12 Mart 2016 Cumartesi

Şubat'ı Karşılarken





Şubat'ı Karşılarken


Yekta Güngör Özden



Zamanı değerlendirmek en yararlı yaşam kazanımıdır. Zamanı kötüye kullanmak, zaman geçirmek, zamanla yarışmak ya da zamana uymak biçiminde değişik söylemlerle nitelemeler zamanı doyurucu biçimde tanımlamaya yetmemektedir. Boşuna çabalar, gereksiz ve yararsız girişimler, toplumsal katkılardan kaçınarak kendi yalnızlığında kararmak ve küçülmektir. Etkinliklerde görev almak, tepkilerini uygar biçimde açıklamak, sanat ve spor olaylarını izlemek, araştırmak, sormak, uygulamak, birliktelik ve dayanışma içinde bulunmak çağımız insanının niteliklerini dokuyan öğelerdir. Yazarak, okuyarak ya da konuşarak bilgi edinmek ya da bilgilendirmek, tartışarak gerçeğe ulaşmak zamanı doyurucu kılar. Zaman yetersizliği insanın en büyük yoksunluğudur. Zaman bulamamak yakınması kimi özürlerin nedeni sanılsa da isteyince bulamamak söz konusu olamaz. Tembelliği asla hoşgörüyle karşılamayan çalışma olgusu, yaratıcılığın gücüdür. Zamanını iyi kullanmayan, kötü ortamlarda gereksiz oyunlar ve yararsız uğraşlarla geçirenler başta kendilerine, topluma zarar verdiklerini bilmelidir. Özellikle gençlerin 12 Eylûl dışlama sürecinin olumsuz sonuçlarını gidermek için bir araya gelmeleri, topluma uymaları, kimi kişilere ve kesimlere öncülük ederek sorunların çözümünden söz sahibi olmaları gerekir. Zaman yaşamla, yaşam zamanla değerlenir.

21 Ocak’ta Ankara Tevfik Fikret Lisesi’nde Prof. Dr. Talât Sait Halman, Osman Macit Söylemez ve değerli yazar Orhan Karaveli’nin konuşmacı olarak katıldıkları Tevfik Fikret etkinliğini izleyerek zaman boşluğu bırakmadığım, zamanı değerlendirdiğim için mutluluk duydum. Büyük Atatürk’ün esin kaynaklarının önde gelenlerinden büyük şair, ressam ve öğretmen Tevfik Fikret’i özellikleri, aile ilişkileri ve başarılı yöneticilikleri yönünden daha iyi tanımaya olanak veren konuşmalar örnek kişiliğiyle, tarihsel değerini de ortaya koydu. Şiirlerinin anlamı, amacı ve etkileriyle üstün yanlarını açıklayan konuşmacılar seçkin kişiliğini de belirterek günümüz sorunlarının çözümlerine de değindiler. Atatürk’le Fikret’in “ruh ikizleri” olduğu anlatıldı. Etkiler belirtildi. Öğrencilerin beğeniyle karşılanan soruları, aldıkları doyurucu yanıtlar izleyenlerin alkışlarıyla karşılandı. Siyaset, sanat, bilim bileşkesinin yaratıcılık gücüyle kazandırdıklarını kimse yıkamaz ve yok edemez. Anma toplantılarının, düşünce ve sanat etkinliklerinin önemini benimsetmek eğitim-öğretimin amaçlarından biridir. Toplumsal barışın ve gücün daha iyi düzeye gelmesi yönünden yararı büyük olan bu tür etkinliklerin yaygınlaşmasına önem verilmelidir.

Şubat ayının tarihimizdeki yeri önemlidir. Türkçe hutbe 3 Şubat 1928’de İstanbul’da okunmuştur. 5 Şubat 1938’de lâiklikle birlikte altı ilkenin Anayasa’da yeralmasını sağlayan 3115 no.lu yasa TBMM’nde kabûl edildi. 6 Şubat 1933’de Atatürk, Türkçe ezanı istemeyen gericilere karşı “Türk Gençliği, rejimin ve inkılâpların sahibi ve bekçisidir” dediği Bursa konuşmasını yaptı. 16 Şubat 1925’de Türk Tayyare Cemiyeti kuruldu. 17 Şubat 1923’de ekonomik bağımsızlığın önemini vurgulayarak açış konuşmasını yaptığı 1. İzmir İktisat Kongresi toplandı. 17 Şubat 1926’da 743 no.lu Türk Medenî Kanunu kabûl edildi. 19 Şubat 1932’de Halkevleri açıldı. 24 Şubat 1945’de Türkiye, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nı imzaladı. 24 Şubat 1992’de Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nu, 26 Şubat 1961’de önceki Millî Eğitim Bakanlarımızdan Hasan Âli Yücel’i yitirdik.

Prof. Dr. Muammer Aksoy ile gazeteci Uğur Mumcu’yu yitirişimizin Ocak ayına rastlayan yıldönümlerinde ikisiyle birlikte öbür yitirdiğimiz aydınlar da “Adalet ve Demokrasi Haftası” adıyla düzenlenen değişik etkinliklerle anıldılar. Gerici ve bölücülerin neden oldukları kıyımların iç ve dış kaynaklarını bırakıp tetikçilerinin cezalandırılmalarıyla yetinmek olanaksızdır. Günümüz iktidarının ve yandaşlarının kıyımlara ilgisiz kalmaları yanında kimilerinin gericileri aklama sayılacak açıklamaları da şaşkınlık yaratmıştır. Aydın kesimin dağınıklığı ve ilgisizliği de ayrı bir sorundur.

Dışarıdaki durum Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin protokola getirdiği koşullarla çıkmaza girerken Avusturya’da yaşayan Türklerin yarısının Avusturya hukukuna şeriat kurallarının eklenmesini istedikleri haberleri yanında Nijerya’daki din savaşından yüzlerce kişinin öldüğü bilgileri üzüntü vermektedir. Fransa burkayı yasaklamakta, kilise çarşafa anlayışla yaklaşılmasını isteyerek yandaş kazanacağını sanmaktadır. Afganistan, Pakistan, Türkiye görüşmeleri ve İran’ın yaklaşımı ilgiyle izlenmektedir.

Beyrut Büyükelçisi, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne getirilmiştir.

Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın babasının cenaze törenine katılmasına olur verilmediği haberi de üzüntü yaratmıştır. Burada Sayın Haberal’a bir kez daha başsağlığı diliyoruz.

Başbakanın, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun anlamlı ve haklı eleştirisine katlanamayıp yanıt verirken söylediklerini konumuyla bağdaştıramıyoruz. Anayasa değişikliklerinde Anayasa Mahkemesi’nin kabul ettiği, hukukçuların büyük çoğunluğunun katıldığı 367 oy zorunluluğunu ilk oylama sonucunda aramayı koruyarak TBMM de benimsedi. Toplantının başlamasındaki sayıda ayrılma oldu. Başbakan yanlışlık ve yanılgıdan kurtarıldığı için teşekkür edecek yerde alaya kalkışıyor.

Genelkurmay Başkanı’nın 25 Ocak’ta vicdanlara seslenerek yaptığı konuşmada “sabrın sınırına dayanıldığı” ve “sürdürülen araştırmalar için sabır gerektiği” sözleri anlamlıdır. “Devlete düşen görevlerin bulunduğu” sözleri de. Anamuhalefet liderinin değerlendirmelerinin uygunluğu da tartışılamaz. Orgeneralin yalanlaması, lânetlemesi, darbe kuruntularının gündemin ana maddesi olmasından utanıldığını ve Silâhlı Kuvvetlerin rahatsız olduğunu anlatması, darbe savıyla yatıp kalkan medya militanları Soros çocuklarının yüzünü kızartmaz. Daha neler çıkarıp yazacaklardır, göreceğiz.

Kitaplar

Tanınmış işadamlarımızdan Can Kıraç’ın, Yaşam, Eğlence, Sanat ve Tasarım dergisinin “.. Dünyaların Platformu 1 ” yayınları arasında çıkan Kolaj’ı ilgi toplayan değişik içeriğiyle beğeniyle karşılanmıştır. Emekli edebiyat öğretmenlerinden Bn. Yüksel Yumlu’nun “Kalbimin Çağlayan Damlaları” adlı, Atatürk şiirleri çoğunluklu yeni kitabında eşinin ve torunlarının şiirleriyle birlikte kimi öğrencilerinin kutlama yazıları da var.

Değerli hukukçu Erol Ertuğrul’un İleri Yayınları arasındaki ikinci kitabı “ Gerçekleri Gör Artık Ey Halkım” adını taşımaktadır. Toplumsal olaylara başarılı ve etkin yaklaşımlı yazılarını toplayan kitabı ülke sorunlarını eleştiren, çözümlerinin dayanaklarını belirten yönleriyle bir kez daha okunmaya değer.

Üç güzel ürünü de okurlarımıza salık veriyoruz.

http://www.turksolu.com.tr/269/ozden269.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder