MUSUL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MUSUL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mart 2021 Pazartesi

İRAN VE SURİYEDEKİ TÜRKMEN KARDEŞLERİMİZ.,

İRAN VE SURİYEDEKİ TÜRKMEN KARDEŞLERİMİZ.,


Prof.Dr. Sait Yılmaz 
22 Mart 2019 


     Irak ve Suriye’deki Türkmen kardeşlerimizi unutmayalım.. 

Giriş 

     Hafta içinde yaptığımız Irak ve Suriye Türkmenleri Kongresi ile iki ülkedeki Türkmen kardeşlerimizin liderlerini, sahadan bilgi alan çeşitli akademisyen ve gazeteci arkadaşlarımızı ağırladık. Neler olup-bittiği ile ilgili bilgilerimizi tazeledik, görüş alışverişinde bulunduk. 
Türkiye‟de Türkmen kimliği ve yaşadığı sorunlar ile ilgili önemli bir bilgi açığı var. Irak ve Suriye‟de yaşayan Türkmenler, 1923 yılına kadar aynı ülkenin (Osmanlı) vatandaşı olduğumuz, bizim gibi Oğuz kökenli Türk kardeşlerimiz. Kader pek çok coğrafyada olduğu gibi bizleri fiziken ayrı düşürse de gönül bağlarımız ve ortak umutlarımız devam ediyor. 
Türkmen kardeşlerimiz için yaşadıkları ülkelerde durum uzun zamandır iyiye gitmiyor, hatta varlıklarının hiç olmadığı kadar tehlikede olduğunu söyleyelim. Bunları size aşağıda rakamlarla anlatacağım. 1990 yılından beri Türkmen kardeşlerimizle ve bölgedeki istenmeyen oluşumlar ile ilgili önümüze pek çok fırsat çıkmasına rağmen bunları değerlendirmedik. 

 Irak ve Suriye‟deki Türkmen kardeşlerimiz için bir şeyler yapmak konusunda geç 
kalmışta olsak da hala yapılacak çok şey var. İki ülkede de Türkmen varlığı hemen hemen silinmek üzere. Kamuoyunda az bilinen bir harita var; „Türkmeneli bölgesi‟ yani tarihi olarak Türkmenlerin hâkim olduğu bölgeler. Bağdat‟tan başlayıp Irak‟ın kuzeyinde Kerkük ve Musul‟u da içine alıp, oradan Suriye‟nin kuzeyinden Halep‟e ulaşan bir Türkmen hilalini temsil ediyor. İşte bu hilali şimdi Batılılar PKK terör örgütü ve işbirlikçisi Barzani yönetimi ile dolduruyorlar. Türkiye‟nin vizyonu Türkmen kardeşlerimizin kimliğinin ve haklarının korunması olmalıdır. Bunun için ne Irak‟ı ne Suriye‟yi bölmeye gerek var. Türkmenler, her zaman en barışçıl toplumlardan biri oldu. Bu ülkelerin bütünlüğü içinde Türkmenlerin hakları 
korunabilir. Aksi takdirde Suriye de Irak gibi olabilir. Neler oldu, hangi aşamada yız, neler yapmalıyız; özetleyelim. 

Federal Irak’ta Türkmenlerin adı yok.. 

 Birinci Dünya Savaşı'nda müttefikleri yüzünden mağlup sayılan Osmanlı 
İmparatorluğu, 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması ile savaşa son verdi. Yapılacak barış anlaşması için Mondros‟un imzalandığı gün savaşın durduğu hatlar esas olacaktı ama İngilizler savaşa altı gün daha devam edip, Kerkük ve Musul‟u da içine alan bölgeyi de işgal ettiler. Son Osmanlı Mebusan Meclisi‟nin, 28 Ocak 1920'de yaptığı toplantıda kabul ettiği "Misâk-ı Milli", Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında yapılan tüm işgalleri reddediyordu. 

Atatürk, Lozan öncesinde 13 Ekim 1922'de yabancı basına verdiği demecinde "Avrupa'da İstanbul ve Meriç'e kadar Trakya, Asya'da Anadolu, Musul arazisi ve Irak'ın yarısı, Makedonya'yı ve Suriye'yi terk ettik. Fakat artık arkada kalan ve sırf Türk olan her yeri ve her şeyi isteriz. 

Bunları kurtarmaya azmettik ve kurtaracağız" demişti. 

1924'te Meclis‟te dağıtılan haritaya göre (Harita 1) Batum, Halep, Rakka, Deyr-i Zor, Musul ve Kerkük (Revandiz, Erbil) gibi bugün Türkiye sınırları dışında olan vilayetler Türkiye toprağı olarak gösterilmektedir 1. İngiliz kontrolündeki Milletler Cemiyeti 1925 sonunda Musul'un Irak'ta kalmasına karar verdi. Türkiye, tüm hoşnutsuzluğuna rağmen içeride bekleyen ekonomik ve sosyal sorunlar yüzünden 05 Haziran 1926‟da İngiltere ile yapılan anlaşma çerçevesinde, Milletler Cemiyeti kararını tanıdı. Ancak, Atatürk, Misak-ı Milli sınırlarını Türk dış politikasının yükümlülük alanı olarak tespit etti. 

Harita 1: Misak-ı Milli 


 1926 Ankara Antlaşması ile Musul vilayetinin Irak sınırları içinde kalması neticesi 
Irak vatandaşı olan Irak Türkleri, antlaşmayla beraber Irak devletinin asli ve kurucu üç unsurundan biri olmuştur. Ancak, sahip oldukları haklar hep kâğıt üstünde kalmıştır. 1959 
Kerkük Katliamı yeni bir dönemin başlangıcı oldu. 1972‟de Irak hükümeti, Türkçe eğitimi ve Türk medyasını yasaklarken, Baas rejimi de 1980‟de kamusal alanda Türkçe‟nin kullanımına fırsat vermedi. Türkmen aydınları arasında öne çıkmış isimler 1980‟de idam edilmiştir 2. 
Amerikan işgali sonrası 1990‟lı yıllarda Türkmenler siyasi örgütlenmeye gittiler. 1995‟te Irak Türkmen Cephesi (ITC) kuruldu. 1957 yılındaki Irak nüfus sayımına göre Irak‟ta 2,5 milyon Türkmen yaşamakta idi. Türkmen nüfusu; 28 milyon olduğu tahmin edilen Irak nüfusunun % 12‟sine tekabül etmektedir. 
Günümüzde 3.5 milyon nüfusu ile Türkmenler Irak‟taki üç önemli etnik unsurdan 
biridir. Irak‟ın her bölgesine yayılmış olan Türkmenler en çok Irak‟ın kuzeyinde Kerkük, Erbil, Selahaddin, Musul ve Telafer‟de yoğun olarak yaşamaktadır3. 2003 yılı sonrası yaşanan olaylar nedeni ile Harita 2‟de görülen Türkmen bölgesi kaybolmuş, geride bölük pörçük Türkmen toplulukları kalmıştır. Irak‟ın kuzeyinde Kürtlerin devlet kurma istekleri Türkmenlere olan saldırıları arttırmış ve birçok katliam gerçekleşmiştir: Tuzhurmatu (2003), 

Telafer I (2004), Telafer II (2005), Musul (2005), Yengice (2006), Karatepe (2006), Kerkük Terör (2006) katliamları bunlara örnektir ve maalesef bu katliamlar hâlâ daha devam etmektedir. 
 Amerikan askerlerinin 2005 yılında yaptığı Irak Anayasası ile Parlamentodaki 329 
sandalye ve önemli konumlar (başkanlık, başbakanlık ve hükümet sözcülüğü) mezhepsel olarak dağıtılmış durumdadır. Kürtlere başkanlık, Şiilere başbakanlık ve Sünnilere hükümet sözcülüğü verilmiştir. Irak‟ın kuzeyinde kurulan Kürt yönetim bölgesinin kendi parlamentosu ve başbakanı var. Kürtler kadar nüfusu olan Irak Türkmenlerin ise ne diğer azınlıklar gibi parlamentoda sandalye hakları var ne de Irak yönetiminde bir konuma sahipler. Türkmenler son seçimlerde Kerkük‟te Irak Türkmen Cephesi‟nden 2, Şii gruplar içinden 7 milletvekili çıkardılar. Ancak, 100 bin nüfuslu Hıristiyanlar bakanlık (Adalet) alırken, Türkmenlere bir bakanlık bile verilmedi. Irak nüfusu, 2018 yılında 39 milyon kişidir. Türkçe konuşan (Türkmen) sayısı; resmi olarak 1.5-1.8 milyon kişidir. Bunlara resmi olmayan 750 bin -1 
milyon kişi ilave edilmelidir. Türkmen bölgeleri dışında yaşayan ve Türkçe konuşmayı yararına görmeyen 500 bin kişi daha ilave edilmelidir. Irak‟ta Türkmenler yok sayılmaya çalışılmaktadır. 

Harita 2: Irak Demografisi Türkmenler (2001 ve 2019) 

Not: Soldaki haritada 2001 yılında Irak’ın kuzeyindeki Mavi Bölge Türkmen bölgesi iken, sağdaki haritada ise bugün sadece Kırmızı bölgelerde Türkmen nüfus yoğunluğu kalmıştır. 
 Sorunun temelinde Türkmen bölgelerinde petrol olması yatmaktadır. ABD destekli Barzani yönetimi; Türkmen nüfusu güneye kaçırtarak, petrol bölgeleri başta olmak üzere Irak‟ın kuzeyinde referandum ile Kürt devletinin yaşaması için gelir kaynağı yaratmak, diğer bir ifade ile bizim topraklarımız olan Kerkük ve Musul‟a el koymak istemektedir. 

Suriye’deki Türkmenler de buharlaştılar.. 

 Daha Anadolu‟da yerleşmeden önce ilk Selçuklu Devleti Suriye‟de kuruldu. 
Dedelerimiz Anadolu‟ya en az İran kapısı kadar Suriye, özellikle Halep üzerinden girdiler. 
Bugünkü Şam Camisi, Selçuklu dönemine aittir. Esat zamanında Türkçe türkü 
söyleyemezdiniz, aşırı Arap milliyetçisi baba Esat zamanında Türkmenler büyük baskıya uğradılar. Türkiye‟ye yakın sınırlarda yaşayanlar güneye göç ettirildi, buralara bugünkü PKK‟nın tabanı olan nüfus yerleştirildi. Osmanlı dönemine ait tarihi eser bırakılmadı. 
Suriye‟de iç savaş çıkmadan önce Türkmenlerin bir etnik kimliği yoktu. Suriye rejimi onları Türkiye‟nin bir uzantısı olarak görmüş, Türkçe kitap, kaset vb. her şey yasaklanmıştı. 
Ekonomik bakımdan ve eğitim seviyesi olarak en geri durumda bırakıldılar. İdlib ve Afrin ile birlikte Fırat Kalkanı bölgesi de Araplaştırılırken Türkmenler Suriye genelinde buharlaştılar. 
2011 yılına göre Suriye‟deki Türkmen nüfusu (3.5 milyon) %90 azaldı veya kayboldu. 

Suriye‟deki Türkmen sayısı 3.5 milyon (%15.2) civarındadır. Bu Türkmenleri üç gruba ayırabiliriz (Harita 3); 

(1) Türklük bilinci olup, Türkçe konuşanlar (1.5 milyon), 
(2) Türklük bilinci olup, Türkçe bilmeyenler (1 milyon), 
(3) Türklük bilincini kaybetmiş ve Türkçe bilmeyenler (1 milyon). 

C:\Users\TOSHIBA\Desktop\suriye-turkmen-nufusu-harita.jpg

Türkmenler yedi bölgeye dağılmış olduğu gibi, bu bölgeler içinde de dağınık durumda kaldılar. Türkmenlerin Suriye içi dağılımı aşağıdaki gibi idi; Halep (1 milyon 250 bin), Hama ve Humus (1 milyon), Bayır Bucak (Lazkiye) (250 bin), Şam (750 bin), Golan (40-50 bin), 
Rakka (50 bin), İdlib (50 bin). 
Harita 3: Suriye’de Etnik durum 

Bu gruplardan ilk ikisi bugün daha çok muhalif grupların bölgeleri (İdlib, Humus) 
içinde ya da Türkiye‟ye gelmişlerdir. Üçüncü grup ise çoğunlukla Esat güçlerinin (Halep, Hama) kontrolü altındaki bölgelerdedir. 
Suriye‟deki iç savaşta on üç milyon insan diğer ülkelere göç etti ya da ülke içinde yer değiştirdi. Dört milyon Suriyeli Türkiye‟ye geldi. Kuşatılmış bölgelerde varlığını sürdürmeye çalışanlara ilaç gitmiyor, bu da BM‟nin acizliğinin göstergesidir. Savaş öncesi Türkmenler tüm Irak‟ta önemli nüfus bölgeleri oluşturmuşken, bugün sadece Halep‟in kuzeyinde ve Fırat Kalkanı bölgesinde az bir Türkmen varlığı kaldı. Bugün Suriye’deki Türkmen mevcudu yaklaşık 350 bin kişi civarındadır. Sadece 10 bin Türkmen Avrupa‟ya gitti. Toplama bir milyon nüfusa sahip YPG/PKK bölgesin de devlet kurulmaya çalışılırken, Suriye‟deki Türkmenler sahipsiz ve ne istediğini bilmiyorlar. 

Türkiye‟ye gelen 4 milyon Suriyeli yanında 500 bin civarında Türkmen var. Suriye 
Türkmenleri en çok İstanbul (300 bin), Antep (50 bin), Osmaniye (50 bin), Hatay (30-40 bin), İzmir (20 bin), Malatya (20 bin) ve Konya‟da (15 bin) yaşamaktadır. 150 bin civarında Suriyeli Türkmen‟in Lübnan‟a göç etmek zorunda kaldığını da not edelim. 
Savaş nedeni ile Fırat‟ın doğusunda boşalan yerlerde suni bir Kürt haritası oluşturuldu. Kobani kelimesi, Birinci Dünya Savaşı öncesi bölgede faaliyet gösteren Alman demiryolu şirketi için verilen isimdir. Şirket anlamındaki „company‟ kelimesinden gelmektedir. 

Bölgedeki tüm Kürtçe isimler uydurmadır. Bu bölge için kullanılan Arap Pınarı (Ayn el Arab) ismi aslında iki kardeş Türkmen adını taşıyordu; burada su kaynaklarının bolluğundan dolayı Ali Pınarı ve Mürşit Pınarı isimleri vardı. Onca zorla göç ettirmelerin ve demografi değiştirme çalışmalarından sonra bölgede hala 8 Türkmen köyü bulunmaktadır. 

Gelinen aşama.. 

 Türkmenler, her türlü baskı, demografik yapıyı bozma çalışmaları ile karşı karsıyadır. 
Bugün Irak‟ta Türkmenlerin 5-6 siyasi partisi, yüzlerce Sivil Toplum Örgütü ile geniş bir örgütlenmesi var. Türkmenlerin, almış yıllık siyasi mücadelesi devam ediyor. Misak-ı Milli içindeki Türkmenlerin bölgeden kaçması ile sorunun kökten çözüleceğini düşünmek yanlıştır. 
1990 yılına kadar gizli olan mücadelemiz, bu tarihten sonra siyasi parti olarak tanınmış bir şekilde devam etmeye başladı. Türkmen bölgelerine dönüşler var ama çok yetersizdir. 
Türkmenler, Kerkük‟ün idaresinin Türkmenlere bırakılmasını yani Vali‟nin Türkmen olmasını istemektedir. Zaten Kerkük merkezinde Türk nüfus daha fazladır. 
Irak Türkmen Cephesi (ITC), Türkmen mücadelesinin bayraktarlığını yapan, en büyük siyasi kuruluştur. Ancak, ITC‟nin daha çok ülke tarafından tanınması için gayret sarf edilmelidir. Suriye ve Irak‟ta Türkmenler için ancak, 2017 yılında sonra bazı görünen iyileşmeler başladı ve bunun devam etmesi gerekir. Yaşanan o kadar kötü dönemden sonra Türkmenler mücadeleye sıfırdan mücadeleye başladı. 25 Eylül 2017‟de Barzani tarafından Kerkük‟te yapılan gayrimeşru referandumun tanınmaması Kürt Yönetim Bölgesi için bir tokat oldu. 
 Türkiye‟nin kontrolündeki Fırat Kalkanı ve Afrin bölgelerinde iki sene önce IŞİD ve PKK terör örgütü vardı. Afrin ele geçtikten sonra görüldü ki buraya çok uzun sürecek bir savaş için önemli savunma alt yapısı kurulmuş. Anlatmak istediğimiz Afrin‟in savunması değil, buradan denize çıkış için Hatay‟ın ele geçirilmesinin planları yapılmış. Her şeye rağmen Fırat‟ın doğusundaki PKK terör örgütü temizlenmedikçe Türkiye için tehlike geçti denemez. YPG/PKK buralarda yabancı güç olarak görülüyor ve halk onlardan nefret ediyor. 
Kandil‟den gelen birileri buraları baskı ile yönetmeye çalışıyor ama halk onlardan kurtulmak istiyor. 
 ABD ise çekilmek yerine bazı Arap ülkeleri ile burada yeni bir stratejiye geçti. 
Yapılmaya çalışılan şey PKK‟yı Araplar ile birlikte meşrulaştırmak. Petrol bölgesi Rakka, PKK işgali altında ve ABD‟nin vekil savaşının aktörü olmaya devam ediyor. Rakka‟nın işgalini aslında Batılı güçler yaptı ama PKK‟yı buraya davet edip, kontrolünü verdiler. 
Amerikan projesi ilerliyor, Arap askerleri sızıyor. Amerikalılar, Irak gibi Suriye‟yi de federasyon çamuruna düşürmek yani özerk bölgeler ile istikrarsız bir ülkeye dönüştürmek istiyorlar. 
 Burada Türkiye‟deki Suriyeli göçmenler için bir paragraf açalım. Gelen Suriyeli 
göçmenler ile birlikte Gaziantep ve Urfa başka bir şehir oldu. Suriyelilerin olduğu şehirlerde hayat tarzı değişti. Sorulduğunda gelenler, “Suriye’nin Türkiye’ye göre çok geri kalmış olduğunu, orada halkın vergi vermeyi ve bankayı bilmediklerini” anlatıyorlar. “Türkiye’deki hayata ve çalışmaya alıştıklarını, şirket kurmasını öğrendiklerini” söylüyorlar. Suriye‟de iken işe erken gitmezlermiş çünkü çok geç yatarlarmış. Suriyeliler için Türkiye‟de artık dükkânlar daha uzun süre açık kalıyor. İnsanlar farklı yemek çeşitleri için Suriye lokantalarına ve tatlıcılarına gidiyorlar. Diğer yandan bu şehirlerde insanların giyim tarzları ve görünümleri de değişti. 
Suriyeli misafirlerimiz büyük oranda dönmek istemiyorlar. Onlara göre Türkiye‟de 
hayat güzel ve para kazanmak için çok şansları var. Çocukları burada eğitime başladı, burada doğan çocukları sadece Türkçe konuşuyorlar. Çocuklarının iki dile sahip olmasını istiyorlar. 
Peki, Suriye‟deki terör unsurları Türkiye‟ye göç eder mi diye soruyorum. Cevap; “Suriye’de terör yoktu onları Amerikalılar getirdi” diyorlar. Bazı detayları yazamıyoruz. Suriyelilerin Türkiye‟ye entegre olmaları kolay çünkü din sorunu yok, gelenekler benzer. Tek sorun dil ve bu da zamanla aşılacak bir olgu. Türkiye, 2019 yılını sosyal uyum yılı ilan etti. 

Büyük oyun ve alınacak dersler.. 

 Büyük Oyun açısından baktığımızda Ortadoğu‟da Suriye ve Irak üzerinden pek çok büyük devletin karşılıklı birbirini by-pass (izole) etme stratejisi uyguladığını görüyoruz. ABD, Suriye ve Irak‟ın kuzeyinde Kürtler üzerinden Türkiye‟yi Ortadoğu‟dan izole etmek ve Doğu Akdeniz‟e gelecek enerji hatlarını kontrol altına almak istiyor. Rusya, Avrasyacılık stratejisi içinde Afganistan‟dan sonra Doğu Akdeniz‟de de ABD‟nin önünü kesmek ve buralardan çıkarmayı planlıyor. Rusya‟nın enerji kartı Suriye ve Ukrayna‟da kendi çıkarlarına odaklanmış durumda ve ittifakları her an değişebilir. Çin ise „Tek Yol Tel Kuşak‟ ile sadece Rusya‟yı güneyden kuşatmayı değil, Doğu Akdeniz‟e kadar uzanmayı hedefliyor. 
 Ortadoğu‟da ise Suudi Arabistan, petrol ihraç etmek için tankerleri ile Basra ve 
Hürmüz Boğazlarını dolanmak zorunda ve bu yüzden en büyük tehdit olarak İran‟ı görüyorlar. Bu kavga son yıllarda Yemen üzerinde (Kızıldeniz‟de) Bab-El Mandab‟ın kontrolü için savaşa dönüştü. Suudiler için İran‟a karşı Suriye alternatif bir çıkış güzergâhı olarak görüldü. Bütün bu stratejilerin kesişme noktasında bölgenin en güçlü devleti olan Türkiye‟nin Ortadoğu‟dan izole edilmesi planları var. Afrin üzerinden Hatay‟ın işgali planı bunun bir parçası idi. 

 Suriye‟deki oyun; demokrasi, insan hakları, diktatörü kovma gibi algı yönetimi 
üzerinden, büyük güçlerin kendi aralarındaki çıkar kavgaları için bölge ülkeleri ve vekil güçleri kullanmaları ile şekillendi. Bunların hepsinin arkasında ise üst akıl yani küresel sermayenin çıkar savaşı ve kurdukları düzenekler var. Suriye, Ruslar için ikinci bir Afganistan olabilirdi ama hiçbir tarafın kazanmadığı bir barışı en çok İsrail istedi. 
 İsrail, Suriye‟de askeri tehdit olmayacak kadar güçsüz bir Esat yönetimi istiyor. Bu yüzden, Baas ağırlıklı bir rejimi çıkarına görüyor. Rusya ile arka kanal diplomasisi kurarak İran ve Hizbullah‟ı Suriye‟de devre dışı bırakmak istiyor. Hizbullah‟ın Golan ve etrafında varlığına son vermek için kontrol bölgesi kurdu. Suriye‟de Müslüman Kardeşleri istemeyen İsrail, en başından beri IŞİD‟i destekledi. IŞİD‟in arabaları yakın müttefiki Neçirvan Barzani‟nin ortağı olduğu Toyota‟dan geldi. İsrail, Golan‟daki IŞİD militanlarına aylık 5 bin $ maaş verdi, hastanelerinde tedavisini sağladı. İsrail, YPG/PKK‟yı hem İran‟a hem de 
Türkiye‟ye karşı kendi deyimi ile „siper‟ olarak görüyor. 

 Batılıların yaratıcı kaos dedikleri strateji, bölgenin parçalanması, güç odaklarının 
ufalanması için vekil güçler bulmaya, demokrasi ve azınlık hakları görüntüsü altında federasyonlar kurmayı öngörmektedir. Son olarak şunu söyleyelim; ABD ve Rusya, Türkiye olmadan burada adım atamazlar, bizi ikna etmeden ne kalabilirler ne de etki sağlayabilirler. 

 Suriye ve Irak‟tan alınacak önemli dersler var. Bunların başında bir bölgede etkili 
olmanız için elinizin altında kullanabileceğiniz bir nüfus olması geliyor. Çünkü savaş stratejisinin temelinde rakibi askeri olarak yenmekten çok bölgenin kontrolü için etkin bir güç olmak yatıyor. Bu nüfusu bulamayan ülkeler ABD‟nin yaptığı gibi bir etnik grubu satın alıyor, terör için kullanmak üzere vaatlerde bulunuyor. 
 Son gelişmeler bize gücün dört kategorisi kapsamında şu sonuçları sağlamaktadır; 
 - Askerinle olmadığı yerde söz sahibi olamazsın. (Sert Güç). 
- Kurumlarınla olmadığın yerde kalamazsın. (Yumuşak Güç) 
- Adaletin ve halk desteğinin olmadığı yerde düzeni sağlayamazsın. (Akıllı Güç) 
- İnsanların temel ihtiyaçlarının (yiyecek, ikamet, al yapı, eğitim) karşılanmadığı yerde halkı kazanamazsın. (Ekonomik Güç) 

Dış politikamızın yürütülmesinde genellikle olduğu gibi sorunumuz şu; Türkiye, 
büyük güçlerle ilişki kurmayı bilmiyor. Türk insanı dostuna âşık oluyor, aşk gözünü kör ediyor. Hâlbuki uluslararası ilişkilerde dostluk çıkarlar üzerinedir ve gerçekleri görmelisiniz. 
Türkiye, sadece Suriye ve Irak‟ın değil, bölgenin tümünü kapsayan genel bir vizyon oluşturmalı ama bu vizyon din ya da sübjektif değerler üzerine değil, önce milli politikalar sonra tüm ülkelerin ortak çıkarlarına üzerine oturtulmalıdır. 1990 yılından öncesinde olduğu gibi tüm Ortadoğu için güvenlik santrali olma rolüne dönmeliyiz. Gelişmeler bize şunları öğretti; bu coğrafyada sandıktan demokrasi çıkmaz ve Ortadoğu‟da her şey bir domino taşı gibi ince inceye işlenmeli, üzerinde çalışılmalıdır. 

Sonuç; Suriye, Irak gibi olmasın.. 

 Irak ve Suriye‟deki Türkmenler, her zaman ikinci ya da üçüncü sınıf vatandaş olarak görüldüler ve sistemin dışına itmeye çalışıldılar. Türkmenler dağılmış, güveni sarsılmış ve yüzlerini son çare olarak Türkiye‟ye dönmüşlerdir. Türkiye‟den yapılacak en küçük bir açıklama bile onlar için çok önemlidir. Türkmenler topraklarını kimseye kaptırmamakta kararlıdır. 
 Türkiye‟nin Irak ve Suriye‟deki Türkmenlere ilişkin uzun vadeli ama milli bir 
politikası olmalıdır. Saha ile masadaki mücadelenin birleştirilmesi, kazanımların ekonomi için yük değil kazanç kapısı olmasını sağlamak gereklidir. Bu da ancak, milli ve maddi çıkarlara dayalı, gerçekçi politikalar ile mümkün olabilir. Askerinizle sahada olmanız sizi güçlü yapar ama kurumlarınız ile orada iseniz orada kalışınız istikrarlı hale gelir. 

 Türkmenlerin hakları Irak ve Suriye‟nin toprak bütünlüğü içinde korunmalıdır. 
Politikamız bu olmalıdır ama Irak bölünecekse ve ya da Türkmen bölgelerinde başka bir oluşum ortaya çıkacak ise Ankara Anlaşması bozulur ve Türkiye‟nin Misak-ı Milli‟den gelen Kerkük ve Musul başta olmak üzere Türkmen bölgeleri için ahdi hakları ortaya çıkar. Türkmenlerin en büyük desteği ve arkasında hissettiği güç Türkiye‟dir. Ortadoğu‟da Türkiye‟nin istemediği bir şey olmaz, kimse Türkiye‟nin gücüne karşı koyamaz. Mesele, ne istediğimizi bilmek ve fırsatları değerlendirilmeye hazır olmaktır. Türkmenlere acil eğitim desteği götürülmelidir. Üniversite olmadığı için Lise‟ye gitmekten vazgeçmektedirler. 

Üniversitelerimiz, Türkmenler ile ilgili tez çalışmalarını desteklemelidir. 

 DİPNOTLAR:

1 Nejat Kaymaz: Misak-ı Millî Üzerinde Yapılan Tartışmalar Hakkında, VIII. Türk Tarih Kongresi, (Ankara, 1977), s.2. 
2 İnci Muratlı: Irak Türklerinin Siyasi Tarihi, http://www.turansam.org/makale.php?id=630 (Giriş: 12 Ocak 2010). 
3 Mazin Hasan: Irak‟ın Gizlenen Gerçeği: Türkmenler, Irak Krizi, ASAM Yayınları, (Ankara, 2003), s.47-49. 

***

14 Şubat 2020 Cuma

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Irak Ziyareti Işığında Türkiye-Irak İlişkileri BÖLÜM 2

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Irak Ziyareti Işığında Türkiye-Irak İlişkileri  BÖLÜM 2


Irak Hangi Şartlarda, Nasıl Parçalanabilir, 


1.b.2. Çatışmanın Büyümeden Durdurulması

Irak’ta yukarıdaki nedenlerden birisine bağlı olarak küçük çaplı bir iç çatışma yaşanabilir. Çatışmanın nedenleri ve boyutu ne olursa olsun, iç çatışmaların sürmesi dış ülkelerin özellikle de komşu ülkelerin tavırlarına bağlıdır. Örneğin, Irak ile Yugoslavya’yı birbirinden ayıran en önemli faktörlerden birisi Yugoslavya iç savaşı çıktığında çatışmanın yayılma etkilerini engelleyebilecek ve çatışmayı durdurabilecek kadar güçlü bölgesel hükümetler olmadığından çatışmanın
uzaması olmuştur. Dahası, Kosova’nın bağımsızlık çabaları da benzer bir nedenle başarıya ulaşabilmiştir. Oysa, Irak’a komşu olan ülkeler Balkanlardakiler’in aksine güçlü ve gerektiğinde askeri güç kullanabilecek bölgesel güçlerdir.
Bu ülkeler arasında tam bir strateji birliği olmamasına rağmen Irak’ın toprak bütünlüğünü koruma konusunda fikir birliği içinde oldukları söylenebilir. 

ABD Savunma Bakanı Panetta, geçtiğimiz Temmuz ayında Erbil’de KBY Başkanı Barzani’yle görüştü. ABD’nin Kürt bölgesinin geleceğiyle ilgili tutumu büyük merak konusu.

Bu nedenle, Irak’ın iç çatışmaya sürüklenmesi halinde bölge ülkelerinin doğrudan ya da dolaylı müdahaleleriyle çatışma ülkenin parçalanmasına neden olmadan durdurulabilir.

  Çatışmayı sürdürmek isteyen taraflar bölge ülkelerinin telkin, baskı veya tehditleriyle çatışmayı sürdürme iradelerini sona erdirebilirler. Ancak bu olasılık, Irak’a komşu ülkelerin olası bir iç çatışma durumunda dahi Irak’ın toprak bütünlüğünü koruma konusundaki işbirliğini devam ettireceği varsayımına dayanmaktadır. Bununla beraber, bu konuda özellikle İran’ın politikalarına
tam olarak güvenilmemesi gerekmektedir. İran, Basra Körfezi’nin kuzeyini kontrol etmek ve petrol sahası üzerinde oturan güçlü bir Şii müttefik elde etmek için Irak’ın parçalanmasının kaçınılmaz olduğunu düşündüğünde stratejik yaklaşımını değiştirebilir. Genellikle İran ve Irak Şiiliği arasındaki ayrım iki ayrı ve komşu Şii devletinin oluşması halinde aralarında bir rekabet olacağı varsayımını yaratmaktadır. Fakat, Irak’ta çatışma ve parçalanma kaçınılmaz hale gelirse İran muhtemelen bu ayrılığı kontrol etmek veya belli bir süre zarfında tölare etmek zorunda kalabilir. Bu nedenle ortaya çıkabilecek yeni Şii devletiyle düşmanca veya rekabete dayalı bir ilişki modeli geliştirmektense uzlaşı ve işbirliğine dayalı bir yolu tercih ederek yeni Şii devletini yanına çekmeyi stratejik olarak uygun görebilir.

Özellikle ortaya çıkacak Şii devletinin Suudi Arabistan başta olmak üzere Basra Körfezi’ndeki Sünni Arap devletlerinde yaratacağı Şii korkusu nedeniyle yeni Şii devletinin dışlanması ihtimalinin çok yüksek olması bu Şii devletinin de İran’a olan ihtiyacını artıracaktır. Bu bağlamda Irak’ın parçalanması halinde ortaya çıkabilecek yeni Şii Arap devletinin tek başına Sünni ve kendisine düşman Arap devletleriyle mücadele içine girmektense İran ile işbirliği yapması olasılığı yüksektir.

1.c. Kırılgan ve İstikrarsız Irak

Irak, bugün dahi batıdaki pek çok saygın kuruluş tarafından “kırılgan” olarak nitelenmektedir.
Ülkenin 2005-2008 yılları arasında süren iç çatışmadan parçalanmadan ve göreli olarak az hasarlı çıkmasına ve o zamandan bu yana şiddetten arındırılmaya çalışılmasına bakıldığında siyasi ve ekonomik açıdan daha iyi durumda olduğu söylenebilir.

Bununla birlikte, bu sürecin sağlam temellere dayanmadığı, eskiye dönüşün mümkün olduğu ve bu nedenle Irak’ta temkinli olunması gerekliliği savı birçok uzman tarafından da paylaşılmaktadır. Irak’ın kırılgan ve istikrarsız bir hale sürüklenmesi senaryosunu bugünkü durumdan ayıran en önemli hususlar şunlar olabilir:

(a) Siyasi sorunların diyalogla çözüleceğine ilişkin anlayışın tamamen sona ermesi,
(b) Ülkedeki siyasi tansiyonun yükselmesi ve potansiyel olarak görülen sorunların gerçeğe dönüşmesi,
(c) Bir süredir çözümü beklenen sorunların çözülmeyeceğine dair kanaatin yoğunlaşmasıdır.

Bu çerçevede bakıldığında, kırılgan ve istikrarsız bir Irak senaryosunun aslında iç savaş ve kaosa sürüklenmiş bir Irak’tan bir önceki aşama olduğu, bu sürecin ne kadar süreceğinin ise bilinemeyeceği söylenebilir. Bu sürecin uzunluğu hakkında kesin bir tahmin yapılamasa da çatışmanın şiddetine ve  Ortadoğu’nun içinde bulunduğu bölgesel dinamiklere göre 1-5 yıl boyunca devam edebileceği söylenebilir.

< Çatışmanın nedenleri ve boyutu ne olursa olsun, iç çatışmaların sürmesi dış ülkelerin özellikle de komşu ülkelerin tavırlarına bağlıdır. Irak’a komşu olan ülkeler arasında tam bir strateji birliği olmamasına rağmen Irak’ın toprak bütünlüğünü koruma konusunda fikir birliği içinde oldukları söylenebilir. >

Kırılgan ve istikrarsız bir Irak’ta:

(a) Yapılan yeni seçimler sonucunda kurulan hükümetin kanun çıkartamadığı, hükümetin işlevlerini yerine getiremediği, Meclis’in işlemediği, siyasal uzlaşıya varılamadığı, seçimlerin ve meclisin meşruiyetinin sorgulandığı hatta kabul edilmediği,

(b) Sünni Araplar ile Kürtler, Şii Araplar ile Sünni Araplar, hükümet güçleri ile peşmergeler, hükümet güçleri ile direnişçiler vb. aktörler arasında çatışmaların doğduğu, arttığı, ancak henüz sürecin hükümetin kontrolünün dışına çıkmadığı ve mevcut anayasal düzen içinde tarafların sorunlarına
çözüm aradıkları,

(c) Meclisin çalışamaması nedeniyle anayasa değişiklikleri sorununun bir türlü çözülemediği, Kerkük sorununun ağırlaştığı, Musul’daki gerginliğin tavana tırmandığı, Diyala’daki gruplar arasında tansiyonun yükseldiği,

(ç) Meclisin çalışmaması nedeniyle kendilerine verilen sözlerin tutulmamasına tepki duyan grupların siyasal süreçten uzaklaştığı, silahlı mücadeleye yoğun şekilde geri dönüş yaptığı bir siyasal ortam yaşanabilecektir.

Bugün, Irak’taki siyasi havanın devam etmesi, Haşimi Krizi’nin çözülememesi, şiddet olaylarının artması ve Maliki-Irakiye-Kürtler arasındaki restleşmenin bir hükümet krizine dönüşmesi halinde Irak’ın önündeki en muhtemel geleceğin yukarıdaki çatı çerçevesinde yaşanabileceği söylenebilir.

1.d. İç Savaş Durumu ve Kaos Ortamı

Bu senaryo kırılganlığın had safhaya vardığı, ülkenin parçalanmanın eşiğine geldiği bir ortamı nitelemektedir. Bu nedenle mevcut durum senaryosunun son halkasıdır. Ülkenin belli bir bölgesinde başlayan çatışmanın yayılması ya da eş zamanlı bazı çatışmaların başlamasıyla doğabilecek olan bu senaryonun dört şekilde sonuçlanması mümkündür:

<  İran, Basra Körfezi’nin kuzeyini kontrol etmek ve petrol sahası üzerinde oturan güçlü bir Şii müttefik elde etmek için Irak’ın parçalanmasının kaçınılmaz olduğunu düşündüğünde stratejik yaklaşımını değiştirebilir. >

- Ülke parçalanabilir,
- Merkezi hükümet üstünlüğünü sağlayıp otoritesini kabul ettirebilir.
- Merkez kaç güçler başarılı olmalarına rağmen ayrılığa gitmeyip yeni kazanımlar elde edebilir,
- Bölge devletleri ya da uluslar arası örgütler duruma el koyup Irak’ta yeni bir durum yaratabilirler.

Ülkeyi iç savaşa götürecek çatışmaların nasıl ve nereden başlayacağı konusunda kesin bir tahmin yapmak mümkün olmamasına rağmen bazı tahminlerde bulunulabilir: Irak’ı iç savaş durumuna getirecek olan çatışmaların iki merkezi olabilir: ülkenin kuzey ve orta kesimleri. Kuzey merkezli çatışmanın üç ana coğrafi merkezi olabilir: Musul, Kerkük ve Diyala. Musul’da son zamanlarda
Kürtlerle Sünni Araplar arasındaki anlaşmazlık zaten çatışmaya dönüşmüştür. Ancak bu sınırlı kalmaktadır. Hadba’nın hem 2009 Vilayet Meclisi hem de 2010 Genel Seçimi’nde bölgede kazandığı başarı Arapları cesaretlendirmiştir. 2010 seçimi öncesinde Musul Valisi Etil Nuceyfi Kürtlerin kontrolündeki bazı ilçelere sokulmayınca olaylar büyümüştür. Fakat seçimden sonra Nuceyfi’lerin
çatışmacı söylemi düşüşe geçmiştir. Bu nedenle, Musul mevcut dinamikler çerçevesinde çatışmayı başlatabilecek yerler arasında göreli olarak geri planda kalmaktadır.

    Kerkük ise potansiyel çatışma sahası özelliğini korumaktadır. Irak’ın küçük bir modeli olarak nitelenen Kerkük’te çatışmaların başlaması bu şehrin etnik ve mezhepsel yapısı nedeniyle yayılma potansiyeli taşımaktadır. Ancak, en karışık görünen bölge Diyala’dır. Irak’taki tüm çatışma alanlarını tek bir potada toplayan Diyala oldukça hassas bir konumdadır. Kürtlerin Hanekin’deki genişleme çabası, Irak ordusuyla peşmergeler arasındaki hamle savaşı, Şii-Sünni çatışmasının
sürmesi, El Kaideci grupların faaliyetleri, Türkmenler üzerindeki baskılar, milliyetçi Sünni Arapların Kürtleri bölgeden çıkarmak istemesi ve petrol rezervleri gibi en hassas olguları bir arada barındıran Diyala Irak’taki çatışmaların patlama noktası olabilir. Ancak, şu noktanın da altının çizilmesi
gerekmektedir: Kerkük’ten başlayacak bir çatışma hem coğrafi konumu hem de çatışmanın mahiyeti nedeniyle daha hızlı ve kolay yayılabilecektir.

   Bu nedenle, Diyala ve Musul’da çatışma yaşanması halinde bunların lokal olarak kalması ve söndürülebilmesi şansı varken Kerkük’te doğabilecek büyük çaplı bir çatışmayı dindirmek diğerlerine göre çok daha zor olacaktır.

Irak’ı iç savaşa götürecek olan ikinci bir seçenek ise Bağdat merkezlidir. Sünni ve Şii Araplar arasında ülke siyasetini kontrol etmekten kaynaklanan güç mücadelesinin tekrar 2006-2007 yıllarındaki gibi bir çatışmaya dönüşme olasılığı hafife alınmamalıdır. Bugün Irak’taki siyasi grupların çoğu “bir daha 2006-2007 yıllarına dönülmez” deseler de el altından kendilerini bir çatışmaya
hazırladıkları izlenimi doğmaktadır.

    Bir kez bu tür bir çatışma başladıktan sonra son derece kanlı ve uzun süreceğini tahmin etmek zor değildir. Ortadoğu’da önceki etnik ve mezhepsel çatışmalar dikkate alındığına savaşanların birbirleri arasındaki mücadelesinin bir süre sonra bölge ülkelerinin de yer aldığı bir vekaleten savaşa dönüştüğü görülmüştür. Bu durum, bazen savaşanların kendi iradesinin de ötesinde uzun
süren bir çatışma döngüsünün ortaya çıktığını göstermektedir. Ayrıntıları aşağıda ele alınacak olan bu olasılığın gerçekleşmesi halinde çatışanlar ancak parçalan ma halinde kazanımlarını  koruyamayacakları ve bölge ülkelerinin baskısıyla durumlarının daha da kötüleşeceği durumlarda  parçalanmadan uzak durmak isteyebileceklerdir.

Bu nedenle, parçalanma yoluyla Sünni Arap ülkelerinin kontrolüne girmek istemeyecek olan Sünni Araplar, güneydeki devletlerin tepkisini çekecek ve İran’a daha fazla yakınlaşma nedeniyle sıkışacak olan Şii Araplar ve İran-Türkiye - Suriye’nin yaratabileceği baskı nedeniyle yaşamanın çok zor olacağı ve yeni bir “Mahabad” olayıyla/senaryosuyla karşılaşabileceklerini düşünen Kürtler parçalanmaya gitmeyebilirler. Ancak, işler o noktaya geldikten sonra çatışmanın
grupların kendi tercihleri sonucunda parçalanma üretmemesi son derece düşük bir olasılıktır.

2.1. Mevcut Durumun Sona Ermesi: Parçalanmış Irak Senaryoları

Bölünme senaryosu büyük ölçüde yukarıda ele alınan ve iç savaşla birlikte yaşanacak bir kaos ortamının ürünü olabilecektir. Ancak, parçalanma durumunda dahi ülkenin nasıl ve hangi grupların kontrolünde parçalanacağı soru işaretleri yaratmaktadır. Irak’ın kaça bölüneceği büyük ölçüde kaos ortamını yaratacak çatışmaların hangi merkezden başlayacağına dayanacaktır. Merkezden
başlayacak parçalanma ülkenin üç veya daha fazla parçaya ayrılmasına yol açacakken, kuzeyden başlayacak bir kaos ortamı en azından ilk aşamada ülkenin ikiye bölünmesiyle sonuçlanabilir.

Bu durumda, ülkenin tamamında çatışmaların çıkması beklenmemelidir.

Çatışmaların kuzeyden başlaması durumunda (en azından başlangıçta) asıl çatışma sahalarının Sincar’dan başlayarak Musul’un kuzeyine uzanan hat, Kerkük ve Diyala’nın kuzey ve doğu bölgeleriyle  sınırlı olacağı söylenebilir. Anılan olasılık ve çatışma durumu aşağıdaki haritada kabaca gösterilmiştir. 
Bu noktada hatırlatılması gereken en önemli husus parçalanma senaryolarının tamamen kurgusal olduğunun ve aktörlerin olası davranışlarının tamamen mantıksal çıkarımlara dayandırıldığı dır. Ayrıca, aktörlerin davranışlarının aşağıdaki anlatılar gibi mekanik olmayacağı bilinmesine rağmen gelişmelerin gidişatına ilişkin kaba bir özet verebilmek için olası süreç mekanik bir tarzla ele alınmıştır.

İkiye Bölünmüş Irak ve Olası Çatışma Bölgelerine Ait Harita
* Bu haritada ülke, vilayet ve ilçe sınırları dışındaki işaretlemeler tahmini değerlere göre yapılmıştır.

     Irak’ın ikiye parçalanmasını tetikleyecek bir çatışma ortamı muhtemelen, ülkenin kuzeyinde bugün “tartışmalı bölgeler” olarak anılan ve çoğunlukla Kürtler ve Araplar arasında sorun oluşturan, ancak üzerinde Türkmenlerin de yaşadığı coğrafyada patlak verebilecektir. Ülkeyi ikiye bölecek bir atmosferin oluşması, Sünni Araplar ile Kürtler arasında Musul, Kerkük ve Selahattin vilayetlerinde meydana gelebilecek karşılıklı saldırılar, yoğun göç baskısı ve siyasi güçlerin birbirlerini yok sayıp diğerlerinin etki alanında güç uygulamaya çalışmasıyla ortaya çıkabileceği gibi; merkezi hükümet ile KBY arasında petrol yasası, Kerkük’ün statüsü, Irak ordusunun “tartışmalı bölgelere” konuşlanarak Kürtleri çıkarması ya da bütçeden Kürtlere ayrılan paranın büyük oranda azaltılmasıyla da yaşanabilir. Hangi nedenle olursa olsun, ülkeyi ikiye parçalanmaya götürecek
bir atmosferde asıl çatışan taraflar Kürtler ve Araplar olacaktır. Bu noktada asıl çatışma sahasının Musul, Kerkük, Tuzhurmatu ve Diyala’nın kuzeyi ve doğusu gibi Türkmenlerin yaşadığı bölgelerde cereyan etmesi olasılığı çok yüksektir.

    Bu nedenle, Türkmenlerin olası bir çatışma ortamında nasıl bir tavır alacağı son derece önemlidir.
Bugüne kadar Irak’ın toprak bütünlüğünün yanında olan Türkmenler, Irak’ın parçalanması olasılığının gerçeğe dönüşmesi halinde Araplarla birlikte hareket edebilirler. 
Ancak, bu durumda doğrudan bir çatışmanın tarafı haline gelerek büyük miktarlarda  kayıp verme olasılıkları bulunmaktadır. Öte yandan, ülkenin ikiye bölünmesi olasılığı Sünni ve Şii Araplar’ın birbirleriyle ve/veya kendi içlerindeki anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp, Sünni-Şii milliyetçi Arap grupları Kürtlerle çatışmaya itebilir. Böyle bir durumda Irak’ta merkezi hükümeti hangi grup kontrol ederse etsin Kürtlerle çatışmaya girebilecektir. Bu grup, normal
şartlarda kuzeydeki varlığı ve etkinliği az olan Dava Partisi ya da Sadr Hareketi bile olabilir. Bu Şii merkeziyetçi partilerden birisinin çatışmanın çıktığı dönemde iktidar olması ya da Bağdat’taki dengenin başat aktörü olması halinde Kürtlerle çatışması şaşırtıcı olmayacak, hatta büyük bir olasılık olabilecektir. Kürtler işgal sonrası elde ettikleri ağır silahlar, örgütlenme tecrübesi, gerilla savaşındaki deneyim ve saha bilgisi nedeniyle Araplarla baş edebilecek güçtedir. Ayrıca,
bu tür bir çatışmayı ne kadar uzun sürdürebilirlerse BM’nin veya diğer uluslararası örgütlerin duruma müdahale edebileceğini ve çatışmanın uzamasının kendi lehlerine olabileceğini düşünebilirler.

Bu nedenle, çatışmayı uluslararası platforma taşıyarak özellikle Batı’dan destek bulmak isteyeceklerdir. Buna ek olarak ABD veya bazı AB ülkelerinin desteği sayesinde çatışma sonrası dönemde bağımsızlığa ulaşmak isteyeceklerdir.

Buna karşılık Araplar ise bu sorunun Irak’ın iç işi olduğunun üzerinde durarak başka ülkeleri müdahale etmekten alıkoymak isteyeceklerdir.

Ancak, bu tür bir çatışmanın çıkması halinde çatışma sahasının bölge devletleri tarafından manipüle edilebilecek bir hale dönüşeceği ve saflaşmadan ziyade herkesin herkesle kozlarını paylaşacağı bir ortamın oluşacağı söylenebilir.

Bu noktada belirtilmesi gereken bir diğer husus dış güçlerin parçalanma olasılığı karşısında alacağı pozisyondur. Her ne kadar bölge ülkeleri, ABD, Avrupa ülkeleri, Rusya ve Çin gibi aktörler Irak’ın toprak bütünlüğünü savunduklarını ileri sürseler de ülkenin parçalanma noktasına geldiğinde tavır değiştirme olasılıkları güçlüdür. Bir kere, dış güçlerin bir arada ve eşgüdümlü olarak
Irak’ın parçalanmasını engellemek için askeri güç kullanacakları iddiası büyük bir olasılıkla bir söylemden ibarettir. Irak’ın parçalanmasından doğrudan ve hayati tehditler algılamayacak ülkelerin bu tür bir askeri harekata başvurmaktansa bekle gör politikası izlemesi; duruma göre pozisyon alarak çatışma sonrası duruma hazırlık yapması olasılığı daha yüksektir. Irak’ın parçalanmasından
en büyük zararı görebilecek olan ülkeler Türkiye, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan’dır.

Ürdün’ün müdahale etmeye yetecek bir askeri gücü yoktur. Suudi Arabistan da askeri harcamalara milyarlarca Dolar yatırmasına rağmen ne sınırları ötesinde harekât yapabilecek bir kapasiteye ne de buna uygun bir coğrafyaya sahiptir. Suriye ise içinde bulunduğu durum nedeniyle herhangi bir hamle yapacak durumda değildir. Bu durumda geriye hem askeri harekât gücüne hem
de büyük tehdit algılamasına sahip ülke olarak bir tek Türkiye kalmaktadır. 

Bu noktada ABD’nin tavrı ise son derece önemlidir. Çatışmanın başlamasından sonra ülkeden çıkmış ABD askerlerinin bölgeye davetini muhtemelen can kaybına uğramak istemeyen ABD ilk etapta sıcak karşılamayacaktır.

Ancak, ABD duruma müdahale etse bile araya tampon güç olarak yerleşecek bir barış gücü misyonuna  öncülük edecek, bu tür bir barış gücünün sonu ise muhtemelen Kosova’da olduğu gibi kuzeyde bir  Kürt devletinin kurulmasıyla sonuçlanacaktır.

< İran, ortaya çıkabilecek yeni Şii devletiyle düşmanca veya rekabete dayalı bir ilişki modeli geliştirmektense uzlaşı  ve işbirliğine dayalı bir yolu tercih ederek yeni Şii devletini yanına çekmeyi stratejik olarak uygun görebilir. >


Irak’ın ikiye bölünme olasılığını ortaya çıkaracak bir diğer durum ise çatışma olmadan tarafların kendi aralarında anlaşmasıdır. Bağdat’ın zayıflaması, kuzeydeki bölgesel yönetime müdahale edemeyecek kadar iç çalkantılarla karışması halinde bu tür bir ortam doğabilir. Ancak, Kürtler ile Araplar arasındaki sorunlu alanlarda Musul, Kerkük ve Diyala’daki petrol rezervleri ayrılığın
çatışma olmadan gerçekleşmesi olasılığını son derece düşürmektedir.


Üçe Bölünmüş Irak ve Olası Çatışma Bölgelerine Ait Harita.,
* Bu haritada ülke, vilayet ve ilçe sınırları dışındaki işaretlemeler tahmini değerlere göre yapılmıştır.

Çatışmaların merkezde başlaması ise ülkenin orta bölgelerinde yoğun çatışmaların yaşanmasıyla başlayıp, merkezi otoritenin zayıflamasından yararlanan Kürtlerin kuzeydeki faaliyetleri ile genişleyecektir. Bu durumda özellikle iki cephe arasında kalacak olan Sünni Arapların çatışmayı
kazanması olasılığı son derece zayıftır. Bu nedenle, çatışmanın daha kısa sürmesi ve daha kesin bir parçalanma süreciyle sonuçlanması beklenebilir.

Üçe veya daha çok bölgeye parçalanması senaryosunda çatışan tarafların en az üç gruptan olması beklenmekle birlikte özellikle Şiiler arasında yeni ayrışmaların olabileceği Sadrcı gruplar ile o dönemde iktidarda olması halinde Dava partisine bağlı birimler arasında güç ve iktidar mücadelesinin kanlı çatışmalara dönüşebileceği beklenebilir. Çatışmanın ana ekseni muhtemelen kuzeyde Sünni Araplar ile Kürtler arasında Musul, Kerkük, Diyala ve Selahattin’de, Sünni
ve Şii Araplar arasında ise Bağdat, Diyala, Babil, Kerbela, Anbar ve Vasit’te olabilecektir. Etnik ve mezhepsel savaşın birarada yaşanması muhtemelen gruplar arasında açık bir ittifak oluşmasını engelleyecek bu nedenle çatışan gruplar arasında karmaşık bir ittifaklar ya da ilişkiler ağı oluşabilecektir.

Bu tür bir senaryonun gerçekleşmesi halinde Türkmenlerin içinde bulunacağı durum da son derece  tehlikelidir. Türkmenler Kürtler ile Araplar arasındaki savaşın ortasında kalabileceği gibi aynı  zamanda kendi içlerindeki mezhepsel ayrım nedeniyle birbirlerine de düşebilirler.

Bu noktada hatırlatılması gereken son nokta ise dış güçlerinin tutumunun değerlendirilmesinin gerekliliğidir. 

Irak’ta parçalanma olasılığını doğuran bir çatışma ortamının doğması halinde
ABD ve İran’ın politikaları son derece önemli olacaktır. Pragmatik olan bu devletlerin kendilerine yandaş devletler yaratmak isteyeceklerinden çatışmanın taraflarına açık ya da örtülü destek vermeleridir. ABD’nin parçalanma kaçınılmaz hale geldiğinde çatışmanın diğer tarafı ABD karşıtlığı daha ağır basan Arap milliyetçileri ya da İran’a yakın Şii Araplar olacağından Kürtlerin yanında yer alacağı ve Kürt bölgesinin diğer devletler ve çatışan taraflardan korunması için
Türkiye’ye baskı yapmak isteyeceği söylenebilir.

Kurulacak bir Kürt devletinin Türkiye dışında bir ülke (ör. İran) aracılığıyla dünyaya bağlanması ABD için istenmeyecek bir senaryodur. Bu durum İsrail ve Avrupa ülkeleri için de geçerlidir.

Bu nedenle, parçalanma ortamını doğuracak bir iç çatışmanın meydana gelmesi halinde bu devletlerin Kürtlere destek vermesi ve Türkiye’ye de Kürtlere yardımcı olması konusunda telkinlerde bulunması beklenmeli; buna göre tedbirler alınmalıdır.

İran’ın tavrı ise ikircikli olacaktır. İran’ın kendisine yakın ve Basra havzasını kontrol edebilecek bir Şii devleti kurmak için çaba göstereceği söylenebilir. İran’ın etkinliği ve politikasının başarısı ise Iraklı Şiilerin diğer bölgesel güçler tarafından ne ölçüde kabul edilebilir ya da tehdit yaratan bir aktör olarak görüleceğine bağlıdır.

Sünni Araplarla çatışan Şiilerin Körfez ülkeleri ve Mısır tarafından desteklenmesi olasılığı yok denecek kadar azdır. Bu nedenle Iraklı Şiiler istemeseler bile İran’a doğru itilebilirler. 

Ortaya çıkabilecek yeni Şii Arap devleti tek başına ve kendisine düşman devletlerle mücadele içine girmektense İran ile işbirliği yapacaktır.
Resimde Başbakan Maliki, Tahran’da Rehber Hamaney ile görülüyor.


İran’ın Kürtler konusundaki tavrı da muhtemelen değişecektir. Olası bir Kürt devletinin Türkiye’nin veya ABD-İsrail ittifakının etkisinde kalmasını istemeyecek olan İran Kürtleri dışlamak yerine Sünni Araplarla çatışmasında destekleyebilir. Kürtler ile Şii Araplar arasında üçe bölünme senaryosunda doğrudan bir çatışma yaşanması olasılığı coğrafi nedenlerle düşük olduğundan İran’ın Şii Araplara vereceği destek ile Kürtlere vereceği destek arasında bir çelişki de olmayacaktır.
Bu nedenle, olası bir parçalanma durumu halinde Türkiye ile İran’ın işbirliği yaparak bölgedeki çatışmayı bastırması zayıf bir olasılıktır. Sünni Arap ülkelerinin ise Sünni Araplara maddi yardımda bulunarak çatışmayı mümkün olduğunca uzatıp, azami kazanımlar sağlamak isteyecekleri düşünülebilir. 

   Bu tür bir çatışmadan en çok zararlı çıkabilecek Sünni Arap devletleri Ürdün ve Suudi Arabistan’dır. Ürdün, ortada kalan Sünni Arapların kendi topraklarına eklemlenip Haşimi Hanedanlığı’nın sonunu getirmesinden haklı bir endişe duyacaktır. Ancak, İsrail de bu  senaryoya karşıdır. Çünkü, yanı başında büyük ve baş edilmesi kolay olmayan, düşman bir Ürdün devleti bulabilir. 

   Suudi Arabistan ise sınırında oluşacak Şii devleti nedeniyle hem İran karşısında güç kaybetmiş olacak hem de Suudi Arabistan’ın büyük petrol rezervlerinin bulunduğu bölgede oturan Şii azınlığı yönetmekte büyük güçlükler çekecektir. Bu varsayımlara dayanarak Irak’ta üçe veya daha çok parçaya bölünmeyi başlatacak olan bir çatışmanın başlaması halinde, bu çatışmanın bölge ülkeleri tarafından söndürülmesiyle, tersine alevlendirilmesi arasında çok ince bir çizgi olduğunun altı çizilmelidir.


IRAK’IN GELECEĞİNE DAİR SENARYOLAR 



IRAK’IN GELECEĞİNE DAİR SENARYOLAR



- Bu tabloda belirtilen parametrelere verilen yanıtlarda
- Çok iyi sütununun çoğunlukta olması mevcut durumun merkezi otoriteyi güçlendirecek şekilde devamını
- İyi sütununun çoğunlukta olması mevcut durumun devamını
- Orta sütununun çoğunlukta olması kırılgan ve hassas Irak senaryosunun oluşmasını
- Kötü sütununun çoğunlukta olması iç savaş ve kaos ortamına giden yolun açılmasını
- Çok kötü sütununun çoğunlukta olması parçalanmaya doğru gidilmesini gösterecektir.


***

28 Kasım 2018 Çarşamba

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük Ziyareti Üzerinden Türkmen Stratejileri.,

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük Ziyareti Üzerinden Türkmen Stratejileri.,



Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 1 Ağustos 2012’de Suriye’nin kuzeyinde yaşanan olayları görüşmek üzere önce Erbil’e gitmiş ve Bölgesel Kürt Yönetimi’nin lideri Mesut Barzani ile uzun bir görüşme yapmıştır. Aynı gün Erbil Türkmenlerinin iftar yemeğine katılmış ve ardından ertesi gün sürpriz bir şekilde Kerkük’ü ziyaret etmiştir. 

Davutoğlu’nun, 1976’daki dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in ziyaretinin ardından Türk yetkililer tarafından yapılan ilk ziyaret olma özelliğini taşımasının yanında son derece kritik bir dönemde yapılmış olması da önemini arttırmaktadır. Diğer taraftan Ahmet Davutoğlu da 7 Ağustos 2012’de Irak Türkmen Cephesi’nden üst düzey bir heyeti ağırlamış ve iftar yemeği vermiştir. Kısa süre içerisindeki karşılıklı bu ziyaretler Türkmen stratejilerini de ön plana çıkarmaktadır. 


Bu yazı da son dönemki gelişmeleri Türkmenler üzerinden değerlendirmeyi ve Türkmen stratejilerini ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Buradan hareketle öncelikle Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük ziyaretinin detaylarına değinmenin faydası bulunmaktadır. Ahmet Davutoğlu, Kerkük’te önce vilayet yönetimini ziyaret etmiş ve kısa bir görüşme yapmıştır. Ardından Irak Türkmen Cephesi’ni ziyaret eden Davutoğlu burada Irak Türkmen Cephesi yetkilileri ile bir basın açıklaması yapmış ve Türkmenlerin birlik beraberliğinden bahsederek, Kerkük’e fitne düşürmek isteyenlere kardeşlikle karşı çıkılması gerektiği ifadesiyle önemli bir mesaj vermiştir. 


Ayrıca Davutoğlu Türkmenlere Irak Türkmen Cephesi’ne sahip çıkmaları için çağrıda bulunarak, Türkiye’nin Türkmenlere olan desteğinin geçmişte olduğu gibi bugün de var olduğunu ve gelecekte de devam edeceğini vurgulamıştır. Nitekim Davutoğlu’nun Kerkük ziyaretinde bir siyasi parti olarak sadece Irak Türkmen Cephesi’ni ziyaret etmesi, hem diğer etnik ve dini gruplara hem de Türkmenlere verilen bir mesaj niteliği taşımaktadır. Daha açık bir ifade ile bu ziyaret diğer etnik ve dini gruplara Türkmenlerin Türkiye için ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğunun işareti olarak değerlendirilebileceği gibi, Türkmenlere de Irak Türkmen Cephesi vurgusu yapılmış olabilir. 


Davutoğlu’nun, bir kısım Türkmenler tarafından eleştirilse de Irak Türkmen Cephesi dışındaki diğer Türkmen partilerini ziyaret etmemesi, Türkiye’nin Irak Türkmen Cephesi’ne desteğini gösterir niteliktedir.

Öte yandan Davutoğlu’nun bu ziyareti, Irak’taki dengelerin yanı sıra özellikle Kerkük’teki siyasal yapıyı da ortaya çıkarır nitelikte olmuştur. 
Zira Davutoğlu’nun Kerkük ziyaret Türkmenler ve Kürtler tarafından olumlu karşılansa da Kerkük’teki Sünni Araplar tarafından oluşturulan Arap Siyasi Kitlesi tarafından çıkarılan bir bildiriyle eleştirilmiştir. Özellikle Haviceli Arapların yer aldığı bu oluşumun son dönemde Irak Başbakanı Nuri El-Maliki ile yakınlaştığı bilinmektedir. 


Bu doğrultuda Maliki’nin de bu ziyareti ağır bir dille eleştirmesinin ardından Arap Siyasi Kitlesi’nin de bu yönde bir bildiri çıkarması dikkat çekmektedir. 
Bu durum Kerkük’te bir kamplaşma olarak yorumlanmaktadır. Yaklaşık son bir yıllık dönemde Kerkük’te Araplar, Türkmenleri kendilerine karşı Kürtlerle ittifak yapmakla suçlamaktadır. Özellikle Mart 2011’de Hasan Turan’ın Kerkük Vilayet Meclisi Başkanı olarak seçilmesinin ardından Araplar, Kerkük vilayet meclisi boykot etmiş ve Türkmenlere karşı bir duruş sergilemeye başlamıştır. Bilindiği gibi 2003’ten sonra Kürt grupların Kerkük’e yönelik baskısı karşısında Türkmenler ve Araplar ortak bir tavır sergilemiş, özellikle uzun süre Kerkük vilayet yönetimi boykot edilmiştir. Ancak son birkaç yıl içerisinde hem Türkiye’nin Kürt gruplarla geliştirdiği ilişkiler, hem Kürt grupların yaklaşımındaki değişim hem de bir Türkmenlerden bir kısmının pragmatik politika üretme çabası Türkmen-Kürt yakınlaşmasını beraberinde getirmiştir. 


Nitekim 2012 yılı başında Irak Türkmen Cephesi Erbil İl Başkanlığını yeniden açarken, KDP’nin 2011 Aralık ayında yaptığı kurultaya Irak Türkmen Cephesi davet edilmiş ve karşılıklı ilişkiler artmıştır.

Bu noktada önümüzdeki dönemde 2013’te yerel seçimler ve 2014’te de genel seçimlerin yapılması planlanan Irak’ta, Türkmenlerin nasıl bir strateji izleyebileceğine yönelik tartışmalar yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Zira özellikle Şii Türkmen partilerinin bir araya gelerek seçim hazırlıkları yapmak üzere bir koalisyon oluşturdukları bilinmektedir. Ancak özellikle genel Türkmen stratejisi konusunda bir muğlak olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Irak’ta yerel ve genel seçimlerin yapısı ve sistemi farklı olması dolayısıyla her seçime özgü stratejilerin hazırlanmasının uygun olduğu düşünülmektedir. Bu yüzden pragmatik ve rasyonel bir siyasetin 
hazırlanması ve Türkmenlerin maksimum çıkarının korunması buradaki ilk hedef olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkmen daha önceki seçimlerde farklı seçim stratejileri izleseler de ana eksenin Kürt gruplara karşıtlık olduğunu ifade etmek mümkündür. Ancak burada önemli olan faktörün hedef üzerinde dönemsel değişiklik ve konjonktüre uygun politika stratejilerinin hazırlanması olduğu değerlendirilmektedir. Zira 2010 seçimlerinden sonra Irak’taki siyasetin normalleşmeye başladığı ve etnik/dini siyasetin bir nebze olsun ötesine geçilerek, çıkar odaklı siyasetin takip edildiği söylenebilir. Özellikle bir dönem çatışma noktasına gelen Musul’daki Nuceyfi grubu ile Kürtlerin anlaşması buna verilebilecek en iyi örneklerden biridir. Musul Vilayet Yönetimini elinde bulunduran Nuceyfi grubu, Kürt gruplarla anlaşmaları sonucunda Musul’un Kürtlerin hakimiyetindeki bölgelere de etki edebilmektedir. Burada karşılıklı bir “siyasi ticaret”ten bahsetmek mümkündür.


İşte bu siyasetin artık Türkmenler için de var olması gerektiği düşünülmektedir. Artık siyaset bilimi açısından klasik bir söylem haline gelen “siyasette ne sürekli bir dost ne de düşman vardır” cümlesi Irak için hayat bulmaya başlamıştır. Bu yüzden kazanımları maksimize etmek açısından değer ve önceliklerden ödün vermeden politika çizilmesi oldukça önemlidir. Örneğin Türkmenlerin son dönemde Kerkük’te Kürtler ilişkilerindeki normalleşme dikkat çekmektedir. 

Bu normalleşmenin bir ileri aşamaya taşınıp taşınmayacağı Türkmenlerin Kerkük’teki kaderini belirleyebilir. Öncelikle Türkmenlerin Kerkük için ne istediğinin belirlenmesi, uygulanacak stratejilerin açısından önemlidir. Bu noktada, Kerkük’ün hiçbir bölgeye bağlanmaması, Türkmenlerin vilayet yönetiminden eşit pay alması, gasp edilmiş Türkmen mülk ve arazilerinin 
Türkmenlere geri verilmesi gibi kırmızı çizgiler korunarak yapılacak ittifaklar Türkmenlerin çıkarlarını maksimize edecektir. Bu yüzden Türkmenlerin çıkarlarını en üst seviyede koruyacağı ittifakı hesaplaması yerinde olacaktır. Tarihsel travmaların kalıpları içerisinde kalarak siyaset üretmenin artık Türkmenlere fayda sağlamayacağı düşünülmektedir. Bu yüzden milli değerler korunarak, eğer Türkmenlerin çıkarlarını en üst düzeyde sağlayacaksa, Kürt gruplarla bile ittifak düşünülebilir. 


Burada Türkmen siyasetçilerin Kürt gruplarla müzakere yapmasını “Türkmen milletine ihanet” olarak lanse edecek taraflar olabilir. Ancak burada yapılan milliyetçilik olmayacaktır. Çünkü ama “Türkmen milletinin çıkarlarını en üst seviyeye taşımak”tır. Bu yüzden eğer Kürt gruplarla bile ittifak yapmak Türkmenlere fayda sağlayacaksa, örneğin Kerkük’te yapılacak yerel seçimlerde Kürt gruplarla ittifak yapılabilir. Politika çizerken realiteyi de hesaba katmak gerekmektedir. Bozulan denge içerisinde, bunu haksız bir biçimde zorla gerçekleştirmiş olsalar bile Kerkük’teki Kürt grupların ağırlığı aşikardır. Bu durum Kerkük’te yapılacak olası yerel seçimlerde Kürt gruplarla, temel milli değer ve hassasiyetlerden ödün vermeden, yapılacak ittifak Türkmenlere fayda sağlayabilir. Diğer bir seçenek olarak Araplarla yapılacak ittifakın da Türkmenlere ne getireceği iyi hesap edilmelidir. Örneğin Arapların Kerkük vilayet yönetiminde (il hizmet müdürlükleri dahil) hiçbir ağırlığı yoktur. 

Bu yüzden özellikle çoğu Arapların elinde olan Türkmen arazileri konusunda pazarlığa gidilebilir. Hatta Türkmenler daha stratejik davranarak Kürt ve Arap grupların tamamı olmasa bile, en azından bir kısmıyla ortak bir liste çıkararak hareket edebilir. Böylece Arap ve Kürtlerin gücü kırılırken, Türkmenler bundan fayda sağlayabilir. 
Zira bunun olasılığı düşük olsa bile Irak’taki siyasi çekişme içerisinde özellikle Kürt partiler arasında problemler yaşandığı bilinmektedir. Bölgesel Kürt Yönetimi ve Irak merkezi hükümet çekişmesinde, Barzani’nin çok fazla güçlenmesini istemeyen grupların Maliki ile birlikte hareket ettiği söylenmektedir. Buradan hareketle Türkmenlerin de bunu avantaja dönüştürebileceği söylenebilir. Örneğin, Irak Türkmen Cephesi’nin öncülüğünde Türkmenlerin Irak siyasetindeki istikrarsızlık ve boşluğu değerlendirerek parlamentoda Türkmenler için sağladığı kazanımlar son derece önemlidir.

Sonuç olarak Türkmenlerin hedefinin Türkmen ulusal çıkarlarının en üst seviyede elde edilmesi ve korunmasını sağlamak olduğu düşünülmektedir. Bu hedefe hangi gruplarla işbirliği yaparak elde ediliyorsa o grubun seçilmesi önemlidir. Ancak burada tek taraflı cepheleşmelerin Türkmenlere fayda sağlamayacağını da belirtmek gerekmektedir. Bununla birlikte Kürtlerle olduğu gibi tarihsel sorunların arkasından bakarak hareket edilmesinin de Türkmenlere fayda sağlamayacağı değerlendirilmektedir. Burada ifade edilmek istenen Türkmenlerin tarihlerini ya da milli geçmişini unutması veya göz ardı etmesi değildir. 
Milletler tarihi ve milli bakiyeleri ile ayakta durur ve bunların ilelebet korunması için mücadele ederler. Bunlar akılda tutularak, ilelebet milli kimliğin korunması için, duygusal siyasetin önüne geçilerek, rasyonel ve pragmatik stratejilerin Türkmenleri başarıya ulaştıracağı düşünülmektedir.

http://orsam.org.tr/disisleri-bakani-ahmet-davutoglu-nun-kerkuk-ziyareti-uzerinden-turkmen-stratejileri/


***

7 Eylül 2018 Cuma

IRAK KÜRT BÖLGESİNİN JEOPOLİTİĞİNE İLİŞKİN STRATEJİK ÖNGÖRÜLER. BÖLÜM 8


 IRAK KÜRT BÖLGESİNİN JEOPOLİTİĞİNE İLİŞKİN  STRATEJİK ÖNGÖRÜLER. BÖLÜM 8



İRAN

İran’ın uranyum zenginleştirmesi ile başlayan gelişmeler, nükleer silah elde etme çabası olarak değerlendirilmiş, ABD’nin böyle bir gelişmeyi kabul 
edemeyeceği uyarısı, krize neden olmuştur. Her ne kadar krizin arkasındaki gerçek nedenin, başta petrol, ABD’nin küresel ekonomik çıkarları ve İsrail’in 
güvenliği gibi gerekçeler bulunduğu söylense de, sonuçta ABD, İran’ın tutumundan rahatsızdır. 332

 Irak işgalinin getirdiği iç ve dış kamuoyundaki olumsuzluk ortada iken, aynı şekilde İran’a karşı askeri kara harekatının anlamlı bulmak zor olacaktır. 
İran’a uygulanacak yaptırımlar veya İran’ın nükleer tesislerine yönelik bir hava saldırısı ile sonuç alınabileceği uzmanlarca tartışılmaktadır. Diğer taraftan, İran molla yönetiminin içerden devrilmesine yönelik çalışmalara hız verilmiştir.333 

    Uzun döneme yayılmış, askeri, siyasi, ekonomik ve hatta ideolojik bir istikrarsızlık kampanyasına dayanan “yavaşlatılmış rejim değişikliği” 
projesinin, bütün yöntemlerden daha gerçekçi göründüğünü düşünenler bulunmaktadır.334 Şubat 2006’da Condoleeza Rice’ın Kongreden, Polonya’daki Solidarnoş modeli bir rejim değişikliği projesinde İran muhalefetini desteklemek için 75 milyon dolar ödenek istemiştir. Bu projenin oluşturulmasına, İslami radikalizmle uzun sürecek bir savaşta işgallerle bir yere ulaşılamayacağı inancının oluşmaya başlamasıdır. Rumsfeld’inde düşüncesi; şu veya bu ülkede ulus inşaa edemeyecekleri, ama bunu kendilerinin yapmalarına yardım edebilecekleri yönündedir. 

American Enterprise Institute’tan Michael Rubin ve ABD’deki neomuhafazakârlar, İran’ın karıştırarak içten yıkmanın en iyi hareket tarzı olduğunu ileri sürmektedirler. ABD, İran’daki muhalif örgütlere yıllık 4 milyon dolar kaynak ayırmaktadır.335 

Tahran rejimini, İran’daki etnik unsurları kullanarak sıkıştırmaya çalışan ABD, Azerileri, Güneybatıdaki Kuzistan eyaletinde yaşayan Arapları, Sistan Belucistan'daki Sünni Beluciler ve Bahai cemaati ve Kürtleri hareketlendirmek istemektedir. Tebriz’de yayınlanan bir karikatür ile Azeriler sokağa dökülmüştür. Makro seviyeden, mikro seviyeye etnik ve dinsel ayrışma dalgası İran’da kendini göstermeye başlamıştır. 

İran’da 14 farklı etnik grup yaşamaktadır. Hepsi mecliste 30 ayrı eyalet olarak temsil edilmektedir. Üst kimlik İranlılık değil Şiiliktir. 70 milyonluk ülkenin 23 milyonu Farisi, 30 milyonu Azeri’dir. Azeriler'in azınlık hakları yoktur. Ordunun yüzde 60'ını da Azeriler oluşturmaktadır. Washington'un Azeriler veya Kürtler üzerinden bu ülkeyi etnik bir çatışmaya sokarak bölme planı ise aklı başında hiçbir analizci tarafında gerçekçi bulunmamaktadır. Zira Şiilik, İran’da müthiş bir sosyal zamk işlevi görmektedir. Örneğin dini lider Ayetullah Seyyid Ali Hamaney de bir Azeri’dir.336 

İran'ın Ankara Büyükelçisi Firuz Devletabadi, ABD'nin, Ortadoğu'da küçük, kontrol edilebilir etnik devletler peşinde olduğunu, ABD'nin İran'da etnik gruplar (Kürt-Azeri) için televizyon yayını başlattığı haberleri bulunduğunu ama başarılı olamayacağını açıklamıştır.337 

SURİYE

Suriye’nin Lübnan’da etkili olması, Hizbullah gibi grupları desteklemesi ve İsrail aleyhtarı politikaları başta İsrail olmak üzere ABD’yi rahatsız etmektedir. 

Hariri suikasti sonucu, BM'nin hazırladığı Hariri raporunda Amerika amacına ulaşmıştır. Hariri'nin öldürülmesi olayını BM adına soruşturan Alman Savcı Mehlis, hazırladığı raporda, suikastten Suriye'yi sorumlu tutmaktadır. Suriye raporu gerçeklerden uzak olmakla eleştirmiştir. ABD, Suriye’ye baskı ve müdahaleye yol açacak bir gerekçe bulmuştur.338 

İsrael Shak’ın yazdığı “The Zionist Plan for the Middle East” isimli kitapta Suriye’nin parçalanacağı anlatılır. Suriye’de, etnik ve dini yapı dikkate 
alınarak, kıyıda bir Şii-Alevi devleti, Halep ve civarında bir Sünni devleti, Şam’da bir başka sünni devleti, Havran- Golan bölgesinde bir Dürzi devleti 
kurulacağına işaret edilmektedir.339 

ABD’nin Suriye’ye yönelik baskıları ve gerekirse içerden rejimi zorlama çabaları, Suriye yönetimine, Kürtlere vatandaşlıklarının verilmesi ve siyasi partilerle ilgili yasanın onaylanması için somut adımlar atma çabalarını hızlandırmıştır. Vatandaşlıkları ellerinden alınan Kürtlerin sorunu ile politik partilerle ilgili kararın Baas Partisi'nin Merkez Komite toplantısında ele alındığı bildirilmektedir. Baas kongresinde, 1962'de Haseki'deki nüfus sayımı ile vatandaşlıktan atılan yüzbinlerce Kürdün yeniden vatandaşlığa alınmasına karar verildiği belirtilmektedir. 340

 Suriye’ye karşı yöneltilecek bir yaptırım, Suriye ekonomisini örneğin petrol ihracatını engelleyerek, bir krize itebilir. Suriye rejiminin ve 
toplumunun iç çelişkileri (emek-sermaye, iş çevreleri-Baas bürokrasisi, Alevi-Sünni, Kürt-Arap) derinleşebilir. Bu sıkışıklığı, askeri-güvenlik örgütünün 
açmaya kalkması, ABD'de ve İsrail'de rejim değişikliği yanlılarının ellerini güçlendirerek daha derin bir dış müdahaleyi gündeme getirebileceği 
düşünülebilir.341 

SONUÇ 

“Irak Kürt bölgesinin jeopolitiğine ilişkin stratejik öngörüler” konulu çalışmanın seçenekleri (Hipotezleri) üç olasılıklı tespit edilmiştir; 

i. Irak’ın Kuzeyindeki Kürt bölgesi yönetimi hukuken bağımlı, fiilen bağımsız bir devlet gibi hareket edebilir. 
ii. Irak’ın Kuzeyindeki Kürt bölgesi yönetimi bağımsız bir devlet olabilir. 
iii. Irak’ın Kuzeyindeki Kürt bölgesi yönetimi federal veya konfederal yapıda sürebilir. 

Üçüncü seçenek, halihazırdaki duruma en yakın seçenektir. Farklı olan seçenekler, ilk iki seçenektir. Bu çalışma, “ Irak’ın Kuzeyindeki Kürt bölgesi 
yönetimi hukuken bağımlı, fiilen bağımsız bir devlet gibi hareket edebilir veya bağımsız bir devlet olabilir” ilk iki seçeneğinden birini öne çıkarmaktadır. 

Temel değişkenler tespit edilmiş ve temel değişkenler bağlamında seçenekler yorumlanmıştır. Yapılan incelemede, şu ana kadar ki gelişmelerin, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulma sürecinin devam ettiğini göstermektedir. 

Aynı şekilde, küresel politikaları çerçevesinde Ortadoğu’yu şekillendiren başat güç ABD ile Türkiye’nin, Irak’a ve bölgeye bakışları arasındaki makasın 
da her geçen gün açılmakta olduğu gözlenmektedir. 

Seçeneklerin gerçekleşmesinde temel belirleyicinin ABD olduğu muhakkaktır. ABD yönetimi üzerindeki etkinliği bilinen Yahudi Lobisi ve İsrail’inde temel belirleyici olarak değerlendirilmesi gerekir. Diğer bir temel belirleyici Türkiye’dir. 

Türkiye NATO üyesi bir ülkedir. Ağır borç yükü, IMF ile işbirliği, Türkiye’nin bağımsız bir politika geliştirmesini sınırlandırmaktadır. Huntington’un Medeniyetler Çatışması eserinde belirttiği gibi, Türkiye laikmuhafazakar karşıtlığının yaşanmasının getirdiği “bölünük” bir ülkedir. 

Türkiye’nin dış politikası, yukarıda anılan gerekçeler nedeniyle “İç kamuoyu”nun beklentileri ile örtüştüğünü söylemek güçtür. 

Kimilerinin 3. Dünya savaşı olarak nitelediği, içinde bulunduğumuz derin kriz, geçici değildir ve uzun bir zamana yayılma istidadı göstermektedir. 
Bir taraftan medeniyetler çatışması tezinin boşa yazılmadığını ispat etmek istercesine çizilen ve yayınlanan İslam aleyhine karikatürler ile Hristiyan– 
Müslüman gerilimi yaratmaya çalışanlar, diğer tarafta İslam ülkelerinde oluşturulmaya çalışılan etnik ve dini çatışmalar, küresel sermaye sahiplerinin 
işine gelen ve stratejik aklın eseri olan bir planın varlığını akla getirmektedir. 

ABD, küresel hakimiyetini pekiştirmek, sürdürmek ve olası rakiplerin ortaya çıkmasını engellemek için, 11 Eylül 2001 terör olaylarını kullanmış, önleyici vuruş doktrini ile uluslar arası hukuku ve Birleşmiş Milletleri yok saymıştır. Büyük Ortadoğu Projesi (İşgali), Avrasya mücadelesinin bir ayağını 
oluşturmaktadır. 

ABD politikalarına hizmet eden küreselleşmenin getirdiği renkli devrimler başlangıçta samimi demokratik gelişmeler olarak algılanmıştır. Bir süre sonra ise, soğuk savaş sonrası ülkeler arasındaki yeni tarz bir mücadele yöntemi olduğu, gelişmekte olan ülkeler tarafından da fark edilmeye başlanmıştır. 

Türkiye’de ise bir renkli devrim yerine AB’ye giriş sürecinin kullanıldığı değerlendirilmektedir. Türkiye iç politik hesaplar ve hedefler nedeniyle tek 
taraflı olarak AB’ye bağlanmıştır. Gelişmeler ise Türk halkına farklı aksettirilmektedir. Sokaktaki insan, serbestçe AB ülkelerine gideceğini, iş 
bulacağını Türkiye’nin zenginleşeceğini sanmakta ve beklemektedir. AB ise, Türkiye’yi tam üyeliğe almayacağını, AB ülkelerinin Türkiye’nin üyeliğini 
referanduma götüreceklerini söylemektedir. Diğer taraftan özgürlük ve demokrasi adı altında T.C Devleti her şeyi ile erozyona uğratılmakta, ulusal 
yapısı zayıflatılmaktadır. Ağırlıklı olarak sermayenin ve merkezi güçlerin elindeki medya, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel kurumlarının itibarını düşürmekte kullanılmaktadır. Emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesi vererek, bağımsız bir devlet kuran Türk Milletinin, bir gün, bu gelişmelere bir cevabı olacağı kuvvetle muhtemeldir. Mazlumu ezmeyen, güçlüye karşı mazlumun yanında yer alan yüce gönüllü Türk Milleti, Batının sömürgeci politikalarının yanında yer almayacağı düşünülmektedir. 

Özetlenecek olursa, İsrail bir Kürt devletinin kurulmasını istemekte ve desteklemektedir. İsrail’in çok uzun vadeli çıkarları bunu gerektirmektedir. 
İsrail-Yahudi lobisi etkisi altındaki Yeni Muhafazakar ABD yönetimi de bir Kürt devleti kurulmasını istemektedir. Ancak, ABD, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta 
Asya politikaları için Türkiye’ye büyük ihtiyaç duymaktadır. Türkiye’nin ABD politikaları yanında yer almaması, ABD’nin küresel hedeflerine ulaşma 
başarısına ve maliyetine ciddi etkileri söz konusu olacaktır. ABD eski başkanı Clinton’un 21 yüzyılın şekillenmesinde Türkiye’nin tavrının belirleyici 
olacağını TBMM kürsüsünden söylemesinin anlamı bugün daha iyi anlaşılmaktadır. ABD, Türkiye’yi kendisinden uzaklaştıracak politikalardan 
kaçınacaktır. İsrail lobisinin baskısı altında, Kürt devleti oluşumunu bir noktada donduracaktır. Bu durum, başta Türkiye olmak üzere, bölge ülkeleri 
üzerinde ABD’nin Kürt kartını rahatlıkla kullanmasına yol açacaktır. Türkiye Devleti’nin jeopolitik gücü ve jeostratejik konumu, ABD’nin küresel hedefleri 
için gereklidir. 

Stratejinin unsurlarından olan “zaman” burada bir Kürt devleti kurulmasına şimdilik izin vermeyecektir. Kürt devleti için zamanlama uygun değildir. ABD, zaman baskısından kurtulduğu anda, Ortadoğu’da ve Avrasya’da amaçlarına ulaştığında, Kürt devletinin kurulmasına yeşil ışık yakacak ve Kürt devletini tanıyabilecektir. ABD karşıtlığının gittikçe yükseldiği bir dünyada, ABD’nin hedeflerine ulaşıp ulaşamayacağını zaman gösterecektir. 

Türkiye, ABD’nin içinde bulunduğu zaman baskısından yararlanarak, ABD’yi tercihe zorlamalıdır; Bir tarafta Kürt devleti, diğer tarafta Ortadoğu ve 
Avrasya hedefleri. Kürt devleti kurulmasının belirleyicilerinden biri de, Türkiye’yi yönetenlerin ABD’ye karşı, bu konuda gösterebilecekleri kararlılık 
olacaktır. 

Türkiye bir yol ayrımındadır. İran’ın ABD politikalarına uyumlu hale getirilmesi, parçalanması veya işgal edilmesi halinde, Türkiye, önünde tercih yapabileceği bir kavşak bulamayacaktır. Önünde uzanan tek yolda ilerlemek zorunda kalacaktır. Yani, Türkiye her halükarda toprak bütünlüğünü sağlamakta zorlukla karşılaşacaktır. Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi (İşgali) sınırlarına dayanmadan ön almak ve komşularıyla işbirliğini geliştirmek zorundadır. 

Merkezi güçlerin Türkiye’deki iktidar mücadelesine taraf olmaları, kısa vadede merkezi güçlerin hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştırırken, uzun vadede hedeflerine ulaşmalarını zorlaştıracağını söylemek mümkündür. ABD stratejik bir hata yapmış, Türk Milletinin “asker millet” olduğunu unutmuş veya küçümsemiştir. Türk Milletinin kafasına çuval geçirmiştir. Türk toplumunda Amerikan karşıtlığı 2-3 yıl içinde % 90 civarına çıkmıştır. Aslında ABD, Büyük Ortadoğu Projesinin kafasına “çuval” geçirmiştir. Türkiye’de yakın bir gelecekte ABD karşıtı hükümetlerin işbaşına gelmesi sürpriz olmayacaktır. 

Sonuç olarak, 1990’larda, Irak’ın Kuzeyindeki güvenlikli bölgede Kürt devletinin tohumları, bugünde, Irak’ın Kuzeyinde fiilen var olan Kürt devletinin, hukuken tanınmasının (bağımsızlığının) tohumları atılmıştır. Bu aşamada muhtemelen gelişmeler dondurulacak, Türkiye’nin hassasiyetleri sözde dikkate alınacak, zayıf bir merkezi Irak yönetimi ile zaman kazanılacak ve muhtemelen 2025 yılına kadar bölgede bağımsız bir Kürt Devleti kurulmasına çalışılacaktır. 

Bölge politikasını Yahudi ve Kürtlerle şekillendirmeye kalkan ABD’nin, Araplar ve Farsların yanında Türkleri de karşısına alması durumunda, büyük olasılıkla Ortadoğu politikası başarılı olamayacaktır. Türk Milletinin kabul etmeyeceği Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti planını ABD hayata geçirebilse dahi, bu Kürt Devleti uzun ömürlü olamayacaktır. 

KAYNAKÇA 

AHMEDİNECAD, Mahmud: ABD ve İsrail’i suçladı, Akşam, 24.02.2006, 
AKAR, Atilla: Büyük Ortadoğu Kuşatması, Timaş Yayınları, İstanbul, 2004, 
ALPAY, Şahin: Amerika uyanıyor mu?, Zaman, 21.03.2006, 
ALTUNIŞIK, Meliha Benli: Türkiye ve Ortadoğu, Tarih Kimlik Güvenlik, Boyut Kitapları, İstanbul, 1999, 
AMANOV, Şatlık: Hafız Esad Dönemi Suriye Dış Politikası, YILMAZ Türel; ŞAHİN, Mehmet : Ortadoğu Siyasetinde Suriye, Platin Yayınları, Ankara 2004, 
ARDIÇ, Engin: Savaşa girersek bütün 'parametreler' değişir, Akşam, 04.04.2006 
ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra Körfezinde Güç Dengesi, Alfa Yayın. İst. 1999, 
ARI, Tayyar: Geçmişten Günümüze Ortadoğu, Alfa Yayınları, İstanbul 2005, 
ARMAOĞLU, Fahir: 20.YY. Siyasi Tarihi, İş Bankası Kültür Yayınları, Ank. 1983, 
ASLAN, Ali H.: Zaman, 08.01.2006, 
ATWAN, Abdulbari: İran’a ABD kuşatması, Zaman, 20.01.2006 
ATWAN, Abdulbari: Bu anayasa Irak’ı Paramparça eder, Radikal, 30.08.2005 
ATTAR, Ali Rıza Şeyh: Kürtler, Anka Yayınları, İstanbul 2004, 
AYGÜN, Sinan: Türkiye’nin Güvenliğine Mayın Döşemeyelim, Yeniçağ, 23.04.2006, 
BAYKAL, Deniz: 1 Mart Tezkeresi Sonrası Ortadoğu ve Türkiye, Hürriyet, 03.05.2006, 
BİDEN, Joseph R.: GELB, Leslie H., Irak’ı Federasyon Kurtarır, Radikal, 04.05.2006, 
BİLİCİ, Abdülhamit: Irak işgalinin üç yılı, Zaman, 29.03.2006, 
BİLA, Fikret: Erdoğan’dan Kerkük Uyarısı, Milliyet, 28.04.2006, 
BRZEZINSKI, Zbigniew: Büyük Satranç Tahtası, Sabah kitapları, İstanbul, 1998, 
BOSTANOĞLU, Burcu: Türkiye-ABD İlişkilerinin Politikası, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 1999, 
BULAÇ, Ali: Irak’tan Bütün Bölgeye, Zaman, 25.02.2006 
BÜYÜKANIT, Yaşar: “Küreselleşme ve Uluslar arası Güvenlik” Sempozyumu, 29 - 30 Mayıs 2003, Açış Konuşması, Gnkur.Basım Evi, Ankara, 2003, 
ÇAĞAPTAY, Soner: Kürtler ABD’yi zorlayacak, Radikal Gazetesi, 03.05.2004, The Washington Institute for Near East Policy, Türkiye Programı Direktörü 
        (Çeviren: Pemra Hazbay) 
ÇAKMAK, Haydar: Uluslar arası Krizler ve TSK, Platin Yayınları, Ankara, 2004, 
ÇELİK, Hakan: Türk-Acem-Arap ittifakı, Posta, 02.05.06, 
ÇONGAR, Yasemin: ABD’den AB mesajları, Milliyet, 08.05.2006, 
ÇONGAR, Yasemin: “ABD’nin Yeni Kuvvet Dağılımı” Milliyet, 23 Ağustos 2004, 
DAVUTOĞLU, Ahmet: Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, İstanbul, 2001, 
DEDEOĞLU, Beril: ABD yeni ulusal güvenlik stratejisi açıklandı – 1 Şiddet, sürdürülebilir bir strateji değil, Zaman, 27.03.2006 
DEMİR, Hasan: Yeniçağ Gazetesi, 27.12.2005, 
DEMİR, Hasan: Irak’ta MOSSAD Operasyonları, Yeniçağ, 24.02.2006, 
DEVLETABADİ, Firuz: Milliyet, Fikret BİLA, Röportaj, 05.04.2006 
DOĞRU, Necati: Türkün Ateşle İmtihanı, Vatan, 02.04.2006 
ECEVİT, Bülent: Türkiye’nin onaylamadığı bir çözüm, Ortadoğu’da hayata geçirilemez.(TV) 
ECEVİT, Bülent: Güneydoğu Türkiye'nin sorunu, Yenişafak, 02.04.2006, 
ECEVİT, Bülent: Bölücü terörü ABD teşvik ediyor, Yenişafak, 14.12.2005, 
EKŞİ, Oktay:Timsahlar Ağlıyor, 01.04.2006, 
EKŞİ, Canan Ateş: Uyuşmazlıkların Barışçı Yollardan Çözümü, Refet YİNANÇ-H.TAŞDEMİR, Uluslar arası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, 
         Seçkin Yayınları, Ankara, 2002, 
ELEKDAĞ, Şükrü Emekli Büyükelçi: CHP İstanbul Milletvekili, ABD PKK’ya can üflüyor, Yenişafak, 20.12.2005, 
EROĞLU, Cevat: İsrail’in Beka Stratejisi ve Kürtler, Sayfa Yayınları, İstanbul, 2003, 
FINDLEY, Paul: ABD’de İsrail Lobisi, Pınar Yayınları, İstanbul, 2000, 
FUKUYAMA, Francis: Yenişafak, 24.03.2006, 
HADLEY, Stephen: ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı, ABD İsrail için Irak'ta kalmalı, Yenişafak, 27.12.2005, 
HAK Yayını, “Stratejik Öngörü”, Temmuz 1994, İstanbul, 
HURUB, Muhammed: Radikal Gazetesi, Ankara ve Tahran kontrolü ele almak istiyor, Makale, 28.04.2006 
            Irak Ülke El Kitabı, Genelkurmay Basımevi, Ankara, Ağustos 2003, 
İBRAHİMLİ, Haleddin: Değişen Avrasya’da Kafkasya, 2001, Ankara, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi yayınları, 
İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge Jeopolitiği, Küre Yayınları, İstanbul 2005, 
KARACA, R. Kutay: ÇHC’nin Ortadoğu Poltikası, M. ŞAHİN; M. TAŞTEKİN, II.Körfez Savaşı, Platin Yayınları, Ankara 2006, 
KARAGÜL, İbrahim: Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattını Mossad bombalıyor!, Yenişafak, 02.12.2005 
KARAGÜL, İbrahim: Yol Ayrımına Sürükleyecek Savaş, Yenişafak, 28.12.2005, 
KARAGÜL, İbrahim, İsrail Çılgınlığı ve Fars Ateşi, Yenişafak, 29.12.2005, 
KARAGÜL, İbrahim: Müslüman Kardeşler Devrimi!, Yenişafak, 29.03.2006, 
KÖMÜRCÜ, Güler: Washington partner değiştiriyor, Akşam, 16.12.2005 
KÖMÜRCÜ, Güler: Akşam Gazetesi, Yeni CIA Başkanı, 09.05.2006, 
KÖMÜRCÜ, Güler: Avrupa Fırat ve Dicle'mizi istiyor, Akşam, 18.10.2005 
KÖMÜRCÜ, Güler: “...Birileri-taş tasarrufu-yapıyor yani bir taşla üç kuş vurmak istiyor, Akşam, 01.06.2006 
KONA,Gamze Güngörmüş: Ortadoğu, Orta Asya ve Kesişen Yollar, Kültür Sanat Yayıncılık., İstanbul, 2004, 
KÜRKÇÜOĞLU, Ömer E.: Osmanlı Devleti’ne karşı Arap bağımsızlık hareketi (1908-1918), AÜ SBF Yayını, Ankara , 1982, 
LEVERTT, Flynt & J. BADER: ABD ile Çin’in Ortadoğu’daki enerji rekabeti, Zaman, The Washington Quarterly (2005 Sonbahar sayısı), 14.12.2005, 
MAHALLİ, Hüsnü: TV Proğramı, SKY Türk, “Ne var Ne yok , Serdar Akinan” 15.12.2005, 
MAHALLİ, Hüsnü: “...İsrail; Türkiye ve Türkler ne yaparsa yapsın Türkiye'den vazgeçmez..” Akşam, 30.05.2006, 
MAHALLİ, Hüsnü: Ermeni Soykırımı ve Yahudi Lobisi, Akşam, 20.09.2005 
MALİK, Mustafa, Amerikan karşıtlığı ABD’ye Ortadoğu’yu dar edecek!, Zaman, 20.04.2006, 
MANİSALI, Erol: Truva Atı'ndan Çelik Oyuncaklara, Cumhuriyet, 27.08.2005, 
MATTEWS, Owen: ABD iki dostu Iraklı Kürtler ile Türkiye arasında kaldı, Radikal, 08.05.2006 
MEYERSON, Harold: Neo-Con’lar Sınıfta Kaldı, Radikal, 26.05.2006 
MUŞMAL, Muammer: Elağzı Valisi, ABD terör örgütüne destek veriyor, Sabah, 09.04.2006 
MERAY, Seha L: Lozan Barış Konferansı/Tutanaklar-Belgeler, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1972, c.1/3, 
OKUR, Meliha: Milliyet Gazetesi, Irak Çözümü, pamuk eller cebe, 26.09.2004, Osmanlıca Türkçe Sözlük, İnkılap ve Aka Kitapevi, İstanbul, 1979, 
ÖZDAĞ, Ümit: Irak Savaşı ve Amerikan Sermayesi, Yeniçağ, 10.12.2005, 
ÖZDAĞ, Ümit: Kürdistan Projesi, Yeniçağ, 01.12.2005 
ÖZDAĞ, Ümit: “Türk Kimliği ve Türk Bütünlüğüne Yönelik Tehditler” konulu seminer konuşması, Yeniçağ, 27.12.2005 
ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye Kuzey Irak ve PKK, ASAM Yayınları, Ankara, 1999, 
ÖZEL, Soli: “İran’ın Hamlesi “, Sabah Gazetesi, 11.05.2006, 
ÖZMEN, Süleyman: Ortadoğu’da Etnik, Dini Çatışmalar ve İSRAİL, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2002, 
ÖZTÜRK, Osman Metin; Y. SARIKAYA,: Kaosa Doğru İran, Fark Yay. Ank. 2006, 
ÖZTÜRK, Osman Metin: Çin-Hindistan Stratejik Ortaklığı, www.jeopolsar.com/ 12.04.2005 
PAMİR, Necdet: Türkiye IV.Enerji Sempozyumu, Küresel Enerji Savaşları Ulusal-Kamusal Enerji Politikaları, Milli Kütüphane-Ankara, 10-12 Aralık 2003, 
PERİNÇEK, Doğu: AB’nin Şartları, ABD Güdümlü, Aydınlık, 04.10.2005 
PFAFF, William; ABD ve İsrail’in Çıkarları Farklı, Radikal, 11.05.2006 
POWEL, Colin: Powel’ın Utanç Günü, Yenişafak, 10.09.2005 
PRİMAKOV, Yevgeniy: 11 Eylül ve Irak’a Müdahale Sonrası Dünya, Doğan Ofset Yayıncılık, İstanbul, 2004, 
PURTAŞ, Fırat: Irak Krizi ve Rusya, M. ŞAHİN; M. TAŞTEKİN,: II.Körfez Savaşı, Platin Yayınları, Ankara 2006, 
RUBİN, Michael: İran’ı İçten Yıkmalı, Akşam, 13.02.2006 
SOMUNCUOĞLU, Sadi: AB eliyle yeni azınlıklar yaratılıyor, Yeniçağ, 20.03.2006 
Stratejik Analiz Dergisi, Sayı:68,Aralık 05, s.77 
Stratejik Analiz Dergisi, Çin ve Enerji Güvenliği, sayı 66, Ekim 2005, 
SÜER, Berna: Suriye’nin Dış Politikası ve Irak Savaşı, 
ŞAHİN, Mehmet; TAŞTEKİN, Mesut: II.Körfez Savaşı, Platin Yayınları, Ankara 2006, 
SÜZAL, Savaş: İran konusunda baskıyı Museviler yapıyor, Yeniçağ, 31.03.2006, 
ŞAHİN, Mehmet: ABD’nin Basra Körfezi siyaseti ve bu durumun bölgeye yansımaları, SK Dergisi, Nisan 2005, 
ŞENEL, Muzaffer: AB’nin Irak Politikası, ŞAHİN, Mehmet; M. TAŞTEKİN, II.Körfez Savaşı, Platin Yayınları, Ankara 2006, 
          Savunma ve Havacılık Dergisi Sayı:1, 10 Mart 2006, 
SHAKAK, İsrael: Açık Sırlar, İsrail’in Dış Politikası ve Nükleer Sırları, Med-Cezir Yayınları, İstanbul, 2003, 
SÖNMEZOĞLU, Faruk: “Uluslar arası Politika ve Dış Politika Analizi”, Filiz Kitapevi, İSTANBUL 2000, 
SÖYLEMEZ, Haşim; U. ŞANLI: Kuzey Irak’ta Organize İşler, Aksiyon Dergisi, sayı 578, 02.01.2006 
ŞAHİN, Mehmet; M. TAŞTEKİN: II.Körfez Savaşı, Platin Yayın. Ankara 2006, 
ŞİMŞİR, Bilal N: Türk Irak İlişkilerinde Türkmenler, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2004, 
TUNÇ, Hakan: Amerika’nın Irak Savaşı,Harmoni Yayınevi, 2002 
TURKAB AB-Türkiye İşbirliği Derneği Yayını, 2003, 
TURGUT, Serdar: Diyarbakır ve Siirt, AKŞAM, 31.03.2006, Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1983, 
ÜLSEVER, Cüneyt: Hürriyet, 15.12.2005 
ÜNAL, Hasan: Dalaleti Geride Bırakırken, Yeniçağ, 31.03.2006, 
ÜNAL, Hasan: Bunun Adı Büyük Kürdistan Projesi, Yeniçağ, 28.09.2005, 
YILDIZOĞLU, Ergin: Zeitgeist değişirken, Cumhuriyet, 27.03.2006, 
YILDIZOĞLU, Ergin: İran ve Yeni ‘Quartet’, Cumhuriyet, 20.02.2006 
YILDIZOĞLU, Ergin: Beşar Rejimi daha ne kadar yaşar?, Cumhuriyet, 26.10.2005 
YILMAZ, Serpil: Vakit Geç Olmadan Çin, Milliyet, 15.01.2006 
YILDIZ, Yavuz Gökalp: Büyük Ortadoğu, IQ Yayıncılık, İstanbul, 2004, 
YILMAZ, Türel: Uluslar arası Politikada Ortadoğu, Akçağ Yayınları. Ankara, 2004, 
YILMAZ, Türel: Türkiye-İsrail yakınlaşması, İmaj Yayıncılık, Ankara, 2001, 
YILMAZ, Veli: Siyasi Tarih, HAK Yayını, İstanbul, 1998, 
YILMAZ, Murat: (Derleyen), Medeniyetler Çatışması, Vadi Yayın, Ankara, 1995, 
YİNANÇ Refet; H. TAŞDEMİR: Uluslar arası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Seçkin Yayınları, Ankara, 2002, 


İNTERNET KAYNAKLARI 

www.globalsecurity.org/military/world/war/kurdistan-maps , 28.10.2005 
www.bbc.co.uk/turkish/Irakkronoloji , 10.12.2005 
www.ansar.de./irak.htm , 10.12.2005 
www.whitehose.gov/nsc/ 30.01.2005 
www.whitehose.gov/nsc/, ABD Bşk. BUSH’un Konuşması, Westpoint, Newyork, 1 Haziran 2002, 
www.cia.gov/nic/NIC_globaltrend2020_s3.html, Global Trend 2020, 04.04.2004 
www.jeopolsar.com/ 13.02.2006 Osman Metin ÖZTÜRK, Askerin ve Silahlı Kuvvetlerin Güncel İşlevi (ABD Örneğinde), 
www.jeopolsar.com/ 12.04.2005, ÖZTÜRK, Osman Metin, Çin-Hindistan Stratejik Ortaklığı, 
www.aydinlik.com , Aydınlık, 12.12.2004 
http://www.counterpunch.org/walt05052006.html, 21.05 2006JohnMEARSHEIMER and Stephen WALT, The Storm over "the Israel Lobby", 
America’s Best Political Newsletter Counter Punch, May 5, 2006 
http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/DISBASIN/2002/09/13x09x02.HTM,    20.05.2006 
http://www.gercekhayat.com/dusuncealemi/icsayfa.php?newsid=0000000119&catid=24, 21.05.2006 
www.cnnturk.com , 13.12.2005 
www.acikistihbarat.com 14.12.2005, Ahmet ERİMHAN, İşlem Tamam, 
www.acikistihbarat.com. 18.01.2006, Yaşar HACISALİHOĞLU, Statüko blok bağımlılığıdır, 
www.acikistihbarat.com , 28.03.2006, Mustafa YILDIRIM, İşgale, soyguna karşı durma yeteneği olan, bu deneyime sahip tek bir ulus var, 
www.acikistihbarat.com 23.09.05, Sadettin TANTAN, Ermeni konferansını düzenleyenler yabancı istihbarat servisleri ve üniversiteler!, 
www.acikistihbarat.com , 05.04.2006,Orhan DEDE, PKK’nın gerçek Hamisi AB ve ABD, 
www.acikistihbarat.com , 13.12.2005, Yılmaz DİKBAŞ, AB’den para alan sivil toplum örgütleri, 
www.acikistihbarat.com , 04.10.2005, Anıl ÇEÇEN, İsrail Türkiye’yi Satın Alıyor 
www.2023.gen.tr 21.07.05, E. Semih YALÇIN, Şark Meselesinden Büyük Ortadoğu Projesine, 2023 Dergisi, 
http://www.ortadogugazetesi.net/haber_d.asp?haber=9617, 03.06.2006 


DİPNOTLAR:

1 Ergin YILDIZOĞLU, “Dünya Ekonomisine Bakış, QDR-2005” Cumhuriyet , 13 Şubat 2006. 
2 General GEHLEN, Gehlen’in Anıları, s. 68 
3 Suat İLHAN, Jeopolitik Duyarlılık, TTK Basımevi, Ankara, 1989, s. 21 
4 İzzetullah İZZETİ, İran ve Bölge Jeopolitiği, Küre Yayınları, İstanbul 2005, s. 71 
5 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1983, s. 55 
6 Osmanlıca Türkçe Sözlük, İnkılap ve Aka Kitapevi, İstanbul, 1979, s. 806 
7 BREZEZİNSKİ, Zbigniew: Büyük Satranç Tahtası, SABAH Kitapları, İstanbul, 1998, s. 177 
8 HAK Yayını, “Stratejik Öngörü”, Temmuz 1994, İstanbul, “....yakın geleceğe olan eğilimlerden (2 -5 yıl) daha uzun vadeli geleceğe yönelik 
   (20-30 yıl ve fazlası) yansıtmalar yapmalıdırlar...” 
9 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra Körfezinde Güç Dengesi, Alfa Yay., İstanbul 1999, s.10 
10 ÖZTÜRK, Osman Metin; Sarıkaya, Yalçın: Kaosa Doğru İran, Fark Yay. Ankara, 2006, s.VIII 
11 BRZEZINSKI, Zbigniew: Büyük Satranç ...a.g.e., s. 11 
12 BRZEZINSKI, Zbigniew: Büyük Satranç... a.g.e., s. 35 
13 BRZEZINSKI, Zbigniew: Büyük Satranç... a.g.e., s. 41 
14 BRZEZINSKI, Zbigniew: Büyük Satranç .. a.g.e, s. 45 
15 BRZEZINSKI, Zbigniew: Büyük Satranç .. a.g.e, s. 53 
16 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge Jeopolitiği, Küre Yayınları, İstanbul 2005, s. 9 
17 Irak Ülke El Kitabı, Genelkurmay Basımevi, Ankara, Ağustos 2003, s.2-2 
18 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge..a.g.e.,.s. 255 
19 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye Kuzey Irak ve PKK, ASAM Yayınları, Ankara, 1999, s. 14 
20 www.globalsecurity.org/military/world/war/kurdistan-maps , 28.10.2005 
21 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge..a.g.e.,.s. 98 
22 Irak Ülke El Kitabı, ..a.g.e., s.2-15 
23 Irak Ülke El Kitabı, .. a.g.e., s.2-23 
24 ŞİMŞİR, Bilal N.: Türk Irak İlişkilerinde Türkmenler, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2004, s. 48 
25 Irak Ülke El Kitabı, ...a.g.e., s.5-1 
26 Lozan görüşmelerinde İsmet Paşa, Musul vilayeti olarak üç sancaktaki toplam kürt oranının % 50, Türkmen oranının % 29 olduğunu ileri sürmüştür. 
    Daha fazla bilgi için baknz. ŞİMŞİR, Bilal N.: Türk Irak İlişkilerinde Türkmenler, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2004, s. 53 
27 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye,.. a.g.e., s. 17 
28 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye.. a.g.e., s. 17 
29 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 18 
30 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 18 
31 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye.. a.g.e., s. 19 
32 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye.. a.g.e., s. 19 
33 KÜRKÇÜOĞLU, Ömer E.: Osmanlı Devleti’ne karşı Arap bağımsızlık hareketi (1908-1918),AÜ SBF Yayını, Ankara , 1982, s. 125 
34 KÜRKÇÜOĞLU, Ömer E.: Osmanlı .. a.g.e., s. 127 
35 KÜRKÇÜOĞLU, Ömer E.: Osmanlı...a.g.e., s. 132 
36 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 19 
37 ŞİMŞİR, Bilal: Türk Irak.a.g.e.,.s. 50 
38 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 20 
39 Irak Ülke El Kitabı, ...a.g.e., s.5-3 
40 Irak Ülke El Kitabı, ...a.g.e., s.5-3 
41 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye...a.g.e., s. 20 
42 ŞİMŞİR, Bilal: Türk Irak..a.g.e., s. 61 
43 ŞİMŞİR, Bilal: Türk Irak.. a.g.e. s. 63 
44 Irak Ülke El Kitabı, ...a.g.e., s.5-4 
45 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 21 
46 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 21 
47 YILMAZ, Türel: Uluslararası Politikada ortadoğu, Akçağ Yayınları, Ankara, 2004, s. 85, Bağdat Paktı, 24 Şubat 1955’te Türkiye ve Irak arasında 
     imzalanan bir antlaşma ile oluşturulmuş ve daha sonra İran, İngiltere ve Pakistan da katılmışlardır. 
48 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 24 
49 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 24 
50 www.bbc.co.uk/turkish/Irakkronoloji 10.12.2005 
51 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 25 
52 www.bbc.co.uk/turkish/Irakkronoloji 10.12.2005 
53 ÖZDAĞ,Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 26 
54 Şat-ül-Arap su yolu sorunu; Fırat ile Dicle Nehirlerinin birleşerek, Basra Körfezi’ne boşalan geniş bir su yoludur. 200 km. uzunluğunda, 400-500m. 
    Değişen genişliği vardır. 1847 yılında yılında imzalanan ve 1913’te İstanbul’da tekrar onaylanan bir antlaşma ile Osmanlı Devleti Hürremşehir ve 
    Abadan’ı İran’a bırakırken, Şat-ül-Arap su yolunu kendisi aldı. Irak ve İran 4 Eylül 1937 tarihinde imzaladıkları bir antlaşma uyarınca iki ülke arasındaki 
    sınır, Şat-ül-Arap’ın İran kıyısından geçiyordu. Abadan kıyıları buna dahil değildi.Antlaşmaya göre İran, seyir serbestisini elinde bulunduruyordu. 
    Bununla beraber, Irak’ın Şat-ül-Arap üzerindeki yetkisi konusunda zamanla anlaşmazlıklar çıktı. Irak’ta 1968 yılında Baas Patisinin iktidarı ele geçirmesi 
    ve tüm Şat-ül-Arap üzerinde egemenlik iddia etmesi üzerineİran, 1969 yılında 1937 Antlaşmasını fesh ettiğini açıkladı. 
    Bu konuda bkz.YILMAZ, Türel: a.g.e., s.236 
55 İZZETİ, İzzetullah: İran...a.g.e., s. 263 
56 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 26 
57 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 27 
58 www.bbc.co.uk/turkish/Irakkronoloji , 10.12.2005 
59 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e, s. 35 
60 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 27 
61 Körfez Savaşı sonrasında Irak'ta ortaya çıkan iç karışıklıklar sonucunda Türk-Irak sınırına 500.000 kişi yığılmıştır.Türk Hükümeti, sorun karşısında 
    gerekli girişimlerde bulunarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 Nisan 1991 tarih ve 688 sayılı, göçe zorlanan kitleye uluslararası yardım 
    yapılmasını öngören kararı almasını sağlamıştır. 
62 www.ansar.de./irak.htm , 10.12.2005 
63 ÖZDAĞ,Ümit: Türkiye, ...a.g.e., s. 104 
64 SÖYLEMEZ Haşim ; ŞANLI, Ufuk: Kuzey Irak’ta Organize İşler, Aksiyon Dergisi, sayı 578, (02.01.2006) 
65 SÖYLEMEZ, Haşim ; ŞANLI, Ufuk: Kuzey Irak’ta ...a.g.m., 
66 SÖYLEMEZ, Haşim ; ŞANLI, Ufuk: Kuzey Irak’ta ...a.g.m., s.11 
67 SÖYLEMEZ, Haşim ; ŞANLI, Ufuk: Kuzey Irak’ta ...a.g.m., s.12 
68 Hürriyet, 12.04.2006 
69 Cüneyt ÜLSEVER, Hürriyet, (15.12.2005) “...Şii, Kürt ve Sünni unsurlar başta olmak üzere, zaten palyatif olarak kurulmuş Irak’ta, herkes görünürde 
    ne söylerse söylesin, özünde ‘kendi kaderlerini kendileri belirlemek’ üzere hazırlık yapıyorlar. Bütün hesaplar da ABD’nin ülkeyi terk edeceği 
    günün hemen ertesinde harekete geçmek üzerine kuruluyor....” 
70 Yenişafak, (24.02.2006) 
71 Irak Ülke El Kitabı, ...a.g.e., s.6-1 
72 ÖZDAĞ,Ümit: Türkiye..a.g.e., 1999, s. 31 
73 SÖYLEMEZ Haşim; ŞANLI, Ufuk: Kuzey Irak’ta...a.g.m., s.12 
74 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, ..a.g.e.,. s. 32 
75 SÖYLEMEZ Haşim; ŞANLI, Ufuk: Kuzey Irak’ta...ag.m., s.13 
76 Irak Ülke El Kitabı, ..a.g.e., s.6-6 
77 İZZETİ, İzzetullah: İran...a.g.e., s. 261 
78 SÖYLEMEZ, Haşim; ŞANLI Ufuk: Kuzey Irak’ta...a.g.m., s.13 
79 SÖYLEMEZ, Haşim; ŞANLI Ufuk: Kuzey Irak’ta...a.g.m., s.13 
80 SÖYLEMEZ, Haşim; ŞANLI Ufuk: Kuzey Irak’ta...a.g.m., s.13 
81 MERAY, Seha L.: Lozan Barış Konferansı/Tutanaklar- Belgeler, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1972, c.1/3, s. 42 
82 Irak Ülke El Kitabı, ..a.g.e., s.4-1 
83 İZZETİ, İzzetullah: İran...a.g.e., s. 14 
84 Irak Ülke El Kitabı, ...a.g.e., s.4-12 
85 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda...a.g.e., s.18 
86 ŞİMŞİR, Bilal N.: Türk Irak...a.g.e., 2004, s. 132 
87 ŞİMŞİR, Bilal N: Türk Irak...a.g.e., s. 184 
88 www.iraqiturkman.org.tr/ (16.12.2005) ( Ümit AKKOYUNLU; “ Bu harita, National Geographic Dergisi’nin tarafından Haziran 1972 yayınlanmıştır.) 
89 ÖZDAĞ, Ümit : Türkiye Kuzey Irak ...a.g.e., s. 162 
90 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 13 
91 Hüsnü MAHALLİ, SKY Türk, “Ne var Ne yok , Serdar Akinan” (15.12.2005 ) “...Barzani aşiret mensuplarının % 70’inin memur olarak Barzani’ye çalıştıklarını 
    belirtmektedir...” 
92 Irak Ülke El Kitabı, ..a.g.e.,. s.4-18 
93 Irak Ülke El Kitabı, ..a.g.e., s.4-6 
94 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 33 
95 SÖYLEMEZ, Haşim ; ŞANLI Ufuk: Kuzey Irak’ta...a.g.m., s.13 
96 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 16 
97 Irak Ülke El Kitabı, ..a.g.e,. s.4-30 
98 Irak Ülke El Kitabı, ...a.g.e., s.4-18 
99 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 15 
100 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 15 
101 Hürriyet, Barzani Ailesi Yahudi çıktı, (18.02.2003) “...Kendisi de bir Kürt Yahudisi olan UCLA öğretim üyesi Prof. Yona Sabar, yazdığı kitapta 
      bu iddiaları doğruladı. Hürriyet'ten Sefa Kaplan'ın haberine göre Tarihçi Ahmet Uçar da, Osmanlı arşivlerinde, Sallum Barzani adlı bir hahamın önce 
      Selanik'e, arkasından da Kudüs'e sürgün edildiğine dair bir belge yayımladı. Bilindiği gibi, Molla Mustafa Barzani ile oğlu Mesut Barzani, İsrail'le 
      kurduğu iyi ilişkilerle tanınıyor ve İsrail öteden beri Irak Kürtleri'nin bağımsızlığını destekliyor. 
102 SÖYLEMEZ, Haşim ŞANLI, Ufuk: “Kuzey Irak’ta..” a.g.m., s.14 
103 Irak Ülke El Kitabı, ..a.g.e., s.4-36 (Bu kanallar; Gulan radyo ve TV, Herim TV, Kürdistan TV, KDP’nin sesi radyosu, Dengi Rızgari radyosu, vb...) 
104 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye..a.g.e., s. 33 
105 SÖYLEMEZ, Haşim ŞANLI, Ufuk: “Kuzey Irak’ta..” a.g.m., s.14 
106 Irak Ülke El Kitabı, ..a.g.e., s.4-38 (Bu kanallar; Tert TV, Kerkük TV,Türkmeneli radyosu, Süleymaniye’de FM radyosu. Türkmeneli gazetesi, 
      Kardeşlik bülteni, Türkmeneli bilteni, Doğuş bülteni, Yeni Kuşak dergisi, Gökbörü dergisi..vb...) 
107 SÖYLEMEZ, Haşim ; ŞANLI, Ufuk:Kuzey Irak....a.g.m., 14 
108 Hüsnü MAHALLİ, SKY Türk, “Ne var Ne yok-Serdar Akinan’ın proğramı” (15.12.2005 ) 
109 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey ...a.g.e., s. 101 
110 Yenişafak, (24.02.2006) “...Ortak tatbikat. ve askeri işbirliği..” 
111 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra Körfezinde Güç Dengesi, Alfa Yay., İstanbul 1999, s.66 
112 YILMAZ, Türel: Uluslararası Politikada Ortadoğu, Akçağ Yayın., Ankara, 2004, s. 106 
113 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra...a.g.e., s. 72 
114 Haydar ÇAKMAK, Uluslar arası Krizler ve TSK, Platin Yayınları, Ankara, 2004, s. 214, “ Sovyetler Birliği'nin Aralık 1979'da Afganistan'ı işgali, 9 yıl sürecek 
      bir maceraya atılmasına; Sovyetlerin dağılmasına varan gelişmelere ve hem iç ve hem de dış etkilere maruz kalmasına sebep olmuştur...” 
115 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra...a.g.e., s. 169 
116 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra...a.g.e., s. 170 
117 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra...a.g.e., s. 172 
118 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra...a.g.e., s. 177 
119 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra...a.g.e., s. 174 
120 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra...a.g.e., s. 178 
121 Burcu BOSTANOĞLU, Türkiye-ABD İlişkilerinin Politikası, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 1999, s. 307 
122 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra...a.g.e., s. 58 
123 PAMİR, Necdet: “Küresel Enerji Politikaları”, Türkiye IV.Enerji Sempozyumu, Küresel Enerji Savaşları Ulusal-Kamusal Enerji Politikaları, 
      Milli Kütüphane-Ankara, 10-12 Aralık 2003, s. 8891, “...ABD için Ortadoğu petrolünün önemi, AB için olduğundan kat be kat daha azdır...”...Ahmet K. 
      HAN, “...ABD’nin amacı petrole el koymak değildir, özellikle petrolü elinde tutmak değildir. ABD’nin amacı küresel ekonomide kendisiyle rekabet eden 
      diğer kutupların rekabet gücünü kontrol etmektir...”, 
124 DAVUTOĞLU, Ahmet: Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, İstanbul, 2001, s. 347, “...Körfez Savaşının üçüncü önemli hedefi ise İsrail’in uzun dönemli 
      güvenliğinin bir daha tehdit edilemeyecek bir şekilde güvence altına alınmasıdır...” 
125 YILMAZ, Türel: “Irak Savaşında İsrail’in Politikası” ŞAHİN, Mehmet; TAŞTEKİN, Mesut: II.Körfez Savaşı, Platin Yayınları, Ankara 2006, s. 114 
126 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda Basra...a.g.e., s. 59 
127 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey ...a.g.e., s. 116 
128 AKAR, Atilla: Büyük Ortadoğu Kuşatması, Timaş Yayınları, İstanbul, 2004, s. 20 
129 AKAR, Atilla: Büyük Ortadoğu Kuşatması, ..a.g.e., s. 23 
130 AKAR, Atilla: Büyük Ortadoğu Kuşatması, ...a.g.e., s. 54 
131 ÖZTÜRK, Osman Metin: “ Askerin ve Silahlı Kuvvetlerin Güncel İşlevi (ABD Örneğinde)”, 
      www.jeopolsar.com, (13.02.2006) 
132 AKAR, Atilla: Büyük Ortadoğu Kuşatması, ..a.g.e., s. 25 
133 YILMAZ, Türel: “ Irak Savaşında...a.g.m., s. 134 
134 AKAR, Atilla: Büyük Ortadoğu ...a.g.e., s. 54 
135 ŞAHİN, Mehmet: “ ABD’nin Basra Körfezi Siyaseti ve Bu Durumun Bölgeye Yansımaları” TSK Dergisi, Nisan 2005, sayı 384 
136 DAVUTOĞLU, Ahmet: Stratejik Derinlik...a.g.e., s. 229 
137 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge Jeopolitiği, Küre Yayınları, İstanbul 2005, s. 25 
138 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda...a.g.e., s. 246 
139 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey Irak ve PKK, ASAM Yayınları, Ankara, 1999. s. 23 
140 ATTAR, Ali Rıza Şeyh: Kürtler, Anka Yayınları, İstanbul 2004, s. 140 
141 ATTAR, Ali Rıza Şeyh: Kürtler..a.g.e., s. 158 
142 ATTAR, Ali Rıza Şeyh: Kürtler..a.g.e., s. 160 
143 ATTAR, Ali Rıza Şeyh: Kürtler.a.g.e., s. 161 
144 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda..a.g.e., s. 247 
145 ATTAR, Ali Rıza Şeyh: Kürtler...a.g.e., s. 249 
146 ATTAR, Ali Rıza Şeyh: Kürtler...a.g.e., s. 283 
147 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda..a.g.e., s. 250 
148 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda...a.g.e., s. 264, “
      “...ABD eski adalet bakanlarından Ramsey CLARK, 1991 Aralığında İngiliz soruşturma komisyonu adına yaptığı açıklamada, ABD’nin savaşı
       önceden tasarladığını, 1989’dan beri Irak’ı savaşa sürüklemek için provokasyonlar düzenlediğini öne sürdü...” “
       ...ABD eski adalet bakanlarından Ramsey CLARK, 1991 Aralığında İngiliz soruşturma komisyonu adına yaptığı açıklamada, ABD’nin savaşı önceden 
       tasarladığını, 1989’dan beri Irak’ı savaşa sürüklemek için provokasyonlar düzenlediğini öne sürdü...”
149 PFAFF, William: “Irak Politikası..” Radikal Gazetesi, (11.05.2006) “...ABD müdahalesi sonucunda Irak'ta yaşanan Sünni, Şii ve Kürt kavgasındaki gibi 
     Arapların mezhepsel veya etnik kavgalarla bölünmesi İsrail'in işine geliyor. Birleşik Irak ortadan kaybolursa, İran, İsrail'in yakınındaki tek büyük Müslüman 
     ülke olarak kalacak. Dolayısıyla ABD'nin İran'daki rejimi değiştirmesi İsrail'in menfaatine. İsrailliler böyle bir çabanın Irak'takiyle benzer sonuçlar 
     doğurabileceğini biliyor. Böyle bir durum, İsrail'in işine gelir ama ABD'nin gelmez...” 
150 YILMAZ, Türel: Irak Savaşında İsrail’in ... a.g.m., s. 119, “....Irak Savaşını Yeni Muhafazakarların çıkardığını düşünenlerin başını da Pat BUCHANAN 
      çekmektedir. BUCHANAN; “ ABD’yi şu anda Yahudi lobisinin etkisinde bulunan neo-con’lar yönetmektedir. Çoğu neo-con, sağcı Yahudi ve İsrail’li. 
      11 Eylül saldırıları, neo-con’lara ABD’nin Ortadoğu politikasını ipotek altına alma olanağı vermiştir. ABD’yi İsrail’in düşmanlarına saldırı konusunda ikna 
      ettiler. Neo-con’lar terörist saldırılarının ABD’nin hatalarından kaynaklanmadığını aksine geri, fanatik islam ülkelerinden geldiğini, bunların reformlarla 
      düzeltilmesi gerektiğini savunuyorlar. Bölge yeniden yapılanmalı ve demokrasi ithal edilmelidir. Diğer bir deyişle, bölge ABD ve İsrail yanlısı yapılacaktır...” 
151 Güler KÖMÜRCÜ, Kim kazanacak sizce?, Akşam Gazetesi, (29.12.2005) “...Neocon olarak da adlandırılan etnik lobi, 1999 yılında Başkan Clinton’a Irak’a 
      saldırı için bir bildiri sunmuştu. Bu bildiriyi sunan 50 kişiden 49 tanesi bugünkü şahin lobinin üyeleridir....” 
152 EROĞLU,Cevat: İsrail’in Beka Stratejisi ve Kürtler, Sayfa Yayınları, İstanbul, 2003, s. 144, “...Körfez Savaşı’nın sonunda Saddam, tüm dünyanın 
      beklentisinin aksine, tam Kennebunkport’ta kararlaştırıldığı gibi, iktidardan düşürülmedi. Beyaz Saray’dan Saddam’ın düşürülmemesi yönünde 
      gelen emir, Irak’taki uluslararası gücün başkomutanı Schwarzkopf’u bile şaşkına çevirmişti. İsrail’in tezi böylece uygulanmış oluyordu....” 
153 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda...a.g.e., s. 259 
154 PFAFF, William:Irak...a.g.m., Radikal Gazetesi, (11.05.2006) “...İsrail lobisinin ABD'deki etkisi nihayet tartışmaya açılırken, Amerikan halkı fark etmeli ki 
      çıkarlar sanıldığı gibi ortak değil. İsrail Müslüman komşularının demokratikleşmesini değil, güçsüzleşmesini istiyor...” 
155 YILMAZ, Türel: Irak Savaşında...a.g.m., s. 115 
156 SHAKAK, İsrael: Açık Sırlar, İsrail’in Dış Politikası ve Nükleer Sırları, Med-Cezir Yayınları, İstanbul, 2003, s. 227 
157 Güler KÖMÜRCÜ, , Kim kazanacak sizce?..a.g.m.., “...Jonathan Pollard, İsrail’e casusluktan yakalandığında bu grupların hepsi ortak bir bildiri 
      yayınlayarak Pollard’ın suçsuz olduğunu iddia etmişlerdi. Oysa bilmedikleri bir nokta ise Pollard’ın FBI tarafından yapılan sorgulamasında suçunu 
      itiraf etmesiydi yani aceleci davranmışlardı....” 
158 YILMAZ, Türel: Irak Savaşında...a.g.m., s. 116 
159 Yenişafak Gazetesi, (27.12.2005), “... ABD'nin Irak'tan asker çekme tartışmaları sürerken son noktayı Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Hadley koydu. 
      Hadley, "Amerika İsrail'in güvenliği ve demokrasinin geleceği için Irak'ta kalmalı" dedi 
160 YILMAZ, Türel: Irak Savaşında...a.g.m., s. 120 
161 PFAFF, William: Irak...a.g.m., “...İsrail lobisinin ABD'deki etkisine John Mearsheimer ve Stepheıı Walt'un getirdiği eleştiri, başta tartışmayı susturma 
      ve yazarları gözden düşürme çabasıyla karşılandı. Ama bunlar işe yaramayınca İsrail-ABD ilişkileri ve İsrail lobisi meselesi tartışmaya açıldı...” 
162 Güler KÖMÜRCÜ, , Kim kazanacak sizce?...a.g.m., “...İsrail menfaatlerini önde tutan lobiden ‘etnik lobi’ olarak bahsediliyor, Bu etnik lobi son dönemlerde 
      Amerikan Deniz Kuvvetleri (Navy) içinde yoğun bir güç savaşı yapmaktadır. Malum etnik lobi, Amerikan Kongresi ve Senatosu’nda güçlü bir konumda 
      olmasına karşın, Amerikan derin devletindeki gücü tartışılır. Porter Goss’un Nisan 2005’te CIA’in başına getirilmesi, Pentagon’daki ikinci adam konumuna 
      Gordon England gibi WASP kokenli (kelime açılımı Beyaz-Anglo-Sakson-Hıristiyan demek, bunlar İsrail veya bir başka ülkenin menfaatini değil sadece ABD 
      menfaatlerini önde tutuyorlar) kişilerin getirilmesi diğer gruptaki etnik lobi için bir düş kırıklığı olmuştur...” 
163 ALAM, M. Shahid : “The Israelization” of the United States”, America’s Best Political Newsletter Counter Punch, April 5, 2003, 
      http://www.counterpunch.org/alam04052003.html , (14 Mayıs 2006) 
164 YILMAZ, Türel: Irak Savaşında...a.g.m., s. 123, “.... Suudi Arabistan’da yayımlanan Arab news gazetesine göre, Irak’ın en son işgalinin başlıca nedeni, 
      Irak’ın ordusunu yok etmek ve bu ülkeyi küçük eyaletlere bölmekti. Bu trajik durum, İsrail’in gelmesi ve bunu kendi rüyalarını gerçekleştirmek üzere 
      kullanması için gerçek bir davet. Çünkü Irak’ın işgali, İsrail’in çıkarınaydı. Yahudi devleti, işgale kadar Batının ve özellikle de ABD’nin karar alma 
      mekanizmalarında varlığını sürdürerek, önemli bir rol oynadı....” 
165 PRİMAKOV, Yevgeniy: 11 Eylül ve Irak’a Müdahale Sonrası Dünya, Doğan Ofset Yayıncılık, İstanbul, 2004, s.124, “  
      ...Irak’a saldırıya kadar ABD’nin teröre karşı yürüttüğü savaş geniş bir uluslararası desteğe sahipti...” 
166 MALİK, Mustafa: “ Amerikan karşıtlığı ABD’ye Ortadoğu’yu dar edecek!” Zaman, (20.04.2006)  “ ...Amerikalıların demokratikleşme üzerindeki retoriklerine 
      rağmen, pek çok Müslüman Amerikan askerlerini ve kendi ülkelerindeki üslerini, İsrail’e verdiği desteği ve Müslüman hükümetlere yönelik baskılarını kendi 
      özgürlük ve saygınlıklarına çiğneyici bir unsur olarak görüyor..... Hiç şüphesiz Irak Şiası, Sünni Araplarla mücadelesinde İran’daki Şia’dan yardım alıyor 
      ve Sünni gerillalar da Irak’ta Amerika ve Şia’ya karşı savaşan pek çok devletten yardım alıyor. Irak’ın iç çekişmesi komşu devletlere doğru ayrılıkçı çizgiler 
      hattında daha da büyüyecektir ve bu bölgelerdeki rejim karşıtlığı ile Amerikan karşıtı hareketleri azdıracaktır. Amerikan üslerini bünyesinde barındıran 
      bazı Körfez hükümetleri, için için yanan Amerikan karşıtlığı ve bu ortamın “teröristler” için aydınlatıcı bir yol olabileceği kaygısından tir tir titriyor. 
      Diplomatlar ve entelektüeller, önde gelen Asya ülkelerini de dahil eden alternatif bir güvenlik düzenlemesi üzerinde tartışıyor. 
      Körfez ülkeleri, petrol çıktılarının üçte ikisini Asya ülkelerine ihraç ediyor ve ithalatının üçte birini bu ülkelerden yapıyor. 
      Ocak ayında yeni Suudi Kralı Abdullah ilk yabancı ziyaretini Çin, Hindistan ve Malezya’ya gerçekleştirdi...”
167 ÖZEL, Soli: , “İran’ın Hamlesi “ Sabah Gazetesi, (11.05.2006) “...Sonuçta İrak macerası yalnızca hayli istikrarsız bir bölgeyi daha da istikrasızlaştrmadı. 
      Amerikan hegemonyasının yaşam süresini de bir hayli kısalttı...” 
168 ÖZDAĞ, Ümit: “Irak Savaşı ve Amerikan Sermayesi” Yeniçağ, (10.12.2005) “...ABD Dış politikasında artık bir yol ayrımına gelindiği kesin. American 
      Enterprise Institute''tan Thomas Donnelly gibi etkin "neo-con"lar bile artık böyle "tek başına" devam edilemeyeceğini düşünüyorlar...” 
169 ÖZTÜRK, Osman Metin; SARIKAYA, Yalçın: Kaosa Doğru İran, Fark Yayınları, Ankara, 2006, s. VIII, “...Irak’ta ve Irak üzerinden bölgede içine düştüğü 
      durum, ABD’nin bir bütün olarak bölgedeki varlığını riskli hale getirmiştir. Bu riskin içinde, zayıf bir ihtimal olsa bile, ABD’nin, bölgeden tamamıyla 
      çekilmek zorunda kalması da vardır....” 
170 YILDIZOĞLU, Ergin: “Tartışmaların Ekonomi Politiği” Cumhuriyet, (16.08.2006), “...Brzezinski; İsrail yönetiminde de karşılığı olan neocon reçeteler, 
      Amerika ve son tahlilde İsrail için büyük felaket olacak. Bu politikalar, Ortadoğu nüfusunun büyük çoğunluğunu tamamen ABD’ye düşman edecek..  
      ABD sonunda bölgeden kovulacak, bu da İsrail için sonun başlangıcı olacak...” 
171 EROĞLU Cevat: İsrail’in Beka...a.g.e., s. 67, “...Bir Arap denizi ortasında yüzen İsrail’in beka stratejisinden biri çevre, diğeri ise Arap devletlerinin 
      parçalanmasına dayanıyordu....” 
172 DEMİR, Hasan: “Irak” Yeniçağ Gazetesi, (27.12.2005), “...ABD şahinlerinin başı Dickh Cheney, "Irak''ı, İsrail''i korumak için işgal ettik!" itirafında 
      bulunmuştur. 
173 MEARSHEIMER, John and WALT, Stephen The Storm over "the Israel Lobby", America’s Best Political Newsletter Counter Punch, May 5, 2006, 
      http://www.counterpunch.org/walt05052006.html, (21.05 2006) 
174 Yenişafak Gazetesi, “ABD’de 55 yılın en büyük asker-hükümet çatışması” (17 Nisan 2006) “...ABD'de sayıları giderek artan üst düzey emekli generallerin, 
      Irak savaşındaki hatalarından dolayı Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in görevden alınmasını talep etmesi, ülkede son 55 yılda hükümetle ordu arasında 
      baş gösteren en büyük çatışma olarak nitelendirildi...” 
175 Güler KÖMÜRCÜ, “Yeni CIA Başkanı” Akşam Gazetesi 09.05.2006, “...Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı'nın (CIA) başına yaklaşık 2 yıl önce gelen, 
      birkaç ay önce de Ankara'ya sürpriz bir ziyaret yapan Porter Goss cuma günü aniden istifa etti-ettirildi ve SİVİL BİR BAŞKANIN yerine ASKER BİR BAŞKAN 
      General Michael Hayden atandı.... Cheney ile CIA karşı karşıya. CIA, Başkan Yardımcısı Cheney'e savaş açmış durumda. CIA ve Başkan Yardımcısı 
      Cheney arasındaki krizin ilk patlak verme nedeni bir casus skandalı, Casus skandalının başlangıcı ise, ABD'nin Irak savaşına hazırlandığı 2002 yılına 
      dayanıyor. O dönemde emekli Büyükelçi Joseph Wilson, Saddam Hüseyin rejiminin Nijer'den nükleer madde satın aldığı iddiasını araştırmak üzere bu 
      ülkeye gönderilmişti. 
      Ancak iddianın asılsız olduğunu belirleyen Wilson, 2003 yılında bu durumu kamuoyuna açıkladığında, konuyu savaşın gerekçelerinden biri olarak kullanan 
      Beyaz Saray zor durumda kalmıştı. Bu gelişmenin ardından Wilson'ın gizli CIA ajanı olan eşi Valerie Plame'nin kimliği, iddialara göre 'Wilson'dan intikam 
      almak amacıyla' basına sızdırılmıştı. Diğer bir ifade ile Irak savaşını isteyen Bush ve yardımcısı Cheney ile malum şahinler, ellerini-oyunlarını bozan 
      Wilson'dan intikamlarını, adamcağızın karısının 'CIA'nin gizli bir ajanı' olduğunu deşifre ederek, adamı can evinden vurarak aldılar....” 
176 FUKUYAMA, Francis: Yenişafak, (24.03.2006) “Tarihin Sonu" kitabının yazarı ve Irak savaşı mimarlarından Francis Fukuyama, son kitabında büyük hatalar 
      yaptıklarını itiraf etti...Yeni Muhafazakârlık akımı tarihe karışmalı, daha gerçekçi dış politika kurulmalı. Irak Savaşı yanlıştı..." diyen Fukuyama, dünyadaki 
      her krizi, Neo-con akımının öngördüğü askeri müdahele yaklaşımıyla çözmeye çalışmanın ABD'yi çökerttiğini belirtiyor. Fukuyama, ABD'nin, sadece askerî 
      bir kampanya olarak değil aynı zamanda kalpleri ve akılları da kazanmak için dış politikasını yeniden düzenlemeye ihtiyacı olduğunu söylüyor...” 
177 YILDIZ, Yavuz Gökalp: Büyük Ortadoğu, IQ Yayıncılık, İstanbul, 2004, s. 145 
178 ÇELİK, Hakan: “Kürt ayrılıkçılığına karşı, Türk-Acem-Arap ittifakı” Posta Gazetesi, (02.05.06,) 
“...Bush yönetimide, İran ve Türkiye’nin eş zamanlı harekete geçmiş olmasını Kürt ayrılıkçılığına  karşı bölgede güçlü bir Türk-Arap-Acem ittifakı 
kurulmakta olduğu şeklinde yorumluyor...” 
179 MEYERSON, Harold: “Neo-Con’lar Sınıfta Kaldı” Radikal, (26.05.2006) 
180 YILDIZ, Büyük Ortadoğu...a.g.e., s. 144 
181 ARI,Yayyar: 2000’li yıllarda...a.g.e., s. 265, 
182 ARI, Tayyar. 2000’li yıllarda...a.g.e., s. 266, 
183 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda...a.g.e., s. 267, 
184 ÖZDAĞ, Ümit . Türkiye, Kuzey Irak...a.g.e., s. 109 
185 ÖZDAĞ,Ümit: Türkiye, Kuzey ..a.g.e., s. 111. Özdağ, Çifte Muhasara politikasını geliştiren ekibin İsrail ile güçlü bağları olan kişilerden oluşmasını 
      tesadüf olarak nitelenmesinin zor olacağını ifade etmektedir. 
186 ÖZDAĞ, Ümit.:Türkiye, Kuzey ...a.g.e., s. 79 
187 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey ...a.g.e., s. 95 
188 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey ...a.g.e., s. 70 
189 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey ...a.g.e.,. s. 120 
190 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey...a.g.e., s. 120 
191 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda...a.g.e., s. 295, “...İran, ABD politikasında Yahudi lobisinin etkisinde olduğunu ileri sürmektedir. 
      Şüphesizki Yahudi lobisinin etkisi olduğu muhakkaktır. Fakat Amerikan politikasını tamamıyla Yahudi politikası etkisinde olduğunu 
      göstermek gerçekçi olmayacaktır....” 
192 ARI, Tayyar. 2000’li yıllarda...a.g.e., s. 268 
193 ARI,Tayyar: 2000’li yıllarda...a.g.e., s. 269 
194 YILMAZ, Türel: Irak Savaşında...a.g.m., s. 125 
195 ÖZDAĞ, Ümit ; Türkiye, Kuzey...a.g.e., s. 63, “...1990’da sıkışan Barzani, İsrail’de görüşmeler yapmaktadır...” 
196 YILMAZ, Türel: Irak Savaşında ...a.g.m., s. 127 
197 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 61 
198 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 62 
199 Yenişafak, (10.05.2006) “...Filistin İstihbarat Merkezi, Irak'ta 2003 yılından bu yana İsrailli ajanlar tarafından 530 bilimadamı ve akademisyenin 
      öldürüldüğünü iddia etti. Suikastlere kurban giden kişilerin daha çok nükleer ve biyoloji uzmanı olduğu vurgulanıyor...” 
200 Yenişafak, (15.03.2006) 
201 YILMAZ, Türel: “Irak Savaşında...” a.g.m., s. 127 
202 YILMAZ, Türel: “Irak Savaşında...” a.g.m., s. 128 
203 YILMAZ, Türel: “ Irak Savaşında...” a.g.m., s. 128 
204 YILMAZ, Türel: “Irak Savaşında...” a.g.m., s. 128 
205 YILMAZ, Türel: “Irak Savaşında...” a.g.m., s. 128 
206 YILMAZ, Türel: “Irak Savaşında...” a.g.m., s. 128 
207 YILMAZ, Türel: “Irak Savaşında...” a.g.m., s. 132 
208 YILMAZ, Türel: “Irak Savaşında..” a.g.m., s. 134 
209 YILMAZ, Türel: “Irak Savaşında...” a.g.m., s. 123, “.... Suudi Arabistan’da yayımlanan Arab news gazetesine göre, İsrail’in Irak’taki bütün 
      faaliyetleri Irak, İran, Suriye ve Türkiye’deki Kürtleri de kapsayacak bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için yapılan hazırlıkların bir parçasıdır. Bu 
      gerçekleştirildiğinde, İsrail’in Irak’ı kontrol etme yolu açılacak, İsrailliler savaşmaya hazır olacaklar ve bunu “İkinci Özgürleştirme Savaşı” 
      (İlki Filistin topraklarını ele geçirdikleri sırada yapılan savaş) olarak adlandıracaklardır....” 
210 Yenişafak, (10.05.2006), “...Filistin İstihbarat Merkezi'ne göre, bu konuda bugüne kadar sayısız rapor yayınlandı, ancak hiç biri basına yansımadı. 
      Cinayetlerin çoğu gizlendi ve ölümler hakkında ailelere hiç bir bilgi verilmedi. Filistin istihbaratının, İsrail ve Amerikan haber alma servislerinin 
      Haziran 2005 tarihli ortak raporuna dayanarak verdiği bilgiye göre, Irak'ta 200'den fazla üniversite profesörü ve 350 bilimadamını hedef alan suikastlerin, 
      İsrailli ajanların Amerikan istihbaratı ile ortak çalışması sonucunda        gerçekleştirildiği iddia edildi....” 
211 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 102 
212 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 55-66 
213 ARI, Tayyar: Geçmişten Günümüze Ortadoğu, Alfa Yayınları, İstanbul 2005, s. 583 
214 ÖZDAĞ, ümit: Türkiye, Kuzey ..a.g.e., s. 117 
215 ALTUNIŞIK, Meliha Benli : Türkiye ve Ortadoğu, Tarih Kimlik Güvenlik, Boyut Kitapları, İstanbul, 1999, s. 197 
216 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 44-63 
217 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 61 
218 BİLA, Fikret : “Erdoğan’dan Kerkük Uyarısı”, Milliyet Gazetesi, (28.04.2006) 
219 HURUB, Muhammed: “Ankara ve Tahran kontrolü ele almak istiyor” Radikal Gazetesi, (28.04.2006) 
220 HURUB, Muhammed: “Ankara ve Tahran 
      ...” a.g.m., 12 
221 BİLA, Fikret: “Erdoğan’dan...a.g.m., 6 
222 YİNANÇ, Refet: “Irak’ta yeniden yapılanma” Yorum Dergisi, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayını, 
      Büyük Ortadoğu Projesi, 2005-03 
223 http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/DISBASIN/2002/09/13x09x02.HTM, (20.05.2006) 
224 ÇAĞAPTAY, Soner: “Kürtler ABD’yi zorlayacak”, Radikal Gazetesi, (03.05.2004), 14, The Washington Institute for Near East Policy, 
      Türkiye Programı Direktörü (Çeviren: Pemra Hazbay) 
225 ÇAĞAPTAY, Soner: “Kürtler...” a.g.m., 14 
226 SÜER, Berna: “Suriye’nin Dış Politikası ve Irak Savaşı”, ŞAHİN, Mehmet; TAŞTEKİN, Mesut: II.Körfez Savaşı, Platin Yayınları, Ankara 2006, s. 219 
227 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge ...a.g.e., s. 5 
228 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 69 
229 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye Kuzey..a.g.e., s. 98 
230 ÖZDAĞ, ümit: Türkiye Kuzey...a.g.e., s. 140 
231 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye Kuzey..a.g.e., s. 150 
232 KAKINÇ, Halit: “Stratejik Şii Hilali”, Star Gazetesi, (28.04.2006) 6 
233 Stratejik Analiz Dergisi, Sayı:68, Aralık 05, s.77 
234 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda...a.g.e., s. 251 
235 AMANOV, Şatlık: “Hafız Esad Dönemi Suriye Dış Politikası”, YILMAZ, Türel; ŞAHİN, Mehmet: Ortadoğu Siyasetinde Suriye, Platin Yayınları, 
      Ankara 2004, s. 218 
236 AMANOV, Şatlık: “Hafız Esad Dönemi Suriye...” a.g.m., s. 220 
237 SÜER, Berna: “Suriye’nin Dış...” a.g.m., s. 216 
238 SÜER, Berna: “Suriye’nin Dış... “ a.g.m., s. 220 
239 ARI, Tayyar: 2000’li yıllarda ...a.g.e., s. 252 
240 http://www.gercekhayat.com/dusuncealemi/icsayfa.php?newsid=0000000119&catid=24, (21.05.2006) 
241 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 6 
242 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge..a.g.e., .s. 6 
243 ŞENEL, Muzaffer: “AB’nin Irak Politikası”, ŞAHİN, Mehmet; TAŞTEKİN, Mesut: II.Körfez Savaşı, Platin Yayınları, Ankara 2006, s. 67 
244 ARI, Tayyar: Geçmişten Günümüze...a.g.e., s. 599 
245 ŞENEL, Muzaffer: AB’nin Irak Politikası, ..a.g.e., s. 75 
246 ŞENEL, Muzaffer: AB’nin Irak Politikası, ..a.g.e., s. 80 
247 İZZETİ, İzzetullah: İran ve Bölge...a.g.e., s. 21 
248 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey...a.g.e., s. 112 
249 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey...a.g.e., s. 180 
250 PURTAŞ, Fırat: “Irak Krizi ve Rusya”, ŞAHİN, Mehmet; TAŞTEKİN, Mesut: II.Körfez Savaşı, Platin Yayınları, Ankara 2006, s. 140
251 PURTAŞ, Fırat: “Irak Krizi ...” a.g.m. , s. 137
252 PURTAŞ, Fırat: “Irak Krizi ...” a.g.m. , s. 154
253 KARACA, R. Kutay: “ÇHC’nin Ortadoğu Poltikası”, ŞAHİN, Mehmet; TAŞTEKİN, Mesut: II.Körfez Savaşı, Platin Yayınları, Ankara 2006, s. 181
254 KARACA, R. Kutay: “ÇHC’nin Ortadoğu...” a.g.m., s. 182
255 KARACA, R. Kutay: “ÇHC’nin Ortadoğu...” a.g.m., s. 195
256 LEVERTT, Flynt; BADER, Jeffrey: ABD ile Çin’in Ortadoğudaki enerji rekabeti, Zaman, (14.12.2005), 6, (The Washington Quarterly – 2005 Sonbahar 
      sayısından alınmıştır
257 KARACA, R. Kutay: “ÇHC’nin Ortadoğu...” a.g.m., s. 190
258 LEVERTT, Flynt; BADER, Jeffrey: “ABD ile Çin’in ...” a.g.m., 6
259 İBRAHİMLİ, Haleddin: “Değişen Avrasya’da Kafkasya” Avrasya Stratejik AraştırmalarMerkezi yayınları, Ankara, 2001, s. 64,
260 Akşam, (12.05.2006)
261 ŞAHİN, Mehmet: “2003 Irak Savaşı ve Irak’lı Kürtler”, ŞAHİN, Mehmet; TAŞTEKİN, Mesut :II.Körfez Savaşı, Platin Yayınları, Ankara 2006, s. 294
262 www.cnnturk.com , (13.12.2005)
263 ATWAN, Abdulbari: “ Bu anayasa Irak’ı Paramparça eder”, Radikal, (30.08.2005)
264 Yenişafak, “Barzani Başkan Muamelesi Gördü”, (26.10.2005)
265 Hürriyet, “Kürt Devleti Hakkımız”, (12.04.2006)
266 Hürriyet, “Kürtlerin İzinsiz Petrol Araması Irak’ta Şok Yarattı”, (01.12.2005)
267 Mesud BARZANİ, “Irak bayrağını hiç bir zaman asmayacağız”, Yenişafak, (11.08.2005)
268 Yenişafak, “Bağımsız Kürdistan Rüya”, (08.11.2005)
269 Yenişafak, “ABD: Kürtlerin bağımsızlık talebi yok”, (17.08..2005)
270 EKŞİ, Oktay: “Timsahlar Ağlıyor”, Hürriyet, (01.04.2006), “...ABD’nin Ankara Büyükelçisi Güneydoğu’daki olayları çok ciddi buluyorsa, patronlarına, 
     "Bütün bunların arkasında bizim terör örgütü dediğimiz ve tasfiye etme sözü verdiğimiz PKK var. O nedenle Türkler artık samimiyetimize
      inanmıyor" diyemez mi?...”
271 ERİMHAN, Ahmet: İşlem Tamam, www.acikistihbarat.com 14.12.2005, “...K. Irak’ta bir “İngiliz–İsrail–ABD” imalatı olan Kürt Devletinin Türkiye 
      tarafından korunması–kollanması ve bu yeni oluşuma gerek siyasi düzen (federasyon) ve gerekse toprak (Güney Doğu’da bir Kürt Devleti) 
      açısından kucak açılmasına ilişkin çarpıcı hamlelerin yapıldığı bir dönemden geçiyoruz.... K. Irak için Kürt devleti oluşumu çoktan halloldu! 
      Mesele şimdi bu devletin yaşamında!... Bu koşullarda mesele Türkiye’nin önce, K. Irak’ta kurulacak devleti omuzlayacak bir siyasi sisteme 
      dönüştürülmesidir. Böyle bir adımın iyi bir ihtimalle federasyon hatta konfederasyon olduğunu söylemek herhalde süpriz olmasa gerek! ... Sonra... 
      Sonra Allah Kerim... Federasyon veya konfederasyonu oluşturan devletlerin birlikten ayrılma imkanı doğal olarak ve anayasal olarak var olduğuna 
      göre evli evine, köylü köyüne!...” 
272 BAYKAL, Deniz: “1 Mart Tezkeresi Sonrası Ortadoğu ve Türkiye”, Hürriyet, (03.05.2006), CHP lideri Deniz Baykal, Hacettepe Üniversitesi’nde 
      düzenlenen sempozyumda "1 Mart Tezkeresi Sonrası Ortadoğu ve Türkiye" konulu bir konuşma yaptı.... “ Türkiye’nin Ortadoğu’da etnik temelde 
      parçalanmaya neden olacağını görmeyerek Çekiç Güç’e destek verdiği çerçeveyle 1 Mart’a gelindiğini aktaran Baykal, Türkiye’nin Irak’a yönelik askeri 
      harekat ve sonrasına ilişkin olarak ABD tarafından hiçbir zaman bilgilendirilmediğini belirtti.....” 
273 HACISALİHOĞLU, Yaşar: www.acikistihbarat.com.tr , (18.01.2006) “... Statüko blok  bağımlılığıdır, soğuk savaş bitmemiş gibi davranmaktır. 
      Asya’yı unutmaktır, tek taraflı bağlanmayı dış politika zannetmektir, ülkeyi AB kapısına çivileterek, yeni ilişki dinamikleri geliştirme yeteneğini 
      köreltmektir, kısacası statüko bağımsızlığı köleliğe , aşağılanmaya tercih etmektir....” 
274 ECEVİT, Bülent: “Güneydoğu Türkiye'nin sorunu”, Yenişafak, (02.04.2006), Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, Bahçeşehir Üniversitesi'nde öğrencilere 
      yaptığı konuşmasında, bölgede "intifada" denen yöntemle devletin polisine ve jandarmasına saldırılarda bulunulduğunu hatırlatarak, 
      "Türkiye'nin birliğine yönelik saldırılar günden güne artıyor" dedi. Türkiye'nin bu konuda gereken önlemleri alacağını söyleyen Ecevit konuşmasında, 
      "Bu konu Türkiye için bir iç sorundur, dış sorun değildir. Türkiye'nin ayrılmaz bir bölgesi olan Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya müttefiklerimiz el 
       uzatmaya kalkışıyorlar" dedi. 
275 TURGUT, Serdar: “Diyarbakır ve Siirt”, Akşam, (31.03.2006), “....Başlıca iki şehrimizde son günlerde yaşananlar ne ülkenin geleceği hakkında rasyonel 
       analiz yapmaya çalışanlar ne de devlet birimleri açısından sürpriz olmuştur. Bu tür olayların yaşanabileceği ve hatta zamanlaması bile çok 
       önceden tahmin ediliyordu. Ve şundan da emin olunuz ki; devletin bu tür kalkışmaları bastırmak için planı da vardır ve çoktan hazırdır. 
       Ama kimse şu aşamada 'peki o zaman neden harekete geçilmiyor' diye sormasın lütfen... Şunu da düşünmek lazım; belki de harekete geçilmesini 
       provoke etmek, olayların en büyük amacı olabilir. Şöyle bir senaryo da düşünülmeli; birçok şehirde olay çıkarılacak, devletin sert tepki vermesi 
       sağlanacak ve sonunda yabancı güçler Türkiye aleyhine hareket ettirilecek. Olayların gidişatı böyle bir plan yapıldığını gösteriyor....” 
276 ARDIÇ, Engin: “Savaşa girersek bütün 'parametreler' değişir”, Akşam, (04.04.2006), “...Amerikan yönetimi 'İran'a yapacağı saldırıya yardımcı olacak 
       bir Türk yönetimi' arıyor, fakat 'bunun sivil mi asker mi olabileceğine' henüz karar verebilmiş değil.... Bakın, belki de gözdağı vermek 
       için Kürt ayaklanması yeniden başlatıldı!..” 
277 Hürriyet, Diyarbakır'da polislerle göstericiler arasında yine çatışma çıktı, (29.03.2006) 
278 YILDIRIM, Mustafa: “İşgale, soyguna karşı durma yeteneği olan, bu deneyime sahip tek bir ulus var”, www.acikistihbarat.com , (28.03.2006), 
       Araştırmacı yazar Mustafa Yıldırım, Türkiye’de “demokrasiyi, liberalizmi, islam ile piyasa ekonomisinin uyumunu, din ve ibadet hürriyetini öğretmek 
        için sivil toplum örgütleri kurulduğunu belirterek, bunlarda yetmiyor, Türkiye’de bir yandan iç çatışmaları, silahlı silahsız çatışmaları körüklüyorlar, 
       öte yandan iç barışın korunması için federe Türkiye kurulmasının gerekliliğini öğretiyorlar....” dedi... 
279 DOĞRU, Necati: “Türkün Ateşle İmtihanı”, Vatan, (02.04.2006) 
280 KÖMÜRCÜ, Güler: Akşam, (01.06.2006), “...Birileri-taş tasarrufu-yapıyor yani bir taşla üç kuş vurmak istiyor, yarın bir iç kargaşa çıkmasını kim istiyorsa, 
      bu iç kargaşada en önde durup, vatan savunması yapacaklar şimdiden bir bir imha edilmeye, etkisiz hale getirilmeye çalışılıyor, akıllara, sağduyulara, 
      itibarlara infaz operasyonu yapılıyor...” 
281 AYGÜN, Sinan : “Türkiye’nin Güvenliğine Mayın Döşemeyelim”, Yeniçağ, (23.04.2006) 
282 TANTAN, Sadettin: “Ermeni konferansını düzenleyenler yabancı istihbarat servisleri ve üniversiteler!”, www.acikistihbarat.com/ (23.09.05)
283 MEYERSON,Harold: Neo-con’lar ...a.g.m., Radikal, (26.05.2006)
284 Türk Dışişleri Bakanlığı, Irak’taki son türbe ve cami bombalama olaylarına ilişkin yaptığı açıklamada, saldırıları kınarken, “Teröre başvuranların hedefinin, 
      Irak’ta etnik bir çatışma başlatmak olduğu görülmektedir.” açıklamasını yapmıştır. www.acikistihbarat.com , (24.02.2006) 
285 DEMİR, Hasan: “Irak’ta MOSSAD Operasyonları”, Yeniçağ, (24.02.2006), “...Bu provokasyonlara, 12 İmam''dan ikisinin türbelerine yapılan saldırılardan 
      imâni bakımdan en acı duyanlardan biri olan İran Dini Lideri Hameney, "Bu saldırılar Siyonist istihbarat servisleri ve Irak işgalcilerinin siyasi bir 
      cinayetidir" teşhisini koydu. Irak''ta işgalci güçlerin bir türlü dize getiremediği Şii lider Mukteda es Sadr ise, "Bombalardan işgalciler, tekfirciler ve 
      Basçılar" sorumludur derken, Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi Başkanı Abdülaziz el Hekim ise, "Saldırıların arkasında ABD''nin Bağdat Büyükelçisi 
      Zalmay Halilzad''ın olduğunu" söyledi....” 
286 AHMEDİNECAD, Mahmud: “Siyonistlerin işi..” Akşam, (24.02.2006), İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, türbe saldırısı için ABD ve İsrail’i suçladı. 
      Ahmedinecad, “Bu saldırının yenilgiye uğramış Siyonistlerle işgalcilerin işi olduğunu,...’’ söyledi. 
287 Yenişafak, (22.02.2006), “...Irak'ın başkenti Bağdat'ın kuzeyindeki Samarra kentinde şiddetli bir patlama olduğu, patlamada ülkenin en ünlü 
      Şii türbelerinden Askariye türbesinin büyük hasar gördüğü bildirildi...” 
288 BİDEN, Joseph R.: GELB, Leslie H.: “ Irak’ı Federasyon Kurtarır”, Radikal, (04.05.2006), “.. Bush Bağdat'ta güçlü bir merkezi hükümet kurmak için üç yılı 
      boşa harcadı,....Irak'ın bütünlüğü, ancak merkezi yönetime bağlı üç büyük özerk bölgeden oluşacak bir federasyonla sağlanır. Bölgeler, kendi 
      iç sorunlarından, merkezi yönetim ise dış ilişkilerden sorumlu olmalıdır...” 
289 BİLİCİ, Abdülhamit: “Irak işgalinin üç yılı”, Zaman, (29.03.2006), “...tahminlerin çoğu, Irak’ın mezhepsel ve etnik çizgiler temelinde bir iç savaşa hızla 
      sürüklendiği yönünde. Artık sempozyumlarda dinlediğimiz Amerikalı uzmanlar, açık açık Irak’ın bölünme ihtimaline herkesin hazırlanması gerektiğinden söz 
      ediyor. ABD’nin resmî politikasının ‘birleşik Irak’ olduğu söylense de ‘Kürt devleti sürprizi’ yabana atılmıyor. Irak’ın, Ortadoğu’nun etnik ve dinin bütün 
      renklerini içeren kristal bir vazo olduğu dikkate alınırsa, muhtemel bir parçalanma ve iç savaşın ne çapta depremlere yol açabileceğini hayal etmek bile 
      insanı ürkütüyor...” 
290 BULAÇ, Ali: “ Irak’tan Bütün Bölgeye”, Zaman, (25.02.2006)
291 KONA, Gamze Güngörmüş: Ortadoğu, Orta Asya ve Kesişen Yollar, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2004, s. 334
292 ÖZDAĞ, Ümit : Türkiye, Kuzey...a.g.e., s. 190
293 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey...a.g.e., s. 193
294 Stratejik Analiz Dergisi, Sayı: 65, Eylül 05, s.17 
295 ÜNAL, Hasan: “Dalaleti Geride Bırakırken”, Yeniçağ, (31.03.2006), “...AB politikaları hem taktiksel, hem de stratejik manada PKK’nın işine yarıyor ve 
      hızla bir devletleşme çabası içersinde...” 
296 ÇONGAR, Yasemin: “ABD’den AB mesajları”, Milliyet, (08.05.2006), 
297 ÇONGAR, Yasemin: “ABD’den AB mesajları”, Milliyet, (08.05.2006) 
298 SOMUNCUOĞLU, Sadi: “AB eliyle yeni azınlıklar yaratılıyor”, Yeniçağ, (20.03.2006) 
299 ÖZDAĞ, Ümit : “Türk Kimliği ve Türk Bütünlüğüne Yönelik Tehditler” , Yeniçağ, (27.12.2005) 
300 MANİSALI, Erol: “Truva Atı'ndan Çelik Oyuncaklara”, Cumhuriyet, (27.08.2005) 
301 PERİNÇEK, Doğu: “AB’nin Şartları, ABD Güdümlü”, Aydınlık, (04.10.2005) 
302 KÖMÜRCÜ, Güler: “Avrupa, Fırat ve Dicle'mizi istiyor”, Akşam, (18.10.2005) 
303 YILDIZOĞLU, Ergin: “Zeitgeist değişirken”, Cumhuriyet, (27.03.2006), “...American Theocracy: The perils and Politics of Radical Religion, oil and 
      Borrowed Money, Amerikan Teokrasisi: 
304 MAHALLİ, Hüsnü: “İsrail...”, Akşam, (30.05.2006), “...İsrail; Türkiye ve Türkler ne yaparsa yapsın Türkiye'den vazgeçmez. 
      Hiç kimse nefes borusuz yaşayamaz. İsrail; ABD ve Yahudi lobilerinin sağladığı 'suni teneffüs' ile sonsuza dek yaşayamaz....” 
305 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey...a.g.e., s. 196 
306 ALPAY, Şahin: “Amerika Uyanıyor mu?”, Zaman, (21.03.2006), Chicago Üniversitesi siyaset bilimi profesörü John MEARSHEİMER ve Harvard Üniversitesi 
      uluslararası ilişkiler profesörü Stephen WALT. Yayınlandığı yer: London Review of Books, Tarih: 23 Mart 2006. İnternet adresi: 
      (http://www.lrb.co. uk/v28/n06/print/mear01_.html).  
307 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey...a.g.e., s. 196 
308 ASLAN, Ali H.: Zaman, (08.01.2006), “...K.Irak’ta bağımsız bir Kürt devletinin asla işlemeyeceği görüşünü savunan Beyoglow’a göre Kürt egemen 
       bölgesi için en iyisi “bağımsızlığı değil, Irak’ın içinde bir otonomiyi düşünmeleri” Dr. Beyoglow, “bölgedeki güçler dengesinde büyük bir değişiklik” 
       ve ilgili ülkelerle “siyasi pazarlıklar” gerektireceğinden, Türkiye, İran, Suriye ve Irak’tan toprak alınarak “Büyük Kürdistan” kurulmasınada yakın 
       vadede ihtimal vermiyor...” 
309 MAHALLİ, Hüsnü: “Ermeni Soykırımı ve Yahudi Lobisi”, Akşam, (20.09.2005) 
310 Akşam, “Peşmergeyi İsrail Askeri Yetiştiriyor”, (02.12.2005) 
311 KARAGÜL, İbrahim : “Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattını Mossad bombalıyor!”, Yenişafak, (02.12.2005) 
312 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye, Kuzey...a.g.e., s. 191 
313 PFAFF, William: “ABD ve İsrail’in Çıkarları Farklı”, Radikal, (11.05.2006) 
314 Hürriyet, “Barzani ailesi Yahudi çıktı”, 18.02.2003 
315 Akşam, “Avrupa'dan PKK'ya 'silah bırak' çağrısı”, (22.05.2006) 
316 Akşam, “Kürtler, PKK şiddetine dur demek zorunda”, (05.05.2006) 
317 Akşam, “İran Kandil’i vurdu İddiası”, (01.05.2006), “... İran’ın dün geceki operasyonunda terör örgütü PKK’nın kamplarının bulunduğu Kuzey Irak’taki 
      Kandil Dağı’nı hedef aldığını öne sürdü... İran ordusu, Kuzey Irak'taki Erbil kenti yakınlarında bulunan terör örgütü PKK'ya ait mevzileri topçu 
      ateşine tuttu. 24 saatten fazla süren topçu ateşinde terör örgütünün çok sayıda kayıp verdiği öğrenildi. Irak Savunma Bakanlığı, operasyonda İran 
      kuvvetlerinin sınırdan beş kilometre içeri girdiklerini açıkladı..” 
318 Akşam, “PKK'dan İran'a saldırma tehdidi”, (08.05.2006), “...PKK'nın lider kadrosundan Cemil Bayık, İran'ın Türkiye'nin desteğini alabilmek için 
      Kuzey Irak'taki PKK kamplarına saldırdığını söyledi. Bayık, 'İran güçlerine karşı roket saldırısı hakkımız var. Şu anda savunmadayız. Ama saldırı 
      sürerse karşılık vereceğiz' dedi....” 
319 Yenişafak, “İran’a Karşı PKK Kartı”, (17.04.2006) 
320 BİLA, Fikret: “Erdoğan’dan kerkük Uyarısı”, Milliyet, (28.04.2006) 
321 DEDE, Orhan: “PKK’nın gerçek Hamisi AB ve ABD”, www.acikistihbarat.com , (05.04.2006), “...Batı ülkelerinin Güneydoğu üzerindeki emellerinin 
      ve PKK’ya verdikleri destekleri açıkça ortaya koymaktadır....Atatürk’ün, Milli Mücadele döneminde Doğu’da yaşanan olayları kendisine aktaran 
      Yüzbaşı Esad Bey’e cevaben yazdığı 1919 tarihli mektubundaki şu ifadeler bugün ibretlik ifadelerdir. "Vatanın geçirmekte olduğu şu tarihi hayat ve 
      memat anında mukadderatı yekdiğerine tamamen merbut ve öz kardeş olan Türk ve Kürt arasına düşman parasıyla nifak sokmaya çalışan ve kendi din 
      ve vatanı aleyhine uğraşan her türlü nefrete sezadır...." 
322 YALÇIN, E. Semih: “Şark Meselesinden Büyük Ortadoğu Projesine”, 2023 Dergisi, www.2023.gen.tr , (21.07.05) 
323 DİKBAŞ, Yılmaz: “AB’den para alan sivil toplum örgütleri, www.acikistihbarat.com    (13.12.2005), “...AB’den ‘Hibe’ adı altında alınan karşılıksız 
      paralarla yapılan projelerle ilgili olarak 8.241 haber medya organlarında yer almış, birkaçı hariç tamamında alınan paraların miktarı dahi belirtilmemiştir! 
      8.241 haberin tamamında, AB’ye övgüler dizilmiş, coşkulu söyleşiler yapılmış, parlak fotoğraflar basılmış, ama AB’den gelen paraların miktarına hiç 
      değinilmemiş, bu paraların neden karşılıksız verildiği asla sorgulanmamıştır! Medyanın tek yanlı AB propaganda bombardımanı altında kalan Türk halkı, 
      AB’den Sivil Toplum Örgütü adı verilen hangi tüzel kişilerin karşılıksız kaç para aldığını ve bu paraların nerelere gittiğini öğrenememiştir. 
      İşte şimdi sizler, AB’den para almış 315 Sivil Toplum Örgütünün adını, ne kadar parayı ne zaman hangi gerekçelerle almış olduklarını Türkiye’de ilk kez, 
      burada okuyup öğreneceksiniz....” 
324 ÇEÇEN, Anıl: “İsrail Türkiye’yi Satın Alıyor”, www.acikistihbarat.com , (04.10.2005) 
325 ÖZDAĞ, Ümit : Türkiye,Kuzey...a.g.e., s. 32 
326 SÖYLEMEZ, Haşim; ŞANLI, Ufuk: Irak...a.g.m., 15 
327 MATTEWS, Owen: “ABD iki dostu Iraklı Kürtler ile Türkiye arasında kaldı”, Radikal, (08.05.2006) 
328 ÖZDAĞ, Ümit: “Kürdistan Projesi”, Yeniçağ, (01.12.2005) 
329 Radikal, “Kürtler Refarandum için Kerkük’e Doluşuyor”, (31.10.2005) 
330 ÜNAL, Hasan: “Bunun Adı Büyük Kürdistan Projesi”, Yeniçağ, (28.09.2005), “...Ama siz onlarla birleşirseniz, petrolü birlikte satarsınız'' diyecekler. 
      İstanbul basını ''milyar dolarlar bize akacak'' hikayesini tutturacak. Eğer Türkiye kabul edip, kendisini bir federasyona çevirip, söz konusu devletle 
      konfederasyona giderse, mesele yok. O zaman Kürdistan hem de Büyük Kürdistan Türkiye''nin koynunda büyüyecek. Arap devletleri ve İran Türkiye''ye 
      düşman olacak. Amerika bize silah satacak. İsrail rahatlayacak....” 
331 http://www.ortadogugazetesi.net/haber_d.asp?haber=9617, (03.06.2006) 
332 KARAGÜL, İbrahim: “Dünyayı Yol Ayrımına Sürükleyecek Savaş”, Yenişafak, (28.12.2005), “...Amerika'nın İran'ı hedef almak için kendince gerekçesi çok: 
      İran'ın nükleer silahlar edinmesi, teröre destek vermesi, İran'a karşı devrimden kaynaklanan intikam duyguları gibi. Ayrıca Tahran'ın 
      2004 yılında aldığı, petrol ticaretinde dolar yerine Euro'yu kullanmaya, bir petrol borsası oluşturmaya, " Petrodolar" tekelini kırıp " Petroeuro"yu öne 
      çıkarmaya yönelik kararı var. İran'ın Rusya, Çin ve Latin Amerika ülkeleri tarafından da desteklenen bu projesi, doların dünya hakimiyetini ve Londra'daki 
      uluslararası petrol borsasını sarsacak, doların devalue edilmesi sürecini hızlandıracak, petrol fiyatları üzerindeki ABD tekelini kırabilecek bir gelişme 
      olarak niteleniyor. Yine İran'ın, Çin, Rusya,  Hindistan ve bazı Avrupa ülkeleriyle enerji alanında yürüttüğü dev projeler ABD'nin Avrasya'yı 
       çevreleme stratejisine ölümcül darbeler indiriyor. Anglo-Amerikan-İsrail ittifakı bu nedenle İran'ı hedef aldı. Afganistan, Pakistan, Azerbaycan, 
      NATO üzerinden Türkmenistan ve bölgedeki diğer ABD üsleri, Irak'taki ABD egemenliği ve Türkiye üzerindeki ABD nüfuzu, aslında İran'ı çepeçevre 
      kuşatmış durumda. İran kuşatmayı radikal kararlarla kırma yolunu deniyor....” 
333 KARAGÜL, İbrahim: “İsrail Çılgınlığı ve Fars Ateşi”, Yenişafak, (29.12.2005), “...Kanada merkezli Globalresearch adlı merkezden Michael Chossudovsky, 
      İran’a karşı gelişmeleri özetlemiş. İsrail ve ABD'nin, İngiltere ile birlikte İran'a karşı nasıl bir plan uyguladıklarını, bugüne kadar ne tür gelişmelere 
      imza attıklarını içeren yazıyı okuyunca, İran ateşinin ne kadar ciddi, ne kadar yakın, ne kadar kararlı olduğunu anlıyorsunuz. 
      Bakalım: ... ABD, İngiliz ve İsrail istihbaratı, iki yıldır İran içinde örtülü operasyonlar yapıyor. (İran'da etnik kriz çıkarmaya yönelik patlamalara dikkat 
      edelim. Halkın Mücahitleri'nin dışında İran Arapları Irak'ta eğitilip örgütleniyor ve saldırılar yaptırılıyor.)...” 
334 YILDIZOĞLU, Ergin: “ İran ve Yeni ‘Quartet’”, Cumhuriyet, (20.02.2006) 
335 RUBİN, Michael: “İran’ı İçten Yıkmalı”, Akşam, (13.02.2006) 
336 Akşam, “Hangi İRAN”, (14.05.2006) 
337 DEVLETABADİ, Firuz : Milliyet, (05.04.2006), Röportaj Fikret BİLA, 
338 Yenişafak,”Yeni Hedef Suriye”, (22.10.2005) 
339 ÖZDAĞ, Ümit: Türkiye,Kuzey...a.g.e., s. 193 
340 Yenişafak, “Şam Kürt Sorununu Çözmeye Çalışıyor”, (29.10.2005) 
341 YILDIZOĞLU, Ergin: “Beşar Rejimi daha ne kadar yaşar?”, Cumhuriyet, (26.10.2005) 



***