25 Ocak 2020 Cumartesi

Kalk Git Oğlum İfadeye…

Kalk Git Oğlum İfadeye…(!)



Necati Doğru

AKP’li seçmen taş gibi, beton gibi, mermer heykel, bronzdan biblo, çelikten köprü ayağı olmuş.

Taş değişir.
Dağ değişir.
Demir değişir.
AKP’li değişmez.
Sevgisi sürer.
Bağlılığı devam eder.

* * * * *
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, kendinden, partisinden, liderinden, inancından, abdestinden çok emin açıkladı: Bakan oğullarının yatak odalarında bulunan dolar dolu çelik para kasalarından, ayakkabı kutularında istiflenmiş 4.5 milyon dolardan, Altın ihracatçısı diye bilinen fakat şimdi devlet önde gelenlerini ve oğullarını rüşvetle yemleme suçuyla hapiste yatmakta olan işadamının; bakanın bileğine 700 bin TL değerinde hediye saat takmasından, bakanı, eşini, oğlunu, gelinini özel jet uçağına bindirip umreye günahlardan arınmaya götürmesinden, 4 bakanının yolsuzluk ile rüşvete köprü olabilecekleri şüphesiyle istifa etmelerinden, bir bakanın Başbakan’a dönüp; “Sen dedin… Ben yaptım… Yolsuzluk varsa sen de içindesin…” uyarı çığlığı atarak hem partisinden, hem milletvekilliğinden ayrılıp gitmesinden, AKP seçmeni vatandaşın duyguları hiç etkilenmedi.

* * * * *
4 Anket şirketi bulmuşlar
Anket yapıp sormuşlar.
Destek yüzde 52.
Rüşvetler çok büyük.
Bağlılık direnci daha büyük.
Japon gazetesi Nikkei; Türkiye’de tuzu bile kokutan bu çürüme karşısında AKP’li seçmenin hiç etkilenmeden kalabilmesini “ yüzyılın dik duran sevgisi ” diye 3 milyon Japon okuruna duyuruyor.

* * * * *

Peki niçin bu korku?

Neden bu panik?

Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı da savcı “yolsuzluk-rüşvet-çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve bu örgüte üye olmaktan” ifade vermeye çağırdı.
Başbakan oğlu gitmiyor.

Polis de getirmiyor.

Başbakan’ın oğlu Bilal’in yerine bir general, bir gazeteci, bir şair, bir yazar olsaydı; 40 polis 40 TV yayın aracıyla generalin evini sabah saat 00.6’da basar, canlı yayın ifadeye götürürlerdi.

Götürmüşlerdi.

Başbakan bunu bildiği halde ve anketler de yüzde 52 desteğin sürdürdüğünü gösterdiği halde kalkıp da; “Kalk git oğlum ifadeye… Bizim adaletten korkacak hiçbir defomuz yok…” demedi mi?
Ben de babayım.
Empati kurarım.
Demiştir mutlaka (!)
Oğlan babayı dinlemiyordur.
Peki polisi kim tutuyor?
Acaba polisi; “ Bilal’in babası Başbakan, onu yakalayıp ifadeye getirmeye kalkarsanız sizin hepinize kumpas kurulur…” diye korkutan mı var?

* * * * *
Çürümeyi iyice kokutan mı var?

Atatürk’e ayyaş dediler.

Atatürk yaşasaydı. Bir de oğlu olsaydı. Başına bu durum gelseydi. Atatürk oğluna; “Kalk git oğlum ifadeye…” der ve gidip gitmediğini kontrol ederdi.
İnönü’ye de ayyaş dediler.
İnönü’de yaşasaydı. İki oğlundan birinin başına bu durum gelseydi. İnönü oğluna; “kalk git oğlum ifadeye…” der ve gidip gitmediğini kontrol ederdi.
Menderes yaşasaydı…
Özal yaşasaydı…
Bülent Ecevit yaşasaydı…
Necmettin Erbakan yaşasaydı…
Mehmet Akif yaşasaydı…
Said Nursi, İzmirli İsmail Hakkı, Küçük Hüseyin Efendi, Mehmet Ali Ayini, Nurettin Topçu, Abdülhakim Arvasi yaşasaydı ve başlarına bu durum gelseydi oğullarına; “Kalk git oğlum ifadeye…” derlerdi.

****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder