü reformlara devam etme iradesi; güçlü mali yapısı, tarihi düşük 
seviyelerde seyreden kamu borç stoku, hiç olmadığı kadar güçlü bankacılık sistemi ve daha sağlam, daha derin finansal piyasaları ile çeşitlendirilmiş uluslararası ilişkileri, Türkiye.yi bugün görece daha güçlü kılmaktadır. 

Piyasa ekonomisinin işlemesi ve piyasa aktörlerinin de ekonomik faaliyetlerde daha aktif olmasını belirleyen temel parametrelerden biri de, ekonomik ve 
politik güven ortamının varlığı ve belirsizliklerin sınırlı olmasıdır. AK Parti iktidarları süresince, seçimlerde halktan alınan ciddi desteklerle her zaman açık, şeffaf ve öngörülebilir politikalar izlendiği görülmektedir. Bu durum, AK Parti iktidarlarının ekonomideki performansını ve kırılganlıkların minimize edilmesindeki başarısını açıklayan en belirgin unsurdur. Ayrıca, ekonomide yüksek profil çizilirken; bu gidişatın büyüsüne kapılmadan, Doğu Asya krizine yakalanan ülkelerin düştüğü tuzağa da düşülmeden, güçlü kurumsal altyapıya önem verilerek, denetimi sağlayacak kurumlar da desteklenerek ve bedenine uygun makroekonomik politikalar izlenerek istikrar sürdürülmüştür. 

AK Parti iktidarlarının en baGarılı olduğu alanlardan biri de bütçe açığı ve mali disiplindir. Bu sayede ülkenin kırılganlıkları azaldı ve kriz ile mücadele gücü 
artırıldı. Bunların yanında, net borcun negatife inmesi de ciddi önem arz etmektedir. Geçmişte, IMF.den borç alarak, borcunu döndüren Türkiye; bugün, 
artık IMF.ye borç para veren bir ülkedir. Yüzde 60-70.lerden tek haneli rakamlara indirilen enflasyon oranları da bir başka önemli artımız. 

Toplam borçta, özel sektör kaynaklı artış yaşanıyor olsa da; bugün, kamu borcunun GSYH'ya oranı yüzde 30'ların altında. 
Para ve mali politika uygulamalarında yaşanan görece koordinasyon da önemli bir artıdır. Politik destekle, cesurca uygulamaya koyulan makro-ihtiyati önlemler, ülkenin, krizlerle mücadele yetisini güçlendirdi. 

Diğer yandan, temel sorunlarımız tarafında ise; dış finansman, ekonomiye güven ve dış ticaret üç kritik konu olarak belirginleşmektedir.14 

Hala yüksek seyreden cari işlemler açığı, görece hareketli enflasyon, önemli büyüklükteki kayıt dışı ekonomi, karmaşık ve dolaylı vergiye dayalı mali 
sistemimiz, düşük eğitim seviyesi ve beşeri sermaye önemli sıkıntılar olarak karşımıza çıkmaktadır.15 

Bölgedeki jeopolitik riskler, yurtiçi ve küresel belirsizlikler, kurlardaki oynaklıklar, sıcak para ve sermaye çıkışı da önemlidir. Ülkenin imajı ve yatırımcıya 
verdiği güven, ekonominin kaderini belirler. Unutmamalı ki; sadece 2015 yılı içinde GOÜ.lerden 500 milyar dolar çıkış yaşanmıştı. 

Bu temel sorunlarımızı, uzun vadeli yapısal reformlarla ivedilikle çözme yoluna gitmeliyiz. Özellikle genç işsizlik oranı önemli ve mutlaka azaltılmalıdır. 
İşsizlik genelde hep aynı oranlarda seyrediyor. Bu durum, daha çok yapısal bir sorun olarak görünüyor. Sermaye ve beşeri sermayenin düşüklüğü de ekstra 
sorunlar. Sosyal sermayenin etkin kullanılamaması ve alternatif finansman kaynaklarının kullanılamayışı da önemli konular. Enflasyon, geçmişteki kadar 
yüksek olmasa da, hala dalgalı seyretmektedir Merkez Bankası bağımsızlığı ve buna bağlı olarak fiyat istikrarı amacına zarar verebilecek açık ve örtülü 
baskılardan kaçınmanın oldukça önemli olduğu görülmektedir. Türkiye'nin kırılganlığının ön plana çıkarılmasının esas nedeni ise cari açık. CAD.ın yüksek 
seyretmesi sürekli bir dış finansman ihtiyacı doğurur. 

YENİ DÖNEMDE KÜRESEL EKONOMİ VE TÜRKİYE., 

1970 lerde, Bretton-Woods.un da çöküşü sonrası, dünya yeni bir döneme girdi. Küresel ölçekte krizlerin sıklaştığı, farklı ülkelere etkilerinin arttığı ve derinleştiği yeni bir döneme girdik. 1980 sonrası liberalleşme dalgası, bu etkiyi artırırken; 2008 krizi bu dönüşümde yeni bir aşama oldu. Gelinen noktada, bugün, artık tamamen farklı bir dünyada yaşıyoruz. Diğer yandan, son dönemde, sadece GÜ.ler ve GOÜ.ler arasında değil; gelişmiş ülkelerin kendi arasında da politikalar anlamında bir ayrışma gözleniyor.16 Örneğin, Avrupa ve Japonya.da, ECB ve BOJ genişlemeye devam ederken; ABD ve Ingiltere.de piyasaya sürülen devasa miktarda paranın geri toplanması tartışılıyor. 

Dünyanın diğer yarısında, Çin ve Hindistan gibi BRICS ülkeleri, küresel ekonomi pastasındaki paylarını sürekli artırırken; yaşlı Avrupa, kronik sorunlarla 
boğuşuyor. Dünya ekonomisinin dengesi, genel anlamda, gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere doğru kaymaktadır. 

BOJ ve ECB.den gelen genişleyici adımlar, GOÜ.lerle birlikte, gelişmiş ülkeleri de zorluyor. Özellikle de Euro bölgesindeki borç krizi ve süren deflasyon endişeleri gözönüne alındığında; devam eden genişleyici adımlar ile gerçekleşmesi kesinleşen ek niceliksel genişleme (QE) ihtimali, Japonya ve Avrupa 
dışındaki para birimleri üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturuyor. 

Yukarıda da vurgulandığı üzere, 2008 krizi, birçok açıdan dünya ekonomisi için bir dönüm noktası idi. Politikaların kendisi kadar, politika araçlarında da ciddi 
dönüşümler yaşandı. 

Regülasyonlar, denetim ve teftiş, yeni mekanizma tasarımları daha popüler olmaya başladılar. Merkez bankacılığı, para politikaları ve finansal sistemin 
işleyişi ile ilgili (Dodd-Frank gibi) yeni reformlar, düzenlemeler üst-üste hayata geçmeye başladı.17 

   Dünya ekonomisinde bu dönüşüm yaşanırken; uygulananan politikaların yan etkileri ve diğer ülkelere sıçrama olasılığı yeni dönemin önemli tartışma 
konusunu oluşturuyor. G 20 toplantılarının bu yönlü tartışmaları gündemi sürekli meşgul eder. Diğer yandan 2008 sonrası küresel ölçekte oluşan likidite 
bolluğu verimliliği artıracak alanlarda kullanılamadı. Gelir eşitsizliğini artırdığı iddiaları ise yaygınlıkla konuşuldu. Sıkılaştırma adımlarının başladığı ve genişleme 
adımlarının geri alınmaya başlandığı bu yeni dönemde, negatif etkiler daha çok konuşulacak ve gündemi daha fazla işgal edecektir. 

Büyük resimde, her şeyden önce, şunun farkında olmak gerekiyor. Modern krizler, ortaya çıkış şekilleri ve etkileri yönüyle, geçmişin krizlerinden önemli 
farklılıklar barındırırlar. Piyasalardaki oynaklığın ve piyasa etkilerinin arttığı bu gibi dönemler, bizim gibi hala kur volatilitesi riskine sahip ülkeler için önemli 
riskler barındırıyor. Bu yüzden de, merkez bankalarının işi bugün artık çok daha zor. Dış gelişmelere ve Şoklara kaşı ülke ekonomilerini, özellikle de kurları 
sabit tutmak bugün oldukça zordur. 

Yakın dönemde, dünyanın iki süper-güçlü ekonomisi ABD ve AB, 2008 krizine, parasal genişleme adımları ile cevap verdiler. Fed ve ECB.nin her ikisi de 
para basarak piyasaya sürerken; bu sürecin ayrıntıları ve aktarım mekanizmasının nasıl işlediği ise değişiyordu elbette. Türkiye.de, AK Parti hükümetlerinin 
en doğru yaptğı işlerden biri de, 2008 krizine yaklaşımı ve krizi yönetme biçimi idi. Ülkenin başbakanı, kriz teğet geçecek derken; birçok uzman Başbakanın 
bu öngörüsüne oldukça mesafeli ve hatta alaycı bir tavırla yaklaşıyordu.18 
Bugün, geriye dönülüp bakılınca, o dönem teğet geçecek yorumunu basite alanların, dönemin Başbakanı Erdoğan.ın vizyonu ve öngörüsünü görmekten uzak 
oldukları sonucu belirginleşmektedir. 

Büyük resesyon, Türkiye örneğinde, bize, krizden nemalanmak isteyenlerin, kriz üzerine yatırım yapanların kaybedeceğini, Türkiye.nin finansal altyapısının 
ise yeterince sağlam olduğu hatırlatmasını yaptı. Bu anlamda, 2008 krizi, GÜ.lerde kullanılan politikaların test edilmesi fırsatı sağlamakla beraber; AK Parti hükümetinin de istikrarını sınamış ve ekonomideki başarısını küresel ölçekte kanıtlamıştır. 

Kredi derecelendirme kurumları ve verdikleri notlar ise, özellikle de kriz dönemlerinde, ülke ekonomileri için bir başka önemli konudur. 

15 Temmuz ve sonrasında, rating kuruluşlarının, Türkiye.nin kredi notunu hemen aşağıya çekmesi unutulmaması gereken bir başka önemli noktadır. 

Başta S&P olmak üzere, derecelendirme şirketleri, Türkiye.nin kredi notunu politik belirsizlikleri bahane göstererek zaman kaybetmeden düşürmüştü. 

Özellikle de, rating kuruluşu S&P, darbe girişiminin hemen üç gün sonrası, ani not düşürme ile, adeta, darbenin kendi üzerine düşen kısmını yerine getiriyor 
izlenimi yaratmıştı. Bu ani karar, ideolojik altyapı ihtimalini de artırmıştı. 
Diğer yandan, aynı kredi derecelendirme kuruluşu, geçmişte de, Fitch ve Moodys.in aksine, Türkiye.nin notunu hep yatırım yapılabilir seviyenin altında tuttu. 
Burada, önemli bir sorun da şu ki; ekonomi iyiye gittiği zaman, Türkiye.nin kredi notunu yükseltmek için ak ile karayı seçen derecelendirme kuruluşları; 
en ufak bir negatif algıda, veya bazen de bizzat varolan pozitif algıyı değiştirmek için, manipülasyon amacıyla hiç zaman geçirmeden not düşürmektedirler. 
Özellikle de S&P ve onunla bağlantılı finansal kuruluşlar, yıllardır Türkiye.ye karşı yanlı politika güder ve haksızlık yaparlar. 
15 yıllık AK Parti iktidarlarının bu ülkeye kazandırdığı önemli yeniliklerden biri de uzun vadeli planlama bilincidir. Türkiye, geçmişte, kısa vadeli popülist politikaların cezasını, ya merkez bankasında para basarak veya IMF.nin kapısını çalarak çekti. 
Siyasetçilerin bol keseden vaatleri ve kısa vadeli çözümler, zaman kazanma çabaları, ülkenin 10 yıllarına mal oldu. Son dönemlerin AK Parti iktidarları, uzun vadeli planlama bilincini ülkeye aşılayarak; sorumlu siyaset ve hesap verebilir yönetim bilinciyle, ülkenin geleceğinin sağlam temeller üzerinde yükselmesini sağladılar. Ekonomik istikrar için, bu uzun vadeli planlama ve siyaset anlayışının 
devam etmesi gerekir. Zira, mali disiplini sağlayan temel unsur popülist siyaset anlayışının terk edilmesidir. 

Geçmişte, siyasetçileri hapşırdığı zaman grip olan Türkiye ekonomisi, bugün, siyasi kaygılardan bağımsız sağlam temeller ve kurumlar edinmiş durumdadır. 
15 Temmuz.da, aslında bu anlamda, hem devlet ve yürütme erki, hem ekonomi ve finansal sistem ciddi bir stres testinden geçti.19 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder