18 Ekim 2015 Pazar

OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜNELİM





OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜNELİM

YA OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜNELİM YA DA GÖRÜN DÜĞÜMÜZ GİBİ OLALIM..,


E-postama gelen iletilerden okuduğum ve içeriği,Genel Kurmay Başkanı'nın 
AB-Avrupa Birliği konusunda geçenlerde sarfettiği "TSK için AB’ye tam üyelik 
Atatürk’ün amaçladığı çağdaş uygarlık düzeyine çıkma konusunda önemli bir 
araçtır. AB’den Türkiye’ye diğer devletlere olduğu gibi eşit davranılmasını istiyoruz."

"AB bizden ulusal bütünlüğümüz ve üniter devlet aleyhinde taleplerde bulunmasın 

açıklamasındaki birinci cümle üzerine üzerine yapılmış sonuna kadar da haklı 
olan bir yorum yazısına yaptığım yorum aşağıdaki gibidir;

Aynı sözü,ADD başkanı olan ve şu an "Ergenekon Tutuklusu" olan 

Şener Eruygur paşa da Cevizkabuğu programında tutuklanmadan bir kaç ay 
önce söylemiştir.

Bizler,yani Türkiye Cumhuriyetinin tam bağımsız ve demokratik yapıda 

kalmasını isteyenler artık şu gerçeği kabul edelim.
27 Mayıs 1960'dan beri,ordu içinde oluşturulan bir kısım "sağ-sol-vatansever 

yapılanma" halkın birbirine düşürülmesi için kullanılmıştır.Her ihtilalden sonra 
bu kesim resmen cezalandırılmıştır.
Ülkücüler bile bundan nasiplen mişlerdir.

Bunu artık onlar da görüyorlar.


Yazıcıoğlu da bunlardan biriydi.Daha da konuşacağından mı korkuldu neyse 

bitirildi.
Amerika'nın en büyük ortağı ordudur.Günümüz ordu mensupları daha çocukken, 

devlet bu işbirliğine girmiştir.Onlar mevcut düzeni sürdürmektedirler.

Necip Torumtay paşa'nın 1991'de istifası ile başlayan uyanış ve ABD'nin Irak'tan 

olan komşuluğu ordunun uyanışını sağlamıştır.

Ordu "İngiliz-Amerikan hayranı" İsmet İnönü'nün yapılandırdığı bir düzen 

içinde çalışır ve ülkeyi zamanı önceden belirlenmiş bir anda bölüp,parçalayacak 
olan bir projenin ortağıdır.

Türlü Bizans oyunları ile başa getirilen "dinci" iktidarların tümünde "ordunun 

marifetleri, izinleri,dümenleri vardır.Ordunun izni olmadan bu iktidarların 
gerçekleşeceği inancında değilim.11.11.1938-25.12.1973 arasındaki "44
yıl boyunca her şeyin İsmet paşa'ya dayandığı gerçeğine inandığım gibi.

Her ergenekon tartışmasında konu "her devlet halkına karşı gizli operasyon 

yapar" şeklinde bir cümleye tanık olmaktayız.Demek bu yapılanmayı ABD her
 ülkede kurmuştur. Ama,şu an, İtalya'da Gladyonun ardından Sırp kasabı 
Miloseviç'in Soykırım Mahkemesine teslimi sonrası bize de sıçrayan ABD destekli 
bir iptal olayı vardır.

Ordu bu yapılanmayı her ne kadar inkar etse de ABD destekli AKP davayı 

sürdürmektedir. Bence artık bu ve benzeri yapılanmalara bir son verilme 
zamanının gelmesi için böyle yapılanmayı kabul etmeyi gerektirir.

Ben böyle görüyorum.

Bir de bu işten "kaymak" yiyen iş,eğitim,asker,medya yapılanması vardır.

Millet,bu yapılanmanın "mağdur edip,şişirip gözüne soktuğu bu dinci ya da sahte 

demokratik yapılanmayı" dini inancı ya da demokrasiye inancı güçlü olduğundan 
kabullenerek oylar,bu kadroların içinde bazıları,dönen oyunu anlar da Menderes 
ve Demirel gibi Batı yapılanmasına karşı gelidiklerinde "darbeler" olur, halk da 
herkes çuvallar,ama onlar "kurtarıcı" olurlar ve bu kurtarıcılar da ilelebet "
resimleri yaprak yattığı yerden saltanat sürerler.

"Gericilik hortluyor,şeriat geliyor,haydi darbe" artık böyle şeyler için "işbirlikçi 

cunta destekleyen" Atatürkçü,solcu,devrimci,dindar bir vatandaş,vatansever 
olamaz inancındayım.

Kötünün iyisine razı edilmekten bıkmadınız mı?

Cunta'ya da gericilere de aynı mesafede durmadığımız sürece,solcular ve 

Atatürkçüler daima "cunta işbirlikçisi" olarak suçlanacaklardır ve de asla halkın 
güvenini kazanamayacaklardır.

Devlet içinde kökten Amerikanın projelerini 1950'lerden beri uygulayan bir " 

"ER GE(orge) NEO-CON(servatist )-Öğrcineokon okunur-dilimize efsanemizden 
uyarlanarak "ERGENEKON" a çavrilen bu dümen,cuntaya kutsallık 
kazandırmaktadır""

İşbirlikçi AKP kadar cesur olalım ve ülkenin özgür kalması için bir şeyler yapalım.

Siyasal yapılanmaların çoğu buna karşı ama çaresizdir.

"Cumhuriyet Cuntası" taraftarlığı bir son bulmalıdır.

Cesur olun,ülke "dinci-şeriatçı" olur diye korkmayın.Bizden önce bu onların 

arkasında olanların işine gelmez.

Ordu içinde hakim bir grup,Amerika'nın en büyük ortağıdır.Bunu iki yıldır 

yazmaya çalışıyorum.Başka bilgileri olanlar da yazsınlar.

Dinlerin de ne olduğu korkulmadan halka tartışmaya açılsın."Din" gerçeğini 

işlemeden, gözler önüne sermeden iktidar olmuş bir "sol,demokratik" hareket 
yoktur.

İnsanlar artık doğruyu ve yanlışı ayırt edebilirler.Kazanacağımız kesindir. 

Korkmamak lazımdır. Artık dindarı da demokratı da inançlarını sorgular hale 
gelmiştir.Sorgulayan bir toplum demokratik hakların korunması için daima 
güvencedir.

Yeterki,sol ve demokratlar sorunları tartışıp,göz önüne getirmekten korkmasınlar.
Türkiye batının dayattığı uydurma dinlerin inanıldığı,uydurma demokrasilerin 

uygulandığı, oligarşik bir gerzekler ülkesi olmayacaktır.


Bütün ilmi,eşeğinin götürdüğü yer ile sınırlı ortaçağ ulemalarının bu günün 

ilkokul 
öğrencisinin gerisinde kaldıklarını insanlara anlatmak bizlerin görevidir.

Ben bir ideolog olmamama rağmen bir şeyler yazmaya gayret ediyorum.

Daha aydın,daha adil,daha demokratik hakların yükseldiği,sokaklarda sahipsiz,

çocuk, yaşlı, yetişkin düşkünlerin olmadığı,herkesin hakkınca kazanarak yaşadığı 
bir Türkiye için yazmaya devam edeceğiz.

Bunu işbirlikçilerin,emperyalistlerin desteği ile değil,yüreğimizi halka açarak 

yapacağız.

Bu elbette yürümesi zor,engellerle dolu bir yoldur.Ama,türkülerle,"Sarı saçlı 

mavi gözlü" kurtarıcı beklemekten iyidir.

Gene de hakkını yemeyelim.genelkurmay başkanımız AB için "aracı" kelimesini 

kullanmış.Cümlenin devamında da "ulusal bütünlüğümüzün kutsallığı 
vurgulanmıştır.Bu yine de iyi birşeydir.Necip Torumtay sonrası orduya güvenmek 
uygunsuz değildir.Devlet memurunun devleti değiştirmek gibi lüksü yoktur, 
unutmayalım.
50 yıldır bu milleti emperyalizmin dayatma "siyasi ve ekonomik projelerine 

ülkemizi laboratuvar yapan işbirlikçi yapılanmayı da " unutmayalım.

Merak edenler için o yazı;
GENELKURMAY Başkanı Org. Başbuğ, AB konusunda şöyle dedi:

"TSK için AB’ye tam üyelik Atatürk’ün amaçladığı çağdaş uygarlık düzeyine çıkma 

konusunda önemli bir araçtır. AB’den Türkiye’ye diğer devletlere olduğu gibi eşit 
davranılmasını istiyoruz."
AB bizden ulusal bütünlüğümüz ve üniter devlet aleyhinde taleplerde bulunmasın"

Org. Başbuğ'un bu sözleri büyük yanılgılar içermektedir.

Atatürk "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkalım" dememiştir.

"Çağdaş uygarlığın üzerine çıkalım" demiştir. Yani çağdaş uygarlığı aşalım.

Atatürk, başka milletlerin tavsiyeleri ile ilerleme olmayacağını kesin olarak 

vurgulamıştır.
Şu anda ezbere söyleyemeyeceğim, ama Atatürk'ün sözleri anlam olarak 

şöyledir:*
"Hangi millet başka milletlerin tavsiyeleri ile yükselebilmiştir? Tarih böyle bir 

hadiseyi kaydetmemiştir"
Yine aynı konuşmasında Atatürk, Osmanlı Devletinin başka devletlerin içişlerine

karışması yüzünden çöküntüye uğradığını söylemektedir.
Bugün de AB karışması yüzünden değil yükselmek, olduğumuz yerde bile 

kalamıyoruz, dağılmaya doğru gidiyoruz.

*Keykubat-Atatürk'e ait o söz blogumun yan tarafında"Hakkımda" bölümünde 

yer almaktadır.
3
Sayın Başbuğ, AB'nin bizden tüm isteklerinin üniter devlet ve ulusal bütünlük 

aleyhinde olduğunu bilmemekte midir?
PKK sözcülerini, DTP sözcülerini Avrupa Parlamentosu'nda konuşturan, 

komiserlerini göndererek DTP'li belediyeleri destekleme ziyaretleri yapan, 

ROJ TV'yi barındıran hep AB değil mi?
Kürtlerin ve Alevilerin azınlık olduğunu iddia ederek ulusal bütünlüğümüze 

darbe vuran kararları parlamentosunda alan AB değil mi?
Bütün bunları bizden daha iyi bilmesi gereken Sayın Başbuğ'un, hiçbir şeyden 

haberi olmayan sokaktaki adam gibi konuşmasını yadırgadım.

4
Yoksa Org. Başbuğ "tecahül-ü arif" sanatını mı kullanmaktadır?
Eğer öyle ise, buna AB kulak asmayacağı gibi bu gibi söylemlerin sokaktaki 

vatandaşın AB ninnisi ile uyumaya devam etmesine hizmet edeceği de bir 
gerçektir.
Dolayısıyla, bu sanatın kullanılması bir yarar getirmeyecektir.
Eğer gerçekler söylenemeyecekse, hiçbir şey söylememek daha iyidir.



Atatürk,O yüreği "katıksız vatan aşkı ile dolu" bir insandı.Yedi düveli dize getiren

 adama bakın.Ne hizmetçi,ne şezlong,ne şemsiye ne güneş yağı,ne de elinde bir 
bardak meşrubat.Üstelik bacaklarına da denizden mazot yağı bulaşmış.Yokluk 
içinde, sayısız savaşlardan çıkmış halkının yoksulluğunu paylaşan bir kahraman.
Nerede zırhlı araçlarla gezenler,terörden köşe olanlar,ordu malını zimmetten 

yargılanan askerler o nerede?
Bir paket sigara için Pamukkale'den İzmir'e polis konvoyları gönderenler nerede, 

o nerede?
Nerde pembe köşkü yeniden tadilat yaptırıp,İngiliz,Fransız stilinde yaşayanlar, 

o nerede?
Bu mu diktatör ve zalim denilen o adam? Mazluma iftira ne kolay.Şu hali bile 

onun fedakarlığını anlatmıyor mu? Ne çocuk yaptı ne de çocuklarına gemiler, 
şirketler aldı.İftira atanları,her gün iftiraları çarpmaktadır.
Öldü gitti, Ermeni İsmet malına da el koydu. Bedavaya millet kurtar ve 
günümüzde asgari ücretlinin bile deniz keyfine sahip olama!!!
Onun bu yoksulluğa katlanma çabası,onun çocukları olan bizlerin 


GURUR KAYNAĞIDIR.

Oysa birileri şu andan itibaren Barzani'den haraçlarını almakta.




















Saygılarımla.

http://adilyargic.blogspot.com.tr/2009/05/ya-oldugumuz-gibi-gorunelim-ya-da.html

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder