12 Mart 2016 Cumartesi

2010 Görünümü





2010 Görünümü


Yekta Güngör Özden



İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti abartılı etkinlikleriyle sevinmeye çalışan toplumun burukluğu işçi eylemleriyle sürmekte, giderileceği yerde artmaktadır. Muhalefetin erken seçim sıkıştırmasına “Rüya görmeyin”, yanıtını veren iktidar hâlâ içeriği belirsiz, aldatıcı, oyalayıcı, ucu açık açılım direnmesiyle bildiğini okumaktadır. Giderek büyüyen işsizlik, dış ilişkilerdeki duraksamalar ve aksamalar, memurun, işçinin, emeklinin, engellinin, öğrencinin, ailelerin yakınmaları yayılmakta toplumsal tepkiler birbirine eklenmektedir. Toplumsal barışı sarsan partizanlık ve kadrolaşmadan dönülmemekte, üniversiteden sonra yargının tümüyle ele geçirilmesine çalışılmakta, Silâhlı Kuvvetlerin öneminin ve değerinin azaltılması çabaları dış dayatmalar ve işbirlikçi kışkırtıcıların desteğiyle hızlandırılmaktadır.

Boykotlar, sokakları ve alanları dolduran yurttaşların yakınmaları yanında sözde açılımların “terörden vazgeçireceği” beklentileri tartışılmakta, ekonomide çıkmaz sokakta olan iktidar, sağlık çalışanlarını güç duruma sokan, kendine yakın özel sağlık kuruluşlarına yarayacak ayrımcı tasarıları Meclis’ten geçirmeye uğraşmaktadır. Gazete sayfalarını, televizyon ekranlarını dolduran utandırıcı suç olaylarının artışıyla ilgilenip önlem almak, düzenlemeler getirmek unutulmakta, yaşam derdine düşen toplum giderek suskunluğa ve donukluğa düşmektedir. Ulusalcılık karşıtı olan ümmetçiler toplumu giderek daha çok ayrıştıran, kutuplaştıran girişimler içindedir.

Dokunulmazlık dosyaları Meclis’te yığılıdır. Anayasa suçlusu olarak cezalandırılan siyasal iktidar, kendini düzeltecek, suçlamaları uçaklaştıracak çabalar yerine siyasal amaçlı anayasa ve yasa değişiklikleri önererek kafasındaki düzene yaklaşmayı ummakta, adımlarını genişletip hızlandırmaktadır. Hukuksal düzenlemelerde aykırılıklar ve boşluklar giderilecek yerde iktidarın elini güçlendirecek antidemokratik yollar izlenmekte, hukuk ve hukukçular kullanılarak sonuç alınmak istenmektedir. Yargı bağımsızlığı, üniversite özerkliği, her alanda adalet bırakılarak iktidarı ne pahasına olursa olun sürdürmek eğilimine ağırlık verilmektedir. Anayasa suçlusu iktidarın iyileştirme yerine bozmaya yönelik anayasa değişikliklerini yapamayacağı, yaparsa sorumluluğunun daha büyük ve daha ağır olacağı, asla demokratik sayılmayacağı unutulmaktadır.

Siyasal önderler nutuk atmakla zaman doldurmaktadır. Başbakana, islâmiyete hizmeti nedeniyle verildiği yazılan Kral Faysal Ödülü hangi çizgide, hangi yönde ve yolda olunduğunun kanıtıdır. 1999’dan bu yana müslüman çoğunluklu ülkelere verilen bu ödülün Türkiye için, Türk demokrasisi için anlamı konuşulacak, tartışılacaktır. Ülkenin toplumsal, hukuksal, siyasal ve ekonomik sorunlarına çözüm getirememiş bir iktidarın dinsel nedenlerle ödül alan liderinin ulusal değil, kişisel özeliğiyle değerlendirildiği anlaşılmaktadır.

Sokak çocukları, kimsesizler, işsizler, özürlüler, hastalar, yaşlılar için gündemdeki sorunlar önemini yitiremez. Üniversite sayısını artırmakla eğitim-öğretim sorunları çözümlenemez. Anlayış değişikliği, devrimi olmadıkça, dinsel açılımlarla ılımlı islâm devleti için tarikatçılık ve mezhepçilikten vazgeçilmedikçe, feodal yapıya, aşiret ve cemaat düzenine karşı çıkılmadıkça hiçbir gelişme sağlanamaz.

Barış Meclisi ” adıyla toplanan ayrılıkçıların herkese verilmek istenenlere râzı olmadıklarını, kendileri için özel isteklerde bulunduklarını iktidar anlamak istemiyor. Kavga yaratıp teröre dayananların barış isteklerinin yapaylığı açıktır. Siyasal yasakların da parti ilişkilerinden başkası serbest anlaşılmaktadır. Toplantılara katılıp koyu siyasal konuşmalar yaptıkları yazılmaktadır. Yetkililer iktidarın ağzına baktığından işlem yapılmıyor. Apo yeni bahanelerle karışıklıklara start veriyor. Ödünler böyledir, verdikçe daha fazlasını isterler. Eylem şımarıklığı ve azgınlık Apo’yu taraf yerine koymaya dayanıyor.

AKP Genel Başkan yardımcısı Abdülkadir Aksu, siyasal inatlarını açıklıyor, kişisel yönden de bağlılığı vardır. Açılımı sürdüreceklerini, dönmeyeceklerini söylüyor. İlkeli olmak iyi ama ilkelerin “ilke” olması gerekir. Herkes için demokrasiyle kürtler için demokrasiyi ayırmak gerek. Kürtler, kürtçüler için özel düzen, kendileri gibi düşünüp inanç sömürüsü yapmayanları dışlama politikası yanlıştır. Anayasa değişikliklerinin biçim yönünden denetlenmesine bile karşılar. Başbakanın “Yargı kan ağlattı” sözü ile İstanbul Belediye Başkanı K. Topbaş’ın “Her yargı kararının uygulanması gerekmez” sözü çağdışı anlayışın açıklanışıdır. M. A. Ağca’nın salıverilmesi şovu utandırıcıdır.

Yargılamayı yapan Ergenekon Mahkemesi’nin sorularına gelen yanıtların bombalar ve plânların kanıt olarak varlığını geçersiz kıldığı anlaşılmaktadır. Sav, hızla çökmekte, buna karşı kimi tutukluların salıverilmesi oyçokluğuyla önlenmektedir. İlerde hukuk tarihi yazılırken Ergenekon soruşturma ve kovuşturması nasıl değerlendirilecek bilinemez. İnsanların sağlığına, yaşamına mal olan işlemler, inan, güven, bağlılık sarsıcı uygulamalar, organlararası ilişkileri olumsuz etkileyen izleme, dinleme ve aramalar derslerde örnek olarak değerlendirilecektir. Yargıtay Başkanı’nın Hukuk Kurultayı’ndaki haklı yakınması üzerine 19 Ocak’ta seçimleri yapılan Yargıtay üyelerinin uzlaşmayla seçildiği, Adalet Bakanlığı’nın istemlerinin de yerine getirildiği anlaşılmaktadır.

İktidar yalakalığına soyunmuş medya kesimiyle, yansız olduğu sanılan basının yönetim değişikliği sonucu iktidara yaranma ve yanaşma çabaları ibretle izlenmektedir. İnsan ahlâkı ve basın ahlâkı yönünden yalancı ve iftiracılarla yalakaların birbirinden farkı yoktur. Türkiye son yedi yılda toplum ve birey değerleri yönünden de çok kötülük gördü, zarara uğradı, yitik verdi. Daha kötü durumlarla karşılaşacağımızdan korkarım. Saygınlığını ve güvenirliğini yitiren medya kesimi karşısında bir-iki gazetenin, iki-üç derginin varlığı önem taşımaktadır. Yansızlık basının karakteri iken zayıflığı sayılmaktadır. Yazık.

Kitap

Sıcak dostluğu, sanatçı nitelikleriyle unutulmaz yeri olan şair-yazar Hasan Mercan’ı yitirdiğimizde çok üzülmüştüm. 2004’de hazırladığı “Kosova’da Hep Ayrılık Vardı... Kör Ağa Sokağı – 1” adlı öykü kitabını armağan ettiler. Okurlarımıza salık veriyorum.

http://www.turksolu.com.tr/268/ozden268.htm


...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder