2 Mart 2016 Çarşamba

DOGU VE GÜNEYDOGU ANADOLU’YU PKK TERÖRÜNE HAZIRLAYAN NEDENLER BÖLÜM 4







DOGU VE GÜNEYDOGU ANADOLU’YU PKK TERÖRÜNE HAZIRLAYAN NEDENLER BÖLÜM 4


3. PKK Terörünü Hazırlayan Nedenler 

a. Sosyo-Politik Nedenler ,

27 Mayıs 1960 askerî müdahalesi sonrasında kabul edilen 1961 Anayasası ile saglanan geniş özgürlük ortamı, dünya genelinde hüküm süren Soguk Savasın ideolojik çatısmaları ile Türkiye’de de kabul görmeye baslayan Marksizm fikri, bir süre sonra özellikle gençler arasında taraftar buldu. 
Marksizm, Dogu Anadolu’dan üniversitelere gelen bir kısım ögrenciler için olaylara yeni bir yorum getiriyor, bir ideoloji olarak tüm sorunlara sistematik 
cevaplar veriyordu. Bu ideolojik sekillenme, sonuçta hem bir yöntem, hem de politik ittifaklar için vazgeçilmez ve zengin bir zemin olusturuyordu. Ön plândaki 
ortak payda ise Sosyalizm’di.45 

1976 yılına kadar Türkiye genelinde gençlik tamamen politize oldugu ve yine o zamanlar çok sayıda grup ve dernek var oldugu için gençligin büyük bir bölümü bu grup ve derneklerin etrafında toplanmıstı.46 Türkiye’de otorite boslugunun olustugu, her gün onlarca insanın katledildigi ortamda, basta ögrenciler olmak üzere birçok kesim Türkiye’nin bu durumdan kurtulusu için çareler üretirken, Dogu ve Güneydogu Anadolu’nun gençligi bunlar bahane edilerek Kürtçülük propagandası ile egitilmislerdir. 

Baslangıçta Türkler ile Kürtlerin devrimini birlikte gerçeklestirmek üzere yola çıkmıslarsa da, bir noktadan sonra ayrısma baslamış ve “Kürt Marksistler” artık bagımsız örgütlenmeye baslamıslardır. 

Bu kapsamda, basında sürekli islenen Dogu Sorunu, 1967 yılından itibaren Türkiye sçi Partisi önderliginde bir dizi mitinge konu oldu. “Dogu 

45 Nihat Ali Özcan, PKK( Kürdistan sçi Partisi) Tarihi, deolojisi ve Yöntemi, Avrasya Stratejik 
Arastırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 1999, s. 21. 

46 Ahmet Aydın, Kürtler, PKK ve A.Öcalan, Ankara, 1992, s.42. 


Mitingleri” illegal Türkiye Kürdistan Demokrat Parti (T-KDP), Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) ve Türkiye sçi Partisi (T P) iş birligi ile gerçeklestiriliyordu. 
Bu mitinglerde ilk defa Kürtçe pankartlar tasındı ve Kürtçe siirler okundu.47 Ayrıca büyük sehirlerde “Dogu geceleri” düzenlenerek özellikle genç ögrenciler 
arasında Marksist ideoloji dogrultusunda “Kürtlük” düsünceleri uyandırılmaya çalısıldı.48 

1961 Anayasasını müteakip, 1963 yılında istanbul’da kurulan ve İstanbul Üniversitesinin çesitli fakültelerinde faaliyet gösteren Avrupa Kürt Talebe Cemiyeti, 1968 yılında merkezi Diyarbakır’da kurulan Türkiye Kürdistan 
Demokrat Partisi, 1974 yılında kurulan ve özellikle zmir, stanbul ve Diyarbakır’da faaliyet gösteren Devrimci Dogu Ocakları Kültür Dernekleri, Türkiye Kürdistan Sosyalist Partisi, 1976 yılında Kawacılar, Kürdistan Ulusal Kurtulusçuları ve 1978 yılında Kürdistan sçi Partisi (PKK) kurularak özellikle Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgesinde olmak üzere yurt genelinde Kürtçülük faaliyetlerinde bulunmuslardır.49 
İlk temellerinin atıldıgı 1974 yılından itibaren PKK, çalısmalarına yogun bir sekilde baslamış ve bu kapsamda ilk olarak Güneydogu Anadolu 
bölgesindeki diger sol örgütleri kendi eylem alanından atabilmek için mücadele etmis, özellikle Halkın Kurtulusu, Devrimci Halkın Birligi, Kürdistan Ulusal 
Kurtulusçuları (KUK) ve Devrimci Dogu Kültür Ocakları (DDKD) gibi örgütleri sindirerek bölgedeki etkinliklerini silmistir. Bu arada olusturdugu halk 
mahkemeleri ile kanlı infaz sahneleri düzenleyerek yöre halkı üzerinde baskı kurmus, 1980 yılına gelindiginde oldukça geniş kesimler örgüte kazandırılmıs, 
düsman olarak görülen kesimler ise etkisiz bırakılmıstı.50 

1980 askerî yönetimiyle birlikte özellikle Türkiye Solunun üzerindeki baskıların artması, sol örgütlenmelerde önemli ölçüde dagılmaya yol açarken Türkiye’de bulunan birçok sol örgüt liderleri gibi PKK önderi de Suriye’ye ve diger Avrupa ülkelerine kaçtı. Bu arada 1980 askerî darbesi sonucu yapılan 
tutuklamalarla dolan Diyarbakır ceza evi, PKK’nın kadro gelistirmesine zemin hazırladı ve yeni kadroların egitimi çalısmalarında önemli bir rol oynadı. PKK 
merkez komitesi üyesi Kemal Pir’in “Kürdistan özgürlük mücadelesinin kalbi Diyarbakır’da, Diyarbakır’ın kalbi de zindanda atmaktadır.” ifadesi, PKK’lıların 
yogun olarak bulundukları ceza evlerinin birer egitim merkezi hâline getirilmiş oldugunu göstermektedir. 51 

12 Eylül Askerî harekâtı ile birlikte yurt dısına çıkan 300 civarında PKK militanı 1981-1982 yılları boyunca FKÖ kamplarında egitilmislerdir.52 
PKK terör örgütü, yurt dısı baglamında ASALA terör örgütü ile 1980’li yıllarda iş birligine gitmiş ve Türkiye’ye karsı güç birligi olusturmuslardır.53 

47 Dogu Devrimci Kültür Ocakları dosyası, Ankara, 1975, s.237. 
48 Dogu Devrimci Kültür Ocakları dosyası, a.g.e., s.242. 
49 M. Sami Denker, Uluslararası Terör, Türkiye ve PKK, Bogaziçi Yayınları, stanbul, 1997, s. 50-55. 
50 Denker, a.g.e., s. 59. 
51 Emin Gürses, Ayrılıkçı Terörün Anatomisi, İRA-ETA-PKK, Baglam Yayıncılık, İstanbul, 1997, s. 85. 


Sonuç olarak 1984 yılına gelindiginde Kürtçülük temelinde PKK’nın kadroları olusturulmus, militanları yetistirilmis, yurt dısı baglantıları tamamlanmış 
ve bilâhare PKK’nın eylem alanı olarak seçecegi Güneydogu Anadolu zemini kısmen hazır hâle gelmistir. 

b. Sosyo-Kültürel Nedenler 

Kültürel degisim sosyal yasamda da birtakım degisimler meydana getirmekte, daha dogrusu sosyal yapıda kültürel degisim ile paralellik 
göstermektedir. Toplumda geçerli olan deger yargıları ve bunların benimsenisi zaman içerisinde degisikligeugramakta, söz konusu degerler çagın ihtiyaçlarına 
göre degismektedir. Ancak sosyal yapıdaki ve degerlerdeki degisim çok hızlı olursa ve toplumun genelini kapsayacak özellik tasımazsa, problemler baş 
göstermekte, sosyal dengenin bozulmasını gündeme getirmektedir. 

Tarih, dil, örf ve adetler, sanat ve edebiyat eserleri gibi kültür unsurları ulusal karakterlerin sürekliligini gösterir. Bunlar arasındaki gelismeci ve 
tekâmülcü bagın koparılması toplumda anormal belirtilerin görülmesine yol açar. Bu anormal belirtiler genellikle anarsi, siddet ve sosyal çözülme olarak kendini 
gösterir. Esas itibariyle de siddet ve anarsi taraftarları da özellikle kültür, dil, din, ahlâk, aile ile ilgili kavramlarda kargasalık yaratarak toplumu ve onu olusturan fertleri neyin dogru neyin yanlış oldugunu bilmeyecek bir duruma getirmek ve böylece kendi sundukları reçeteyi itirazsız kabul etmelerini saglamak amacını güderler. 

Çocugun sosyallesmesinde ailenin rolü tartısılamaz. Ancak ailelerin bu vazifeleri ni yeterince yerine getirememeleri, terörist veya siddet yanlısı kisilerin 
yetismesinde basamak olmaktadır. Ailelerin yasalara ve yerlesik degerlere baglı gençler yetistirememelerinin bir baska nedeni, siyasal kutuplasmanın artık 
ailelerin etkisini asacak ölçüde yabancılasmış gençler meydana getirmesidir. 

Ailenin bıraktıgı bosluk okullarda, yurtlarda, siyasal dernek ve kuruluslarda çok yogun olarak sürdürülen, ideolojik pompalama ile doldurularak, deyim yerinde ise programlanmış insanlar meydana getirmektedir. Yoksa hiç tanımadıkları toplulukları, ilgisiz çocukları ve kadınları öldürmek için saldırmak sosyallesmis, saglıklı düsünen ve duyarlı bireyler için kolay olmasa gerektir. 

Bölgenin sosyo-kültürel yapısını da dikkate alarak bu kapsamda asagıdaki sonuçları çıkarmamız mümkündür. 

Bölgenin kültür yapısı Anadolu’da var olan kültürden farklı degildir. Özellikle yörede dokunan halı ve kilimlere yansıtılmakta olan motifler Türk 
kültürünün özelliklerini tasımaktadır. İslamiyetten kaynaklanan kültür ögeleri söz konusu bölge için geçerli oldugu kadar bütün Türkiye için de geçerlidir. 
Bir baska ifade ile bölge, kültür yapısı açısından Türkiye’nin diger bölgelerinden farklılık arz etmemektedir. Ancak ran’a dogru yaklastıkça Fars, Irak ve Suriye’ye dogru yaklastıkça Arap toplumunun kültür özelliklerini de bulmak komsu olmaktan kaynaklanan kaçınılmaz bir sonuçtur. 

52 Ümit Özdag, Türkiye, Kuzey Irak ve PKK, Avrasya Stratejik Arastırmalar Vakfı Yayınları, Ankara, 1999, s.34. 

53 Ercan Çitlioglu, “Yunanistan, ASALA ve PKK’nın Ortak Düsmanı Türkiye”, Cumhuriyet Gazetesi, 8, 9, 10 Eylül 1998 



Devlet kurumlarının yeterince islevsel olmadıgı, egitim seviyesinin yetersiz oldugu bir ortamda; tarım ve hayvancılıkla geçinen yöre insanı, kisisel 
ve toplumsal haklarını güvence altında bulundurabilmek, doganın zorlukları karsında hayatta kalabilen aile birey sayısını azamîde tutabilmek adına çok 
çocuga ihtiyaç duymaktadır. 

Bölge, Türkiye’de nüfus artış hızının en yogun oldugu kesimdir. 19751980 yılları arasında Türkiye genelindeki ortalama nüfus artış hızı %2.06 iken, Siirt’te %3.17, Hakkari’de %4.19, Diyarbakır’da %3.56’dir.54 Yıllık nüfus artış hızından da anlasılacagı üzere özellikle Güneydogu Anadolu bölgesinde yogun bir genç nüfus mevcuttur. Bu sonuç, Türkiye’nin yetersiz ekonomik ve sosyal imkânları içerisinde faydadan çok zarar getirmistir. Bu durum özellikle gençlere yeterli egitimin verilememesine, gelir dagılımında adaletsizlige, sosyal imkânlardan yeterince istifade edememeye, gelir dagılımındaki makasın gittikçe açılmasına ve nihayet patlamaya hazır bir bombanın olusmasına neden olusturmustur. 

Cumhuriyet döneminde alınan sosyal tedbirler sayesinde zayıflatıldıgı iddia edilse de, yörenin ortak özelliklerinden birisi asiret yapısına sahip olmasıdır. Bu asiret yapısı her kademede elestirilen bir konu olmasına karsın, özellikle siyasi partiler tarafından vatandasa ulasmanın en kolay yolu olarak görülmüş ve agalık sisteminin ortadan kaldırılması yerine prim verilerek sosyal bir kurum gibi kullanılmıstır. Bu baglamda, asiret yapısı sisteminden ötürü 1984 
yılına kadar olan süreçteki isyanları Kürtçülük temeline dayalı isyanlar olarak yorumlayamayız. Çünkü, benlik duygusu gelismemiş olan ve asiret reisinin istekleri dogrultusunda hareket eden kisilerin, milliyetçilik bilinci ile hareket etmeleri mümkün görülmemektedir. 

Kürt milliyetçiligi var olabilir, ancak bu seviye asiret reisleri seviyesinin altına düsmemistir. 

Bölgede alevî, safii ve sünni mezhebine mensup insanlar yasamaktadır. 

İslamiyetin çok eslilige müsaade ediyor anlayısından hareketle, çok eslilik, erkek açısından gücün, bayan açısından güçlünün himayesinde olmanın psikolojisine bürünmüstür. Zaman içerisinde bölgenin gelenekleri arasında bir konu olarak yerini almıstır. Bu durum babanın, annenin ve erkek kardeslerin kız çocuguna bakış açısını olumsuz etkilemistir. Oysa toplumun bir yarısı yetersiz ve alınıp satılabilen bir esya gibi görünürken diger yarısının mükemmeliyetinden 
söz etmek mümkün degildir. Bu çarpık yapı, kendini yenileme egiliminde olan diger bölgeler arasındaki makasın açılmasına neden olan bir baska hususu 
olusturmaktadır. 1984 tarihinden itibaren Güneydogu Anadolu bölgesinde baslayan PKK terör örgütü eylemleri ve faaliyetleri, bölgenin yukarıda ortaya koydugumuz zafiyet alanlarını örgüt için faydalanılacak birer nokta olarak ele almış ve istifade etmistir. 

54 Basbakanlık Devlet statistik Enstitüsü, Türkiye statistik Yıllıgı 1981, Ankara, 1981, s.32. 

PKK terör örgütünün silahlı mücadeleye baslaması ve bilâhare olayın tabana yayılması ilk kez ortaya çıkan bir durumdur. Ancak bu katılımda gönüllülük, benimsemislik ve psikolojik mensubiyetten ziyade, terörün ruhuna uygun olarak, korku ve dehset yaratarak halkın katılımı saglanmıstır. Bunun sonucu olarak hemen hemen bütün asiretlerden terör örgütüne katılımlar olmustur. Baslangıçta dar bir kadro ile baslayan eylemler, yukarıda belirttigimiz hususlar bir araya getirilerek “ Kürt realitesi ”nin tanınması ( “Kürt realitesinin tanınması” ) noktasına ulastırılmıstır. 55

c. Ekonomik Nedenler ,

Ekonomik sartların zorlugu, insanları maddî yönden etkiledigi gibi psikolojik ve moral yönden de etkiler. Bu nedenle, toplumdaki dengesiz gelir dagılımı, terör odakları için yararlanılması gereken en önemli unsurlardan biridir. Konu propaganda malzemesi yapılarak, mümkün oldugunca istismar edilmeye 
çalısılmaktadır. Dolayısıyla, egitim verilmemis, cahil insanlar ekonomik eksikliklerden dolayı istismara çok müsaittirler. Arastırmalara göre eylemlere 
katılan militanların büyük çogunlugunu bu insanlar olusturmaktadır. 

Ekonomik ve sosyal hayattaki hızlı gelismeler birçok olumlu sonuçlar dogurmakla birlikte hassas dönemde bulunan bir gençlik kesiminde uyumsuzluk ve dengesizliklere de yol açabilmektedir. Ülkemizdeki temel koruyucumüesseselerin eksikligi veya yetersizligi bu uyumsuzlukları artırıcı rol oynamaktadır. Ekonomik gelir ve büyüme, sosyal bütünlesme ile desteklenmiyorsa sistem aksayabilmekte dir. 

Köylerden, varoslardan ve gecekondu semtlerinden gelen yoksul, yarı aç, çatısmacı, mutsuz ve ezilmiş ailelerin çocukları terör için en elverisli 
malzemeyi olusturmaktadır. Kısaca sefalet ve baskı, terörü doguran etkenlerdir.56 

Bununla birlikte, ülkede mevcut olan ve bir türlü giderilemeyen gelir dagılımı adaletsizligi de terörü körükler mahiyettedir. 

Genelde hayvancılıkla geçinen Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgesinin, Tarım ve hayvancılık temeline dayalı bir toplum yapısına sahip olan Osmanlı döneminde, ekonomik açıdan ülkenin diger kesimlerinden bariz bir farklılıgı olmadıgı, Cumhuriyet döneminde ise gelismekte olan Türk ekonomisine gerekli katkıyı saglayamadıgı gibi saglanan imkânlardan da yeterince istifade edemedigi, ancak bu durumun ülke genelinde birçok bölge ve kesim için de söz konusu oldugu degerlendirilmektedir. 

55 Cemal, a.g.e., s.268 (Hasan Cemal, 25 Kasım 2002 günü (E) Korg. Hasan Kundakçı ile yaptıgı söyleside Kundakçı Pasa, “Bu arada Özal’ın “Kanımda Kürt kanı var.” gibi sözleri, Demirel’in “Kürt realitesi” demesi, bunlar da moral bozucuydu. Kararlılıgı olumsuz etkiledi. “O zaman ben ne diye savasıyorum ki?” diye mırıldanmalar basladı. Durum üstünlügünün teröristlere geçtigi bir dönem 
yasandı 1990-1993 arası ...) 

56 Pulat Y.Tacar, Terör ve Demokrasi, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1999, s.51. 


ç. Egitim Sistemi ,

Hemen söylemek gerekir ki, egitim, insanların ve yıgınların, düsüncelerini ta köklerinden alıp degistirebilecek olan unsurların basında gelmektedir. Bugün ekilen ve yarın toplanacak olan fikir ve inançları anlayabilmek için, zemini yani tarlayı iyi incelemek gerekir. Bir ülkede gençlige verilen egitim imkânı, bu memleketin yarın ne olacagı hakkında geniş fikirler ortaya koyabilecek niteliktedir. 

Toplumların huzuru, egitimin her bakımdan bilimsel olmasına baglıdır. Dolayısıyla egitim ne kadar yeterli ve ne kadar yol gösterici olursa, fertler o 
kadar mükemmel ve faydalı, ne kadar yetersiz ve olumsuz ise, o derece ilkel ve zararlı olur. Ailenin, okulun, kurumların ve medyanın görevi, insana müspet 
karakter kazandırarak, onu, topluma hizmet için etkileyip yönlendirmek, devletin görevi ise, bu egitimi mümkün kılmak ve denetlemektir. Sunu göz ardı etmemek gerekir ki; yıkıcı unsurların önemle üzerinde durdukları ve öncelikle yararlanmak istedikleri yerler egitim kurumlarıdır.57 

Mustafa Aksoy’un, terör nedeniyle Dogu ve Güneydogu Anadolu’dan batıya göç eden insanlar üzerinde yapmış oldugu anketinde ortaya koydugu üzere, bir genelleme yaparak yöre insanının egitim seviyesinin oldukça düsük oldugunu söyleyebiliriz. Bu insanlardan üniversite tahsilli olanların sayısı %0.2, 
lise tahsilli olanların sayısı %0.3, ortaokul tahsilli olanların sayısı %2.5’lere kadar inerken, ilkokul tahsilli olanların oranı % 35.3’e, okuryazar olmayanların 
oranı ise % 50.8’lere çıkmaktadır.58 

Bölgede yasayan insanlar Türkiye’nin ve dünyanın degisen kosullarına ayak uyduramamıslar ve sürekli kapalı bir toplum içerisinde kalmıslardır. 
Egitimin verilememesinden ziyade algılanamaması, bölgenin batıdan gelen Türk, dogudan gelen Fars ( ran) ve güneyden gelen Arap (Irak) kültüründen 
etkilenmeye açık olması, arazi ve yılın büyük bir bölümünde etkili olan kötü hava kosullarının egitim ve ögretim kosullarını olumsuz etkilemesine neden 
olmustur. Cumhuriyet dönemi verilerine göre 2000 yılına gelindiginde Türkiye’nin okuryazar oranı %85.6 iken, Sırnak’ta okuryazar oranı %46.25 
(erkeklerde %65.80, kadınlarda %23.92), Siirt’te okur yazar oranı %59.30 (erkeklerde %77.17, kadınlarda %40.86)’dır.59 Bu konu bölgenin geçmisten beri süre gelen ortak sıkıntılarından birisini olusturmustur. 

Üniversite yıllarına kadar Tunceli’de Türk örf ve adetlerine göre yetisen ve bilâhare Tunceli Lisesini bitirerek 1973-1974 ders yılı döneminde Hacettepe 
Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Ekonomi bölümüne kaydını yaptıran Sahin DÖNMEZ; “Bu üniversitede "Millî sorun: Kürt sorunu" adı altında bazı yeni 
konuların tartısmaya baslandıgını ve bir ulustan söz edildigini anlattılar. Ben Kürtlerin bir ulus olarak kabul edilip edilemeyecegi konusuna yabancı idim. 
Türk kültürü ile yetismiş ailemden böyle bir terbiye almış oldugumdan, önce Kürtlerin bir ulus olarak varlıgını kabul edemedim. Ancak daha sonra benimsedigim Marksist düsüncenin etkisi ile Kürtlerin bir ulus olarak kabul edilmesi gerektigi görüsünü kabul ettim. Zaten birçok arkadasım benim gibi önce Komünizmi benimsedi ve sonra Kürt meselesini kabul etti. Bu strateji PKK’nın en büyük silahıdır. PKK bünyesine alınan insanların beyinlerine Marksizm ısıgında tarihi gerçekler saptırılarak Kürtçülük sırınga edilir.” 60 demektedir. 

57 Genelkurmay Baskanlıgı, Anarsi, Terör ve Uluslararası Terörizm, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2001, s.53. 

58 Aksoy, a.g.e., s. 145. 

59 http://www.gap.gov.tr/Turkish/egitim.html. 

60 http://www.diyarbakir.pol.tr/teror/terornedenleri.htm. 


PKK terör örgütünün Tunceli sorumlusu Yıldırım Merkit de sunları ifade etmektedir; “12 Eylül öncesi Türkiye genelinde oldugu gibi Tunceli’de de 
okullarda verilen egitim, gençligi gelecege hazırlamaktan çok uzaktı. Derslerin çogu ezbercilige dayanmakta idi. En önemlisi derslerden önce ögrencilere 
Marksist felsefe ögretilmekte idi. Liseden mezun olan ögrenci harita üzerinde Türkiye’nin bir akarsuyunu bile gösteremiyordu. Kısacası Tunceli lisesi o 
zamanlar bir egitim kurumu degil, Marksist felsefeye hizmet eden, komünist ve bölücü örgütlere militan yetistiren bir enstitü hâline gelmisti. Diger orta dereceli 
okullar, hatta ilkokullar bile Tunceli lisesinden farksızdı. Ögretmenlerin büyük bir kısmı çocuklara alfabeden önce, baglı oldugu örgütün sloganlarını ögretmekte 
idi. Bir toplumun kalkınması için mutlaka kavranılması gereken dersler, "burjuva kültürü burjuvaya hizmet eder" gibi gülünç iddialarla ögrencilere verilmekte idi. 
Bu anlayısa karsı çıkan ve sayısı çok az olan ögretmenler de fasist olarak nitelendirilerek ve dövülerek uzaklastırılırdılar.”61 

İnsan yasamında egitimin yeri, tartısılmaz bir öneme sahiptir. Toplumlar egitim sayesinde gelecegi yakalayabilmektedirler. Egitime yapılan yatırım uzun 
vadede kendisini olumlu olarak hissettirmektedir. Egitimsizlik ise cahillik demektir. Cahil insanlar baskaları tarafından kullanılmaya, basın veya diger 
vasıtalarla yapılan propagandalara karsı daha hassastırlar. Onları kullanmak ve yönlendirmek daha basittir. Bölgede faaliyet gösteren PKK terör örgütü bu 
konuyu da çok iyi tespit ederek kendi lehine kullanmıstır. Bu amaçla eylemlerini öncelikli olarak ögretmenlere ve okullara yöneltmis,ögretmenleri katletmiş 
ve okulları yakmıstır. Bu sayede çocukları daglara çekebilmek daha kolay olmustur. 

d. Psikolojik Nedenler 

Kisisel becerisi, yetisi, yetenegi yetersiz veya çalısarak statü kazanmak istemeyen tembellik egilimi olan insanlar, içinde bulundukları toplumsal durumu, konumu, rolü, yeri begenmezler. Toplum tarafından engellendiklerini; ilgi, sevgi, saygı görmediklerini düsünürler. lgi görmek, saygınlık kazanmak, kendilerini gerçeklestirmek için saldırgan davranıslara ve siddet eylemlerine deger ve yer veren davranış kalıplarını ve örneklerini kullanırlar. Bununla birlikte doyumsuzluk ve hüsran duyguları da terörizme yatkınlık egilimini artırır.62 

Terör örgütlerinin eleman kaynagının büyük bir çogunlukla 15-25 yaş arası gençler oldugunu görmekteyiz. Çocukluktan eriskinlige geçiş dönemi olarak ifade edilen bu dönem 13 ile 25 yasları arasını kapsar. Bu geçiş dönemi sırasında olması gereken hususlardan biri de benimseme duygusunun pekismesidir. 
Bu kavram, kisinin geçmisinin devamı ve bir gruba ait olma duygusunun bir karısımıdır. Kisinin kendi özünü ve cemiyet içindeki yerini bulması manasına gelir. Bu yılların esas sorularını, “Ben kimim?, Benim yerim neresidir?” gibi sorular teskil eder. 

61 Diyarbakır Polisi, a.g.y. 

62 Denker, a.g.e., s. 14. 

Teröre Neden Basvurulur? Bu soru belki de sorabileceklerimiz arasında en önemlisidir. Eger teröre neden basvuruldugunu bulabilirsek, onu kontrol 
etme sansımız da olabilecektir. “Terörün nedeni sudur” deme gücümüz yoktur. Çünkü farklı terör olaylarının arkasında özellikle farklı nedenlerin olması 
muhtemeldir. Bu farklıkları unutmadan bir ortak nokta aramaya çalıstıgımızda ''terörün bir insan davranısı'' oldugu olgusu, tek bir ortak nokta olarak karsımıza 
çıkmaktadır. 

Terörün nedeni kaynak paylasımı olabilir. Terör örgütleri kendi kaynaklarını (politik ve/veya ekonomik) artırmak amacıyla terör eylemlerine 
basvururlar ancak bu, onların neden barısçıl yollarla degil de, siddete basvurduklarını açıklamakta yetersizdir.63 

Terör ve teröristle ilgili çıkarsamaların yapılabilecegi önemli bir alan sosyal psikolojidir. Sadece sosyolojik, siyasi ya da ekonomik nedenler dısındaki 
daha “insanî” nedenlerin arastırılması bize terör hakkında birtakım ipuçları verebilir. Yapılan incelemelerin bir bölümü sorunun temelinde birçok psikolojik 
nedenlerin olduguna da isaret etmektedir.64 

Dünya üzerindeki varlıgını bireysel olarak degil de, baska insanlara referansla açıklayan bir insanın bu referans grupları dogrultusunda karar vermeye çalısacagı, gruba uyum gösterecegi ve tek basına yapamadıgı/yapmaya cesaret edemeyecegi eylemleri grup içerisindeyken rahatlıkla yapacagı bilgisi mantıklı gelmektedir. 

İnsan davranısları üzerinde çalısmalar yapan Tajfel ve Turner, insanların dogustan nesne, olay ve diger insanları sınıflama egilimi içerisinde oldugunu, bu egilimin, insanların, “biz” ve “onlar” olarak gruplasmalarına yol açtıgını ortaya koymustur. Konuyu teyit eder vaziyette, yaptıgı arastırmalarda kisileri gelisigüzel gruplara bölerek onlara gelisigüzel isimler veren Tajfel, bir süre sonra her grubun kendi özdesligini gelistirdigini ve diger grubu yargılamaya basladıgını görür. Ona göre, hangi gruptan isek, o grubu “iyi”, diger grubu “kötü” görme egilimi gelistiririz.65 

Dogru yöne kanalize edilememiş olan ve gençlik sorunları yasayan bir kısım gençlerin, olumsuzluk adına kullanılabilmesi her zaman söz konusudur. 

63 Kevin Lanning, “Reflections on September 11: Lessons From Four Psychological Perspectives”, Analyses of Social Issues and Public Policy, pp:27-34. (http://www.asap-spssi.org/pdf/asap021.pdf). 

64 Tacar, a.g.e., s. 50. 

65 Tajfel, H.&Turner, J.C., “An ntegrative Theory of ntergroup Conflict. n W.G. Ausiton (Ed.)”, The Social Pschlogy of ntergroup Relatios, Belmont, CA.:Wadsworth, 1979. 


Daha sonraki dönemde PKK terör örgütüne katılan gençlerin ortalama yaslarının 15-16 olması, terör örgütleri tarafından gençlerin gençlik psikolojilerinin kullanıldıgının teyidi niteligindedir. 


e. Dış Destek ,

Gerek Osmanlı gerek Türkiye Cumhuriyeti döneminde cereyan eden toplam 40 adet Kürt isyanından 9 adedinin Osmanlı/Türkiye’nin bir baska ülke ile mücadele hâlinde oldugu dönemlerde gerçeklestigini, bununla birlikte 11’inde dış güçlerin açık tahriki ve desteginin oldugunu “Kürt isyanları” bölümünde ifade etmistik. Bu destek 1939 yılına, yani 2’nci Dünya Savası’nın baslangıç yıllarına kadar devam etmistir. Savaş ve daha sonra Soguk Savasın belirsizlik ortamındaki yıllarında Türkiye’ye duyulan ihtiyaç yüzünden bir dönem bu destege ara verilmis, 1970’li yıllardan sonra yeniden canlandırılmaya baslanmıstır. 

1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı’nın gerçeklestirilmesinden hemen sonra, Ermeni terörü baslamıs, silah kaçakçıları Bulgaristan ve Suriye’de üslenerek Türkiye’yi silah deposu hâline getirmis, 1979 yılında terörist bası Abdullah Öcalan Suriye’ye geçerek himaye görmeye baslamıs, 12 Eylül 1980 yılında Türkiye’deki terör olayları doruk noktasına ulasmıstır. 

PKK hareketinin dogusunda, kuruldugu bölgede etkinligini artırmasında ve uluslararası boyut kazanmasında Suriye özel bir konuma sahiptir. Suriye, 
Türkiye’nin zararına olacak muhalif çabalara, ortam hazırlama ve himaye gösterme politikasına hiç de yabancı degildir. Müstakil bir siyasal güç hâlinde 
ortaya çıktıgı tarihten itibaren bu politikayı terk etmemistir. ngilizler tarafından Osmanlı egemenligine karsı gelistirilen bu politikada Arap milliyetçiliginin etkisi 
büyük olmustur. Milliyetçilik duygusu ile körüklenen ve savaş sonrası Arapları memnun etmeyen Türkiye-Suriye sınırı ile Hatay sorunu, düsmanlıgın canlı 
tutulmasında etkili olmustur. Buna Suriye ekonomisinde belirleyici olan ve Türkiye’den tecrit edilen Ermenilerin de eklenmesi bu politikalara zemin 
hazırlamıstır. 

İsrail, Irak’ta yasayan Kürtleri stratejik bir unsur olmanın ötesinde, İsrail’in bazı tarihî baglar ile baglı oldugu bir unsur olarak görmektedir. 1982’de Lübnan’ı yeni isgal etmiş olan İsrail’in Basbakan Yardımcısı ve Dısisleri Bakanı Samir, 1983’de Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK’ya yönelik harekâtını, “Türkiye’yi Kürdistan’ı isgal altında tutan devletlerden birisi”66 olarak niteleyerek olaya bakış açısını ortaya koymustur. 

10 Agustos 1920 tarihinde Osmanlı Yönetimince imzalanan Sevr Barış Anlasmasının Ermeni ve Kürtlere iliskin maddelerinde “Dogu Anadolu’da 
bagımsız bir Ermenistan Devleti kurulacak, bu devletin sınırları Amerika tarafından saptanacak.”, “Dogu Anadolu’da özerk bir Kürdistan Devleti 
kurulacak ve bir süre sonra bagımsızlıgını tam olarak elde edecek” 67   denmektedir. 

66 Özdag, a.g.e., s.188,189. 
67 Yılmaz Diktas, Gaflet, Dalalet, Hıyanet, Toplumsal Dönüsüm Yayınları, 2’nci Baskı, stanbul, 2003, s.28. 


Ermenilerin, Batı devletlerinin Kürt politikasında en önemli unsur oldukları birçok olay ve belge ile sabittir. Türk topraklarında hiçbir zaman bir devlet kurabilecek çoğunluğu sağlayamayacakları şuurunda olan Ermeni liderler, Kürt meselesine destek vermeyi en önemli politikaları olarak değerlendirmişlerdir. Başta ngiltere olmak üzere birçok devlet de Kürt meselesini bir Ermeni meselesi olarak görmüştür. Açık bir ifade ile Kürt adı verilen unsurlar bölgede kurulması düsünülen Ermenistan devletinin kurulusunu kolaylastırmak için bir araç olarak mütalâa edilmislerdir. Bu politikanın açık bir belgesi 17 Agustos 1919 tarihli Sir Arthur Hirtzel’in düsüncelerini, “ Kürt meselesi Ermeni meselesidir... İkisi ayrılamazlar.” 68  Şeklinde vurgulanmasıyla ifadesini bulmustur. 

PKK terör örgütü, Avrupa ile baglarını 1980 öncesi dönemde “ Sempatizan düzeyinde ” kurmus, 12 Eylül 1980 askerî müdahalesi ardından daha fazla zayiat vermemek ve dagılmayı önlemek için militanlarını yurt dısına çıkarma kararı almıstır. Bu karara istinaden militanların bir kısmı Suriye’ye kaçarken, bir kısmı da Avrupa’ya geçmek için en önemli ara konaklama yeri olarak Yunanistan’ı kullanmıslardır.69 

Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgesindeki terörün dogup büyümesinde, bölgenin, Türkiye’den toprak talebi olan Ermenistan ve Suriye’ye, 
Kürt nüfusun yogunluklu olarak yasadıgı ran, Irak ve Suriye’ye, Arap ülkesi olan Irak ve Suriye’ye komsu olmasının olumsuz etkisi çok büyük olmustur. 1978 
yılında, Kürtçülük gibi tarihî derinligi olan ve uygun bir zeminde dogan bebege, önce komsular, bilâhare Batı sahip çıkmaya baslamıstır. Bunun aracılıgıyla kimi 
ülkeler Sevr’in öngördügü Ermenistan ve Kürdistan’ı kurmayı; Suriye, Hatay’ı topraklarına katmayı; kimi Arap ülkeleri Türkiye’nin Arap kültüründen 
uzaklastırılmış olmasının hıncını almayı; Yunanistan, Ege ve Kıbrıs üzerindeki isteklerini kabul ettirmeyi; Rusya, sıcak denizlere çıkmayı; kimi ülkeler ise 

Türkiye üzerinden politik ve ekonomik çıkarlar elde etmeyi amaçlamıslardır. Bahse konu ülkeler, amaçlarının gerçeklestirilmesinde kullanılmak üzere, 
istikbal vadettigini degerlendirdikleri bu örgütün gelismesi için, uygun ortam ve destegi saglamıslardır. 

4. Sonuç 

Sonuç olarak, bölgenin 20’nci yüzyılın icaplarına cevap veremeyecek sosyo-kültürel yapısı, bu yapının ortaya koydugu sorunlar ve bu sorunların, 
devletin imkânsızlıklarının veya ihmalinin bir sonucu olarak dıssal bir bakısla “ Bölgenin kasıtlı olarak geri bırakıldıgı ” Şeklinde algılanmasına neden olmustur. 
1961-1980 yılları arasındaki dönemde Türkiye ortamı, 1961 Anayasası’nın özgürlükçü yapısı kötüye kullanılarak, devlet otoritesinin kayboldugu, fikir çatısmalarının silahlı çatısmaya dönüstügü, yasa dısı örgütlerin kurtarılmış bölgeler ilân ederek kendi otoritelerini kurdukları bir noktaya gelmistir. 

68 Çay, a.g.e., s. 510. 
69 Özcan,a.g.e., s. 289. 


Bu arada, 1978 yılında silahlı mücadele anlayısıyla kurulan PKK terör örgütü, benimsedigi strateji ile bölgenin sosyo-kültürel degerlerindeki zafiyetlerini (agalık sistemi, çok çocukluluk, egitim durumundaki yetersizlik, küçükbaş hayvancılıkla özdeslesen yasam tarzı, kız evlatlarının mal gibi görülmesi vs.), cografi yapıyı (sınır bölgesi olma, arazinin daglık yapısı) ve ekonomik kosullar daki yetersizlikleri istismar ederek örgüt stratejisi dogrultusunda kullanmıstır. 

Bu baglamda, Türkiye’ye hasım olan devletler, Türkiye’nin dengelerini sarsmak maksadıyla baslangıçta terör örgütünü kullanma politikası izlemisler, bilâhare bu politikalarını genisleterek, tarihte de defalarca yasandıgı üzere, Kürtleri kullanma politikasına dönüstürmüşlerdir. 

Bu inceleme neticesinde son söz olarak sunu söylemek mümkündür. Dogu ve Güneydogu Anadolu’da 1984 yılında baslayan PKK terörü, öncelikle sosyo kültürel degerlerdeki zafiyetlerin ve yetersiz ekonomik kosulların birikimi olarak ortaya çıkmıs, bilâhare bu olumsuz ortamın dış güçler tarafından kendi menfaatleri dogrultusunda kullanılmaya baslanmasıyla birlikte tırmanma egilimine girmistir. 

Türkiye topraklarında gözü olanlar, kendi ülke menfaatleri geregi olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne istemedigi seyleri yaptırmak isteyenler, Türkiye’nin güçlü bir devlet olmasından ziyade güçsüz bir devlet olarak varlıgını sürdürmesini kendi ülke çıkarları için daha uygun görenler geçmiste oldugu gibi gelecekte de Türkiye Cumhuriyeti’nin yumusak karnı gibi görülen Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgesindeki insanları kullanmaya devam edeceklerdir. 
Günümüzde de bunun net isaretleri mevcuttur. Bu topraklarda sonsuza kadar birlik, beraberlik ve huzur içinde yasamak azminde olan Türk halkı ve Türkiye 
Cumhuriyetinin Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgesinin ekonomik, sosyokültürel ve egitim sorunlarını içine alan bilimsel temellere dayalı bir politika olusturarak uygulamasının uygun olacagı degerlendirilmektedir. Böylece Batılıların, insan hakları, demokratiklesme gibi kavramları bahane ederek ülke içerisindeki Kürtleri kullanma politikaları da bosa çıkartılmış olacaktır. 


KAYNAKLAR: 

AKSOY, Mustafa;Sosyal Bilimler ve Sosyoloji, ALFA yayınları, stanbul, Ocak 2000. 

AKGÜL, Suat;“Dogu syanları (1806-1938)”, Journal of Army Academy, 4’üncü cilt, 2’nci sayı, Ankara,1994. 

Anabritanika, Cilt 14, s.188. 

AYDIN, Ahmet; Kürtler, PKK ve A.Öcalan, Ankara, 1992. Basbakanlık Devlet statistik Enstitüsü, Türkiye İstatistik Yıllıgı 1981, Ankara, 1981. 

BOZKURT, Muhsin; “Türkçe Dil Bayragmız” (http://muhsinbozkurt.net/turkiyegercegi/Turkcedilbayragi.htm ). 

BLAU, Joyce; “The Kurdish Language and Literature” 
( http://www.institutkurde.org/ kpweba/kurdora/llitt. htm ). 

BRUİNESSEN,Martin van; Kürtlük, Türklük, Alevilik, İletisim Yayınları, 2000. 

CEMAL, Hasan; Kürtler, Dogan Yayıncılık AS., İstanbul, 2003. 

ÇAY, Abdulhaluk; Her Yönü İle Kürt Dosyası, Levent Ofset Matbaacılık ve Yayıncılık Tic.Ltd.Sti., stanbul, 1994. 

ÇETİNER, Selahattin; “ Kürtlerin Tanıtılması ”, Harp Akademileri Bülteni, Temmuz 2004, Sayı 208. 

ÇETİNER, Selahattin; Sorunlarıyla Dogu ve Güneydogu Anadolu Gerçegi, Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetcik Vakfı Yayınları, Ankara, 2003. 

ÇİTLİOGLU, Ercan; “ Yunanistan, ASALA ve PKK’nın Ortak Düsmanı Türkiye ”, Cumhuriyet Gazetesi, 8, 9, 10 Eylül 1998. 

DENKER, M. Sami; Uluslararası Terör, Türkiye ve PKK, Bogaziçi Yayınları, İstanbul, 1997. 

DİRİCAN, Rahmi; Saglık Yönetimi, Türkiye’de Saglık Hizmetlerinin Gelistirilmesini Engelleyen Faktörler, Türk Tabipleri Birligi Merkez Konseyi, 1997 
http://www.ttb.org.tr ). 

Dogu Devrimci Kültür Ocakları Dosyası, Ankara, 1975. FANY, Messoud; La Nation Kurde et Son Evolution, Paris, 1933. 

FIRAT, M. Serif; Dogu İlleri ve Varto Tarihi, Millî Egitim Basımevi, Ankara, 1961. 
Genelkurmay Baskanlıgı, Anarsi, Terör ve Uluslararası Terörizm, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2001. 

GÜRSES, Emin; Ayrılıkçı Terörün Anatomisi, İRA-ETA-PKK, Baglam Yayıncılık, İstanbul, 1997. 

http://vizyon2003.tubitak.gov.tr/teknolojiongorusu/paneller/enerjivedogalkaynaklar/raporlar/raporedk.pdf. 

JENKİNS, Brian M.; International Terrorism: A New Mode of Conflict, California, Crescent Pubs., 1975. 

KUSTEPELİ, Yesim; Dokuz Eylül Üniversitesi sletme Fakültesi, İnternet sitesi.
www.deu.edu.tr/userweb/yesim.kustepeli/dosyalar/gelir-sbe.pdf ). 

KÜÇÜKSAHİN, Ahmet; Sırnak Asiretleri ve Terör, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1999. 93 

LANNİNG, Kevin; “Reflections on September 11: Lessons From Four Psychological Perspectives”, Analysis of Social Issues and Public Policy. 
(  http://www.asap-spssi.org/pdf/asap021.pdf  ). 

MACKENZ E, D.N.; “The Origins of Kurdish”, Transactions of the Philological Society, 1961. 

Milliyet Sanat Dergisi, Aralık 2002 sayısı. 

ÖZCAN, Nihat Ali; PKK (Kürdistan İsçi Partisi) Tarihi, deolojisi ve Yöntemi, Avrasya Stratejik Arastırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 1999. 

ÖZDAG, Ümit; Türkiye, Kuzey Irak ve PKK, Avrasya Stratejik Arastırmalar Vakfı Yayınları, Ankara, 1999. 

PAMUKOGLU Osman; Unutulanların Dısında Yeni Bir Sey Yok, Harmoni Yayıncılık, İstanbul, 2003. 

SEKBAN, M. Sükrü;Kürt Meselesi, Kon Yayınları. 

SEFEROGLU, Sükrü Kaya;Anadolu’nun İlk Sakinleri Kürtler, Türk Kültürünü Arastırma Enstitüsü. 

SÜKAN, Faruk; İhanetler Karsısında Türkiye, Ankara, 1995. 

SIRVAN, Dr.;Zamane Kurd/Kürt Dili, İstanbul, 1976. 

ÜSÜMEZSOY, Sener;Avrasya’da Devrim Türk Jeostratejisi, İleri Yayınları, İstanbul, 2004. 

TACAR, Pulat Y.;Terör ve Demokrasi, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1999. 
TAJFEL, H.&Turner, J.C.; “An Integrative Theory of Intergroup Conflict. in W.G. Ausiton (Ed.)”, The Social Psychology of Intergroup Relatios, Belmont, CA.:Wadsworth, 1979. 

TÜRKDOGAN, Orhan;Etnik Sosyoloji, Timaş Yayınları, stanbul, 1998. 

www.meteor.gov.tr/2003/iklim/turiklimi/turkiyeiklimi.htm. 

www.ntvmsnbc.com/news/180517.asp. 

www.ntvmsnbc.com/news/235880.asp. 

www.gap.gov.tr/Turkish/egitim.html. 

www.diyarbakir.pol.tr/teror/teror_nedenleri.htm. 

www.sinanoglu.net. 


http://docplayer.biz.tr/search/?q=OSMAN+PAMUKO%C4%9ELU&page=7


..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder